Prens Andrew'un eski eşi de Epstein'i ziyaret etmişhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/4772481-prens-andrewun-eski-e%C5%9Fi-de-epsteini-ziyaret-etmi%C5%9F
Prens Andrew'un eski eşi de Epstein'i ziyaret etmiş
Sarah Ferguson 2023'te, Britanya Kraliyet Ailesi'nin St. Mary Magdalene Kilisesi'nde düzenlediği Noel Günü törenine katılıyor (Chris Radburn/Reuters)
Cuma günü açıklanan mahkeme belgelerine göre Prens Andrew'un eski eşi Sarah Ferguson, Jeffrey Epstein'in Florida'daki malikanesini en az bir kez ziyaret etti.
1990'larda yaklaşık 10 yıl boyunca Epstein'in Palm Beach'teki evinde çalışan Juan "John" Alessi 2009'da verdiği ifadede, Ferguson'ı York Dükü'yle birlikte evi ziyaret ederken gördüğünü ama bunun sadece "kısa süreli" bir ziyaret olduğunu söylemişti.
Eğer bu iddia doğruysa, seks amaçlı insan kaçakçılığı suçundan yargılanmayı beklerken 2019'da hapishanede ölen, itibarını kaybetmiş finansçıyla York Düşesi arasındaki ilişki daha detaylı hale geliyor.
Alessi'nin ifadesi kamuoyuna ilk kez yıllar önce açıklanmıştı fakat Ferguson'dan bahsettiği kısımların, bu hafta gizliliği yeni kaldırılan mahkeme belgeleri kapsamında yeniden yayımlanana kadar fark edilmediği anlaşılıyor.
Dosyalarda, cinsel saldırıyla suçlanan ancak herhangi bir suç işlediğini şiddetle reddeden Andrew'dan 100'den fazla kez bahsediliyor.
The Independent, Ferguson'ın yorumu için kendisinin yardım kuruluşu Sarah's Trust'la temasa geçti ancak henüz yanıt alamadı.
Andrew'dan 1996'da boşansa da kendisiyle yakınlığını sürdürmeye devam eden Ferguson, Epstein'le ilişkisi nedeniyle uzun süredir eleştiriliyor.
İyi bağlantıları olan finansçı, borçlarını ödemesine yardım etmek için bir keresinde York Düşesi'ne 15 bin sterlin (yaklaşık 570 bin TL) vermiş ve Ferguson bu işlemi daha sonra "devasa bir hata" diye nitelendirmişti.
Ferguson'ın Şubat 2010'da, reşit olmayan kızlarla seks yapmaktan ev hapsinde olduğu sırada Epstein'i New York'ta ziyaret ettiğini, The Daily Mail geçen mayısta bildirmişti.
Alessi ifadesinde hem York Düşesi'nin hem de Dükü'nün Epstein'in "arkadaşları" olduğunu ve ABD'nin Florida eyaletindeki evini birlikte de ziyaret ettiğini söylemişti.
Oradayken hiç masaj yaptırıp yaptırmadıkları sorulduğunda Alessi "Prens Andrew yaptırdı. Sanırım Sarah sadece bir kez gelmişti ve kısa süreliğine oradaydı" demişti.
Orada uyuduğunu sanmıyorum. Hatırlayamıyorum. Sanırım Wellington'ı ziyaret ediyordu, eve geldi ve onunla tanıştık. Ama Prens Andrew, evet; Prens Andrew haftalarca bizimleydi.
Suriye'de muhaliflerin ilerleyişini dünya basını nasıl gördü?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5087527-suriyede-muhaliflerin-ilerleyi%C5%9Fini-d%C3%BCnya-bas%C4%B1n%C4%B1-nas%C4%B1l-g%C3%B6rd%C3%BC
Suriye'de muhaliflerin ilerleyişini dünya basını nasıl gördü?
Halep sokakları çatışmadan da kaçanların etkisiyle boşaldı (AFP)
Suriye yıllar sonra yeniden dünya basınının manşetlerinde yer almaya başladı. Beşar Esad yönetiminin müttefiklerinin başka yerlerdeki çatışmalarla boğuşmasını değerlendiren Heyetu Tahriru'ş Şam (HTŞ) ve diğer örgütler yıllar sonra yeniden Suriye topraklarında ilerliyor.
6 gündür süren çatışmaların akıbeti merak edilirken farklı ülkelerdeki medya organlarının konuyu işleyişi de farklı oldu.
BBC: Esad'ın üzerini çizmek için çok erken
Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısı BBC'nin Uluslararası Haberler Editörü Jeremy Bowen, "Suriye'deki isyancıların saldırısı hayret verici ama Esad'ın üzerini çizmek için çok erken" başlığıyla bir analiz yazdı.
"Bazı Suriyeliler rejimi, isyanı hakimiyeti altına alan cihatçılara kıyasla daha iyi bir seçenek olarak görüyor. Ancak diğer Esad karşıtı gruplar, ki bunlardan çok sayıda var, ayaklanırsa rejimi bir kez daha ölümcül bir tehlikeye girebilir" ifadeleri kullanıldı.
HTŞ'nin saldırıya Saldırıyı Püskürtme Operasyonu adını verirken de İslami referanslardan kaçındığı ve bu sayede El Kaide gibi bir "terör örgütü" olmadığı intibasını yaratmayı amaçladığı vurgulandı.
"Esad rejimini normalleştirmek, Avrupa'nın çıkarlarına karşı"
12 dilde yayın yapan Fransa merkezli uluslararası yayın kuruluşu Euronews, Bosnalı bir adalet aktivisti olan Refik Hodzic'in konuyla ilgili makalesini kullandı.
"Esad rejimini normalleştirmek, Avrupa'nın çıkarlarına karşı" başlıklı yazıda Suriye rejimini uluslararası camiaya kabul etmenin, savaş suçları işleyen diktatörlere kötü mesaj vereceği vurgulandı.
Daha fazla mültecinin Avrupa'ya sığınmak isteyeceği ve bunun da kıtadaki istikrarı daha da sarsacağı savunuldu.
Avrupa'nın yaptırım ve diplomatik tecrit politikasını sonuç alana kadar sürdürmesini öneren yazar; Türkiye, Lübnan, Ürdün gibi ülkelere yardım edilmesi ve Suriye'de sonuç vermeyecek "güvenli bölgelerden" medet umulmaması gerektiğini öne sürdü.
"Batı sevinsin mi üzülsün mü?"
CNN ise Rusya'nın Suriye iç savaşına uçaklarıyla müdahil olmasından sonra rahatlayan Esad'ın son 8 yıldır en büyük zorlukla karşı karşıya olduğunu bildirdi.
Amerikan kanalına konuşan Aslı Aydıntaşbaş, Batı'nın "Muhalefet Suriye'nin en büyük ikinci kenti Halep'i ele geçiriyor diye alkış tutmakla İslamcıların kontrolüne geçtiği için üzülmek" arasında kaldığını söyledi.
"Operasyonun Türkiye, ABD ve İsrail tarafından desteklendiği görülüyor"
Esad yönetiminin müttefiklerinden Rusya'da devlete bağlı RT, Kanadalı gazeteci Eva Bartlett'in "Suriye'deki teröristler ne elde etmeye çalışıyor?" başlıklı analizini yayımladı.
HTŞ'nin operasyonu Ukrayna istihbaratından aldığı silahlar ve ekipmanla gerçekleştirdiği iddiasına yer verildi.
"Suriye'nin istikrarsızlaştırılması ve İsrail'in karşısındaki 'Direniş Ekseni'nin zayıflatılmasına yönelik son çaba da Türkiye, ABD ve İsrail tarafından desteklendiği görülen bu saldırılar oldu" dendi.
İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için Türkiye askerlerinin Suriye topraklarından çıkmasını şart koşan Esad'ın fikir değiştirmesi için Ankara'nın bu operasyonu desteklemiş olabileceği iddiası da analizde yer aldı.
İran'dan karşı destek mesajı
Esad rejiminin ayakta kalmasını sağlayan İran da Press TV aracılığıyla Şam yönetimine destek veriyor.
Ayaklananları "tekfirci teröristler" diye tanımlayan devlet televizyonu, İran Devrim Muhafızları Ordu Sözcüsü General Ali Muhammed Naini'nin "Onlar muhalif savaşçı değil, Siyonist rejimle ABD'nin paralı askerleri" ifadesini aktardı.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin dün Şam'da Beşar Esad'la görüşüp destek sözü verdiği de hatırlatıldı.
Arakçi bugün de Ankara'da mevkidaşı Hakan Fidan'la görüştü.
Al Mayadeen'den "İsrail'e gönderilen ihtiyaç listesi" haberi
Hizbullah'a yakın görülen Beyrut merkezli medya kuruluşu Al Mayadeen de benzer bir çizgiyi sürdürerek bu operasyonun İsrail'in lehine olduğunu bildirdi.
Bir haberde İsrail'in eski askeri istihbaratçılarından Mordechai Kedar'ın iddialarına yer verildi.
Öğretim görevlisi, Suriye'deki muhaliflerle iletişime geçtiğini ve onların "Suriye ve Lübnan'ı kontrol etmek" şartıyla İsrail'le ilişkileri normalleştirmeye sıcak baktığını söyledi.
Kedar, Suriye'nin kuzeyindeki silahlı örgütlerden "detaylı bir liste" alıp onların ihtiyaçlarını İsrail'deki üst düzey yetkililere aktardığını bildirirken İsrail'in çıkarlarına uygun davrandıkları sürece yardım edilmesi gerektiğini savundu.
Venezuela'dan tüm Latin Amerika ülkelerinde yayın yapan Telesur televizyonunun internet sitesinde Al Mayadeen'den alınan bilgiler aktarıldı. Suriye ordusunun "Son 24 saatte 400 teröristi öldürdük" açıklaması ve karşı saldırı hazırlığına vurgu yapıldı.
"İsrail, İran'ın Hizbullah'a silah göndermesinden korkuyor"
İsrail gazeteleri de konuya yakından ilgi gösteriyor.
Haaretz'e göre, İsrail'in liderleri hem Hizbullah'ın dikkatini Suriye'ye çevirmesiyle Lübnan'la sağlanan ateşkesin devam edeceğini düşünüyor hem de İran'ın durumu fırsat gibi görüp Esad'a yardım bahanesiyle Hizbullah'a silah göndereceği endişesini taşıyor.
Times of Israel de aynı iddiayı sürdürerek cumartesiyi pazara bağlayan gece İran'dan Suriye'ye giden bir uçağın, Hizbullah'a silah gönderildiği şüphesiyle İsrail uçakları tarafından engellendiğini bildirdi.
"Türkiye niye şimdi Halep cephesini açıyor?"
Suudi Arabistan'ın haber portalı Al Arabiya, Al Majalla Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Hamidi'nin "Türkiye niye şimdi Halep cephesini açıyor?" diye sorduğu yazıya sayfalarında yer verdi.
Bu operasyonla birlikte Suriye'deki "üç mini devlet" arasında neredeyse son 5 yıldır sabit kalan cephe hatlarının değiştiği bildirildi.
Ülkenin yüzde 65'inin Rusya ve İran destekli Esad rejimi tarafından kontrol edildiği, YPG'nin ağırlıkta olduğu ABD destekli milislerden oluşan Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) yüzde 25 civarında bir alan kapladığı, üçüncü bölgeninse Türkiye'nin desteklediği örgütler ve HTŞ'nin kontrolündeki kuzey kısımlar olduğu aktarıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Esad'ı normalleşmeye zorlama ve Donald Trump'ın ABD Başkanlığı'na dönüşü öncesinde daha fazla pazarlık kozu elde etmek için SDG'yi kuşatma gibi amaçları olabileceği savunuldu.
2019'da kontrol ettiği bölgelerden kısmen çekilen Amerikan askerlerini hatırlayan SDG'nin benzer bir durumun tekrarından korktuğu da belirtildi.
Şinhua: Uluslararası toplum gerginliğin azaltılması çağrısında bulunuyor
Çin devlet haber ajansı Şinhua da tarafsız kalmaya özen gösteren yayın kuruluşlarından biri oldu.
"Uluslararası toplum, isyancıların devasa saldırısı sırasında gerginliğin azaltılması çağrısında bulunuyor" başlıklı haberde "sürpriz" diye nitelenen operasyonun Suriye ordusunu zor duruma soktuğu ve sıcak çatışmalara bir yenisinin eklenmesinin Ortadoğu'da endişe yarattığı bildirildi.
Independent Türkçe, Al Arabiya, Al Mayadeen, BBC, CNN, Euronews, Haaretz, Press TV, RT, Şinhua, Telesur, Times of Israel