ABD ve İran, tutuklu takası ve dondurulan hesapların serbest bırakılmasını içeren anlaşmayı uyguladı

Doha Havalimanı’nda, serbest bırakılan tutuklularla ABD’li yetkililerin kucaklaşması (Reuters)
Doha Havalimanı’nda, serbest bırakılan tutuklularla ABD’li yetkililerin kucaklaşması (Reuters)
TT

ABD ve İran, tutuklu takası ve dondurulan hesapların serbest bırakılmasını içeren anlaşmayı uyguladı

Doha Havalimanı’nda, serbest bırakılan tutuklularla ABD’li yetkililerin kucaklaşması (Reuters)
Doha Havalimanı’nda, serbest bırakılan tutuklularla ABD’li yetkililerin kucaklaşması (Reuters)

ABD ve İran, tutuklular ve dondurulan İran varlıklarının serbest bırakılmasını içeren ‘mahkum takası’ anlaşmasını tamamladı.

İran Merkez Bankası Başkanı Muhammed Rıza Ferzin’in, ABD yaptırımları nedeniyle Güney Kore’de bloke edilen İran’a ait altı milyar doların, Katar’daki banka hesabına euro olarak gönderildiğini açıkladı. Bu sırada anlaşmaya dahil olan beş ABD’li mahkumu taşıyan Katar uçağı, havalimanına iniş yaptı.

Anlaşma kapsamında, ABD’de hapsedilen İranlı beş mahkum da serbest bırakıldı.

FOTO: İki İranlı mahkum Tahran’a gitmek üzere Doha Havalimanı’na vardıklarında (AFP)
İki İranlı mahkum Tahran’a gitmek üzere Doha Havalimanı’na vardıklarında (AFP)

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, iki taraf arasında arabuluculuk görevini üstlenen Doha’dan konuya yakın bir kaynak, şunları söyledi:

Tahran’da tutuklu bulunan beş ABD vatandaşı, İran’ı terk etmek üzere Katar uçağına nakledildi. Katar, İranlı ve ABD’li yetkililere, İsviçre’den Katar’daki banka hesaplarına altı milyar dolar aktarıldığı bilgisini verdi.

Mahkum takası, onlarca yıldır diplomatik ilişkileri bulunmayan iki ülke arasındaki arabuluculuk çabalarına katkıda bulunan Katar’da gerçekleştiriliyor.

ABD’li tutuklular bugün ülkelerine giderse, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun yıllık toplantısına katılmak üzere New York’a gittiği zamana denk gelecek.

FOTO: İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin New York’a varış anı (DPA)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin New York’a varış anı (DPA)

İran Dışişleri Sözcüsü Nasır Kenani, serbest bırakılan beş İran vatandaşından ikisinin Tahran’a döneceğini, ikisinin de ABD’de kalacağını söyledi. Kenani, bir diğer İranlının ailesi nedeniyle üçüncü bir ülkeye gideceğini belirtti.

İnsani hedefler

Serbest bırakılanlar arasında, Siamak Namazi de vardı. Namazi, ABD adına casusluk yapma suçlamasıyla, 2016 yılında 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

Ayrıca, casusluk suçundan 10 yıl hapis cezasına çarptırılan işadamı İmad Şarki ve ABD ile işbirliği yapmak suçlamasıyla 10 yıl hapse mahkum edilen İran-ABD-İngiltere vatandaşı olan Murad Tahbaz da serbest bırakılanlar arasında yer alıyor.

Serbest bırakılan diğer iki kişi, isimlerinin gizli kalmasını tercih etti.

İran yargısı, Ağustos 2022’de ABD’de ‘onlarca’ İranlının gözaltına alındığını doğruladı.

Çoğu çifte vatandaşlığa sahip bu kişiler, Washington’un Tahran’a yönelik yaptırımlarını ihlal etmekle suçlandı.

ABD’de hapsedilen İranlılar arasında, ekonomik yaptırımları ihlal etmekle suçlanan Kambiz Attar Kashani ve Reza Sarhangpour da yer alıyor.

Anlaşmanın bir parçası olarak ABD, Güney Kore’de dondurulan İran varlığı 6 milyar doları, Katar’daki özel bir hesaba aktarmayı kabul ettiğini bildirdi.

Bu varlıklar, Güney Kore’nin ithal ettiği petrole karşılık, İran’a borçlu olduğu para. Ancak Seul, ABD’nin 2018’de Tahran’ın nükleer programıyla ilgili anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi ve İran’a yeniden yaptırımlar uygulamasının ardından bu meblağı dondurdu.

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, İran’ın bu fonları yaptırım kapsamına girmeyen gıda, ilaç ve diğer insani malları satın almak için kullanabileceğini vurguluyor.

Ancak Tahran’daki bazı yetkililer, bu fonların harcanmasında herhangi bir kısıtlamanın bulunmadığını öne sürdü.

Washington ise Tahran’ın bu varlıkları belirli insani amaçlar dışında kullanması halinde yeniden dondurabileceği konusunda uyardı.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matthew Miller, bu ay yaptığı bir açıklamada, “Dikkatli olacağız ve bu varlıkların harcamalarını izleyeceğiz. İhtiyaç duyulması halinde bunları tekrar dondurma imkanımız var” dedi.

ABD Hazine Bakanlığı’nın, Güney Kore’den Katar’a devredilen varlıklar üzerinde sıkı denetime sahip olacağını vurgulayan Miller, “Bu fonların kullanımını kontrol etme yeteneğimiz var” diye ekledi.

FOTO: Gazeteciler dün Doha Uluslararası Havalimanı’nda İran tarafından serbest bırakılan 5 ABD vatandaşını taşıyan Katar uçağını bekliyor (AFP)
 Gazeteciler dün Doha Uluslararası Havalimanı’nda İran tarafından serbest bırakılan 5 ABD vatandaşını taşıyan Katar uçağını bekliyor (AFP)

İki taraf, aradaki gerginliğe ve karmaşık konular üzerindeki anlaşmazlıklara rağmen, daha önce mahkum takasına ilişkin anlaşmalar imzalamıştı. Bunların en sonuncusu Haziran 2020’de yapılmıştı.

Analistler, aylarca süren perde arkası görüşmelerin ardından varılan yeni anlaşmanın, iki ülke arasındaki gerilimin azaldığının habercisi olduğunu düşünüyor. ABD’nin 2015 tarihli nükleer anlaşmadan çekilmesinden bu yana hızlanan İran’ın nükleer programıyla ilgili olanlar da dahil, endişelerin çözümünde daha sakin çabalara yol açabileceğine inanıyor.

Özellikle Biden’ın görev süresinin bitmeye yaklaşması ve Washington’un Kasım 2024’te yapılması planlanan başkanlık seçimleri atmosferine hazırlandığını hatırlatan analistler, özellikle ‘nükleer’ konusunda daha büyük bir anlaşma kapısı açılma ihtimalini de reddetti.

Mahkum takası ve dondurulan varlıkların serbest bırakılmasını içeren anlaşma, nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması yönündeki görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanmasından yaklaşık bir yıl sonra gerçekleşti.

İran ile büyük güçler arasında varılan 2015 tarihli anlaşma, İran’a ekonomik yaptırımların kaldırılması karşılığında nükleer faaliyetlerini kısıtlama olanağı tanıdı. Buna karşılık Washington, 2018’de tek taraflı olarak anlaşmadan çekildi ve yaptırımları yeniden uyguladı.

Bu da Tahran’ın özellikle uranyum zenginleştirme alanındaki nükleer taahhütlerinden kademeli olarak geri çekilmesine neden oldu.

İran ve büyük güçler, Avrupa Birliği’nin (AB) arabuluculuğu ve ABD’nin dolaylı katılımıyla, Nisan 2021’de anlaşmanın yeniden canlandırılması için görüşmelere başlasa da herhangi bir sonuç elde edilememişti.



WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
TT

WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)

ABD gazetesi The Wall Street Journal (WSJ), ABD’li yetkililerin, Başkan Donald Trump yönetiminin Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için ABD’li bir generalin komutasındaki 10 bin kişilik çok uluslu bir güç oluşturmaya çalıştığını söylediğini aktardı.

WSJ tarafından isimleri açıklanmayan yetkililere göre savaştan sonra Gazze'ye bu gücün konuşlandırılması önümüzdeki yılın büyük bir bölümünü alacak. Aynı yetkililer, söz konusu gücün görevinin Hamas'ı silahsızlandırmayı da içerecek şekilde genişletilme olasılığı konusundaki çekinceler nedeniyle hiçbir ülkenin asker göndermediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın WSJ'den aktardığı habere göre ABD'li yetkililer, gelecek yılın başlarında 5 bin asker gönderme taahhüdü almayı umuyor ve bu sayının 2026 sonuna kadar 10 bine çıkmasını hedefliyor. Ancak diğer yetkililer, gücün asker sayısının 8 bini geçmeyeceğini düşünüyor.

WSJ, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaklaşık 70 ülkeye Gazze’ye konuşlandırılacak güce askeri veya mali katkı sağlamaları için resmi talepte bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker gönderme veya ekipman ve lojistik dahil olmak üzere başka şekillerde yardım sağlama konusunda istekli olduğunu bildirdi.

Katar'da salı günü 25'ten fazla ülkenin ABD'nin liderliğinde yapılacak toplantıda bir araya gelerek söz konusu gücün kurulması ve görev kapsamı için planlar hazırlaması bekleniyor.

WSJ, ABD'li yetkililerin Hamas'ın silahsızlandırılmasındaki herhangi bir gecikmenin İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmek yerine bölgede kalmasına neden olabileceğini söylediklerini aktardı.

Eski ABD Başkanı George W. Bush yönetimi döneminde Ortadoğu meselelerinden sorumlu eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Michael Singh, konuya ilişkin değerlendirmesinde “Hamas ile çatışmaktan kaçınan bir barış gücü, bölgede yeni sorunlar yaratabilir” dedi.

Singh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güç kullanmaya isteksiz olan barış gücü, İsrail için ‘Hamas'ı silahsızlandırmada başarısız olmakla kalmayıp, yeniden silahlanmasına da zemin hazırlayan ve İsrail'in hareket özgürlüğünü kısıtlayan bir güç olma’ şeklindeki en kötü senaryoyu yaratma riskini taşıyor.”

ABD'li yetkililere göre Hamas, ağır silahlarını Mısır'ın gözetimi altında depolara kaldırmaya açık olduğunu özel olarak ifade etti.


Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

TT

Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)

İnci Mecdi

Savunma meselelerinde uzman bir Amerikan web sitesi, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine atfedilen tartışmalı bir stratejik teklifi içerdiği iddia edilen bir belgenin ayrıntılarını yayınladı. “Avrupa'yı Yeniden Muhteşem Yapalım” başlıklı yeni strateji kapsamında dört Avrupa ülkesini Avrupa Birliği'nin politikalarından uzaklaştırmayı ve ABD'nin nüfuz alanına yaklaştırmayı amaçlıyor.

Arku’l Avsat’ın Defense One internet sitesinden aktardığı habere göre gizli belge, Washington'un Avrupa kıtasında siyasi bir depreme neden olacak bir adımla Avusturya, İtalya, Macaristan ve Polonya'yı Avrupa bloğunun politikalarından koparmaya çalışma niyetinden bahsediyor.

Avrupa'ya göç

Bu sözde sızıntı, resmi ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yayınlanmasından bir hafta sonra geldi. 33 sayfadan oluşan strateji, “medeniyetinin silinmesi” olasılığına karşılık uyarısı, kıtanın demografisini değiştiren büyük göç dalgaları göz önüne alındığında, bazı Avrupa ülkelerinin “güvenilir müttefik” olarak kalıp kalamayacağına dair şüpheleri nedeniyle Avrupa'da geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Strateji  ayrıca mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde kıtanın “20 yıldan daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelebileceğine” de dikkat çekti.

Sızdırılan belge, “ABD'ye sadık kalarak egemenlik arayışında olan ve geleneksel Avrupalı yaşam tarzlarını koruyan veya yeniden canlandıran” partileri, hareketleri, düşünsel ve kültürel figürleri destekleme ihtiyacına işaret ediyor. Bu eğilim, resmi stratejide “Avrupa ülkelerinde kıtanın mevcut gidişatına karşı direnişin geliştirilmesi” şeklindeki ifadenin bir uzantısı olarak görülüyor. Buna ek olarak, milliyetçi partilerin artan etkisine de güveniliyor.

Bu partilerin isimleri açıkça belirtilmese de, tahminler bunların arasında Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki “Ulusal Miting”, İspanya'da “Vox”, İngiltere'de “Reform” ve “Almanya İçin Alternatif” partilerinin de yer aldığını gösteriyor. Bunlara ek olarak, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki “İtalya'nın Kardeşleri” Partisi de bulunuyor.

Sahte haberler

Beyaz Saray, belge ile ilgili haberi “sahte haber” olarak nitelendirerek hemen bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Anna Kelly, Başkan Trump'ın “şeffaf” olduğunu söyledi. İmzalı resmi strateji belgesinin, onaylanmış tek belge olup, alternatif veya gizli bir versiyon olduğu fikrini reddetti

Gözlemciler, açıklanan stratejinin gerçekten de Avrupa Birliği'ne yönelik keskin bir bakışı yansıttığını, zira liderlerini kitlesel göç karşısında çaresiz kalmakla suçladığını söylüyor. Keza  Brüksel'in politikalarını ulusal egemenliği baltalamaktan, siyasi özgürlükleri kısıtlamaktan ve üye devletlerin rolünü zayıflatmaktan sorumlu tutuyor. Avrupa'nın göç politikalarını “kıtanın çehresini değiştirmek ve huzursuzluk yaratmak” olarak tanımlıyor.

Tekrarlanan aleni açıklamaları sırasında Trump, “kötüleşen Avrupa ülkelerini” ve onların “siyasi doğruculuğa takıntılı” liderlerini hedef alarak, göç politikalarının ülkelerini “yok ettiğini” ve bunun sonucunda Avrupa'nın “parçalandığını” varsaydı.

Ukrayna savaşı

Ukrayna savaşı da Atlantikli müttefikler arasında bir gerilim ve geniş çaplı anlaşmazlık noktasını temsil ediyor. Son günlerde ABD Başkanı Avrupalı liderlere yönelik açıklamalarını sertleştirerek onları zayıf olarak nitelendirdi ve Ukrayna'daki savaşı sonlandıramamakla suçladı. Trump ile Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri arasında aynı konuyla ilgili gergin bir telefon görüşmesinin ardından gerginlik daha da arttı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Washington ile ek görüşmelerin beklendiğini ve önümüzdeki hafta başında Ukrayna konusunda uluslararası bir toplantı yapılması olasılığının bulunduğunu vurguladı.

Bu yönelimler, ABD-Avrupa ittifakını parçalamaya yönelik girişimlere karşı uyarıda bulunan Papa 14. Leo’nun kayda değer tutumu da dahil olmak üzere kapsamlı eleştirilere yol açtı. Papa, Trump'ın bazı açıklamalarının ABD ile Avrupa arasındaki tarihi ittifakın doğasında “köklü bir değişikliği” temsil edebileceğini söyleyerek, bu ittifakın mevcut aşamada zarar görme tehlikesine karşı uyarıda bulundu.

Beş güç

İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, iddia edilen belge tartışmaya başka bir boyut kazandırıyor. Zira küresel nüfuz dengesini yeniden şekillendirecek bir hamleyle, ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya'yı kapsayan “beş temel güç” adı verilen yeni bir uluslararası blok oluşturulması önerisinden bahsediyor.

Daha önce Trump, Rusya'nın G8’den çıkarılmasından ve böylece grubun G7’ye dönüşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek tartışmalara yol açmış ve bunu “çok büyük bir hata” olarak tanımlamıştı. Hatta daha da ileri giderek Çin'i de ekleyerek G9 adını verdiği bir grup oluşturmayı teklif etmişti.

Ulusal Güvenlik Stratejisi, bir adım daha ileri giderek, büyük güçlerin yer aldığı, üye devletlerin zengin olmasını ve demokratik sistemlerle yönetilmesini gerektiren G7’nin koşulları ile sınırlanmamış yeni bir blok inşa etmeyi öneriyor.

Beyaz Saray'dan gelen resmi yalanlamalara rağmen, bu sızıntılar Avrupa'nın transatlantik ilişkilerin geleceği ve Washington'un kıtanın siyasi haritasını yeniden şekillendirmedeki rolü konusunda giderek artan endişelerini büyütmeye devam ediyor. Daily Mail gazetesi, Avrupalıların tepkilerinin öfkeli ve hızlı olduğunu bildirdi. Chatham House Enstitüsü'nden araştırmacı Leslie Vinjamuri, yaşananların “Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan uluslararası liberal düzenin sonunu” temsil ettiğini söyledi.

Bazı Avrupalı ​​liderler, Washington'un milliyetçi ve Avrupa Birliği’ne şüpheyle yaklaşan partileri güçlendirebilecek şekilde, kıtanın iç siyasi işlerine tekrar müdahale etmesinden duydukları endişeyi dile getirdiler.

Artan gerilimin gölgesinde ABD Kongresi, ABD yönetiminin Avrupa'daki Amerikan askeri varlığını yasama organının onayı olmadan azaltma yetkisini kısıtlamayı amaçlayan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı oylamaya hazırlanıyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.