Gazze’deki savaşa karşı ekonomik tepkiler

Çatışma senaryolarına göre yansımalar ve maliyetler, genişler veya daralır.

Sebastien Thibault
Sebastien Thibault
TT

Gazze’deki savaşa karşı ekonomik tepkiler

Sebastien Thibault
Sebastien Thibault

Karen Yang

İsrail ve Gazze’de devam eden savaşın öncesinde, çatışmanın insani maliyeti çok büyük ve giderek artıyor. Ancak şiddet ve ölümün ötesinde ciddi ve geri dönüşü olmayan ekonomik yansımalar da var.

Makroekonomik açıdan bakıldığında, düşük büyüme oranları ve kalıcı enflasyonist baskıların bir araya gelmesiyle küresel ekonomi durgunluğa doğru gidiyor. Özellikle gıda ve yakıt alanlarında, borçlanma maliyetleri artıyor ve yüksek borçlu ekonomilerin birçoğu kamu maliyesinde iyileşme fırsatından yoksun kalıyor. Yenilenebilir enerjideki rekabetçi sanayi politikaları, gelişmekte olan dünyanın karbon emisyonlarını ortadan kaldırmaya yönelik teşviklerini azaltabilir. Petrol piyasalarında, çatışmalara tepki olarak ve savaşın bölgede yayılması durumunda güvenlik maliyetlerine ilişkin endişeler nedeniyle fiyatlar artıyor.

Ayrıca İran’ın açık bir tehdidi ve diğer OPEC üyelerinden İsrail’e petrol ihracatını yasaklama talebi de mevcut. Elbette İsrail İran’dan petrol almıyor, ancak ithal ediyor. Tehdit daha çok 1973 ambargosunu çevreleyen siyasi atmosferi ve petrolün küresel pazarlarda silah olarak kullanılması korkusunu hatırlatıyor. Daha genel anlamda, yaptırımlar ve tavan fiyat mekanizmaları nedeniyle İran ve Rusya’dan yapılan petrol satışlarındaki fiyat farklılıkları, diğer OPEC üyeleri için başa çıkılması gereken bir yük olmaya devam ediyor. Bununla birlikte petrol üreticisi Suudi Arabistan, fiyatları dengelemek amacıyla kendi üretim kesintilerini sürdürüyor. Ayrıca Gazze’deki Baptist Hastanesi’nin bombalanmasının ardından petrol vadeli işlemleri varil başına yüzde 3 artışla 93 dolara yükseldi.

“Suudi Arabistan, bu yıl aktif ve başarılı bir şekilde yatırımcıları çekiyor ve Kamu Yatırım Fonu’ndan yeni tahvil ve sukuk ihraç etme planlarını duyurdu. Bu yeni tahvil arzı, yatırımcı duyarlılığının bir göstergesi ve piyasaların savaşın etkilerine ilişkin görüşünün bir okuması olacak.”

Enerji piyasaları, bölgesel bir çatışmanın şiddetlenmesine karşı ekonomik tepkinin ilk alanını temsil ederken, dikkate alınması gereken uzun vadeli riskler de var. Birçok düşük gelirli ekonomide sermayeye erişim azalırken, borçlanma maliyetleri arttıkça ve yatırımcılar zaten zayıf olan küresel beklentilerden ve bölgesel deflasyondan korkarak gelişmekte olan piyasalardan uzaklaşıyor. Ortadoğu’da çoğu devlet tahvili şeklinde olan mevcut borçlar, ticari değerlerinin düşmesiyle şimdiden darbe alıyor.

Ortadoğu’daki devlet tahvillerinin savaşın başlamasından sonra en kötü performans gösteren küresel tahviller arasında yer aldığı belirtiliyor. Vadesi 2043 olan Dubai tahvilleri dolar başına 3 sent düşerek son 11 ayın en düşük değerine ulaştı. Suudi ve Bahreyn tahvil fiyatları da düştü.

İyi ila mükemmel kredi notlarına sahip bölgesel hükümetler için durum böyleyse, daha zayıf notlara sahip hükümetlerin mevcut tahvillerinde de azalmalar görülecektir. Nihayetinde yatırımcıları yeni borç almaya çekmek, daha pahalı ve belki de daha zor olacaktır.

Sebastien Thibault
Sebastien Thibault

Suudi Arabistan Krallığı, bu yıl aktif ve başarılı bir şekilde yatırımcıları çekiyor ve Kamu Yatırım Fonu’ndan yeni tahvil veya sukuk ihraç etme planlarını duyurdu. Bu yeni tahvil teklifi, yatırımcı duyarlılığının bir göstergesi ve İsrail ile Gazze arasında devam eden savaş nedeniyle Körfez ülkelerinden kaynaklanması muhtemel dolaylı etkilere ilişkin görüşünün bir okuması olacak.

Geçen yıl Suudi Kamu Yatırım Fonu, Kasım 2022’de 17 milyar dolar tutarında kredi alarak uluslararası finans piyasalarından rahatlıkla borçlanabilmişti. Fon ayrıca, Suudi Aramco’dan 80 milyar dolarlık hisse devriyle sermaye artışından da yararlandı.

Ekonomik etkiye ilişkin başka bir işaret ise, gelişmekte olan piyasalara dayalı hisse senetlerine yönelik endeks fonlarında, yani bölgesel borsalarda işlem gören ve aynı zamanda Morgan Stanley Capital International (MSCI) endeksi gibi önemli endekslerde yer alan şirketlerin hisselerinde görülmektedir. Bu endekste yer alan gelişmekte olan piyasa şirketlerinin payları, Ortadoğu’daki gerilim ve çatışmaların devam etme ihtimali nedeniyle yaklaşık yüzde 1 oranında düştü. İsrail ile Gazze arasındaki çatışmayla doğrudan bağlantılı bölgesel daralma nedeniyle küresel bir daralmaya dair kanıt elde etmek zor.

Bloomberg’deki ekonomistler, İsrail ile Gazze arasındaki savaşın küresel GSYİH üzerindeki etkisini ölçmek için yakın zamanda artan olasılıklı üç senaryo (savaşın Gazze ve İsrail ile sınırlı olması, bölgesel bir vekalet savaşı ve İran ile İsrail arasında doğrudan bir çatışma) için modeller geliştirdiler.

Çatışmanın küresel boyuta ulaşmasıyla ilgili henüz model geliştirmedikleri dördüncü bir senaryo da olabilir. Tüm senaryolarda enflasyon küresel düzeyde yüksek, büyüme ise ılımlı seyrederken, İsrail ile İran arasındaki doğrudan bir savaş ise küresel enflasyonu 2024’te yüzde 7’ye çıkaracak.

Fotoğraf Altı: İsrail saldırıları, Gazze’de ağır bir yıkıma yol açtı. (AP)
 İsrail saldırıları, Gazze’de ağır bir yıkıma yol açtı. (AP)

Ayrıca Bloomberg modelleri, doğrudan çatışma senaryosunda 2024 yılı küresel büyüme oranının yüzde 1,7 civarına ulaşacağını tahmin ediyor. Bu oran olumlu olsa da hâlâ küresel bir durgunluğa ve 1982’den bu yana en düşük küresel büyüme oranına işaret ediyor.

“Borçların yeniden yapılandırılması ve hafifletilmesine yönelik küresel diplomatik çabalar, ‘çok taraflı kalkınma bankaları, borç veren olarak Çin ve geri ödemeleri azaltmaya istekli olabilecek Batılı hükümetler ve finans kurumları arasındaki koordinasyon eksikliği’ nedeniyle sekteye uğrayacak.”

Çatışmanın genişliğine ilişkin bu nokta zaten açık bir ekonomik farklılığa ulaşıyor. Avrupa ve ABD, Çin’den kaynaklanan riskleri ortadan kaldırıyor, ancak Çin ve gelişen piyasalara bakışı, hem siyasi hem de ekonomik ilişkilere göre değişiyor. Putin’in Bir Kuşak, Bir Yol ile ilgili küresel konferansa katılımı, bağlantıyı sağlayan ‘Kuzey- Güney koridoru’ olarak tanımladığı yeni bir çabayı temsil ediyor. Coğrafi düzeyde Kuzey Asya’daki Rus kara bloğunu Çin’deki Güney Asya bloğuna bağlamak, stratejik bir meseleyi temsil ediyor. Ancak iki ülke arasındaki ortaklık çabalarındaki siyasi atmosfer çok daha geniş.

Aslında düşük büyüme ve hatta durgunluk senaryoları ve yüksek borçlanma maliyetleriyle birleşen bu farklılık etkisi, sürmekte olan iki önemli küresel diplomatik çabanın çıkmaza girmesine yol açıyor. Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığına göre bu çabaların ilki, COP28’deki iklim müzakereleriyle ilgili. Öyle ki yükselen piyasa ekonomilerinin (özellikle petrol ve gaz üreten ülkeler ile yerli kömür kaynaklarına sahip ülkeler) enerji taleplerini, enerji sektörünün karbondan arındırılmasına yönelik genel çağrılarla karşılamak giderek zorlaşıyor. Enerji karışımında büyük değişiklikler yapmak için yeni enerji finansmanı veya mali fazlalık olmayacak. İkincisi; Borçların yeniden yapılandırılması ve hafifletilmesine yönelik küresel diplomatik çabalar, ‘çok taraflı kalkınma bankaları, borç veren olarak Çin ve geri ödemeleri azaltmaya istekli olabilecek Batılı hükümetler ve finans kurumları arasındaki koordinasyon eksikliği’ nedeniyle sekteye uğrayacak.

İklim ve borçların yeniden yapılandırılmasına ilişkin bu sorunlar elbette Gazze ile İsrail arasındaki çatışmadan kaynaklanmıyor. Ancak çatışmalar küresel anlaşmaları ve iş birliğini zorlaştırıyor ve enerji piyasalarındaki risklerin artması senaryosu bölgesel barış ve istikrarla doğrudan bağlantılı. Enerji güvenliği ve mali sürdürülebilirlik eksikliği riski, dünya çapında birçok ülkede yönetimi olumsuz etkileyeceğinden dolayı, çatışmaların genişlemesinin acil riskleri bölgenin ötesine de uzanıyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Batı'da nükleer endişe: "İsrail garanti vermiyor"

İsrail ordusu 23 Eylül'den beri yoğunlaştırdığı Lübnan saldırılarında en az 1100 kişiyi öldürdü (AFP)
İsrail ordusu 23 Eylül'den beri yoğunlaştırdığı Lübnan saldırılarında en az 1100 kişiyi öldürdü (AFP)
TT

Batı'da nükleer endişe: "İsrail garanti vermiyor"

İsrail ordusu 23 Eylül'den beri yoğunlaştırdığı Lübnan saldırılarında en az 1100 kişiyi öldürdü (AFP)
İsrail ordusu 23 Eylül'den beri yoğunlaştırdığı Lübnan saldırılarında en az 1100 kişiyi öldürdü (AFP)

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırı düzenleme ihtimali Ortadoğu'da topyekun savaş endişelerini artırıyor. 

ABD Başkanı Joe Biden, İsrail'in İran'daki nükleer tesislere saldırmasını desteklemeyeceklerini söylemişti. ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili, Tel Aviv'in tesisleri vurmayacağına dair herhangi bir güvence vermediğini belirtiyor. 

Kimliğinin gizli tutulmasını isteyen yetkili, Amerikan medya kuruluşu CNN'e şunları söylüyor: 

Güç gösterisinin yanı sıra biraz da akıllıca davranılmasını bekliyoruz fakat buna dair herhangi bir garanti yok.

Yetkili, ayrıca İsrail'in Hamas'ın 7 Ekim saldırılarının yıldönümünü misilleme için kullanıp kullanmayacağını kestirmenin "gerçekten zor" olduğunu ifade ediyor ve ekliyor: 

Sanırım 7 Ekim gününü kullanmaktan kaçınacaklar, tahminime göre misilleme olacaksa muhtemelen bu tarihten önce veya sonra gerçekleşecek.

Biden, cuma günkü açıklamasında Washington'ın Tel Aviv'le günde 12 saat iletişim halinde olduğunu ve gelişmeleri yakından takip ettiklerini söylemişti. Başkan, İsrail'in nükleer tesislere saldırmak yerine başka bir misilleme planı yapması gerektiğini belirtmişti.

İsrail ordusunun Hamas lideri İsmail Haniye'yi Tahran'da, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ı da Beyrut'ta öldürmesinin ardından İran, aylardır beklenen misillemeyi 1 Ekim'de yapmıştı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Tahran'ın "ağır bedel" ödeyeceğini söylemişti.

Amerikan gazetesi Wall Street Journal (WSJ), gerginliğin tırmandığı Ortadoğu'da Biden yönetiminin İsrail üzerindeki etkisini kaybettiğini yazıyor. 

Beyaz Saray yetkilileri, misilleme planlarında İran'daki muhtemel hedeflere karşı Tel Aviv'le koordinasyon halinde olduklarını fakat Netanyahu yönetimi tarafından "gafil avlandıklarını" söylüyor.

Donald Trump yönetiminde Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yapan David Schenke, Aksa Tufanı'nın her şeyi değiştirdiğini belirtiyor: 

7 Ekim her şeyi değiştirdi. ABD'nin hassasiyetlerini daha az dikkate alan ve kendi güvenlik hedeflerini ısrarla kovalayan yeni bir İsrail'le karşı karşıyayız.

Diğer yandan sadece ABD değil Avrupa Birliği (AB) de İsrail üzerindeki etkisinin zayıfladığından endişeleniyor. 

Britanya gazetesi Financial Times'a konuşan Avrupalı bir diplomat, Tel Aviv yönetiminden İran'daki nükleer tesislere saldırı düzenlememesini istediklerini fakat net bir yanıt alamadıklarını belirtiyor. Bir başka Avrupa diplomat da şu ifadeleri kullanıyor: 

Bu olaylar üzerinde ne kadar az etkimiz olduğunu görmek iç karartıcı. Tartışmalarımızı daha karamsar, daha kaderci bir hale getiriyor.

Independent Türkçe, CNN, Wall Street Journal, Financial Times, Times of Israel