Finlandiya, Rusya sınırına asker sevkediyor

Göçmen geçişini engellemek için bariyerler kurulacak

Geçen hafta Rusya sınırından Finlandiya'ya giren düzensiz göçmen sayısının 300'e ulaştığı belirtildi (Reuters)
Geçen hafta Rusya sınırından Finlandiya'ya giren düzensiz göçmen sayısının 300'e ulaştığı belirtildi (Reuters)
TT

Finlandiya, Rusya sınırına asker sevkediyor

Geçen hafta Rusya sınırından Finlandiya'ya giren düzensiz göçmen sayısının 300'e ulaştığı belirtildi (Reuters)
Geçen hafta Rusya sınırından Finlandiya'ya giren düzensiz göçmen sayısının 300'e ulaştığı belirtildi (Reuters)

Yeni göç dalgası nedeniyle Rusya sınırındaki bazı geçiş noktalarını kapatan Finlandiya, sınır hattına asker konuşlandırma kararı aldı.

Helsinki yönetimi 1340 kilometrelik sınırda açık kalan 4 sınır kapısından biri olan Vartius'a askeri birliklerin sevk edildiğini duyurdu.

Sınır Muhafızları'ndan yapılan açıklamada, "Kuhmo'daki Vartius sınır kapısında geçici bariyerler oluşturuluyor. Ordu güçleri inşa işlemlerinde Sınır Muhafızları'na destek oluyor" ifadeleri kullanıldı.

Finlandiya ordusuna bağlı birliklerin sınır hattının kontrolüyle ilgili faaliyetlereyse dahil olmadıkları belirtildi.

Finlandiya yönetimi, göç dalgasını önlemek için ülkenin güneydoğusundaki sınır kapıları Vaalimaa, Nuijamaa, Imatra ve Niirala'yı cumartesi günü kapatma kararı almıştı.

Yetkililer özellikle Suriye, Yemen ve Irak'tan gelen göçmenlerin Finlandiya sınırından yasadışı geçişlerinde ciddi bir artış olduğunu aktarmış ve Rusya'yı üçüncü ülkelerden göçmenleri Finlandiya sınırına yönlendirmekle suçlamıştı.

Finlandiya Sınır Muhafızları'ndan geçen hafta paylaşılan bilgilere göre çarşamba günü Rusya üzerinden 74 kayıtdışı göçmen ülkeye geçmeye çalıştı. Bu sayı salı 55, pazartesiyse 39'du. 

Birleşik Krallık'ın önde gelen gazetelerinden Guardian, Rus sınır muhafızlarının geçerli AB vizesi olmayan kişilerin Finlandiya'ya girişini genelde engellediğini fakat son dönemde durumun değiştiğini yazdı. 

Finlandiya Savunma Bakanı Antti Hakkanen, sınır hattındaki bazı geçiş noktalarının kapatılmasını "Rusya'ya açık mesaj" diye tanımlarken, Moskova'nın göçmenleri "Avrupa'daki göç krizini büyütmek için" kullandığını öne sürdü. 

İçişleri Bakanı Mari Rantanen ise Moskova'nın Finlandiya'nın faaliyetlerinden rahatsız olduğu için bu tip adımlar atmış olabileceğini savundu.

Aralarında çifte vatandaşlar ve Finlandiya'da yaşayan Rusların bulunduğu birkaç yüz kişi dün Helsinki'de bir araya gelerek karara tepki gösterdi. Eylemciler, sınır hattının kapatılmasıyla oluşan durumu "yeni demir perde" diye niteledi.

Moskova ise göçmenlerin silah olarak kullanıldığı yönündeki suçlamaları reddediyor.

Konuyla ilgili geçen hafta bir açıklama yapan Kremlin Sözcüsü Dimitry Peskov, "Rusya yakın tarihte hiçbir zaman Finlandiya'yı tehdit etmedi. Karşı karşıya gelmek için bir nedenimiz yok" ifadelerini kullanırken, sınır geçişlerinin kapatılmasının Helsinki için "büyük bir hata" olacağını söyledi.

Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik askeri harekatının ardından diğer AB üyesi ülkelerle birlikte Moskova'ya yaptırımlar uygulayan Finlandiya, Nisan 2023'te de NATO'ya üye olmuştu. Türkiye, Helsinki'nin üyelik talebine bir sene boyunca veto uygulamış, geçen yıl Madrid'de yapılan NATO zirvesinin ardından varılan anlaşmayla birlikte Finlandiya'nın NATO yolu açılmıştı. 

Ankara benzer şekilde, teröre destek olduğu suçlamasıyla İsveç'in üyelik talebini veto etmişti. Taraflar arasında varılan anlaşmanın ardından TBMM'ye gönderilen İsveç'in NATO üyeliği talebi halen Dışişleri Komisyonu'nda onay bekliyor.

Independent Türkçe



ABD'nin İran'a saldırısı, Tahran’ın nükleer silah edinme çabalarını güçlendirecek mi yoksa engelleyecek mi?

ABD Başkanı Donald Trump ve İran Dini Lideri Ali Hamaney (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve İran Dini Lideri Ali Hamaney (AFP)
TT

ABD'nin İran'a saldırısı, Tahran’ın nükleer silah edinme çabalarını güçlendirecek mi yoksa engelleyecek mi?

ABD Başkanı Donald Trump ve İran Dini Lideri Ali Hamaney (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve İran Dini Lideri Ali Hamaney (AFP)

Herhangi bir ülkenin nükleer silah sahibi devletler kulübüne girmesinin üzerinden neredeyse yirmi yıl geçti. ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz hafta sonu İran'ın üç nükleer tesisini bombalayarak bu kapıyı kapalı tutma sözü verdi.

Trump'ın önleyici saldırısının, özellikle de saldırıdan ve ardından gelen kırılgan ateşkesten bu kadar kısa bir süre sonra, ülkeleri nükleer silah edinmekten caydırmada başarılı olup olmayacağını tahmin etmek zor. Ancak İran ve diğer ülkelerin, Beyaz Saray'ın amaçladığından çok farklı bir sonuca varacaklarına dair endişeler artırıyor.

Nükleer bomba sahibi olan son ülke Kuzey Kore daha önce hiç böyle bir saldırıyla karşılaşmamıştı. Nükleer programını sökme taleplerine yıllarca karşı koyduktan sonra Kuzey Kore artık büyük ölçüde kabullenilmiş durumda. Trump, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile dostane mesajlar paylaştı ve bir anlaşma müzakere etmek için onunla iki kez görüştü.

Eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde İran'la müzakerelerde bulunan silah kontrol uzmanı Robert J. Einhorn New York Times'a verdiği demeçte, “İran'ın küçük bir nükleer cephaneliğe sahip olma riski geçen haftaki olaylardan önce olduğundan daha yüksek” dedi. Einhorn, İran'ın nükleer bomba üretmek için acele etse bile büyük engellerle karşılaşacağını, özellikle de ABD ve İsrail'in böyle bir hamleyi tespit etmeleri halinde tekrar saldıracaklarını bildiğini söyledi.

Yine de nükleer silah sahibi süper güçlerin (ABD, Rusya ve Çin) komşularına karşı giderek daha güvenilmez ve hatta saldırgan olduğu bir dünyada nükleer silahların yayılmasının mantığı büyük önem taşıyor. Analistler, nükleer silah sahibi olmayan devletlerin İran'ın durumunu izlediklerini ve bundan ne gibi dersler çıkarmaları gerektiğini hesapladıklarını söylüyorlar.

Kuzey Kore'yi nükleer programından vazgeçirmek için 2007 ve 2008 yıllarında Pyongyang'la uzun süren ve başarısızlıkla sonuçlanan görüşmeleri yürüten Christopher R. Hill, “Kuzey Kore kesinlikle nükleer silahlara sahip olduğu günden pişmanlık duymuyor” dedi.

Hill, nükleer bombanın cazibesinin ABD'nin müttefikleri için daha da güçlendiğini, ancak şimdi karşılarında ittifakları ‘Önce Amerika’ vizyonuyla uyumsuz gören Trump'ın olduğunu söylüyor. Demokrat ve Cumhuriyetçi başkanlar döneminde Güney Kore, Irak, Polonya ve Sırbistan'da ABD büyükelçisi olarak görev yapan Hill şu ifadeleri kullandı: “Amerikan nükleer şemsiyesini üstlenme konusunda çok temkinli olurdum. Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler ABD'ye güvenip güvenemeyeceklerini sorguluyorlar.”

Yeni seçilen Devlet Başkanı Lee Jae-myung'un Kuzey Kore ile ilişkileri geliştirme sözü vermesine rağmen Güney Kore'de nükleer silahların geliştirilmesine yönelik destek arttı. Eski ABD Başkanı Joe Biden 2023 yılında, kısmen kendi nükleer silah yeteneklerini geliştirmek isteyen Güney Koreli siyasetçi ve bilim adamlarını engellemek amacıyla, Seul'ü ABD ile nükleer planlamaya daha fazla dahil etmek için bir anlaşma imzaladı.

vfbghjuk
İsfahan'daki bir nükleer tesis, 20 Kasım 2004 (Arşiv – AFP)

Japonya'da kamuoyu, ABD'nin 1945'te Hiroşima ve Nagazaki'ye attığı atom bombalarının bir mirası olarak uzun süredir nükleer silahsızlanmadan yana. Ancak Japonya, bazı NATO ülkelerinin yaptığı gibi, ABD'nin nükleer silahlarını kendi topraklarında depolamayı tartışmaya başladı. Eski Başbakan Şinzo Abe, Ukrayna'nın Sovyet döneminden kalma bombalarının bir kısmını saklamış olması halinde Rus işgalini önleyebileceğini söyledi.

Rusya-Ukrayna çatışmasının başlarında Devlet Başkanı Vladimir Putin'in taktik nükleer silah kullanma tehditleri, Biden yönetiminin Ukrayna ordusunu ne kadar agresif bir şekilde silahlandıracağı konusunda tereddüt etmesine yol açtı. Bu aynı zamanda diğer revizyonist güçlerin komşularını korkutmak için ‘nükleer şantaj’ kullanabileceklerine dair korkuları da derinleştirdi.

Ukrayna'dan çıkarılacak ders şu olabilir: “Eğer nükleer silahlarınız varsa, onları elinizde tutun. Henüz sahip değilseniz, özellikle de müttefikiniz olarak ABD gibi güçlü bir savunucunuz yoksa ve büyük bir ülkeyle savaşa yol açabilecek bir anlaşmazlığınız varsa, nükleer silah edinin.”

efrty6u
ABD saldırılarının ardından İran'ın orta kesimindeki İsfahan uranyum zenginleştirme tesisi (AFP)

Ancak bölgesel silahlanma yarışına dair tüm tahminlere rağmen bu henüz gerçekleşmedi. Uzmanlar bunun, nükleer silahların yayılmasını önleme politikalarının başarısının yanı sıra nükleer silah edinmeye çalışan devletlerin çalkantılı geçmişinin de bir kanıtı olduğunu ifade ediyor.

New York Times'a göre Irak, Suriye ve Libya'nın nükleer silah edinmeye yönelik programları diplomasi, yaptırımlar ya da askeri güç yoluyla ortadan kaldırıldı. Muammer Kaddafi, halk ayaklanmasının ardından NATO destekli bir askeri operasyonla hükümetinin devrilmesinden sekiz yıl sonra, 2003 yılında kitle imha silahlarından vazgeçti.

İran'ın bomba yapmaktan kaçınırken agresif bir şekilde uranyum zenginleştirme stratejisi de sonunda onu korumadı. Clinton ve Obama yönetimlerinde silah danışmanı olarak görev yapan ve Brandeis Üniversitesi'nde Crown Ortadoğu Çalışmaları Merkezi Direktörü olan Gary Samore şunları söyledi: “Her ne kadar insanlar İran'ı bir deneme tahtası olarak görse de, Trump stratejisinin askeri bir saldırıya karşı garanti olmadığını gösterdi… İsrail ve ABD'nin İran'a yönelik saldırılarının diğer ülkelerin hesaplarını nasıl etkileyeceğini belirlemek için henüz çok erken. Bu iş nasıl bitecek? Bir anlaşmayla mı sona erecek yoksa İran nükleer silah peşinde koşmaya devam mı edecek?”

Nükleer silahların yayılması uzmanları doğaları gereği endişeli. Ancak bazıları geçtiğimiz hafta yaşanan olaylarda bir umut ışığı bulmaya çalışıyor. Einhorn, Trump'ın nükleer silah sahibi bir İran'ı bombalama tehdidini hayata geçirerek, kendi nükleer kaygılarıyla yüzleşen ABD'nin müttefiklerine güven verici bir mesaj gönderdiğini söyledi. Einhorn, “Moskova, Pyongyang ve Pekin'de sadece ABD ordusunun erişim ve kabiliyetini değil, aynı zamanda Trump’ın bu kabiliyeti kullanma konusundaki istekliliğini de gördüler” şeklinde konuştu.

Diğer yandan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), ABD saldırısından sonraki ilk saatlerde ABD tarafından saldırıya uğrayan üç İran nükleer tesisinin dışındaki radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış tespit etmediğini açıkladı.