Hem İsrail'de hem de Ukrayna'da ABD nüfuzunun sınırları neler?

Bu iki çatışmanın sonuçları, uluslararası diplomasinin karmaşıklığı, çatışma çözümü ve ABD'nin dünya sahnesindeki rolüyle boğuşan Başkan Biden'ın mirasını büyük ölçüde şekillendirecek

ABD başkanlarının İsrail üzerinde sandıkları nüfuza sahip olmadıklarını fark ettikleri uzun bir geçmişi var (Reuters)
ABD başkanlarının İsrail üzerinde sandıkları nüfuza sahip olmadıklarını fark ettikleri uzun bir geçmişi var (Reuters)
TT

Hem İsrail'de hem de Ukrayna'da ABD nüfuzunun sınırları neler?

ABD başkanlarının İsrail üzerinde sandıkları nüfuza sahip olmadıklarını fark ettikleri uzun bir geçmişi var (Reuters)
ABD başkanlarının İsrail üzerinde sandıkları nüfuza sahip olmadıklarını fark ettikleri uzun bir geçmişi var (Reuters)

Bir aydan fazla bir süredir, Hamas hareketinin İsrail'e karşı gerçekleştirdiği saldırı ve ardından İsrail'in Gazze'de intikam amaçlı askeri operasyonlarının ardından ve Ukrayna'daki savaşın 20 ayı sonrasında, ABD Başkanı Joe Biden, hem Filistin-İsrail çatışması hem de Ukrayna savaşı gibi uluslararası iki çatışma karşısında etkisinin sınırlı olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalıyor.

Bu çatışmalar, Biden'ın başkanlık dönemini önemli ölçüde etkiliyor.

İsrail meselesinde, ABD menşeili New York Times gazetesine göre, son iki haftadır Biden yönetimi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu Gazze'de "insani ateşkese" izin vermeye ve sivil kayıpları önlemek için daha fazla çaba göstermeye teşvik etmeye devam ediyor.

ABD'nin İsrail'e verdiği yıllık 3,8 milyar dolarlık askeri yardımının, Netanyahu'nun kararlarını etkilemek için yeterli etki yaratmasını umuyordu.

Ancak bu olmadı ve Netanyahu, 7 Ekim'de meydana gelenlere karşı "en büyük intikam" olarak nitelendirdiği şeyde kararlılığını sürdürüyor.

Ancak Ukrayna'daki durum da aynı derecede karmaşık. Ukrayna'nın en üst düzey askeri komutanı Valeriy Zaluzhnyi, durumu çatışmanın taraflarının büyük bir ilerleme kaydedemediği veya askeri operasyonlarda herhangi bir başarı elde edemediği "durgunluk" olarak nitelendirdi.

Ancak buradaki endişe, General Zaluzhnyi'nin açıkça durgunluğu kabul etmesinin olumsuz sonuçlara yol açabileceğidir.

Bu, Cumhuriyetçileri Ukrayna'daki savaş için önemli miktarda fon sağlamaya ikna etmeyi zorlaştırabilir. Eğer bir çıkmaza girdiğine inanırlarsa, bir çatışmaya kaynak ayırmaya daha az istekli olacaklar.

Ek olarak, bu durgunluğun devamının Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i mevcut duruma tutunmaya ve gelecekteki ABD başkanlık seçimlerine kadar uzatmaya teşvik edeceğinden korkuluyor.

Donald Trump'ın seçilmesi veya herhangi bir başka Cumhuriyetçinin seçilmesi durumunda, ABD'nin Ukrayna'ya verdiği desteği azaltması veya çekmesini umut ediliyor.

Gazeteye göre, Başkan Biden, bu iki çatışmayla başa çıkmak için zor bir durumda bulunuyor.

Bir yandan ABD, İsrail'in en güçlü müttefikidir ve diğer yandan Ukrayna'nın özgür ve bağımsız bir devlet olarak kalmasının en büyük umududur.

Bu nedenle, Başkan Biden'ın siyasi mirası, bu ülkelerin çatışmalarına nasıl tepki vereceği ve bu çatışmaların nasıl sona ereceğiyle bağlantılı.

Gazeteye göre, Biden, dış politikada uzun bir geçmişi olan, demokrasiyi kargaşa, terör ve diktatörlük güçlerine karşı savunmaya yönelik derin bir tutku ve bağlılığa sahip bir lider.

Aynı zamanda karmaşık çatışmalara doğrudan Amerikan askeri müdahalesinin getireceği tehlikelerin tamamen farkında olan temkinli bir oyuncudur. 

Gazete Gazze'deki ateşkesteki rolü hakkında, Demokrat Partili Temsilci Seth Moulton'ın, "ABD başkanlarının, İsrail üzerinde sahip olduklarını düşündükleri kadar nüfuzları olmadığını fark etmelerinin uzun bir tarihi var" dediğini aktardı.

Habere göre Moulton, "Aynı şey Ukrayna için de geçerli, çünkü sonuçtan büyük çıkarlarımız olsa bile bu her şeyden önce onların mücadelesi" dedi.

Gazete, ABD'nin bu iki çatışmaya karşı yaklaşımının, her iki ülkeye de önemli miktarda silah ve istihbarat bilgisi sağlamaktan ibaret olduğunu gördü.

Ancak, kararlar ve askeri stratejiler öncelikle ilgili ülkeler tarafından veriliyor. Bu, ABD'yi alışılmadık bir konuma sokuyor.

ABD, Gazze'deki geniş tünel ağlarıyla veya Rus savunma hatlarını aşmakla nasıl başa çıkılacağı konusunda tavsiye ve destek sağlayabilir, ancak karar verme sürecinin ve onu takip eden sonuçların dışında kalması gerekiyor. 

Gazze'deki sivillerin ölümünden ABD'nin sorumlu tutulmasını reddetmesine ve silah tedarikini kurbanların ölümüyle ilişkilendirmeyi reddetmesine rağmen, bu konuda Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby, "Bu onların savaşı" dedi.

Ancak gazete, Netanyahu'nun ateşkesi ve insani yardım dağıtımını kategorik olarak reddetmesinin hem cumhurbaşkanı hem de dışişleri bakanının maruz kaldığı şoka dikkat çekti. 

Gazete, İsrail savaş hükümetinin, şehirlerde savaşırken sivil kayıpları en aza indirmenin yolları konusundaki ABD askeri tavsiyelerine, ellerinde bulunan silahlarla savaştıklarını söyleyerek yanıt verdiğini yazdı.

Bu silahlar, bin ve 2 bin ritl (450 ila 900 kilogram) ağırlığındaki bombalar ve herhangi bir askeri cephanede bulunan en büyük bombalardan bazıları olarak kabul ediliyor.

Gazete, ABD'nin İsrail'e çok daha küçük, tünelleri delmeye daha uygun ve büyük miktarda ikincil hasara neden olmayan bombalar göndermeye çalıştığına da dikkat çekti.

Ukrayna'ya doğru kuzeye dönersek, Biden yönetiminin karşı karşıya olduğu zorluk orada farklı görünüyor.

Burada mesele, Başkan Biden'ın maruz kaldığı baskı ve eleştirilerin, Ukrayna'ya büyük askeri yardımlar sunmayı destekleyen solcu siyasetçilerden değil, sağcı ve muhafazakarlardan gelmesi.

Bu, özellikle ABD yardımlarının etkinliği ve atılması gereken sonraki adımlar göz önüne alındığında geçerli. General Zaluzhnyi'nin cephede donma olduğunu kabul etmesi, yardımların anlatısını daha da karmaşıklaştırdı ve bunun gelecekteki finansman kararlarını etkileyebileceği ihtimali var.

Gazete, Ukrayna'daki savaşlarda bir çıkmaz olduğu söylentisinin, Ukrayna'nın talep ettiği tüm silah türlerini sağlama konusundaki ABD garantisine rağmen olduğunu bildirdi.

Bu silahlar arasında, Biden'ın uzun süredir kırmızı çizgileri aşacağı ve Rusya'yı nükleer silah kullanmaya zorlayacağı korkusuyla göndermeyi reddetmeye çalıştığı ATACMS uzun menzilli füze sistemleri de yer alıyor. Ancak bunlar da önemli bir fark yaratmadı.

Gazete, Başkan Biden'ın şu anda Ukrayna cephesindeki durum nedeniyle ortaya çıkan eleştirileri ve hayal kırıklıklarını ele almaya çalıştığını ifade etti.

Bu eleştiriler, milyarlarca dolarlık silah, yardım ve istihbarat desteğinin basitçe Rus ordusuna karşı başarısız olduğu algısının artması tarafından besleniyor.

Son olarak, Başkan Biden'ın İsrail ve Ukrayna'nın bu çatışmalarda kullandığı stratejiler üzerindeki etkisinin beklenenden daha sınırlı olduğu görülüyor.

Bununla birlikte, ABD, her iki ülkeyle de derin müttefikliklerinden dolayı bu çatışmalarla karmaşık bir şekilde bağlantılı.

Bu iki çatışmanın sonuçları, uluslararası diplomasinin karmaşıklığı, çatışma çözümü ve ABD'nin dünya sahnesindeki rolüyle boğuşan Başkan Biden'ın mirasını büyük ölçüde şekillendirecek.

Independent Arabia  - Independent Türkçe



Hamas liderleri Katar'dan Türkiye'ye mi taşınıyor?

İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210'u çocuk, 11 bin 742'si kadın 43 bin 508 Filistinli öldü, 102 bin 684 kişi yaralandı (AFP)
İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210'u çocuk, 11 bin 742'si kadın 43 bin 508 Filistinli öldü, 102 bin 684 kişi yaralandı (AFP)
TT

Hamas liderleri Katar'dan Türkiye'ye mi taşınıyor?

İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210'u çocuk, 11 bin 742'si kadın 43 bin 508 Filistinli öldü, 102 bin 684 kişi yaralandı (AFP)
İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210'u çocuk, 11 bin 742'si kadın 43 bin 508 Filistinli öldü, 102 bin 684 kişi yaralandı (AFP)

Amerikan medya kuruluşu CNN, ABD'nin baskısının ardından Hamas yöneticilerinin Katar'dan gönderileceğini yazıyor. 

Kimliğinin paylaşılmasını istemeyen kaynaklar, Washington'ın Katarlı yetkililere bu mesajı yaklaşık iki hafta önce ilettiğini söylüyor. Doha yönetiminin de talebi kabul edip, Hamas'ın üst düzey yetkililerinden geçen hafta ülkeyi terk etmesini istediği aktarılıyor. 

ABD'li bir üst düzey yetkili, Hamas'ın ateşkes ve rehine takası anlaşmalarını reddettiğini savunarak, bu nedenle daha fazla Katar'da kalamayacağını belirtiyor. 

CNN'in aktardığına göre Hamas üyelerinin Katar'dan tam olarak ne zaman çıkarılacağı ve nereye gönderileceği belirsiz. Amerikalı yetkililer, örgüte uzun bir süre tanınmadığını belirtiyor. 

Üst düzey Hamas yetkililerinin gidebileceği olası ülkeler arasında Türkiye'nin yer aldığı fakat ABD'nin buna sıcak bakmadığı da ifade ediliyor.

Birleşik Krallık'ın tanınmış gazetelerinden Financial Times (FT) da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın örgüte destek verdiğine dikkat çekerek, Hamas yetkililerinin Türkiye'ye gidebileceğini yazıyor. 

Hamas'ın eski lideri İsmail Haniye'yle 20 Nisan'da İstanbul'da görüşmeden önce "Milli Mücadele sırasında Türkiye'deki Kuvayımilliye ne ise Hamas da işte aynen odur" diyen Erdoğan'ın bu sözleri gündem olmuştu.

Haniye daha sonra Tahran'da İsrail ordusunun 31 Temmuz'da düzenlediği saldırıda öldürülmüştü. Onun yerine örgütün başına geçen Yahya Sinvar da 16 Ekim'de Gazze'de İsrail'in saldırısı sonucu hayatını kaybetmişti.

FT, Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın yorum taleplerine yanıt vermediğini aktarıyor. 

FT'ye konuşan ve kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir Arap diplomat, Hamas yetkililerinin son dönemde Türkiye, İran, Cezayir ve Moritanya'ya giderek olası yer değişikliği için yetkililerle görüştüğünü savunuyor. Diplomat, Doha yönetiminin kararına ilişkin şu değerlendirmeleri yapıyor: 

Katar, Hamas liderlerini ilk etapta Amerikalılardan yeşil ışık aldıktan sonra ağırlamıştı. ABD'nin tutumu değiştiğinde onlardan kurtulmaya çalışmaları anlaşılabilir geliyor.

Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla başlayan Gazze savaşında Katar, örgütle İsrail devleti arasında önemli arabuluculardan biri olmuştu. 

Suriye'de iç savaşın başlamasının ardından Şam'daki Hamas yöneticileri, 2012'de Doha'ya gitmişti. Diğer yandan Washington yönetimi, Hamas'ın Katar'daki varlığını ateşkes ve rehine takası taleplerini kabul etmesi için örgüte baskı yapmak amacıyla koz olarak kullanıyordu. 

Independent Türkçe, CNN, Financial Times