Rüstem Mahmud
Yerel ve uluslararası medyada ABD’nin Suriye- Irak sınırını kapatma ve sınırın her iki tarafına yayılmış gruplara karşı sert askeri saldırılar niyetinde olduğuna dair haber ve spekülasyonlar aktarılırken Majalla, hem Suriye hem de Türkiye ile sınır üçgeninin Irak tarafında bulunan Sincar bölgesini gezdi.
Sincar, dik ve dağlık coğrafi engebeliğin yanı sıra bu sınır boyunca en karmaşık, iç içe geçmiş ve yoğun nüfuslu bir bölge. Bu bölge, çok karmaşık bir askeri ve siyasi bileşime sahip, her an kırılgan olabiliyor. Öte yandan bölge ülkelerinin, küresel güçlerin ve yereldeki büyük siyasi partilerin çok hassas dengeler üzerinde kavga ettiği son derece stratejik bir bölge.
Gözlemciler, Sincar üzerindeki askeri ve güvenlik kontrolünün, Irak, Suriye ve Türkiye arasındaki sınırları kontrol etmenin anahtarı ve bölgenin en endişeli ve iç içe geçmiş coğrafyalarından birinde uzun vadeli istikrarı yeniden tesis etmenin bir aracı olarak görüldüğüne inanıyor. Türkiye, Irak merkezi hükümeti, Kürdistan Bölgesi, Suriye’yi yöneten partiler, elbette ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, Sincar’ın istikrarını kendi ulusal güvenlikleri için gerekli bir koşul olarak sınıflandırıyor.
Sincar, Irak’ın en eski ve en büyük ilçesi olarak sınıflandırılıyor. Nüfusunun mutlak çoğunluğunda Yezidiler olması nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri idari ve kültürel özelliklere sahip. Eski Irak rejimi de bu bölgeye belirli bir idari ve kültürel özellik kazandırmıştı.
Sincar, Irak’ın en eski ve en büyük ilçesi olarak sınıflandırılıyor. Nüfusunun çoğunluğu Yezidilerden olması nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri idari ve kültürel özelliklere sahip.
Önceki Irak rejimi de Sincar’a belirli bir idari ve kültürel özellik kazandırmıştı. Ancak 2003’ten sonra Irak anayasasının 140. maddesine göre tartışmalı bölgelerin önemli bir parçası haline geldi. Mensubiyeti konusunda nihai bir karar alınana kadar merkezi hükümet ile Kürdistan Bölgesi’nin ortaklığıyla yönetilmesi bekleniyor. Ancak 2014 yılında DEAŞ’ın Sincar’ın büyük bir kısmını işgal etmesi ve Yezidi bileşenine karşı soykırım yapmasıyla bölge korkunç bir trajediye tanık oldu. Nihayet 2017 yılında özgürleştirildiğinde Peşmerge güçleri buradan çekildi ve bölge, bir grup Iraklı, bölgesel milis ve grubun kontrolüne geçti.
Çok sayıda hizip
Sincar’ın dört bölgesine yayılmış çok sayıda grup ve silahlı milis var. Bunların her biri ‘belli ölçülerde meşruiyete’ sahip. Sincar kasabasındaki durum da bu karmaşıklığı yansıtıyor. Bu sınırı geçenler, pratikte sıradan bir grup gibi davranan Irak ordusunun kendisi de dahil olmak üzere çeşitli silahlı unsurlardan oluşan ortak güvenlik kontrol noktalarıyla karşı karşıya.
İran’a yakın ve onunla bağlantılı olan Haşdi Şabi, özellikle Sincar bölgesinin doğu ve güney bölgesinde en mevcut güç olarak biliniyor. Ayrıca diğer gruplarla ilgili olarak güvenlik- stratejik kararları alan ve Haşdi Şabi’nin çeşitli grupları, kendileri ve yerel örgütler ile o bölgede etkili olan bölgesel güçler arasında koordinasyon yetkisine sahip Ashab-ül Ehlül Hak ve Bedir Örgütü gruplarının yoğun varlığı da söz konusudur.
Haşdi Şabi Güçleri, özellikle Suriye ile sınır kapısı olan Fırat Nehri üzerindeki El-Kaim kasabasına kadar uzanan Sincar ilçesinin güney ekseninde stratejik bölgeleri ve silahları kontrol ediyor. İran’a bağlı gruplar, Ebu Kemal şehrinden başlayıp Suriye’nin derinliklerine kadar yayılmış durumda.
Majalla’nın edindiği bilgilere göre Haşdi Şabi güçleri saha kontrolünde dört ana gruba dayanıyor. Bunlar;
-Yaklaşık üç bin üyeden oluşan El-Abbas Muharebe Tümeni
-Ensar’ul-Hacca grubu
-Sayı olarak daha küçük 29. Tugay
-Sadrcı hareketle bağlantısı olan, ama pratikte Haşdi Şabi ile işbirliği yürüten 15. Tugay.
Haşdi Şabi, yalnızca Yezidilerden oluşan yeni bir grup daha kurmaya da hazırlanıyor.
Haşdi Şabi grupları, özellikle Suriye ile sınır kapısı olan Fırat Nehri üzerindeki El-Kaim kasabasına kadar uzanan Sincar ilçesinin güney ekseninde stratejik bölgeleri ve silahları kontrol ediyor. İran’a bağlı gruplar, Ebu Kemal şehrinden başlayıp Suriye’nin derinliklerine kadar yayılmış durumda.
Yezidi/ Kürt gruplar, dört ‘siyasi alt grup’ olarak sınıflandırılıyor ve Sincar ilçesinin kuzey ve batı bölgelerine yayılmış olup, çoğunlukla yerel sakinlerden oluştuğu için kasabalar ve konut kompleksleri içinde varlık gösteriyor.
Bu grupların başında, Ezidhan Koruma Gücü yer alıyor. Bu güç, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ana siyasi partisi ve ortağı olan Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne (KYB) yakın. Bu örgütteki savaşçı sayısı yedi bin ile on bin arasında değişmekte olup, Ulusal Güvenlik Servisi ve Irak ordusu ile güvenliğin sağlanmasına etkili bir şekilde katılıyor. Sincar ilçesinin kuzey kesimindeki Kürdistan Bölgesi Peşmergeleri ile Haşdi Şabi güçleri grupları arasında herhangi bir sürtüşmeyi veya gerilimi önlemek için çalışıyorlar.
Sincar’ın dört bölgesine yayılmış çok sayıda grup ve silahlı milis var. Bunların her biri ‘belli ölçülerde meşruiyete’ sahip ve büyük bir bölgesel devletin stratejik kapsamına dayanıyor.
Hanisur kasabasından başlayarak güneye ve batıya doğru dağlık ve batı bölgelerinde PKK terör örgütüne bağlı Sincar Koruma Birlikleri (YPŞ)’ konuşlandırılıyor. YPŞ, 2014 yılında DEAŞ ile mücadelede sağladığı katkı nedeniyle Sincar ilçesinde merkezi bir konuma sahip ve Suriye’nin içinden Sincar ilçesindeki engebeli dağlık bölgelere doğru güvenlik koridoru kuran ilk örgüt oldu.
YPŞ’ye mensup unsurların sayısına ilişkin resmi bir açıklama yok. Ancak bilgiler bunların Haşdi Şabi güçlerinden maddi destek alan on binden az savaşçı olmadığı yönünde. Çünkü onlar da tıpkı Haşdi Şabi güçleri gibi Kürdistan bölgesindeki Peşmerge güçlerinin Sincar ilçesine dönmesinin en güçlü muhalifleri arasında yer alıyor. Aynı zamanda Türkiye karşıtı olmaları ve askeri operasyonlar nedeniyle genel tabloda İran’a daha yakınlar.
Bölgede Haşdi Şabi güçlerine bağlı iki Yezidi grup daha var. Bunlardan biri, Yezidileri bir millet ve halk olarak ele alma amaçlı bir söylem taşıyan Yezidi Ulusal Cephesi. Kürt milliyetçiliğine mensup değiller ve savaşçılarının sayısının beş bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Diğer grup ise, İmam Ali Tugayları’na bağlı Lalaş grubu. Bu iki grup, Kürdistan bölgesine, özellikle de Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) bağlılığı ve siyasi yakınlığı olan Yezidi Peşmerge alayları ile tam bir tezat oluşturuyor.
Silahlı grupların bu iç dağılımı ortasında Türkiye, Kürdistan bölgesi ile Ninova Ovası arasındaki sınırda bulunan Başika bölgesinde etkili bir askeri üsse sahip. Burayı ise askeri ve güvenlik açısından elinde tutarak Musul vilayetindeki siyasi gruplar ve onlara yakın sivil gruplarla bağlar oluşturmak için kullanıyor. Türkiye ayrıca, yetkililerinde kamuoyuna duyurduğu gibi, Sincar bölgesinde sık sık YPŞ unsurlarına karşı hava bombardımanları ve istihbarat saldırıları da gerçekleştiriyor.
Suriye’nin tarafında ise ABD’nin, DEAŞ ile Mücadele Uluslararası Koalisyonu ülkeleri ile birlikte YPŞ ile ideolojik ve örgütsel bağları bulunan Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) yayılımını stratejik olarak kapsayan birçok askeri üs ve merkezi bulunuyor.
Daimi inatçılık
Çeşitli bölgesel ve uluslararası güçler, Sincar’daki güvenlik durumu ve bu durumun özellikle rakip bölgesel taraflar arasında yaratabileceği huzursuzluk ve bölgedeki engebeli dağlık coğrafyayı kontrol etmeleri halinde bölgenin aşırılık yanlısı örgütlerin geri dönüşü için bir yuva haline gelme olasılığı konusundaki endişelerini dile getiriyor. Bu bağlamda burası, uzun vadeli bir güvenlik düğümü haline gelebilir.
Sincar ilçesinin DEAŞ zulmünden kurtarılmasından bu yana Irak’ta arka arkaya dört merkezi hükümet kuruldu. Ancak bu hükümetler, anayasal yükümlülüklere ve 2020 sonbaharında Kürdistan bölgesiyle imzalanan ve Sincar Anlaşması olarak bilinen güvenlik anlaşmasına rağmen bölgeye ilişkin stratejik bir vizyonu hayata geçiremedi.
Anlaşmaya göre bölge ile merkezi hükümet arasında, yargıdaki idari çalışanların ve yerel yetkililerin çoğunun yeniden atanacağı ortak bir komitenin kurulması gerekiyor. Aynı durum, ister Yargı Konseyi’nden ister Irak bakanlıklarının müdürlüklerinden seçilen çeşitli kurumlardaki diğer üst düzey idari pozisyonlar için de geçerli.
“Çeşitli bölgesel ve uluslararası güçler, Sincar’daki güvenlik durumu ve bu durumun özellikle rakip bölgesel taraflar arasında yaratabileceği huzursuzluk ve bölgedeki engebeli dağlık coğrafyayı kontrol etmeleri halinde bölgenin aşırıcı örgütlerin geri dönüşü için bir yuva haline gelme olasılığı konusundaki endişelerini dile getiriyor. Bu bağlamda burası, uzun vadeli bir güvenlik düğümü haline gelebilir.”
Güvenlik açısından karar, Ulusal Güvenlik Servisi ve Irak istihbaratıyla tam koordinasyon içinde, bölgenin tüm alanlarında güvenliği kontrol edecek, yerel nüfustan yalnızca 2 bin 500 kişiden oluşacak bir yerel koruma gücü/ polis teşkilatının kurulmasını öngörüyor.
Ancak anlaşmanın en hassas maddesi, Haşdi Şabi güçlerindeki tüm grupların ve bunların PKK’ya yakın kesimlerinin Sincar ilçesinin tüm bölgelerinden uzaklaştırılmasını öngörüyor. Bu maddeye göre güvenlik dosyasının uygulanması, yerel polis ve güvenlik birimleri aracılığıyla ve Kürdistan bölgesiyle işbirliği yapılarak yalnızca federal güvenlik kurumlarına bırakılmalı. Haşdi Şabi güçlerinin ve terör örgütü PKK’ya yakın grupların ana itiraz kaynağını da bu oluşturuyor.
Çeşitli Irak hükümetlerinin taahhütlerini beyan etmelerine ve -İran hariç- uluslararası ve bölgesel olarak anlaşmanın uygulanmasının gerekliliği yönündeki çağrılara rağmen bu, Sincar ilçesinin yeniden inşasında ve Yezidi mültecilerin dönüşlerinde gecikmeye yol açtı. Sonuç olarak Sincar bölgesi, neredeyse nüfustan yoksun durumda ve hem silahlı grupların yayılması hem de güvenlikle ilgili huzursuzluklar için sıcak bir nokta olmaya aday konumda.
Üç ana parti, Sincar’daki mevcut durumu, güvenliklerini doğrudan etkilemesi nedeniyle kabul etmediklerini açıkça dile getiriyor. Ayrıca bölgeye askeri müdahalede bulunma ihtimalinin olduğunu, bunun gerçekleşmesi durumunda kartların tamamen karışacağını belirtiyor. Türkiye, bu müstahkem bölgeye PKK’lı teröristlerin yerleşmesini kabul etmeyeceğini açıklarken, Suriye’nin kuzeydoğusundan Irak’ın Süleymaniye bölgesine kadar uzanan ve Sincar ilçesinden geçen bir güvenlik hattı oluşturmayı planladığı iddialarını ise reddediyor.
“Çeşitli Irak hükümetlerinin taahhütlerini beyan etmelerine ve -İran hariç- uluslararası ve bölgesel olarak anlaşmanın uygulanmasının gerekliliği yönündeki çağrılara rağmen bu, Sincar ilçesinin yeniden inşasında ve Yezidi mültecilerin dönüşlerinde gecikmeye yol açtı. Sonuç olarak Sincar bölgesi, neredeyse nüfustan yoksun durumda ve hem silahlı grupların yayılması hem de güvenlikle ilgili huzursuzluklar için sıcak bir nokta olmaya hazır.”
Aynı şekilde Kürdistan Bölgesi de Irak hükümetlerinin Sincar Anlaşması’nı uygulamamasından duyduğu endişeyi dile getiriyor. KDP, Sincar’ı tarihi siyasi nüfuzunun bir parçası olarak görüyor ve son seçimlerde bölge halkının oylarının çoğunluğunu alan parti oldu. Bu nedenle Haşdi Şabi güçleri ve PKK’ya yakın grupların kontrolü, stratejik bir bölgenin tamamen dışlanması ve bir tür siyasi ve güvenlik baskısına maruz kalması anlamına geliyor.
ABD de çeşitli uluslararası koalisyon ülkeleriyle birlikte Sincar’daki mevcut durumu bir huzursuzluk kaynağı olarak görüyor. Çünkü Haşdi Şabi grupları, genel olarak İran’ın bölgeye hâkim olma stratejisi çerçevesinde çalışıyor. Dolayısıyla ABD de buna bir çözüm bulmak için yoğun bir çaba sarf ediyor.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrilmiştir.