ABD neden İsrail ve Ukrayna'ya silah sağlayamıyor?

Gazze’de ve Ukrayna’da savaşın devam etmesi, Washington'un bazı mühimmat türlerindeki stoklarının tükenmesine yol açtı

Washington, Gazze'ye karşı savaşı sırasında İsrail'i silah ve mühimmatla destekledi (AFP)
Washington, Gazze'ye karşı savaşı sırasında İsrail'i silah ve mühimmatla destekledi (AFP)
TT

ABD neden İsrail ve Ukrayna'ya silah sağlayamıyor?

Washington, Gazze'ye karşı savaşı sırasında İsrail'i silah ve mühimmatla destekledi (AFP)
Washington, Gazze'ye karşı savaşı sırasında İsrail'i silah ve mühimmatla destekledi (AFP)

Tarık eş-Şami

Gerek İsrail'in Gazze'deki gerekse Rusya’nın Ukrayna'daki savaşları, Amerikan savunma sanayiinin uzun süredir gerekli silah ve mühimmat ihtiyacını karşılama yeteneğinin zayıflığını ortaya çıkardı. Washington'un Rusya'nın Kiev'e karşı askeri operasyonunun başlamasından bu yana savunma üretimini artırması, savunma sanayii şirketlerini kâr hırsıyla suçlaması ve savunma bütçesini 800 milyar dolara çıkarması, dünya çapında ardından gelen 10 ülkenin savunma harcamalarına eşdeğer olmasına rağmen, ABD, iki savaşa da yeterli miktarda mühimmat ve silah tedarik edemiyor gibi görünüyor. Peki, sorun nerede yatıyor? Bu sorun aşılabilir mi?

Gazze'de tüm şiddetiyle devam eden savaş, sona ereceğine dair net işaretler olmadan yedinci haftasına yaklaşırken, İsrail'in Gazze Şeridi'ne fırlattığı mühimmatın ağırlığı 30 bin tonu aştı. Cenevre'deki Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Merkezi'ne göre bu, ABD’liler tarafından Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atılan iki nükleer bombanın imhasına eşdeğer.

Bu durum, çatışmada tükenmekte olan mühimmat ve silahların miktarını gösteriyor. ABD Savunma Bakanlığı, İsrail'e, Apache savaş uçaklarının filosu için daha fazla lazer güdümlü füze, 155 milimetrelik top mermileri, gece görüş cihazları, tahkimatları delici mühimmatlar, yeni askeri araçlar, Demir Kubbe füzeleri, Boeing tarafından üretilen akıllı bombalar, hassas güdümlü mühimmatlar ve küçük çaplı bombalar dahil olmak üzere talepleri karşılamak için sessizce önemli bir miktarda cephane sağlamaya devam ediyor. Pentagon tarafından yayınlanan bir rapora göre, bu, İsrail'in çatışmada kullanması için ihtiyaç duyduğu mühimmat ve silahların önemli bir bölümünü oluşturuyor.

Bloomberg News tarafından ortaya çıkarılan bir belgeye göre geçtiğimiz Ekim ayının sonuna kadar bu silahlar, ABD ve Avrupa'daki ABD askeri stoklarından günlük olarak sevk ediliyor ve temin ediliyordu.

Örneğin, İsrail'e 36 bin adet 30 mm çapında top mermisi, bin 800 adet ‘M141’ tahkimatı delici mühimmat, en az 3 bin 500 adet gece görüş cihazı ve ‘Lockheed Martin’ tarafından üretilen ve ‘Apache’ helikopterleri tarafından kullanılan 2 binden fazla lazer güdümlü Hellfire füzesi teslim edildi. İsrail, bazılarını birliklerine aktarırken, ABD ordusu ekipleri Almanya ve Güney Kore'deki stoklarından tedarik sağlamaya çalışıyor.

Aynı düzeyde değil

Ancak, Gazze'deki kara savaşının devam etmesi ve Ukrayna'nın Rusya'ya karşı savaşının devam etmesi, ABD kuvvetlerinin bazı mühimmat ve silah türlerini kaybetmesiyle tehdit ediyor. Ayrıca, Washington'un savunma üretiminin, iki ana savaşı destekleme, Tayvan'a Çin'e karşı gerekli silahları sağlama ve diğer bir dizi küresel savunma ihtiyacını karşılama görevi için yeterli olmadığını basitçe gösteriyor. Bu, Demokratik Savunma Enstitüsü'nden Bradley Bowman gibi Amerikalı analist ve savunma uzmanları tarafından kabul edilen bir durum.

Bowman, Gazze'deki kara savaşının uzun süre devam etmesi durumunda, İsrail'in ABD yapımı büyük Apache helikopter filosu için daha fazla mühimmat ve yedek parçaya ihtiyaç duyabileceği konusunda açıkça uyardı.

Şu anda Washington'daki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi'nin Uluslararası Güvenlik Programı'nda kıdemli danışman olarak görev yapan Eski ABD Deniz Piyadeleri Albay Mark Cancian, bazı mühimmat ve silah sistemlerinde zaten bir eksiklik olduğunu söyledi. Ukrayna'nın aylardır günde 6 bin ila 8 bin mermi attığını ve ‘Himars’ yüksek hareketli topçu roket sistemleri, topçu mühimmatları ve 155 mm'lik güdümsüz mermi stoklarının sınırlı olduğunu belirtti.

Stinger uçaksavar füzeleri gibi bazı silah türlerinin üretimi de yavaş. Cancian'a göre, çünkü ABD mevcut stokunun çoğunu Ukrayna'ya verdi. Muhtemelen bir kısmını da Tayvan aldı.

İki savaşı uzatmanın sonuçları

Gazze'deki savaş ne kadar uzun sürerse, İsrail'in bazı teçhizatın imha edilmesi ve mühimmatın tükenmesi nedeniyle daha fazla tedarike ihtiyacı olacak. Savaşın ilk haftalarında gerekli olmayan unsurlara da zamanla ihtiyaç duyulabilir. Bu nedenle, İsrail ve Ukrayna'nın ihtiyaç listelerinin zamanla artması bekleniyor.

Örneğin, resmi olarak GBU-28 bombası gibi derin hedeflere yönelik mühimmat olarak adlandırılan ve betonarme yeraltı tahkimatlarını delmeye yarayan mühimmat stoku, büyük değil. Çünkü bu, özel bir mühimmat. Savunma raporlarına göre, ABD 160 ‘GBU-28’ bombası üretti ve İsrailliler bunlardan 100'ünü satın aldı. İsrailliler, Hamas’ın yeraltına yayılmış tünel ağlarını hedef almak için bu bombaları faydalı buldular ve daha fazlasını talep edebilirler.

ABD, ayrıca 312 ‘Tamir’ füzesinin stokunu da İsrail'e bağışladı. Ayrıca, İsrail'e ‘AeroVironment’ şirketinin ürettiği ‘Switchblade 600’ tipi 200 zırh delici drone gönderdi. Bu, Ukrayna'nın daha önce şirketten satın aldığı türden bir dron. ABD ordusunun ‘Switchblade’ dronuna ait herhangi bir stoğu bulunmuyor. ABD'nin stok kaybını telafi etmek için bu insansız hava araçlarının üretimini sipariş edip etmeyeceği belli değil.

Ukrayna'ya gelince, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın son raporuna göre, ABD, Ukrayna'ya 1,5 milyondan fazla 155 mm'lik ve 800 binden fazla 105 mm’lik mermi sağladı. Cancian'a göre, zamanla, Ukrayna'dan İsrail'e bazı ana silah sistemlerinin aktarılmasıyla bazı takaslar yapılacak. Bu durumda, Kiev'in karşı saldırısı için ihtiyaç duyduğu bazı sistemler, istediği sayıda mevcut olmayabilir. Bu, Kiev'in askeri operasyonlarını durdurmasına neden olmayacak, ancak Gazze Savaşı uzun süre devam ederse cephede fark edilebilir hale gelebilir.

Etkileyici sorular

Bu durum, ABD'de birçok soruyu gündeme getiriyor. Nasıl oluyor da savunma bütçesi yıllık 800 milyar doları aşan ve bu rakamın, onu takip eden on ülkenin toplam harcamasına eşit olan bir süper güç, ordusu küresel askeri krizlerde mühimmat veya bazı silah sistemleri eksikliği çekiyor?

Chicago Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü ve Chicago Dünya İlişkileri Konseyi üyesi Paul Post, ABD'nin Gazze'deki askeri operasyonlarında İsrail'e yardım etmek için, aslında Ukrayna'ya Rusya'ya karşı savaşında yardım etmek için tahsis edilen mermileri aktarmak zorunda kalması karşısında şaşkınlığını dile getirdi. Ukrayna da cephane ihtiyacını karşılama konusunda bir sıkıntı yaşıyordu.

Ancak açık olan gerçek şu ki, Ukrayna savaşının başlangıcından bu yana ABD savunma üretimi artmış olsa da mevcut stoklar basitçe yeterli değil. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, geçen yaz, Kiev'in kullandığı yüksek topçu seviyelerinin uluslararası mühimmat tedariklerine baskı oluşturduğunu kabul etti.

Belki de bu durum, Biden yönetiminin Ukrayna'ya geleneksel mühimmat yerine patlayıcı parçacıkları bulunan bombalar sağlama kararını açıklayabilir. Bu karar, birçok ülkede yasaklanmış olan bu bombaların kullanımı nedeniyle çok tartışmalara neden oldu.

Muazzam ama üzücü harcama

ABD'nin muazzam savunma harcamalarına rağmen, Nobel Ekonomi Ödülü sahibi ekonomistler William Nordhaus ve James Tobin, bunun ‘üzücü’ olduğunu çünkü ekonomik üretkenliğe doğrudan katkıda bulunmadığını söylediler. Üzücü gerçek şu ki, ABD'nin halihazırda harcadığı muazzam miktara rağmen, savunmaya bazı harcamalara ihtiyaç var. Bu miktar, ABD'nin en önemli jeopolitik rakibi Çin'in harcamasının üç katından fazla.

Ukrayna ve Gazze'deki savaşlardan kâr etmekle suçlanan ABD silah endüstrisine rağmen, ABD savunma endüstrisi, silahları zamanında üretme yeteneği konusunda gerçek zorluklarla karşı karşıya.

ABD'nin savunma harcamaları nereye gidiyor?

Birçok kişi, savunma bütçesinin muazzam büyüklüğü ile silah endüstrisi arasındaki belirsiz ilişkiyi merak ediyor. Bunun doğrudan yanıtı, ABD'nin yeni silah alımının Amerikan savunma harcamalarının küçük bir bölümünü oluşturmasıdır. Bu, Savunma Bakanlığı ve ABD Silahlı Kuvvetlerinin farklı kolları içindeki yaygın bürokrasiden kaynaklanıyor. Yıllık savunma bütçesinin yaklaşık dörtte biri, personel için maaş ve ikramiye şeklinde harcanıyor. Savunma bütçesinin büyük kısmı operasyonlar, eğitim ve bakıma yönlendiriliyor. Öte yandan, ABD’li imalat şirketlerinden silah alımları ve araştırma ve geliştirme, savunma bütçesinin yaklaşık üçte birini oluşturuyor.

Şarku’l Avsta’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre  ABD’nin temel savunma bütçesi, Başkan Biden'ın Ukrayna ve İsrail'e yardımın yanı sıra ABD'nin diğer ulusal güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak için 100 milyar dolardan fazla talep etmesi gibi ek fonlarla desteklenebilir. Ancak, Temsilciler Meclisi'ndeki son olaylar gösterdiği gibi, bu tür ek paraları elde etmek kolay değildir ve savunma gereksinimleriyle ilgisi olmayan siyasi entrikalara tabi. Ukrayna'ya sağlanan yardımlar, Cumhuriyetçi Parti'nin sağ kanadıyla sıklıkla çelişir.

Üretim zorlukları

ABD'nin her zaman silah satın almak için ihtiyaç duyduğu parayı elde edememesinin bir başka önemli nedeni de üretimin yalnızca hazır ve talepleri karşılayabilecek üreticiler varsa gerçekleşebilmesidir. Savaşlardan kâr etmekle suçlanan savunma müteahhitlerine rağmen, Amerikan savunma endüstrisi, işçi eksikliği ve sözleşme gecikmeleri gibi nedenlerden dolayı silahları zamanında üretme yeteneğinde gerçek zorluklarla karşı karşıyadır. Raytheon Technologies'in CEO'su Greg Hayes'in dediği gibi, gerçek soru şudur: ABD bu silahları ve cephaneyi üretebilir mi?

Gerçekte, Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve 1991'de Soğuk Savaş'ın sona ermesi sonrasında Amerikan savunma sanayi üretiminde keskin bir düşüş yaşandı. Bu, Washington'un en azından bir süre için barışın faydalarından yararlanmasına ve ekonomik küreselleşme ve finansal entegrasyon sürecine daha fazla odaklanmasına olanak sağladı. Nükleer imha ve büyük savaş tehdidi yerine. ABD'nin ‘haydut devletler’ olarak tanımladığı ülkelerle sınırlı karşılaşmalar dışında, bu politika ABD savunma sanayisini yeni zorluklar ortaya çıktığında durgun bir durumda bıraktı.

Savunma üretimi, 2001'de terörizmle savaşın başlamasıyla birlikte 2000'li yılların başlarında nihayetinde toparlandı, ancak bu, bugünün modern savaşlarının ihtiyaçlarıyla uyumlu bir şekilde olmadı. Savunma uzmanı Michael Breen'e göre, savunma müteahhitleri, daha az maliyetli mühimmat satın almak yerine pahalı sözleşmeler elde etmeye devam ettiler.

ABD, sonunda modern hayalet bombardıman uçakları sergilese de gerçek şu ki, bugünün savaş alanları, erken 20. yüzyılın ortalarından itibaren savaşlarda bir topçu subayı veya bombardıman pilotu için tanıdık gelebilecek geleneksel mühimmatı da gerektiriyor.

Tüm bunlar, ABD'nin, Fransa gibi Avrupa ülkelerine, Ukrayna'ya silah tedarikini artırmaları için yaptığı sürekli çağrıları açıkça ortaya koyuyor. Ancak sorun, Avrupalıların da bu ihtiyaçları karşılayamaması. Bu, şu anda dünyayı kasıp kavuran çatışmalar dizisinin, ABD ve Batılı müttefiklerinin çatışmalarla uygun şekilde başa çıkma yeteneğini zorladığını gösteriyor. Bu, hem çatışmaları çözmek için gerekli diplomatik çabalar açısından hem de ortakları ve müttefikleri desteklemek için gereken kaynakları ve yardımı kullanmak açısından geçerli.

Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan tercüme edilmiştir.



Zengin Çinliler, yurtdışına para akıtıyor: "Ülkeden ayda 50 milyar dolar çıkıyor"

NYT'nin aktardığına göre külçe altın satışlarında bankaların sunduğu fiyatlar yüzde 7'ye varan oranda değişebiliyor (Reuters)
NYT'nin aktardığına göre külçe altın satışlarında bankaların sunduğu fiyatlar yüzde 7'ye varan oranda değişebiliyor (Reuters)
TT

Zengin Çinliler, yurtdışına para akıtıyor: "Ülkeden ayda 50 milyar dolar çıkıyor"

NYT'nin aktardığına göre külçe altın satışlarında bankaların sunduğu fiyatlar yüzde 7'ye varan oranda değişebiliyor (Reuters)
NYT'nin aktardığına göre külçe altın satışlarında bankaların sunduğu fiyatlar yüzde 7'ye varan oranda değişebiliyor (Reuters)

ABD'nin önde gelen gazetelerinden New York Times (NYT), Çinli zenginlerin ülkenin "ekonomik ve siyasi geleceğinden endişelenerek" yatırımlarını yurtdışına aktardığını yazdı. 

Japonya merkezli çevrimiçi gayrimenkul platformu Shenjumiaosuan'ın yöneticisi Zhao Jie, başkent Tokyo'da 3 milyon dolar ve üzerinde değere sahip lüks dairelerin çoğunun Çinli zenginler tarafından satın alındığını söyledi.

Jie, yatırımcıların bu miktarları "bavullar dolusu nakitle" ödediğini belirterek, pandemi öncesi dönemde Çinlilerin genelde 300 bin dolar ve altındaki stüdyo daireleri tercih ettiğine dikkat çekti.

NYT'nin paylaştığı rakamlara göre, Çin'deki zengin aileler ve özel sektördeki şirketler, bu yıl yurtdışına her ay yaklaşık 50 milyar dolar civarında yatırım yaptı.

Öte yandan haberde, Pekin yönetiminin yurtdışında otel ya da ofis binası satın alınması gibi yatırımlara izin vermediği, bu yüzden zenginlerin farklı yöntemlerle paraları yabancı ülkelere aktardığı belirtildi.

Bu yöntemlerden biri külçe altın satın alıp yurtdışına göndermek. Haberde, külçe altına talebin artması nedeniyle Çin'deki bankalar arasında altın satışı rekabeti başladığına da dikkat çekildi. 

Başvurulan bir diğer yöntemse, Çin'in Hong Kong Özel İdari Bölgesi'ndeki bankalarda hesap açıp, bunlar üzerinden yurtdışında farklı sigorta ürünlerine yatırım yapmak. Hong Kong yönetiminin verilerine göre, Çin anakarasından yatırımcılara satılan sigorta poliçelerinde bu yılın ilk yarısında, 2019'un aynı dönemine kıyasla yüzde 21,3 artış yaşandı. 

Öte yandan uzmanlar, Çin'den yurtdışına hızlı para akışının ülkenin 17 trilyon dolarlık ekonomisi için yakın vadede risk oluşturmadığını söyledi.  

Çin merkezli Hang Seng Bank'in başekonomisti Wang Dan, ülke dışına akıtılan para miktarının devlet için "gayet kontrol edilebilir düzeyde olduğunu" savundu.

Ancak NYT, yoğun para çıkışının devam etmesinin uzun vadede Çin'de finansal sorunlara yol açabileceğine işaret etti. 

Haberde, Çin'de 2015'te borsanın çökmesinin ardından yüklü miktarda paranın ülke dışına çıkarıldığı, Çin Merkez Bankası'nın da yuanın değerini tekrar istikrarlı hale getirmek için döviz rezervlerinden ayda 100 milyar dolara yakın harcama yaptığı hatırlatıldı.

Yuan, eylülde ABD doları karşısında son 16 yılın en düşük seviyesine gerilemişti. 

Independent Türkçe


Kazananı olmayan savaş çıkmazda

İsrail ‘Hamas'ı ortadan kaldıramaz’ ve Hamas da İsrail’i yenilgiyi kabul etmeye zorlayamaz. (AFP)
İsrail ‘Hamas'ı ortadan kaldıramaz’ ve Hamas da İsrail’i yenilgiyi kabul etmeye zorlayamaz. (AFP)
TT

Kazananı olmayan savaş çıkmazda

İsrail ‘Hamas'ı ortadan kaldıramaz’ ve Hamas da İsrail’i yenilgiyi kabul etmeye zorlayamaz. (AFP)
İsrail ‘Hamas'ı ortadan kaldıramaz’ ve Hamas da İsrail’i yenilgiyi kabul etmeye zorlayamaz. (AFP)

Refik Huri

Kazanıyor gibi görünse bile karşı taraf yenilgiyi kabul etmedikçe hiç kimse savaşı kazanamaz. Bu, Gazze savaşında imkânsız bir görevdir. İsrail ne kadar lider, kadro ve bireyi yok etse de öldürse de ‘Hamas'ı ortadan kaldıramaz’ ve onu tanınmadan da olsa mağlup gösteremez. Gazze'yi insansız bir toprak haline getirmeye çalışsa bile başaramaz. Hamas da İsrailli düşmanını yenilgiyi kabul etmeye zorlayamaz, ne kadar tankını ve aracını yok ederse etsin, ne kadar subayını ve askerini öldürürse öldürsün, hatta kara kuvvetlerini çekmeye zorlasa bile hava ve deniz bombardımana devam eder. Ancak gerçek şu ki ‘İsrail'in Gazze'de başı dertte’. Londra merkezli The Economist'e göre öncelikli seçenek konusunda önemli olan şu: Zafer mi, rehineleri geri almak mı yoksa ABD ile ilişkiler mi?

Eski Başbakan, Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı Ehud Barak, Binyamin Netanyahu'yu ‘seçeneklerinin çöküşü’ nedeniyle çıkmazda olan önemli bir faktör olarak görüyor. Politikayı ‘Hamas bir hazine, Filistin Yönetimi bir yük’ temelinde çizmekten, Arap dünyasında barış yolu yanılsamasına, Filistinlileri görmezden gelemeye, kendini ‘güvenlik efendisi’ olarak tasvir etmeye, ABD'yi küçümsemeye ve aldatmaya, Sinvar, Putin, Obama, Trump ve Biden'ı değerlendirmeye kadar hata yaptığından bahsediyor.

Strateji yok

Pratik olarak herkesin başı çeşitli oranlarda dertte. Hamas, Filistin Otoritesi, Hizbullah, Lübnan, ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, Mısır, Ürdün ve ‘barış anlaşması’ ülkeleri... Haftalar içinde bitiremeyeceği bir savaşa sürüklenen, İsrail ekonomisi çökmeden ve ağır bölgesel ve uluslararası baskılara dayanmadan rezervlerini ön planda tutamayan İsrail'in herhangi bir çıkış stratejisi yok. Düşman ordusu coğrafyaya yayılırken ve İran'ın savaşa doğrudan müdahalesinin imkansızlığıyla karşı karşıya kalırken, Hamas'ın ‘Gazze işgalini’ püskürtmeye devam etmekten başka seçeneği bulunmuyor. ABD, ‘caydırma’ adı altında Akdeniz'de uçak gemileri ve muhripler konuşlandırdı ancak rakipleri caymaz ve kırmızı çizgileri aşarsa, bir savaş stratejisi mevcut değil. Başkan Joe Biden yönetimi altında, Ortadoğu için kapsamlı bir strateji de yok.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, çelişkili pozisyonlarda bocalıyor. Alman Şansölyesi Olaf Scholz, İsrail'i desteklemede o kadar ileri gitti ki Arap devletleriyle ilişkilerdeki gerilemeyi durdurmak için geri dönüş yolunu izlemesi artık kolay değil. İngiliz Başbakan Rishi Sunak, ülkesinin İsrail'in kuruluşundaki rolü ve Araplara karşı düşmanlığının önünde duruyor ve Ukrayna savaşı ile Gazze savaşı arasında kararsız.

Bir dizi çıkmaz

Gazze'deki halkı Sina'ya göç ettirmeyi reddeden, Gazze'nin kapısı ve önemli arabuluculuklara sahip olan Mısır, Hamas ile Filistin Yönetimi arasında Washington'la ilişkilerde ve ardından İsrail'le Camp David Anlaşmaları ile Gazze savaşının kınanması arasında dikkatli ve hassas bir denge kurulması gerekiyor. Aynı durum, büyükelçisini Tel Aviv'den çekerek İsrail'in savaşını kınama düzeyini yükselten ve Batı Şeria halkını Doğu Şeria'ya kaydırma yönünde ciddi bir tehditle karşı karşıya kalan Ürdün için de geçerli. Parçalanmış Suriye sınırlarını kapattı. Irak, İran'ın nüfuzunu ve silahlı fraksiyonlarını ile ABD ve güçlerine olan ihtiyacı arasında çözümsüz bir çıkmaz içinde. Yemen, Husiler'in meşruiyete karşı darbesinden ve bitmeyen bir savaşın başlamasından bu yana iç cephede daha büyük bir çıkmazdan çıkamıyor. Lübnan, sınırlarda ve ülke içinde bulunduğu büyük çıkmazını tanımlamaktan bile aciz. Kendi kararıyla güney cephesini açan ve Beyrut'taki iktidarın kilit noktalarını elinde bulunduran Hizbullah, Lübnan'ın çıkmazını planladığı başka bir Lübnan'a giden yol olarak görüyor.

Bir dizi çıkmaz Ortadoğu'nun ihtiyaç duyduğu türden çözümler üretmiyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.


Kassam Tugayları ve İsrail ordusu Gazze'nin kuzeyinde birbirlerini ateşkes ihlaliyle suçladı

(AA)
(AA)
TT

Kassam Tugayları ve İsrail ordusu Gazze'nin kuzeyinde birbirlerini ateşkes ihlaliyle suçladı

(AA)
(AA)

Kassam Tugayları'nın Telegram hesabından yapılan açıklamaya göre, taraflar arasında varılan çatışmalara "insani ara" mutabakatında çizilen hatları İsrail'in ihlal etmesi nedeniyle Kassam savaşçılarıyla İsrail askerleri arasında çatışma çıktı.

Durumu kontrol altına aldıklarını aktaran Kassam Tugayları, "İsrail bağlı kalırsa kendilerinin de geçici ateşkese bağlı olduklarını" vurgulayarak arabuluculara İsrail'in "insani aranın tüm maddelerine karada ve havada uymasını sağlamaları" çağrısı yaptı.

İsrail ordusu: Askerlerin yanında EYP patlatıldı

İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre, Gazze'nin kuzeyindeki iki ayrı noktadaki İsrail askerlerinin yakınında üç el yapımı patlayıcı (EYP) patlatılarak "insani aranın" ihlal edildiği ileri sürüldü.

Bir noktada Gazze'deki silahlı unsurların İsrail askerlerine ateş açtığı, askerlerin buna karşılık verdiği, bazı askerlerin hafif yaralandığı aktarıldı.

İsrail ordusu, iki noktada da birliklerinin taraflar arasında varılan "insani ara" mutabakatına bağlı şekilde konuşlandığını savundu.


Biden enflasyonla mücadele için Soğuk Savaş'tan kalma yasayı kullanacak

81 yaşındaki Joe Biden ilk olarak 1973'te siyasete atılmıştı (Reuters)
81 yaşındaki Joe Biden ilk olarak 1973'te siyasete atılmıştı (Reuters)
TT

Biden enflasyonla mücadele için Soğuk Savaş'tan kalma yasayı kullanacak

81 yaşındaki Joe Biden ilk olarak 1973'te siyasete atılmıştı (Reuters)
81 yaşındaki Joe Biden ilk olarak 1973'te siyasete atılmıştı (Reuters)

Beyaz Saray, ülkedeki tedarik zinciri ve yüksek enflasyon problemlerini gidermek için 1950'de çıkarılan Savunma Üretimi Yasası'nı kullanacağını duyurdu.

Beyaz Saray'dan dün yapılan açıklamada, yasayla birlikte ulusal güvenlik için önemli görülen tıbbi ilaçların iç piyasada üretiminin geliştirileceği ifade edildi.

Üretim ve nakliye gibi konularla alınacak diğer tedbirlerin Başkan Joe Biden'ın konuyla ilgili kurulla yapacağı ilk toplantının ardından açıklanacağı belirtildi.

Beyaz Saray Ulusal Ekonomi Konseyi Direktörü Lael Brainard, "Amerikalı tüketiciler için fiyatları aşağı çekmeye ve tedarik zincirlerimizi sağlamlaştırmaya kararlıyız" ifadelerini kullandı.

Savunma Üretimi Yasası, Kore Savaşı sırasında üretimi kolaylaştırmak için çıkarılmış ve son olarak pandemi döneminde solunum cihazları ve koruyucu ekipmanlara ulaşımı kolaylaştırmak için kullanılmıştı.

Yasa ABD Başkanı'na, halkın korunmasında ihtiyaç duyulan ürünler için şirketlerden, sözleşme imzalamalarını veya siparişleri tedarik etmelerini isteme yetkisi veriyor.

Yasa ABD Başkanı'na, fahiş fiyatlar için denetim yetkisi de sunuyor.

Beyaz Saray'dan yapılan açıklama kağıt üzerinde Amerikan ekonomisinin olumlu bir görünüme kavuştuğu bir dönemde geldi.

Ancak gelecek yıl yapılan seçimler öncesinde ülkedeki ekonomik durumun seçmenleri memnun etmediği biliniyor. Economist ve YouGov'un yaptığı son anket, seçmenlerin sadece yüzde 39'unun Biden'ın ekonomi politikalarını onayladığını ortaya koymuştu.

Reuters/Ipsos ortaklığının araştırmasındaysa, Amerikalılar son iki yılın en önemli konusunun ekonomi olduğunu söylemişti.

ABD'de enflasyonun artış hızı yavaşlasa da, ülkedeki fiyatlar son üç yılda bir önceki 10 yıldan daha fazla artış gösterdi.

Bloomberg'in haberinde pandemi öncesi dönemde 100 dolar tutan bir alışveriş sepetinin bugün 120 dolara mal olduğu ifade edilirken, son üç yılda elektrik, araç sigortası, ikinci el otomobil ve ev kirası gibi kalemlerin yüzde 20 ila yüzde 35 arttığı hatırlatıldı.

Biden yönetiminin ekonomiye ilişkin alınacak kararları 2024'teki seçim öncesinde kampanyasına dahil etmesi bekleniyor.

Independent Türkçe


Biden: İki devletli çözüm, Filistinlilerin ve İsraillilerin güvenliğini garanti altına almanın tek yolu

ABD Başkanı Joe Biden (AP)
ABD Başkanı Joe Biden (AP)
TT

Biden: İki devletli çözüm, Filistinlilerin ve İsraillilerin güvenliğini garanti altına almanın tek yolu

ABD Başkanı Joe Biden (AP)
ABD Başkanı Joe Biden (AP)

ABD Başkanı Joe Biden yaptığı açıklamada, Filistinliler ve İsrailliler için uzun vadeli güvenliği garanti etmenin tek yolunun iki devletli çözüm olduğunu söyledi.

Biden, X platformunda (eski adıyla Twitter) yaptığı paylaşımında ABD’nin ‘Filistinlilerin ve İsraillilerin aynı şekilde özgürlük ve onur sahibi olarak yaşamalarını sağlamak için’ iki devletli bir çözüme ulaşmak üzere çalışmayı bırakmayacağını da sözlerine ekledi.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ise bugün İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant’a yaptığı çağrıda Gazze Şeridi’ne giren insani yardımın artırılması gerektiğini yineledi.

Şarku’l Avsat’ın Londra merkezli Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan (AWP) aktardığı habere göre ABD Savunma Bakanlığı, Austin’in görüşme sırasında hükümet ve sivil toplum kuruluşlarının Gazze’deki mevcut çatışmayı genişletmekten kaçınmasının önemini vurguladığını belirtti. Açıklamada Austin’in Gallant’a ABD’nin Orta Doğu’daki güçlerini ve çıkarlarını koruma çabaları hakkında bilgi verdiğini ekledi.

Pazartesi günü Arap ülkeleri ve Avrupa Birliği, İspanya’da yapılan bir toplantıda Filistin-İsrail anlaşmazlığını sona erdirmek için iki devletli bir çözüme duyulan ihtiyaç konusunda anlaşmaya vardı. Bu arada Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Gazze Şeridi’nin Filistin Yönetimi’nin yönetimine tabi olması gerektiğini söyledi.

Borrell, Barselona’da düzenlenen Akdeniz için Birlik Forumu’na katılan AB üyelerinin ve katılımcıların neredeyse tamamının iki devletli çözüm ihtiyacı konusunda hemfikir olduğunu söyledi.

Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, kendilerinin kim tarafından yönetileceğine Filistin halkının karar vermesi gerektiğini ve çatışmadan sonra Gazze’nin yönetimine ilişkin her türlü konuşmada Batı Şeria ve Gazze’nin birlikte ele alınması gerektiğini söyledi.

Söz konusu iki devletli çözüm, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde İsrail’in yanı sıra Filistinliler için de bir devlet kurulmasını öngörüyor.

Borrell ve Safadi, Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerinden 43 üyeden oluşan Akdeniz İçin Birlik Forumu’nun Barselona’daki kısa toplantısının kapanışında konuşma yaptı. İsrail ise bu foruma katılmadı.


Lübnan: Ateşkesin uzatılmasının hemen ardından güneydeki bir kasabaya top mermisi düştü

BM barış güçleri Lübnan-İsrail sınırının Lübnan tarafında yıkılmış bir evin yanında devriye geziyor (AP)
BM barış güçleri Lübnan-İsrail sınırının Lübnan tarafında yıkılmış bir evin yanında devriye geziyor (AP)
TT

Lübnan: Ateşkesin uzatılmasının hemen ardından güneydeki bir kasabaya top mermisi düştü

BM barış güçleri Lübnan-İsrail sınırının Lübnan tarafında yıkılmış bir evin yanında devriye geziyor (AP)
BM barış güçleri Lübnan-İsrail sınırının Lübnan tarafında yıkılmış bir evin yanında devriye geziyor (AP)

İsrail ile Hamas arasındaki ateşkesin uzatılmasından saatler sonra Lübnan'ın güneyindeki bir sınır kasabası yakınlarına top mermisinin düştüğü bildirildi.

Lübnan Ulusal Haber Ajansı’nın aktardığına göre, İsrail tarafından atılan top mermisinin er Rahib bölgesindeki Ayta eş Şaab kasabasının eteklerine düştüğü bildirildi.

Hamas Hareketi’nin 7 Ekim’de Gazze Şeridi’ni çevreleyen yerleşim yerlerine yönelik saldırısının ardından İsrail'in kara harekatına başlamasıyla birlikte Lübnan sınırında tansiyon her geçen gün artıyor.


Nijer cuntası, Avrupa'ya göçü engelleyen yasayı iptal etti

AB'nin, Afrika'dan göçmen dalgasına karşı politikasını sekteye uğratan kararla ilgili nasıl bir adım atacağı henüz belli değil (AFP)
AB'nin, Afrika'dan göçmen dalgasına karşı politikasını sekteye uğratan kararla ilgili nasıl bir adım atacağı henüz belli değil (AFP)
TT

Nijer cuntası, Avrupa'ya göçü engelleyen yasayı iptal etti

AB'nin, Afrika'dan göçmen dalgasına karşı politikasını sekteye uğratan kararla ilgili nasıl bir adım atacağı henüz belli değil (AFP)
AB'nin, Afrika'dan göçmen dalgasına karşı politikasını sekteye uğratan kararla ilgili nasıl bir adım atacağı henüz belli değil (AFP)

Nijer'de cunta, göçmenlerin yasadışı yollarla Avrupa Birliği'ne (AB) gidişinin engellenmesi için 2015'te yürürlüğe konan yasayı uygulamadan kaldırdı.

Cunta lideri Abdurrahman Tiani, 25 Kasım'da yayımladığı açıklamada yasanın "Nijer devletinin ve halkının çıkarlarını gözetmediği" gerekçesiyle iptal edildiğini duyurdu. 

Ayrıca açıklamada, söz konusu kanun kapsamında haklarında hapis cezası verilen insan kaçakçılarının serbest bırakılacağı da ifade edildi. 

Kanun, göç meselesinde AB'yle yakından çalışan eski Nijer Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum hükümeti döneminde yürürlüğe konmuştu.

Bazum, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Tiani öncülüğünde 26 Temmuz'da düzenlenen darbeyle görevden indirilmişti. 

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, 29 Temmuz'daki açıklamasında cuntayı tanımadıklarını, Nijer'le yürütülen güvenlik işbirliğiyle ülkeye gönderilecek tüm yardımların askıya alındığını duyurmuştu. 

ABD merkezli haber ajansı AP'nin aktardığına göre, Libya ve Akdeniz üzerinden AB'ye gitmek isteyen Afrikalı göçmenler, çoğunlukla Nijer'in Agadez bölgesini kullanıyor. Söz konusu bölgede birçok insan kaçakçısı da faaliyet gösteriyor.

Batı Afrika ve Sahra Çölü'ne açılan bu bölge, aynı zamanda Birleşmiş Milletler'in (BM) desteğiyle yabancı ülkelerden geri gönderilen göçmenler için de kullanılan bir rota.

AB, BM rakamlarına göre haftada 4 bin göçmenin kullandığı Agadez yolundan geçişleri durdurmak için Bazum'la anlaşarak, söz konusu yasanın yürürlüğe konmasını sağlamıştı. Yasa kapsamında yakalanan insan kaçakçılarına 5 yıla kadar hapis cezası veriliyordu.

Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısı BBC'nin haberinde, cuntanın hamlesi "AB'nin Afrika'dan gelen göç akımlarını yönetme stratejisine vurulan büyük bir darbe" diye yorumladı. 

Haberde, bazı insan kaçakçılarının haftada 6 bin dolara yakın para kazandığına dikkat çekilirken, yasanın iptal edilmesinin AB'ye yeniden ciddi bir göçün başlamasına yol açabileceği değerlendirmesi yapıldı.

Independent Türkçe


İsrail ordusu bir ‘iç çalkalanmayla’ karşı karşıya

İki İsrail Savunma Kuvvetleri askeri, 18 Kasım (Reuters)
İki İsrail Savunma Kuvvetleri askeri, 18 Kasım (Reuters)
TT

İsrail ordusu bir ‘iç çalkalanmayla’ karşı karşıya

İki İsrail Savunma Kuvvetleri askeri, 18 Kasım (Reuters)
İki İsrail Savunma Kuvvetleri askeri, 18 Kasım (Reuters)

İsrail ordusu, savaş sırasında nadir görülen bir durumla, itibarıyla ilgili ciddi bir krizle karşı karşıya. Büyük bir tugayda, ‘Hamas militanlarıyla çatışmaktan kaçmak’ suçlamasıyla iki komutanın görevden alınmasından sonra bir isyan yaşanıyor. Basın, orduyu yalan söylemek ve zaferleri abartmakla suçlayarak şiddetli eleştirilerde bulunuyor.

Bir taburdaki asker ve subayların yaklaşık olarak yarısı, aralarından iki bölük komutanının görevden alınmasını protesto olarak göreve dönmeyi reddettiklerini açıkladılar.

Yediot Ahronot gazetesinin haberine göre İsrail ordusu, Tel Aviv’in kuzey Gazze Şeridi'ne yönelik kara saldırısına karşı koymaya çalışan Filistinli direniş üyeleriyle çıkan şiddetli çatışmaların birinden bölüğün geri çekilmesi üzerine, bir bölük komutanı ve onun yardımcısı olmak üzere iki subayı görevden almaya karar verdi.

Geri çekilmenin nedenin, tugayın çatışmalar sırasında askeri destek ve ateş desteği almaması olduğu ifade edildi. Gazeteye göre, bu ‘istisnai’ olay, müfrezenin savaşçıları ile bağlı olduğu tabur komutanı arasında ciddi bir krize neden oldu. Bu da savaşçıların yaklaşık yarısının, tugayın kararı nedeniyle birliğe geri dönmemesine yol açtı. Tugay bu kararı, tabur komutanının bölük komutanına tercih edilmesi nedeniyle taraflı buldu. El Kassam savaşçıları tarafından pusuya düşürüldüklerinde destek ve hava desteği alamadıklarını söyleyen askeri birlik, işgalci İsrail ordu güçlerini pusuya düşüren onlarca silahlı kişinin önünde geri çekildi. Tabur komutanı ise bölüğe ‘ileri hava desteği sağladığını’ iddia etti.

İsrail ordusundaki subaylar, bölüğün bu göreve atandığında hazırlıklı olmadığını ve (Gazze bölgesinde) dinlenmeden sürekli askeri faaliyette bulunduktan sonra göreve kötü bir şekilde gönderildiğini belirtti.

Görsel kaldırıldı.
Cumartesi günü Mısır'a girmeden önce Refah geçiş noktasında İsrailli rehineleri taşıyan bir Kızıl Haç arabası (AP)

Öte yandan İsrail medya yıldızları, Hamas hareketinin geçtiğimiz Pazar akşamı İsrailli rehineleri, Gazze şehrinin orta yerinde serbest bıraktığını görünce şok oldu. Channel 13 Israel TV’de çıkan Raviv Drucker'a göre Genelkurmay Başkanı, üst düzey generaller ve ordu sözcüsünün son haftalarda yaptıkları açıklamalarda Hamas'ın tükendiği ve Gazze Şeridi'nin kuzeyinde artık hiçbir şeyi kalmadığı konusunda oybirliğiyle mutabık kaldıklarını ifade ettiler. Kullandığı yer altı tünellerinin büyük bir kısmı ‘yok edildi’ ve artık güçlü bir şekilde faaliyet gösterdiği, tüm sektörü kontrol ettiği ve ‘İsrail ordusuna meydan okuduğu’ görülüyor.

Drucker, “Hemen tedavi edilmesi gereken bir sorun var. Aramızda ve ordu arasında. Netanyahu ile sorunum yok, o yalan söylemesi ile bilinir. Ama orduya, bizimle böyle davranması yasak” dedi.

Görsel kaldırıldı.
İsrail, orada rehine bulma umuduyla Gazze'deki hastanelere ulaşmaya çalıştı (Reuters)

Danny Kushmaro, Channel 12'de “Bugün, ordumuzdaki çok sevdiğimiz komutanların bize gerçeği söylemediğini öğrenmek acı verici ve üzücü. Hamas'ı kuzeyde yok ettiğimizi söylediler, ama ordu ile karşı karşıya kalan sert direniş özellikle kuzeyden geliyor. Bize Gazze'nin elimize geçtiğini söylediler, ama Hamas hala Gazze'nin kalbinde güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor. Hatta bize güçlü bir tokat attı, çünkü rehineleri orada tuttuğu veya oraya taşıdığı ve onları İsrail ordusunun işgal ettiği bölgelerin yakınında yürüttüğü ortaya çıktı. Burada utanması gereken insanlar var" dedi.

Görsel kaldırıldı.
Gazze Şehri'ndeki Şifa Hastanesi kompleksinde tünel açıklığı olduğunu söyledikleri yerin yakınında duran İsrail askerleri (Reuters)

Öte yandan Channel 13'ün askeri muhabiri Or Heller’in, Gazze Şeridi ile Mısır’daki Sina bölgesi arasında İsrailli rehinelerin İran veya Yemen'e nakledilmesine yol açabilecek tünellerin varlığı olasılığına ilişkin soruları gündeme getirmesi bir bomba gibi düştü. Heller, İsrailli kaynakların kendisine üst düzey Hamas yetkililerinin ateşkesten yararlanarak rehinelerle birlikte tünellerden kaçma ihtimaline ilişkin İsrail'de güvenlik endişeleri olduğu bilgisini aldığında şok olduğunu söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Channel 13’ten aktardığı habere göre Heller, “Hamas'ın yer altı tünel ağının İsrail'in savaş arifesinde düşündüğünden daha önemli, daha sofistike ve daha karmaşık olduğu artık açık. Bu tünellerin, İsrail'in yoğun bombardımanından zarar görmediği ve hatta Refah bölgesindeki Philadelphi Koridoru’nda, Hamas liderlerinin İsrailli rehineler, özellikle de tutuklu askerler eşliğinde Gazze Şeridi'nden kaçmak ve Sina'ya gitmek için kullanabileceği tüneller olduğu iddia ediliyor. Oradan İran, Yemen veya Lübnan gibi onları almayı kabul eden bir ülkeye doğru devam ediyorlar. Böyle bir senaryo savaşın seyrini tersine çevirir” dedi.

Görsel kaldırıldı.
İsrailli bir asker Gazze Şeridi sınırında bir tankı temizliyor, 25 Kasım (AP)

Nahum Barnea, Yediot Ahronot gazetesinin geçtiğimiz Pazar günkü manşetinde orduyu sorgulayan ve İsrail seçkinleri arasında hararetli tartışmalara yol açan bir başyazı yayınlamıştı. Barnea "Hamas, şantaj yapma veya asılsız iddialarda bulunma konusunda hiçbir sorunu olmayan, kriminal bir terör örgütüdür. Ancak ben savaşın başından beri İsrail'deki ‘üst düzey bir siyasi kaynak’ ya da ‘üst düzey bir güvenlik kaynağı’ tarafından ortaya atılan iddialara bile şüpheyle yaklaşmayı öneriyorum. Hükümetteki forumlar, savaşa paralel olarak hem kişisel hem de siyasi olarak hayatta kalma mücadelesi veriyor” ifadelerini kullanmıştı.

Bilindiği üzere, İsrail'de hükümeti ve gerçekleri söylemekten kaçınan başkanına şüphe duymak sorun değildir. Ancak orduya şüphe duymak başka bir meseledir ve alışılmadık bir durumdur. Sadece birkaç gün önce, Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü, akademik bir anketin sonuçlarını yayınladı. Bu anket, İsrail halkının savaşın başında kaybettiği orduya olan güvenini yeniden kazandığını gösterdi. Orduyu güvenilir bulanların oranı yüzde 90'a ulaştı. Ordu sözcüsü Daniel Hagari için de durum hemen hemen aynı (yüzde 86).


ABD, Gazze'deki "insani aranın" mümkün olduğunca uzun sürmesini istiyor

Antony Blinken (AA)
Antony Blinken (AA)
TT

ABD, Gazze'deki "insani aranın" mümkün olduğunca uzun sürmesini istiyor

Antony Blinken (AA)
Antony Blinken (AA)

Blinken ile NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, NATO karargahındaki NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı'nın başlamasından hemen önce basına açıklama yaptı.

Blinken, toplantıda Ukrayna ve Batı Balkanlar gibi birçok konunun yanı sıra Gazze'deki durum ve daha genel anlamda Orta Doğu meselesinin görüşüleceğini söyledi.

Hamas ile İsrail arasında çatışmalara "insani ara" verilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Blinken, "Rehinelerin evlerine, sevdiklerine kavuşmak üzere döndüklerini görmekten büyük memnuniyet duyuyorum. Bunu mümkün olduğunca uzun süre devam ettirmeye ve mümkün olduğunca çok insanı getirmeye kararlıyız." dedi.

Stoltenberg de dışişleri bakanlarının Orta Doğu dahil olmak üzere birçok farklı acil güvenlik konusunu ele alacağını belirterek, "Gazze'de çatışmalara verilen aranın uzatılmasını memnuniyetle karşılıyorum. Bu sayede Gazze halkının çok ihtiyaç duyduğu rahatlama sağlanmış ve daha fazla rehine serbest bırakılmıştır." diye konuştu.


AB Adalet Divanı, kamu idarelerinin başörtüsü yasağı uygulayabileceğine hükmetti

(AA)
(AA)
TT

AB Adalet Divanı, kamu idarelerinin başörtüsü yasağı uygulayabileceğine hükmetti

(AA)
(AA)

AB'nin üst mahkemesinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Belçika'nın Liege kentine bağlı Ans Belediyesi, istihdam şartlarını değiştirerek çalışanlarının "tarafsızlık gereği ideolojik veya dini bağlılığını açıkça gösteren işaretler taşıması"nı yasakladı.

Başörtülü bir çalışan da din özgürlüğünün ihlal edilmesi ve ayrımcılığa maruz kaldığı gerekçesiyle Liege iş mahkemesine başvurdu.

Mahkemenin belediyenin uygulamasının AB hukukuna aykırı olup olmadığına karar verememesi üzerine dava, AB Adalet Divanına taşındı.

Adalet Divanı, "bir kamu idaresinin, kendi bünyesinde tamamen tarafsız bir idari ortam oluşturmak amacıyla çalışanlarına dayattığı katı tarafsızlık politikasının, meşru bir amaçla nesnel olarak haklı görülebileceğine" hükmetti.

Kararda her üye devletin ve ona bağlı idarelerin iş yerlerinde teşvik etmeyi amaçladıkları kamu hizmetinin tarafsızlığını tasarlama konusunda takdir yetkisine sahip olduğu belirtilerek "Ancak bu hedefe tutarlı ve sistematik şekilde ulaşılmalı. Hedefe ulaşmak için benimsenen önlemler, kesinlikle 'gerekli' olanlarla sınırlı olmalıdır. Bu gerekliliklere uyulduğunun doğrulanması yerel mahkemelerin görevidir." ifadelerine yer verildi.

AB'nin üst mahkemesi, 15 Temmuz 2021'de de şirketlerin belirli koşullar altında çalışanlarının başörtüsü takmasını yasaklayabileceğine hükmetmişti.