Arnavutluk Başbakanı Rama: Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle yakın ilişkilerimiz var

Rama, Arnavutluk'taki çetrefilli siyasi sorunları yönetmek için sanatsal yeteneğini nasıl kullandığını, bölgedeki siyasi ve ekonomik fırtınalarla nasıl başa çıktığını anlattı

Arnavutluk Başbakanı Edi Rama (AFP)
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama (AFP)
TT

Arnavutluk Başbakanı Rama: Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle yakın ilişkilerimiz var

Arnavutluk Başbakanı Edi Rama (AFP)
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama (AFP)

Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, siyasetin karmaşık ve stresli dünyasında sanatla siyaseti birleştiren bir kişi olarak öne çıkıyor.

Asharq kanalında el-Madar programına konuşan Rama, Arnavutluk'taki çetrefilli siyasi sorunları yönetmek için sanatsal yeteneğini nasıl kullandığını, bölgedeki siyasi ve ekonomik fırtınalarla nasıl başa çıktığını anlattı.

Rama, siyasetin insanı bazen deliliğin eşiğine getirdiğini, ancak sanatın estetiği politikada kullanmasına yardımcı olduğunu söyledi.

Estetiğin insanları bir araya getirmede önemli bir rol oynadığını, kanunlara ve düzene saygıyı artırdığını da sözlerine ekledi. 

Avrupa Birliği 

Söz konusu görüşmede Arnavutluk'un Avrupa Birliği'ne (AB) katılımının zorlukları gözden geçirildi.

Arnavutluk, kendisini 2000 yılında potansiyel aday ülke olarak tanıyan AB'ye katılma umudunu uzun yıllardır besliyor.

Tiran, 2009 yılında AB üyeliğine başvurmuştu, aynı yıl NATO'ya tam üye olarak katılmıştı.

Ülkesinin bloğa katılımı ile ilgili karamsarlığını dile getiren Rama, AB'yi siyaset tarihinin en büyülü adımı ve eşsiz bir deneyim olarak görüyor.

Bloğun barış ve güvenlik, ülkeleri ortak çıkarlar doğrultusunda birleştirme vizyonunun önemini vurgulayan Rama, hukukun üstünlüğü ve bireylerin haklarının sağlanması, bunlara saygı gösterilmesi için sağlam temeller attığını vurguladı.

AB'nin imkansız talepleri olmadığını vurgulayan Rama, zorlukların aşılamaz olmadığını, Arnavutluk'ta gelecek nesiller için demokratik ve adil bir gelecek yaratma yönünde çabalar olduğunu ifade etti. 

Ülkesinde nüfusun yaklaşık yüzde 70'ini oluşturan Müslüman oranının Arnavutluk'un AB'ye katılımına engel olup olmadığı hususunda bu öneriye katılmadığını söyleyen Rama, "Büyük bir Müslüman yüzdemiz var. Aynı zamanda büyük bir Hıristiyan ve hatta ateist yüzdemiz de var. Herhangi bir dini tartışmaya veya çatışmaya tanık olmadık" vurgusunda bulundu. 

AB'nin Müslümanları her zaman memnuniyetle karşıladığını belirten Rama, "Sadece aşırılık yanlılarıyla her gün mücadele ediyoruz. Onlar azınlık. Ancak AB'nin bu fikirlerin platformu olduğunu düşünmüyorum. Arnavutluk'taki Müslümanlar ve Hıristiyanlar AB'ye katılmayı hak eden Avrupalılardır" ifadelerini kullandı. 

Bulgaristan'ın Tiran'ın AB'ye katılımına karşı veto kullanma tehdidi hususunda ise "Kuzey Makedonya ile ilgili daha önceki bazı kayıtlara rağmen Bulgaristan ile dostane bir ilişkimiz var" diyen Rama, Bulgaristan'ın böyle bir adım atacağına inanmadığını belirtti.

Sırbistan ve Yunanistan

Söz konusu görüşmede Sırbistan'ın Rusya'ya yönelik Batı yaptırımlarını desteklemeyi reddetmesi konusu da ele alındı. Rama, bunun kolay olmadığını, zaman ve çaba gerektirdiğini vurguladı.

Zira Sırbistan enerji sektöründe Rusya'ya oldukça bağımlı ve kamuoyu büyük ölçüde Moskova yanlısı. 

Arnavutluk'taki Yunan azınlığı ve bazı siyasi figürlerin tutuklanması hususunda ise hiçbir şeyin ülkesinin Atina ile dostane ilişkisini zedeleyemeyeceğini belirten Rama, Yunanistan'da yüzbinlerce Arnavut'un yaşadığına dikkati çekti.

Ancak zaman zaman sorunlar olabileceğini, bu durumun komşular arasında yaşandığını belirtti. 

Rusya, Çin ve Türkiye arasındaki rekabet

Görüşmede Batı Balkanlar'daki Rus-Çin-Türk rekabeti de ele alındı. Üç ülkenin aynı kefeye konamayacağını vurgulayan Rama, kendi deyimiyle Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik acımasız işgali ile kendini belli ettiğini vurguladı.

Ülkesinin Rusya ile iyi ilişkiler kurma konusunda hiçbir çıkarı olmadığını da sözlerine ekledi.

Aynı zamanda, "Rusya eskisinden farklı değil. Onunla ilişki kurmakla ilgilenmiyoruz. Arnavutluk'un Avrupa'da ayrılık tohumları ekilecek verimli bir toprak olmadığını anlamış olabilirler. Avrupa-Atlantik topluluğuna tamamen bağlıyız. Başta barış olmak üzere birçok nedenden dolayı önemli dersler aldık" vurgusunda bulundu. 

Çin konusunda ise Pekin'in büyük ve önemli bir oyuncu olarak görüldüğünü, iş sektöründe kapsamlı genişlemelerle ilgili bir gündeme sahip olduğunu vurgulayan Rama, Arnavutluk'ta ise Çin'in büyük yatırımlarının olmadığını belirtti. 

Türkiye'nin Arnavutluk'un stratejik müttefiki olduğunu belirten Rama, Türkiye'yi kardeş ülke olarak değerlendirdi. 

Ülkesinin gelecekte Rusya ile Batı arasında bir çatışma alanına dönüşme ihtimali hususunda ise Arnavutluk'un AB ile Rusya arasında bir çatışma alanı olmayacağını söyledi.

AB'nin popülaritesinin Arnavut toplumu arasında yaklaşık yüzde 90'a ulaştığını vurgulayan Rama, Arnavutluk'ta herhangi bir Rus gündemine herhangi bir destek verilmediğini hatırlattı. 

"İran vahşice davrandı"

Arnavutluk'un Orta Doğu, Suudi Arabistan ve İran ile ilişkilerine de değinen Rama, ülkesinin Suudi Arabistan ve Körfez Arap ülkeleriyle yakın ilişkileri bulunduğunu vurguladı.

İran'ın ise Arnavutluk'a karşı acımasız davrandığını, bununla yüzleşmek zorunda kaldığını vurguladı.

Tahran'ın Arnavutluk'u siber saldırılarla hedef aldığını, zira Arnavutluk'un İranlı mültecilere sığınma sağladığını belirten Rama, "Arnavutluk'u İran rejimine karşı siyasi bir platform haline getirmek istemedik, İranlılara koruma sağladık çünkü buna ihtiyaçları vardı. Afganlar'ın da. Arnavutluk'un insanlara ve onların yaşamlarına karşı büyük sorumluluğu var. Ancak İran bu ilkeleri iyi anlamayarak bize saldırdı, biz de onunla diplomatik ilişkimizi kesmek zorunda kaldık" vurgusunda bulundu. 

Arnavutluk topraklarında Halkın Mücahitleri Örgütü'nden 3 bin kişinin olduğuna değinen Rama, "Bu insanlar ABD ile bir anlaşmaya vardılar. İstedikleri kadar kalabilirler. Ancak Arnavutluk onların siyasi gündemlerinin platformu olarak görülmemeli. Çünkü bu onları ağırlama anlaşmamızın bir parçası değil" ifadelerini kullandı.

Washington'un yeterince gurbetçiye ve soruna sahip olduğunu hatırlatarak ABD'nin onları kabul edeceğinden şüpheli olduğunu da ekledi. 

İran'ın buna misilleme olarak Arnavutluk'u istikrarsızlaştırma girişimi husunda ise "Biz NATO üyesi bir ülkeyiz ve herkesin bunu dikkate alması gerekiyor" vurgusunda bulundu. 

Suudi Arabistan ve Körfez ile güçlü ilişkiler

Körfez ülkeleri ile ilişkiler konusunda ise "Suudi Arabistan, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile güçlü ve derin ilişkilerimiz var, bunları pekiştirmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz" ifadelerini kullanan Rama, Suudi Arabistan ve BAE'de devam eden ilerlemeyi hayranlıkla takip ettiğini söyleyerek iki ülkenin liderliğine övgüde bulundu.

Körfez ülkeleriyle ilişkileri güçlendirme arzusunu dile getirerek, "Suudi Arabistan ve BAE'deki ilerlemeden öğrenecek çok şeyimiz var" dedi.

Radikalizm

IŞİD'e katılan Arnavutlar hususunda ise sayılarının 100'ün altında olduğunu, beyinlerinin yıkandığını belirten Rama, ülkesinin radikalizm krizinden muzdarip olmadığını vurguladı.

Beyin göçü

Az gelişmiş ülkelerden beyin göçüne karşı sihirli bir çözümün olmadığını vurgulayan Rama, Arnavutluk'un bu deneyimin bir istisnası olmadığını, Portekiz, İtalya ve Yunanistan'ın da bu sorunla karşı karşıya olduğunu söyledi.

Aynı zamanda "Dünyayı küçük bir köy haline getiren bir akım var. Bu nedenle az gelişmiş ve gelişmiş ülkelerdeki insanlar daha gelişmiş ülkelere göç ediyor. Bu soruna uyum sağlamalı ve durumumuzu iyileştirmek için elimizden geleni yapmalıyız" ifadelerini kullandı. 

Rusya-Ukrayna savaşı 

Görüşmenin sonunda ise kendisine sorulan "Rusya-Ukrayna savaşının kaderini nasıl görüyorsunuz? Sizce en yakın senaryo hangisi?" sorusuna "Maalesef verecek cevabım yok" yanıtını verdi. 

Independent Arabia - Independent Türkçe



Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
TT

Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

AP, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilime dikkat çekerek, iki ülkenin 1947'de İngiltere'den bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana üç büyük çaplı savaşa sahne olduğunu belirtti. İki komşu ayrıca, dünyanın en soğuk ve en yüksek rakımlı savaş alanı olarak tanımlanan bir buzulun tepesindeki çatışma da dahil olmak üzere onlarca çatışmaya tanık oldular.

Son gerginlik, Hindistan'ın Pakistan'ı suçladığı, İslamabad'ın ise herhangi bir dahli olduğunu reddettiği, turistlere yönelik ölümcül bir silahlı saldırının ardından yaşandı.

Hindistan ve Pakistan diğer ülkeler gibi savaşmıyor. Buradaki başat faktör, büyük saldırıları caydırmanın ayırt edici bir aracı ve durum kötüleşse bile çatışmanın kontrolden çıkmayacağının garantisi olan nükleer cephanelikleri.

Ncjxj
 Keşmir'in Pakistan tarafından yönetilen kısmının başkenti Muzafferabad'da Hindistan saldırıları sonucu yıkılan bir caminin yakınında nöbet tutan askerler (AFP)

Hindistan ve Pakistan neden bu şekilde savaşıyor? Çünkü nükleer cephanelikleri birbirlerini yok edebilecek kapasitede.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Pakistanlı güvenlik analisti Seyyid Muhammed Ali şu ifadeleri kullandı: “Pakistan ve Hindistan diğer tarafı defalarca yok etmeye yetecek kadar nükleer silaha sahip. Nükleer silahları, Karşılıklı Garantili İmha (MAD) senaryosu yaratıyor. Her iki ülke de stoklarının boyutunu ve kapsamını diğerine MAD garantisini hatırlatacak şekilde bilinçli olarak geliştirdi.”

Her iki ülke de nükleer kapasitelerini açıklamıyor, ancak her birinin 170 ila 180 arasında kısa, uzun ve orta menzilli savaş başlığına sahip olduğuna inanılıyor. Her iki ülke de bu silahları hedeflerine ulaştırmak için farklı sistemlere sahip.

Ali, cephaneliklerin daha fazla çatışmayı önlemek ve caydırmak için savunma amaçlı bir hamle olduğunu, çünkü ‘iki tarafın da böyle bir savaşı başlatmayı göze alamayacağını ya da bundan bir şey elde etmeyi umamayacağını’ söylüyor.

İlk bakışta öyle gelmeyebilir ama nükleer silahlar karşı tarafa aşırı tepki veremeyeceğini hatırlatır. Ancak cephaneliklerini çevreleyen gizlilik, Pakistan ya da Hindistan'ın nükleer bir ilk saldırıda hayatta kalıp kalamayacağının ve ‘ikinci saldırı kabiliyeti’ olarak adlandırılan misilleme yapıp yapamayacağının belirsiz olduğu anlamına geliyor.

Jfjfj
Pakistan'ın Lahor kenti yakınlarında Hindistan saldırısında hasar gören hükümet sağlık ve eğitim kompleksinin yönetim binası önünde duran arama kurtarma görevlileri (Reuters)

Bu kabiliyet, nükleer gerilime yol açabilecek saldırganlığı önleyerek bir düşmanın ilk saldırı yoluyla nükleer bir savaşı kazanmaya çalışmasını engeller. Bu kabiliyet olmadan, teoride, bir tarafın diğerine savaş başlığı fırlatmasını engelleyecek hiçbir şey yoktur.

Keşmir anlaşmazlığın merkezinde

Hindistan ve Pakistan, her birinin bağımsızlığını kazandığı 1947'den bu yana Keşmir üzerinde hak iddia ediyor ve sınır çatışmaları on yıllardır bölgeyi istikrarsızlaştırıyor.

Keşmir, Hindistan yönetimine karşı direnen silahlı isyancıların bulunduğu, iki ülke arasında bölünmüş tartışmalı bir Himalaya bölgesidir.

Her iki ülke de Keşmir'in bir bölümünü kontrol ediyor. Bölge yoğun bir şekilde askerileştirilmiş bir sınırla bölünmüş durumda.

Ezeli rakipler üç savaşlarından ikisini de Keşmir için yapmışlardır.

Birçok Keşmirli Müslüman, isyancıların bölgeyi Pakistan yönetimi altında ya da bağımsız bir devlet olarak birleştirme hedefini destekliyor.

Hindistan kontrolündeki Keşmir'de yaşanan sınır çatışmaları ve militan saldırıları Yeni Delhi'nin İslamabad'a karşı giderek daha sert bir tutum takınmasına ve onu ‘terörizmle’ suçlamasına neden oldu.

Son çatışmada Hindistan, geçen ay gerçekleşen silahlı katliamla bağlantılı olarak Pakistan destekli militanlar tarafından kullanılan yerleri vurarak Pakistan'ı cezalandırdı.

Geleneksel askeri dengesizlik

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IISS) Askeri Denge Raporu'na göre Hindistan 2025 yılında 74,4 milyar dolar harcamayla dünyanın en büyük savunma harcaması yapan ülkesi ve dünyanın en büyük silah ithalatçılarından biri.

Pakistan ise geçen yıl 10 milyar dolar harcadı. Pakistan, komşusuna kıyasla iki kat daha fazla aktif silahlı kuvvete sahip olan zengin Hindistan'la asla boy ölçüşemez.

Hindistan'ın silahlı kuvvetleri geleneksel olarak Pakistan'a odaklanmış olsa da, mücadele etmesi gereken bir başka nükleer komşusu da Çin. Hindistan, Hint Okyanusu'ndaki deniz güvenliği konusunda giderek daha fazla endişe duyuyor.

Bunlar Pakistan'ın güvenlik modelinde dikkate almak zorunda olmadığı iki faktör.

Pakistan'ın uzun ve dar yapısı, ordunun dış politikadaki büyük rolü ile birleşince silahlı kuvvetlerin hareketli olmasını ve savunmaya öncelik vermesini kolaylaştırıyor.

Tırmanma ve gerilimi azaltma modeli

Ne Pakistan ne de Hindistan diğerine karşı askeri hamlelerini duyurmak için acele etmiyor. Mevcut düşmanlıkların alevlenmesinden de anlaşılacağı üzere, saldırıların ve misillemelerin teyit edilmesi biraz zaman alabilir.

Ancak her ikisi de diğerinin kontrolündeki topraklarda ve hava sahasında operasyonlar yürütüyor.

Bu operasyonlar bazen kontrol noktalarına, tesislere ya da militanlar tarafından kullanıldığı iddia edilen yerlere zarar vermeyi amaçlıyor. Aynı zamanda liderleri kamuoyunun baskısına boyun eğmeye ve yanlış hesaplama potansiyeline sahip bir şekilde karşılık vermeye zorlamak, onları utandırmak veya kışkırtmak da amaçlanıyor.

Bu faaliyetlerin çoğu Keşmir'i Hindistan ve Pakistan arasında bölen Kontrol Hattı boyunca gerçekleşiyor.

Jfjdj
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

Bu hattın medya ve kamuoyundan büyük ölçüde izole edilmiş olması, saldırı veya misilleme iddialarının bağımsız olarak doğrulanmasını zorlaştırıyor.

Bu tür olaylar, iki ülkenin nükleer kapasiteleri göz önüne alındığında uluslararası endişeleri arttırmakta, dikkatleri Hindistan ve Pakistan'a ve nihayetinde Keşmir üzerindeki rekabet eden iddialarına geri çekmektedir.

Her iki ülkenin de kaynaklar için rekabet etmesini gerektirecek bir durum söz konusu değil

Pakistan'ın muazzam bir maden zenginliği var, ancak Hindistan'ın bundan faydalanmak gibi bir arzusu yok. Hinduların çoğunlukta olduğu Hindistan ile Müslümanların çoğunlukta olduğu Pakistan arasında temel ideolojik farklılıklar olsa da birbirlerine hükmetmek ya da birbirlerini etkilemek gibi bir amaçları yok.

Keşmir dışında birbirlerinin topraklarında hak iddia etmek ya da hegemonya kurmak gibi bir niyetleri de yok.