İran’ın ‘sessiz’ çabaları: Tahran yönetimi nükleer programı desteklemek için gizli bir yapı oluşturmuş

Ruhani hükümetinin desteklediği İran Uzmanlar Girişimi, Robert Malley’in ekibine üç kişiyi getirdi.

Ariane Tabatabaei, 2021 yazında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi ile yaptığı toplantılardan birinde Robert Malley’in arkasında oturuyor (UAEA)
Ariane Tabatabaei, 2021 yazında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi ile yaptığı toplantılardan birinde Robert Malley’in arkasında oturuyor (UAEA)
TT

İran’ın ‘sessiz’ çabaları: Tahran yönetimi nükleer programı desteklemek için gizli bir yapı oluşturmuş

Ariane Tabatabaei, 2021 yazında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi ile yaptığı toplantılardan birinde Robert Malley’in arkasında oturuyor (UAEA)
Ariane Tabatabaei, 2021 yazında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi ile yaptığı toplantılardan birinde Robert Malley’in arkasında oturuyor (UAEA)

Dün Semafor web sitesi, İran’ın başta nükleer programı olmak üzere küresel güvenlik meselelerindeki imajını ve konumunu güçlendirmek için gösterdiği ‘sessiz’ çabalarla ilgili ilginç bilgiler ortaya çıkaran bir araştırma raporu yayınladı.

Araştırmada, özellikle Tahran’ın, yurtdışındaki ikinci nesil göçmen olan İran kökenli etkili akademisyenler ve araştırmacılardan oluşan ve doğrudan Dışişleri Bakanlığı tarafından desteklenen ‘İran Uzmanlar Girişimi’ adı verilen bir ağ oluşturma çabalarına ışık tutuldu.

Araştırmada, Londra merkezli Farsça yayın yapan Iran International kanalı tarafından tercüme edilen ve Semafor ile paylaşılan İran hükümeti yazışmaları ve e-postalarına değinildi. İki kurum, İran Uzmanlar Girişimi’nin çalışmalarının bazı yönlerine ilişkin ortak bir rapor sundu ve bu konuda ayrı ayrı özel materyaller hazırladı.

Araştırmaya göre bu girişim 2014 baharında, eski İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani döneminde kuruldu. O dönemde Ruhani ve bazı İranlı yetkililer girişimin çabalarını övdü. Girişim, İran Dışişleri Bakanlığı’nın listesindeki isimlerden en az üç kişiye ulaşmayı başardı. Bu üç kişi, Biden yönetiminin İran’daki Özel Temsilcisi Robert Malley’in üst düzey yardımcılarıydılar ya da olmuşlardı. Malley, geçtiğimiz Haziran ayında güvenlik yetkisi askıya alındıktan sonra izne çıkarılmıştı.

Belgeler, nükleer diplomasinin kritik bir döneminde İran Dışişleri Bakanlığı’nın düşünce tarzı ve iç çalışmalarına ilişkin yeni ve eşi benzeri görülmemiş bilgiler sunuyor ve İran’ın bu tür etkileme operasyonlarını nasıl yürütebildiğini gösteriyor.

hrt
Zarif’in ekibi ile İran Girişimi Uzmanları arasında nükleer müzakereler sırasında yapılan yazışmalara dair Iran International kanalı tarafından yayınlanan bir fotoğraf

Bu temaslar, eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yönetimindeki Dışişleri Bakanlığı’nın bu ağ üzerinden özellikle Barack Obama yönetiminin son yıllarında Washington ve Avrupa’daki siyasi çevrelere ne derece ulaştığını ortaya koyuyor.

Yazarlar ve analistler

Girişimde yer alan yazarlar, bolca başmakaleler ve analizler kaleme alıyordu. Televizyonda ve X’te (eski adıyla Twitter) görüşlerini paylaşıp nükleer mesele konusunda Tahran’la bir anlaşmaya varılması ihtiyacını düzenli olarak savunuyorlardı. Bu, o dönemdeki Obama ve Ruhani yönetimleriyle uyumlu seyreden bir tutumdu.

E-postalar, Ruhani’nin 2013'te seçilmesinin ardından, nükleer meseleyle ilgili olarak Batı ile bir anlaşmaya varmaya çalışırken başlatılan girişimi tarif ediyor. E-postalara göre İran Dışişleri Bakanlığı, iç araştırma merkezi Siyasi ve Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü aracılığıyla projenin ‘10 çekirdek’ üyesiyle temasa geçti. Bakanlık, Tahran ile Washington arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmanın avantajlarını artırmak üzere projenin uygulanması konusunda etkin bir şekilde çalışmak amacıyla önümüzdeki 18 ay boyunca bu teması sürdürmeyi planlıyordu.

Proje hız kazandıkça, Berlin’de yaşayan İranlı diplomat ve daha sonra Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü olan Said Hatibzade, 5 Mart 2014’te İran Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Siyasi ve Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü’nün başkanlığını yapan Mustafa Zehrani’ye bir mail yazdı. Söz konusu mailde şu ifadelere yer verildi:

İran Uzmanlar Girişimi olarak adlandırdığımız bu girişim, başta Avrupa ve ABD olmak üzere önde gelen uluslararası düşünce kuruluşları ve akademik kurumlarla bağlantılar kuran 6 ila 10 seçkin ikinci kuşak İranlıdan oluşan çekirdek bir gruptan oluşuyor.

Aralarındaki yazışmalar İngilizce ve Farsça arasında değişiyordu. Iran International tarafından tercüme edilen yazışmalar Semafor tarafından bağımsız olarak doğrulandı.

Bir hafta sonra Hatibzade, 11 Mart’ta bir kez daha yazarak, Prag’da görüştüğü iki genç akademisyen Ariane Tabatabai ve Dina Esfandiary’den girişime destek aldığını belirterek “Üçümüz girişimin çekirdek grubu olmaya karar verdik” ifadelerini kullandı.

Tabatabai şu anda Pentagon’da Savunma Bakanı’nın Özel Operasyonlardan Sorumlu Genelkurmay Başkan Yardımcısı olarak çalışıyor ve bu pozisyon, ABD hükümetinden güvenlik izni alınmasını gerektiriyor. Daha önce Biden’ın 2021’de göreve gelmesinden sonra İran’la müzakere yapan Malley’in ekibinde diplomat olarak çalışmıştı.

Bu arada Esfandiary, Malley’in 2018’den 2021’e kadar başkanlığını yaptığı bir düşünce kuruluşu olan Uluslararası Kriz Grubu’nda Ortadoğu ve Kuzey Afrika konusunda kıdemli danışman olarak çalışıyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, Tabatabai ve Esfandiary, girişim hakkında yorum taleplerine yanıt vermezken, Uluslararası Kriz Grubu, Esfandiary’nin girişime katıldığını doğruladı. Bununla birlikte, girişimin İran Dışişleri Bakanlığı tarafından denetlenmeyen, akademisyenler ve araştırmacılardan oluşan gayrı resmi bir ağ olduğuna ve bir Avrupa hükümeti ile bazı Avrupa kurumlarından fon aldığına işaret etti.

njy
Zarif’in ekibi ile İran Girişimi Uzmanları arasında nükleer müzakereler sırasında yapılan yazışmalara dair Iran International kanalı tarafından yayınlanan bir fotoğraf

Avrupa merkezli bir araştırma merkezi olan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR), kıdemli meslektaşlarından Ellie Geranmayeh’in de girişime katıldığını doğruladı. Konsey Sözcüsü, bir Avrupa hükümetinin İran Uzmanlar Girişimi’ni desteklediğini söyledi ancak bu kişinin ismini vermedi. Araştırma merkezinin her zaman çalışanlarının araştırma gezilerinin ‘temel maliyetlerini’ karşıladığını vurguladı. Sözcü “Avrupa politikasını yönlendirme çabalarının bir parçası olarak ECFR, araştırma ziyaretleri ve çalıştaylar da dahil olmak üzere dünya çapındaki uzmanlar ve düşünce kuruluşlarıyla düzenli olarak iletişim halindedir” dedi.

İran Uzmanlar Girişimi

İran Uzmanlar Girişimi meselesinin tartışıldığı e-postalar, Iran International’ın elde ettiğini belirttiği binlerce Zehrani yazışmasından oluşan bir koleksiyonun parçasını oluşturuyor. Bunların içerisinde pasaportların, özgeçmişlerin, konferans davetiyelerinin, uçak biletlerinin ve vize başvurularının kopyaları bulunuyor.

İran Dışişleri Bakanlığı’nın temaslarına göre, bu ilk temasın ardından girişim projesi hız kazandı. 14 Mayıs 2014’te uluslararası nükleer görüşmelerin gerçekleştirilmesi amacıyla Viyana’daki Palais Coburg Otel’de bir başlangıç ​​konferansı düzenlendi. Bir e-postaya göre, eski İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in yanı sıra nükleer müzakere ekibinin üyeleri ve Batılı düşünce kuruluşlarından sekiz temsilci de toplantıya katılanlar arasında yer aldı. Alt düzey İranlı diplomatlar başlangıçta toplantının Tahran’da yapılmasını önerdi ancak Zarif’in yardımcısı lojistik nedenlerden dolayı bu öneriye karşı çıktı.

E-postalara göre Zarif, Viyana’daki görüşmeler sırasında, İran’ın nükleer meseleyle ilgili olarak uluslararası sahnedeki görüşlerini destekleyebilecek tanınmış bir yüz oluşturmaya odaklanıyordu.

Bu bağlamda, İran Uzmanlar Girişimi üyesi İranlı Alman vatandaşı akademisyen Adnan Tabatabai’nin (Ariane Tabatabai ile ilişkisi yok) adını özellikle belirtti. E-postalara göre Tabatabai, Zarif’e gruptan nükleer müzakerelerle ilgili makaleler yayınlama teklifi götürdü. Zarif teklifi kabul etti ve ‘bu makalelerin veya başyazıların’ yurtdışındaki çeşitli İranlı ve İranlı olmayan kişilerin yanı sıra eski yetkililerin isimleriyle yayınlanmasını önerdi.

Adnan Tabatabai, Iran International ve Semafor’un haberleri hakkında yorum yapmayı reddetti ve bu haberlerin ‘aslında yalanlara ve yanlış varsayımlara dayandığını’ söyledi. Ayrıca bunu çürütecek bir kanıt sunmamakla birlikte Zarif ile yazışmalarının gerçekliğini sorguladı.

Girişim, temel hedeflerinden birine ulaşma konusunda hızla ilerledi. Bu hedef, ABD ve Avrupa’daki prestijli medya kuruluşlarında özellikle politika yapıcıları hedef alan fikir makaleleri ve analizler yayınlamaktı. Viyana toplantısından bir aydan kısa bir süre sonra, Robert Malley’in öğrencisi olan ve girişimin uzmanları arasında yer alan Uluslararası Kriz Grubu’ndan Ali Vaez, Zehrani’ye yayınlanmadan önce nükleer krizin etkisiz hale getirilmesine ilişkin bir makale gönderdi. 4 Haziran 2014’te Farsça olarak “Yorumlarınızı ve geri bildirimlerinizi sabırsızlıkla bekliyorum” diye yazdı ve mailine ‘İran’la Nükleer Diplomasinin Kavramsal Riskleri’ başlıklı bir makale ekledi.

E-postalar, Zehrani’nin bu makaleyi geldiği gün Dışişleri Bakanı Zarif ile paylaştığını gösteriyor. Daha sonra bu yazı, 12 gün sonra National Interest dergisinde, bazı küçük ifade değişiklikleriyle ‘İran Görüşmelerinde Yanlış İkilemler’ başlığı altında yayınlandı.

dfvgtr
Zarif’in ekibi ile İran Girişimi Uzmanları arasında nükleer müzakereler sırasında yapılan yazışmalara dair Iran International kanalı tarafından yayınlanan bir fotoğraf

E-postalara göre Pentagon’un mevcut yetkilisi Ariane Tabatabai, siyasi etkinliklere katılmadan önce İran Dışişleri Bakanlığı’nı en az iki kez ziyaret etti.

27 Haziran 2014’te Zehrani’ye Farsça bir mektup yazarak İsrail’deki Ben Gurion Üniversitesi’nde İran nükleer programıyla ilgili bir çalıştaya davet edildiğini bildirerek “Gitmeye niyetim yok ama sonra Emily Landau gibi gidip dezenformasyon yayan bir İsrailli yerine benim gidip konuşmamın daha iyi olabileceğini düşündüm. Ben de sizin fikrinizi sorup, daveti kabul edip gitmem gerektiğini düşünüyor musunuz diye öğrenmek istedim” diye yazdı.

Zehrani aynı gün “Her şeyi göz önünde bulundurursak en iyisi İsrail’i ziyaret etmekten kaçınmaktır. Teşekkür ederim” cevabını verdi. Birkaç saat sonra Tabatabai şu cevabı verdi:

“Tavsiyeniz için çok teşekkür ederim. Sizi gelişmelerden haberdar edeceğim.”

Semafor web sitesine göre Tabatabai’nin İsrail’deki konferansa gittiğine dair hiçbir kanıt yok, ancak kitapları ve araştırma raporları bir dizi üst düzey İsrailli yetkiliyle röportajlar yaptığını gösteriyor.

Ariane Tabatabai, Zehrani’ye, nükleer anlaşmayla ilgili olarak ABD Kongresi önünde ifade vermesinin planlandığını söyledi. 10 Temmuz 2014’te, İran konusunda katı görüşlü olarak tanımladığı iki Harvard akademisyeni Gary Samore ve William Tobey ile birlikte birden fazla kongre komitesinin huzuruna çıkmasının istendiğini yazdı ve ekledi:

“Önümüzdeki günlerde sizi rahatsız edeceğim. William ve Gary’nin İran hakkında olumlu görüşlere sahip olmadığı göz önüne alındığında bu biraz zor olacak.”

Tabatabai, Zehrani ile Boston Globe’da yayınlanan ve “İran’ın nükleer programıyla ilgili beş efsaneyi” özetleyen bir makalenin bağlantısını paylaştı. Makale, İran’ın neden nükleer enerjiye ihtiyaç duyduğunu açıklıyor ve İran Dini Lideri Ali Hamaney’in İslam’a aykırı olduğu için nükleer silah geliştirilmesini yasakladığı iddia edilen bir fetvaya ışık tutuyordu. Bazı Batılı yetkililer fetvanın meşruiyetini sorguladı.

Bir akademisyen ya da gazeteci olarak İran’ı haber yapmak mayın tarlası sayılıyor. Hem ülkeye hem de İranlı yetkililere erişim sıkı bir şekilde kontrol ediliyor. Fırsatlar bile ciddi uyarılarla birlikte geliyor. Tahran aynı zamanda bilgi operasyonlarını güçlü bir şekilde yurt dışına taşıyor. Ancak bazen başarılı, bazen başarısız oluyor. 2021 yılında ABD’de kalıcı olarak ikamet eden İranlı akademisyen Kaveh Afrasiabi’nin, İran rejimi için kayıt dışı bir ajan olarak çalıştığı gerekçesiyle tutuklanmasının ardından yaşananlarda olduğu gibi. Biden yönetimi ile İran arasında bu ay varılan tutuklu takası anlaşması kapsamında Afrasiabi’nin Tahran’a dönmesine izin verildi, ancak kendisi ABD’de kalmayı planladığını söyledi.



Trump'ın fiyat söylemlerine Cumhuriyetçiler de inanmıyor

Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)
Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)
TT

Trump'ın fiyat söylemlerine Cumhuriyetçiler de inanmıyor

Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)
Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)

Hafta sonu yayımlanan iki yeni anket, Amerikalıların tatil sezonuna girerken hayat pahalılığı konusunda hâlâ ciddi sıkıntı içinde olduğunu ve ABD Başkanı Donald Trump'ın bu konuda yeterli çaba göstermediğini düşündüğünü ortaya koydu.

CBS News/YouGov'un yaptığı ankete göre, Amerikalıların yüzde 60'ı, Trump'ın fiyatları ve enflasyonu olduğundan daha iyi gösterdiğine inanıyor. Buna karşılık, yüzde 27'si Trump'ın enflasyonu ve günlük tüketim mallarının maliyetlerini olduğu gibi, yüzde 13'ü ise enflasyon ve fiyatlar hakkındaki haberleri olduğundan daha kötü gösterdiğini söylüyor.

Ancak ankete katılan 10 Cumhuriyetçiden 4'ü, başkanın alım gücünü olduğundan daha iyi gösterdiğini söylüyor. Ayrıca Cumhuriyetçilerin yüzde 25'i Trump'ın enflasyonla başa çıkma biçimini onaylamıyor ve yüzde 29'u fiyatların arttığını söylüyor.

Ayrıca Cumhuriyetçilerin yüzde 32'si Trump yönetiminin politikalarının gıda ve market alışverişi için ödedikleri fiyatları artırdığını söylüyor. Aynı oranda Cumhuriyetçiyse bu politikaların gıda ve market alışverişi fiyatlarını düşürdüğünü söylüyor.

Ağırlıklı olarak alım gücü ve hayat pahalılığından bahseden Demokratlar, bu ay Kaliforniya'dan Georgia'ya, New Jersey ve Virginia'ya kadar ülke genelinde seçimleri silip süpürdü.

Bu mesaj, özellikle 2024'te Trump'a oy veren Latin kökenli seçmenler de dahil beyaz olmayan seçmenler arasında yankı buldu. Anket, Hispaniklerin yüzde 70'inin Trump'ın politikalarının gıda ve market fiyatlarının artmasına neden olduğunu, yüzde 68'inin mal ve hizmet fiyatlarının arttığını ve yüzde 60'ının Trump'ın fiyatları ve enflasyonu olduğundan daha iyi gösterdiğini söylediğini ortaya koydu.

ABD Başkanı alım gücünü tekrar tekrar "yeni bir kelime" ve "Demokratların bir kandırmacası" diye niteliyor. Ancak cuma günü, çoğunlukla kira maliyetlerine odaklanan ve otobüsleri ücretsiz, çocuk bakımınıysa evrensel hale getirme sözü veren, bu ay belediye başkanlığında diğer Demokratları geride bırakarak New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani'yi Oval Ofis'te ağırladı.

Birdenbire anlayış gösteren Trump, Mamdani'nin yanında, "İlginç bir sohbet ettik ve fikirlerinden bazıları gerçekten de benim fikirlerimle aynı" dedi.

G
New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani, 2025'te kendisine ve 2024'te ABD Başkanı Donald Trump'a oy veren birçok kişinin enflasyon ve hayat pahalığını dile getirdiğini söyledi (AP)

Politico tarafından yapılan bir başka anket, en çok hangi maliyetlerin Amerikalıların endişelendirdiğini ortaya koydu. Anket, Amerikalıların yüzde 45'inin karşılanması en zor yaşam maliyetinin market alışverişi olduğunu, yüzde 38'inin konut, yüzde 34'ünün sağlık hizmetleri ve yüzde 31'inin de elektrik faturaları olduğunu gösterdi.

Mamdani, görüşmeleri sırasında Trump'la birlikte hayat pahalılığına odaklanarak kendi seçimlerini kazandıklarını söyledi.

Mamdani, "Başkan'a, kampanyamızın odağının büyük ölçüde yaşam maliyeti krizi olduğunu ve başkana oy veren New Yorklulara sorduğumuzda, New York'ta oylarında bir artış gördüğümüzde, aynı konuya geri döndüklerini söyledim: Yaşam maliyeti, yaşam maliyeti, yaşam maliyeti" dedi. Buna karşılık Trump, New York'un enerji şirketi Con Edison'ın fiyatları düşürmesini sağlamaktan bahsetti.

Ancak yaşam maliyeti sadece sol görüşlü Demokratlara kazandırmadı. New Jersey'de ılımlı görüşlü Mikie Sherrill, elektrik zamlarının dondurulması çağrısında bulunarak valilik yarışını kazandı.

Independent Türkçe


Rusya, ABD’yle Meksika’nın arasını açmak istiyor

Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)
Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)
TT

Rusya, ABD’yle Meksika’nın arasını açmak istiyor

Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)
Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)

Rusya, ABD'yle arasını bozmak istediği Meksika'daki dezenformasyon çalışmalarını yoğunlaştırdı.

New York Times'ın (NYT) haberinde, Rusya'nın Latin Amerika'daki dezenformasyon faaliyetlerini son iki yılda artırdığı belirtiliyor. Moskova yönetiminin ABD'yle bölgedeki müttefikleri arasında anlaşmazlık yaratmayı hedeflediği savunuluyor. 

Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla NYT'ye konuşan kaynaklar, dezenformasyon kampanyasının Sputnik ve RT gibi Kremlin'e ait medya kuruluşları tarafından yürütüldüğünü ileri sürüyor. Özellikle ABD'nin en büyük ticaret ortağı olan Meksika'nın hedef alındığı aktarılıyor. 

NYT'nin incelediği "Meksika: RT'nin İstilası" başlıklı iç yazışmada, Meksika'nın başkenti Meksiko'daki Amerikan diplomatların, RT'nin ülkedeki "ani ve hızlı genişlemesi" hakkında uyarılarda bulunduğu görülüyor. 

Nisan 2024 tarihli yazışmada şu ifadelere yer veriliyor: 

RT'nin Meksika'daki agresif yatırımı, güvenilirliğini artırma ve ABD'yi zayıflatma stratejisi, halkın mevcut algısını değiştirme tehdidi yaratıyor. Meksika misyonunun, RT'nin iyi finanse edilen çabalarına karşı koymak için daha fazla kaynağa ihtiyacı var.

Meksiko'daki ABD Büyükelçiliği'nden gönderilen mesajda, RT en Español'un X'te çevrimiçi izlenme sayısının 2022'de 191 binden bir yıl sonra 715 milyona fırladığı aktarılıyor. 

Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'daki varlığını artırdığı, potansiyel izleyici sayısının 670 milyona ulaştığı belirtiliyor.

RT'nin Meksika'da bu kadar yaygınlaşmasında, eski Devlet Başkanı López Obrador döneminde görev yapan ve Rusya yanlısı olmakla eleştirilen bazı yetkililerin etkili olduğu savunuluyor. Obrador'un devlet başkanlığı geçen yıl ekimde sonlanmış, yerine seçimleri kazanan Claudia Sheinbaum gelmişti. Sheinbaum da Obrador'un kurduğu iktidardaki Ulusal Yenilenme Hareketi (Morena) partisinden.

NYT, Obrador veya Morena yetkililerinin yorum taleplerine yanıt vermediğini aktarıyor.  

Meksiko'daki Rus Büyükelçiliği ise iddiaları reddederek Sputnik ve RT'yi Amerikan medyasına tarafsız alternatifler diye niteledi. 

Bazı uzmanlar Donald Trump yönetiminin dezenformasyona karşı mücadele de geride kaldığını söylüyor. Washington merkezli düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu'ndan Bret Schafer şu değerlendirmeyi yapıyor: 

ABD küresel bilgi alanından çekiliyor ve yerine Rusya giriyor. Rusya'nın ABD'nin kendi arka bahçesinde ABD'ye karşı harekete geçmesi bir bakıma Soğuk Savaş anlayışının bir ürünü. Ruslar nüfuz artırmak için Latin Amerika'yı uzun zamandır bir öncelik olarak görüyor.

2022'de başlayan Ukrayna savaşının ardından ABD, Kanada, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği, RT'yi ve kuruluşun üst düzey isimlerini yaptırım listesine almıştı.

Independent Türkçe, New York Times, BBC


Adolf Hitler'in Afrika'daki seçimi kazanması bekleniyor

Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda)  ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)
Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda) ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)
TT

Adolf Hitler'in Afrika'daki seçimi kazanması bekleniyor

Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda)  ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)
Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda) ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)

Afrika'nın güneyindeki Namibya'da seçim heyecanı yaşanıyor.

Çarşamba yapılacak oylamada kazanması beklenenlerden biri de Adolf Hitler Uunona.

59 yaşındaki siyasetçinin 2004, 2015 ve 2020'deki seçimlerden sonra olduğu gibi, bir kere daha Oshana Bölgesi'ndeki Ompundja'nın yerel meclisine girmeye hak kazanacağı öngörülüyor.

Güneybatı Afrika Halk Örgütü (SWAPO) üyesi, son seçimlerde oyların yüzde 85'ini almıştı. 

SWAPO, Namibya'nın 1990'da Güney Afrika'dan bağımsızlığını kazanmasından beri iktidar partisi konumunda. Sol görüşlere yakın parti, geçmişte sömürge yönetimine karşı mücadelesiyle dikkat çekmişti.

Uunona, 5 yıl önce Alman gazetesi Bild'e verdiği röportajda "Babam, Adolf Hitler'in hangi değerleri sembolize ettiğini bilmiyordu. Çocukken adım bana da çok normal geliyordu. Bu adamın tüm dünyayı fethetmeye çalıştığını büyüyünce anladım. Benim bu tür şeylerin hiçbiriyle işim yok" demişti. 

Arkadaşlarının kendisine Hitler demeden Adolf diye seslendiğini söyleyen Uunona, adını değiştirmeyeceğini belirtmişti:

Tüm resmi belgelerde bu şekilde yazıyor. Artık bunun için çok geç.

Uunona, ülkesinin The Namibian gazetesine verdiği röportajda da "Ben Hitler gibi değilim" ifadesini kullanmıştı.

2020'de Uunona'nın memleketinde görülen ve arka camında “Adolf Hitler” yazısı ve gamalı haç simgesi yer alan bir otomobil dikkat çekmişti.

Ancak Uunona bu aracın kendisiyle hiçbir ilgisi olmadığını ifade etmişti. 

1884 - 1915'te Alman sömürge yönetimi altında kalan Namibya’da Alman kökenli isimler bugün de yaygın olarak kullanılıyor.

1904 - 1908'de ülkedeki Ovaherero ve Nama halklarına yönelik bir soykırım kampanyası yürüten Alman İmparatorluğu, 70 bine yakın kişiyi öldürmüştü. 

Koloni dönemi sonrasında da Alman nüfuzu sürerken II. Dünya Savaşı'nın ardından bazı Naziler, Namibya'ya kaçmıştı.

1976'da New York Times'ta yayımlanan bir haber, Alman kökenli Namibyalıların birbirlerini hâlâ "Heil Hitler" diye selamladığını bildirmişti. 

Almanya'nın Afrika'da gerçekleştirdiği bu soykırımı resmen tanıması 2021'i buldu. Namibya liderleri hâlâ istedikleri tazminatı alamadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Post