İran ve ABD'nin mahkum takası, diğer meseleleri nasıl etkileyecek?

"Biden büyük risk aldı"

Siyamek Namazi (sağda), İmad Şarki (solda) ve Murad Tahbaz (ortada) dün Doha'ya indikten sonra ABD'ye döndü (Reuters)
Siyamek Namazi (sağda), İmad Şarki (solda) ve Murad Tahbaz (ortada) dün Doha'ya indikten sonra ABD'ye döndü (Reuters)
TT

İran ve ABD'nin mahkum takası, diğer meseleleri nasıl etkileyecek?

Siyamek Namazi (sağda), İmad Şarki (solda) ve Murad Tahbaz (ortada) dün Doha'ya indikten sonra ABD'ye döndü (Reuters)
Siyamek Namazi (sağda), İmad Şarki (solda) ve Murad Tahbaz (ortada) dün Doha'ya indikten sonra ABD'ye döndü (Reuters)

ABD ve İran arasında gerçekleşen mahkum takasının yankıları sürüyor. Uzmanlar, esir değişiminin daha büyük meselelerin konuşulmasının önünü açabileceğine dikkat çekiyor. 

Washington ve Tahran arasında bir süredir yapılan görüşmelerin ardından İran'da hapis tutulan 5 ABD yurttaşı serbest bırakıldı. Süreçte arabuluculuk rolünü üstlenen Katar, Tahran'dan uçakla gönderilen ABD yurttaşlarının bugün başkent Doha'ya ulaştığını aktardı.  

İran'ın serbest bıraktığı ABD vatandaşları Siyamek Namazi, İmad Şarki ve Murad Tahbaz'la kimlikleri paylaşılmayan iki kişiden oluşuyor.

Anlaşma kapsamında ABD, İran'ın Güney Kore'de dondurulmuş 6 milyar dolarını da İsveç'teki banka hesaplarına transfer etti. Ayrıca ABD'de hapis yatan 5 İranlı mahkum da serbest bırakıldı. İran resmi haber ajansı IRNA, bu kişilerden Rıza Serhengpur ve Mehrdad Muin Ensari'nin Tahran'a ulaştığını bildirdi. Diğer üç İranlınınsa ABD'de kalmayı tercih ettiği aktarıldı.

Birleşik Krallık'ın tanınmış gazetelerinden Guardian'ın diplomasi editörü Patrick Wintour, analizinde "ABD Başkanı Joe Biden tutuklu takasıyla risk aldı ama Washington artık Tahran'la nükleer program konusunda görüşme yapma ihtimalini de değerlendirebilir" diye yazdı. 

Wintour, Cumhuriyetçilerin "İran'ın daha fazla ABD yurttaşını rehin almasını teşvik edeceği ve uzun vadede bir çözüm sağlamayacağı" gerekçesiyle takası eleştirdiğine dikkat çekti. 

Biden'ın böyle bir dönemde söz konusu takas hamlesiyle aldığı riskin, "Batı'nın İran'a dair diplomasisinde yeni bir yöne işaret edebileceğini" savunan Wintour, bunun Tahran'ın uranyum zenginleştirme çalışmalarında tansiyonu düşürecek adımlar atmasını sağlayabileceğini yazdı. 

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Washington Post'taki (WP) analizde de takasın ardından nükleer programın yeniden devam ettirilmesinin gündeme gelebileceği ifade edildi. WP'nin Afganistan ve Pakistan Büro Şefi Susannah George, bunun ABD'de gelecek yıl yapılacak seçimlere de bağlı olduğunun altını çizdi. 

Brüksel merkezli sivil toplum kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu'ndan Ali Vaiz ise WP'yle şu değerlendirmeleri paylaştı: 

İranlılar, bir sonraki ABD başkanının kim olacağını bilmeden nükleer anlaşmayı yeniden tesis etmek için ellerindeki kozların çoğunu vermeye isteksiz görünüyor. Kimse gerçekten bir anlaşma istemiyor ama yine de bununla ilgili görüşmeler yapılacaktır.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken da dünkü açıklamasında nükleer programın ele alınmasıyla ilgili açık kapı bırakarak "Şu anda bu konuyla ilgilenmiyoruz fakat gelecekte fırsatların çıkıp çıkmayacağını göreceğiz" dedi.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby ise ABD'nin tanınmış medya kuruluşlarından CNN'de dün yayımlanan röportajında, takas anlaşmasıyla nükleer meselenin tamamen ayrı ele alındığını söyledi. 

Amaçlarının bu anlaşmayla "İran'la yakınlaşma sağlamak" olmadığını savunan Kirby, nükleer program konusunun diplomatik yollardan çözülmesini tercih edeceklerini ancak henüz herhangi bir müzakere yapılmadığını söyledi.

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal da ağustostaki haberinde, iki ülke arasındaki takas görüşmeleri sürerken Tahran'ın uranyum zenginleştirme operasyonlarını ciddi ölçüde yavaşlattığını öne sürmüştü. 

Washington, nükleer anlaşmasından çekilmişti

İran ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin ve Birleşik Krallık arasında 2015'te imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) çerçevesinde, Tahran'a yüzde 3,67 oranında uranyum zenginleştirme izni verilmişti. KOEP'te Almanya ve Fransa da yer almıştı. 

Ancak eski ABD Başkanı Donald Trump'ın kararıyla Washington, 2018'te anlaşmadan tek taraflı çekilmiş, Tahran da taahhütlerini yerine getirmeyeceğini bildirmişti. 

Ayrıca İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade'nin Kasım 2020'de öldürülmesi de Tahran'ın nükleer programına ilişkin daha radikal kararlar almasının önünü açtı. 

Aynı yıl çıkarılan yasayla önce yüzde 20 saflıkta zenginleştirilmiş uranyum üretildi. Kısa süre sonra bu oran, yüzde 60 seviyesine yükseltildi. Atom bombası yapımı içinse yüzde 90 saflıkta parçalanabilir uranyuma ihtiyaç duyuluyor.

"6 milyar dolar Tahran'ı rahatlatabilir"

WP'nin analizinde, tutuklu takası sonrasında İran'ın Güney Kore'de dondurulmuş 6 milyar dolarının serbest bırakılmasının, yaptırımlar nedeniyle darbe alan Tahran ekonomisinin toparlanmasını sağlayabileceğine de işaret edildi. 

Ancak Kirby, söz konusu paranın doğrudan İran'ın eline geçmeyeceğini söylemişti. Beyaz Saray koordinatörü, paranın sadece tarım, gıda ve insani ihtiyaçların karşılanması için kullanılabileceğini, bunun dışındaki durumlarda fon akışının durdurulacağını ifade etmişti.

"Rusya'ya drone satmıyoruz"

Guardian'ın analizde mahkum takasının, Tahran'ın Ukrayna savaşında Rusya'ya drone sattığı iddialarının gündemden düşmediği bir döneme geldiğine de dikkat çekildi. 

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, dünkü açıklamasında ABD'nin iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak, "Biz Ukrayna'daki savaşa karşıyız. Eğer ellerinde Rusya'ya silah ya da drone gönderdiğimize dair belge varsa göstersinler" dedi.

Independent Türkçe



Hollanda'da seçmenler, Wilders'ın İslam hakkındaki görüşlerini desteklemiyor

Geert Wilders (AA)
Geert Wilders (AA)
TT

Hollanda'da seçmenler, Wilders'ın İslam hakkındaki görüşlerini desteklemiyor

Geert Wilders (AA)
Geert Wilders (AA)

Hollanda'da haber sitesi Hart van Nederland'ın 1000 kişilik PVV seçmeni arasında yaptığı anketin sonuçlarının yer aldığı haberde, seçmenlerin, Wilders'in İslam karşıtı politikalarını benimsemediği belirtildi.

Haberde, PVV seçmenlerinin sadece yüzde 22'sinin Kur’an-ı Kerim’in yasaklanmasını, yüzde 32'sinin ise camilerin kapatılmasını istediği kaydedildi.

Araştırmaya katılanların sadece yüzde 36'sının Nexit'i (Hollanda'nın Avrupa Birliğinden çıkması) desteklediği belirtilen haberde, "İslam'ı geri püskürtme" fikrinin "PVV seçmenlerinin Wilders'a oy vermesindeki esas neden olmaktan çıkalı uzun zaman olduğu" ifade edildi.

Haberde, ayrıca sanat ve kültüre yönelik sübvansiyonların sonlandırılması ve kamu yayın kurumlarının finansmanının durdurulmasına ilişkin PVV politikalarını destekleyenlerin oranının yüzde 44'te kaldığına işaret edildi.

Göçmen karşıtlığı devam ediyor

PVV seçmenlerinin göçmen karşıtlığının devam ettiği aktarılan haberde, araştırmaya katılanların yüzde 87'sinin ülkeye daha fazla sığınmacı alınmasına karşı çıktığı ve partisinin bu konudaki politikalarını desteklediği vurgulandı.

En büyük destek sosyal güvenlik politikalarında

Haberde, PVV seçmenlerinin partisiyle en çok uzlaştığı konuların başında sağlık sigortaları ve emeklilik yaşı gibi sosyal güvenlik politikalarının geldiği belirtildi.

PVV destekçilerinin yüzde 93'ünün diş tedavilerinin de temel sağlık sigortası paketine dahil edilmesini, yüzde 89'unun da yaşlılık aylığına hak kazanma yaşının 65'e indirilmesi yönündeki parti politikalarını desteklediği kaydedildi.

Haberde, PVV seçmenlerinin yüzde 83’ünün sağlık harcamalarına katılım payının ve konut yapımını sınırlayan iklim politikalarının kaldırılmasını öngören parti politikalarını desteklediği ifade edildi.

Anket sonuçlarında, PVV seçmeninin, partisinin radikal ve aşırı sağ pozisyondan merkeze yaklaşmasına karşı çıkmayacağının saptandığı aktarılan haberde, PVV seçmenlerinin yüzde 70'inin, partilerinin koalisyon müzakerelerinde aşırı sağcı politikalarında ısrarcı olmayacağını ve uzlaşmaya varacağını düşündüğü belirtildi.

Koalisyon çalışmaları başladı

Hollanda'da bugün açıklanan resmi seçim sonuçlara göre, İslam düşmanı ve aşırı sağcı Geert Wilders liderliğindeki PVV 37 milletvekili, eski AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans'ın liderliğinde seçimlere ittifakla giren İşçi Partisi (PvdA) ve Yeşil Sol (Groen Links) 25 milletvekili ve Dilan Yeşilgöz-Zegerius liderliğindeki Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) 24 milletvekili çıkardı.

2021 seçimlerinde Hristiyan Demokratlar Birliğinden (CDA) milletvekili seçilen ve daha sonra ayrılarak yeni parti kuran Pieter Omtzigt'in lideri olduğu, ilk defa seçimlere katılan Yeni Sosyal Sözleşme Partisi (NSC) 20 sandalye ile seçimlerde 4'üncü parti oldu.

Bir önceki koalisyon hükümetinde yer alan partilerinden Demokratlar 66 (D66) 24'ten 9, CDA 15'ten 5 ve Hristiyan Birlik Partisi (CU) 5'ten 3 sandalyeye düştü.

Wilders'in koalisyon görüşmelerini yürütmekle görevlendirdiği PVV'li senatör Gom van Strien, eski çalıştığı kurumda yolsuzluk yaptığına ilişkin ulusal basında çıkan haberlerin ardından istifa etmişti.

Wilders, van Strien'in yerine eski Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanı Ronald Plasterk'i görevlendirmiş ve Plasterk, koalisyon müzakereleri için seçimde ilk dört sırayı alan parti liderleriyle görüşmelere başlamıştı.

Yeşilgöz-Zegerius ve Omtzigt, Wilders'in başında olduğu bir koalisyon hükümetine girmeyeceklerine ilişkin açıklamalarda bulunurken, PVV'nin aşırı sağcı politikalarında ısrarcı olmaması durumunda diğer partilerin koalisyon hükümeti müzakerelerine katılma noktasındaki kararlarının değişmesi mümkün gözüküyor.


Uzmanlar, Gazze'ye saldırılarını yeniden başlatan İsrail'e uluslararası baskının artacağı görüşünde

(AA)
(AA)
TT

Uzmanlar, Gazze'ye saldırılarını yeniden başlatan İsrail'e uluslararası baskının artacağı görüşünde

(AA)
(AA)

Uzmanlar, Hamas ile İsrail arasında çatışmalara "insani ara" veren uzlaşmanın bu sabah itibarıyla uzatılmamasının ardından AA'ya değerlendirmede bulundu.

İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House Orta Doğu ve Kuzey Afrika Programı'nda görevli araştırmacı Yossi Mekelberg, dün Batı Kudüs'ün girişinde İsraillilere yönelik saldırıyı Hamas'ın üstlenmesinin, müzakereleri daha karmaşık hale getirdiğini kaydetti.

Mekelberg, gün geçtikçe uluslararası toplumun İsrail hükümetine ateşkes konusunda baskıyı artıracağını vurgulayarak "İsrail, başta siviller ve çocuklar olmak üzere Filistinlilerin ölümüne yol açacak şekilde aşırı güç kullandı ve uluslararası toplumun baskısı artıyor." diye konuştu.

Risk istihbaratı şirketi RANE'nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika analisti Ryan Bohl, Hamas'ın esir takası kapsamında kadın ve çocuklar "havuzu"nu tükettiği, esir takası mutabakatında daha fazla erkeği ve askeri serbest bırakma zorluğuyla karşı karşıya kaldığı değerlendirmesini yaptı.

Bohl, Gazze'de toplam 160 esirin bulunduğunu, hepsinin Hamas'ın elinde olmadığını ve diğer grupların "İsrail'in kabul edebileceği şartlarda esir takası yapmaya istekli olmadığını" savundu.

The Wall Street Journal gazetesinde yer alan ve ABD ile İsrail'in Gazze'nin geleceğine ilişkin olası planını anlatan habere atıfta bulunan Bohl, Hamas'ın Gazze Şeridi'ni boşaltmasını, ardından diğer uluslararası güçlerin ya da daha büyük olasılıkla İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'nin sorumluluğunu üstlenmesini sağlayacak bir yol bulunmaya çalışıldığını anlattı.

Bohl, ABD'nin "geçici insani ara", Arap ve Müslüman ülkelerin de ateşkes konusundaki ısrarıyla İsrail'in iki taraftan "baskı altında" olduğunu söyledi.


Anket: İsraillilerin yarısından fazlası Gazze’de “insani aranın” uzatılmasını destekliyor

(AA)
(AA)
TT

Anket: İsraillilerin yarısından fazlası Gazze’de “insani aranın” uzatılmasını destekliyor

(AA)
(AA)

Maariv gazetesi, bu sabah İsrail’in yeniden başlattığı saldırılar öncesi yaptığı kamuoyu araştırmasının sonuçlarını yayımladı.

Haberde, ankete katılan İsraillilerin yüzde 54’ünün Hamas’ın elindeki esirleri her gün bırakması halinde “insani aranın” devam etmesini desteklediği belirtildi.

İsrail ile Hamas arasında varılan esir takası kapsamında Gazze Şeridi’ndeki çatışmalara 24 Kasım’da 4 günlük “insani ara” verilmişti. Bu ara daha sonra uzatılmış ve toplam 7 gün boyunca sürmüştü.

İsrail ordusu bu sabah Filistinli grupların “insani arayı ihlal ettiği” iddiasıyla Gazze Şeridi’ne saldırılarına yeniden başlamıştı.


BMGK’da kritik gün: BM’nin Sudan'daki siyasi misyonu sona mı erecek?

Sudan'ın başkenti Hartum'un güneyinde, ordu ile HDK arasındaki çatışmalar nedeniyle bölge sakinleri evlerini terk ederken ( Reuters)
Sudan'ın başkenti Hartum'un güneyinde, ordu ile HDK arasındaki çatışmalar nedeniyle bölge sakinleri evlerini terk ederken ( Reuters)
TT

BMGK’da kritik gün: BM’nin Sudan'daki siyasi misyonu sona mı erecek?

Sudan'ın başkenti Hartum'un güneyinde, ordu ile HDK arasındaki çatışmalar nedeniyle bölge sakinleri evlerini terk ederken ( Reuters)
Sudan'ın başkenti Hartum'un güneyinde, ordu ile HDK arasındaki çatışmalar nedeniyle bölge sakinleri evlerini terk ederken ( Reuters)

Diplomatlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) bugün örgütün Sudan'daki siyasi misyonuna son verilmesi yönünde oy kullanacağını söyledi. Sudan Dışişleri Bakanı, bu ayın başlarında bu tedbiri talep ettikten sonra, misyonun performansını ‘hayal kırıklığı’ olarak nitelendirmişti.

Sudan’da askeri yönetimden sivil demokratik yönetime geçişin başarısızlığa uğramasının ardından 15 Nisan’da ordu ile paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında artan gerilimle birlikte patlak veren şiddetli savaş devam ediyor.

Geçtiğimiz Salı günü Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Halkının çıkarlarını umursamayan iki general var” ifadelerini kullandı.

Çatışmanın Birleşmiş Milletler için mi yoksa Afrika Birliği için mi bir başarısızlık anlamına geldiği sorusuna Guterres, “Buna bir isim vermenin zamanı geldi. Bu, salt iktidar mücadelesi uğruna halkının çıkarlarını ihmal edenlerin hatası” şeklinde yanıt verdi.

Konseyin bu konuda ele alacağı karar taslağı, Birleşmiş Milletler'in Sudan'daki Entegre Geçiş Yardım Misyonu (UNITAMS) adını taşıyan yapının görev süresini 3 Aralık'ta sona erdiriyor ve çalışmalarını 3 Aralık'ta tamamlamasını gerektiriyor.

Ülkeden bir Birleşmiş Milletler ekibi insani yardım ve kalkınma yardımı sağlamaya devam edecek.

BM Sudan Özel Temsilcisi, iki askeri oluşum arasındaki anlaşmazlıkların savaşın fitilini ateşlemesinin ardından geçtiğimiz Eylül ayında görevinden istifa edeceğini açıklamıştı.

Geçtiğimiz hafta Guterres, tecrübeli Cezayirli diplomat Ramtane Lamamra'yı Sudan'a kişisel elçisi olarak atadı.

Taslak ayrıca, Güvenlik Konseyi kararı ile tüm tarafları elçiyle işbirliği yapmaya teşvik ediyor.


Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nden eleştirilere cevap: Doğaüstü güçlerimiz yok

Hamas’a bağlı militanlar tarafından 7 Ekim’de İsrail’e düzenlenen saldırı sırasında kaçırılan rehineleri taşıyan Kızılhaç aracı, 24 Kasım 2023’te Hamas ile İsrail arasında Gazze Şeridi’nin güneyinde yapılan rehine değişim anlaşması kapsamında Refah Sınır Kapısı’na varırken (Reuters)
Hamas’a bağlı militanlar tarafından 7 Ekim’de İsrail’e düzenlenen saldırı sırasında kaçırılan rehineleri taşıyan Kızılhaç aracı, 24 Kasım 2023’te Hamas ile İsrail arasında Gazze Şeridi’nin güneyinde yapılan rehine değişim anlaşması kapsamında Refah Sınır Kapısı’na varırken (Reuters)
TT

Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nden eleştirilere cevap: Doğaüstü güçlerimiz yok

Hamas’a bağlı militanlar tarafından 7 Ekim’de İsrail’e düzenlenen saldırı sırasında kaçırılan rehineleri taşıyan Kızılhaç aracı, 24 Kasım 2023’te Hamas ile İsrail arasında Gazze Şeridi’nin güneyinde yapılan rehine değişim anlaşması kapsamında Refah Sınır Kapısı’na varırken (Reuters)
Hamas’a bağlı militanlar tarafından 7 Ekim’de İsrail’e düzenlenen saldırı sırasında kaçırılan rehineleri taşıyan Kızılhaç aracı, 24 Kasım 2023’te Hamas ile İsrail arasında Gazze Şeridi’nin güneyinde yapılan rehine değişim anlaşması kapsamında Refah Sınır Kapısı’na varırken (Reuters)

 

Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Gazze Şeridi’ndeki rehinelerin serbest bırakılması için Ukrayna’daki savaş rehineleri için olduğu gibi bir çaba göstermemekle suçlanmasına yanıt olarak, ‘doğaüstü güçlere’ sahip olmadıklarını ve yürüttükleri çalışmalarının çatışan tarafların iyi niyetine bağlı olduğunu belirtti.

ICRC Basın Sözcüsü Jason Straziuso Fransız haber ajansı AFP’ye “Zaman zaman insanlara kurşun geçirmez olmadığımızı ve doğaüstü güçlerimizin olmadığını söylemek zorunda kalıyoruz. Belirli bir bölgedeki yetkililer bize izin vermedikçe insani yardım çalışması yapamayız” ifadelerini kullandı.

Perşembe günü 6. gününe giren ve cuma gününe kadar bir gün daha uzatılan ateşkesin başlamasıyla birlikte son günlerde, ICRC’nin araçları, 7 Ekim’de İsrail’e yönelik benzeri görülmemiş saldırı sırasında kaçırılan ve Gazze Şeridi’nde tutulan rehineleri taşımayı başardı.

İsrailli yetkililere göre, Hamas’ın saldırısı İsrail’de çoğu sivil olmak üzere bin 200 kişinin ölümüne neden oldu ve bunların çoğu saldırının ilk günü hayatını kaybetti.

İsrail, saldırıya Gazze Şeridi’ni yoğun bir şekilde bombalayarak karşılık verdi. Hamas hükümetine göre, 27 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’nde kapsamlı kara operasyonları gerçekleştirildi ve 6 bin fazlası çocuk olmak üzere yaklaşık 15 bin kişinin ölümüne neden oldu.

Savaşın başlangıcından bu yana, 160. yılını tamamlayan ve ana ilkeleri tarafsızlık ve insanlık olan uluslararası organizasyon özellikle sosyal medya sitelerinde sert eleştirilere maruz kaldı. Bazıları komitenin daha fazla sayıda rehinenin serbest bırakılması için müzakere yapması gerektiğine inanırken, bazıları da Filistinli gruplar tarafından tutulan rehineleri hala alamamaları nedeniyle suçladı.

Diğer eleştiriler ise ICRC’nin İsrail’e daha fazla sayıda Filistinli tutukluyu serbest bırakması veya kuşatma altındaki Gazze Şeridi’ne daha fazla yardım akışına izin vermesi için yeterli baskı uygulamamasını hedef aldı.

“Biz istihbarat teşkilatı değiliz”

Straziuso, ICRC’nin Cenevre’de bu beklentilerin ‘güçlü duygularla’ bağlantılı olduğunun farkında olduğunu ancak ‘eleştirilerin genel olarak komitenin çalışma şekli veya işinin sınırları konusunda yanlış anlaşılmayı da gözler önüne serdiğini’ açıkladı.

İsviçre’nin Cenevre kentindeki Uluslararası İlişkiler ve Kalkınma Çalışmaları Enstitüsü’nde profesör olan Julie Pugh “Genel olarak insani yardım kuruluşları ve özel olarak Uluslararası Kızılhaç Komitesi, bu savaşı sona erdirmek için gereken siyasi eylemin yerini alamaz” ifadelerini kullandı.

Ayrıca “Siyasi ufkumuz, yaklaşımlarımız sadece insani perspektifle sınırlı kalacak kadar daraldı” ifadelerine yer verdi.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin rehinelerin Gazze’de nerede tutulduğunu bilmediğini söyleyen Straziuso, “Biz bir istihbarat teşkilatı değiliz” dedi. Hamas’ın onayı olmadan rehineleri görmeye gitmenin komite ekiplerini ve insani yardım çalışanlarını tehlikeye atabileceğini açıkladı.

Cenevre Üniversitesi Uluslararası Kamu Hukuku ve Uluslararası Kuruluşlar Bölümü’nde profesör olan Marco Sassoli başka bir zorluktan bahsederek “İnsani hukuka saygı duyulması durumunda, mahkumların aksine rehineler koşulsuz veya müzakere olmaksızın serbest bırakılmalıdır” dedi.

Daha önce komiteye bağlı olarak çalışmış olan uzman “Uluslararası Kızılhaç Komitesi tarafsız bir aracı olarak hizmetlerini sunuyor ancak rehinelerin serbest bırakılması konusunda pazarlık yapmayacaktır” dedi.

“Kötü adamlar ve iyi adamlar”

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal denemesinin başlangıcından bu yana, ICRC, Rus güçleri tarafından esir alınan Ukraynalı askerlere ulaşmak için yeterince çaba göstermediği iddiası ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy tarafından sık sık sert bir şekilde eleştirildi.

ICRC ayrıca Rusya tarafında temas kurabildiği savaş esirlerinin sayısına ilişkin ayrıntı vermediği ve eski başkanını Rusya Dışişleri Bakanı ile görüşmek üzere Moskova’ya gönderdiği için de eleştiri aldı.

Sassoli, şu anda dünyada ‘tarafsızlık konusunda daha az anlayış’ olduğuna ve ‘bir tavır alınması gerektiğini zira hem kötü adamlar hem de iyi adamlar olduğunu’ ancak ‘ICRC’nin yalnızca iyi adamlarla müzakere ederse, artık silahlı çatışmalarda neredeyse hiç kimseyle müzakere edemeyeceğini’ belirtti.

ICRC daha önce de benzer eleştirilere maruz kalmıştı. Üniversite profesörü “Örneğin Bosna’da, Sırpların saldırgan ve insani hukukun başlıca ihlalcileri olarak görüldüğü bir dönemde, ICRC Sırplar ve Bosnalı Müslümanlarla birlikte çalışmak zorundaydı” ifadelerini kullandı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ICRC, Nazilere karşı, özellikle de toplama kamplarına erişim sağlama konusundaki eylemsizliği nedeniyle eleştirildi ve bu durum, daha sonra ICRC’nin özür metni yayınlamasına yol açtı.


İsrailli Arap kadınlar, Hamas ile imzalanan anlaşmaya neden zorla dahil edildi?

Hamas savaşçıları, İsrail'le yapılan ateşkes anlaşması kapsamında rehineleri dün Uluslararası Kızılhaç'a teslim etti (Reuters)
Hamas savaşçıları, İsrail'le yapılan ateşkes anlaşması kapsamında rehineleri dün Uluslararası Kızılhaç'a teslim etti (Reuters)
TT

İsrailli Arap kadınlar, Hamas ile imzalanan anlaşmaya neden zorla dahil edildi?

Hamas savaşçıları, İsrail'le yapılan ateşkes anlaşması kapsamında rehineleri dün Uluslararası Kızılhaç'a teslim etti (Reuters)
Hamas savaşçıları, İsrail'le yapılan ateşkes anlaşması kapsamında rehineleri dün Uluslararası Kızılhaç'a teslim etti (Reuters)

İsrail ve Hamas Hareketi arasında yapılan rehine takası sırasında, 7 Ekim'deki terör saldırısına sempati duydukları gerekçesiyle gözaltına alınan Filistin asıllı İsrailli kadınlarla ilgili bir sorun çıktığı öğrenildi. Söz konusu kadınlar serbest bırakılmayı reddettiler, ancak İsrail makamları onları serbest bırakmaya zorladı.

Konu, İsrailli 20 genç kadının, İsrailli Arap vatandaşlarından 150 genç ile birlikte, savaş sırasında öldürülen, yerlerinden edilen veya evleri yıkılan Gazze halkına ve çocuklarına sempatilerini ifade ettikleri yayınlar nedeniyle gözaltına alınmasıyla ilgili.

Bahsi geçen kadınların avukatları, İsrail hükümetinin, gelecekteki esir takaslarında serbest bırakmayı planladığı Filistinli kadınları içeren listelerde müvekkillerinin isimlerini gördüklerinde şaşırdıklarını ifade ettiler.

Nasıra kentinde bulunan Merkez Mahkemesi, Gazze halkı ile dayanışma mesajı yayınladığı için ‘terör örgütüne sempati duymakla’ suçlanan Rita Selim Murad adlı genç kadını istememesine rağmen serbest bıraktı.

Rita Selim Murad'ın avukatı Ahmed Mesalih, müvekkilinin serbest bırakılmasına itiraz ettiğini, Hamas'a üye olmadığını, hareketi desteklemediğini ve Hamas ile yapılan bir anlaşmanın parçası olarak görülmeyi reddettiğini söyledi. Avukatı ile konuşmak istediğini söyleyen Murad, kendisine izin verilmediğini ve isteği dışında serbest bırakıldığını ifade etti.

Avukat, mahkemeden bu anlaşmada müvekkiliyle ilgili olan maddeyi iptal etmesini ve onu takas anlaşmasıyla değil suçsuz olduğu için serbest bırakmasını talep etti. Avukat bu talebini ise Murad’ın masum olduğu ve müvekkiline yöneltilen suçlamaların saçma olduğu gerekçesine dayandırdı. Ancak, yargıç Ranana Mukadi bu talebi reddederek "Rita, özgür olduğu sürece, onun davasını karara bağlamam gerekmiyor. Çünkü o serbest bırakılana kadar tutuklu değildi" dedi.

sefg
İsrailli rehineler Salı akşamı serbest bırakıldı... Soldan ilk sıra: Ophelia Roitman, Tamar Metzger, Dietza Hayman, Merav Tal ve Ada Sagi... Soldan ikinci sıra: Clara Marman, Raymond Kirscht, Gabriella Leimberg, Mia Leimberg, ve Noralyn (Natalie) Papadella (Reuters)

Hukukçular, İsrail hükümetinin bu adımının, Hamas ile yapılan takas anlaşmasını ihlal etmenin yanı sıra, İsrail'deki Arap vatandaşlarına karşı gizli kötü niyetlerini ortaya çıkardığını vurguladı.

Adalet Merkezi'nin Başkanı Avukat Hasan Cabbarin, bu operasyonun arkasında İçişleri Bakanı Itamar Ben Gvir'in olduğundan şüphelendiğini söyledi. Ben Gvir, 7 Ekim'den sonra tutukluların vatandaşlığını geri alma, İsrail'e bağlılık göstermedikleri iddiasıyla onları ülke dışına seyahat etmekten alıkoyma veya hareketlerini kısıtlama hakkını veren ‘Vatandaşlık Yasası’nı kullanmak etmek istiyor.

df
Yüksek İzleme Komitesi Başkanı Muhammed Bereket (Facebook)

Cabbarin, Adalet Bakanlığı'nın geçtiğimiz Pazartesi gecesi, kadınların ve çocukların serbest bırakılması olasılığı bulunan 50 kadın mahkumun isimlerini yayınladığını ve bu isimler arasında 20 İsrailli Arap mahkumun olduğunu fark ettiğini söyledi. Bu durum, Cabbarin'in, İsrail hükümetinin bu kadınlara yönelik ‘bir şeyler planladığından’ şüphelenmesine neden oldu.

Adalet Merkezi'nin Başkanı, bu isimlerin takas anlaşmasının listesine dahil edilme tehlikesine karşı uyararak "7 Ekim'den sonra tutuklanan kadınların serbest bırakılması için mücadele etmemiz gerekiyor çünkü tutuklanmaları yasa dışı. Yüksek cezaları olan mahkumlar söz konusu olduğunda durum farklıdır" dedi.

Dördüncü cephe

İsrail'deki Arap Kitleleri Yüksek İzleme Komitesi Başkanı Muhammed Bereket, "İsrail'de toplumumuzu köşeye sıkıştırmak ve onu tamamen terörizm bayrağı altında toplamak isteyenler var. Bu, çok fazla sorumluluk ve dikkat gerektiren bir konudur. Filistin davasına ve Filistin halkına olan bağlılığımızdan utanmıyoruz. Ancak, bu kurumda bizimle pusuda bekleyenler var ve toplumumuzu bu savaşta dördüncü bir cephe olarak ele almak istiyor" dedi.

th5y6
Aişe ez-Zeyyadine ve babası Hamas rehineleri arasında yer alıyor

Necef’ten 6 rehine

Hamas'ın elinde bulunan İsrailli ve yabancı mahkumlar arasında, 1948 Filistinlilerinden altı Arap vatandaşı var. Hamas bu kişileri, serbest bırakacağı esirler listesine dahil etmekten kaçınınca, bu vatandaşların yakınları Mısır, Katar ve İsrail hükümetine başvurarak, yakınlarını da rehine takası anlaşmalarına dahil etmelerini istediler. Bir Yahudi işverenin yanında çalışan bu kişiler, Hamas'ın Gazze yakınlarındaki bir Yahudi kasabasına düzenlediği saldırı sırasında esir alınmışlardı.

İsrail'in güneyinde yer alan Rahat Belediye Başkanı Ata Ebu Mediğim’in verdiği bilgiye göre, Hamas, Aişe Zeyyadine ve kardeşi Bilal'i önümüzdeki anlaşmada serbest bırakılacak kişiler listesine dahil etti. Ancak babası Yusuf ve kardeşi Hamza hala Hamas'ın elinde.


Nijerya'nın Plateau eyaletinde düzenlenen silahlı saldırıda 7 kişi öldü

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)
TT

Nijerya'nın Plateau eyaletinde düzenlenen silahlı saldırıda 7 kişi öldü

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)

UIusal basında çıkan haberlere göre, eyalete bağlı Pukah köyüne gelen ve kimlikleri belirlenemeyen silahlı kişiler etrafa ateş açtı.

Saldırıda 7 kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı.

Ülkede yürütülen Safe Haven Operasyonu Sözcüsü James Oya, yaptığı açıklamada, saldırıya ilişkin soruşturma başlatıldığını belirtti.

Nijerya'nın Plateau eyaleti, son zamanlarda silahlı kişilerin saldırılarına sahne oluyor.


Kremlin: Gazze'de "insani ara"nın uzatılmasını isterdik

Dmitriy Peskov (AA)
Dmitriy Peskov (AA)
TT

Kremlin: Gazze'de "insani ara"nın uzatılmasını isterdik

Dmitriy Peskov (AA)
Dmitriy Peskov (AA)

Peskov, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarını durduran "insani ara" uzlaşısının sona ermesinin ardından İsrail'in saldırılarına yeniden başlamasına ilişkin gazetecilerin sorusunu yanıtladı.

Gazze’de insani felaket yaşandığına dikkati çeken Peskov, "Elbette bu insani aranın uzatılmasına yönelik haberleri görmeyi tercih ederdik. Şu anda Gazze’de yaşanan insani felaketin boyutu ve rehinelerin serbest bırakılması sürecinin tamamlanmamış olması dikkate alındığında, bunun daha uygun olacağını düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.

Peskov, bu süreçte Rusya’nın kendi vatandaşlarının serbest bırakılması için taraflarla temas kurmaya devam edeceğini de söyledi.

"ABD merkezli dünya sona eriyor"

ABD Dışişleri Bakanlığından bir yetkilinin, Washington’ın, Rusya’nın petrol ve gaz gelirlerini 10 yılın sonunda yarıya indirilmesini sağlamak için her şeyi yapacağına ilişkin bir gazeteye açıklamasını değerlendiren Peskov, böyle bir açıklama yapılmadan da ABD’nin Rusya karşıtı yaptırımlara uzun süre devam edeceğini bildiklerini kaydetti.

Washington’ın Rusya’ya baskısı devam ederken tüm uluslararası ticaret ve ekonomik ilişkiler sistemine de baskı uygulayacağını dile getiren Peskov, buna göre tedbirlerini aldıklarını belirtti.

Peskov, "Amerika merkezli dünya sona eriyor ve uluslararası ekonomik ilişkiler de dahil olmak üzere bir çeşitlilik dönemi başlıyor. ABD en büyük ekonomi ama tek ekonomi değil ve dünya ekonomisi ABD ekonomisiyle sınırlı değil. ABD’nin hemen ardında Çin ekonomisi var." diye konuştu.

Rusya’nın 1 Ocak’tan itibaren Brezilya’nın da ortaklığa katılması dahil olmak üzere, OPEC+ formatında çalışmaya devam etmek istediğini bildiren Peskov, organizasyonun "enerji piyasalarının istikrara kavuşturulmasına, sürdürülmesine, ana enerji kaynakları fiyatlarının dengeli bir seviyede tutulması için koşulların yaratılmasına" katkıda bulunduğunu söyledi.


BM Yüksek Komiseri Türk: Gazze'de çatışmaların yeniden başlaması felakettir

Volker Türk (AA)
Volker Türk (AA)
TT

BM Yüksek Komiseri Türk: Gazze'de çatışmaların yeniden başlaması felakettir

Volker Türk (AA)
Volker Türk (AA)

Türk, Gazze'de İsrail'in askeri operasyonlarının yeniden başlamasına ilişkin açıklama yayımladı.

Açıklamasında, Gazze'de çatışmaların yeniden başlamasını "felaket" olarak niteleyen Türk, tüm taraflara ve nüfuz sahibi olan ülkelere, insan hakları temelinde ateşkesin sağlanması için çabalarını acilen iki katına çıkarma çağrısında bulundu.

Türk, "İsrailli siyasi ve askeri liderlerin, (Gazze'ye yönelik) saldırıları genişletmeyi ve yoğunlaştırmayı planladıkları yönündeki son açıklamaları oldukça endişe verici." ifadelerini kullandı.

7 Ekim'den bu yana Gazze'de binlerce kişinin öldürüldüğünü vurgulayan Türk, bugün binlerce kişinin aynı kaderle karşı karşıya olduğunu belirtti.

Türk, "Diğer insanlar ise Gazze'nin zaten aşırı kalabalık ve sağlıksız bölgelerine zorla göç ettirilme tehlikesiyle karşı karşıya. Durum, krizin ötesinde." değerlendirmesinde bulundu.

Uluslararası insancıl hukuka göre "işgalci güç" olarak İsrail'in Gazze'deki nüfusun gıda, su ve tıbbi bakım gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlaması gerektiğinin altını çizen Türk, şunları kaydetti:

"Tüm taraflara, ihtiyaç sahibi sivillere yönelik insani yardımın Gazze genelinde hızlı ve engelsiz geçişine izin vermeleri ve bunu kolaylaştırma yükümlülüklerini hatırlatıyorum."

Türk, şiddete derhal son verilmesi, geriye kalan tüm rehinelerin derhal ve koşulsuz serbest bırakılması ve nüfusun yoğun olduğu bölgelerde geniş alan etkisine sahip silahların kullanılmaması çağrısında bulundu.


Yunanistan, Türkiye ile birleştirici unsurlara odaklanmak istiyor

Miçotakis, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile BM 78. Genel Kurulu kapsamında New York'taki Türkevi'nde görüşmüştü (AA)
Miçotakis, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile BM 78. Genel Kurulu kapsamında New York'taki Türkevi'nde görüşmüştü (AA)
TT

Yunanistan, Türkiye ile birleştirici unsurlara odaklanmak istiyor

Miçotakis, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile BM 78. Genel Kurulu kapsamında New York'taki Türkevi'nde görüşmüştü (AA)
Miçotakis, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile BM 78. Genel Kurulu kapsamında New York'taki Türkevi'nde görüşmüştü (AA)

Yunan Devlet Televizyonu ERT'ye konuşan Bakan Skerços, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 7 Aralık'ta başkent Atina'ya yapması planlanan ziyaret hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Skerços, iki ülke arasında uzlaşmazlık olan konuların herkesçe bilindiğini belirterek, "Bunlarda ısrar etmeyeceğiz. Geçmiş dört yılda yaşanan gerginliğin giderilmesi için ortak bir alan bulmaya çalışacağız." dedi.

Yunanistan'ı asıl ilgilendiren şeyin iyi komşuluk ilişkileri kurmak, sınırlarında huzuru sağlamak, göç akınlarını engellemek olduğunu vurgulayan Skerços, "Bu önemli görüşmeyi, anlaşmazlıklara odaklanmak için değil, bizi Türkiye ile birleştiren konuları belirlemek ve bunlara odaklanmak için planladık." dedi.

Skerços, Türkiye'de de Yunanistan'da da yakın zamanda genel seçimler olduğunu hatırlatarak, her iki ülkenin liderinin de iyi komşuluk ilişkileri kurmak yönündeki niyetlerini ortaya koyduğunu ifade etti.

Türkiye ile Yunanistan arasında 7 Aralık'ta 5'incisi düzenlenecek Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) toplantısı kapsamında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Atina'yı ziyaret etmesi öngörülüyor.