Almanya Savcılığı, İran’daki ‘1988 idamlarının yargıcını’ soruşturuyor

Ölüm Komitesi’nin sorumlusu Nayeri, tedavi için Hannover’a gitti.

İran yargısının bir toplantısı sırasında Hüseyin Ali Nayeri (Fars Haber Ajansı)
İran yargısının bir toplantısı sırasında Hüseyin Ali Nayeri (Fars Haber Ajansı)
TT

Almanya Savcılığı, İran’daki ‘1988 idamlarının yargıcını’ soruşturuyor

İran yargısının bir toplantısı sırasında Hüseyin Ali Nayeri (Fars Haber Ajansı)
İran yargısının bir toplantısı sırasında Hüseyin Ali Nayeri (Fars Haber Ajansı)

Almanya’nın Aşağı Saksonya eyaleti Adalet Bakanlığı, Hannover (eyalet başkenti) kentindeki başsavcılık makamının, 1988’de toplu idamlardan sorumlu Ölüm Komitesi’ne başkanlık eden İranlı yargıç Hüseyin Ali Nayeri hakkında soruşturma başlattığını duyurdu.

Alman haber ajansı DPA’nın haberine göre bakanlığın duyurusu dün (Çarşamba) eyalet parlamentosundaki Hukuk İşleri Komisyonu’nun özel oturumu sırasında yapıldı.

Bakanlık, soruşturmanın önce askıya alındığını, ardından 27 Temmuz’da Celle Başsavcılığı’ndan alınan ifadeye istinaden yeniden açıldığını bildirdi. Açıklama, Nayeri’nin tedavi görmek için Hannover’de olduğuna dair basında çıkan haberlerden günler sonra yapıldı. İran yargısına bağlı Mizan Haber Ajansı bu haberleri yalanlamıştı.

İranlı yargıcın Hannover’de olup olmadığına ilişkin bir soruya yanıt olarak Adalet Bakanlığı temsilcisi, bu soruya sadece gizli bir oturumda cevap vereceğini söyledi.

Nayeri’yi “ölüm yargıcı” olarak tanımlayan insan hakları aktivistleri, İran’ın ilk Dini Lideri Humeyni’nin verdiği bir fetva uyarınca, 1988 yazında İran’da siyasi tutukluların yasadışı bir şekilde topluca idam edilmesi sürecini denetleyen Ölüm Komitesi’ne Nayeri’nin başkanlık ettiğine dikkat çektiler.

Geçtiğimiz ay Ortadoğu Özgürlük Forumu Berlin (MFFB), aktivist Mina Ahadi ve Alman Yeşiller Partisi'nden siyasetçi Volker Beck, İranlı dini lider ve yargı danışmanının 27 Temmuz’dan beri Hannover’deki özel INI hastanesinde tedavi gördüğüne dair farklı işaretler olduğunu duyurmuşlardı.

İran’ın eski Yargı Erki Başkanı Mahmud Haşimi Şahrudi, beş yıl önce Hannover’de özel bir hastanede tedavi görürken kimliği ortaya çıkıp hakkında suç duyurusunda bulunulunca ülkeyi terk etmişti.

Aşağı Saksonya Adalet Bakanlığı, 18 Temmuz’da Nayeri hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu bildirdi.

Muhalefetteki Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) çağrısıyla yapılan oturumun halka açık olan kısa bölümünde Bakanlık temsilcisi, Ceza Kanunu’nun 6. maddesinin 9. bölümünün uygulanmasının mümkün olduğunu söyledi. Söz konusu bölümde, yurt dışında işlenen suçlar için bu suçların Federal Almanya Cumhuriyeti’ni bağlayıcı uluslararası anlaşmalarla ilgili olması halinde cezai kovuşturma yapılabileceği ifade ediliyor.

Fotoğraf altı: Ölüm Komitesi’nin dört üyesinden Reisi ve eski İçişleri ve Adalet Bakanı Mustafa Pur Muhammedi

Nayeri tutuklanırsa, bir İsveç mahkemesinin geçen yıl İran Başsavcılığı’nın toplu idamlara sahne olan İran’ın en önemli hapishanelerinden Gohardasht Hapishanesi’ndeki eski temsilcisi Hamid Nuri’yi mahkum etmesinden sonra, 1988’deki idam olaylarıyla ilgili olarak yabancı ülkelerde tutuklanan en üst düzey İranlı yetkili olacak.

Nadir görülen bir mahkeme maratonunun ardından Nuri, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlemekten müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.

1988’de destekçileri idam edilen muhalefetteki Halkın Mücahitleri Örgütü’nün (HMÖ) bazı üyeleri ceza çağrısının tarafları arasında yer alıyordu.

Nuri’nin tutuklanmasının ardından İran ve İsveç arasındaki ilişkiler gerilmişti. İranlı yetkililer geçtiğimiz iki ayda, Avrupa ile İran arasındaki bir tutuklu takası anlaşması kapsamında Nuri’nin serbest bırakılabileceğini söylemişlerdi.

Nuri’nin tutuklanmasından önce, 1988 idamları davası, geçtiğimiz yıllarda eski İran dini liderinin vekili Hüseyin Ali Muntazeri’nin ve aralarında Nayeri ile şu anki Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin de bulunduğu Ölüm Komitesi’nin dört yetkilisiyle yaptığı görüşmeden sızdırılan bir ses kaydının ardından yeniden gündeme gelmişti. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre 1988 idamları sırasında Nayeri, İran yargısında daha sonra kaldırılan “şeriat hâkimi” pozisyonunda bulunuyordu.

Söz konusu ses kaydının sızdırılmasının, Reisi’nin 2017 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rakiplerinin kendisini ekarte etme girişiminin bir parçası olduğu düşünülüyor. 2017 yılında eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani karşısında kaybeden Reisi, reformist ve ılımlı adayların saf dışı edilmesi sonucunda 2021 cumhurbaşkanlığı seçimlerini gerçek bir rakibi olmadan kazanmıştı.

Nayeri’nin yargılanması, özellikle Reisi’nin şu anki İran Dini Lideri Ali Hamaney’in yerini alma planlarına dair söylentiler çerçevesinde bu idamlardaki rolüne daha fazla ışık tutacak.



Hizbullah cihazlarının hacklenmesi tedarik zincirlerinin karanlık noktalarını ortaya çıkardı

Beyrut'un güney banliyösünde patlamış bir çağrı cihazının kalıntıları, 18 Eylül 2024. (AFP)
Beyrut'un güney banliyösünde patlamış bir çağrı cihazının kalıntıları, 18 Eylül 2024. (AFP)
TT

Hizbullah cihazlarının hacklenmesi tedarik zincirlerinin karanlık noktalarını ortaya çıkardı

Beyrut'un güney banliyösünde patlamış bir çağrı cihazının kalıntıları, 18 Eylül 2024. (AFP)
Beyrut'un güney banliyösünde patlamış bir çağrı cihazının kalıntıları, 18 Eylül 2024. (AFP)

Hizbullah mensupları tarafından kullanılan Asya menşeli çağrı cihazlarının hacklenmesi, söz konusu cihazların rotasına ilişkin yoğun araştırmalara yol açtı. Bu durum, eski teknolojiye sahip cihazların satıldığı ve alıcıların satın aldıkları cihazlar için çok az garanti alabildiği ya da hiç alamadığı şeffaf olmayan bir pazarı ortaya çıkardı.

Analistler ve danışmanlar, daha yeni ve sofistike ürünlerin tedarik zincirleri ve dağıtım kanalları sıkı bir şekilde yönetilirken, Asya'dan gelen eski elektronik ürünler için durumun böyle olmadığını, sahtecilik, fazla stoklar ve fason üretim anlaşmalarının karmaşık doğasının bazen ürünün kaynağını belirlemeyi imkânsız hale getirdiğini söyledi.

Geçtiğimiz hafta Lübnan'da 37 kişinin ölümüne ve yaklaşık 3 bin kişinin yaralanmasına neden olan cihazlarla isimleri ilişkilendirilen şirketlerin tepkileri, bunların nasıl ve ne zaman silah haline getirildiğini belirlemenin zorluğunu ortaya koydu.

Tayvan merkezli Gold Apollo, sorumluluğu Avrupa'da ticari markasını kullanma lisansına sahip olan bir şirkete yükledi. Bunun üzerine Macaristan, Bulgaristan, Norveç ve Romanya'da cihazların kökenine ilişkin soruşturmalar başlatıldı.

Japon ICOM firması ise başlangıçta kendi adını taşıyan telsizlerin orijinal olup olmadığını belirleyemediğini, çünkü piyasanın sahte ürünlerle dolu olduğunu belirtti. Ancak firma dün (Cuma) bir açıklama yayınlayarak, Lübnan'da patlayan telsizlerin kendi ürünleri olmama ihtimalinin yüksek olduğunu belirtti.

ICOM, Lübnan İletişim Bakanı Johnny el-Karm'ın cihazların bir distribütör aracılığıyla ithal edilmediğini ve aynı model numarasına sahip sahte ürünlerin başka ülkelerden ithal edildiğini söylediğini aktardı.

Japon şirket, patlayan cihazların kendisi tarafından üretilmediğinin teyit edilmesi için incelenmesi gerektiğini, ancak ‘ortaya çıkan çok sayıda bilgi çerçevesinde, bu cihazların ICOM tarafımızdan üretilmiş olma ihtimalinin son derece düşük olduğunu’ bildirdi.

Teknoloji uzmanı ve danışman David Fincher ise “Eğer cihazların içine patlayıcı koymak için tedarik zinciri tehlikeye atıldıysa bu inanılmaz bir planlama. Ancak mevcut tedarik zincirine sızmak zor değil ve muhtemelen yapılacak en kolay şey de bu” değerlendirmesinde bulundu.

Sahte ürünlerin, özellikle de sahte bileşenlerin kolayca üretilebildiği Çin gibi büyük üretim merkezlerinde yaygın olduğunu belirten Fincher, “Bir teknoloji uzmanı olarak, kablosuz iletişim cihazlarına küçük miktarlarda patlayıcı yerleştirmenin zor olmadığını söyleyebilirim” dedi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı habere göre bir güvenlik kaynağı, Hizbullah'ın cihazları yaklaşık beş ay önce Gold Apollo'dan satın aldığını söyledi.

Görsel kaldırıldı.Hizbullah destekçileri Beyrut'ta bir kafede Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın televizyonda yayınlanan konuşmasını dinliyor. (DPA)

Patlamadan sonra bir cihazın fotoğrafları, telsizlerin üzerinde ICOM'un adının ve ‘Made in Japan’ ifadelerinin yer aldığı etiketler olduğunu gösterdi.

Her iki şirket de ölümcül bileşenlerden herhangi birinin iki ülke topraklarındaki kendi fabrikalarında üretilmiş olma ihtimalini dışladı.

Tayvan Ekonomi Bakanı Kyu Jih-hui, Lübnan'daki patlayan cihazların bileşenlerinin Tayvan'da üretilmediğini söyledi.

Lübnan’ın Birleşmiş Milletler (BM) Misyonu'nun BM Güvenlik Konseyi'ne gönderdiği mektuba göre, Lübnanlı yetkililer tarafından cihazlarla ilgili olarak yapılan ön soruşturmada, cihazlara ülkeye gelmeden önce patlayıcı yerleştirildiği sonucuna varıldı.

Sahte ürünler

Ancak şu anda kesin bir bilgi bulunmuyor. Çağrı cihazlarının ve telsizlerin uzaktan patlatılabilecek şekilde nasıl ve ne zaman ayarlandığı henüz belli değil.

Çinli fikri mülkiyet hizmetleri firması East IP'nin ortaklarından Joe Simon, sorunun bir kısmının da küçük markaların, kısmen kârlarını etkileyebilecek maliyetler nedeniyle, sahte ürünlerin denetlenmesine büyük yatırım yapmama eğiliminde olmaları olduğunu söyledi.

Reuters’a konuşan Simon, “Yetkililer düşük teknolojili taklit ürünlerle uğraşmayı önemsemiyor, ancak fikri mülkiyet sahiplerinin izlemesi, araştırması ve şikâyet etmesi gerekiyor. Bu her zaman daha büyük, yüksek teknolojili markalarda olduğu kadar sık gerçekleşmiyor” ifadelerini kullandı.

ICOM'a göre sorunlardan biri, söz konusu IC-V82 modelinin üretimini yaklaşık 10 yıl önce, sahte ürünlere karşı koruma sağlamak amacıyla holografik etiketlemeye başladığı dönemde durdurmuş olması.

Şirket, başta eski modelleri olmak üzere sahte ürünlere karşı defalarca uyarıda bulunmuş.

Japonya Patent Ofisi'nin mevcut en son raporuna göre, Japonya'daki şirketlerin yüzde yedisinden fazlası, 2020 yılında ürün sahteciliği nedeniyle iş kayıpları yaşadıklarını bildirirken, vakaların yaklaşık üçte biri Çin ile bağlantılı.

ICOM, müşterilerini orijinal ürün satın aldıklarından emin olmak için yalnızca yetkili distribütör ağını kullanmaya çağırdı.

Ancak Reuters tarafından yapılan araştırma, Çin'de onlarca mağazanın Alibaba, Taobao, JD ve Pinduoduo gibi e-ticaret platformlarında IC-V82 modeli de dahil olmak üzere ICOM markalı telsizler sattığını ortaya koydu.

Alibaba'da ICOM markalı ürünler satan ve hiçbiri ICOM'un web sitesinde resmi tedarikçi olarak listelenmeyen Çin merkezli üç satıcıdan Guangzhou Minxing Communication Equipment ve Shandong Pengcheng Technology orijinal ürünler sattıklarını söylerken, Guangzhou Yixin Trading Co. orijinal ürünlere ek olarak ‘Çin yapımı sahte ürünler’ sattığını itiraf etti.

ICOM, tüm ürünlerini Japonya'daki fabrikalarında ürettiğini söylüyor.

Reuters tarafından yapılan bir kontrol, üretimi durdurulan IC-V82 modelinin Vietnam'da e-ticaret platformu Shopee'de de satıldığını ve yaygın olarak bulunduğunu gösterdi.

Markası Budapeşte merkezli BAC'ye lisanslı olan Gold Apollo için tedarik zinciri, çeşitli ülkelerdeki yetkililerin şimdi tanımlamaya çalıştığı gizemli bir üretim rotasına dönüştü.

Sahte elektronik ürünleri inceleyen Maryland Üniversitesi İleri Yaşam Döngüsü Mühendisliği Merkezi'nden Diganta Das, “Ucuz ikinci el üretim ekipmanının yaygın olarak bulunması, sahte ürün üreticilerinin sadece bir bileşen üretmekten daha fazlasını, hatta tüm ürünleri üretebilmeyi başardıkları anlamına geliyor. Ben buna artık taklit demezdim, daha çok yasadışı sanayileşme derdim” şeklinde konuştu.