Putin yalnızlıktan kurtulurken Zelenskiy yalnızlaşmaya başlıyor

Mevcut uluslararası bağlamın kendisi için daha uygun olduğunu düşünen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suudi Arabistan ve BAE'yi ziyaret etti.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, başkent Riyad'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. / Fotoğraf: AFP
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, başkent Riyad'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. / Fotoğraf: AFP
TT

Putin yalnızlıktan kurtulurken Zelenskiy yalnızlaşmaya başlıyor

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, başkent Riyad'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. / Fotoğraf: AFP
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, başkent Riyad'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. / Fotoğraf: AFP

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçtiğimiz temmuz ayında Güney Afrika'nın ev sahipliğinde düzenlenen BRICS Zirvesi’ne katılmama kararı aldı. Putin, Ukrayna'da savaş suçu işlediği gerekçesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından takip edildiğini göz önünde bulundurarak, ev sahibi ülkeyi tehlikeye atmamak için bu kararı verdi. Gözlemciler, Rusya’nın, Batı'nın hâkim olduğu bölgesel ve çok taraflı örgütlere alternatif olarak kurulan BRICS grubunun kurucu ülkelerinden biri olması ve eylül ayında Hindistan'da düzenlenen G20 Zirvesi’ni kaçırması nedeniyle Batı'nın meseleyi Putin’in yaşadığı izolasyonun bir kanıtı olarak gördüğünü kaydetti. Ancak Rusya Devlet Başkanı'nın 2023 yılı boyunca gerçekleştireceği pek çok seyahat, Batı ekseninin uzun süredir kendisine dayatmaya çalıştığı yalnızlaştırma politikasına meydan okuduğunu gösteriyor.

Hiçbir Batılı ülkenin Putin'i kabul etmeyeceği kesin olmakla birlikte, son iki yılda Rusya Devlet Başkanı’na birçok başkanlık sarayının kapıları açıldı. Moskova yönetiminden yapılan açıklamaya göre Putin, ilişkileri güçlendirmek, İsrail ile Hamas arasındaki savaş ve Rusya'nın da katıldığı OPEC+ ittifakı çerçevesinde petrol üretiminin azaltılması gibi bölgesel konuları görüşmek üzere dün (çarşamba) Ekim 2019'dan bu yana ilk kez Abu Dabi ve Riyad'ı ziyaret etti.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman ile bir araya gelen Putin, Riyad ile ilişkilerin “benzeri görülmemiş bir düzeye” ulaştığını kaydetti. Rus televizyonunda yayınlanan açıklamalarında, iki ülkenin iyi ve istikrarlı ilişkilere sahip olduğunu söyleyen Putin, “Dostane ilişkilerimizin gelişmesini hiçbir şey engelleyemez. Şu anda hepimiz için bölgede olup bitenlerle ilgili bilgi ve değerlendirme alışverişinde bulunmak çok önemli” ifadelerini kullandı. Putin'in Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan ile bir araya geldiği Abu Dabi'de, Rusya Devlet Başkanlığı Basın Ofisi iki ülke arasındaki iş birliğinin ‘artmakta’ olduğunu belirtti.

Müttefiklere ziyaret

Putin, içinde bulunduğumuz yıl boyunca UCM Roma Tüzüğü'nü imzalamayan birçok müttefik ülkeye seyahat etti. Zira bu ülkelerin hükümetlerinin Putin’i UCM'ye teslim etme zorunluluğu yok.

Geçtiğimiz ekim ayında Putin, Uluslararası Yeni İpek Yolu Ulaştırma ve Lojistik İş Forumu oturum aralarında Çinli mevkidaşı Şi Cinping ile görüştü. Bundan birkaç gün önce ise hakkında uluslararası tutuklama kararının çıkarılmasından bu yana ilk yurtdışı gezisinde Moskova'nın müttefiki Kırgızistan'ı ziyaret etmişti. Putin, ekim ayı başında organizatörlere ‘sorun yaratmamak’ için uluslararası toplantılardan kaçındığını açıklamıştı.

Gözlemciler, Putin'in Körfez ülkelerine yaptığı son ziyaretin, ABD ve Avrupa'nın kendisini uluslararası düzeyde yalnızlaştırma çabalarına rağmen, ülkesi dışına seyahat etme konusunda daha cesur hale geldiğini gösterdiğini söylüyor.

Rusya Dış Politika ve Savunma Konseyi Başkanı Fyodor Lukyanov, “Putin'in Körfez'in iki büyük gücüne yaptığı ziyaret, Rusya'nın uluslararası izolasyondan çıkmakta olduğunun açık bir işaretidir. Bu, Rusya'nın Ortadoğu'daki nüfuzunu savunma hedefini güçlendiriyor ve ABD'nin geleneksel müttefikleri olan BAE ve Suudi Arabistan'ın dış politikalarında dengeyi sağlamaya istekli olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Bu bağlamda Georgetown Üniversitesi Doğu Avrupa, Rusya ve Avrasya Araştırmaları Merkezi Direktörü Angela Stent, “Putin, Batılı ülkelerden izole edilmiş olsa da savaşın başlangıcından bu yana Çin'den ve küresel Güney'deki bazı ülkelerden izole olmadığı açık” dedi.

Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkan Danışmanı Elena Suponina, Bloomberg’e yaptığı açıklamada, “Putin kendine daha çok güvendiğini hissediyor. Uzun zamandır bu kadar dış ziyaret yoğunluğunu görmemiştik” dedi. Suponina, Putin'in Riyad ve Abu Dabi ziyaretindeki hedefinin aynı olduğunu; OPEC, Ortadoğu çatışması ve Rusya'nın BRICS'teki liderliği ile ilgili konuları tartışmak amacıyla bu ziyaretleri gerçekleştirdiğini belirtti.

2022-2023 yılları arasında Rusya ile Ortadoğu ülkeleri arasındaki iletişimin yoğunluğu arttı. İtalyan Uluslararası Siyasi Araştırmalar Enstitüsü'ne (ISPI) göre, Rusya ile bölge arasındaki ticaret, özellikle Türkiye, BAE ve İran ile olmak üzere son iki yılda önemli bir artışa tanık oldu.

ISPI, Moskova'nın Ortadoğu'da hâlâ önemli bir uluslararası oyuncu olarak görüldüğünü ve Ukrayna'nın iyiliği için hiç kimsenin Moskova'yla ilişkilerini kesmeyeceğini bildirdi. Birçok ülkede Rusya'nın eylemleri, elitler ve kamuoyu düzeyinde gayri resmi destek ve anlayış buluyor. Aynı zamanda Kiev'e yönelik Ortadoğu girişimleri (örneğin, Suudi Arabistan'ın Ukrayna Devlet Başkanı’nı 2023'teki Arap Birliği zirvesine davet etmesi) Moskova tarafından bir dengeleme eyleminin parçası olarak görülüyor.

Gözlemciler, Putin'in şu anda uluslararası bağlamın kendisi için daha uygun olduğuna inandığını söylüyor. Ukrayna'nın uzun zamandır beklenen karşı taarruzu, Rus savunması karşısında başarısız oldu. Batı'nın şimdiye kadar Kiev'e sağladığı koşulsuz destek ise Kremlin'in umduğu gibi siyasi bölünmeler nedeniyle zayıflama işaretleri vermeye başladı.

Rusya'da petrol gelirleri toparlandı, Kremlin karşıtı sesler sistematik olarak susturuldu. Putin'in mart ayında yeniden seçim kampanyasını başlatmaya hazırlandığı artık şüphe götürmeyen bir konu.

Zelenskiy'nin yalnızlığı

Öte yandan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Şubat 2022'den bu yana bir buçuk yılı aşkın bir süredir yakaladığı eşi benzeri görülmemiş ivmeye rağmen, uluslararası sahnede zorluklarla karşılaşıyor. Ukrayna Devlet Başkanı'na verilen uluslararası destek, sadece mali ve askeri boyutlarla sınırlı kalmadı. Zelenskiy, Birleşmiş Milletler (BM) salonlarından Dünya Ekonomik Forumu'na, G20 ve G7 zirvelerinden Cannes ve Venedik gibi sanat festivallerine ve hatta Altın Küre'ye kadar tüm uluslararası forumlarda özel bir ilgiyle karşılandı. Konuşmaları önemli isimlerle yarışan Zelenskiy, katıldığı programlarda kahraman gibi karşılandı. Ancak son aylarda, ulusal bir kahraman ve küresel bir direniş sembolü haline gelen genç adamın yıldızı söndü ve kendisini destekleyen Batılı liderlerin gördüğü gerçeklikten soyutlanmış gibi göründü. Geçtiğimiz temmuz ayında Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta düzenlenen NATO Zirvesi sırasında çekilen bu fotoğraf, Ukrayna Devlet Başkanı'nın içinde bulunduğu durumun bir yansıması olabilir. Nitekim Zelenskiy asık bir suratla tek başına duruyorken, etrafındaki diğer dünya liderleri birbirleriyle mutlu bir şekilde konuşuyorlar, hatta el sıkışıyorlardı.

Her zamanki gibi yeşil askeri kıyafetler giyen Zelenskiy, nereye gittiğinden emin değildi. Fotoğraf tüm gerçekliği yansıtmasa da durumun ne hale geldiğinin bir sembolü olabilir. X platformunda fotoğrafa yorum yapan takipçilerden biri “(Zelenskiy) Destekçilerinin arasında ama bir sonraki adımından emin değil gibi görünüyor” ifadesini kullandı.

ABD, Kiev'in en büyük destekçisi olmasına ve Ukrayna’ya 76 milyar dolardan fazla yardım sağlamasına rağmen, Ukrayna ordusu bu yılın yaz aylarında karşı taarruzda başarısız oldu. Ukrayna, Rusya'ya karşı savaş alanında ilerleme kaydedemediği için hayal kırıklığına uğrayan ABD askeri liderliği düzeyinde perde arkasında gerilimler yaşanıyor. Ancak en büyük gerilim, Kasım 2024'te yapılması planlanan ABD başkanlık seçimleri öncesinde Cumhuriyetçilerin, görünürde sonu olmayan bir savaşa desteğin kesilmesi sloganını yükseltmeleri nedeniyle siyasi liderlikte yaşanıyor.

ABD Temsilciler Meclisi'ndeki Demokratların liderine göre Zelenskiy, salı günü, ABD Senatosu üyeleriyle yapacağı ve Rusya'nın askeri saldırısı karşısında ülkesine askeri desteğin devam etmesi yönünde çağrıda bulunması gereken bir oturuma video konferans aracılığıyla planlanan katılımını aniden iptal etti.

ABD Temsilciler Meclisi, geçtiğimiz ekim ayında Ukrayna'yı, İsrail, Ukrayna ve ABD'deki iç sorunları içeren bir acil durum finansman tasarısının dışında tuttu. Aynı ay Time dergisine verdiği röportajda Zelenskiy, uluslararası toplumda Ukrayna ve Ortadoğu'daki savaşlara yönelik artan yorgunluğun ortasında, Putin'in güçlerine karşı mücadeleye verilen desteği sürdürmek için zorlu bir mücadeleyle karşı karşıya olduğunu söyledi.

Amerikan dergisi Newsweek’e göre, Zelenskiy'nin yakın çevresinden insanlar, Batı'nın savaş alanında ilerleme sağlanamamasından ve Ukrayna'daki yolsuzluğun durdurulamamasından duyduğu hayal kırıklığından söz ediyordu. Söz konusu isimler ayrıca, Zelenskiy’nin, Kiev'in halen üstünlük sağlayabileceğine olan inancından dolayı artan yalnızlığına dikkat çekti. Dergi, eski bir Ukraynalı askerin şu sözlerini aktardı:

“Zelenskiy'nin gerçeği kabul etmesinin, inkâr etmeyi bırakıp buna göre hareket etmesinin zamanı geldi.”

Eski bir İngiliz diplomat ise Batı'nın Ukrayna'ya verdiği halk desteğinin azaldığını inkâr ederken, “savaş zamanındaki dalgalanmaların normal olduğunu” söyledi.

İç memnuniyetsizlik

Zelenskiy'nin yalnızlığı ülke içerisinde de genişliyor gibi görünüyor. Son birkaç haftadır, Ukrayna Devlet Başkanı’nı, karşı taarruzu yanlış yönetmek, yolsuzluğu ortadan kaldırmakta başarısız olmak, mart ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerinden kaçınmak ve uluslararası siyasi iyi niyeti kaybetmekle suçlayan muhaliflerden gelen eleştiriler arttı.

İngiliz gazetesi The Daily Telegraph'ın haberine göre, Kiev Belediye Başkanı Vitali Klitschko, İsviçre'deki 20 Minutes adlı internet sitesine verdiği röportajda, “Zelenskiy'i giderek daha izole ve otoriter bulduğunu” söyleyerek Ukrayna Devlet Başkanı’na adeta saldırı başlattı.

Klitschko, Zelenskiy'nin popülaritesinin azaldığını ve “hatalarının bedelini sonunda güç kaybederek ödeyeceğini” ifade etti. 2014'ten bu yana Kiev Belediye Başkanı olarak görev yapan eski dünya ağır sıklet boks şampiyonu, Zelenskiy'nin siyasi rakibi. Ancak yorumları, 21 ay süren savaş ve başarısız karşı saldırının ardından Devlet Başkanı’na yönelik artan memnuniyetsizliği yansıtıyor.

Zelenskiy'nin eski danışmanı Oleksiy Arestoviç, geçtiğimiz ay, savaşın sona erdirilmesi konusunda Kremlin ile konuşma zamanının geldiğini söyledi. Zelenskiy ise Moskova ile asla müzakere yapmama sözü vermişti.

Klitschko, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Valeriy Zaluzhny ile savaşın çıkmaza girdiği konusunda hemfikir olduğunu söyledi. Zaluzny'nin İngiliz dergisi The Economist'e verdiği röportajdaki yorumları, üst düzey subaylarına savaşmaya kararlı olmalarını ve siyasetten uzak durmalarını tavsiye eden Zelenskiy'yi kızdırdı.

*Independent Arabia'da yer alan bu makalenin çevirisi Şarku'l Avsat'a aittir.



Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
TT

Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

AP, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilime dikkat çekerek, iki ülkenin 1947'de İngiltere'den bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana üç büyük çaplı savaşa sahne olduğunu belirtti. İki komşu ayrıca, dünyanın en soğuk ve en yüksek rakımlı savaş alanı olarak tanımlanan bir buzulun tepesindeki çatışma da dahil olmak üzere onlarca çatışmaya tanık oldular.

Son gerginlik, Hindistan'ın Pakistan'ı suçladığı, İslamabad'ın ise herhangi bir dahli olduğunu reddettiği, turistlere yönelik ölümcül bir silahlı saldırının ardından yaşandı.

Hindistan ve Pakistan diğer ülkeler gibi savaşmıyor. Buradaki başat faktör, büyük saldırıları caydırmanın ayırt edici bir aracı ve durum kötüleşse bile çatışmanın kontrolden çıkmayacağının garantisi olan nükleer cephanelikleri.

Ncjxj
 Keşmir'in Pakistan tarafından yönetilen kısmının başkenti Muzafferabad'da Hindistan saldırıları sonucu yıkılan bir caminin yakınında nöbet tutan askerler (AFP)

Hindistan ve Pakistan neden bu şekilde savaşıyor? Çünkü nükleer cephanelikleri birbirlerini yok edebilecek kapasitede.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Pakistanlı güvenlik analisti Seyyid Muhammed Ali şu ifadeleri kullandı: “Pakistan ve Hindistan diğer tarafı defalarca yok etmeye yetecek kadar nükleer silaha sahip. Nükleer silahları, Karşılıklı Garantili İmha (MAD) senaryosu yaratıyor. Her iki ülke de stoklarının boyutunu ve kapsamını diğerine MAD garantisini hatırlatacak şekilde bilinçli olarak geliştirdi.”

Her iki ülke de nükleer kapasitelerini açıklamıyor, ancak her birinin 170 ila 180 arasında kısa, uzun ve orta menzilli savaş başlığına sahip olduğuna inanılıyor. Her iki ülke de bu silahları hedeflerine ulaştırmak için farklı sistemlere sahip.

Ali, cephaneliklerin daha fazla çatışmayı önlemek ve caydırmak için savunma amaçlı bir hamle olduğunu, çünkü ‘iki tarafın da böyle bir savaşı başlatmayı göze alamayacağını ya da bundan bir şey elde etmeyi umamayacağını’ söylüyor.

İlk bakışta öyle gelmeyebilir ama nükleer silahlar karşı tarafa aşırı tepki veremeyeceğini hatırlatır. Ancak cephaneliklerini çevreleyen gizlilik, Pakistan ya da Hindistan'ın nükleer bir ilk saldırıda hayatta kalıp kalamayacağının ve ‘ikinci saldırı kabiliyeti’ olarak adlandırılan misilleme yapıp yapamayacağının belirsiz olduğu anlamına geliyor.

Jfjfj
Pakistan'ın Lahor kenti yakınlarında Hindistan saldırısında hasar gören hükümet sağlık ve eğitim kompleksinin yönetim binası önünde duran arama kurtarma görevlileri (Reuters)

Bu kabiliyet, nükleer gerilime yol açabilecek saldırganlığı önleyerek bir düşmanın ilk saldırı yoluyla nükleer bir savaşı kazanmaya çalışmasını engeller. Bu kabiliyet olmadan, teoride, bir tarafın diğerine savaş başlığı fırlatmasını engelleyecek hiçbir şey yoktur.

Keşmir anlaşmazlığın merkezinde

Hindistan ve Pakistan, her birinin bağımsızlığını kazandığı 1947'den bu yana Keşmir üzerinde hak iddia ediyor ve sınır çatışmaları on yıllardır bölgeyi istikrarsızlaştırıyor.

Keşmir, Hindistan yönetimine karşı direnen silahlı isyancıların bulunduğu, iki ülke arasında bölünmüş tartışmalı bir Himalaya bölgesidir.

Her iki ülke de Keşmir'in bir bölümünü kontrol ediyor. Bölge yoğun bir şekilde askerileştirilmiş bir sınırla bölünmüş durumda.

Ezeli rakipler üç savaşlarından ikisini de Keşmir için yapmışlardır.

Birçok Keşmirli Müslüman, isyancıların bölgeyi Pakistan yönetimi altında ya da bağımsız bir devlet olarak birleştirme hedefini destekliyor.

Hindistan kontrolündeki Keşmir'de yaşanan sınır çatışmaları ve militan saldırıları Yeni Delhi'nin İslamabad'a karşı giderek daha sert bir tutum takınmasına ve onu ‘terörizmle’ suçlamasına neden oldu.

Son çatışmada Hindistan, geçen ay gerçekleşen silahlı katliamla bağlantılı olarak Pakistan destekli militanlar tarafından kullanılan yerleri vurarak Pakistan'ı cezalandırdı.

Geleneksel askeri dengesizlik

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IISS) Askeri Denge Raporu'na göre Hindistan 2025 yılında 74,4 milyar dolar harcamayla dünyanın en büyük savunma harcaması yapan ülkesi ve dünyanın en büyük silah ithalatçılarından biri.

Pakistan ise geçen yıl 10 milyar dolar harcadı. Pakistan, komşusuna kıyasla iki kat daha fazla aktif silahlı kuvvete sahip olan zengin Hindistan'la asla boy ölçüşemez.

Hindistan'ın silahlı kuvvetleri geleneksel olarak Pakistan'a odaklanmış olsa da, mücadele etmesi gereken bir başka nükleer komşusu da Çin. Hindistan, Hint Okyanusu'ndaki deniz güvenliği konusunda giderek daha fazla endişe duyuyor.

Bunlar Pakistan'ın güvenlik modelinde dikkate almak zorunda olmadığı iki faktör.

Pakistan'ın uzun ve dar yapısı, ordunun dış politikadaki büyük rolü ile birleşince silahlı kuvvetlerin hareketli olmasını ve savunmaya öncelik vermesini kolaylaştırıyor.

Tırmanma ve gerilimi azaltma modeli

Ne Pakistan ne de Hindistan diğerine karşı askeri hamlelerini duyurmak için acele etmiyor. Mevcut düşmanlıkların alevlenmesinden de anlaşılacağı üzere, saldırıların ve misillemelerin teyit edilmesi biraz zaman alabilir.

Ancak her ikisi de diğerinin kontrolündeki topraklarda ve hava sahasında operasyonlar yürütüyor.

Bu operasyonlar bazen kontrol noktalarına, tesislere ya da militanlar tarafından kullanıldığı iddia edilen yerlere zarar vermeyi amaçlıyor. Aynı zamanda liderleri kamuoyunun baskısına boyun eğmeye ve yanlış hesaplama potansiyeline sahip bir şekilde karşılık vermeye zorlamak, onları utandırmak veya kışkırtmak da amaçlanıyor.

Bu faaliyetlerin çoğu Keşmir'i Hindistan ve Pakistan arasında bölen Kontrol Hattı boyunca gerçekleşiyor.

Jfjdj
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

Bu hattın medya ve kamuoyundan büyük ölçüde izole edilmiş olması, saldırı veya misilleme iddialarının bağımsız olarak doğrulanmasını zorlaştırıyor.

Bu tür olaylar, iki ülkenin nükleer kapasiteleri göz önüne alındığında uluslararası endişeleri arttırmakta, dikkatleri Hindistan ve Pakistan'a ve nihayetinde Keşmir üzerindeki rekabet eden iddialarına geri çekmektedir.

Her iki ülkenin de kaynaklar için rekabet etmesini gerektirecek bir durum söz konusu değil

Pakistan'ın muazzam bir maden zenginliği var, ancak Hindistan'ın bundan faydalanmak gibi bir arzusu yok. Hinduların çoğunlukta olduğu Hindistan ile Müslümanların çoğunlukta olduğu Pakistan arasında temel ideolojik farklılıklar olsa da birbirlerine hükmetmek ya da birbirlerini etkilemek gibi bir amaçları yok.

Keşmir dışında birbirlerinin topraklarında hak iddia etmek ya da hegemonya kurmak gibi bir niyetleri de yok.