Başbakan Scholz, Almanya'da bürokratik işlemlerin uzun sürmesinden şikayetçi

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ülkesinde bürokratik işlemlerin uzun sürmesinden şikayet ederek bu durumu değiştirmek istediğini belirtti

Almanya Başbakanı Olaf Scholz (AA)
Almanya Başbakanı Olaf Scholz (AA)
TT

Başbakan Scholz, Almanya'da bürokratik işlemlerin uzun sürmesinden şikayetçi

Almanya Başbakanı Olaf Scholz (AA)
Almanya Başbakanı Olaf Scholz (AA)

Scholz, "Welt am Sonntag" gazetesine verdiği röportajda, Almanya'yı ekonomik açıdan "tüm fırtınalara hazırlıklı olan yelkenliye" benzetti.

Başbakan Scholz, "Zayıf bir büyüme yaşadığımız aşikar. Bunun temel nedeni, Çin başta olmak üzere bazı ihracat pazarlarımızın zayıflamasıdır. Bu durum bizim gibi ihracatçı bir ülkeyi etkiliyor. Aynı zamanda Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının bir sonucu olan yüksek enflasyon ve artan enerji fiyatlarıyla da karşı karşıyayız. Tedarik zincirlerinin Kovid-19 salgını nedeniyle geçici olarak kesintiye uğraması da hala dikkati çekiyor. Tüm bunlar aynı zamanda faiz oranlarının da ani yükselişine neden oldu ve bu durum özellikle inşaat sektörünü etkiledi" dedi.

Enerji fiyatlarının hala çok yüksek olduğunu ve düşmesi gerektiğini belirten Scholz, şu ifadeleri kullandı:

Bu nedenle rüzgar enerjisi ve güneş enerjisinin yaygınlaşmasını hızlandırıyoruz. Şimdi tempoyu artırmanın zamanı geldi. Almanya'da pek çok şey çok uzun sürüyor. Planlama süreçleri ve onaylar uzun yıllar alırsa büyümenin bir bedeli olur. Bu yüzden Almanya Paktı'nı önerdim. Amaç; şehirler ve belediyeler, eyaletler, federal hükümet ve hatta demokratik muhalefet birlikte çalışmalı ki süreçler daha hızlı ilerleyebilsin.

Yurt dışından nitelikli iş gücü gelmesinin önemine değinen Scholz, "Makine mühendisliğimiz, otomotiv sanayimiz, kimya sanayimiz ve ekonominin diğer birçok sektörü niteliksel olarak güçlü oldukları için talep görmeye devam edecek. Bunun ön koşulu Almanya'da yeterli sayıda işçinin bulunmasıdır. Bu amaçla mühendislerden vasıflı işçilere kadar her yeterlilik düzeyindeki yetenekleri çekebileceğimiz Nitelikli Göç Yasası'nı uygulamaya koyduk" şeklinde konuştu.

Ülkedeki uzun süren bürokratik işlemlerden şikayet eden Scholz, şunları kaydetti:

Almanya'da bazı prosedürlerin bu kadar uzun sürmesi beni gerçekten üzüyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi, onlarca yıl boyunca hep birlikte, ayrıntılara büyük bir özen göstererek yarattığımız ve şu anda bizi engelleyen bir bürokrasi ile karşı karşıyayız. Artık gitmesi gerekiyor. Yönetimimizin hızı Almanya ekonomisinin ne kadar güçlü büyüyeceğini belirliyor. Yeni bir metro hattının inşasını planlamak için on yıldan fazla zaman harcamaktan yoruldum. Bir rüzgar türbininin onaylanması birkaç yıl alırsa enerji dönüşümü başarısız olacaktır. Sağlık sistemimiz dünyanın en iyilerinden biri ama dijitalleşmeyi kaçırdık. Şimdi bunu başlatıyoruz. Bununla ilgili ilk kanunları yeni çıkardık. İlaç endüstrisinin araştırma lokasyonunu geliştirmek için daha fazlasını yapacağız. Bunların düzeltilmesi gerekiyor. Onlarca yıldır kimse buna yaklaşmaya cesaret edemedi. Evet artık yoruldum ve bunu değiştirmek istiyorum.

Röportajında Rusya-Ukrayna Savaşı'na da değinen Scholz, ülkesinin ABD'den sonra Ukrayna'ya mali, insani ve silah konusunda destek veren ikinci büyük ülke olduğunu, gelecek yıllarda da bu yardımlara devam edeceklerini garanti ettiklerini sözlerine ekledi.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.