Biden, Netanyahu ile New York'ta görüşecek

İsrail’de sağcılar, Netanyahu hükümetinin yargı planını desteklemek için 7 Eylül'de Kudüs'teki Yüksek Mahkeme önünde gösteri düzenledi. (AFP)
İsrail’de sağcılar, Netanyahu hükümetinin yargı planını desteklemek için 7 Eylül'de Kudüs'teki Yüksek Mahkeme önünde gösteri düzenledi. (AFP)
TT

Biden, Netanyahu ile New York'ta görüşecek

İsrail’de sağcılar, Netanyahu hükümetinin yargı planını desteklemek için 7 Eylül'de Kudüs'teki Yüksek Mahkeme önünde gösteri düzenledi. (AFP)
İsrail’de sağcılar, Netanyahu hükümetinin yargı planını desteklemek için 7 Eylül'de Kudüs'teki Yüksek Mahkeme önünde gösteri düzenledi. (AFP)

ABD Başkanı Joe Biden, New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantılarının oturum aralarında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmeye karar verdi. Ancak kendisiyle Washington'daki Beyaz Saray'da buluşma talebine yanıt verilmedi. İsrail hükümetine ait El Al havayolu pilotları Netanyahu’nun uçağını kullanmayı reddetti. Diğer yandan Tel Aviv'de yayınlanan bir kamuoyu yoklaması, Likud Partisi'nin Netanyahu'yu görevden alıp başka bir lider seçmesi halinde daha iyi seçim kazanımları elde edebileceğini gösterdi.

Hükümetinin yargı planının yol açtığı sorunlar, çatışmalar ve iç çatlaklar her geçen gün artıyor. Bu durum Netanyahu’nun konumunu zayıflatarak muhaliflerini hükümetini devirmek ve yönetimine son vermek amacıyla onunla savaşa devam etmeye teşvik ediyor. Uzak bir ihtimal olsa da İsrail muhalefeti bu yönde ilerliyor. Muhalefet, Washington ve diğer dost ülkelerdeki yönetimlerden, Netanyahu’nun iktidarını güçlendirecek ve planını sürdürmesini sağlayacak herhangi bir hediye sunmamasını istemekten çekinmiyor. Yedek ordudaki bazı üst düzey generallerin uyardığına göre, bu plan ‘demokrasiyi yok etmeyi, İsrail'i tehlikeli güvenlik gerilimine itmeyi’ amaçlıyor.

Maariv’in cuma günleri yayınladığı haftalık kamuoyu yoklaması, Netanyahu'nun ilk kez Likud partisine dahi yük gibi göründüğünü gösterdi. Netanyahu parti başkanlığını sürdürdüğü taktirde Knesset'te 26 sandalye (Likud'un bugün 32 sandalyesi var) elde edeceği öngörüldü. Ankete göre Ekonomi Bakanı Nir Barkat veya Savunma Bakanı Yoav Galant liderliği üstlendiği taktirde ise partinin ek bir sandalye elde edeceği, sağ kanatın iki sandalye daha kazanacağı kaydedildi. Her durumda sağın tekrar iktidara gelemeyeceği, Galant ve Barkat liderliğinde dahi çoğunluğunu kaybedeceği, 64 sandalyeden 53 sandalyeye düşeceği öngörülüyor. Ancak sağ kamuoyunun ilk kez Netanyahu haricinde bir lideri kabul etmeye hazır görünmesi, kendisi ve ekibi için baş ağrısılarına neden oluyor.

Medyaya İsrail'in en büyük havayolu şirketin El Al’ın pilotlarının Netanyahu’nun uçağının New York'a uçurulmasında görev almayacakları bilgisi sızdırıldı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Kanal 13’ün perşembe akşamı yayınlanan haberinde şu ifadelere yer verildi:

“Netanyahu’nun seyahat tarihi yaklaşırken (10 gün kala) havacılıkta ciddi bir kriz yaşanıyor. Boeing 777 filosunun pilotları, Başbakan Netanyahu ve eşinin uçuşunu herhangi bir noktaya uçurmaya gönüllü olmama konusunda kendi aralarında üstü kapalı bir anlaşmaya vardı. Bu şekilde Netanyahu’nun reformist olarak, muhaliflerin ise darbe olarak nitelendirdiği planı protesto ediyorlar. El Al'da deneyimi olan kıdemli pilotlar mevzubahis. Bunların çoğu, Ordu Yedek eğitiminde hizmet etmek için gönüllü olmaktan kaçınan Hava Kuvvetleri yoldaşlarına sempati duyan, İsrail Hava Kuvvetleri'ndeki kıdemli pilotlar.”

İsrail sağı, 7 Eylül'de Kudüs'te düzenlenen protestoda Netanyahu'nun fotoğrafını taşıdı. (EPA)
İsrail sağı, 7 Eylül'de Kudüs'te düzenlenen protestoda Netanyahu'nun fotoğrafını taşıdı. (EPA)

Bu, pilotların Netanyahu’yu uçurmayı ilk reddetmesi değil. Geçtiğimiz şubat ayında Paris, mart ayında da Roma ziyaretlerinde aynı durum yaşanmıştı. Önceki iki olayda uçağı, El Al yönetimi üyeleri kullanmak zorunda kalmıştı. Ancak bu sefer durumun daha da karmaşık olduğu görünüyor. Zira Avrupa’ya küçük uçaklar ile gidilebilirken ABD’ye yolculuklarda ise büyük uçaklar ve üç pilot gerekiyor.

İsrail hükümetinin Rusya ile kültürel alanda resmi anlaşma imzalayan Netanyahu, Biden yönetimiyle ilişkilerinde işleri daha da kötüleştiren yeni bir sorunla karşı karşıya. Siyasi çevreler, İsrail hükümetinin Rusya Kültür Bakanlığı ile sinema alanında iş birliği anlaşması imzalama kararına Beyaz Saray'ın öfkelendiği görüşünde.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü bu hususta, “Biz Rusya ile anlaşma yapılmasına karşıyız. Rusya Kültür Bakanlığı, Ukrayna'da ve dünyanın başka yerlerinde Yahudi karşıtı propagandayı finanse etti” açıklamalarında bulundu. Tel Aviv'deki kaynaklar, bu eleştirinin ABD'nin İsrail'in Ukrayna'daki savaşa, Çin'e ve Filistin meselesine yönelik politikasından duyduğu genel memnuniyetsizliğe ek teşkil ettiğini söylüyor.

Kaynaklar, Time dergisinin geçen ay sonunda yayımladığı bir habere göre, Beyaz Saray'da İsrail'deki mevcut iç istikrarsızlıkla ilgili endişelerin olduğuna dikkat çekti. Zira Batı Şeria’da güvenliğin bozulduğu, hükümet bakanlarının açıkça cesaretlendirmeleriyle yerleşimci şiddeti arttığı için ilişkilerin gerginleştiği ifade edildi.

Netanyahu'nun BM Genel Kurulu toplantısına katılmak üzere 17 Eylül’de İsrail'den ayrılması planlanıyor. Ynet haber sitesine göre, Biden ile Netanyahu arasındaki görüşmenin Beyaz Saray'da değil, New York'taki BM Genel Kurulu oturum aralarında gerçekleşeceği tahmin ediliyor. İsrailli yetkililer böyle bir toplantının yakında duyurulmasını bekliyor.

22 Eylül’de Genel Kurul'da bir konuşma yapacak olan Netanyahu, ertesi akşam ise Yahudilerin Yom Kippur töreninden önce İsrail'e dönecek.

Aralık ayı sonunda mevcut hükümeti kurulduğundan bu yana Netanyahu'yu Beyaz Saray'da kabul etmeyi reddeden Biden, temmuz ayında İsrail Devlet Başkanı Yitzak Herzog'u ise Beyaz Saray'da ağırlamıştı. Yardımcıları ise geçtiğimiz hafta İsrail muhalefet lideri Yair Lapid'i Beyaz Saray'da ağırladı.

Nitekim Netanyahu hükümetinin yargıyı zayıflatmaya yönelik yargı reformu planını eleştiren Biden, bu konuda geniş bir fikir birliğine varılmasını talep ediyor. Bu planın İsrail'de demokrasinin gerilemesine yol açacağı yönünde kapsamlı uyarılar mevcut. Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) dahil olmak üzere ABD Ordusundaki askeri yetkililer, İsrailli yedek personel arasında plana karşı yapılan protestoların İsrail ordusunun yeteneklerini zayıflatacağından korktuklarını dile getiriyor. Nitekim ABD, ortak silah geliştirilmesinin yanı sıra buraya yılda 3,8 milyar dolar yatırım yapıyor.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.