Gazze ve İsrail'den sosyal medyaya yansıyanlar korkunç ama gözlerimizi kaçırmamalıyız

Çatışmadan gelen videolar o kadar yürek parçalayıcı ki onları izlemekten çekiniyorum. Ama birilerinin bu dehşete tanıklık etmesinden memnunum ve onlar bu görüntüleri yakalamak için hayatlarını riske atarken, en azından onlarla yüzleşebilirim

Çatışmanın her iki tarafında da tarifsiz dehşet ve zulüm var (Reuters)
Çatışmanın her iki tarafında da tarifsiz dehşet ve zulüm var (Reuters)
TT

Gazze ve İsrail'den sosyal medyaya yansıyanlar korkunç ama gözlerimizi kaçırmamalıyız

Çatışmanın her iki tarafında da tarifsiz dehşet ve zulüm var (Reuters)
Çatışmanın her iki tarafında da tarifsiz dehşet ve zulüm var (Reuters)

Alan Rusbridger 

Her sabah telefonumu elime alıyorum ve Instagram'ı çekinerek açmadan önce hafifçe irkiliyorum. Birkaç hafta önce, yaşadığı Gazze'de sahada çalışan 24 yaşındaki fotoğrafçı Motaz Azaiza'yı takip etmem gerektiğine karar verdim. Yaklaşık 15 milyon kişi de aynı kararı vermiş, bu da muhtemelen Azaiza'yı halihazırda dünyanın en etkili gazetecilerinden biri yapıyor.

Azaiza'nın günlük görüntü akışına bakmadan önce 15 milyonumuzun da irkildiğinden eminim.

İşte İsrail savaş uçakları tarafından bombalandığı söylenen yıkılmış evinin enkazı altında kalmış küçük bir kız. Saf bir ışık gölge eserinde (bir Caravaggio'ya bakıyor olabilirsiniz) bir ışık onun yüzünü aydınlatıyor. Hâlâ hayatta ama durumu kritik görünüyor. Bir diğerinde bu kadar yüksek bir sanat yok: Sadece bir moloz ve toz yığınından dışarı sarkan bir kadın kolu. Ya da bir bacağı kopmuş, kömür gibi bir çocuğun yol kenarındaki bir olukta başını salladığı bir video.

Bazıları o kadar üzücü ki Azaiza bunları daha sonra silmiş gibi görünüyor. Aşırı kalabalık bir hastanenin zemininde tek başına son nefesini veren, futbol forması giymiş küçük erkek çocuğunu unutmayacağım. Ne de tonlarca çökmüş betonun altında görünen çok sayıda insan figürünü.

Azaiza'nın bir arabada kanlar içindeki iki bebeği kucağında tuttuğu ve yardım bulmak için hızla ilerledikleri bir video var. Ayrı bir reels videosundaysa Azaiza'nın kucağında başka bir küçük bebek var. Ancak bu bebek için umut yok. Videonun açıklamasında, içinde seyahat ettiği ambulansın camına birinin nasıl vurduğu ve "bu küçük şehit bebeği kollarına nasıl bıraktığı" anlatılıyor.

BBC'nin Moral Maze (Ahlak Labirenti) programıyla tanınan din adamı Giles Frazer yakın zamanda "Kuşkusuz, gerçekle yüzleşmek çoğu zaman imkansız derecede zordur, özellikle de gerçek bu kadar üzücü olduğunda" yazdı.

Ancak Fraser, Azaiza'nın görüntüleri hakkında yazmıyordu; İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) 7 Ekim'deki Hamas katliamı sırasında çekilen görüntülerden alelacele derlediği 47 dakikalık Bearing Witness'ın Londra'daki özel gösterimine davet edilen seçkin izleyici kitlesi arasındaydı.

Fraser gördükleri karşısında yaşadığı büyük şoku anlattı.

10 dakika izledikten sonra titremeye başladım ... [Daha sonra] geç saatlerde, tüm bu görüntülerden korunmak için çok az şey vardı: Kafa kesmeler, babaları gözlerinin önünde öldürülürken "abba" diye bağıran çocuklar, Hamas'ın kurbanlarını avlayıp katlederken gösterdiği büyük sevinç, Mickey Mouse pijamaları içindeki çocukların cansız bedenleri, ölmekte olanların kıvranışları, sonu gelmeyen kan gölleri.

Sadece bir aptal, son birkaç haftadır İsrail ve Gazze'de yaşananların bu iki temsilinde herhangi bir denklik arar. Her iki tarafta da tarifsiz dehşet ve vahşet var. Gerçekten de bir ahlak labirenti.

Phillip Knightley'nin savaş gazeteciliğinin dönüm noktası niteliğindeki kitabı, 1975 tarihli The First Casualty, Vietnam'da profesyonel fotoğrafçıların serbestçe dolaştığı, bazen "paralı gazeteciler"le itişip kakıştığı, birkaçının habercilikle ilgilendiği, bazılarınınsa "heyecan için orada olduğu" cepheye erişimin en üst seviyesini anlatıyordu.

Ancak o zamandan bu yana geçen onlarca yılda savaş bölgeleri yavaş yavaş dışarıdan yakın incelemeye kapatıldı. Geleneksel askeri oyun kitabı (sadece otoriter rejimlerde değil) katliam ve yıkıma tanıklık edecek kişileri, çatışmalar bitene kadar davet etmez.

Görsel imgelerin genellikle kontrol edildiği ve/veya temizlendiği ilk Irak Savaşı'nda Observer'ın Amerikan topçu birlikleri tarafından havaya uçurulan bir kamyonun içindeki kömürleşmiş iskelet halindeki Iraklı cesedinin grotesk bir fotoğrafını yayımladığında yaşadığım şoku hatırlıyorum.

Başka hiçbir Batılı haber kuruluşu, Tony Harrison'ın savaş karşıtı güçlü şiiri "A Cold Coming"e ilham olan bu fotoğrafı kullanmadı. Harrison'ın şiiri de Wilfred Owen'ın "Strange Meeting"ini tekrarlıyordu. Çok fazla şoke ediciydi.

Ama 2023'te Azaiza, Gazze'de olup bitenleri görmezden gelmemize izin vermeyi kararlılıkla reddediyor. Paralel bir bağlamda Giles Fraser'dan alıntı yaparsak, "ölmekte olanların kıvranışları, bitmek bilmeyen kan gölleri".

Azaiza profesyonel kameralar ve drone'larla çekim yapıyor. Ancak enkazı ve katliamı kameralı telefonlarla çeken ve bunları sosyal medyada yayımlayan çok sayıda bölge sakini var. Yurttaş gazeteciliğini tam da olması gerektiği gibi yapıyorlar.

TikTok, X ve Instagram'daki asimetrik savaşı Filistin'in "kazandığına" şüphe yok. Bunun nedeni bazılarının öne sürdüğü gibi çarpık algoritmalar mı, yoksa Bibi Netanyahu hükümetinin Gazze halkını cezalandırdığı haklı ya da haksız savaşın gizlenemez gerçekliğine karşı küresel bir tiksintiyi mi temsil ediyor?

Times'ın köşe yazarı Gerard Baker, okuyucularından "1944'te Alman ölümleri Gazze'deki gibi haberleştirilseydi" II. Dünya Savaşı'nda müttefiklerin kazanıp kazanamayacağını düşünmesini istedi.

Bu makul bir farazi tarih yazısı. Eğer bizimkiler savaşın acımasızlığını anlatmak için Wilfred Owen ve Siegfried Sassoon'a güvenmek yerine iPhone'ları ve TikTok'u kullanabilselerdi I. Dünya Savaşı ne kadar sürerdi? Britanya ve Almanya halkı bu katliamı daha ne kadar desteklerdi?

Eğer I. Dünya Savaşı (Baker'ın yazısının başlığından alıntılayacak olursak) "medya saldırısı savaş kazanmayı zorlaştırdığı" için büyük ölçüde kısalsaydı, Versay Antlaşması ve II. Dünya Savaşı olmayabilirdi. Varsayımsal konuşursak, bu iyi mi yoksa kötü bir şey mi?

Gazetecileri Koruma Komitesi'ne göre 7 Ekim'den bu yana Gazze'de yaklaşık 50 Filistinli gazeteci öldürüldü. Motaz Azaiza'nın yaptığı son derece tehlikeli. Görüntüleri o kadar ham ve filtresiz ki neredeyse dayanılmaz.

Ancak onun orada olmasından, tanıklık etmesinden memnunum, tıpkı IDF'nin Hamas'ın 7 Ekim'de gerçekleştirdiği canice eylemlerin aynı derecede acı verici kanıtlarını bir araya getirmesinden memnun olduğum gibi.

Ve Motaz Azaiza orada olduğu ve her gün ölümü göze aldığı sürece, her gün irkilme dürtümü görmezden gelme ve Instagram'daki yürek parçalayıcı ve korkunç fotoğraflarıyla yüzleşme zorunluluğu hissediyorum.

Bu, kelimenin tam anlamıyla, yapabileceğim en az şey.

The Guardian'ın eski editörlerinden Alan Rusbridger, Prospect dergisinin editörüdür

Independent Türkçe 



İsrail Savunma Bakanı: Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğiz

Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)
Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)
TT

İsrail Savunma Bakanı: Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğiz

Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)
Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, bugün salı günü yaptığı açıklamada, İsrail’in “Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğini” söyledi. Katz, 2005 yılında İsrail’in Gazze’den çekilmesi kapsamında boşaltılan yerleşimlerin yerine, Gazze’nin kuzeyinde yeni askerî-tarımsal noktalar kurulacağını belirtti.

İsrail basınının aktardığına göre Katz, Beyt El’de düzenlenen bir törende yaptığı konuşmada, “Bunu doğru şekilde ve doğru zamanda yapacağız. Bazıları itiraz edebilir, ancak ipleri elinde tutan biziz” ifadelerini kullandı.

sdcds
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

Katz’ın açıklamaları, Hamas ile varılan ateşkesin ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik uzun vadeli planları hakkında artan spekülasyonların ortasında geldi. Açıklamalar, ABD Başkanı Donald Trump’ın kısa süre önce bu konudaki bir soruya yanıt verirken İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etme ihtimalini dışlamasıyla da aynı döneme denk geldi.

Bu konuya atıfta bulunan Katz, “Bu hükümet bir yerleşim hükümetidir. Egemenliği uygulamak mümkün olursa, bunu uygularız. Şu anda fiili bir egemenlik aşamasındayız. 7 Ekim’deki korkunç felaketin ardından İsrail’in ortaya koyduğu tutum ve güç sayesinde, uzun zamandır görmediğimiz fırsatlar önümüzde duruyor” dedi.

Katz’ın ardından konuşan Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ise, son yıllarda Batı Şeria’da yürütülen “geniş çaplı yerleşim kampanyasıyla” övündü.


ABD'nin uyuşturucu kaçakçılığı şüphesiyle bir tekneye düzenlediği saldırıda bir kişi öldü

Pasifik Okyanusu'nda bir tekneyi hedef alan ABD güçlerine ait bir videodan (Arşiv- Reuters)
Pasifik Okyanusu'nda bir tekneyi hedef alan ABD güçlerine ait bir videodan (Arşiv- Reuters)
TT

ABD'nin uyuşturucu kaçakçılığı şüphesiyle bir tekneye düzenlediği saldırıda bir kişi öldü

Pasifik Okyanusu'nda bir tekneyi hedef alan ABD güçlerine ait bir videodan (Arşiv- Reuters)
Pasifik Okyanusu'nda bir tekneyi hedef alan ABD güçlerine ait bir videodan (Arşiv- Reuters)

ABD ordusu dün, Doğu Pasifik'te uyuşturucu kaçakçılığı için kullanıldığı bilinen rotada seyreden bir teknede şüpheli bir uyuşturucu kaçakçısını öldürdüğünü açıkladı.

Latin Amerika'daki Washington askeri operasyonlarını denetleyen ABD Güney Komutanlığı, X'te yayınlanan açıklamada, "Birleşik Müşterek Görev Gücü Güney Mızrağı, uluslararası sularda belirlenmiş terör örgütleri tarafından işletilen gemiye karşı ölümcül bir saldırı düzenledi" dedi. Açıklamada, hiçbir ABD askeri personelinin yaralanmadığı da belirtildi. Güney Komutanlığı, teknenin gerçekten uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili olduğuna dair kanıt sunmadı.

Güney Komutanlığı tarafından yayınlanan videoda, teknenin bir tarafına su püskürtüldüğü görülüyor. İkinci bir püskürtmenin ardından, teknenin arka kısmı alev alıyor, etrafı daha fazla su püskürtmesiyle çevrili ve alevler şiddetleniyor. Videonun son saniyesinde, teknenin yanında büyük bir alev topuyla sürüklendiği görülüyor.

Daha önceki ABD saldırılarında teknelere yönelik patlamaları gösteren videolarda, gemilerde ani patlamalar görülmüş ve bu da füze kullanımına işaret etmişti. Bazı kayıtlarda ise füze benzeri cisimlerin teknelere doğru düştüğü açıkça görülmüştü.

Trump yönetimi, saldırıların ABD'ye uyuşturucu akışını durdurmayı ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro üzerindeki baskıyı artırmayı amaçladığını belirtmişti.


Pentagon: Çin, fırlatma rampalarında yaklaşık 100 kıtalararası balistik füze yüklemiş olabilir

ABD Savunma Bakanlığı (Reuters)
ABD Savunma Bakanlığı (Reuters)
TT

Pentagon: Çin, fırlatma rampalarında yaklaşık 100 kıtalararası balistik füze yüklemiş olabilir

ABD Savunma Bakanlığı (Reuters)
ABD Savunma Bakanlığı (Reuters)

Çin'in büyük askeri emellerini vurgulayan bir Pentagon rapor taslağında, Pekin'in muhtemelen en yeni üç fırlatma üssüne 100'den fazla kıtalararası balistik füze yüklediği ve silah kontrolü görüşmelerine girmeye yanaşmadığı belirtildi.

Çin, nükleer silahlarını modernize ediyor ve menzilini diğer tüm nükleer güçlerden daha hızlı bir şekilde genişletiyor. Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre Pekin, askeri yığılmasıyla ilgili haberleri "itibarını zedelemek ve uluslararası toplumu kasıtlı olarak yanıltmak" girişimleri olarak nitelendirerek reddetti.

Geçtiğimiz ay ABD Başkanı Donald Trump, Çin ve Rusya ile nükleer silahsızlanma planı üzerinde çalışıyor olabileceğini söylemişti. Ancak Reuters'in gördüğü bir Pentagon raporu taslağı, Pekin'in böyle bir planla ilgilenmediğini gösteriyor.

Raporda, "Pekin'in bu tür adımlar atmaya veya kapsamlı silah kontrolü görüşmelerine katılmaya yönelik bir istekliliğini hala göremiyoruz" ifadesi yer aldı.

Raporda ayrıca, Çin'in Moğolistan sınırına yakın füze depolama tesislerinde 100'den fazla DF-31 katı yakıtlı kıtalararası balistik füze konuşlandırmış olabileceği ve bunun da inşa ettiği bir dizi füze depolama tesisinin en yenisi olduğu belirtildi.

Pentagon daha önce bu bölgeleri belirlemişti, ancak oraya konuşlandırılan füze sayısını belirtmemişti. Pentagon taslak rapor hakkında yorum yapmayı reddetti ve Washington'daki Çin Büyükelçiliği henüz yorum talebine yanıt vermedi. Taslak Pentagon raporunda bu füzeler için potansiyel hedefler belirlenmedi. ABD yetkilileri, raporun yasa koyuculara sunulmadan önce revize edilebileceğini ifade etti.

Raporda, Çin'in nükleer savaş başlığı stokunun 2024 yılında yaklaşık 600 civarında kaldığı ve bunun "önceki yıllara kıyasla daha yavaş bir üretim oranını" yansıttığı belirtildi.

Ancak raporda Çin'in nükleer genişlemesinin devam ettiği ve 2030 yılına kadar 1000'den fazla nükleer savaş başlığına sahip olma yolunda ilerlediği belirtildi.

Çin, "kendini savunma amaçlı nükleer strateji" ve "ilk kullanan taraf olmama" politikasına bağlı olduğunu söylüyor.

Trump, Amerika Birleşik Devletleri'nin nükleer silah testlerine yeniden başlamasını istediğini dile getirdi, ancak bunun nasıl uygulanacağı belirsizliğini koruyor.

ABD eski Başkanı Joe Biden ve Trump, ilk dönemlerinde Çin ve Rusya'yı Yeni START anlaşmasının yerine üçlü stratejik nükleer silah azaltma anlaşması getirmek için müzakerelere dahil etmeye çalışmışlardı.

Pentagon raporunda Çin'in askeri yığılması detaylı bir şekilde ele alınarak, "Pekin'in 2027 yılının sonuna kadar Tayvan'da savaşabilecek ve kazanabilecek durumda olacağı" belirtildi.

Tayvan'ı, demokratik olarak yönetilen bir ada olarak kendi topraklarının bir parçası olarak gören Çin, adayı "yeniden birleştirmek" için güç kullanma fikrinden hiçbir zaman vazgeçmedi.

Pentagon raporu, ABD ve Rusya arasında kalan son nükleer silah kontrol anlaşması olan ve her iki tarafı da 700 fırlatma platformunda en fazla bin 550 konuşlandırılmış nükleer savaş başlığıyla sınırlayan 2010 Yeni START Antlaşması'nın sona ermesinden iki aydan kısa bir süre önce geldi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Joe Biden, Şubat 2021'de anlaşmayı beş yıl daha uzattı, ancak anlaşma, daha fazla resmi uzatmayı engelleyen çeşitli hükümler içeriyor. Birçok uzman, anlaşmanın sona ermesinin üç yönlü bir nükleer silahlanma yarışını tetikleyebileceğinden endişe ediyor.

Silah Kontrol Birliği'nin genel müdürü Darrell Kimball şunları söyledi: "Daha fazla nükleer silah ve diplomasi eksikliği hiçbir tarafı daha güvenli hale getirmeyecektir; ne Çin'i, ne Rusya'yı, ne de Amerika Birleşik Devletleri'ni."