Donald Trump, New York Times'a 392 bin dolar ödeyecek

Geçen yıl bir yargıç, vergi beyanlarına ilişkin araştırmanın ABD Anayasası Birinci Değişikliği'yle korunduğunu tespit ettikten sonra Trump'ın gazeteye açtığı davayı reddetmişti

Eski ABD Başkanı Donald Trump, New York'ta düzenlediği basın toplantısında konuşuyor (AP)
Eski ABD Başkanı Donald Trump, New York'ta düzenlediği basın toplantısında konuşuyor (AP)
TT

Donald Trump, New York Times'a 392 bin dolar ödeyecek

Eski ABD Başkanı Donald Trump, New York'ta düzenlediği basın toplantısında konuşuyor (AP)
Eski ABD Başkanı Donald Trump, New York'ta düzenlediği basın toplantısında konuşuyor (AP)

ABD'de bir yargıcın perşembe günü verdiği karara göre Donald Trump, The New York Times ve üç muhabirine açtığı davanın reddedilmesinin ardından karşı tarafın yasal masrafları için yaklaşık 400 bin dolar ödemek zorunda.

Eski ABD Başkanı'nın gazeteye, muhabirlere ve yeğeni Mary Trump'a açtığı davada bu taraflar, "kişisel bir kan davası"yla beslenen "sinsi bir komplo" doğrultusunda 2018'de yayımlanan bir dizi haber için Trump'ın vergi kayıtlarını uygunsuzca ele geçirmekle suçlanıyordu.

Geçen yıl New York County Yüksek Mahkemesi Yargıcı Robert R. Reed, Pulitzer ödüllü araştırmanın ABD Anayasası Birinci Değişikliği tarafından açıkça korunduğunu tespit ederek gazeteye açılan davayı reddetmişti.

Yargıç geçen mayısta verdiği kararda "Mahkemeler, muhabirlerin haksız fiil sorumluluğu korkusu olmadan hukuki ve sıradan haberleri toplama faaliyetleri yürütme hakkına sahip olduğunu uzun süredir tanıyor çünkü bu eylemler, Anayasanın Birinci Değişikliği'yle korunan faaliyetin tam merkezinde yer alıyor" diye yazmıştı.

Yargıcın 11 Ocak'ta verdiği kararla eski ABD Başkanı'nın, The Times ve muhabirler Susanne Craig, David Barstow ve Russ Buettner'ın davayla ilgili "avukatlık ücretleri, yasal giderler ve masrafları" kapsamında 392 bin 638 dolar ödemesi talep ediliyor.

The Times'ın bir sözcüsü The Independent'a yaptığı açıklamada kararın, "eyaletin yeni değiştirilen SLAPP karşıtı yasasının basın özgürlüğünü korumada kuvvetli bir güç olabileceğini gösterdiğini" söyledi.

Açıklamada şöyle eklendi:

Mahkeme, gazetecileri susturmak için yargı sistemini kötüye kullanmak isteyenlere mesaj gönderdi.

"Kamu katılımına karşı stratejik davalarla" (SLAPP)  mücadele etme amacıyla çıkarılan ve ilk 1992'de kabul edilen sözkonusu SLAPP yasası, tanınmış ve kamuya mal olmuş kişilerin, ürkütücü olması muhtemel hakaret suçlaması tehditlerini bastırma amacıyla 2020'de genişletilmişti.

Yargıcın davayla ilgili hükmü, 2024'te Cumhuriyetçilerin başkan adayı olmaya çalıştığı dönemde çığ gibi büyüyen davalar ve ceza iddianameleriyle karşı karşıya kalan eski ABD Başkanı'nın aldığı en son yasal darbe.

11 Ocak'ta imzalanan bu son karar, Trump'ın muazzam boyuttaki emlak işini tehlikeye atabilecek bir davadan doğan hukuk davasının kapanış argümanları için eski ABD Başkanı'nın Aşağı Manhattan Adliyesi'nde görülmesinden bir gün sonra yayımlandı.

Geçen yıl jürinin Trump'ı hakaret ve cinsel tacizden sorumlu bulmasının ardından E. Jean Carroll'un açtığı ikinci bir hakaret davasının başlaması sebebiyle Trump'ın gelecek hafta federal mahkemeye çıkması bekleniyor. İkinci bir davaysa eski ABD Başkanı'nın cinsel saldırı iddialarını "tamamen yanlış" diye nitelendirdikten sonra ikinci kez hakaret ettiği için eğer ödeyecekse, ne kadar tazminat ödemesi gerektiğini belirleyecek.

The Independent, yorum talebiyle Trump'ın The New York Times davasındaki avukatıyla temasa geçse de henüz yanıt alamadı.



Savaşlar ve anlaşmalar ABD’si: Karmaşık bir dünyayı basitleştirmek

 6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
TT

Savaşlar ve anlaşmalar ABD’si: Karmaşık bir dünyayı basitleştirmek

 6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)

Refik Huri

ABD, “uluslar inşa etme” başlıklı savaş döneminden Ukrayna, Gazze ve İran nükleer dosyasında acil uzlaşılar dönemine geçişi tamamlıyor. Her iki durumda da ABD dünyadaki komplikasyonları anlamaktan aciz gibi görünüyor.

Savaşlar döneminde, Başkan George W. Bush başkanlığında neo-muhafazakarlar, el-Kaide’nin New York'taki Dünya Ticaret Merkezi’ne yönelik saldırısını Afganistan'ı, ardından Irak’ı istila etme, Taliban ile Başkan Saddam Hüseyin rejimlerini devirme, dönemin ulusal güvenlik danışmanı Condoleezza Rice’ın, “Yeni Ortadoğu” olarak adlandırdığı planı gerçekleştirmeye çalışarak dünyayı zorla değiştirme hırsları için kullandılar.

Başkan Donald Trump'ın varmaya çalıştığı uzlaşılar döneminde ise itici güç anlaşmalar politikasıdır. Dünya Trump'ın ve etrafındaki oligarşinin gözünde savaş alanı değil, bir borsadır. Ukrayna, Gazze ve nükleer dosyada zor uzlaşılar için müzakereleri yürüten kişi ise krizler, savaşlar, jeopolitik ve stratejik çatışmalar dünyasında deneyimsiz olan gayrimenkul geliştiricisi Steve Witkoff'tur.

Beyaz Saray'daki karar alıcıya gelince, temsilcisinden daha deneyimli değil ve kararlarında içgüdü ile basit algıya güveniyor, bu şekilde ABD'yi değiştirmek istedi ve karmaşık bir dünyaya tosladı. Kendilerine hizmet eden anlaşmalara açık olsalar bile, ideoloji tarafından yönlendirilen üç oyuncu ile canlı yayında dilediği iyi dilekler ve iyi niyetli çağrılarla başa çıkmaya çalıştı. Bunlardan ilki, yorumcu Nahum Barnea tarafından “iki ayak üzerinde yürüyen bir yanlış anlama” olarak tanımlanan Binyamin Netanyahu’dur. İkincisi, İmam Humeyni'nin dediği gibi, ABD'ye düşmanlığı devrimin temellerinden biri saymaya bağlı kalan, İslam Cumhuriyeti'nin güçlü bir devlet ve Devrim Muhafızları’nın anayasaya göre ihraç etme görevini üstlendiği bir devrim olduğunda ısrar eden İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney’dir. Sonuncusu, istihbarattan Kremlin liderliğine yükselen, ABD, Avrupa ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Sovyetler Birliği'nin devrilmesinden sonra “tarihin sonu” olduğunu hayal ederek muzaffer gibi davranan herkesten Rusya’nın intikamını almaya başlayan tecrübeli Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’dir.

ABD Taliban’ı devirdikten sonra en uzun Amerikan savaşı haline gelen Afganistan'da 18 yıl boyunca savaştı ve “uluslar inşa etme” planını uygulamaya çalıştı.  General Stanley Allen McChrystal’ın dediği gibi, ABD, “geleneksel yollarla devrimci hedeflere ulaşmak istedi.” Yine ABD’nin en önemli komutanlarından olan McChrystal’a göre “başarı ölçeği öldürdüğümüz Taliban unsurlarının sayısı değil, aksine koruduğumuz nüfus sayısıdır.” Bir görgü tanığına göre, ABD’den yardımlar alanlar ve gündüz polikliniklerinde tedavi edilenler, geceleri ona karşı savaşıyorlardı. ABD, eski istihbarat direktörü Richard Helms'in şu sözlerini okumadı: “Ortadoğu politikaları ile ilgili tüm saçmalıkları unutun ve yüzyıllık ömürleri olan hususlara, dini mezhepler, aşiretler, kabileler ve etnik kökenlere dikkat edin.” Yine ABD, “Bir Afgan'ı kiralayabilirsiniz ama satın alamazsınız” diyen kişinin tavsiyesini dikkate almadı ve savaş Taliban’ın iktidara dönmesi ve kendisinin Kabil'den aşağılayıcı bir biçimde çekilmesiyle sona erdi.

ABD Irak'ı da kısa bir fırtınalı savaşın ardından işgal etti, Saddam Hüseyin rejimini devirdi ama çok geçmeden sokaklarında boğuldu. Terör diye adlandırdığı eylemlerle şiddetli bir direnişle karşı karşıya kaldı. Demokrasinin Irak'tan bölgeye yayılarak onu kaplayacağını hayal etti. Richard Perle'in dediği gibi saf bir şekilde “Saddam'ın devrilmesinin İranlıları Mollalar diktatörlüğünden kurtulmaya motive edeceğine” inandı. Ama bunun yerine Irak'ı “şer ekseni” içinde yer alan İslam Cumhuriyeti'ne altın bir tabakta sundu.

ABD anayasa uzmanı Noah Feldman'ın “hızlı seçimler yapmak demokrasiye hizmet etmeye kendisini adamamış, yanlış kişileri iktidara getirir” sözünü görmezden geldi. Irak'ın mutlak yöneticisi olarak atanan, ordunun ve Baas Partisi'nin dağıtılmasını emreden bilgisiz Paul Bremer da en azından şu itirafta bulundu: “Zaferden sonra Irak'taki güvenlik tehditlerine karşı koymaya hazır değildik.” Irak hükümetinin Amerikan güçlerinin yardımına ihtiyacı olmasına rağmen, Suriye'de Esed rejiminin devrilmesinden sonra İran’ın taraftarlarının bu güçlerin ülkeden hızla çekilmesi talebinin gerileyeceğini gösteren hiçbir şey yok. Artık Ahmet eş-Şara’nın başkanlığı konusunda rahatlamış olan Amerikan güçleri de kendisine karşı eylemlerde bulunan İran ve Suriye rejimleri arasında sıkışmış değil.

Steve Coll, “Aşil Tuzağı: Saddam Hüseyin, CIA ve ABD’nin Irak İşgalinin Kökenleri” kitabında: “Saddam'ın dayısı, eğitimcisi ve öğretmeni Hayrullah Kifah’ın, ailenin felsefesini ‘Allah üç şeyi yaratmamalıydı; Persler, Yahudiler ve sinekler’ şeklinde özetlediğini” anlatır.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline gelince, Başkan Vladimir Putin bunu NATO’nun Rusya sınırlarına yaklaşmasına ve neo-Nazilerin Kiev’i kontrol etmesine karşı kendini savunmak olarak tasvir ediyor. Ukraynalı gazeteci Illia Ponomarenko ise “Sana nasıl olduğunu göstereceğim” kitabında böyle olmadığına inanıyor ve şöyle diyor: “Ukrayna savaşının NATO ve hayali Batı tehditleriyle hiçbir ilgisi yok. Aksine, bu işgal, devleti Rus halkının çıkarlarına değil, kendi çıkarlarının hizmetine sunan bir diktatörün deliliğiyle ilgilidir.” Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre buna ilave olarak, Putin Gürcistan'dan iki bölgeyi koparıp aldı, oğul Bush ve Obama ile bağları iyi olduğunda da Kırım'ı ilhak etti.

Kimse Trump'ın üç karmaşık sorunu çözecek anlaşmalarda nasıl başarılı olabileceğini bilmiyor. Bu sorunların ilki, İran'ın uranyum zenginleştirmesini ve yaptırımlara katlandıktan, nükleer eşikteki devlet olmak için milyarlarca dolar harcadıktan sonra nükleer silah sahibi olmasını önlemektir. İkincisi, Putin’in üçüncü yılında olmasına rağmen halen “özel operasyon” olarak adlandırdığı kapsamlı savaşı durdurmayı kabul etmesi için Cumhurbaşkanı Zelenskiy’yi, Kırım ve çoğu şu anda Rusya tarafından işgal edilmiş dört bölgenin kaybını kabul etmeye zorlamaktır. Üçüncüsü, Netanyahu’yu, savaşı bitirmeye ve Hamas hareketi ile İsrail'deki aşırı radikal hükümet arasındaki bir anlaşmayla rehineleri geri getirmenin bedeli olarak yıktığı Gazze'den çekilmeye zorlamaktır. Ama İsrail’in aşırı radikal hükümeti, Filistin devletini reddediyor ve Batı Şeria'yı ilhak etmekte diretiyor, eski rejimin silahlarının yok edilmesinden, onunla imzalanan güçleri ayırma anlaşması bölgesinin işgalinden sonra Suriye'deki yeni durumdan memnun, ayrıca Lübnan'daki Hizbullah'a şiddetli darbeler indirmeye de devam ediyor.

İronik olan, bu anlaşmalarda varsayılan başarının sadece statükoyu kabul etme ve “hakkın gücünden güç ile dayatılan hakka geçiş”ten ibaret olmasıdır.

Pascal De Sutter “Bizi Yönetenler” kitabında şöyle der: “En çılgın insanlara, kibirli ve yalancılara oy veriyoruz, çünkü hataları bize kendimiz hakkında güven veriyor. Bu yüzden bizim gibi olanlara oy veriyoruz.” ABD de bu konuda ilk değil, aksine listenin sonunda.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.