Paul Chaoul
Çocukluğumdan, okumaya başladığım ilk günden beri Rus edebiyatına aşık oldum. Şiirde Puşkin (Rusya'nın Shakespeare'i), romanda Tolstoy, Dostoyevski ve Gogol, tiyatroda ise Çehov ile tanıştım. Dostoyevski'nin hayatı, çelişkileri ve tuhaflığıyla yakından ilgileniyorsam da Tolstoy'un hayatıyla hiç ilgilenmemiştim. Ancak hayatını araştırdığımda, medeniyetler hakkındaki derin görüşleri, sürekli huzur ve sosyal reform arayışı, her şeyden önce şiddetsizliğin ve hoşgörünün savunucusu olarak temsil ettiği diğer tarafını şaşkınlıkla keşfettim. Ayrıca, ‘Hz. Muhammed' (Hz. Muhammed’in Yönetimi) adlı bir kitabını keşfetmem de beni çok şaşırttı. Bununla da bitmedi. Dünyanın diğer köşesinde, yani Çin ve Hindistan'da, büyük Çinli şair Lao Tzu üzerindeki etkisi ve aralarında derin bir bağ bulunan Gandi üzerindeki etkisi yoluyla etkisi ve nüfuzu derinleşti. Gandi'nin etkilendiği, hatta inanç ve fikirlerini değiştirdiği bilimsel ve felsefi bir ilişki ortaya çıktı.
Gandi, Tolstoy'dan çok etkilendi. Tolstoy, Gandi için bir idoldü. Gandi, Tolstoy’un ‘Tanrı'nın Egemenliği İçinizdedir’ adlı kitabını okuduktan sonra, 1909 yılının ekim ayında ona ilk mektubunu gönderdi. Bu mektuplaşma, Tolstoy'un 1910 yılında ölümüne devam etti.
Tolstoy şöyle yazdı:
"Şiddetsizlik, çarpıtılmış, yalanlarla öğrenilen sevgiden başka bir şey değildir."
Tolstoy'un kitabı, Gandi’de bir bilinç uyandırdı ve Bhagavad-Gita, İncilleri ve özellikle Mesih'in ‘Dağdaki Vaaz’ını yeniden okuması için sağlam bir temel sağladı.
Gandi, 1932 yılında şöyle dedi:
"Tolstoy, benim daha önceden ancak belirsiz bir şekilde bildiğim inancımı pekiştirdi. Tolstoy'un ortaya koyduğu temeller üzerinde çalıştım ve ona sadık bir öğrenci olarak, bana verdiği şeylere ekledim."
Bence Tolstoy'un Gandi'ye verdiği en büyük ders, onun gerçek deneyiminin, mutlak gerçeğe sahip olduğu yönündeki her iddianın tamamen reddedilmesiyle birlikte, bir sevgi ve hoşgörü eylemi olarak kendini göstermesidir.
Gerçeğin her birimize farklı bir şekilde geldiğine dair bu basit fikir bundan kaynaklanıyor. Gandi'nin yazdığı gibi, altın kural diğerinin hakikatine karşılıklı hoşgörüdür çünkü hepimiz aynı fikirlere sahip değiliz ve hakikati yalnızca parçalı bir şekilde ve farklı açılardan görüyoruz.
Bu açık felsefe, Martin Luther King, Abdulgaffar Han, Mandela, Dalai Lama ve Gandi'ye hayran olan Vaclav Havel gibi birçok aktivist ve yazara ilham verdi. Gandi'nin öğretileri, Sorel, Fanon, büyük düşünür Žižek ve Thomas Mann gibi birçok entelektüel tarafından da benimsendi. Ayrıca, şiddeti ve şiddet yanlısı grupları ele almak için ‘şiddetsizlik’ sloganını benimseyen dünyanın dört bir yanındaki hareketler de Gandi'den etkilenmiştir.
“Din konusunda öyle bir bakış açısına sahip oldunuz ki, geleneklerin perdelerini yırttınız ve gerçek tevhide ulaştınız. Allah'ın size gösterdiği yolda sesinizi yükselttiniz ve onları bu yolda taşımak için önlerinde eylemle ilerlediniz. Böylece, sözünüzle akıllara rehberlik ettiğiniz gibi, eyleminizle de azimleri ve ruhları teşvik eden oldunuz.”
Muhammed Abduh'un Tolstoy'a yazdığı mektuptan
Ancak Tolstoy'un etkisi sadece Gandi ile sınırlı kalmadı ‘Hz. Muhammed’ adlı kitabıyla İslam'ın bazı misyonerler tarafından maruz kaldığı sahtekarlık ve uydurmalara karşı hakkı savundu. Tolstoy, kitabında şöyle der:
"İslam dininin erdemlerinden biri, Hıristiyanlara ve Yahudilere iyi davranılmasını ve onlara yardım edilmesini emretmesidir. Hatta Müslümanların Hıristiyanlarla evlenmesine bile izin vermiştir. Ben, Allah'ın son peygamberi olarak seçtiği ve son elçisi olarak görevlendirdiği Hz. Muhammed'den çok etkilendim. O, zavallı bir ümmeti aşağılık alışkanlıkların şeytanının pençesinden kurtardı ve onlara ilerleme ve gelişme yolunu gösterdi. Bu, bir gurur ve onur olarak ona yeter."
Hz. Muhammed'e duyulan bu hayranlık, bana büyük Alman şair Goethe ve büyük Arjantinli şair Borges'i hatırlattı. Ancak dikkat çekici olan, Tolstoy'un fikirlerinin birçok Arap yazara, özellikle de Mihail Nuayme'ye ilham vermiş olmasıdır. Ayrıca, Tolstoy, bazı önemli Arap aydınlarıyla, özellikle de İmam Muhammed Abduh ile sağlam bir düşünce ilişkisi kurmuştur. Abduh’un, Hz. Muhammed hakkındaki kitabını okuduktan sonra onunla mektuplaştığı biliniyor.
Şeyh Muhammed Abduh, Tolstoy'un romanlarını ve Hz. Muhammed'i anlatan kitabını okudu. Tolstoy, Hıristiyan inancını benimsemiş olmasına rağmen Hz. Muhammed'in hayranı ve İslam aşığıydı. İslam’ı barışı, yaşamı ve insanlığın ilerlemesini isteyen asil bir din olarak görüyor. Şeyh Muhammed Abduh'un Rus yazara hayran olmasını ve romanlarını okumayı kabul etmesini sağlayan şey de budur.
İkisi de dinin ve insanın hayatı yarattığını, insanın bu hayatta en değerli şey olduğunu ve dinin, bu insanın ruhunu ve aklını yükseltmek ve hayatı yaratmak ve yaşatmak için geldiği konusunda hemfikirdi.
İmam Muhammed Abduh'un torunu Dr. Malik Mansur, dedesi Abduh ve Tolstoy arasında karşılıklı iki mektubun Moskova'daki Tolstoy Müzesi'nde hala muhafaza edildiğini ve dinlerin hoşgörüsü, iki yazarın büyüklüğü ve iyiliğe, sevgiye çağrılarına, taassubun reddedilmesine şahitlik ettiğini bildirdi.
Mansur, dedesi İmam Muhammed Abduh'un, mektubu kendi el yazısıyla yazdığını ve posta yoluyla gönderdiğini söyledi. O zamanlar Mısır Müftüsü olarak görev yaptığını ve Tolstoy’un mektuba nazik, sevgi dolu ve asil bir şekilde, tüm güzel insan değerleriyle dolu bir yanıt verdiğini ifade etti.
İmam Muhammed Abduh'un mektubuyla başlıyoruz. Bu mektubun detayları şöyle:
“Ey büyük bilge Tolstoy,
Sizin şahsiyetinizi tanıma şerefine erişemedik ama ruhunuzu tanıma fırsatından mahrum kalmadık. Fikirlerinizden bize ışık saçıldı, görüşleriniz gökyüzünde güneşler gibi parladı ve akıl sahiplerinin kalplerini sizinle birleştirdi. Allah sizi insanların yaratılış fıtratını tanımaya ve insanları doğru yola iletmeye yönlendirdi. Böylece, insanın bu varlığa, bilgiyle gelişip, çalışmakla meyve vermek için geldiğini, meyvesinin, ruhunun rahatlayacağı bir yorgunluk ve ruhunu kalıcılaştırıp yükseltecek bir çaba olması gerektiğini anladınız. İnsanların, fıtrata aykırı hareket ettikleri ve kendilerine verilen güçleri, rahatlarını bozacak ve güvenlerini sarsacak şeyler için kullandıkları için içine düştüğü mutsuzluğu hissettiniz. Din konusunda öyle bir bakış açısına sahip oldunuz ki, geleneklerin perdelerini yırttınız ve gerçek tevhide ulaştınız. Allah'ın size gösterdiği yolda sesinizi yükselttiniz ve onları bu yolda taşımak için önlerinde eylemle ilerlediniz. Sözlerinizle akıllara rehberlik ettiğiniz gibi, eylemlerinizle de azimleri ve ruhları teşvik ettiniz.”
"Ayrıca, görüşleriniz, yoldan sapanlara yol gösteren bir ışık olduğu gibi, eylemlerinizde gösterdiğiniz örnek, doğru yolu bulanlara bir rehberdir. Varlığınız, zenginler için bir uyarı olduğu gibi, fakirler için bir yardımdır. Nasihat ve irşatta çektiğin zahmetlere karşılık aldığın en büyük izzet ve en büyük mükâfat, mahrumiyet ve tehcir dedikleri şeydir. Dini liderlerden aldığınız tek şey, sizin sapkınlardan olmadığınızı halka duyurmalarından ibaretti. Bu yüzden, onların sözlerinden ayrıldığınız için Allah'a şükrediyorum, tıpkı onların inançlarından ve eylemlerinden ayrıldığınız gibi… Ayrıca, önümüzdeki günlerde kaleminizden çıkacak yeni eserleri ilgiyle bekliyoruz. Allah'tan size uzun ömürler vermesi, gücünüzü koruması, söylediklerinizin anlaşılması için kalplerin kapılarını açmasını ve insanların eylemlerinizden ilham almasını dileriz. Selam olsun."
Eğer bilge cevap vermeyi tercih ederse, cevap Fransızca olsun. Çünkü başka Avrupa dilini bilmiyorum.
Mısır Müftüsü
Muhammed Abduh”
“Dinler, inançlar, emirler, yasaklar, mucizeler ve hurafelerle ne kadar dolup taşarsa, insanlar arasında ayrılık yaratma etkisi o kadar yayılır ve aralarında dolaşarak düşmanlık ve nefret tohumlarını eker. Tam tersine, ne kadar sadeliğe yönelirse ve kirlerden kurtulursa, insanlığın ulaşmaya çalıştığı ideal hedefe o kadar yaklaşır, o da tüm insanların birliğidir.”
Tolstoy'un Muhammed Abduh'a yazdığı mektuptan
Tolstoy’un yanıtı
Tolstoy, Muhammed Abduh'a nazik bir mektupla yanıt verdi:
“Müftü Muhammed Abduh,
Sevgili dostum,
Kıymetli mektubunuzu aldım ve bana büyük bir mutluluk verdi. Aydınlanmış bir insanla iletişim halinde olmamı sağladığınız için size teşekkür ederim. O kişi, benim doğduğum ve büyüdüğüm dinden farklı bir dine mensup olsa da onun dini benim dinimle aynıdır. Çünkü inançlar farklıdır ve çoktur, ancak tek bir doğru din vardır. Umarım, mektubunuzda belirttiğiniz gibi, inandığım dinin sizin inandığınız din olduğunu varsayarak yanılmamışımdır. Bu din, Allah'ı ve onun şeriatını kabul etmeyi esas alır ve insanı, komşusunun hakkını gözetmeye ve kendisi için ne istiyorsa başkaları için de istemeye çağırır. Bu ilkeden tüm doğru ilkeler çıkmalıdır ve bu ilkeler, Yahudiler, Brahmanlar, Budist, Hıristiyanlar ve Müslümanlarda aynıdır.
İnancıma göre, dinler, inançlar, emirler, yasaklar, mucizeler ve hurafelerle ne kadar dolup taşarsa, insanlar arasında ayrılık yaratma etkisi o kadar yayılır ve aralarında dolaşarak düşmanlık ve nefret tohumlarını eker. Tam tersine, ne kadar sadeliğe yönelirse ve kirlerden kurtulursa, insanlığın ulaşmaya çalıştığı ideal hedefe o kadar yaklaşır, o da tüm insanların birliğidir.
Bu nedenle, mektubunuzla büyük bir sevinç duydum ve aramızdaki yakınlık ve iletişim bağlarının güçlenmesini dilerim.
Sevgili Müftü Muhammed Abduh, saygılarımı kabul edin.”
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.