Netanyahu tüm rehinelere karşılık tüm Filistinli mahkumları serbest bırakabilir

Rehinelerin aileleri, ordunun çocuklarının Hamas’ın yanında rehine olarak bulunduğu tünelleri sular altında bırakıp bırakmayacağını sorguluyor.

Netanyahu, pazartesi akşamı Tel Aviv’de Savaş Komuta Konseyi toplantısına başkanlık ediyor (X)
Netanyahu, pazartesi akşamı Tel Aviv’de Savaş Komuta Konseyi toplantısına başkanlık ediyor (X)
TT

Netanyahu tüm rehinelere karşılık tüm Filistinli mahkumları serbest bırakabilir

Netanyahu, pazartesi akşamı Tel Aviv’de Savaş Komuta Konseyi toplantısına başkanlık ediyor (X)
Netanyahu, pazartesi akşamı Tel Aviv’de Savaş Komuta Konseyi toplantısına başkanlık ediyor (X)

Büyük hayal kırıklığı ve Hamas’ın elindeki tutukluların hayatlarına yönelik yoğun korkuyla sonuçlanan gergin bir oturum sırasında Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant, ‘herkese karşılık herkes’ ilkesine göre bir esir takası anlaşmasını müzakere etmeyi reddetmediklerini açıkladılar.

Söz konusu ilke, tüm Filistinli tutukluların serbest bırakılması karşılığında tüm İsrailli tutukluların serbest bırakılması anlamına geliyor.

Ancak Netanyahu, Hamas’ın bu anlaşmayı engellediğini, çünkü savaşı durdurmayı, yani öncelikle ‘Hamas’ın tasfiyesini önlemeyi’ şart koştuğunu iddia etti. Gallant ise anlaşmanın bugün artık mümkün olmadığını söylerken, “Hamas yalnızca güç dilinden anlar” dedi.

Hamas tarafından tutulan İsrailli mahkumların aile üyelerinden oluşan bir grup ve geçen hafta başlarında serbest bırakılan bazı mahkumlar, Savaş Komuta Konseyi üyeleriyle bir araya gelerek, çatışmalara devam etme ve Mısır- Katar arabuluculuğu kapsamında Hamas’la müzakereleri durdurma kararını protesto ettiler.

Herkes büyük bir özlem ve üzüntüyle konuşarak, tünellerdeki zorluklara dayanamayan yaşlı ve hasta insanlar olduğunu, oğullarının ve kızlarının esaret altında ölmesinden veya öldürülmesinden korktuklarını vurguladı. Ayrıca savaştan korktuklarını, siyasi ve askeri liderlerin kaçırılan insanlarla yakınlaşmak için Yahya Es-Sinvar’a yakınlaşma’ yönündeki açıklamalarından endişe ettiklerini dile getirdiler.

Konuşmacılar, Hamas liderlerini ve militanlarını boğmak için tünelleri Akdeniz’in suyuyla doldurma tehdidini içeren açıklamalardan duydukları dehşeti de belirtirken, “Savaş Komuta Konseyi üyeleri, bu boğma eyleminin ne anlama geldiğini anlıyorlar mı? Bu, onlarla birlikte 136 İsrailli esirin de boğulması anlamına geliyor. Liderlerimiz çocuklarımızı düşünüyor mu? Yoksa Hannibal Protokolü’ne göre onları kurban etmeye mi karar verdiler?” diye sordu.

Hamas üyeleri bazı İsrailli rehineleri Uluslararası Kızıl Haç’a teslim etti, 29 Kasım (Reuters)
Hamas üyeleri bazı İsrailli rehineleri Uluslararası Kızıl Haç’a teslim etti, 29 Kasım (Reuters)

Kaçırılan ve yakın zamanda serbest bırakılan kadınlardan biri, “Kaçırılan insanlara bugün ne olduğunu, çektikleri acıların derecesini bilmiyoruz. Ama tüm bu zaman boyunca korkudan öldüğümü söyleyebilirim. Siz tutsakların özgürlüğüne kavuşması için bir savaş içinde olduğunuzu söylüyorsunuz, ben de size ordumuzun gerçekleştirdiği bombalamanın onların hayatlarını tehdit ettiğini söylüyorum. Tünellerde patlama sesleri duyuyor, korkudan titriyorduk. Ancak Hamas mensupları, huzur içinde, etkilenmeden ve bombardımandan korkmadan uyuyorlardı. Şaka yapıyor gibiydiler. Bu nedenle, İsrailli esirlerin hayatlarının tehdit edilmesinden başka bir sonuç doğurmayacağı için bu savaşı terk etmenizi rica ediyorum” ifadelerini kullandı.

Hamas tarafından serbest bırakılan Yocheved Lifshitz ve halen Gazze’de tutuklu bulunan Oded Lifshitz'in torunu Daniel Lifshitz ise, “Sizi, ne pahasına olursa olsun gecikmeden derhal müzakere masasına dönmeye çağırıyoruz. Bizi küçümsemeniz, feryatlarımızı görmezden gelmeniz saygısızcadır. Bizi temsil etme konusunda bir çıkarınız yoksa, bunu yapmayı kabul eden uluslararası bir kuruluşa başvuracağız. Size yalvarmayacağız” açıklaması yaptı.

Tel Aviv’deki gösteriler sırasında eylemciler, ellerinde Hamas tarafından alıkoyulan rehinelerin fotoğraflarını taşıyor ve İsrail hükümetine rehinelerin serbest bırakılması çağrısında bulunuyor (AFP)
Tel Aviv’deki gösteriler sırasında eylemciler, ellerinde Hamas tarafından alıkoyulan rehinelerin fotoğraflarını taşıyor ve İsrail hükümetine rehinelerin serbest bırakılması çağrısında bulunuyor (AFP)

Rehinelerin aileleri, toplantıyı büyük bir hayal kırıklığıyla terk etti ve Netanyahu’yu ciddi olmamakla suçladı. Ayrıca Netanyahu’nın, sorularına cevap vermekten kaçındığını ve elindeki kâğıdı okuduğunu söyledi. Netanyahu, vatandaşlara duymak istedikleri her şeyi söylemedi, çünkü ordunun gerçekleştirdiği operasyonlarla ilgili sırları düşmanın faydalanmaması için açığa çıkarmak istemediğini dile getirdi. Ayrıca istisnasız tüm mahkumların serbest bırakılması için çalıştığını vurguladı.

Açlık grevi

Esirlerden oluşan bir heyet Knesset’i ziyaret etti ve bazı üyelerle görüştü. İki kadın akrabası Saher ve Erez Kalderon esaretten kurtulan, babası Ofer ise halen esaret altında olan Noam Dan, “Dürüst bir cevap istiyorum ve hoşuma gitmeyen bir cevap duymaya hazırım. Diyelim ki hükümet esirlerden vazgeçmeye ve Hamas’ı tasfiye etmek için savaşı tercih etmeye karar verdi. Durumun bu olduğunu bana açıkça söyleyin, harekete geçelim. Dürüstçe anlaşalım. Ama şunu bilin ki sessiz kalmayacağız. İnsanların nasıl açlık grevi yaptığını da biliyoruz. Bunu Tel Aviv’deki Kaçırılanlar Meydanı’nda başlatacağız ve insanlardan bizimle dayanışma içinde olmalarını isteyeceğiz” şeklinde konuştu.

İsrailli rehinelerin aileleri, Tel Aviv’de Savunma Bakanlığı önünde protesto gösterisi yapıyor, 21 Kasım (AFP)
İsrailli rehinelerin aileleri, Tel Aviv’de Savunma Bakanlığı önünde protesto gösterisi yapıyor, 21 Kasım (AFP)

Hamas’ın elinde ailesinden dört esir bulunan Ofri Bibas, hükümetin esirlerden vazgeçmenin ne anlama geldiğini anlayıp anlamadığını bilmek istediğini söyledi. Bibas, “Onların esir oldukları açık. İhmalkâr, hatalı ya da suçlu değiller. Daha doğrusu bu, devletin, hükümetin, ordunun ve herkesin Hamas saldırısından korunma görevini yerine getirmemesinden kaynaklanıyor. Ülkenin liderliği, onlardan vazgeçmenin ne demek olduğunu anlıyor mu? Bu sadece onların kanının israfı değil, aynı zamanda ordunun ve tüm devlet güvenliği kavramının israfıdır. Bu, gençlerimizin gelecekte askere gitmeyeceği anlamına geliyor. Çünkü düşmanın esir aldığı askerlerin serbest bırakılması için ordunun her şeyi yapacağına güvenmiyorlar. Güvenliği olmayan bir ordu; Çocuklarımızı fedakâr, hizmet eden savaşçılar olarak seviyor, ama onlar devlete muhtaç hale geldiğinde onlara sırt çeviriyor, onları DEAŞ, Nazi, suçlu dediğimiz acımasız düşmanın eline bırakıyor. Bunun gibi her söz yüreklerimizi derinden vuruyor ve üzüyor. Çünkü bize çocuklarımızı terk ettikleri yeri hatırlatıyor” ifadelerini kullandı.



Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
TT

Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği'nde (AB) yapılan ankete göre vatandaşların yarısı, ABD Başkanı Donald Trump'ı Avrupa'nın düşmanı olarak görüyor. 

Fransız politika dergisi Le Grand Continent'te yayımlanan ankete Belçika, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, Almanya, Portekiz, Hırvatistan ve Polonya'dan yaklaşık 10 bin kişi katıldı. 

Katılımcıların yüzde 48'i Trump'ı kesin düşman gördüğünü belirtti. Bu oran Belçika'da yüzde 62, Fransa'da yüzde 57, Hırvatistan'da yüzde 37, Polonya'daysa yüzde 19 oldu.

Öte yandan Avrupalılar, ABD'yle ilişkileri stratejik açıdan önemli görüyor. AB'nin ABD yönetimine karşı hangi tutumu benimsemesi gerektiği sorulduğunda "uzlaşma" seçeneği yüzde 48'le en popüler tercih oldu. 

AB vatandaşlarının yüzde 51'i gelecek yıllarda Rusya'yla doğrudan savaş riskinin olduğunu düşünüyor. Bunun çok ciddi bir risk olduğunu savunanların oranıysa yüzde 18. 

Ülkelerin Rusya'ya coğrafi yakınlık derecesine göre görüşler büyük farklılık gösterdi. Polonyalı katılımcıların yüzde 77'si savaş riskinin yüksek olduğunu düşünürken, bu oran Fransa'da yüzde 54, Almanya'da yüzde 51, Portekiz'de yüzde 39 ve İtalya'da yüzde 34 oldu. 

Çoğu kişi AB'nin muhtemel savaşa karşı yeterince hazır olmadığını da düşünüyor. Katılımcıların yüzde 69'u ülkelerinin Rusya'ya karşı savunma kapasitesinin "zayıf kaldığını" ya da "hiç olmadığını" söyledi.

Rusya'dan gelebilecek tehditler arasında teknoloji ve dijital güvenliği etkileyecek saldırılar yüzde 28'le en üst sırada yer aldı. Askeri güvenlikse bunun ardından yüzde 25 oranındaydı.

Katılımcıların yüzde 69'u muhtemel savaş durumunda AB'nin birliğini pekiştirerek koruyucu bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

9 ülkedeki katılımcıların büyük çoğunluğu AB üyeliğini destekledi, vatandaşların yüzde 74'ü ülkelerinin blokta kalmasını istediğini belirtti. 

Bu oran yüzde 90'la Portekiz ve yüzde 89'la İspanya'da en yüksek seviyedeyken, yüzde 68'le Polonya'da ve yüzde 61'le Fransa'da en düşük orandaydı.

Anketi düzenleyen Cluster 17 şirketinin kurucusu Jean-Yves Dormagen, AB'de "Trumpçılığın düşmanca bir güç olarak görüldüğünü" belirterek şöyle devam ediyor: 

Avrupa sadece artan risklerle karşı karşıya değil, aynı zamanda kendi tarihsel, jeopolitik ve siyasi yapısında da dönüşüm geçiriyor. Ankette çıkan genel tablo, endişeli, kendi kırılganlıklarının çok iyi farkında olan ve olumlu bir geleceği düşünebilmek için mücadele eden bir Avrupa'yı gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, La Voce di New York


Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yla ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesinin detayları ortaya çıktı. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Telegraph'a konuşan kaynaklar, Maduro'nun iktidarı bırakmak için belirli şartlar sunduğunu ancak Trump'ın bunları kabul etmediğini savunuyor.

Buna göre Maduro, 200 milyon dolarlık servetini korumayı, kendisine yakın yaklaşık 100 kişi hakkında hiçbir işlem yapılmamasını ve dost bir ülkeye sığınmasının sağlanmasını istemiş.

Kaynaklar, Washington'ın özellikle üst düzey yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapılmaması talebine yanaşmadığını belirtiyor. 

15 dakikalık telefon konuşmasında iki liderin, Venezuela'da olası bir geçiş hükümetinin nasıl kurulacağına veya Maduro'nun nereye gönderileceğine dair de anlaşmaya varamadığı ifade ediliyor. 

Trump'ın, Maduro'nun gidebileceği ülkeler arasında Rusya ve Çin'i gösterdiği öne sürülüyor. Ayrıca Katar'ın da bir seçenek olarak değerlendirildiği iddia ediliyor. 

Washington Post'un 27 Kasım'daki haberinde, Venezuela liderinin Türkiye'ye kaçabileceği de ileri sürülmüştü. 

Telegraph'ın haberinde, Maduro'nun kendisine yakın isimlerin geçiş hükümetinde rol oynamasını istediği ancak Beyaz Saray'ın bunu kabul etmediği yazılıyor.

Kaynaklardan biri, Venezuela liderinin "iki arada bir derede" kaldığını söylüyor. İktidardaki müttefikleri hakkında işlem yapılmasını kabul etmesi halinde Maduro'nun Venezuela'daki üst düzey isimler tarafından "hedef alınabileceği" belirtiliyor. 

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro olduğunu öne sürmüştü.

Haberde, Maduro'nun af istediği üst düzey askeri ve siyasi isimlerin, ABD tarafından hedef alınan bu örgüte üye olduğu savunuluyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi, böyle bir örgütün varlığını defalarca reddetmişti. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD'nin Güneşler Karteli'yle ilgili açıklamasının "asılsız ve gerçek dışı" olduğu savunulmuştu. 

Beyaz Saray'ın örgütün en üst isimlerinden biri olduğunu öne sürdüğü Venezuela İçişleri, Adalet ve Barış Bakanı Diosdado Cabello da karteli "uydurma" diye nitelemişti.

Maduro, Trump'la telefon görüşmesi hakkunda dün yaptığı açıklamada, "Görüşmenin saygı çerçevesinde tamamlandığını ifade etmek isterim" demişti. Trump ise Maduro'yla konuşmasına ilişkin "Görüşmenin iyi ya da kötü geçtiğine dair bir şey söyleyemem" ifadelerini kullanmıştı. 

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, Telegraph, BBC


Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
TT

Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin görüşmesi özellikle ABD tarafından yakından takip ediliyor.

Rus lider bugün Yeni Delhi'ye vardı, Modi'yle birebir görüşmeninse yarın düzenlenmesi planlanıyor. 

New York Times'ın (NYT) haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın Rus petrolünü almaması için Modi'ye baskı yaptığı hatırlatılıyor. 

Yeni Delhi yönetimi, Washington'ın taleplerine bir süre direnmiş ancak ABD'nin geçen ay Rus petrol devlerine uyguladığı yaptırımların ardından satın alımları büyük ölçüde durdurmak zorunda kalmıştı. 

BBC'nin analizinde, 2022'de patlak veren Ukrayna savaşından beri ilk kez Hindistan'ı ziyaret edecek Putin'in petrol satın alımlarının tekrar artırılması için Modi'ye baskı yapabileceğine dikkat çekiliyor. 

İkili zirvede, Hindistan ve Rusya'nın Sovyet döneminden beri süren ilişkilerine bağlı oldukları mesajı verilecek. 

NYT'nin haberinde, aynı zamanda görüşmenin Putin için "küresel öneme sahip bir ortağı olduğunu dünyaya gösterme fırsatı" sunacağı ifade ediliyor.

Toplantıda Modi yönetiminin Rus menşeli gübre ürünlerine yatırımını artırması ve Hindistan'da Rusya işbirliğiyle inşa edilecek nükleer santrallerle ilgili konuların ele alınacağı aktarılıyor. 

Ayrıca iş sektöründe ortaklığın da artırılması öngörülüyor. Ukrayna savaşı nedeniyle eleman kıtlığı yaşayan Rus şirketlerin Hindistanlı işçileri kadrolarına katmak istediği belirtiliyor. 

Bu, Putin'in 2021'den beri Hindistan'a yaptığı ilk ziyaret olacak. Diğer yandan iki lider eylülde Çin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında bir araya gelmiş, geçen yıl da Moskova'da görüşmüştü. 

"Denge politikası sınanıyor"

Diğer yandan görüşmenin, Modi'nin hem Rusya hem de Batı'yla ilişkilerini dengede tutmakta zorlandığı bir dönemde yapıldığına işaret ediliyor. Yeni Delhi merkezli düşünce kuruluşu Global Trade Research Initiative'in (GTRI) görüşme hakkındaki analizinde şu ifadelere yer veriliyor: 

Hindistan için zor olan mesele stratejik dengeyi korumaktır. Washington'dan gelen baskı ve Moskova'ya bağımlılığı yönetirken özerkliği de koruyabilmektir.

CNN'in analizinde de Hindistan'ın denge politikasının son dönemde sınandığı belirtiliyor. Yeni Delhi yönetiminin, Soğuk Savaş'ta kurulan dostluk, askeri işbirliği ve ucuz petrol fırsatı nedeniyle Kremlin'e bağımlı olduğu, diğer yandan da teknoloji, ticaret ve yatırım konusunda Amerika'yla işbirliğinden vazgeçmek istemediği yazılıyor. 

"Yeni S-400 anlaşması gelebilir"

İki ülke arasında savunma sektöründe de kuvvetli bağlar var. Hindistan yönetimi, Çin ve Pakistan'la sınırlarını korumak için askeri ekipmana on milyarlarca dolar harcıyor. 

Hindistan ordusunun elindeki hava savunma sistemleri, savaş uçakları, tüfekler ve füzelerin çoğu da ülkenin en büyük silah tedarikçisi Rusya tarafından üretiliyor.  

Hindistan medyasında yer alan haberlere göre, Modi yönetimi Rus menşeli S-400 hava savunma sistemi için yeni bir anlaşma yapabilir.

S-400 ve Rusya-Hindistan ortak üretimi uzun menzilli BrahMos füzeleri, Hindistan'la Pakistan arasında mayısta patlak veren 4 günlük çatışmalarda önemli rol oynamıştı.

Independent Türkçe, CNN, BBC, New York Times