Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşme konusunda önceden anlaştıklarını bildirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşme konusunda önceden anlaştıklarını bildirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile zaten Türkiye'deki seçimler öncesinde yüz yüze görüşmek için anlaştıklarını, ancak görüşmenin Türkiye’de mi yoksa Rusya’da mı yapılacağı konusunda henüz anlaşmadıklarını söyledi.

Putin, St. Petersburg’da Rusya-Afrika Zirvesinin ardından basın toplantısı düzenledi.

Afrika kıtasının Rusya’ya karşı bakışını “son derece olumlu ve dostane” olarak nitelendiren Putin, Afrika ülkelerinin bağımsızlık mücadelesi sırasında Sovyetler Birliği’nin desteğini hatırladığına işaret etti. Putin, bu ülkelerin ticari olarak Rusya ile çalışmak istediğini anlattı.

- “Afrikalılar sadaka istemiyor”

Rusya’nın Afrika ülkelerine insani yardım sağlamanın yanı sıra çeşitli alanlarda destek vereceğinin güvencesini verdiğin belirten Putin, “Afrikalı dostlarımız bizden herhangi bir sadaka istemiyor. Birinci ve ikinci zirveye gelenler, ‘biz bir şeyler istemeye gelmedik’ diyorlar. Gerçekten, doğrudan tek bir talep bile olmadı. Herkes her iki taraf için karşılıklı olarak kabul edilebilir, ilginç projeler bulmaya çalışıyor.” dedi.

Afrika ülkelerinin Rusya ile askeri ve teknik işbirliği alanı dahil çalışmaya devam etmek istediğinin altını çizen Putin, bu ülkelerin dışarıdan gelen herhangi bir baskıdan korkmadığını ve silah satın aldığını vurguladı.

- “Afrika barış girişimi barış müzakerelerinin temeli olabilir”

Afrika ülkelerinin Ukrayna’daki çatışmaları sona erdirmek için seçenekler aradığını hatırlatan Putin, Afrika’nın barış girişiminin Çin’in planı ile birlikte barış müzakerelerinin temelini oluşturabileceğine dikkat çekti.

Esir değişimi ve insani konulara ilişkin önerilerin zaten gerçekleştiğini hatırlatan Putin, ancak Afrika’nın “ateşkes” önerisinin mümkün olamayacağını, çünkü Ukrayna’nın halihazırda karşı saldırı gerçekleştirdiğini dile getirdi.

- “Ukrayna 4 Haziran’dan bu yana 415 tank kaybetti”

Ukrayna’daki çatışmaların gidişatında büyük bir değişiklik olmadığını anlatan Putin, Ukrayna ordusunun ağır kayıplar verdiğini ve taktik değiştirdiğini söyledi. Şimdi Ukrayna’nın zırhlı araçları koruyup, insan gücünü ön cepheye sürdüğünü dile getiren Putin, “(Ukrayna karşı saldırı başlattığı) 4 Haziran’dan bu yana 415 tank kaybetti. Farklı sınıflarda 1300 kadar zırhlı araç da kaybettiler.” ifadelerini kullandı.

Polonya askeri birliklerinin Ukrayna’da güvenliği sağlamak için devreye sokulması fikirlerinin ortaya atıldığını kaydeden Putin, bunun olması halinde “Ukrayna’nın batı topraklarının Polonya lehine koparılmasının başlangıcı” olacağını vurguladı.

- “Türkiye’deki doğal gaz merkezi elektronik ticaret platformu olacak”

Türkiye’de doğal gaz merkezi kurulmasının gündemde olduğunu aktaran Putin, projenin büyük miktarda doğal gazın depolanmasını değil, elektronik bir ticaret platformunun oluşturulmasını içerdiğini vurguladı.

Putin, “Açıklığa kavuşturmak istiyorum ki, bu petrol ve petrol deposu değil, bu gaz. Bunu hem biz hem de Türk dostlarımız biliyor. Elektronik ticaret platformu oluşturmaktan bahsediyoruz. Orada büyük miktarlarda gaz depolamayacağız. Böyle bir elektronik ticaret platformunu organize etmek için uygun bir yer. Çünkü Türkiye, Avrupa için bir transit ülkesi haline geldi.” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin bir transit ülke olarak rolünü artırma eğiliminde olduğunun altını çizen Putin, çünkü doğal gaz bağlantısının kesilmesi halinde diğer ülkelerin enerji güvenliğini sağlamak için düşünmeye başlayacağını anımsattı.

- “Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek için anlaşmıştık”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de görüşme planına ilişkin detay veren Rus lider Putin, ya kendisinin Türkiye’ye giderek ya da Erdoğan’ın Rusya’ya gelerek yüz yüze görüşme konusunda daha önce anlaştıklarını aktardı.

Putin, aslında seçimlerden önce Erdoğan’ın kendisini davet ettiğini, ancak hiç kimsenin spekülasyon yapmaması için bu görüşmeyi seçim öncesi yapmamaya karar verdiklerini ifade etti.

Seçim öncesi yapılacak bir ziyaretin bir tür iç politika sürecini etkileme girişimi olarak görülebileceğini dile getiren Putin, “Ne onun (Erdoğan) ne de benim buna ihtiyacımız yok. Görüşmemizi ertelemeye karar verdik. Ama ya bizde (Rusya) ya da Türkiye’de, nerede görüşeceğimiz konusunda anlaşmadık. Bakacağız.” ifadelerini kullandı.

- “Çarşamba günü telefonda konuşmak için anlaştık”

Erdoğan ile telefonla da görüşmeyi planladıklarını anlatan Putin sözlerini şöyle sürdürdü:

“Telefonla görüşmek istedik. Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşme teklif etti ama bana pek uygun olmayan bir zaman önerdi. Bugün ben önerdim, ona uygun değildi. Yarın önerdim, yine uygun değil. Çarşamba günü konuşmak için anlaştık. Konuşup karar vereceğiz.”

Ayrıca, Türkiye’nin esir Azov Taburu komutanlarını Ukrayna’ya vermesiyle, Rusya’nın Tahıl Anlaşması’na son vermesinin bir ilgisi olmadığına dikkat çeken Putin, “Birinin diğeriyle hiçbir ilgisi yok.” değerlendirmesinde bulundu.

Putin, Karadeniz Tahıl Anlaşması’ndan Rusya’nın çekilme kararının lojistik, Rus gemilerinin limanlara girişinin imkansızlığı, para transferi, sigorta ve diğer problemlerle bağlantılı olduğunu sözlerine ekledi.



Bir Vatikan kaynağı Şarku’l Avsat’a konuştu: Vatikan, BM’nin Gazze'deki ‘soykırım’ raporunu kabul edebilir

İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği bombardımanlardan kaçarak Gazze Şeridi'nin güneyine doğru ilerleyen yerlerinden edilmiş Filistinliler, 18 Eylül 2025 (Reuters)
İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği bombardımanlardan kaçarak Gazze Şeridi'nin güneyine doğru ilerleyen yerlerinden edilmiş Filistinliler, 18 Eylül 2025 (Reuters)
TT

Bir Vatikan kaynağı Şarku’l Avsat’a konuştu: Vatikan, BM’nin Gazze'deki ‘soykırım’ raporunu kabul edebilir

İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği bombardımanlardan kaçarak Gazze Şeridi'nin güneyine doğru ilerleyen yerlerinden edilmiş Filistinliler, 18 Eylül 2025 (Reuters)
İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği bombardımanlardan kaçarak Gazze Şeridi'nin güneyine doğru ilerleyen yerlerinden edilmiş Filistinliler, 18 Eylül 2025 (Reuters)

Papa 14. Leo, Katolik Kilisesi'nin lideri seçilmesinden bu yana verdiği ilk röportajda, ‘soykırım’ teriminin, Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi sakinlerinin İsrail işgal ordusunun elinde maruz kaldıkları durumları tanımlamak için her geçen gün daha fazla kullanıldığını söyledi.

‘Vatikan'ın bu konuda henüz resmi bir tutum almaya hazır olmadığını’ belirten Papa, “Soykırımın ne olduğunu tanımlayan çok teknik bir tanım var. Ancak bu terimi kullananların sayısı her geçen gün artıyor; bunların arasında İsrail'de insan haklarını savunan iki örgüt de var” dedi.

Şarku’l Avsat’a konuşan üst düzey bir Vatikan kaynağı, Vatikan'ın Gazze Şeridi'nde yaşananları soykırım olarak nitelendiren Birleşmiş Milletler (BM) raporunun bulgularını benimseme olasılığını dışlamadı.

scdfr
Yerinden edilmiş Filistinli bir çocuk, ailesiyle birlikte Gazze'nin kuzeyinden kaçarken, güneye doğru ilerleyen bir kamyonun içinden dışarıya bakıyor, 18 Eylül 2025. (Reuters)

Papa soykırımla ilgili açıklamalarını yaptığında BM raporu henüz yayınlanmamıştı. Bu açıklamalar, 10 Temmuz'da Peru'lu bir gazeteciye verdiği uzun röportajın bir parçasıydı.

Röportajın tamamı önümüzdeki ay ‘14. Leo: 21. Yüzyılın Küresel Vatandaşı ve Misyoneri’ başlıklı bir kitapta yayınlanacak.

Papa 14. Leo röportajda, Hıristiyanları ‘Filistinlilerin yaşadığı korkunç duruma’ seyirci kalmamaya çağırdı ve buradaki durumu değiştirmek için baskı yapmaya devam etmeleri için onları teşvik etti.

BM İnsan Hakları Konseyi tarafından oluşturulan bağımsız bir uzmanlar komitesi tarafından yayınlanan BM raporunda, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın Filistinlilere karşı ‘soykırım suçları’ işledikleri belirtildi.

Yahudilerle ilişkiler

Papa 14. Leo röportajda, Katolik Kilisesi için çok hassas bir konu olan Gazze Şeridi'ndeki olayların ardından Yahudilerle ilişkiler konusuna değindi.

dfg
Papa 14. Leo, bu ayın başlarında Vatikan'da İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'u kabul etti. (Reuters)

Papa, “Papalığımın ilk aylarında Yahudilerle ilişkiler konusunda hafif bir iyileşme oldu. Yahudilerin kendilerinin de yaptığı gibi, İsrail hükümetinin yaptıkları ile Yahudilerin bu konudaki tutumunu birbirinden ayırmak önemlidir. İki taraf görüşlerini yakınlaştırmak için yakın zamanda toplantılar yaptı. Hıristiyanlığın kökleri Yahudilikte yatmaktadır ve bunu görmezden gelemeyiz” ifadelerini kullandı.

İspanya'nın Gazze soruşturması

Madrid'deki İspanya Başsavcılığı bugün, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki eylemlerinin ‘uluslararası hukuk, insan hakları ve uluslararası insani hukukun ciddi ihlalleri’ olup olmadığını belirlemek için resmi soruşturma açmaya karar verdiğini duyurdu.

Bu açıklamanın ardından, İspanya İnsan Hakları ve Demokratik Hafıza Başsavcısı Dolores Delgado, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları devam ederken, Gazze'de olası insan hakları ihlallerine dair cezai delillerin her geçen gün arttığını söyledi.

“Daha önce hiç bu kadar doğrudan bir uluslararası hukuk ve insan hakları ihlaline tanık olmamıştık” diyen Delgado, ‘mevcut mevzuat altında İspanya'nın kendi toprakları dışında bu tür suçları işleyenleri yargılamasının pratikte imkansız olduğunu’ ifade etti.

cdfvg
Madrid'deki Puerta del Sol'da İsrail tarafından öldürülen Filistinli çocukların isimlerinin okunması için düzenlenen etkinlikten, 15 Eylül 2025 (DPA)

İspanya Başsavcılığı, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkında tutuklama emri çıkardığı için İspanyol mahkemelerinin Netanyahu'yu savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan yargılama yetkisi olmadığına karar verdi.

Ancak Başsavcılık, İspanya'nın UCM'nin kararlarını uygulamak ve gelecekteki davalara hazırlık amacıyla delil ve kanıtları korumak konusunda UCM ile iş birliği yapmakla yükümlü olduğunu açıkladı. Gazze Şeridi'ndeki sivil kurbanlar arasında İspanyol vatandaşlarının da olduğunu ve UCM'nin yargı yetkisinin cezasızlığı önlemek için bir araç olduğunu hatırlattı. Başsavcılık tarafından yapılan açıklamada, “Gazze'de işlenen bu tür suçları yargılamak herkesin görevidir. Çünkü bunlar medeniyete ve hepimize yönelik bir saldırıdır” denildi.

İşgalin destekçileri

Bu arada BM Genel Kurulu'nun 18 Eylül 2024 tarihli kararında İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilmesi için belirlenen bir yıllık sürenin dolması vesilesiyle, Uluslararası Af Örgütü, İsrail ile iş yapan 15 uluslararası şirketin listesini yayınladı ve ‘bu şirketlerin yasadışı işgal, soykırım ve diğer insanlık suçlarına katkıda bulunduğunu’ belirtti. Bu şirketlerden bazılarına, BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese'nin raporunda da değinilmişti.

Uluslararası Af Örgütü'nün bu hafta yayınladığı raporda, bu şirketlerin diğer kamu kurumları ve devletlerle birlikte ‘suç ortaklığı ve destekleriyle ya da eylemsizlikleriyle, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki soykırım suçları, tüm Filistin topraklarını işgali ve Filistin halkına karşı uyguladığı apartheid rejimi de dahil olmak üzere uluslararası hukuku ihlal etmesine olanak sağladıkları" belirtildi.


Netanyahu 29 Eylül'de Beyaz Saray'da Trump ile görüşecek

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
TT

Netanyahu 29 Eylül'de Beyaz Saray'da Trump ile görüşecek

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)

İsrail medyası dün, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun 29 Eylül'de Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile görüşeceğini bildirdi.

Netanyahu dün, Trump'ın, BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasının ardından bu ayın sonlarında kendisiyle görüşeceğini duyurdu.

Netanyahu basın toplantısında, "Trump beni Beyaz Saray'a davet etti. BM'deki konuşmamın ardından onunla görüşeceğim" dedi.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel'den aktardığına göre Netanyahu, İsrail'in Gazze'deki savaş nedeniyle dünya sahnesinde giderek artan bir yalnızlıkla karşı karşıya kaldığı ve önümüzdeki yıllarda daha yalnız bir devlet olmak zorunda kalacağı yönündeki açıklamasıyla tepkilere yol açtıktan bir gün sonra basın toplantısı düzenledi ve piyasaların olumsuz tepkisini "yanlış anlama" olarak nitelendirdi.

Netanyahu, "İsrail ekonomisine tam güven duyuyorum" diyerek, "İsrail ekonomisi son iki yıldır süren savaşta tüm dünyayı şaşkına çevirdi" ifadelerini kullandı.


İspanya, Atlantik'te bir teknede göçmenleri öldürmekle suçlanan 19 kişi tutuklandı

Madrid'deki Colon Meydanı'nda İspanyol bayrağı (Reuters)
Madrid'deki Colon Meydanı'nda İspanyol bayrağı (Reuters)
TT

İspanya, Atlantik'te bir teknede göçmenleri öldürmekle suçlanan 19 kişi tutuklandı

Madrid'deki Colon Meydanı'nda İspanyol bayrağı (Reuters)
Madrid'deki Colon Meydanı'nda İspanyol bayrağı (Reuters)

İspanyol polisi dün, Senegal'den Kanarya Adaları'na doğru yola çıkan ve varışta en az 50 kişinin kayıp olduğu bildirilen bir teknede göçmenleri öldürüp işkence ettikleri iddiasıyla 19 kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

24 Ağustos'ta, Atlantik Okyanusu'ndaki Kanarya Adaları açıklarında harap bir tekneden göçmenler kurtarıldı. İspanyol polisine göre teknede 248 kişi bulunuyordu.

Reuters'ın haberine göre yetkililer yola çıktığı sırada teknede 300 kişinin bulunduğunu ve kayıpların çoğunun 11 günlük yolculuk sırasında denize atıldığını düşünüyor. Polis açıklamasına göre hayatta kalanlar soruşturmacılara, gözaltına alınanların çoğunun "onlarca kişiye saldırdığını, onları dövdüğünü ve çeşitli şekillerde darp ettiğini" söyledi.

Açıklamada ayrıca şunlar kaydedildi: "Bazı durumlarda göçmenleri diri diri denize attılar ve kazara suya düşenleri kurtarmayı reddettiler."

Polis, bazı cinayetlerin batıl inançlarla bağlantılı olduğunu ve mağdurların "büyücülük" yapmakla ve motor arızalarından, yiyecek kıtlığından ve fırtınalardan sorumlu olmakla suçlandığını belirtti. Diğerleri ise zorlu koşulları protesto ettikleri için öldürüldü.

Tutuklu yargılanan 19 şüphelinin tamamı yasadışı göç, cinayet, saldırı ve işkence suçlamalarıyla karşı karşıya.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre son yıllarda binlerce göçmen, Kuzey Afrika'dan İspanya'ya, özellikle de Afrika'nın kuzeybatı kıyısındaki İspanyol Kanarya Adaları'na deniz yoluyla göç etmeye çalışırken hayatını kaybetti.

İspanya, İtalya ve Yunanistan ile birlikte Avrupa'ya giden düzensiz göçmenler için üç ana giriş noktasından biridir.