Hindistan-Kanada ilişkilerinde ayrılıkçı Sih örgütü gerilimi

Hindistan'daki ayrılıkçı Sih örgütü Halistan Kurtuluş Gücü'nün (KLF) lideri Hardeep Singh Nijjar’ın vurularak öldürüldüğü Kanada'nın British Columbia eyaletine bağlı Surrey kentindeki Sih tapınağı Guru Nanak dışında asılı Halistan bayrakları, 18 Eylül 2023 (AP)
Hindistan'daki ayrılıkçı Sih örgütü Halistan Kurtuluş Gücü'nün (KLF) lideri Hardeep Singh Nijjar’ın vurularak öldürüldüğü Kanada'nın British Columbia eyaletine bağlı Surrey kentindeki Sih tapınağı Guru Nanak dışında asılı Halistan bayrakları, 18 Eylül 2023 (AP)
TT

Hindistan-Kanada ilişkilerinde ayrılıkçı Sih örgütü gerilimi

Hindistan'daki ayrılıkçı Sih örgütü Halistan Kurtuluş Gücü'nün (KLF) lideri Hardeep Singh Nijjar’ın vurularak öldürüldüğü Kanada'nın British Columbia eyaletine bağlı Surrey kentindeki Sih tapınağı Guru Nanak dışında asılı Halistan bayrakları, 18 Eylül 2023 (AP)
Hindistan'daki ayrılıkçı Sih örgütü Halistan Kurtuluş Gücü'nün (KLF) lideri Hardeep Singh Nijjar’ın vurularak öldürüldüğü Kanada'nın British Columbia eyaletine bağlı Surrey kentindeki Sih tapınağı Guru Nanak dışında asılı Halistan bayrakları, 18 Eylül 2023 (AP)

Kanada ile Hindistan arasındaki diplomatik ilişkiler, ayrılıkçı Sih örgütü Halistan Kurtuluş Gücü'nün (KLF) lideri Hardeep Singh Nijjar’ın geçtiğimiz pazartesi günü Kanada'da vurularak öldürülmesinden sonra gerildi. İki ülke, ilişkilerini son yılların en düşük seviyesine indirirken karşılıklı olarak diplomatlarını sınır dışı etti. Ottawa hükümeti, Yeni Delhi'yi suikastın arkasında olmakla suçladı. Yeni Delhi ise suçlamayı reddetti.

Son gelişmeler

Associated Press’in (AP) haberine göre, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, pazartesi günü Kanada Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada, Kanada'nın British Columbia eyaletinde Sih lider Hardeep Singh Nijjar’ın öldürülmesi hakkında açıklamalarda bulundu. Trudeau, suikastin arkasında Hindistan hükümetinin olabileceğine dair ‘ikna edici’ iddiaları araştırdıklarını söyledi.

Başbakan Trudeau’nun sözlerinin ardından Kanada Dışişleri Bakanı Melanie Joly, üst düzey bir Hint diplomatın ülkeden sınır dışı edildiğini açıkladı.

Öte yandan Hindistan hükümeti, salı günü kendisine yöneltilen suçlamayı reddeden bir açıklama yaparak Kanadalı diplomatları ‘iç işlerine’ müdahale etmekle suçladı. Bununla yetinmeyen Yeni Delhi, Ottawa’yı dikkatleri Hindistan'ın kuzeyindeki Pencap eyaletinde faaliyet gösteren ayrılıkçı Sih hareketi KLF üyelerine çekmeye çalışmakla da suçladı. KLF 1980'li yıllarda bağımsızlık amacıyla Yeni Delhi hükümetine karşı silahlı isyan başlatmıştı. Hindistan hükümeti bu isyanı bastırmıştı.

csdfvg
Sih lider Hardeep Singh Nijjar’ın cenaze töreninde tabutunu taşıyan sevenleri, 25 Haziran 2023, Kanada, British Columbia, Surrey (AP)

İki ülke arasındaki ilişkiler kötüleşirken Hindistan, dün, Kanada'daki vatandaşlarını ve Kanada’ya gitmeyi planlayanları dikkatli olmaya çağırdı. Kanada, başta öğrenciler olmak üzere Hindistan vatandaşları için en cazip seyahat destinasyonu olarak görülüyor. 2022 yılı verilerine göre yaklaşık 300 bin Hint öğrenci Kanada'da yüksek öğrenim görüyor.

Diplomatik anlaşmazlığın işaretleri

Ottawa ile Yeni Delhi arasındaki diplomatik anlaşmazlığın ilk işaretleri, bu ayın başlarında Hindistan’ın ev sahipliğinde dünyanın önde gelen ekonomilerinin katıldığı G20 zirvesinde görüldü.

Kanada Başbakanı Trudeau, G20 liderlerinin katıldığı resmi akşam yemeğine katılmadı. AP'in Hindistan basınından derlediği habere göre, Trudeau’nun Hindistan Başbakanı Modi ile ikili görüşme yapmak yerine kısa bir konuşmayla yetinmesinin onu ‘küçük düşürmesine’ neden olduğu belirtildi.

gth
Kanada Başbakanı Trudeau, başkent Ottawa’daki Kanada Avam Kamarası'nda konuşuyorken, 19 Eylül 2023 (Reuters)

Hindistan tarafından yapılan resmi bir açıklamaya göre Modi, Trudeau ile yaptığı kısa görüşmede, Kanada hükümetinin ayrılıkçı Sihlere karşı hoşgörülü davranmasından duyduğu derin endişeyi dile getirdi. Trudeau’nun Hindistan ziyareti, uçağının arızalanması ve Yeni Delhi’de planlanandan 36 saat daha kalmak zorunda kalması nedeniyle can sıkıcı bir şekilde sona erdi.

Trudeau, pazartesi günü yaptığı açıklamada, Modi ile ilişkilerindeki soğukluğun, Hindistan Başbakanı’nın G20 zirvesinde Kanada'nın suikast şüphesiyle yüz yüze gelmesinden kaynaklandığını söyledi.

Kanada, Hardeep Singh Nijjar’ın British Columbia eyaletinde, maskeli silahlı kişilerce öldürülmesinde Hindistan hükümetinin parmağı olduğuna dair henüz herhangi bir kanıt sunmadı.

dfegr
Kanada Başbakanı Justin Trudeau, 10 Eylül 2023 pazar günü Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi’de düzenlenen G20 zirvesinde Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile bir araya geldi (AP)

Anlaşmazlık Batı için utanç kaynağı

AP’in haberine göre uzmanlar, Ottawa ile Yeni Delhi arasındaki diplomatik gerilimin ABD’nin iki müttefiki arasındaki ilişkilerde kalıcı bir çatlak yaratıp yaratmayacağını takip ediyor. Zira böyle bir çatlak, Asya'da Çin'e karşı bir denge unsuru olarak Hindistan'ı kazanmak ve Ukrayna'daki savaşta destek isteyen Batı ülkeleri için işleri kritik hale getirecektir.

Batı ülkeleri, Soğuk Savaş döneminde, özellikle Ukrayna savaşı sırasında, Moskova’yı tecrit etme çabalarında Hindistan’ı müttefiki Rusya'dan uzaklaştırmaya çalıştı.

İngiltere ve ABD gibi Hindistan’ın müttefiki olan ülkeler, cinayetten duydukları endişeleri dile getirse de Hindistan'ın suikastta parmağı olduğuyla ilgili iddiayla ilgili yorum yapmaktan kaçındı.

xdfg
Şih lider Hardeep Singh Nijjar’ın Kanada'da öldürülmesinden sonra Pakistan'ın Peşaver kentinde düzenlenen yürüyüşten bir kare, 20 Eylül 2023 (AFP)

Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong, salı günü yaptığı açıklamada, Kanada’nın iddialarının ‘kaygı verici’ olduğunu ve Canberra'nın gelişmeleri yakından takip ettiğini, meselenin Hindistan ile gündeme getirildiğini söyledi.

ABD merkezli RAND Corporation isimli düşünce kuruluşunun kıdemli savunma analisti Derek Grossman, Hindistan sorunun çözülmesini bekliyor.

Yeni Delhi'nin endişeleri ikili ilişkiler üzerinde baskıya yol açtı

AP’in haberine göre Yeni Delhi'nin Kanada’daki ayrılıkçı Sih gruplarla ilgili endişeleri iki ülke arasındaki ilişkiler üzerinde uzun süredir baskıya neden oluyordu. Ancak iki ülke, aralarındaki güçlü savunma ve ticaret ilişkilerini sürdürdü. Bunun yanında Çin'in küresel hedeflerine karşı aynı stratejik çıkarları paylaşıyorlar.

Hindistan, Kanada'yı yıllardır, bağımsızlık isteyen ayrılıkçı Sih örgütü KLF’nin lideri Hardeep Singh Nijjar da dahil olmak üzere Sih ayrılıkçılara özgürlük sağlamakla suçluyor.

KLF’nin isyan hareketi onlarca yıl önce sona ererken Modi hükümeti, Sih ayrılıkçıların geri dönemeye çalıştıkları konusunda uyardı. Modi hükümeti, Sihlerin nüfusun yüzde 2'sinden fazlasını oluşturduğu Kanada gibi ülkelere, Sih ayrılıkçıların durdurulmaları için daha fazlasını yapmaları konusunda baskı uygulamaya devam etti.

cdsv
Sih örgütü sözcüsü Moninder Singh, Surrey'deki Sih tapınağı Guru Nanak önünde gazetecilerle konuşmak için beklerken geçen bir kuş sürüsü, 18 Eylül 2023 (AP)

Hindistan, geçtiğimiz haziran ayında Kanada’yı eleştirmişti. Kanada, Hindistan'ın en kutsal Sih tapınaklarını yakmasına misilleme olarak Başbakan Indira Gandhi'ye düzenlenen suikastı tasvir eden bir geçit töreni düzenlenmesine izin vermişti. Reuters’ın haberine göre Hindistan, bu geçit törenini Sih ayrılıkçıların isyan hareketine yapılan bir güzelleme olarak değerlendirdi.

sxdcf
Hindistan'daki ayrılıkçı Sih örgütü Halistan Kurtuluş Gücü'nün (KLF) lideri Hardeep Singh Nijjar’ın vurularak öldürüldüğü Kanada'nın British Columbia eyaletine bağlı Surrey kentindeki Sih tapınağı Guru Nanak dışında asılı Halistan bayrakları, 18 Eylül 2023 (AP)

Hindistan, Sih ayrılıkçıların ve destekçilerinin Kanada, İngiltere, ABD ve Avustralya'da diplomatik misyonları önünde düzenledikleri gösterilerden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Söz konusu ülkelerin yerel yönetimlerinden diplomatik misyonlar önünde daha iyi güvenlik önlemleri alınmasını talep etti.

Washington Post gazetesinin haberine göre, 24 milyonu Hindistan’da olmak üzere dünyada yaklaşık 26 milyon Sih nüfusu var. Sihler, Hindistan nüfusunun yaklaşık yüzde 1,7’sini oluşturuyor. Sihliğin ilk kez 15’inci yüzyılda ortaya çıktığı Pencap’ta nüfusun çoğunluğu Sihlerden oluşuyor. Bugün, Yeni Delhi'deki Sih ayrılıkçı hareketi KLF, Hindistan'daki Sihlerden bir miktar destek görürken Kanada başta olmak üzere çeşitli ülkelerdeki Sih diasporası arasında popüler hale geldi.

Modi'nin Batı'daki imajının zedelenmesi

AP'in haberine göre bazı uzmanlar, Sih isyanı meselesinin Hindistan ile Kanada arasındaki ilişkilerde önemli bir yer kaplamasa da bu durumun değişebileceğini söylüyor.

ABD merkezli düşünce kuruluşu Wilson Center Güney Asya Enstitüsü Müdürü Michael Kugelman, ne Kanada ne de Hindistan’ın ilişkilerin zarar görmesini istemediklerini belirtti. Kugelman, son birkaç gündür yaşananların ardından bunun olmasını engellemekte zorlanacaklarını sözlerine ekledi.

Gerginliklerin Kanada’yı Hindistan ile yeni bir ticaret anlaşmasına ilişkin müzakereleri durdurmaya itmiş olabileceğini söyleyen Kugelman, ‘iki ülkenin ilişkilerinin pek çok kişinin istediği kadar esnek ve güvenli olmadığının’ altını çizdi. Kugelman, iki ülkenin de birbirleri için nispeten küçük ticaret ortağı olduklarını, ancak ticaret anlaşmasının destekçilerinin bunun her ikisi için de istihdamı ve gayri safi yurtiçi hasılayı (GSYİH) artırabileceğini savundu.

fgefbhe
Hindistan Başbakanı Narendra Modi, başkent Yeni Delhi'deki Hindistan Parlamentosu'nda yapılacak beş günlük özel oturuma katılmak üzere geldiği sırada orada bekleyen basın mensuplarını selamladı, 18 Eylül 2023 (Reuters)

Kugelman, Kanada'nın suikastta Hindistan hükümetinin parmağı olduğu iddialarının, Modi'nin Batı'da büyüyen yumuşak gücüne de zarar verebileceği değerlendirmesinde bulundu. Ayrıca, ahlaki değerlerin dış ilişkilere yön veremediğinin altını çizdi.

Kugelman, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

Batılı demokrasiler, özellikle Çin ile mücadele noktasında Hindistan’ı stratejik hesaplarının dışında tutmaya çalışmayacaklar. Stratejiye dayalı yakınlaşmalar daha ağır basacaktır.

Modi, Hindistan’ı yükselen bir küresel güç olarak göstermeye çalışarak bir yanda gelişmekte olan ülkeler ve Rusya, diğer yanda Batı ile ilişkileri bir arada tutmaya özen gösterdi.

Yeni Delhi Merkezli Politika Araştırmaları Merkezi'nden Sushant Singh, son gelişmelerin Hindistan üzerinde baskı oluşturacağını, Yeni Delhi’nin bunun yansımalarını kontrol altına almak için çok çalışması gerekeceğini söyledi.

Suikasta kurban giden Hardeep Singh Nijjar kimdir?

ABD merkezli CNN tarafından dün yayınlanan bir habere göre, Hardeep Singh Nijjar, ‘Halistan’ adıyla biliniyor. Nijjar, Hindistan'ın Pencap eyaletinin bazı kısımlarını da kapsayacak şekilde Hindistan'dan bağımsız bir Sih devletinin kurulmasını isteyenlerin öncülerinden biriydi.

Najjar’ın lideri olduğu ayrılıkçı Sih hareketi KFL, Hindistan’da yasaklandı. Çünkü Yeni Delhi, KLF’yi ülkenin güvenliğine karşı bir tehdit olarak görüyor. KLF ile ilişkili bazı gruplar, Hindistan'ın 1967 tarihli Yasadışı Faaliyetleri Önleme Yasası (UAPA) kapsamında ‘terör örgütleri’ olarak sınıflandırıldı.

rth

CNN, Nijjar’ın 2020 yılında Hindistan Ulusal Soruşturma Ajansı (NIA) tarafından bağımsız Halistan’ı kurmak için dünyanın dört bir yanındaki Sih topluluğunu radikalleştirmeye çalışmakla suçlandığını hatırlattı. Ayrıca, Nijjar’ın adının Hindistan İçişleri Bakanlığı'nın teröristler listesinde yer aldığını bildirdi. NIA’ya göre Nijjar, Sihleri ​​referandumda ayrılma lehine oy kullanmaya, Hindistan Hükümeti'ne karşı kışkırtmaya ve şiddet eylemlerine katılmaya teşvik etmeye çalıştı.

Nijjar’ın arkadaşı ve Hindistan’ın en çok arananlar listesinde yer alan eski avukatı Gurpatwant Singh Pannun, Nijjar’ın kendisine yöneltilen ölüm tehditleriyle ilgili Kanada Kraliyet Atlı Polisi de dahil olmak üzere Kanadalı yetkililer tarafından en az üç kez uyarıldığını söyledi.

Pannun, CNN'e yaptığı açıklamada, Nijjar'a dikkatli olması ve ‘büyük sözler söylemekten kaçınması gerektiği’, aksi takdirde suikasta kurban gidebileceğinin söylendiğini de sözlerine ekledi.



Sidney saldırısının faillerinden biri Hindistan uyruklu

TT

Sidney saldırısının faillerinden biri Hindistan uyruklu

Adli tıp uzmanları, Sydney'deki Bondi Plajı'nda silahlı saldırganların ateş açtığı köprüde duruyor (EPA)
Adli tıp uzmanları, Sydney'deki Bondi Plajı'nda silahlı saldırganların ateş açtığı köprüde duruyor (EPA)

Hindistan yetkilileri, Sidney'deki Bondi Plajı'nda düzenlenen Yahudi etkinliğinde 15 kişinin ölümüne yol açan toplu katliamın faillerinden biri olan 50 yaşındaki Sajid Akram'ın aslen Haydarabadlı olduğunu doğruladı.

Hindistan'ın güneyindeki Telangana eyalet polisi yaptığı açıklamada, "Sajid Akram aslen Hindistan'ın Haydarabad şehrindendir. 1998 Kasım ayında, yaklaşık 27 yıl önce iş aramak için Avustralya'ya göç etti" denildi.

Hindu gazetesi, yetkililerin Akram'ın Hindistan'ı en son 2022'de ziyaret ettiğini ve ilk soruşturmaların ülke içinde herhangi bir yerel bağlantı tespit edemediğini söylediğini belirtti. Yetkililer ayrıca Akram'ın 1998'de öğrenci vizesiyle Avustralya'ya göç ettiğini ve o zamandan beri Hindistan'a nadiren geldiğini ifade etti.

Sajid Akram ve oğlu Naveed, Yahudi Hanuka kutlamasını hedef alan toplu bir silahlı saldırıda 15 kişiyi öldürdü. Yetkililer saldırıyı Yahudi karşıtı bir terör eylemi olarak nitelendirdi, ancak saldırganın daha derin motivasyonları hakkında şimdiye kadar çok az ayrıntı verdi.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, Sydney'deki saldırganla yüzleşen kahraman Ahmad el-Ahmed ile görüşmek üzere bugün Sydney'in güneyindeki St. George Hastanesi'ni ziyaret etti; bu arada kahramanın ilk video mesajı internette dolaşmaya başladı.

Ziyaretin ardından gazetecilere konuşan Avustralya Başbakanı, el-Ahmed ile görüşmenin "büyük bir onur" olduğunu söyledi. Sözlerine şöyle devam etti: "O gerçek bir Avustralya kahramanı, büyük bir alçakgönüllülük sahibi insan ve bana, gözlerinin önünde yaşanan vahşetleri izlerken aklından geçenleri anlattı."

Başbakan sözlerine şöyle devam etti: "Harekete geçme kararı aldı ve cesareti, tüm Avustralyalılar için bir ilham kaynağı."

Başbakan ayrıca, Suriye'den Avustralya'yı ziyaret eden dükkan sahibinin anne ve babasıyla görüştüğünü belirterek, "Onlar gururlu anne babalar" dedi.

Bu sabah erken saatlerde, Ahmed el-Ahmed'in hastane yatağından Arapça konuşurken çekilmiş bir videosu sosyal medyada yayılmaya başladı.

Videoda, "herkesin çabalarını takdir ettiğini" söyledi.

Avustralya polisi dün yaptığı açıklamada, Bondi Plajı'ndaki saldırıyı gerçekleştirdiğinden şüphelenilen iki silahlı saldırganın (baba ve oğlu) kullandığı araçta iki DEAŞ bayrağı ve bombalar bulunduğunu açıkladı.


Rusya, Ukrayna'nın doğusundaki stratejik şehir Kupiansk'ın kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu

(foto altı) Ukrayna'nın Donetsk bölgesindeki Pokrovsk şehrinde Rus bayrağıyla poz veren bir asker (Arşiv – Reuters)
(foto altı) Ukrayna'nın Donetsk bölgesindeki Pokrovsk şehrinde Rus bayrağıyla poz veren bir asker (Arşiv – Reuters)
TT

Rusya, Ukrayna'nın doğusundaki stratejik şehir Kupiansk'ın kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu

(foto altı) Ukrayna'nın Donetsk bölgesindeki Pokrovsk şehrinde Rus bayrağıyla poz veren bir asker (Arşiv – Reuters)
(foto altı) Ukrayna'nın Donetsk bölgesindeki Pokrovsk şehrinde Rus bayrağıyla poz veren bir asker (Arşiv – Reuters)

Rusya bugün yaptığı açıklamada, kuzeydoğu Ukrayna’daki stratejik şehir Kupiansk’ın kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu. Bu açıklama, Ukrayna güçlerinin son dönemde şehrin bazı mahallelerini geri aldığını açıklamasının ardından geldi.

Rusya’nın resmi haber ajansı TASS, bölgedeki Rus Zapad askeri grubunun sözcüsünün “Kupiansk şehri beşinci Rus ordusunun kontrolü altında” ifadesini aktardı.

Rusya, geçtiğimiz kasım ayında Kupiansk’ın kontrolünü ele geçirdiğini duyurmuş, ancak AFP’ye göre Ukrayna daha sonra şehrin bazı mahallelerini yeniden kontrol altına aldığını açıklamıştı.

Bu arada Ukrayna ordusu bugün yaptığı açıklamada, 24 Şubat 2022’de başlayan savaşın başından bu yana öldürülen ve yaralanan Rus askeri personel sayısının, son 24 saatte öldürülen veya yaralanan bin 150 kişi dahil olmak üzere yaklaşık 1 milyon 190 bin 620’ye yükseldiğini duyurdu.


Tom Barrack'ın Netanyahu'nun masasındaki kırmızı çizgileri

Fotoğraf: İsrailliler, Türkiye'nin Gazze'deki uluslararası güce katılımını reddeden pozisyonlarında ısrarcılar (İsrail medyası)
Fotoğraf: İsrailliler, Türkiye'nin Gazze'deki uluslararası güce katılımını reddeden pozisyonlarında ısrarcılar (İsrail medyası)
TT

Tom Barrack'ın Netanyahu'nun masasındaki kırmızı çizgileri

Fotoğraf: İsrailliler, Türkiye'nin Gazze'deki uluslararası güce katılımını reddeden pozisyonlarında ısrarcılar (İsrail medyası)
Fotoğraf: İsrailliler, Türkiye'nin Gazze'deki uluslararası güce katılımını reddeden pozisyonlarında ısrarcılar (İsrail medyası)

Emel Şehade

ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın İsrail ziyareti, sadece Binyamin Netanyahu ile Başkan Donald Trump arasında beklenen ve Suriye ile güvenlik anlaşması konusunda ilerleme sağlamayı umduğu görüşmeden önce gerçekleşmesi nedeniyle değil, aynı zamanda Washington ve Tel Aviv arasında, özellikle Suriye ve Gazze dosyaları konusunda artan anlaşmazlıkların ortasında gerçekleşmesi nedeniyle de önceki ziyaretlerden farklıydı.

Barrack, İsrail üzerindeki sürekli ABD baskısı altında Netanyahu ile görüştü. Bu baskı, özellikle Lübnan dosyasıyla ilgili olarak, iki kurum arasında anlaşmazlıklara yol açtı. Siyasi kurum Washington'un diplomatik yolu destekleme talebine tamamen uyarken, askeri kurum Lübnan'a yönelik saldırıyı genişletmeyi ve Hizbullah'ın gücünü yeniden kazanmaya devam etmesini engellemeyi gerekli görüyor.

Ancak, görüşmelerin seyri ve Washington'un Tom Barrack’ın taşıdığı mesajları hakkında bilgili kaynaklara göre Netanyahu için sürpriz olan, Amerikalı konuğun İsrail'in Suriye'ye karşı operasyonları için kırmızı çizgiler belirlemesiydi: “Washington, Ahmed eş-Şara rejimini korumak istiyor ve onu istikrarsızlaştırmaya katkıda bulunan her türlü eylemi reddediyor.” Amerikan mesajında ​​ayrıca, Trump yönetiminin İsrail'in sınır ötesi saldırılarının, Washington'un Şam hükümetini istikrarı sağlama konusunda destekleme çabalarını baltaladığına, Suriye ile İsrail arasında yeni bir güvenlik anlaşmasına varma çabalarını zayıflattığına inandığı, Trump yönetiminin bunu reddettiği ve tekrarlanmaması konusunda uyardığı da yer alıyordu.

İkinci aşama öncelikler arasında

Barrack'ın ziyareti, Gazze meselesinde eyleme geçmeyi desteklemek ve Başkan Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme, yeni bir yönetim sistemine geçiş, uluslararası gücün konuşlandırılması planının tamamlanmasını sağlamak amacıyla Amerikalı yetkililerin İsrail'e yaptığı bir dizi ziyaretin parçası olarak önceden planlanmıştı.

İsraillilere sunulan ve Washington tarafından desteklenen model, ABD liderliğinde uluslararası bir istikrar gücünün kurulmasını ve bunun da Hamas'ın kademeli olarak silahsızlandırılmasına ve alternatif bir yönetim otoritesinin oluşturulmasına olanak tanımasını öngörüyor. Bu noktada, Türkiye'nin katılımı konusunda Washington ve Tel Aviv arasında önemli görüş ayrılıkları mevcut.

İsrailliler Türkiye'nin katılımına karşı çıkmaya devam ederken, Tom Barrack, Ankara'nın askeri gücü ve Gazze'deki nüfuz kanalları göz önüne alındığında istikrar gücünün bir parçası olacağını savunan Amerikan görüşünü dile getirdi. Bir güvenlik yetkilisi, “Türkiye'nin katılımı İsrail için kırmızı çizgidir” diyerek, bu konudaki anlaşmazlığın planın ikinci aşamasına yönelik herhangi bir ilerlemeyi engelleyebileceğini ifade etti. Yetkili ayrıca, “Hem siyasi hem de güvenlik açısından, Hamas ile ilişkilerini sürdüren bir taraf istikrar gücü olarak kabul edilemez. Dahası, bunu uluslararası çerçeveye dahil etmek, bir bütün olarak girişimin özünü baltalayabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Tom Barrack, Ankara'nın önemli askeri kapasiteye ve bölgesel etkiye sahip olduğu ve durumun istikrara kavuşmasına katkıda bulunabileceği varsayımına dayanarak, Türkiye'nin istikrar gücüne entegre edilmesini destekliyor. İsrail ise buna şiddetle karşı çıkıyor. Siyasi kaynaklar, iki ülke arasındaki gergin ilişkiler ve savaşın başlamasından bu yana Türk hükümetinin İsrail'e yönelik aleni tutumları göz önüne alındığında, Gazze'de Türk varlığının Tel Aviv için kırmızı çizgi oluşturduğunu belirtiyor.

İsrail'in bu muhalefeti, uluslararası gücün oluşturulmasındaki daha geniş zorluklara ekleniyor. Zira birçok ülke, Hamas'ın askeri gücünün tasfiye edilmesi, izleme mekanizmalarının ve sınır kapıları ile kaçakçılık yollarının kontrolü konusu netleşene kadar asker göndermekte tereddüt ediyor. İsrailli kaynaklar, gelecekteki herhangi bir çözüm planının İsrail'in güvenlik ihtiyaçlarına net bir yanıt içermesi ve Gazze'den yeni bir tehdidin ortaya çıkmayacağına dair garanti içermesi gerektiğini vurguluyor.

Raid Saad suikastı bir İsrail ihlaliydi

Hamas askeri lideri Raid Saad suikastı da Netanyahu-Barrack görüşmesinde ele alındı. Sızan bilgilere göre, Washington, İsrail Başbakanı'na Saad suikastının ateşkes anlaşmasının ihlali olduğunu belirten sert bir mesaj iletti.

İsrailli Kanal 12 televizyonu, Amerikalı yetkililerin Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Başkan Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve danışmanı Jared Kushner'in Netanyahu'nun eylemlerinden dolayı hayal kırıklığına uğradığını söylediğini aktardı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre son ikisi, İsrail hükümetinin Saad suikastı hakkında ABD'yi önceden bilgilendirmediğini ve suikastı gerçekleştirmeden önce onlarla istişare etmediğini vurguladı.

Televizyonun haberinde, bir İsrailli yetkilinin Washington'un operasyondan memnun olmadığını doğruladığı, ancak Amerikan mesajının daha az sert olduğunu iddia ettiği belirtildi.

Yetkili, İsrail hükümetinin Trump yönetimine Hamas'ın İsrail askerlerine saldırarak ve silah kaçakçılığına yeniden başlayarak anlaşmayı ihlal ettiğini bildirdiğini söyledi. İsrailli yetkili “Raid Saad suikastı bu ihlallere karşılık olarak gerçekleştirildi ve ateşkesin devamlılığını sağlamayı amaçlıyordu” dedi.

Lübnan'da fırsat penceresi

Barrack'ın ziyaretinden önce bir güvenlik yetkilisi, ABD'nin Lübnan'da yeni bir çatışma turunu veto etmeye devam ettiğini söyledi. Yetkili, “İsrail kuzeyde büyük ölçekli bir operasyon düşünüyor, ancak Amerikalılar şu anda bunu engelliyor. Çatışma, bu aşamada sınırlı ve nokta operasyonlarla yönetiliyor ama İsrail bunların Hizbullah'ın İran desteğiyle kendisini yeniden inşa etmesini durdurmadığının farkında” diye ekledi.

Yetkili, İsrail'in karmaşık bir stratejik ikilemle karşı karşıya olduğunu belirtti: Hizbullah tehdidini sınırdan uzaklaştırmak için Lübnan'da büyük ölçekli bir askeri operasyon başlatmalı mı, yoksa en azından bu aşamada başka bir cephenin alev almasını istemeyen uluslararası ve özellikle de ABD'nin baskısı altında nokta saldırılar politikasını sürdürmeli mi?

Bir İsrail raporu, güvenlik birimlerinin Lübnan'da büyük ölçekli bir operasyon için baskı yaptığını ve hava kuvvetlerinin tam teyakkuzda olduğunu belirtti. Raporda ayrıca, “Hizbullah'ın yeniden güçlenmesini, özellikle füze, roket ve insansız hava araçları alanlarında askeri kapasitesini yeniden inşa etmesini engellemek için özel ve önemli bir fırsat penceresinin açıldığı hissi var” denildi.

Güvenlik birimlerinin değerlendirmelerine göre, “Rıdvan Gücü'ne ait eğitim kampları ve altyapıların hedef alınması ile komutanlarına yönelik suikastlar dahil olmak üzere bugüne kadar gerçekleştirilen nokta saldırılar, Hizbullah'ı önemli ölçüde zayıflattı, ancak kuzeydeki beldelere ve ötesine yönelik roket saldırıları tehdidini ve Lübnan'dan İsrail'e silahlı sızma tehlikesini tamamen ortadan kaldırmadı.”

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Tom Barrack'ın gelişinden önce Lübnan sınırına giderek 91. Tümen ile Hanuka mumunu yakma törenine katıldı. Orada, Hizbullah'ın silahsızlandırılması konusundaki İsrail'in kararlı duruşunu açıkladı ve hatta büyük ölçekli bir saldırı olasılığına işaret etti.

Kuzey Komutanlığı ile yaptığı değerlendirme toplantısında, “Ordu kısa sürede Hizbullah'ın kilit isimlerini ortadan kaldırdı” diyerek, “Düşmanın yeniden güçlenmesine izin vermeyeceğiz ve anlaşmaya yönelik her ihlale karşılık vereceğiz. Ayrıca İran destekli örgütlerin sınırlarımızda varlık göstermesine izin vermeyeceğiz ve önleyici operasyonlarla onları engelleyeceğiz” tehdidinde bulundu.

Lübnan sınırındaki incelemelerinin ardından, “İsrail ordusunun bakış açısından, mevcut strateji sınırlı nokta operasyonlara, hava saldırılarına ve gizli baskınlara odaklanıyor. Bu icraatlar Hizbullah'ı zayıflatmaya devam ediyor, ancak özellikle kuzey sakinlerinin karşı karşıya kaldığı zor durum göz önüne alındığında, tehdide kapsamlı ve kalıcı bir çözüm sağlamıyor” dedi.

Lübnan konusundaki Amerikan tutumu hakkında bilgili bir İsrailli yetkili, “İstenen sonuçlar elde edilemezse ve Hizbullah'ın yeniden yapılanması durdurulmadan veya İsrail-Lübnan sınırından etkili bir şekilde uzaklaştırılmadan süre dolarsa, Amerikan vetosu kalkabilir ve İsrail'in kaçınılmaz bir savaşa başvurmaktan başka seçeneği kalmaz” dedi.

Eski Kuzey Komutanlığı komutanı yedek General Eyal Ben-Reuven ise aceleci adımlara karşı uyararak, İsrail'in Lübnan'a karşı siyasi zekâ ve önemli bir güçle hareket etmesi gerektiğini söyledi. Sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün Hizbullah'ın zayıflığı nedeniyle durumu değiştirme fırsatımız var ve bu nedenle eş zamanlı olarak hareket etmeliyiz; Lübnan içinde aynı zamanda hem diplomatik hem askeri olarak hareket etmeliyiz. Uluslararası alanda da Hizbullah’a karşı hareket etmeliyiz. En önemlisi, ABD ile tam iş birliği içinde, atılım gerçekleştirmeye istekli bir Amerikan Başkanımız var, bu yüzden onu destekleyelim. Ve eğer askeri olarak hareket etmeye ihtiyaç varsa, böyle hareket edelim.”

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.