Kaçınılmaz bir savaş: Gabon darbesinden sonra ne oldu?

Gabon'daki genç nesiller, Bongo ailesinin saltanatından uzakta başka isimler seçme ihtiyacı duyuyor / Fotoğraf: AFP
Gabon'daki genç nesiller, Bongo ailesinin saltanatından uzakta başka isimler seçme ihtiyacı duyuyor / Fotoğraf: AFP
TT

Kaçınılmaz bir savaş: Gabon darbesinden sonra ne oldu?

Gabon'daki genç nesiller, Bongo ailesinin saltanatından uzakta başka isimler seçme ihtiyacı duyuyor / Fotoğraf: AFP
Gabon'daki genç nesiller, Bongo ailesinin saltanatından uzakta başka isimler seçme ihtiyacı duyuyor / Fotoğraf: AFP

Gabon'da subayların önderlik ettiği askeri darbe, son günlerde Batı Afrika ülkesini dünya gündeminde en üst sıralara çıkardı.

Subayların, baba Omar Bongo (1967- 2009) ve oğul Ali Bangu (2009 - 2023) hükümdarlığı süresince 55 yıldan fazla süren Bongo saltanatının siyasi döneminin sona erdiğini duyurmasının ardından, konuya dair haberler önde gelen uluslararası kanallarda ve gazetelerde üst sıralarda yer aldı.

Peki, Gabon tarihindeki ilk başarılı askeri darbenin gerçek nedenleri neler?

Neden tam da Bongo'nun üçüncü başkanlık dönemini kazandığının açıklandığı seçimler sonrasında gerçekleşti?

Gabonlu subayların hareketi ile Batı Afrika kıtasında büyüyen darbe olgusu, özellikle de Nijer ve öncesinde Burkina Faso'daki darbe arasındaki ilişki nedir?

Darbelerin tarihi

Fransa'da yaşayan Gabonlu gazeteci Joseph Lyon, Gabon tarihinin bağımsızlıktan bu yana birçok darbe girişimine tanık olduğunu ifade etti.

Bunların belki de en önemlisi, üç yıllık iktidarın ardından devrilen ülkenin ilk Cumhurbaşkanı Bat Lyon Mba'ya karşı 1964 yılında yapılan darbeydi.

Ancak daha sonra Fransız askeri müdahalesi onu yeniden iktidara getirdi. Ülke 2019 yılına kadar buna benzer başka girişimlerden haberdar değildi.

Felç geçiren Cumhurbaşkanı Ali Bongo'nun yokluğundan yararlanılarak ülke tarihindeki ikinci darbe girişimi gerçekleşti ancak bu girişim onu iktidardan uzaklaştırmayı başaramadı.

Lyon, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, 30 Ağustos'ta gerçekleşen darbenin şu ana kadarki ilk başarılı girişim olduğunu ifade etti.

Lyon, subayları Bongo'yu devirme kararı almaya iten ana faktörlere ilişkin okumasında şunları söyledi:

Bu darbenin ortaya çıkması ve başarısı için bir dizi nesnel ve öznel koşullar mevcut. Bunlardan belki de en önemlisi, Gabon'u yolsuzluğun en yaygın olduğu ülkeler listesine sokan ekonomik ve mali yolsuzluktur.

Lyon, petrol zengini ülkenin zenginliğine elli yılı aşkın süredir el koyan Bongo ailesinin yolsuzluğuna ilişkin Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu'nun (ICIJ) 2021 yılında yayımladığı 'Pandora Belgeleri' olarak bilinen skandala değindi.

Bu belgeler, devrik başkan da dahil olmak üzere eski Başkan Omar Bongo'nun oğullarının yaygın yolsuzluğa ne ölçüde bulaştığını ortaya çıkardı.

Gabonlu gazeteci şunları söyledi:

Araştırma raporu, Gabonluların gücü ve zenginliği ele geçiren bu ailenin yolsuzlukları hakkında bildiklerini ve özel konseylerinde tekrarladıklarını tüm dünyaya gösterdi. Ülkenin petrol ve maden zenginliğine rağmen halkın çoğunluğu aşırı yoksulluk içinde kıvranıyor.

Krizin çeşitli faktörleri

Lyon, Bongo hanedanı olarak bilinen hükümdarlığın uzunluğuyla ilgili çeşitli nedenlerin bulunduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

İki nesil Gabonlu bu ailenin yönetimi altında doğup yaşlandı. Bu da ulusal aidiyet duygusu hisseden genç kuşakları, iktidardaki ailenin egemenliği dışında başka isimler seçmeye yöneltti. Bu arada, 1990 çalkantısının ardından ortaya çıkan siyasi muhalefet, siyasi çoğulculuk ve kan bağının yönetim için bir kriter haline gelmemesi için 'devletin cumhuriyetçi karakterinin' tesis edilmesini talep etmeye devam etti.

Ancak Lyon'a göre, Ağustos ayında gerçekleşen seçimlerdeki kapsamlı yolsuzluk da dahil olmak üzere başka nedenler de var.

Zira Avrupa Birliği (AB) temsilcilerinin de bulunduğu uluslararası gözlemcilerin ifadelerinde çok geniş ihlaller kaydedildi.

Lyon, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bongo hanedanının yönetimini devirmek için bir süredir nesnel faktörlerin mevcut olduğuna şüphe yok. Ancak dış müdahaleler (1964'te Fransa) veya güvenlik servislerinin bunları engelleme yeteneğinin bir sonucu olarak başarısız olan önceki darbe girişimlerinin yanında sübjektif faktörün yokluğu da bir engel olmaya devam etti. Söz konusu girişimler, askeri liderler için rejimi devirmeye yönelik herhangi bir adım atarken önemli bir zorluk teşkil etmeyi sürdürdü.

Darbeden sonra

Lyon, "Ali Bongo yönetiminin devrilmesi ve Fransa'nın veya uluslararası toplumun müdahale etmeme garantisi, darbe girişiminin başarısı veya Gabon'da demokrasiye geçiş için yeterli değil" dedi.

Lyon, "AB'nin, son seçimlerde büyük yolsuzluklar yapıldığını kınamasına ve kabul etmesine rağmen, darbenin nedenlerini anladığı yönünde Brüksel'den işaretler geldiği doğru. Ancak bu, bir sonraki yolun zorunlu olarak demokratik dönüşüme yol açacağını garantilemek için yeterli değil" ifadelerini kullandı.

Lyon şunu vurguladı:

General Brice Cloutier Olegy Nguema liderliğinde iktidarı ele geçiren subaylar mali yolsuzluğa karışmakla suçlanıyor. Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi'nin (OCCRP) 2020 yılı soruşturma belgeleri, kendisinin büyük bir servet biriktirdiğini ve Fransa ve ABD'de her birinin değeri bir milyon dolardan fazla olan gayrimenkullere sahip olduğunu ortaya çıkardı. Buna ek olarak, iktidarı ele geçiren askeri elit, açık bir anayasal yetkiyle iktidarın sivillere sorunsuz bir şekilde devredilmesini garanti eden belirli bir zaman çizelgesi yoluyla demokratik geçişe yönelik niyetini veya net bir planını henüz açıklamadı. Özellikle çoğu büyük mali ayrıcalıklardan yararlanmaya devam ettiği için, memurlar arasında memurlar arası anlaşmazlıkların ortaya çıkması ihtimal dahilinde.

Gabonlu gazeteci, diğer Afrika darbe deneyimleriyle karşılaştırıldığında uluslararası toplumu Gabon'daki duruma özel önem vermeye itebilecek önemli faktörlerin varlığını ifade etti.

Lyon, "Gabon'un petrol üreten bir ülke olması ve önemli maden kaynaklarına sahip olması, büyük güçlerin temel çıkarlarının varlığı açısından, uluslararası güçlerin durumu farklı bir şekilde ele almalarını muhtemel kılmaktadır" dedi.

"Bongo yönetiminin sona erdirilmesi ihtiyacı konusunda bir tür anlaşma mevcut"

Nijeryalı siyaset bilimi uzmanı Muhammed Ayat ise Gabon'daki darbe grubunun niyetlerini yargılamak için henüz çok erken olduğunu ifade etti.

Ayat, "Ancak şu ana kadar kesin olan şu ki, bazı askeri birlikler arasında Bongo yönetiminin sona erdirilmesi ihtiyacı konusunda bir tür anlaşma mevcut. Bu darbenin ve önde gelen askeri oluşumun koordinatları okunduğunda, Bongo'yu devirme planının başarıya ulaşması için bir süredir üzerinde çalışılan sıkı koordinasyon ve düzenlemelerin olduğu açıkça ortaya çıkıyor" dedi.

"Bongo ailesinin uzun süreli hükümdarlığından duyulan büyük memnuniyetsizlik göz önüne alındığında darbenin uzun süredir beklendiğini" ifade eden Ayat, petrol zengini ülkede yaygın yolsuzluk gerçeğinden bahsetti.

Ayat, Gabon askeri kurumunun tarihsel rolüne ilişkin bir soruya yanıt olarak şu cevabı verdi:

Gabon askeri kurumu, siyasetten ve iktidardan uzak değildi, aksine her zaman ona yakın kalmış ve iktidardaki rejimlerin politikalarını desteklemişti. Ancak Batı Afrika'da, özellikle Mali ve Burkina Faso'da ve son olarak da Nijer'de yaşanan son gelişmelerin yanı sıra, iktidardaki ailenin yozlaşması nedeniyle artan halk öfkesi, askeri seçkinleri iktidardaki müttefiklerini devirmeye motive etti.

Ayat ayrıca, darbecilere karşı başka bir darbe olasılığını da dışlamadığını ifade etti. 

Independent Arabia, Independent Türkçe



Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
TT

Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)

Kasım 2023'te başlayan dava nihayet sonuçlandı ve Estonya yargısı, aynı yılın mart ayında tutuklanan politikacılar hakkındaki kararını verdi. 

Harju Bölge Mahkemesi'nde geçen perşembe görülen davada muhafazakar Koos partisinin kurucularından Aivo Peterson vatana ihanetten 14 yıl, Dmitri Rootsi ve Andrei Andronov ise 11'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Ekim 2022 - Mart 2023'te Estonya devleti ve toplumunun hilafına Rusya'nın politikalarını desteklemekle suçlanan üç siyasetçi bu iddiaları reddediyor. 

Moskova'dan aldıkları emirlerle hareket etme iddialarının hedefindeki üçlü, temyize başvuracaklarını açıkladı. 

Partiden yapılan açıklamada da savcıların Estonya'nın anayasal düzeni ve güvenliğine nasıl zarar verildiğine dair somut kanıt gösteremediği savunuldu.

Estonya'nın Ukrayna'ya yardımına karşı çıkan Koos partisi, bu yıl düzenlenen belediye seçimlerinde ülke genelindeki oyların yalnızca binde 8'ini alabilmişti. 

2022'de kurulan parti, Baltık ülkesinin NATO'dan çıkıp tarafsızlığını ilan etmesini ve yabancı askerlerin ülke topraklarından çekilmesini isterken, diğer ülkeler arasındaki askeri çatışmalara doğrudan ya da dolaylı olarak karışılmasına karşı çıkıyor. 

Öte yandan Aivo Peterson, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ve Eylül 2022'de Rusya'ya katılma kararı alan Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni 2023'te ziyaret etmişti. 

55 yaşındaki siyasetçi, Şubat 2022'de başlayan Ukrayna savaşına dair bilgi almak için bölgeye gittiğini şu ifadelerle savunmuştu:

Estonya medyasından aldığımız bilgiler tek taraflı. Tüm gazetecilerimiz Kiev'i destekliyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova haziranda yaptığı açıklamada Estonya için "düşmanca davranan ülkeler arasında ilk sıralarda" ifadesini kullanmış, Tallin yönetiminin kendilerini yalanlarla bir tehdit gibi gösterdiğini öne sürmüştü. 

Independent Türkçe, ERR, RT


Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
TT

Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)

İsrail basınında yer alan haberlerde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ile pazartesi günü Kudüs’te yaptığı görüşmede, Trump yönetiminden “sert ve özel mesajlar” aldığı belirtildi. Görüşmenin, ay sonunda Florida’da yapılması planlanan ABD-İsrail zirvesi öncesinde gerçekleştiği aktarıldı. Barrack-Netanyahu görüşmesinin ana gündem maddelerinin Gazze, Suriye ve Trump’la yapılacak buluşma olduğu kaydedildi.

Gazze’de “kabul edilemez” açıklamalar

Gazze dosyasında, Ekim ayında başlayan kırılgan ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesi ele alınırken, Yedioth Ahronoth gazetesi Barrack’ın, Netanyahu’nun Türkiye’nin rolüne ilişkin kaygılarını gidermeye çalıştığını ve Türkiye’nin Gazze’de kurulması öngörülen uluslararası güce katılmasına ikna etmeye çalıştığını yazdı. Haberde, Barrack’ın Türkiye’nin Hamas üzerinde en fazla etkiye sahip ülke olduğunu ve silahsızlanma konusunda Hamas’ı ikna edebilecek en güçlü aktör konumunda bulunduğunu vurguladığı belirtildi.

frt
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şarm el-Şeyh Ortadoğu Barış Bildirgesi'ni imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığı habere göre Barrack, Türkiye’nin Trump planını imzaladığını ve Hamas adına silahların teslimini içeren maddeye taahhüt verdiğini Netanyahu’ya hatırlattı. Türkiye’nin katılımının, şu aşamada çekimser olan birçok ülkeyi de uluslararası güce katılmaya teşvik edeceğini savundu.

Haberde, Barrack’ın “Türkiye’nin dışlanmasının diğer ülkelerin de geri adım atmasına yol açtığını, Başkan Trump’ın bu planın başarısız olmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı. Ayrıca Netanyahu’nun “Hamas’ın silah bırakacağına güvenmediği” yönündeki açıklamalarının ve İsrail’in bunu zorla sağlayabileceğine dair ifadelerinin “kabul edilemez” olduğu ve planı tehdit ettiği uyarısında bulunduğu kaydedildi.

Bu bilgiler, İsrail Kanal 12 televizyonunun aktardıklarıyla da örtüştü. Kanal 12, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya “özel ve sert” bir mesaj gönderdiğini ve Hamas’ın üst düzey askeri isimlerinden Raid Saad’ın öldürülmesinin, Trump arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının ihlali olarak görüldüğünü bildirdi.

Kanal ayrıca, Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş konusundaki görüş ayrılıkları ve İsrail’in bölgedeki genel politikaları nedeniyle Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında artan bir gerilim yaşandığını aktardı.

ABD’li iki yetkili, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’in Netanyahu’nun tutumundan “son derece rahatsız” olduğunu söyledi. Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre Netanyahu’ya verilen net mesajda şu ifadelere yer verildi: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymayan bir lider olarak görünmek istiyorsan bu senin tercihin. Ancak Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Gazze anlaşmasının itibarını zedelemene izin vermeyiz.”

Batı Şeria ve bölgesel gerilim

Batı Şeria konusunda da Beyaz Saray’ın, Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinden ve “Arap dünyasında provokasyon olarak algılanan” İsrail adımlarından giderek daha fazla endişe duyduğu belirtildi. ABD’li bir yetkili, Washington’un Netanyahu’dan İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmasını değil, İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın genişletilmesine zarar verecek adımlardan kaçınmasını istediğini söyledi.

Aynı yetkili, Netanyahu’nun son iki yılda uluslararası alanda giderek yalnızlaştığını savunarak, “Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin neden onunla görüşmeyi reddettiğini ve Abraham Anlaşmaları’nın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen neden BAE’ye davet edilmediğini kendisine sorması gerekir” dedi. Yetkili, Netanyahu’nun tansiyonu düşürmeye hazır olmaması halinde Washington’un Abraham Anlaşmaları’nı genişletme çabalarına zaman ayırmayacağını da ifade etti.

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya öfke

Trump’ın, son dönemde Netanyahu’nun sert eleştirilerine maruz kalan Barrack’ı Kudüs’e göndermesi dikkat çekti. Netanyahu, Barrack için “Amerika’daki Türk büyükelçisi gibi davranıyor” ifadesini kullanmıştı. Barrack’ın İsrail demokrasisine ilişkin sözleri de Netanyahu’nun tepkisini çekmiş, Barrack bu açıklamalar için özür dilemişti.

Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, ABD’li kaynaklara dayandırdığı yazısında, Washington’un Netanyahu’nun Trump’ın barış planını hayata geçirme konusunda samimi olmadığı ve İsrail’in sürekli savaş halinde kalması için çaba gösterdiği kanaatine vardığını yazdı. Barnea, Beyaz Saray’da Netanyahu’ya yönelik sert ve ağır ifadeler kullanıldığını, bunların bir kısmının doğrudan Netanyahu’ya da iletilmiş olabileceğini belirtti.

Suriye’de “kırmızı çizgiler”

İsrail basınına göre Barrack, Netanyahu’ya Suriye konusunda da “kırmızı çizgiler” iletti. Trump yönetiminin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Washington’un bir müttefiki olarak gördüğü ve ülkenin istikrarı için desteklenmesi gerektiği görüşünde olduğu aktarıldı. ABD’nin, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının Suriye’de yönetimin çökmesine yol açmasından endişe duyduğu ve güvenlik anlaşmasına varılmasını istediği belirtildi.

Lübnan konusunda ise Trump’ın, İsrail’in Hizbullah’a karşı sınırlı baskıyı sürdürmesini desteklediği, ancak geniş çaplı bir savaşa onay vermediği ifade edildi.

İsrailli analistler, Netanyahu’nun Barrack’ın tüm taleplerini reddetmeyeceğini, ancak kesin taahhütlerden kaçınarak Trump’la 29 Aralık’ta Florida’da yapacağı görüşmenin önünü açmaya çalıştığını öne sürdü. Buna karşın Netanyahu’nun, Barrack’ın ofisine ulaşmasından hemen önce Suriye’ye hava saldırısı düzenlenmesi talimatı vererek bağımsız hareket ettiği mesajını da vermekten geri durmadığı kaydedildi.

vgt
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Pazartesi günü bir araya geldi (İsrail hükümeti)

Türkiye’ye mesaj olarak yorumlanan bir adımda ise Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideriyle üçlü bir zirve düzenleme kararı aldığı belirtildi. İsrail’de bu toplantı, Türkiye’ye yönelik doğrudan siyasi mesaj olarak değerlendirildi. Barrack ise görüşme sonrasında, temasların “bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen yapıcı bir diyalog” olduğunu söyledi.


Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

TT

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı’ndaki saldırganlardan birini etkisiz hâle getirerek silahını alan manav Ahmed el-Ahmed’in, saldırı sırasında yaralanmasının ardından ameliyata alındığı bildirildi. El-Ahmed’in ailesi, oğullarını “kahraman” olarak nitelendirirken, hastanedeki tedavisi sürerken kendisi için başlatılan bağış kampanyasına yoğun destek geldi.

El-Ahmed’in, Avustralya yayın kuruluşu ABC’ye konuşan anne ve babası, oğullarının omzundan dört ila beş kurşunla vurulduğunu, vücudunda hâlâ çıkarılmamış mermiler bulunduğunu söyledi. Ailesi, Ahmed el-Ahmed’in 2006 yılında Avustralya’ya geldiğini, kendilerinin ise Suriye’den Sidney’e yalnızca birkaç ay önce ulaştıklarını ve uzun süredir oğullarından ayrı olduklarını belirtti.

Kuzeni Hozay el-Kenc, pazartesi günü basına yaptığı açıklamada, Ahmed el-Ahmed’in ilk ameliyatının başarıyla tamamlandığını söyledi. El-Kenc, “İlk ameliyatını geçirdi. Durumuna bağlı olarak iki ya da üç ameliyat daha gerekebilir” dedi.

Aileden hükümete çağrı

El-Ahmed’in anne ve babası, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle oğullarının iyileşme sürecinde yeterli destek verememekten endişe duyduklarını ifade ederek, Başbakan Anthony Albanese hükümetinden yardım talep etti. Aile, Almanya’da ve Rusya’da yaşayan iki kardeşin Avustralya’ya gelerek destek olabilmesi için vize kolaylığı istediklerini belirtti.

sdfg
Ahmed Al-Ahmed'in babası Muhammed Fateh Al-Ahmed (Videodan alınan ekran görüntüsü).

Anne, “Şu anda yardıma ihtiyacı var çünkü engelli kaldı. Diğer çocuklarımızın buraya gelmesini istiyoruz” dedi. Ahmed el-Ahmed’in, saldırganın mermileri bittiğinde silahını elinden aldığı sırada vurulduğunu da aktardı.

Başbakan Albanese, Ahmed el-Ahmed’in cesaretinin hayatlar kurtardığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump da el-Ahmed’i “çok, çok cesur bir kişi” olarak nitelendirdi.

Bağışlar 750 bin dolara yaklaştı

Reuters’ın aktardığına göre, 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed için başlatılan bağış kampanyasında toplanan miktar yaklaşık 750 bin ABD dolarına ulaştı. GoFundMe üzerinden başlatılan kampanya, bir gün içinde 1,1 milyon Avustralya dolarını (yaklaşık 744 bin ABD doları) aştı.

Ailesinin anlattığına göre el-Ahmed, Bondi’de bir arkadaşıyla kahve içerken silah seslerini duydu. Ağaç arkasına saklanan silahlı kişiyi fark eden el-Ahmed, saldırganın cephanesi tükendiğinde arkadan yaklaşarak silahını almayı başardı.

Hanuka Bayramı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte gerçekleşen silahlı saldırıda en az 15 kişi hayatını kaybederken, 42 kişi yaralandı. Saldırının Navid Akram (24) ile babası Sajid Akram (50) tarafından gerçekleştirildiği açıklandı.

Başbakan Chris Minns, hastane ziyaretinin ardından yaptığı paylaşımda, “Ahmed’in gösterdiği cesaret olağanüstüydü. Hayatını büyük bir riske atarak saldırganı etkisiz hâle getirdi” dedi.

El-Ahmed’in, silahlı saldırgana arkadan koşarak uzun namlulu tüfeğini aldığı anlara ait görüntüler dünya genelinde medya kuruluşları tarafından yayımlandı ve sosyal medyada 22 milyondan fazla kez izlendi.