İsrail, Gazze'de yabancı paralı asker kullandığı iddiaları karşısındaki sessizliğini koruyor

İsrail'in Gazze'de paralı asker kullandığı yönündeki iddialar; Fransa ve İspanyol medyasında çıkan haberler, Kassam Tugaylarının bunu destekler mahiyette açıklamaları ve Güney Afrika'nın bunları kovuşturmakla tehdit etmesiyle pekişmiş gibi görünüyor

(AA)
(AA)
TT

İsrail, Gazze'de yabancı paralı asker kullandığı iddiaları karşısındaki sessizliğini koruyor

(AA)
(AA)

İsrail ordusunun, Gazze'ye 7 Ekim'den bu yana sürdürdüğü saldırılarda binlerce paralı asker kullandığı yönündeki iddiaların gerçekliği tartışılıyor.

İsrail'in, 1948'den bu yana girdiği savaşlarda ABD, Fransa, İspanya, Ukrayna ve başka pek çok ülkeden gelen paralı askerleri kullandığı biliniyor ancak bu sefer Tel Aviv yönetimi bu konuda açıklama yapmamayı tercih ediyor.

Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde, 7 Aralık'ta yaptığı açıklamada, direniş güçlerinin öldürdüğü İsrailli askerlerin sayısının, ordunun açıkladığından kat kat fazla olduğunu söylemiş ve aradaki fark üzerinden bir çıkarımda bulunarak İsrail'in, Gazze'de paralı asker kullandığını düşündüklerini ifade etmişti.

Ancak iş sadece Kassam'ın "şüpheleriyle" sınırlı kalmadı. Fransa Meclisinde, İsrail ordusunda savaşan çifte vatandaş Fransızların yargılanması konusunda talepler gündeme geldi.

Güney Afrika ise cesur bir adım attı ve hükümet, İsrail ordusunda savaşan vatandaşlarını yasal kovuşturmayla tehdit etti. Bu durum, Güney Afrika'dan Gazze'de Hamas'a karşı savaşan paralı askerler olduğunun zımnen teyit edilmesi demekti.

İspanya'nın "El Mundo" gazetesinin, İsrail ordusundaki bir İspanyol paralı askerle yaptığı röportaj da İsrail'in haftalık 3 bin 900 avro karşılığında küçük bir paralı asker ordusu kullandığının en belirgin kanıtı oldu.

Gazze'deki Fransız paralı askerler

Fransız radyo ağı "Europe1"in, İsrail ordusunun 4 bin 185 Fransız-İsrail çifte vatandaşını Gazze'deki savaşta saflarına kattığı yönündeki haberi ise Fransa'da ve dışında büyük tartışmalara neden oldu.

Haberde, iki yıl önce İsrail ordusuna katılan ve şu anda başçavuş rütbesiyle Gazze Şeridi'nde ön saflarda savaşan Ethan (22) adlı bir Fransız-Yahudi paralı askerin ifadelerine yer verildi.

Bu haberin yankısı Fransız Meclisine kadar uzandı ve Milletvekili Thomas Portes, çifte vatandaş paralı askerlerin yargılanmasını ve savaş suçlarına iştirak etmelerinin mümkün olan en sert şekilde kınanmasını istedi.

Portes ayrıca, Adalet Bakanı'ndan, savaş suçları işleyen çifte vatandaşlar dahil olmak üzere Fransa uyruklu kişilerin Fransız topraklarında yargılanmasını talep etti.

Fransız-Filistin Dayanışma Derneği de bu tartışmaya dahil oldu ve yaptığı bir açıklamayla İsrail ordusunda Fransız askerlerinin olmasını "iğrenç" olarak niteledi.

Güney Afrika'dan cesur adım

ABD, Fransa, İspanya ve Ukrayna İsrail ordusunda savaşan vatandaşlarına göz yumarken ve hatta bu kişiler yerel medyada "savaş suçlusu" olarak değil "kahraman" olarak lanse edilirken, Güney Afrika farklı bir duruş sergiledi.

Bazı vatandaşlarının İsrail ordusuna katıldığı ya da katılmayı düşündüğü yönündeki bilgi Güney Afrika Dışişleri Bakanlığına ulaşır ulaşmaz bu kişiler yargılanma ve vatandaşlıktan çıkarılmakla (çifte vatandaşlar) tehdit edildi.

Güney Afrika, İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarından ötürü Uluslararası Ceza Mahkemesine dava açan 5 ülkeden biriydi. Ayrıca Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa Gazze'de yaşananları "soykırım" olarak nitelendirdi.

Güney Afrika Dışişleri Bakanlığından 18 Aralık'ta yapılan yazılı açıklamada, bazı vatandaşların ve ülkede daimi ikameti bulunan kişilerin İsrail Silahlı Kuvvetlerine katıldığı ya da katılmayı düşündüğü yönündeki haberlerden derin endişe duyulduğu ifade edildi.

Açıklamada, böyle bir adımın, uluslararası hukukun çiğnenmesine ve daha fazla suç işlenmesine zemin hazırlayacağı ve bu kişilerin bu nedenle kovuşturmaya tabi tutulabileceği kaydedildi.

İsrail, sessizliğini koruyor

İsrail'in Gazze'de kullandığı paralı askerlere ilişkin ortalıkta pek çok haber dönse de Tel Aviv yönetimi bu konudaki sessizliğini koruyor ve bunların gerçek sayısını açıklamıyor.

Cenevre merkezli Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları İzleme Örgütü (Euro-Med), 2014'te, İsrail ordusunda 6 bin paralı asker olduğundan bahsetmiş, bunlardan en az 2 bininin ABD'den olduğunu açıklamıştı. İsrail Meclisi Araştırma ve Bilgi Birimi tarafından yayınlanan bir raporda ise 2002-2012 tarihleri arasında "yalnızlar" (ailesizler) lakaplı paralı askerlerin yıllık ortalama sayısının 5 bin 500 olduğu belirtilmişti.

İsrail paralı askerler mevzusunda herhangi bir açıklamada bulunmasa da Fransız paralı asker Ethan'ın ordudaki bölükbaşının onayını alarak bu açıklamayı yapması dikkat çekici.

Bu da gösteriyor ki, İsrail, saflarına daha fazla paralı asker çekme konusunda işine yarayacaksa yabancı askerlerin yabancı medyaya açıklama yapmasına karşı çıkmıyor.

Paralı askerlerin varlığı, İsrail ordusunun açıkladığı ölü sayılarının da düşük olmasına neden oluyor. Aynı şekilde bu askerler, İsrail'deki yedek askerlerin sivil görevlerine dönmelerini ve ekonomi çarkının da işlemesini sağlıyor. Paralı askerlere yapılan harcamalar ise ABD'nin cömert yardımları ve diasporadaki Yahudilerin bağışlarıyla karşılanabiliyor.



Ekonomistler, İsrail-İran savaşının küresel ticarete sert yansımaları konusunda uyardı

Tahran'da İsrail hava saldırılarında hasar gören bir alanda çalışan itfaiye ekipleri (Reuters)
Tahran'da İsrail hava saldırılarında hasar gören bir alanda çalışan itfaiye ekipleri (Reuters)
TT

Ekonomistler, İsrail-İran savaşının küresel ticarete sert yansımaları konusunda uyardı

Tahran'da İsrail hava saldırılarında hasar gören bir alanda çalışan itfaiye ekipleri (Reuters)
Tahran'da İsrail hava saldırılarında hasar gören bir alanda çalışan itfaiye ekipleri (Reuters)

Ekonomistler, İsrail-İran savaşının uzaması sonucu ortaya çıkacak ciddi küresel ekonomik ve ticari sonuçlar konusunda uyardı. Uzmanlar, savaşın olumsuz etkilerinin bölgenin ötesine geçerek, özellikle enerji ve gaz fiyatları, havacılık, sigorta, dış ticaret ve denizcilik gibi küresel piyasaları da kapsamasını bekliyor.

Suudi Arabistan Şura Konseyi Üyesi Fadl el-Buayneyn Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, İsrail ve İran arasındaki askeri çatışmanın küresel enerji sektörünü etkilediğini, bunun da savaşın başlamasından hemen sonra petrol fiyatlarının rekor seviyelere yükselmesine yansıdığını ve fiyatların halen üst sınırlarda seyrettiğini söyledi.

İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatma tehdidi ışığında enerji fiyatlarının yükselmeye devam edeceğini öngören el-Buayneyn, bunu tüketici ülkelere yönelik düşmanca bir eylem olarak değerlendirdi. El-Buayneyn söz konusu adımın zaten birçok zorlukla karşı karşıya olan küresel ekonomiyi olumsuz etkileyeceğini belirtti.

El-Buayneyn, enerji sektörünün savaşlara ve askeri çatışmalara karşı en hassas sektör olduğunu açıkladı. Üretici ülkelerin petrollerini ya da üretimlerini ihraç etme kabiliyetlerinin etkilenmesi halinde, bunun rekor düzeyde yüksek petrol ve gaz fiyatlarına sebep olacağını ifade eden el-Buayneyn, küresel ekonomi üzerinde doğrudan olumsuz yansımaları olacağına da dikkat çekti.

El-Buayneyn, askeri hedeflerin üretim ve ihracat üzerindeki etkilerinin şu ana kadar nispeten sınırlı kaldığını söyledi, ancak iki sektöre yönelik doğrudan saldırıların petrol fiyatlarının hızla yükselmesine, muhtemelen varil başına 100 doları aşmasına neden olabileceği uyarısında bulundu.

Etkilenen ekonomik sektörler

Savaşın uçuşların aksamasına ve uçak rotalarının yeniden belirlenmesine yol açtığını belirten el-Buayneyn, savaşın havayolları için daha yüksek işletme maliyetlerine ve artan risklerin bir sonucu olarak sigorta maliyetlerinde önemli bir artışa neden olduğunu söyledi. Ayrıca dış ticaretin ve deniz seyrüseferinin de artan gerilimden doğrudan etkileneceği öngörüsünde bulundu.

Savaşın etkisinin bölge ülkeleri arasında farklılık göstereceğini de sözlerine ekleyen el-Buayneyn, Suudi Arabistan'ın stratejik konumu nedeniyle Kızıldeniz'deki limanları aracılığıyla dış ticaretinin sürdürülebilirliğini sağlayabildiğini ve petrolün doğudan batıya taşınmasını sağlayan boru hatlarının varlığının krizin petrol ihracatı ve dış ticaret üzerindeki yansımalarını sınırladığını belirtti.

Enerji sektörünü ‘küresel ekonominin gerçek motoru’ olarak tanımlayan el-Buayneyn, enerji ve dış ticaretin ekonomik açıdan savaştan en çok etkilenen sektörler olduğunu, yıkım ve insan kayıplarının ise kalkınma ve insani düzeylerde savaşların en kötü sonuçları arasında yer aldığını ifade etti.

Hızlı çözümler için fırsatların sınırlı olduğunu ifade eden el-Buayneyn, savaşları başlatmanın durdurmaktan daha kolay olduğunu ve çatışmaların hızının artmasını beklediğini kaydetti. İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatma tehdidini yerine getirmesi halinde, pratikte bunu başarmanın zorluğuna rağmen, başta ABD ve diğer Batılı ülkeler olmak üzere dünya güçleriyle kapsamlı bir çatışmanın kapısını aralayabileceğini söyledi. El-Buayneyn, ABD'nin çıkarlarını hedef almanın Washington'u savaşa doğrudan dahil edeceğini ve savaşın kapsamının endişe verici bir şekilde genişleme potansiyeli taşıdığını vurguladı.

Pazar sıkıntısı ve tedarik zinciri aksaklıkları

Kahire'deki Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Halid Ramazan, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, savaşın devam etmesinin, özellikle de İsrail'in günde 700 bin varil üretim kapasitesine sahip Abadan Rafinerisi gibi İran enerji tesislerini hedef alması halinde, petrol ve gaz arzını azaltma tehdidi oluşturduğunu söyledi. Ramazan, Kuzey yarımkürede kış talebi artarken olası bir kesintinin piyasalarda kıtlık yaratabileceği uyarısında bulundu.

İsrail saldırılarının ardından petrol fiyatlarının şimdiden yüzde 8 ila 13 arasında arttığını ve Brent ham petrolünün varil başına 78 doları aştığını belirten Ramazan, çatışmanın devam etmesi halinde, özellikle de Hürmüz Boğazı'nın kapatılması durumunda fiyatların rekor seviyelere çıkabileceği konusunda uyardı.

Ramazan, savaşın yansımalarının özellikle Hürmüz Boğazı üzerinden küresel tedarik zincirlerinin aksamasına kadar uzanacağını, bunun da elektronik ve gıda maddeleri gibi petrol dışı emtia ticaretine yansıyacağını, nakliye ve sigorta maliyetlerinin artacağını, bunun da emtia fiyatlarının yükselmesine ve ticaret oranlarının düşmesine yol açacağını vurguladı.

Ramazan, artan enerji ve nakliye maliyetleri ile düşük piyasa güvenine atıfta bulunarak, buğday ve mısır gibi gıda maddelerinin yanı sıra petrokimya ürünleri, giyim, elektronik, teknoloji yedek parçaları ve ilaçları fiyat artışları için en olası adaylar olarak sıraladı.

Savaşın ekonomik sonuçlarına gelince, Ramazan bunların yüksek enflasyon oranları, tedarik zincirlerinin bozulması, özellikle turizm ve teknoloji sektörlerinde yatırımların azalması ve para birimlerinin zayıflaması olduğunu belirtti. İran riyali ve İsrail şekeli, Avrupa'nın alternatif kaynaklara daha fazla bağımlı hale gelmesiyle küresel enerji ittifaklarının yeniden şekilleneceği beklentileri arasında bu yılın en düşük seviyelerini gördü.