ABD'de 5 ülkenin istihbarat başkanları Çin'in teknoloji casusluğuna karşı bir araya geldi

ABD'de FBI Direktörü Christopher Wray ile California'da bir araya gelen İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelenda istihbarat birimlerinin başkanları, Çin'in yürüttüğü teknolojik casusluğu "çağın en büyük tehditlerden biri" olarak niteledi

(AA)
(AA)
TT

ABD'de 5 ülkenin istihbarat başkanları Çin'in teknoloji casusluğuna karşı bir araya geldi

(AA)
(AA)

California'nın Silikon Vadisi Palo Alto'da buluşan, "Beş Göz" olarak bilinen ittifakı oluşturan istihbarat başkanları, CBS'in 60 Dakika programında konuştu.

FBI Direktörü Wray, Çin Halk Cumhuriyeti'nin bu neslin, bu çağın belirleyici tehdidini temsil ettiğini belirterek "Fikirlerimize, yeniliklerimize, ekonomik güvenliğimize ve nihayetinde ulusal güvenliğimize bundan daha geniş, daha kapsamlı bir tehdit oluşturan başka bir ülke yok." ifadelerini kullandı.

Çin hükümetinin doğrudan veya dolaylı olarak ABD genelinde fikri mülkiyet haklarını, ticari sırları ve kişisel verileri çalma çabalarına tanık olduklarını aktaran Wray, "Fortune 100 şirketlerinden, daha küçük girişimlere kadar her şeyden, tarımdan, biyoteknolojiden, sağlık hizmetlerinden, robot biliminden, havacılıktan, akademik araştırmalardan bahsediyoruz. Çin hükümetinin bilgi çalma çabalarıyla ilgili ABD'de yaklaşık 2 bin aktif soruşturmamız var." dedi.

Wray, Çin'in diğer büyük ulusların toplamından daha büyük "hack" programına sahip olduğunu savunarak "Bu birçok açıdan yaşam tarzımıza yönelik bir tehdittir. Bu, Amerikalıların işleri, aileleri, Amerikalıların geçim kaynakları ve hırsızlıktan doğrudan etkilenen 5 ülkemizin her biri için aynı şey anlamına geliyor." şeklinde konuştu.

Çin'in teknoloji casusluğuna karşı ortak mücadele için 5 ülke istihbarat başkanlarının bir araya geldiğini ve Silikon Vadisi'nde dev teknoloji şirketlerinin liderleriyle görüştüklerini belirten Wray, "Hepimiz bu toplantıya inovasyonlarımızı ve fikri mülkiyetimizi nasıl daha iyi koruyabileceğimizi bulmak amacıyla geldik." ifadesini kullandı.

Çin'in casusluğu "gelecek vadeden, yeni kurulan şirketlerle ilgili"

İngiltere iç istihbarat servisi MI5'in Başkanı Ken McCallum da Çin'in casusluğunun sadece hükümet ya da askeri sırlarla ilgili olmadığına dikkat çekerek "Konu sadece kritik altyapıyla ilgili değil, üniversitelerimizdeki akademik araştırmalarla ilgili, gelecek vadeden yeni kurulan şirketlerle ilgili." dedi.

McCallum, teknoloji hırsızlığının çok değişik şekillerde gerçekleştiğine işaret ederek Çin'in İngiltere'de güvenlik iznine sahip olan veya teknolojinin ilginç alanlarında çalışanlara gizli yollardan ulaşmak için profesyonel ağ sitelerini kullandığını gördüklerini, bunun 20 binden fazla örneği olduğunu söyledi.

"Bu çaptaki hırsızlık insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir olaydır"

Kanada Güvenlik İstihbaratı Servisi Direktörü David Vigneault de Çin Halk Cumhuriyeti’nin, başka ülkelerde arazi ve şirket satın alınması gibi yolları da kullandığına işaret ederek Kanada'da casusluk amacıyla yapıldığını düşündükleri, Çin'in ülkedeki hassas, stratejik varlıklarına yakın yerleri ele geçirme girişimlerini engelledikleri bilgisini paylaştı.

Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı Başkanı Mike Burgess de bütün ülkelerin “stratejik avantaj” için casusluk yaptığına işaret ederek "Ancak burada bahsettiğimiz davranış geleneksel casusluğun çok ötesine geçiyor. Bu çaptaki hırsızlık insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir olaydır." diye konuştu.

Yeni Zelanda Ulusal Güvenlik Ajansı Başkanı Andrew Hampton, Çin'in teknolojik casusluğuna karşı birlikte mücadele etmeleri gerektiğini belirterek "Beş Göz"ün ortaklığının en güçlü yönlerinden birinin bu konuda temel değerleri paylaşmak olduğunu kaydetti.



Fransa'nın Riyad Büyükelçisi Şarku’l Avsat’a konuştu: İsrail ve İran arasında askeri müdahale çözüm değil

Fransa'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi (Şarku’l Avsat)
Fransa'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi (Şarku’l Avsat)
TT

Fransa'nın Riyad Büyükelçisi Şarku’l Avsat’a konuştu: İsrail ve İran arasında askeri müdahale çözüm değil

Fransa'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi (Şarku’l Avsat)
Fransa'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi (Şarku’l Avsat)

Fransa'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi Patrick Maisonnave, Fransa'nın askeri müdahalenin İran'ın nükleer programı sorununu çözeceğine inanmadığını belirtti. Büyükelçi, “Bunun etkisiz olduğunu düşünüyoruz. Askeri müdahale, İran'ın nükleer bilgisini tamamen ortadan kaldıramaz ya da gömülü veya konuşlandırılmış nükleer tesislerin tamamen yok edilmesini garanti edemez” dedi.

Şarku’l Avsat’ın sorularını yanıtlayan Büyükelçi, İran rejimini dışarıdan değiştirmeye çalışmanın tehlikesine dikkat çekerek, bunun terör tehdidi ve göç krizlerinin yanı sıra devletin çöküşü, iç savaş, istikrarsızlık ve bölgesel çatışmalar gibi ciddi sonuçlar doğuracağına inandığını, bu durumun Körfez bölgesinin güvenlik ve istikrarını etkileyeceğini ve etkisinin Avrupa'ya kadar uzanacağını söyledi.

Büyükelçi Maisonnave, “Askeri müdahale, kabiliyetlerin ve malzemelerin dağılmasına ve dolayısıyla nükleer silahların yayılması riskine yol açabilir. Suudi Arabistan ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üye ülkeleri arasındaki ortaklarımızın da bildiği gibi bu durum, Körfez suları da dâhil olmak üzere her türlü radyolojik riski beraberinde getirir. Askeri müdahale ayrıca, bölgesel istikrar ve bölgedeki ortak ve müttefiklerimizin güvenliği, özellikle de Hürmüz Boğazı bölgesi, ABD üslerine ve enerji altyapısına yönelik saldırılar açısından büyük riskler teşkil etmektedir” ifadelerini kullandı.

Maisonnave sözlerini şöyle sürdürdü: “Diplomatik bir çözümün en uygun çözüm olduğuna inanıyorum. Bunun zenginleştirme kapasitesi gibi kritik teknik konularda, uluslararası destekle doğrulanabilir ve kalıcı bir anlaşmaya varma imkânı sunduğuna inanıyoruz. Aynı zamanda askeri gerilimle bağlantılı olan yayılma, radyolojik riskler ve bölgesel istikrarsızlık gibi ciddi riskleri de önler.”

Fransız büyükelçi, diplomatik bir çözümün güçlü bir doğrulama mekanizmasına sahip bir anlaşmayla sonuçlanması gerektiğini vurguladı. Bu anlaşma, ilk olarak ‘zenginleştirme kapasitesinin’ teknik yönleriyle, ikinci olarak sürdürülebilirlikle ve üçüncü olarak da tam uluslararası destek ve doğrulanabilirlikle, özellikle de Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) önceden haber vermeksizin istediği zaman tesisleri denetleyebilmesiyle ilgili güçlü unsurlar içermelidir.

Maisonnave, “Bu seçenek krizden çıkmanın en iyi yoludur. Fransa'nın geçmişte seçtiği ve bizim de kalıcı ve barışçıl bir çözüm için en iyi yol olarak gördüğümüz yol budur” şeklinde konuştu.

Maisonnave aynı zamanda İran'ın nükleer programının, bölgesel istikrar üzerindeki potansiyel yansımaları göz önüne alındığında, Fransa ve Avrupa'nın yanı sıra KİK bölgesinin güvenlik çıkarları için de ciddi bir tehdit oluşturduğuna inanıyor. Maisonnave'ye göre bu endişe, UAEA’nın yıllardır programın barışçıl niteliğini tam olarak garanti edememesi nedeniyle daha da artmakta. Fransa ve diğer Avrupa ülkeleri, İran'ın nükleer programının tamamen sivil amaçlar için tasarlanmamış olmasından büyük endişe duyuyor.