Guterres, yetkisini ilk kez kullanarak Gazze için Güvenlik Konseyi'ne mektup gönderdi

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres (AFP)
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres (AFP)
TT

Guterres, yetkisini ilk kez kullanarak Gazze için Güvenlik Konseyi'ne mektup gönderdi

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres (AFP)
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, görev süresi boyunca BM Şartı’na bağlı yetkisini ilk kez kullanarak Gazze’deki insani felaketin önlenmesi için Güvenlik Konseyi’ne mektup gönderdi.

Genel Sekreter Sözcüsü Stephaen Dujarric, günlük basın toplantısında, söz konusu mektubu paylaştı.

Mektupta Genel Sekreter Guterres, BM Şartı’ndaki 99. maddeye atıfta bulunarak "8 haftadan fazladır süren İsrail-Hamas düşmanlığının korkunç insani acılara” neden olduğunu belirtti.

Guterres, İsrail’in askeri operasyonları nedeniyle Gazze’deki sivillerin büyük tehlike altında olduğunu, sivilleri koruyacak güvenli hiçbir yer bulunmadığını, aynı zamanda sağlık sisteminin de çöktüğünü vurguladı.

Gazze’deki mevcut durumun kayda değer şekilde insani operasyonların yapılmasını imkansız kıldığının altını çizen Guterres, Gazze’nin İsrail savunma güçlerinin sürekli bombardımanı altında olduğunu aktardı.

Guterres, Gazze halkının hayatta kalmak için sığınacak yeri olmadığını, zaruri gereksinimlerini karşılayamadığını, bölgeye sınırlı insani yardımların imkansız hale geldiğini ve bu nedenle kamu düzeninin çok yakında tamamen çökmesini beklediğini vurgulayarak, "Salgın hastalıklar ve komşu ülkelere kitlesel göçler için baskının artması ile durum daha da kötüleşebilir." değerlendirmesinde bulundu.

Guterres, uluslararası toplumun Gazze'de şiddetin daha da artmasını önlemek ve krizin sonlanması için etkisini kullanma sorumluluğu olduğuna işaret ederek, “Güvenlik Konseyi üyelerini insani felaketin önlenmesi için baskı yapmaya çağırıyorum ve insani ateşkesin ilan edilmesi talebimi tekrarlıyorum. Bu çok acil." ifadelerini paylaştı.

Sivil nüfusun daha fazla zarardan korunması gerektiğini vurgulayan Guterres, insani bir ateşkes ile Gazze’de hayatların kurtarılabileceğini ve insani yardımların zamanında ve güvenli bir şekilde yerine ulaştırılabileceğini kaydetti.

Sözcü Dujarric de basın toplantısında, Guterres'in mektubunun BM Şartı içinde kendisine verilen yetki bağlamında çok önemli bir hamle olduğunu belirterek, “Dış dünyadan algının biraz farklı olabileceğini anlıyoruz ama bu Genel Sekreter adına çok güçlü bir hamle. Güvenlik Konseyi üyelerinin ve uluslararası toplumun da insani bir ateşkesi uygulamaya koymak için harekete geçeceğini umuyoruz." diye konuştu.

Birleşmiş Milletler Şartı'nın 99. maddesi, BM Genel Sekreteri'ne, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasını tehdit ettiğini düşündüğü herhangi bir konuyu Güvenlik Konseyi üyelerinin dikkatine getirme yetkisi veriyor.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.