BMGK: Biden dört süper güç liderinin yokluğunu fırsata çevirebilir

Şarku’l Avsat, G7, G20 ve BRICS’in yükselişi ortasında BM’nin zayıflığını gözlemledi

New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi (EPA)
New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi (EPA)
TT

BMGK: Biden dört süper güç liderinin yokluğunu fırsata çevirebilir

New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi (EPA)
New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi (EPA)

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun (BMGK) 78. yıllık oturumunun üst düzey toplantılarının 2016 sonbaharında sona ermesinden kısa bir süre sonra Suriye savaşı zirveye ulaştı. O gün Fransız yetkililer, Halep kentindeki şiddetli çatışmaların Birleşmiş Milletler (BM) için mezarlık görevi görüp görmediğini merak ediyordu. Şimdiye kadarki en büyük uluslararası forumun 78. yıllık oturumunun bu yılki toplantıları, Ukrayna savaşının yarattığı büyük etkiler nedeniyle çifte kaygıyı beraberinde getiriyor.

Bu iki savaşta merkezi rolü göz önüne alındığında bazı Batılı diplomatlara göre Nazi Almanyası’nın 20. yüzyılda Milletler Cemiyeti’nin rolünü ortadan kaldırdığı gibi Rusya’nın eylemleri de 21. yüzyılda BM’nin tabutuna birbiri ardına çivi çakıyor. Ancak Rus yetkililer, Batı’nın bu benzetmesiyle alay ediyor.

Göze çarpan yokluklar

Büyük güçlerin liderlerinin çarpıcı yokluğu, geçtiğimiz on yıldır BM’yi etkileyen zayıflıkları yansıtıyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, New York’taki BM Genel Kurulu’nun yüksek kubbesi altındaki ünlü yeşil mermer podyumun yıllık patronları olmazken, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İngiltere Başbakanı Rishi Sunak’ın da bu yıl devamsızlık listesine katılması, BMGK’nın beş daimi üyesinin temsilcileri arasında ABD Başkanı Joe Biden’ı yalnız bıraktı.

Putin, Mart 2023’te Kremlin’de Şi’yi kabul etti (DPA)
Putin, Mart 2023’te Kremlin’de Şi’yi kabul etti (DPA)

Şarku’l Avsat’ın Fransız bir diplomattan edindiği bilgilere göre Macron’un Eylül ayındaki gündemi yoğun. Paris ve diğer şehirlerde yaşanan şiddetli protestolar nedeniyle gezisi ertelenen Kral III. Charles’ı, İngiliz hükümdarı olarak 22 Eylül’de Fransa’ya yapacağı ilk ziyarette kabul edecek.

Uzun bir geleneği de bozan Sunak, Genel Kurul’un açılışını kaçıracak ve on yıl içinde bunu yapan ilk İngiliz lider olacak. Bu önemli etkinlikte İngiliz heyetine İngiltere Başbakan Yardımcısı Oliver Dowden ve Dışişleri Bakanı James Cleverly liderlik edecek.

New York’taki üst düzey haftanın en etkili liderlerinden bazılarının yokluğu, örgütün küresel zorluklarla mücadelede çok taraflı bir forum olarak konumunu koruma konusunda karşılaştığı zorlukları yansıtıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan Küresel Adalet Merkezi Başkanı Akila Radhakrishnan “Bugünlerde BM’de her şeyin ne kadar bölünmüş olduğu göz önüne alındığında, BM Genel Kurulu anlamlı bir diplomasi alanından çok bir gösteri mekânı haline gelebilir” dedi.

BM’nin sekiz yıl önce küresel yoksulluğu, cinsiyet eşitliğini, iklim değişikliğini ve diğer acil küresel kaygıları 2030’a kadar ele almaya yönelik bir dizi iddialı hedef belirlemesi de bunun bir kanıtı. Ancak şu ana kadar dünya bu hedeflere ulaşmaktan hâlâ çok uzakta.

Çoğulculuk ve denge

Ancak BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, bu etkinlikte önemli liderlerin yokluğunu önemsiz gibi gösteriyor ve uluslararası örgütle ilgili en önemli şeyin taahhütlerini yerine getirmek olduğuna inanıyor. Guterres, bugün üst düzey haftaya kalkınma konulu bir zirveyle başladı ve en çok ihtiyaç duyan ülkelere yardım etme yönündeki geniş kapsamlı hedeflere ulaşmaya odaklanmayı sürdürmeyi umuyor.

Havana’da düzenlenen G77+Çin zirvesinde BM Genel Sekreteri, eski Küba Devlet Başkanı Raul Castro’ya eşlik etti (AFP)
Havana’da düzenlenen G77+Çin zirvesinde BM Genel Sekreteri, eski Küba Devlet Başkanı Raul Castro’ya eşlik etti (AFP)

Birkaç gün önce Guterres, “İnsanlığın derinleşen iklim acil durumundan artan çatışmalara, küresel yaşam maliyeti krizine, artan eşitsizliğe ve büyük teknolojik bozulmaya kadar çok büyük zorluklarla karşı karşıya olduğu bir zamanda bir araya geleceğiz” dedi. “İnsanlar bu karmaşadan çıkmanın bir yolunu bulmak için liderlerine bakıyor. Ancak tüm bunlar ve daha fazlası karşısında jeopolitik bölünmeler yanıt verme yeteneğimizi baltalıyor” diyen Guterres, çok kutuplu bir dünyanın doğduğuna dikkati çekti. Guterres, “Çok kutupluluk dengeleyici bir faktör olabilir. Ama aynı zamanda gerilimin artmasına, parçalanmaya ve daha kötü durumlara da yol açabilir” şeklinde konuştu.

Bu tür açıklamalar, Guterres’in, BM’nin artık 1945’teki kuruluşuna benzemeyen bir dünyada önemini yitirdiği yönündeki endişesini yansıtıyor.

Geçen ay BRICS zirvesinde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Brezilyalı mevkidaşı Luiz Inacio Lula da Silva, Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi (AFP)
Geçen ay BRICS zirvesinde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Brezilyalı mevkidaşı Luiz Inacio Lula da Silva, Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi (AFP)

Yedi Büyük Sanayi Ülkesi Grubu (G7-ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Japonya) ve Yirmi Zengin Ülke Grubu (G20-ABD, Çini Rusya, İngiltere, Fransa, Hindistan, Suudi Arabistan Krallığı, Kanada, Avustralya, Almanya, İtalya, İspanya, Türkiye, Brezilya ve Arjantin, Meksika, Güney Afrika, Endonezya, Japonya ve Güney Kore ve BRICKS Grubu (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika.

Eşsiz bir fırsat

Ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana BM ilke ve tüzüklerinin ve kurallara dayalı uluslararası düzenin en büyük savunucularından bazılarının yokluğu, Başkan Biden’ın uluslararası arenadaki bu olağanüstü olayın tüm ilgi odağında olacağı anlamına gelmiyor. Hiç şüphesiz ki uluslararası örgütün genel merkezine ev sahipliği yapan ülkesinin, Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre’in ‘uluslararası barış ve güvenliğe yönelik tehditlerle mücadelede işbirliği, küresel refahı teşvik ve insan haklarını koruma’ olarak ifade ettiği konuyu ele almak üzere dünya liderleriyle buluşmak için sunduğu eşsiz fırsatı değerlendirecek.

Beyaz Saray Sözcüsü, Çin’in nüfuzunun yalnızca bölgesel çevresinde değil, dünyanın her yerindeki büyük artışının yanı sıra, özellikle Rusya’nın 1980’li- 1990’lı yıllarda Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle ​​birlikte büyük uluslararası dengeleri etkileyen Amerikan- Batı tek taraflılığını kırma girişimi nedeniyle uluslararası sistemin karşı karşıya olduğu birçok zorluğa atıfta bulundu.

Zelenskiy’nin katılımı

Dünyanın sadece Ukrayna savaşı konusundaki kutuplaşmanın değil, sayısız krize ve giderek keskinleşen bölünmelere tanık olduğu, ayrıca savaşın artan gıda fiyatları, iklim krizi, eşitsizlik ve insani yardım operasyonları için finansmana erişim yoluyla yoksulları da etkilediği bir dönemde Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, salı sabahından itibaren önemli aleni tartışmalara katılmak üzere New York’a akın edeceklerini açıklayan 140 lider arasında büyük ilgi görüyor. Ama aynı zamanda Çin, Hindistan, Güney Afrika ve Brezilya gibi yarı tarafsız pozisyonlar almaya çalışan ülkeler arasında Zelenski’nin esas olarak ABD ve Batılı ülkelerden aldığı büyük desteğin yansımaları da var.

Zelenskiy, Aralık 2022’de ABD Kongresi’nde konuşurken (AFP)
Zelenskiy, Aralık 2022’de ABD Kongresi’nde konuşurken (AFP)

Bununla birlikte Zelenski, müttefikler tarafından memnuniyetle karşılanacak ve onurlandırılacak. Özellikle çarşamba günkü Güvenlik Konseyi (BMGK) oturumunda Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dan birkaç adım uzakta oturması bekleniyor. Ukrayna lideri, daha sonra Ukrayna için Kongre’de daha fazla destek toplamak amacıyla Beyaz Saray ve Capitol Hill’i ziyaret etmek üzere Washington'a gidecek.

Uluslararası Kriz Grubu Birleşmiş Milletler Direktörü Richard Gowen, BM toplantılarında ilgi odağı olmasına rağmen Zelenski’nin varlığının diplomatik krize dönüşmemesi için dikkatli davranılması gerektiğini söyledi.

Netanyahu ve Reisi

ABD’nin Ukrayna Devlet Başkanı’na gösterdiği bu konukseverliğin karşılığında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Likud lideri olarak yeniden seçilmesinden bu yana New York’taki Genel Kurul toplantılarının oturum aralarında ilk kez kendisiyle görüşecek olan Biden’dan Beyaz Saray’a böyle bir davet almaması dikkat çekici. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Biden’in çarşamba günü Netanyahu ile bir araya gelerek, İran’la etkili bir şekilde mücadele etme ve caydırmaya ilişkin notların yanı sıra ABD ile İsrail arasında ortak demokratik değerlere ve daha istikrarlı, müreffeh ve entegre bir bölge vizyonuna odaklanan bir dizi ikili ve bölgesel konuyu ele alacağını belirtti.

Netanyahu ve Biden, 21 Ocak 2016’da Davos Ekonomik Forumu’nun oturum aralarında konuşuyor (AP)
Netanyahu ve Biden, 21 Ocak 2016’da Davos Ekonomik Forumu’nun oturum aralarında konuşuyor (AP)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de Tahran’ın Washington ile esir takası anlaşmasını tamamlaması nedeniyle toplantıya katılacak. Ancak Biden ile Reisi arasında herhangi bir görüşme gerçekleşmesi beklenmiyor.

Güney Yarımküre

Bu kalabalığın ortasında Gowen, Biden ile görüşecek olan Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva gibi liderlerin ‘diplomasi zamanının geldiğine inandıklarını’ açıkça belirttiklerine dikkati çekti. Gowen’e göre Ukraynalılar ile Güney Yarımküre ülkeleri arasında büyük bir iletişim bekleniyor.

Bu bağlamda Haiti konusunda da yoğun diplomasi yapılması bekleniyor. Öyle ki toplantılar, çete şiddetiyle parçalanan yoksul ülkeye uluslararası bir güç gönderme çabalarını yeniden başlatmaya hazırlanıyor. Pek çok kişi, dünyanın birçok bölgesindeki sorunlu ülkeleri temsil edecek birini beklerken, özellikle Gabon, Nijer, Burkina Faso, Mali gibi bazı ülkeleri askeri darbelere sahne olan Afrika’nın yanı sıra Sudan’daki kanlı çatışma, Orta Amerika’daki göç krizi ve iklim kaynaklı birçok felakete de tanık oluyor.

New York semalarındaki ışık gösterisi, Genel Kurul toplantıları arifesinde iklim değişikliğinin etkilerine karşı uyarıyor (Reuters)
New York semalarındaki ışık gösterisi, Genel Kurul toplantıları arifesinde iklim değişikliğinin etkilerine karşı uyarıyor (Reuters)

Pek çok uluslararası diplomatın hayal kırıklığına rağmen Estonya’nın BM Temsilcisi Rin Tamsar, “BM, hala çok taraflılığın ve kurallara dayalı düzenin merkezinde yer alıyor. Ancak özellikle Güvenlik Konseyi’nden edinilen izlenim, artık amacıyla pek uyumlu olmadığı yönünde” dedi. Tamsar, “Bu açık gerçek, BMGK’nin, BM’nin ve onun otoritesinin güvenilirliğini doğrudan baltalıyor” ifadelerini kullandı.

Aynı şekilde birçok yetkili ve uzman da BM’nin değişen zamana uyum sağlama yeteneğinden şüphe ediyor. Uzmanlar, BM’nin İkinci Genel Sekreteri Dag Hammarskjöld’ün “BM, bizi cennete götürmek için değil, cehennemden kurtarmak için yaratıldı” sözlerini hatırlattı.

Bu anlamda BM, küçük ülkelerin seslerini büyük ülkelere duyurmasında önemli bir yer olmaya devam ediyor. Her yıl düzenlenen zirve, dünya liderlerinin önümüzdeki yıllarda neyi hedeflediklerini gösteren önemli bir barometre ve BM’nin iddialı sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yönelik ivmeyi yeniden canlandırıp canlandıramayacağına dair kritik bir test niteliğinde.

Öte yandan Suriye’nden başlayarak, Ukrayna’ya, oradan da Sudan’a kadar, uluslararası barış ve güvenliğin tesis edilememesi ve başarısızlık nedeniyle BM’nin de bir gün, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yüz yılı aşkın bir süre önce kurulan Milletler Cemiyeti’nin sonuçlarına benzer hale geleceğine dair korkular devam ediyor.



Ermenistan, UCM'nin Roma Statüsü'nü onayladı

(AA)
(AA)
TT

Ermenistan, UCM'nin Roma Statüsü'nü onayladı

(AA)
(AA)

Meclis oturumunda, UCM'nin kurucu anlaşması olan Roma Statüsü, 22'ye karşı 60 oyla onaylandı.

Ermenistan, Roma Statüsü'nü 1999'da imzalamasına rağmen Anayasa Mahkemesi, 2004'te aldığı karar uyarınca statüyü Ermenistan Anayasası'na aykırı bulmuştu.

Hükümet, 2022'de statünün incelenmesi amacıyla yeniden Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmuştu.

Ermenistan Anayasa Mahkemesi, 24 Mart'ta UCM Roma Statüsü'nün Ermenistan yasalarına uygun olduğu kararını vererek onay için Ulusal Meclise göndermişti.

Roma Statüsü'nün Anayasa Mahkemesi tarafından yasalara uygun bulunması Ermenistan ve Rusya arasında gerginlik yaratmıştı. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, "(Ermenistan'ın Roma Statüsü kararı) Bu bize yönelik son derece düşmanca bir karar. Onaylayabileceğimiz bir durum değil." ifadelerini kullanmıştı.

Öte yandan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, 19 Eylül'de Ulusal Mecliste yaptığı konuşmada, Roma Statüsü'nün Ermenistan-Rusya ilişkileri ile bir bağlantısının bulunmadığını, tüzüğün onaylanmasının Ermenistan'ın güvenliğiyle ilgili olduğunu belirtmişti.

Roma Statüsü, 15 Haziran-17 Temmuz 1998'de toplanan Birleşmiş Milletler Konferansının İtalya'nın başkenti Roma'da karara bağladığı Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kuruluş Statüsü'dür.

 


Washington’daki iç siyasi hesapların kurbanı olan Ukrayna

Biden, Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy’ye ‘manevrayı bırakma’ çağrısı yaptı (Getty Images)
Biden, Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy’ye ‘manevrayı bırakma’ çağrısı yaptı (Getty Images)
TT

Washington’daki iç siyasi hesapların kurbanı olan Ukrayna

Biden, Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy’ye ‘manevrayı bırakma’ çağrısı yaptı (Getty Images)
Biden, Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy’ye ‘manevrayı bırakma’ çağrısı yaptı (Getty Images)

Başkan Joe Biden, Rusya’yla yüzleşmek için ihtiyacı olan her şeyi alacağı konusunda Kiev’i temin etmeye çalışsa da hükümet tıkanıklığından kaçınmak için son anda yapılan anlaşmadan sonra ABD’nin Ukrayna’ya yardımlarının geleceği belirsiz görünüyor.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy’nin daha fazla mali yardım talebinde bulunmak üzere Washington’a gerçekleştirdiği ziyaretin üzerinden bir haftadan az bir süre geçmişken pazar günü geç saatlerde varılan uzlaşma, radikal Cumhuriyetçilerin taleplerine karşılık olarak Ukrayna’ya tahsis edilen yeni bir fonu iptal etti.

Rus saldırısıyla karşı karşıya

Biden ve partisi Demokrat Parti, ABD’nin Rus saldırısına karşı Ukrayna’ya yardımla yükümlü olduğunu belirterek, bu konuda bir başarısızlığın gelecekte Başkan Vladimir Putin gibi otoriter liderleri güçlendirebileceği konusunda uyardı. Ancak mesele, Washington’da siyasi bir karaktere büründü. Öyle ki, Kiev’in kış gelmeden önce yavaş ilerleyen karşı saldırısında ilerleme kaydetmeye çalıştığı bir durumda oldukça gerekli askerî yardımlar tehlikeye girdi.

Biden, Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy’yi ‘manevradan vazgeçmeye’ çağırdı ve ondan, yakın zamanda Ukrayna’ya mali yardımla ilgili ayrı bir yasa tasarısının meclisten geçişini sağlamasını beklediğini vurguladı. Biden, Beyaz Saray’da yaptığı bir konuşmada “Müttefiklerimizi, ABD ve Ukrayna halklarını, desteğimize güvenebilecekleri konusunda temin etmek isterim. Sizden vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı..

Gerileme

Buna karşılık Ukrayna, yeni yardımlara erişimi sağlamak için ‘Amerikalı ortaklarla aktif bir şekilde’ çalıştığını söyleyerek yardımın onay almamasını pek önemsemedi.

Avrupa Birliği Dışişleri Temsilcisi Josep Borrell ise Ukrayna’ya yardımların ulaştırılması konusunda Washington’ın ana ortağı sayılan bloğun son anlarda imzalanan anlaşmadan ötürü ‘şaşırdığını’ belirtti. ABD’nin kararından ‘derin bir üzüntü’ duyduğuna dikkat çeken Borrell, “Bu kararın nihai olmayacağına ve Ukrayna’nın ABD’den yardım almaya devam edeceğine dair umudum var” dedi.

Olumsuz etki

Bu bağlamda analist Brett Bruen, dünyaya verilen ve Cumhuriyetçilerin, hatta bazı Demokratların siyaset uğruna Ukrayna’yı feda etmeye hazır olduklarını ifade eden daha geniş mesajın olumsuz etkisi konusunda uyardı. Eski bir diplomat ve halihazırda danışmanlık şirketi Global Situation Room’un başkanlığını yapan analist, “Bu, Kiev’deki liderleri endişelendirecektir. Bence Moskova’da desteğimizin azalabileceğine dair işaretler kutlanıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Ukrayna, daha önce Putin’i öven eski Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesi ihtimalini endişeyle izliyor.

Temsilciler Meclisi’nin en önde gelen Demokratları, McCarthy’nin Ukrayna’ya yardımla ilgili ayrı bir yasa tasarısını önümüzdeki hafta oylamaya sunmasını beklediklerini dile getirdiler. Bununla birlikte miktarın 24 milyar dolar olup olmadığı henüz belli değil. Bu rakamı başlangıçta Biden istemişti, ancak bunu hayata geçirmek kolay olmayacak.

Ukrayna’nın mücadelesi

Ukrayna’nın beka mücadelesi, ABD başkanlık seçimlerine bir yıldan fazla bir süre kalmışken siyasi gerilimlere konu olan bir meseleye dönüştü. Kongre’nin onayladığı, şu ana kadar toplamda 100 milyar dolara ulaşan ve 43 milyar dolar değerindeki silahları da kapsayan yardımlara ilişkin sorular giderek artıyor. McCarthy, Cumhuriyetçi Parti’nin aşırı sağcı olan ve Ukrayna’ya ek herhangi bir yardım sunulmasına tamamen karşı çıkan üyelerinden Matt Gaetz tarafından devrilme çabasıyla karşı karşıya. McCarthy, oylamadan kurtulması halinde, Cumhuriyetçilerin önemli bir talebini karşılamak üzere Meksika sınırlarından göçmenlerin geçişini engellemek için yeterli fonun tahsis edilmesine odaklanacağını açıkladı. CBS kanalına konuşan McCarthy, “Ukrayna’ya silah verilmesini sağlayacağım, ancak sınır güvenliği sağlanmadıkça büyük bir paket alamayacaklar” dedi. McCarthy, muhtemelen Demokratlarla yapılan ve ona meclis başkanı olarak kalma imkânı veren bir anlaşma yoluyla Ukrayna yardımlarını onaylasa bile, savaş yorgunluğu duygularıyla temsil edilen daha geniş bir sorun mevcut.

Rahatsızlık duyguları, radikal Cumhuriyetçilerden Ukrayna’ya ‘açık çek’ vermeyeceklerini söyleyen daha ılımlı milletvekillerine taşınıyor. Biden ve Kiev için belki de daha rahatsız edici olan şey, Ukrayna ile ilgili benzer endişelerin enflasyonun sonuçlarıyla boğuşan ABD’li seçmenleri de etkisi altına almasıdır.

Taahhütler

ABC kanalı ve The Washington Post gazetesinin 24 Eylül’de yayınladığı bir kamuoyu yoklamasına göre katılımcıların yüzde 41’i ABD’nin Ukrayna’yı desteklemek için çok çaba harcadığı görüşünde. Bu oran, şubat ayında yüzde 33 ve Nisan 2022’de sadece yüzde 14’tü. Oğlu Hunter’ın Ukrayna’yla ticari işlemleri nedeniyle Biden’ı azletmek için başlatılan Cumhuriyetçi soruşturma, konuya daha da karmaşıklaştırıyor. Bununla birlikte Biden yönetimi basit bir şekilde, Ukrayna’da Rusya’ya engel olunmaması halinde dünyanın geri kalanı için bir tehlike doğabileceğini söylüyor.  

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Kongre’ye, ‘ABD’nin, ülkesini zalim güçlere karşı savunma mücadelesi veren Ukrayna halkına gerekli yardımları sunma taahhüdünü acil bir şekilde yerine getirme’ çağrısı yaptı.

Analist Bruen, Ukrayna’ya mali yardım konusunda geçici bir süreliğine de olsa herhangi bir gecikmenin, yardımı eleştirenler için büyük bir destek oluşturduğunu ifade ederek, “Uzun vadede meselenin daha sorunlu hale geleceğini düşünüyorum” dedi.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


Fransa Dışişleri Bakanı, Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne verdikleri desteği teyit etmek için Erivan’a gitti

Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna (EPA)
Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna (EPA)
TT

Fransa Dışişleri Bakanı, Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne verdikleri desteği teyit etmek için Erivan’a gitti

Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna (EPA)
Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna (EPA)

Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, bugün Erivan’a yaptığı ziyarette, ülkesinin, Dağlık Karabağ bölgesinin Azerbaycan güçlerinin eline geçmesinin ardından egemenliği ve toprak bütünlüğü konusunda endişeleri artan Ermenistan’a desteğini dile getirdi.

Azerbaycan güçlerinin 19 Eylül’de Dağlık Karabağ’a başlattığı ve yaklaşık 600 kişinin ölümüyle sonuçlanan operasyonun ardından, 30 yıldır Bakü’nün kontrolü dışında kalan bölgedeki Ermeni ayrılıkçılar teslim oldu.

Dağlık Karabağ’daki ayrılıkçılar ve Bakü, ilki 1988-1994 yılları arasında, ikincisi ise 2020’de olmak üzere bölge için iki kez savaştı.

Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ın tamamında kontrolü sağlamasının ardından bölgede yaşayan 120 bin Ermeni’den 100 bini bölgeyi terk etti. Ayrılıkçı sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti ise feshedildi.

Bölge halkının bu kitlesel göçü, Azerbaycanlıların misilleme eylemlerine maruz kalması korkusuyla gerçekleşti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Dışişleri Bakanı Colonna, son günlerde Bakü’nün Erivan’a düzenleyebileceği askeri saldırıyla ilgili kaygılarını defalarca dile getirdi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, isminin gizli kalmasını isteyen bir Fransız diplomatik kaynak, “Ermenistan topraklarının küçük bir kısmı, zaten son aylarda Azerbaycan askeri saldırılarının hedefi oldu” dedi.

Eylül 2022’de meydana gelen ve 300’e yakın kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışmalara atıfta bulunan kaynak, “Bu bir gerçek” diye ekledi.

Azerbaycan 2022’deki çatışmada, iki ülke arasındaki sınır hattını kendi lehine 7-9 kilometre kaydırdı.

Fransa o dönemde, Ermenistan’da bulunan Cermuk’ta bir Avrupa Birliği (AB) izleme misyonunun kurulması için baskı yaptı.

Colonna daha önce, AB’nin Ermenistan’ın Azerbaycan sınırında istikrara ve normalleşme çabalarına katkı sağlama amacıyla görevlendirdiği sivil misyon üyelerini nisan ayında ziyaret etmişti.

AFP’ye konuşan diplomatik kaynak, şöyle konuştu:

“Ermenistan’ın toprak bütünlüğünün Azerbaycan tarafından ihlal edilmesine yönelik hiçbir tehlike olmadığına inanmak çok saflık olur. Bunun kaçınılmaz olacağını söylemiyorum ama bizim görevimiz bunun olmasını önlemek. Bu misyonun boyutunun arttırılmasını talep edeceğiz.”

Ayrıca diplomatik kaynağa göre Paris, Azerbaycan’a yaptırım uygulanması fikrini bir dereceye kadar destekliyor.

Pazar günü Brüksel’de gösteri yapan binlerce Ermeni, AB’yi, Rus gazı kaybını kısmen telafi etmek için satın aldığı Azerbaycan gazı karşılığında, Karabağ’daki Ermenilerin trajedisine göz yummakla suçladı.

Fransa Dışişleri Bakanı Colonna’nın Erivan ziyaretinde, Ermenistan’ın toprak bütünlüğü meselesinin yanı sıra Fransa’nın mültecileri kabul eden Ermenistan’a acil durum ve insani yardımlarını artırmaya hazır olduğunu dile getirmesi bekleniyor.

Paris, bu yıl Erivan’a yaptığı yardımı geçtiğimiz hafta 12,5 milyon euroya çıkardı.

Ziyareti sırasında Fransız Bakan, Başbakan Nikol Paşinyan başta olmak üzere birçok Ermeni yetkiliyle görüşecek.


BM’den Haiti'de çok uluslu güç konuşlandırma çağrısı

Yaşanan şiddet, binlerce Haitiliyi Port-au-Prince'teki evlerini terk etmeye zorladı. (Reuters)
Yaşanan şiddet, binlerce Haitiliyi Port-au-Prince'teki evlerini terk etmeye zorladı. (Reuters)
TT

BM’den Haiti'de çok uluslu güç konuşlandırma çağrısı

Yaşanan şiddet, binlerce Haitiliyi Port-au-Prince'teki evlerini terk etmeye zorladı. (Reuters)
Yaşanan şiddet, binlerce Haitiliyi Port-au-Prince'teki evlerini terk etmeye zorladı. (Reuters)

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), BM Anlaşması’nın 7’nci kısmı doğrultusunda, çeteler tarafından işlenen şiddetin engellenmesi ve sorunlarla boğuşan Karayip ülkesinde uzun zamandır beklenen seçimlerin yapılabilmesi için güvenliğin tesis edilmesine yardımcı olmak üzere Haiti'de bir yıl süreyle Çok Uluslu Güvenlik Destek Misyonu'nun konuşlandırılmasına yetki veren kararı oyladı.

Çin ve Rusya çekimser oy kullanırken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Haiti Başbakanı Ariel Henry ve diğer üst düzey hükümet yetkililerinin başkent Port-au-Prince’in yaklaşık yüzde 80'ini kontrol eden şiddet yanlısı çetelerle mücadele için yabancı bir silahlı gücün derhal konuşlandırılması çağrısında bulunmasından yaklaşık bir yıl sonra, 2699 sayılı kararı 13 oyla kabul etti. ABD tarafından hazırlanan karar tasarısında, Kenya'nın BM dışında yer alacak ve gönüllü katkılarla finanse edilecek çok uluslu güvenlik gücüne liderlik etme teklifi memnuniyetle karşılandı. Çok Uluslu Güvenlik Destek Misyonu’nun görevini yerine getirmesi için bir yıl süre verildi ve 9 ay sonra rolünün gözden geçirilmesi öngörüldü.

Haiti’deki yerel polis finansman ve kaynak açısından sıkıntı çekiyor. Dolayısıyla bu gücün, 11 milyondan fazla nüfusa sahip bir ülkede sadece 10 bin üyesi bulunan Haiti Ulusal Polisi’ne operasyonel destek sağlamasına izin verilecek.

Çetelerle mücadele

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Çok Uluslu Güvenlik Destek Misyonu, ‘çetelerle mücadele ve Haiti'deki güvenlik koşullarını iyileştirme çalışmaları kapsamında ortak güvenlik destek operasyonları planlama ve uygulama yoluyla’ yerel polisin yeteneklerinin geliştirilmesine destek olacak. Güçlü çeteler, başkentten kuzey ve güney bölgelerine giden ana yolların kontrolünü ele geçirerek gıda maddeleri ve diğer malların tedariğini sekteye uğrattı. Bu sebeple Misyon, ‘havaalanı, limanlar, büyük kavşaklar gibi hayati altyapı alanlarının ve geçiş bölgelerinin’ güvenliğinin sağlanmasına da yardımcı olacak.

Alınan karara göre, ölümleri önlemek ve yerel polise kamu güvenliğini sağlamada yardımcı olmak için uluslararası gücün ‘istisnai olarak acil geçici önlemler almasına’ izin verildi. Aynı şekilde karara göre, uluslararası gücün komutanlarının tam konuşlanma öncesinde misyonun hedefleri, angajman kuralları, mali ihtiyaçları ve diğer konularda BMGK’yı bilgilendirmeleri gerekmekte.

Güç kullanımı

Haiti Başbakanı Ariel Henry’nin sözcüsü, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e, kanun ve düzeni yeniden tesis etmek ve çeteleri silahsızlandırmak için ‘güç kullanımı’ çağrısında bulunulmasına rağmen, alınan kararın ayrıntıları hakkında Başbakan’ın önceden bilgilendirilmediği ifade etti. Bu yüzden hükümetin ivedilikle bir yorum yapmadığını da sözlerine ekledi.

BM istatistiklerine göre bu yılın başından 15 Ağustos'a kadar Haiti’de 2 bin 400’den fazla kişinin öldüğü, 902 kişinin yaralandığı ve 950'den fazla kişinin kaçırıldığı bildirildi. Yaşanan şiddet nedeniyle 200 binden fazla kişi de yerinden edildi. Alınan kararda ‘cinayetler, yargısız infazlar ve silah kaçakçılığının’ yanı sıra ‘bölgedeki barış, istikrar ve güvenliği baltalayan; adam kaçırma, ırka ve cinsiyete dayalı şiddet, insan ticareti ve göçmen kaçakçılığı’ da dâhil olmak üzere şiddet, suç faaliyetleri ve insan hakları ihlallerindeki artış kınandı.

Geçmiş deneyimler

Bu kararın kabul edilmesiyle birlikte BM’nin Haziran 2004'te ırkçı saldırı skandalı ve kolera salgınının yayılmasıyla gölgelenen bir istikrar misyonunu onaylamasından bu yana Haiti'ye ilk kez bir güç gönderilmiş oldu. Bu gücün görevi ise Ekim 2017'de sona ermişti.

Kenya'nın suiistimalle suçlanan liderliğine ilişkin endişeler eşliğinde alınan kararda, misyondaki tüm katılımcıların cinsel sömürü ve istismarı önlemek için gerekli önlemleri alması ve tüm bireyleri taraması gerektiği vurgulandı. Ayrıca kararda, herhangi bir suiistimal iddiasının derhal soruşturulması çağrısında bulunuldu. Son olarak misyon katılımcıları, kolera gibi su kaynaklı hastalıkların ortaya çıkmasını ve yayılmasını önlemek için atık su yönetimi ve diğer çevresel kontrolleri benimsemeleri gerektiği konusunda uyarıldı.

Katılımcı taraflar

Kenya hükümeti daha önce Haiti’ye bin memur ve polis göndermeyi önermiş olmasına rağmen, gücün ne kadar büyük olacağı tam olarak belli olmadı. Jamaika, Bahamalar, Antigua ve Barbuda da personel gönderme taahhüdünde bulundu. Geçtiğimiz ay ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, uluslararası gücü desteklemek için lojistik hizmetler ve yüz milyon dolar sağlama sözü verdi.

Kararda, BM Güvenlik Konseyi'nin Haiti'de şiddete destek olanlara ek yaptırımlar uygulama niyetinde olduğu belirtilerek, Haiti'deki en büyük çete ittifakının başında bulunan ‘Mangal’ lakaplı eski polis memuru Jimmy Scherizer'e zaten yaptırım uygulandığı kayıtlara geçti. Mangal son olarak, ihlallerde bulunduğundan şüphelenilen her türlü silahlı güçle mücadele etme sözü vermişti.

BMGK, Çin'den gelen talep üzerine şu an sadece belirlenmiş kişilere uygulanan BM silah ambargosunu tüm çeteleri kapsayacak şekilde genişletebiliyor. Öyle ki Haitili yetkililer, çeteler tarafından kullanılan silahların çoğunun ABD'den ithal edildiğini düşünüyor. Ayrıca Çin, alınan kararda Haiti’nin BM misyonu yürürlüğe girmeden önce misyona katılacak ülkeleri BMGK’ya bildirmesinin şart koşulmasını istedi.

ABD, BM Genel Sekreteri aracılığıyla misyona katılacaklarını bildiren ülkelere yetki verilmesi için metni değiştirdi. BMGK kararı için dokuz destek oyu gerekiyor ve veto hakkı bulunmuyor.


Guardian: 30 yılın ardından Karabağ'a giden BM, hayalet şehirle karşılaştı

Karabağ'ı terk eden Ermenilerin araçları, yolda uzun kuyruklar oluşturdu (Reuters)
Karabağ'ı terk eden Ermenilerin araçları, yolda uzun kuyruklar oluşturdu (Reuters)
TT

Guardian: 30 yılın ardından Karabağ'a giden BM, hayalet şehirle karşılaştı

Karabağ'ı terk eden Ermenilerin araçları, yolda uzun kuyruklar oluşturdu (Reuters)
Karabağ'ı terk eden Ermenilerin araçları, yolda uzun kuyruklar oluşturdu (Reuters)

Birleşik Krallık'ın önde gelen gazetelerinden Guardian, 30 yılın ardından ilk kez Dağlık Karabağ'a giden Birleşmiş Milletler (BM) heyetinin, bölgeye vardığında "hayalet şehirle" karşılaştığını yazdı.

BM Sözcüsü Stephane Dujarric, pazar günü Karabağ'a varan heyetin hem bölgede kalan hem de orayı terk eden kişilerin insani ihtiyaçlarının tespit edilmesi için çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti. 

Dağlık Karabağ'daki Ermeni ayrılıkçılar, 24 Eylül'de Azerbaycan'ın düzenlediği operasyonun ardından silah bırakmayı kabul etmişti. 

Operasyondan önce Karabağ'da yaklaşık 120 bin Ermeni yaşıyordu. Erivan yönetiminin dün açıkladığı rakamlara göre en az 100 bin 500 kişi bölgeyi terk ederek Ermenistan'a gitti. BM heyeti de dünkü açıklamasında bölgede yalnızca 50 ila 1000 Ermeni'nin kaldığını bildirmişti. 

Guardian'ın görüştüğü Karabağ Ermenilerinden Aren Harutyunyan ise toplu göçten uluslararası kamuoyunu sorumlu tuttu. 53 yaşındaki Harutyunyan, bölgede neredeyse kimsenin kalmadığını söyleyerek, şu ifadeleri kullandı: 

Orada BM'nin gözlemleyeceği ne kaldı ki? Artık kimse yok orada, herkes gitti. Hayalet şehre dönüştü.

Kendisini Tamara olarak tanıtan 35 yaşındaki Karabağ Ermenisi de iki çocuğuyla bölgeyi terk ettiğini belirterek, "Sadece yuvamızı değil, tarihimizi ve kimliğimizi geride bıraktık" dedi.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, geçen hafta yaptığı kabine toplantısında bölgedeki durumu "etnik temizlik" diye nitelemişti. Azerbaycan ise iddiaları reddederek, Ermenilerin kendi istekleriyle bölgeyi terk ettiğini ve kimseyi zorla evlerinden çıkarmadıklarını savunmuştu.

BM heyetinin yayımladığı raporda da Ermeni sivillere şiddet uygulandığına ya da sivil altyapının hedef alındığına ilişkin bir tespitte bulunulmadığı bildirildi.

Azerbaycan'ın Karabağ operasyonu

Azerbaycan, Hocavent'teki Ahmetbeyli-Fuzuli-Şuşa karayolunda mayının üzerinden geçen devlet kurumuna ait bir kamyondaki iki sivilin hayatını kaybettiğini, olay yerine giden polis aracındaki 4 memurun da yine mayın nedeniyle öldüğünü bildirmişti.

Mayınların Ermeni ayrılıkçılar tarafından döşendiğini savunan Bakü yönetimi, 19 Eylül'de Karabağ'da "terörle mücadele operasyonu" başlatmıştı. Yaklaşık 24 saat süren operasyonun ardından Ermeni ayrılıkçı gruplar silah bırakmıştı. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da operasyonun sonucundan memnun kaldıklarını belirtmiş, "Azerbaycan'ın operasyonu Ermenistan devletiyle değil, Karabağ'daki çapulcu Ermeni takımıyla alakalı bir konu" ifadelerini kullanmıştı.

Azerbaycan askerlerinin açtığı ateş sonucu Rus Barış Gücü'nden 5 asker de operasyonda ölmüştü. Azerbaycan Başsavcılığı, Rus askerleri taşıyan kamyona yanlışlıkla ateş açıldığını savunmuştu. 

Dağlık Karabağ'ın feshi

Varılan ateşkesin ardından Bakü ve Erivan yönetimi arasında bölgenin Azerbaycan'a entegrasyon sürecinin planlanması amacıyla 21, 25 ve 29 Eylül'de toplantılar düzenlenmişti. 

Süreçle ilgili görüşmeler sürerken, Karabağ'daki Ermeni yönetiminin başındaki Samvel Şahramanyan, 28 Eylül'deki açıklamasında 1 Ocak 2024 itibarıyla Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'nin varlığının son ereceğini duyurmuştu.  

Bakü yönetimi, Kasım 2022-Şubat 2023'te Karabağ'daki ayrılıkçı yönetimin liderliğini yapan Ruben Vardanyan'ın geçen hafta tutuklandığını duyurmuştu. Ayrıca Karabağ'ın silahlı güçlerinin eski komutanlarından Tümgeneral Davit Manukyan da tutuklanmıştı. 

Azerbaycan Başsavcısı Kamran Aliyev, ayrılıkçı yönetimde görev yapmış 300 kişi hakkında soruşturma başlatıldığını bildirmişti. 

Independent Türkçe


Hafter, ABD yaptırımları ile Rusya'nın desteği arasında zor bir sınav veriyor

ABD, Libya'daki Rus varlığını sonlandırmak istiyor (AA)
ABD, Libya'daki Rus varlığını sonlandırmak istiyor (AA)
TT

Hafter, ABD yaptırımları ile Rusya'nın desteği arasında zor bir sınav veriyor

ABD, Libya'daki Rus varlığını sonlandırmak istiyor (AA)
ABD, Libya'daki Rus varlığını sonlandırmak istiyor (AA)

ABD'li ve Rus yetkililerin, Libya'nın doğusundaki silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'le gerçekleştirdikleri mekik diplomasisi, dünyanın bu iki büyük askeri gücünün, Hafter'i kendi saflarına çekme çabası olarak görülüyor. Libyalı komutan ise bu iki gücün mücadelesinde denge kurarak, hem meşruiyet devşirmeye hem de daha fazla silah elde etmeye çalışıyor.

Ukrayna topraklarında birbirleriyle uzaktan savaş halinde olan ABD ve Rusya, kara kıtada da nüfuz mücadelesi veriyor ve bu amaçla Libya'nın doğusundaki güçlerin lideri Hafter'e yakınlaşmaya çalışıyor.

Bu bağlamda önce Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov liderliğindeki üst düzey bir heyet, 22 Ağustos'ta Libya'nın doğusundaki Bingazi'yi ziyaret etti ve 24 Ağustos'ta da Hafter ile görüştü.

Ardından, ABD'nin Afrika Kuvvetleri Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Michael Langley, 21 Eylül’de, Bingazi'nin Er-Recme bölgesindeki ofisinde Hafter ile bir araya geldi ve Hafter'e bağlı silahlı güçlerden çok sayıda komutan ile görüştü.

Hafter, bundan kısa bir süre sonra 26 Eylül'de, Rusya'nın başkenti Moskova'ya bir ziyarette bulundu ve Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yevkurov tarafından resmi törenle karşılandı. Hafter'in, bu ziyaret sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu gibi üst düzey yetkililerle görüşmesi ise Moskova yönetiminin Libya'daki nüfuzunu güçlendirme isteğini ortaya koydu.

ABD, Libya'daki Rus varlığını sonlandırmak istiyor

ABD'nin, Rus paramiliter grup Wagner'i kendi kontrolü altındaki bölgelerden sürmesi için Hafter'e baskı kurduğu bilinen bir gerçek.

ABD merkezli Associated Press (AP) haber ajansının Hafter'e yakın kaynaklardan aktardığı habere göre, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns, ocak ayı ortalarında Libya'ya yaptığı "sıra dışı" ziyarette, Hafter'den Wagner'in Libya topraklarındaki faaliyetlerini sonlandırmasını istedi ve bunu yapmaması durumunda kendisini ve askerlerini etkileyebilecek yaptırımlar konusunda uyardı.

Hafter ise Rus desteğinden vazgeçme karşılığında ABD'den "meşruiyetini tanımasını" ve savaş uçakları, insansız hava araçları (İHA) ve hava savunma sistemleri gibi gelişmiş ve ağır silahlar vermesini istedi.

Ancak ABD bu bedeli ödemeye yanaşmadı. Daha önce Hafter'e ağır silah sağlayan Rusya ise NATO'nun güney cephesindeki askeri varlığını güçlendirme karşılığında daha fazla silah tedariki, askeri teçhizatın onarımı ve askerlerin eğitimi konusunda destek vermeye hazır olduğunu belirtti.

Bu durum, Hafter'in, ABD yaptırımları ile Rusya'nın askeri ve diplomatik desteği arasında seçim yapmasını zorlaştırıyor.

Ayrıca, Hafter'in, Ukrayna savaşı nedeniyle sayıları 2 binlerden 1000'in altına kadar düşmüş olsa da Libya'daki Wagner unsurlarını ülkeden çıkarmada başarılı olamaması ve onlarla çatışmak zorunda kalması da muhtemel.

Rusya, Afrika'daki nüfuzunu güçlendirmeye çalışıyor

Öte yandan, Rusya, Libya'daki konumunu güçlendirerek Washington ve müttefiklerinin kendisine dayatmaya çalıştığı stratejik kuşatmadan kurtulmaya çalışıyor.

Libya, Avrupa sahillerine 1 saatlik uçuş mesafesindeki limanları ve Sudan ile Afrika Sahel bölgesine yakın güneydeki hava üsleriyle Rusya için avantaj sağlıyor.

Wagner güçleri, ülkenin orta kesimindeki El-Cufra, doğusundaki El-Harruba ve güneyindeki Brak eş-Şati ile Temenhint gibi kentlerde hava üslerinde konuşlanmış olsa da Suriye'de Hmeymim Hava Üssü ve Tartus Deniz Üssü'nde olduğu gibi Libya'da bağımsız üslere sahip olamadı ve bunda ABD'nin Hafter üzerindeki baskıları etkili oldu.

Ancak uzmanlar, Rusya'nın, Libya'da birden fazla askeri üsse sahip olmak ve bu üsleri, Rusya'dan başlayıp Suriye-Libya-Sudan-Sahel bölgesi ülkeleriyle devam edip Orta Afrika Cumhuriyeti'nde son bulacak bir hava ikmal hattına dahil etmek için çalışacağını öngörüyor.

ABD ise AFRICOM kanalıyla, Rusya'nın, Afrika'daki nüfuz alanlarını birbirine bağlamasını ve Nijer ve Gabon'daki yeni askeri yönetimlerin Mali ve Burkina Faso'da olduğu gibi Moskova'nın kucağına düşmesini engellemeye çalışıyor.

Hafter'in denge oyunu

Hafter'e yönelik baskı sadece ABD'den gelmiyor, bilakis, Sudan'da Geçici Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen Mısır da Wagner'in, Sudan Hızlı Destek Güçleri'ne silah sağlamak için Libya topraklarını kullanmasına sıcak bakmıyor.

Mısır ile Rusya'nın, Sudan'daki gizli mücadelesinin faturasını ise Hafter ödeyecek. Zira her iki ülke de Hafter'in en önemli müttefiklerinden ve aralarındaki çıkar çatışmaları, onları, Hafter'e zıt yönlerde baskı yapmaya itecek.

Ancak Hafter, denge oyununu iyi oynuyor. Washington'u kızdırmak, Moskova'yı rahatsız etmek ve Kahire'yi tahrik etmek istemeyen Hafter, 2014'ten beri ABD'nin yaptırımlarına maruz kalmadan Rusların, Mısırlıların ve hatta Fransızların desteğini alıyor.

Ama Ukrayna savaşının başlamasından ve özellikle de ABD ile Rusya arasındaki mücadelenin kızışmasından sonra iş değişti ve bu durum Hafter'i ikisi arasında seçim yapmaya zorlayacak gibi görünüyor.


İran'da bir DEAŞ hücresi çökertildi

Tahran'daki İranlı güvenlik görevlileri (Reuters)
Tahran'daki İranlı güvenlik görevlileri (Reuters)
TT

İran'da bir DEAŞ hücresi çökertildi

Tahran'daki İranlı güvenlik görevlileri (Reuters)
Tahran'daki İranlı güvenlik görevlileri (Reuters)

İran merkezli Tasnim Haber Ajansı bugün (Salı), Kirman vilayetinde bir DEAŞ hücresinin çökertildiğini aktardı.

Arap Dünyası Haber Ajansı'na göre ajans, daha fazla ayrıntı vermezken, Kirman savcının söz konusu hücrenin çökertildiğinin duyurusunu yaptığını bildirdi.


Ukrayna, Rusya’ya ait 29 SİHA ve bir seyir füzesini düşürdü

Tank üzerindeki Ukraynalı askerler (Reuters)
Tank üzerindeki Ukraynalı askerler (Reuters)
TT

Ukrayna, Rusya’ya ait 29 SİHA ve bir seyir füzesini düşürdü

Tank üzerindeki Ukraynalı askerler (Reuters)
Tank üzerindeki Ukraynalı askerler (Reuters)

Ukrayna, Rus güçlerinin, Moskova’nın 2014 yılında ilhak ettiği Kırım Yarımadası’ndan fırlattığı İran yapımı 29 silahlı insansız hava aracı (SİHA) ve bir seyir füzesinin düşürüldüğünü duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, Ukrayna Hava kuvvetleri tarafından yapılan açıklamada, “3 Ekim gecesi, Rus işgalciler Ukrayna’ya 31 Şahid (SİHA) ve İskender-K seyir füzesi ile saldırdı” denildi.

Hava savunma sistemlerinin, füzeyi ve 29 SİHA’yı düşürdüğü bilgisi verilen açıklamada, SİHA ve füzenin, Mykolaiv’in güneyini ve Dnipropetrovsk’un orta bölgesini hedef aldığı ifade edildi.

Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin Güney Operasyon Komutanlığı, saldırıların dün gece üç saatten fazla sürdüğünü açıkladı.

Dnipropetrovsk Valisi Serhiy Lysak, güneydoğudaki Dnipro kentinde düşen SİHA enkazının özel bir firmada yangına yol açtığını ve yangının hızla söndürüldüğünü bildirdi.

Lysak bugün Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, “Pavlohrad kentindeki bir fabrikanın üretim tesislerinde de yangın meydana geldi ve kısa sürede söndürüldü” diye yazdı.

Mykolaiv bölgesinin Valisi Vitaly Kim de, bölgede 16 SİHA’nın düşürüldüğünü açıkladı.


Washington, Karabağ’da uluslararası bir izleme misyonu kurulması çağrısını yineledi

Karabağ’da yaşananların ardından bölgedeki hareketlilik arttı. (AP)
Karabağ’da yaşananların ardından bölgedeki hareketlilik arttı. (AP)
TT

Washington, Karabağ’da uluslararası bir izleme misyonu kurulması çağrısını yineledi

Karabağ’da yaşananların ardından bölgedeki hareketlilik arttı. (AP)
Karabağ’da yaşananların ardından bölgedeki hareketlilik arttı. (AP)

ABD dün, eski ayrılıkçı bölgeden kaçan on binlerce Ermeni’nin geri dönüş hakkını güvence altına almak için Karabağ’da uluslararası bir izleme misyonu kurulması çağrısını yineledi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Nüfusu güvence altına almak ve bölgeye geri dönmek isteyenlerin güvenliğini sağlamak için uluslararası ve bağımsız bir izleme misyonu çağrımızı yineliyoruz. Azerbaycan bu anlamda güvence verdi. Bunu doğrulamak için sahada uluslararası bir izleme misyonunun oluşturulması gerektiğine inanıyoruz.”

Eylül ayında Azerbaycan birliklerinin ani saldırısından sonra, Ermeni nüfusunun büyük çoğunluğu Karabağ’dan kaçtı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Miller, Ermenistan’ın Bakü’nün Karabağ’da ‘etnik temizlik’ yaptığı yönündeki suçlaması hakkında yorum yapmaktan kaçınarak şunları söyledi:

“Soykırım, etnik temizlik veya diğer zulümlerle ilgili her türlü suçlamayı ciddiye alıyoruz. Sorumluların hesap vermesi için zulüm suçlamalarına yanıt olarak uygun önlemleri almaktan çekinmeyeceğiz. Ancak her zaman olduğu gibi soykırımın veya etnik temizliğin belirlenmesi kanıta dayalı bir süreçtir. Bu konu kürsüden çözülemez.”


İngiltere'den Ukrayna'ya yardım eden ülkelere "pes etmeme" çağrısı

(AA)
(AA)
TT

İngiltere'den Ukrayna'ya yardım eden ülkelere "pes etmeme" çağrısı

(AA)
(AA)

Polonya'da düzenlenen Varşova Güvenlik Forumunda konuşan İngiltere Silahlı Kuvvetlerden Sorumlu Devlet Bakanı James Heappey, İngiltere'nin Ukrayna'yı desteklemeye devam edeceğini ve bunun doğal olduğunu bildirdi.

Heappey, silah stoklarının azalması nedeniyle ülkelerin pes etmemesi gerektiğini vurgulayarak "Ukrayna'yı bu gece ve yarın ve ertesi gün savaşta tutmalıyız. Eğer durursak, bu otomatik olarak Putin'in duracağı anlamına gelmez, ilk etapta sahip olduğu hedeflere ulaşma fırsatını yakaladığı anlamına gelir." ifadelerini kullandı.

Ülkelerin azalan silah stoklarını her gün yeniden doldurması gerektiğinin altını çizen Heappey, üretim temposunun artırılmasının önemine işaret etti.

"Kendimizi daha iyi hazırlamaya karar verdik"

NATO Askeri Komitesi Başkanı Amiral Rob Bauer da NATO'nun yeni savunma stratejisine uygun olarak, İttifak'a yönelik olası bir saldırı durumunda ilk ay içinde 300 bin askerin konuşlandırılabileceğini söyledi.

Bauer, kötü ve giderek daha saldırgan bir düşmana karşı hazır olmaları gerektiğini belirterek "Bu nedenle 2019'da askeri stratejimizi düşünmeye ve değiştirmeye başladık, bu da Vilnius'ta kabul edilen daha ayrıntılı planlara yol açtı ve planlar temelde hazır olduğumuzdan emin olmamızı sağlıyor. Saldırıya uğrarsanız, hazır olmak zorundasınız çünkü aksi takdirde düşman kazanacaktır. Dolayısıyla daha fazla hazır kuvvetlere ihtiyacımız var. Daha fazla kabiliyete, stoka ve tatbikata ihtiyacımız var." diye konuştu.

NATO Müşterek Kuvvet Komutanlığı tarafından bölgesel planlar geliştirildiğini söyleyen Bauer, "Geliştirilen bölgesel planlar temelde NATO'nun karşı karşıya olduğu iki tehdide, yani Rusya ve terör gruplarına karşı nasıl caydırıcı olunacağı ve bunlara karşı nasıl savunma yapılacağı ile ilgili. Bu planlar Vilnius'ta ve ondan önce Madrid'de liderler tarafından geliştirildi ve kabul edildi, doğu kanadında daha fazla savaş grubuna sahip olmak için kendimizi daha iyi hazırlamaya karar verdik." değerlendirmesinde bulundu.

Rob Bauer, kolektif savunmanın önemine değinerek silah sistemleri ve mühimmat üretiminin de artırılması gerektiğini söyledi.

Kuzey Makedonya Savunma Bakanı Slavjanka Petrovska, Ukrayna'ya ihtiyaç duyduğu sürece destek olacaklarını açıkladı.

Bakan Petrovska, "Ukrayna'nın hepimiz için önemli bir savaş verdiğinin, dolayısıyla egemen ve bağımsız bir ülkede yaşama hakları için mücadele ettiklerinin farkındayız. Dolayısıyla mümkün olan her şekilde desteğimizi hak ediyorlar." ifadesini kullandı.

Slovenya Savunma Bakanı Marjan Sarec de NATO'nun birlikte durursa başarılı olabileceğin belirterek "Hep birlikte başarılı olabileceğimizin bilincinde olmalıyız. NATO'nun beyin ölümü gerçekleşmediği için çok mutluyum." dedi.