Malezya Başbakanı Enver’den Şarku’l Avsat’a: Acilen Gazze’deki savaşın durdurulması gerekiyor

KİK-ASEAN zirvesinin, bölgedeki en önemli iki oluşum arasında ekonomik entegrasyonu artırdığını vurguladı

 Malezya Başbakanı Enver İbrahim Şarku’l Avsat’la röportaj verirken (Fotoğraf: Abdulaziz ez-Zuman)
Malezya Başbakanı Enver İbrahim Şarku’l Avsat’la röportaj verirken (Fotoğraf: Abdulaziz ez-Zuman)
TT

Malezya Başbakanı Enver’den Şarku’l Avsat’a: Acilen Gazze’deki savaşın durdurulması gerekiyor

 Malezya Başbakanı Enver İbrahim Şarku’l Avsat’la röportaj verirken (Fotoğraf: Abdulaziz ez-Zuman)
Malezya Başbakanı Enver İbrahim Şarku’l Avsat’la röportaj verirken (Fotoğraf: Abdulaziz ez-Zuman)

Malezya Başbakanı Enver İbrahim, Asya’nın en önemli iki bölgesel bileşeninden biri ile ekonomik iş birliğini geliştirmek amacıyla geçtiğimiz iki gün içinde Riyad’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ve Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) zirvesinin sonuçlarına ilişkin büyük umutlar besliyor.

Enver İbrahim, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, İsrail ordusu ile Filistinli gruplar arasında devam eden savaşı durdurmak için Suudi Arabistan’ın önderliğindeki Arap ve İslam dünyasının rolünün önemini vurguladı ve bu savaşın derhal durdurulması gerektiğini söyledi.

Malezya Başbakanı, Gazze Şeridi’nde ihtiyaç sahiplerine insani yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırmak için İslam ve Arap dünyasının yanı sıra bölgesel ve uluslararası düzeyde de çabaların seferber edilmesi çağrısında bulundu. Ülkesinin Filistin meselesine yönelik tutumunun değişmez olduğunu vurgulayan Başbakan, ABD’nin başını çektiği bazı Batılı ülkelerin Gazze Şeridi’ndeki sivillerin haklarının ihlal edilmesine göz yumup İsrail’i desteklemelerinin ikiyüzlülük olduğunu belirterek bu durumu kınadığını ifade etti.

ascd
Cuma günü KİK ile ASEAN arasındaki Riyad zirvesine katılan Malezya Başbakanı Enver İbrahim (SPA)

İsrail’in yeni bir kriz yaratırken dünyayı kendisini destekleyecek yeni bir saflaşmaya sürüklediği şu günlerde yaşanan olaylarla ilgili olarak İbrahim “Kardeşlerimizle, dostlarımızla, müttefiklerimizle ve komşularımızla olduğu gibi birlikte çok güçlü bir duruş sergiledik. İsrail’in Filistin’de, özellikle de Gazze Şeridi’nde yaptığı katliamlara ve dahası hastanelerde ve halka açık yerlerde masum insanların canlarına kast etmeye devam etme çılgınlığını durdurmak için hep birlikte çalışmamız gerektiğine inanıyoruz. Bu menfur eylemin sona ermesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. İbrahim “Uluslararası toplum barışın sağlanması için elinden geleni yapmalıdır. Burada kastım herkes için barıştır (...) Ancak Gazze şu anda kuşatma altında ve insanlar yaşam mücadelesi veriyor. Su yok, elektrik yok, yiyecek yok, ilaç yok. Gerçekten trajik bir durum” şeklinde sözlerini sürdürdü. Buna ilaveten İbrahim “Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın bu konuda çok net bir duruş sergilediğini açılış konuşmasında duydum. Biz de acil insani yardım ulaştırılması ve bombalamalara, katliamlara, özellikle de Gazze Şeridi’ndeki halka açık yerlerde, hastanelerde ve okullarda kadın ve çocukların yaşadığı trajik koşullara son verilmesi için bu tutumu destekledik” dedi.

Suudi Arabistan liderliğinde Arap ve İslam dünyasının çabaları

Arap dünyasının ve Arap Birliği’nin Gazze’deki savaşa bakış açısıyla ilgili olarak İbrahim, şu ana kadar Suudi Arabistan liderliğinde Arap Barış Girişimi ile ilgili koordineli güvenlik ve iş birliği konferansları düzenlendiğine dikkat çekti. Arap ülkelerinin dışişleri bakanları, özellikle insani yardım ve ateşkes olmak üzere uygulanması gereken net kriterleri vererek uluslararası toplumun savaşın durdurulmasından sorumlu olduğunu vurguladılar.

İbrahim, görüldüğü kadarıyla Batılı ülkelerin, özellikle de ABD’nin, bölgeye barış getirmenin önemini göz ardı ettiğini söyledi. Barış getirmek yerine ülkeleri müdahaleye kışkırttığını ve bunun tehlikeli olduğuna dikkat çekerek “Bu, savaşın diğer ülkelere yayılmasına yol açabilir. Meselenin esas can alıcı noktası da budur. Uluslararası toplumun bunu ne pahasına olursa olsun durdurması gerek. Bunu durdurmanın tek yolu da ateşkesin sağlanması ve insani yardımların ulaştırılmasından geçmektedir” dedi.

Zirvenin meyveler

Riyad’ın ev sahipliğinde düzenlenen ASEAN-KİK Zirvesi’ne katılımı ve zirve gündemindeki konulara ilişkin İbrahim şunları söyledi:

Bu ilgi çekici bir olay. Çünkü ekonomik açıdan en canlı iki bölgesel grup işin içinde var; KİK ve ASEAN. Yeni şekliyle bu ekonomik miladı araştırdık. Uzun zaman ticari yatırımları teşvik etmek için birlikte çalıştık. Öyle ki, Veliaht Prens Muhammed bin Selman bu zirveye ev sahipliği yapmayı kabul etti (...) Bunun son derece tarihi bir toplantı olduğuna inanıyorum. Tabii toplantı, bu iki bölgesel oluşumdaki ülkelerin yeşil enerji sektörü ve yeni teknoloji gibi çeşitli alanlarda nasıl iş birliği yapabileceğine odaklanıyor.

Suudi Arabistan ile ortaklığın ufku

Suudi Arabistan-Malezya ilişkileri ve iki ülke arasındaki iş birliği alanlarının geleceği ve ufku konusunda İbrahim “Suudi Arabistan Krallığı ve Malezya’nın tarih boyunca uzun yıllara dayanan kadim ve yakın bir dostluğu vardır. Öyle ki, İslam Konferansı Örgütü’nü kurduğumuzda o dönemde Kral Faysal, eski Malezya Başbakanı’ndan bu büyük İslami oluşumun ilk Genel Sekreteri olmasını istemişti. Bu da Krallığa büyük bir güven duymamızı sağladı” dedi. İbrahim “Tabiki Krallık, şu anda Kral Selman bin Abdulaziz ve Suudi Arabistan Başbakanı Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın liderliğinde kalkınma yatırımları basamaklarını şaşırtıcı bir şekilde yukarılara çekti. Dolayısıyla bildiğiniz gibi Malezya’nın ikili iş birliğini sürdürmeye ihtiyacı var” ifadelerini kullandı. Yorumlarının devamında İbrahim, “Uzun vadeli ticari ve yatırım ilişkileri yürüttük ve yürütmeye de devam ediyoruz. Ancak Krallık’ın bu arzusunu geniş çaplı bir şekilde ifade ettiğine katılıyorum. Tabi şimdi daha fazla iş birliği yapabileceğimiz alanları öğrenmek ve kültür dışı ticari yatırımları ilerletmek için Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüşme fırsatım oldu” şeklinde sözlerini sürdürdü. İbrahim “Sonuç olarak ikili ilişkilerin ve iş birliğinin çok ama çok iyi bir şekilde geliştirilmesine yönelik geniş bir alan oluştu. Şirketlerimizin çoğu şu anda burada, Riyad’da, NEOM’da ve farklı alanlardaki bazı büyük projelere katılmaktadır. İkimizin, yani Prens Muhammed bin Selman ile birlikte getirdiğimiz bu yeni odak noktasıyla bu tür iş birliğini daha da artırabileceğimizi düşünüyorum” dedi. İbrahim şöyle devam etti:

Geleceğe süreklilik içinde bakıyoruz ve Malezya’da elbette çok önemli ve çok aktif yeni ortaklıklara imza atmayı kolluyoruz. Bu konuda araştırmalar yapıyoruz ve bunu Suudi Arabistan ile paylaşıyoruz. Bununla birlikte, Aramco gibi büyük şirketleri de kapsayacak şekilde genişlemeye ilgi var. Suudi Arabistan’ın en önemli güçlerinden biri olan yeşil teknoloji konusunun yanı sıra Malezya’nın gerekli uzmanlığı sağlayabileceği alanlara da dikkat kesiliyoruz.

Malezya ve yakın reform

Ülkesindeki iç durumlara ilişkin bir soruya Malezya Başbakanı şöyle yanıt verdi:

Ülkemiz birden fazla etnik ve din yapısına sahip bir ülke. Bu nedenle ulusal felsefemiz tüm bunları dikkate alan bir yurttaşlık anlayışını teşvik etmektedir. Bu da ekonomik olarak çalışmaları yukarıya doğru taşıyacağımız anlamına geliyor. Yatırımların çekilmesi için çalışacağız. Eğitim, araştırma ve Suudilerin nispeten iyi yaptığını düşündüğüm yapay zeka da dahil olmak üzere yeni teknolojilere odaklanacağız. Aynı zamanda insani etik ve değerler meselesine de dikkat kesileceğiz.

Başbakan sözlerinin devamında “Bu zorlu mücadeleye cesur bir şekilde karşılık verdiğimizi düşünüyorum. Bağımsızlıktan 60 yıldan fazla bir süre sonra Malezyalıların yalnızca yeni, canlı ve hoşgörülü bir ulus olarak değil, aynı zamanda tüm etnik topluluklar arasında birlikte çalışmayı teşvik edecek birlik ruhuna sahip güçlü bir ulus olarak olgunlaşma vazifeleri olduğunu savunuyorum” dedi. İbrahim reform planının sonuçlarını açıklayarak “10 aydır iktidardayız. Ancak tabiki bir sistemimiz vardı ve bu eleştirilecek kadar kötü değildi. Bununla birlikte ülkede kalkınma yönünde bazı büyüme işaretleri gördük. Dolayısıyla yapmamız gereken, bu neslin karşısındaki mücadeleyi ilerletmek, yani yeteneklerimizi geliştirmeye çalışmaktır. Bu yüzden şimdilik en azından güçlü ve istikrarlı bir hükümete ve birleşik bir ülkeye sahip olduğumuzu düşünüyorum. Açık politikalarımız, bir ekonomi politikamız ve esaslı bir endüstriyel planımız var. Aynı zamanda enerji geçişi ülkenin ve yatırımcıların öncelikleri belirleme yolları konusunda karar vermesine de yardımcı olacaktır” dedi.

Rusya-Ukrayna savaşı: Çifte standart

Rusya savaşı konusunda İbrahim “Ukrayna ile Rusya’nın uzun bir süredir kesintisiz bir savaş halinde olduğu doğru. Çözüm bir kez daha barışta yatıyor; önce ateşkes, sonra müzakere. Ancak ilginçtir ki, Ukrayna ve Rusya’dan bahsettiğiniz anda bu çelişkiyi görebiliyorsunuz (...) Mesela Batılılara ‘Neden Ruslara karşı savaşıyorsunuz?’ diye sorduğunuzda ‘Rusların Ukrayna’daki sözde Rus topraklarına girmiş olmaları’ cevabını verirler. Bu yüzden hukuka aykırı olsa da buna karşı çıkılması gerekiyor. Bu bir insanlık suçudur ancak bu durum şu soruyu gündeme getirmektedir: İsrail’in Filistin topraklarına girme hakkı neden var? Neden iki yasa grubuna çifte standartlı bir yaklaşımınız var?” diye sordu.

Sudan’daki kriz üzücü

Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında yaşanan savaşın yol açtığı krize ilişkin İbrahim, “Sudan, kadim bir tarihe, köklü bir medeniyete ve kültüre sahip bir ülke olup, eğitim açısından da büyük bir geleneğe sahiptir. Deneyimlerimden öğrendiğim en güzel şeylerden biri böyle bir gerçekliğin nasıl yaratılacağıdır. Sudan’da entelektüel ve bilimsel farkındalık düzeyi göze çarpıyor. Dolayısıyla bu ülkenin bu kadar uzun süren bir çatışmaya tanık olması talihsiz bir durumdur. Sudan liderlerinin mevcut büyük siyasi ve ekonomik sıkıntılara karşı çözümler bulmak için çalışmasını umuyorum” dedi.



Trump'ın fiyat söylemlerine Cumhuriyetçiler de inanmıyor

Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)
Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)
TT

Trump'ın fiyat söylemlerine Cumhuriyetçiler de inanmıyor

Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)
Amerikalılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın fiyatlar hakkında gerçeklerle uyuşmayan daha parlak bir tablo çizdiğini söylüyor (AFP)

Hafta sonu yayımlanan iki yeni anket, Amerikalıların tatil sezonuna girerken hayat pahalılığı konusunda hâlâ ciddi sıkıntı içinde olduğunu ve ABD Başkanı Donald Trump'ın bu konuda yeterli çaba göstermediğini düşündüğünü ortaya koydu.

CBS News/YouGov'un yaptığı ankete göre, Amerikalıların yüzde 60'ı, Trump'ın fiyatları ve enflasyonu olduğundan daha iyi gösterdiğine inanıyor. Buna karşılık, yüzde 27'si Trump'ın enflasyonu ve günlük tüketim mallarının maliyetlerini olduğu gibi, yüzde 13'ü ise enflasyon ve fiyatlar hakkındaki haberleri olduğundan daha kötü gösterdiğini söylüyor.

Ancak ankete katılan 10 Cumhuriyetçiden 4'ü, başkanın alım gücünü olduğundan daha iyi gösterdiğini söylüyor. Ayrıca Cumhuriyetçilerin yüzde 25'i Trump'ın enflasyonla başa çıkma biçimini onaylamıyor ve yüzde 29'u fiyatların arttığını söylüyor.

Ayrıca Cumhuriyetçilerin yüzde 32'si Trump yönetiminin politikalarının gıda ve market alışverişi için ödedikleri fiyatları artırdığını söylüyor. Aynı oranda Cumhuriyetçiyse bu politikaların gıda ve market alışverişi fiyatlarını düşürdüğünü söylüyor.

Ağırlıklı olarak alım gücü ve hayat pahalılığından bahseden Demokratlar, bu ay Kaliforniya'dan Georgia'ya, New Jersey ve Virginia'ya kadar ülke genelinde seçimleri silip süpürdü.

Bu mesaj, özellikle 2024'te Trump'a oy veren Latin kökenli seçmenler de dahil beyaz olmayan seçmenler arasında yankı buldu. Anket, Hispaniklerin yüzde 70'inin Trump'ın politikalarının gıda ve market fiyatlarının artmasına neden olduğunu, yüzde 68'inin mal ve hizmet fiyatlarının arttığını ve yüzde 60'ının Trump'ın fiyatları ve enflasyonu olduğundan daha iyi gösterdiğini söylediğini ortaya koydu.

ABD Başkanı alım gücünü tekrar tekrar "yeni bir kelime" ve "Demokratların bir kandırmacası" diye niteliyor. Ancak cuma günü, çoğunlukla kira maliyetlerine odaklanan ve otobüsleri ücretsiz, çocuk bakımınıysa evrensel hale getirme sözü veren, bu ay belediye başkanlığında diğer Demokratları geride bırakarak New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani'yi Oval Ofis'te ağırladı.

Birdenbire anlayış gösteren Trump, Mamdani'nin yanında, "İlginç bir sohbet ettik ve fikirlerinden bazıları gerçekten de benim fikirlerimle aynı" dedi.

G
New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani, 2025'te kendisine ve 2024'te ABD Başkanı Donald Trump'a oy veren birçok kişinin enflasyon ve hayat pahalığını dile getirdiğini söyledi (AP)

Politico tarafından yapılan bir başka anket, en çok hangi maliyetlerin Amerikalıların endişelendirdiğini ortaya koydu. Anket, Amerikalıların yüzde 45'inin karşılanması en zor yaşam maliyetinin market alışverişi olduğunu, yüzde 38'inin konut, yüzde 34'ünün sağlık hizmetleri ve yüzde 31'inin de elektrik faturaları olduğunu gösterdi.

Mamdani, görüşmeleri sırasında Trump'la birlikte hayat pahalılığına odaklanarak kendi seçimlerini kazandıklarını söyledi.

Mamdani, "Başkan'a, kampanyamızın odağının büyük ölçüde yaşam maliyeti krizi olduğunu ve başkana oy veren New Yorklulara sorduğumuzda, New York'ta oylarında bir artış gördüğümüzde, aynı konuya geri döndüklerini söyledim: Yaşam maliyeti, yaşam maliyeti, yaşam maliyeti" dedi. Buna karşılık Trump, New York'un enerji şirketi Con Edison'ın fiyatları düşürmesini sağlamaktan bahsetti.

Ancak yaşam maliyeti sadece sol görüşlü Demokratlara kazandırmadı. New Jersey'de ılımlı görüşlü Mikie Sherrill, elektrik zamlarının dondurulması çağrısında bulunarak valilik yarışını kazandı.

Independent Türkçe


Rusya, ABD’yle Meksika’nın arasını açmak istiyor

Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)
Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)
TT

Rusya, ABD’yle Meksika’nın arasını açmak istiyor

Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)
Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'da Kremlin propagandası yaptığı ileri sürülüyor (AFP)

Rusya, ABD'yle arasını bozmak istediği Meksika'daki dezenformasyon çalışmalarını yoğunlaştırdı.

New York Times'ın (NYT) haberinde, Rusya'nın Latin Amerika'daki dezenformasyon faaliyetlerini son iki yılda artırdığı belirtiliyor. Moskova yönetiminin ABD'yle bölgedeki müttefikleri arasında anlaşmazlık yaratmayı hedeflediği savunuluyor. 

Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla NYT'ye konuşan kaynaklar, dezenformasyon kampanyasının Sputnik ve RT gibi Kremlin'e ait medya kuruluşları tarafından yürütüldüğünü ileri sürüyor. Özellikle ABD'nin en büyük ticaret ortağı olan Meksika'nın hedef alındığı aktarılıyor. 

NYT'nin incelediği "Meksika: RT'nin İstilası" başlıklı iç yazışmada, Meksika'nın başkenti Meksiko'daki Amerikan diplomatların, RT'nin ülkedeki "ani ve hızlı genişlemesi" hakkında uyarılarda bulunduğu görülüyor. 

Nisan 2024 tarihli yazışmada şu ifadelere yer veriliyor: 

RT'nin Meksika'daki agresif yatırımı, güvenilirliğini artırma ve ABD'yi zayıflatma stratejisi, halkın mevcut algısını değiştirme tehdidi yaratıyor. Meksika misyonunun, RT'nin iyi finanse edilen çabalarına karşı koymak için daha fazla kaynağa ihtiyacı var.

Meksiko'daki ABD Büyükelçiliği'nden gönderilen mesajda, RT en Español'un X'te çevrimiçi izlenme sayısının 2022'de 191 binden bir yıl sonra 715 milyona fırladığı aktarılıyor. 

Rus devletine ait RT'nin Latin Amerika'daki varlığını artırdığı, potansiyel izleyici sayısının 670 milyona ulaştığı belirtiliyor.

RT'nin Meksika'da bu kadar yaygınlaşmasında, eski Devlet Başkanı López Obrador döneminde görev yapan ve Rusya yanlısı olmakla eleştirilen bazı yetkililerin etkili olduğu savunuluyor. Obrador'un devlet başkanlığı geçen yıl ekimde sonlanmış, yerine seçimleri kazanan Claudia Sheinbaum gelmişti. Sheinbaum da Obrador'un kurduğu iktidardaki Ulusal Yenilenme Hareketi (Morena) partisinden.

NYT, Obrador veya Morena yetkililerinin yorum taleplerine yanıt vermediğini aktarıyor.  

Meksiko'daki Rus Büyükelçiliği ise iddiaları reddederek Sputnik ve RT'yi Amerikan medyasına tarafsız alternatifler diye niteledi. 

Bazı uzmanlar Donald Trump yönetiminin dezenformasyona karşı mücadele de geride kaldığını söylüyor. Washington merkezli düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu'ndan Bret Schafer şu değerlendirmeyi yapıyor: 

ABD küresel bilgi alanından çekiliyor ve yerine Rusya giriyor. Rusya'nın ABD'nin kendi arka bahçesinde ABD'ye karşı harekete geçmesi bir bakıma Soğuk Savaş anlayışının bir ürünü. Ruslar nüfuz artırmak için Latin Amerika'yı uzun zamandır bir öncelik olarak görüyor.

2022'de başlayan Ukrayna savaşının ardından ABD, Kanada, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği, RT'yi ve kuruluşun üst düzey isimlerini yaptırım listesine almıştı.

Independent Türkçe, New York Times, BBC


Adolf Hitler'in Afrika'daki seçimi kazanması bekleniyor

Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda)  ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)
Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda) ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)
TT

Adolf Hitler'in Afrika'daki seçimi kazanması bekleniyor

Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda)  ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)
Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler (sağda) ve Namibyalı politikacı Adolf Hitler Onona (Solda) (Arşiv - AFP - Oshana Bölge Konseyi)

Afrika'nın güneyindeki Namibya'da seçim heyecanı yaşanıyor.

Çarşamba yapılacak oylamada kazanması beklenenlerden biri de Adolf Hitler Uunona.

59 yaşındaki siyasetçinin 2004, 2015 ve 2020'deki seçimlerden sonra olduğu gibi, bir kere daha Oshana Bölgesi'ndeki Ompundja'nın yerel meclisine girmeye hak kazanacağı öngörülüyor.

Güneybatı Afrika Halk Örgütü (SWAPO) üyesi, son seçimlerde oyların yüzde 85'ini almıştı. 

SWAPO, Namibya'nın 1990'da Güney Afrika'dan bağımsızlığını kazanmasından beri iktidar partisi konumunda. Sol görüşlere yakın parti, geçmişte sömürge yönetimine karşı mücadelesiyle dikkat çekmişti.

Uunona, 5 yıl önce Alman gazetesi Bild'e verdiği röportajda "Babam, Adolf Hitler'in hangi değerleri sembolize ettiğini bilmiyordu. Çocukken adım bana da çok normal geliyordu. Bu adamın tüm dünyayı fethetmeye çalıştığını büyüyünce anladım. Benim bu tür şeylerin hiçbiriyle işim yok" demişti. 

Arkadaşlarının kendisine Hitler demeden Adolf diye seslendiğini söyleyen Uunona, adını değiştirmeyeceğini belirtmişti:

Tüm resmi belgelerde bu şekilde yazıyor. Artık bunun için çok geç.

Uunona, ülkesinin The Namibian gazetesine verdiği röportajda da "Ben Hitler gibi değilim" ifadesini kullanmıştı.

2020'de Uunona'nın memleketinde görülen ve arka camında “Adolf Hitler” yazısı ve gamalı haç simgesi yer alan bir otomobil dikkat çekmişti.

Ancak Uunona bu aracın kendisiyle hiçbir ilgisi olmadığını ifade etmişti. 

1884 - 1915'te Alman sömürge yönetimi altında kalan Namibya’da Alman kökenli isimler bugün de yaygın olarak kullanılıyor.

1904 - 1908'de ülkedeki Ovaherero ve Nama halklarına yönelik bir soykırım kampanyası yürüten Alman İmparatorluğu, 70 bine yakın kişiyi öldürmüştü. 

Koloni dönemi sonrasında da Alman nüfuzu sürerken II. Dünya Savaşı'nın ardından bazı Naziler, Namibya'ya kaçmıştı.

1976'da New York Times'ta yayımlanan bir haber, Alman kökenli Namibyalıların birbirlerini hâlâ "Heil Hitler" diye selamladığını bildirmişti. 

Almanya'nın Afrika'da gerçekleştirdiği bu soykırımı resmen tanıması 2021'i buldu. Namibya liderleri hâlâ istedikleri tazminatı alamadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Post