Pakistan başbakanları... Darbeler, hapisler ve suikastlarla dolu bir tarih

İmran Han’ın destekçileri cumartesi günü Peşaver’de gösteri yaptı (AFP)
İmran Han’ın destekçileri cumartesi günü Peşaver’de gösteri yaptı (AFP)
TT

Pakistan başbakanları... Darbeler, hapisler ve suikastlarla dolu bir tarih

İmran Han’ın destekçileri cumartesi günü Peşaver’de gösteri yaptı (AFP)
İmran Han’ın destekçileri cumartesi günü Peşaver’de gösteri yaptı (AFP)

Pakistan aylardır derin siyasi bölünmelerin gölgesinde yaşıyor, birçok kişi önümüzdeki saatlerde genel seçimlerin nihai sonuçlarının açıklanmasıyla bu durumun patlama noktasında gelmesinden endişe ediyor. Söz konusu durumun sebebi ise, nükleer güce sahip ülkenin 1947’de İngiliz yönetiminden bağımsızlığını kazanmasından bu yana onlarca yıldır Pakistan başbakanlarını etkisi altına alan bir lanete dayanıyor.

Eski Başbakan İmran Han’ın yolsuzluk, terörizm ve yasa dışı evlilik suçlamalarıyla seçim yarışından çıkarılıp hapse atılmasının ardından, Han’ın partisine sadık bağımsız adaylar, rakibi eski Başbakan Navaz Şerif’in öngöremediği bir sürprizle parlamentodaki sandalyelerin çoğunluğunu ele geçirmeyi başardı. Buna rağmen, yeni yolsuzluk rejiminden kaçmak için yıllarca kendi isteğiyle ülke dışında kaldıktan sonra siyasi arenaya geri dönen Navaz Şerif, partisinin sandalyelerin çoğunluğunu kazandığını açıkladı ve bir hükümet koalisyonu kurmayı düşündüğünü belirtti. Bu gelişme gerilimleri artırma tehlikesini de beraberinde getirdi.

Böylece İmran Han ve Navaz Şerif, Pakistan’da görev sürelerini tamamlamayan, hapse atılan veya suikasta uğrayan bir dizi başbakandan oluşan uzun siyasi tarihi sürdüren kişiler oldu.

Tarih tekerrür ediyor

1947’den günümüze kadar generaller birçok kez ülke yönetimine geçti ve yönetim art arda gelen 20 başbakan aracılığıyla yürütüldü. Bunların büyük bir kısmı, iktidar grupları içindeki iç anlaşmazlıklar sonucunda yolsuzluk, darbe, zorla ihraç gibi çeşitli sebeplerle görev süreleri dolmadan görevden alındı. Geri kalanlar sınırlı süreler boyunca geçici hükümetler kurarak veya yeni seçimleri denetleme görevini yerine getirdiler.

dcf db
İmran Han’ın destekçileri cuma günü Peşaver’de gösteri yaptı (EPA)

1993 yılında, art arda 5 değişiklik (Navaz Şerif, Balah Şir Mezari, yine Navaz Şerif, Muinuddin Ahed Kureşi, Benazir Butto) nedeniyle başbakanlık koltuğu değişimi açısından rekor kaydedildi. Pakistan hükümetinde en kısa başkanlık süresi 1971 yılında 13 gün olarak kaydedilirken, en uzun süre ise 4 yıl 53 gün üst üste iktidarda kalan Navaz Şerif döneminde kaydedildi.

Aşağıda bu ‘siyasi lanetin’ kurbanı olan ve en önde gelen Pakistanlı politikacılara yer verdik.

Hüseyin Şehid Sühreverdi

svdf
Hüseyin Şehid Sühreverdi (Arşiv)

Başbakanların yaşadığı lanet, 60 yılı aşkın bir süre önce Hüseyin Şehid Sühreverdi’nin 1962’de ‘devlete karşı faaliyetlerde bulunma’ suçlamasıyla tutuklanıp Karaçi’de Merkez Hapishanesine atılmasıyla başladı. Sühreverdi, 1956’da Pakistan’ın beşinci Başbakanı olarak görev yaptı. 1958’de General Eyyüb Han’ın darbesiyle sona eren siyasi açıdan çalkantı dönemde yalnızca bir yıl görev yaptı ve sonrasında istifa etti. 1971 yılında Bangladeş’e gitti.

Zulfikar Ali Butto

Pakistan’ın hapse atılan ikinci başbakanı Zülfikar Ali Butto, 1974-1977 yılları arasında görev yaptı. Temmuz 1977’de General Ziyaülhak, Butto hükümetine darbe yapıp, hükümet üyeleriyle birlikte onu bir ay alıkoydu.

vdvre
Zulfikar Ali Butto (Arşiv)

Hapisten çıktıktan sonra Ziyaülhak’a karşı protestolarını durdurmadı ve aynı yılın Eylül ayında ‘1974’te bir siyasi rakibini öldürmek için komplo kurma’ suçlamasıyla yeniden hapsedildi. Lahor Yüksek Mahkemesi’nin ‘tutukluluğunun hukuka aykırı olması nedeniyle’ tahliye edilmesi yönünde karar vermesinin ardından, ‘ülkenin güvenliğini tehdit ettiği’ iddiasıyla tekrar hapse atıldı ve Nisan 1979’da ölüm cezasına çarptırıldı.

Benazir Butto

Babası Zülfikar Ali Butto’nun başına gelenlerden doğan Benazir Butto, Ziyaülhak yönetiminin en büyük rakibi oldu. Eski Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari’nin eşi olan Butto, biri 1988-1990 ve diğeri 1993-1996 yıllarında olmak üzere iki kez başbakanlık yaptı.

everv
Benazir Butto (Arşivler-Siteler)

Butto o dönemde liderliğini yaptığı Pakistan Halk Partisi adına, Navaz Şerif liderliğindeki Pakistan Müslüman Birliği Partisi’ne karşı birçok siyasi mücadelede yer aldı. Hapsolma durumunu ilk kez 1985’te üç ay ev hapsinde tutulduğu zaman tecrübe etti.  1999 yılında ‘yabancı bir şirketten rüşvet alma’ suçlamasıyla hakkında 5 yıl hapis cezası aldı, ancak bu hüküm daha sonra iptal edildi. Benzer durumlardan sonra 2007 yılında, o dönemde General Perviz Müşerref’e karşı protesto faaliyetlerini kısıtlamak için yine bir haftalık ev hapsine mahkum edildi. Sonrasında Ravalpindi şehrinde kendisini hedef alan bir suikastta hayatını kaybetti.

Navaz Şerif

Pakistan Müslüman Birliği Partisi’nin lideri Navaz Şerif, siyasi hayatının uzun yıllarını hapishane ve sürgün arasında geçirdi.

rnty
Navaz Şerif, kardeşi Şahbaz ve kızı Meryem ile cuma günü Lahor’da (AFP)

İlk kez 1990 ile 1993 yılları arasında, ikinci kez ise 1997 ile 1999 yılları arasında başbakanlık görevini yerine getiren Şerif, General Perviz Müşerref’in darbesiyle devrildi ve on yıl boyunca yurtdışında sürgünde kaldı. 2013 yılında tekrar başbakan oldu ancak 2017 yılında yolsuzluk suçlamaları üzerine Temmuz 2018’de hapse atıldı. Kızı Meryem ile birlikte on yıl hapis cezasına çarptırılan Şerif, iki ay sonra serbest bırakıldı. 2019 yılında yine yolsuzluk suçlamasıyla yargılandı ve hapis cezası aldı.  Daha sonra Londra’ya gitmesine izin verildi.

Şerif, Ekim ayında siyasi arenaya geri döndü. Genel seçimlerde, Pakistan Adalet Hareketi partisinin sandık başına gitmesi yasaklanan ve destekçilerinin bağımsız olarak yarıştığı İmran Han’a karşı yarıştı.

Şahid Hakan Abbasi

sde
Şahid Hakan Abbasi (Arşiv- Siteler)

Şahid Hakan Abbasi, 1 Ağustos 2017 ile 31 Mayıs 2018 tarihleri ​​arasında Navaz Şerif’in ardından başbakanlık yaptı sonrasında Ulusal Sorumluluk Komisyonu tarafından ‘yolsuzluk’ suçlamasıyla tutuklandı ve 2020’de kefaletle serbest bırakıldı.

İmran Han

Eski kriket oyuncusu İmran Han 18 Ağustos 2018’de ülkenin yönetimine geldi. Pakistan parlamentosunun, siyasi sahnede etkili bir oyuncu olan orduyla yaşadığı bir anlaşmazlığın ardından Nisan 2022’de hükümetinden güven oyunun çekilmesinin ardından görevini kaybetti.

evde
Şu anda tutuklu olan Eski Pakistan Başbakanı İmran Han (Reuters)

Hapis cezası verilene kadar Pakistan Adalet Hareketi Partisi Başkanı olan İmran Han, halk arasındaki destekçilerinin desteğiyle söylemini güçlendirdi. Bu duruma eşlik eden şiddetin ardından güçlü rakipleri siyasi arenada Han’ın ‘etkisiz hale getirilmesinin’ gerekli olduğunu hissederek, Han’dan önce iktidardan hapishane hücrelerine gidenler için izlenen yolları takip etmeye başladı.  

Bir dizi suçlama ve birkaç yıl hapis cezasının ardından Han, düzen karşıtı duruşu nedeniyle hâlâ popülerliğini koruyor. Eski Başbakan, 2018’de kendisine verdiği desteğe rağmen orduya doğrudan meydan okumuş ve 2022’deki çöküşünün ve yargı sorunlarının arkasında olduğu öne sürdüğü bir suçlamada bulunmuştu.  

Eyaletlerdeki Sonuçlar

Pencap Eyalet Meclisi'nde PTI 138, PML-N 137, PPP ise 10 sandalye elde etti.

Hayber Pahtunhva'da Eyalet Meclisi için açıklanan sonuçlara göre, PTI 90 sandalye kazandı, PML-N 5, PPP ise 4 sandalye elde etti. PTI, Hayber Pahtunhva eyaletinde seçimleri açık ara önde tamamladı.

Belucistan Eyalet Meclisi'nde PPP 11, PML-N 10 ve PTI 6 sandalye kazandı.

Sind Eyalet Meclisi'nde PPP, seçimi önde tamamladı. Eyalet Meclisinde PTI 13, MQM-P 28 ve PPP 84 sandalye kazandı.

İmran Han'ın Aldığı Hapis Cezaları

Ağustos 2018'den, parlamentoda güven oylamasını kaybettiği Nisan 2022'ye kadar Pakistan'ın başbakanlık koltuğunda oturan 71 yaşındaki İmran Han, yargılandığı 3 farklı davada seçime 1 hafta kala hapis cezasına çarptırılmıştı.

Han, 30 Ocak’ta devlet sırlarını ifşa etmekten yargılandığı davada 10 yıl hapse mahkum edilmiş, 31 Ocak'ta ise başbakanlığı döneminde aldığı hediyelerinin ayrıntılarını açıklamadığı ve hediyeleri sattığı gerekçesiyle yargılandığı yolsuzluk davasında eşi Büşra Han ile 14'er yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Han ve eşi ayrıca yasa dışı evlilik yaptıkları gerekçesiyle yargılandıkları davada 3 Şubat'ta 7'şer yıl hapse mahkum edilmişti.

Han, hakkında açılan davaların ardından mahkemenin verdiği tutuklama kararı üzerine 5 Ağustos 2023'te cezaevine gönderilmişti.



Zelenskiy: Barış planı NATO’ya katılım hedefimizden resmen vazgeçmemizi zorunlu kılmıyor

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy (AFP)
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy (AFP)
TT

Zelenskiy: Barış planı NATO’ya katılım hedefimizden resmen vazgeçmemizi zorunlu kılmıyor

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy (AFP)
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy (AFP)

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, bugün (Çarşamba) yayımlanan açıklamalarında, Kiev ile Washington arasında müzakere edilen savaşı sona erdirmeye yönelik yeni önerinin, Ukrayna’yı NATO’ya katılım hedefinden resmen vazgeçmeye zorlamadığını söyledi.

Ukrayna’nın NATO’ya üyeliğinin ülkesinin tek taraflı kararıyla değil, ittifak üyelerinin iradesiyle belirleneceğini vurgulayan Zelenskiy “Biz kendi tercihimizı yaptık. NATO’ya katılımı engelleyecek anayasal düzenlemeleri gündemimizden çıkardık” dedi. Bu açıklama, Washington’un daha önce Kiev’i NATO’dan uzak tutmayı hedefleyen hukuken bağlayıcı bir planına dolaylı bir gönderme olarak yorumlandı.

Ukrayna lideri, Rusya ile savaşı sona erdirmeyi amaçlayan görüşmeler sırasında, topraklara ilişkin konularda Amerikalı ve Ukraynalı müzakerecilerin uzlaşmaya varamadığını belirterek, bu başlıkların liderler düzeyinde ele alınması çağrısında bulundu. Zelenskiy, “ABD tarafıyla Donetsk bölgesine ve Zaporijya Nükleer Santrali’ne ilişkin konularda mutabakata varamadık. Hassas meseleleri ele almak üzere ABD ile liderler düzeyinde bir toplantıya hazırız. Toprak gibi konular liderler seviyesinde görüşülmeli” dedi. Önerdiği toplantının Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i kapsayıp kapsamadığını belirtmedi; ancak Zelenskiy daha önce defalarca Rus liderle görüşme çağrısında bulunmuştu.

Öte yandan Zelenskiy, ülkesinin Rusya ile savaşın sona erdirilmesine yönelik bir anlaşmaya varılmasının ardından, mümkün olan en kısa sürede cumhurbaşkanlığı seçimlerine gideceğini açıkladı. Washington ile üzerinde uzlaşılan planın son taslağına göre, Moskova’ya sunulan belgede “anlaşmanın imzalanmasının ardından Ukrayna’nın en kısa sürede seçim düzenlemesi gerektiği” yönünde bir madde yer alıyor. Bu açıklama, Zelenskiy’nin salı günü gazetecilerle yaptığı görüşmede dile getirildi.


Macron'un Putin ile diyaloğu yeniden başlatma girişimi hakkında sorular

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron arasında gerçekleşen daha önceki bir görüşmeden (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron arasında gerçekleşen daha önceki bir görüşmeden (EPA)
TT

Macron'un Putin ile diyaloğu yeniden başlatma girişimi hakkında sorular

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron arasında gerçekleşen daha önceki bir görüşmeden (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron arasında gerçekleşen daha önceki bir görüşmeden (EPA)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında gerçekleşen son telefon görüşmesi, Macron’un girişimiyle 1 Temmuz Salı günü yapıldı. Elysee Sarayı, görüşmenin iki saati aşkın sürdüğünü ve İsrail ile ABD’nin İran’daki nükleer tesisleri, uzmanları ve askeri liderlik kadrolarından isimleri hedef alan saldırılarından birkaç gün sonra, özellikle İran’ın nükleer dosyasına odaklandığını açıklamıştı.

Ancak görüşmede Ukrayna’daki savaş da ele alındı. Elysee’ye göre, tarafların yaklaşımları arasındaki derin fark nedeniyle temas adeta ‘sağırlar diyaloğu’ niteliği taşıdı. Buna rağmen Elysee’den yapılan açıklamada, Emmanuel Macron ile Vladimir Putin’in bu başlıkta temaslarını sürdürme kararı aldıkları belirtildi.

Macron, ABD Başkanı Donald Trump dışında, Putin’e yönelik diplomatik izolasyon kuralını bozan tek Batılı lider konumunda bulunuyor. Oysa Macron, son iki yılda Rusya’ya karşı sert çizginin öncülüğünü üstlenmiş, Moskova’ya yönelik mali ve ekonomik yaptırımların savunulmasında, Ukrayna’ya mali ve askeri destek sağlanmasında ve çatışmaların sona erdirilmesinin ardından Rusya’yı caydırmak amacıyla Ukrayna topraklarında asker konuşlandırmayı öngören bir ‘istekliler koalisyonu’ kurulması çağrılarında aktif rol oynamıştı.

xscdf
Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirmek için Berlin'de bir araya gelen Avrupalı liderler aile fotoğrafı çektirdi, 15 Aralık 2025 (EPA)

Macron ayrıca, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy için bir ‘referans noktası’ olmayı hedefledi. Son dönemde Zelenskiy’i üç kez Paris’e davet eden Macron, Ukrayna’ya dördüncü nesil 100 adet Rafale savaş uçağı tedarikini öngören bir mutabakat zaptını da Zelenskiy ile imzaladı.

Avrupa'nın genel görüşüne aykırı hareket ediyor

Macron bir kez daha Avrupa çizgisinin dışına çıktı. Brüksel’de düzenlenen ve Ukrayna’ya 90 milyar euroluk kredi verilmesini onaylayan son Avrupa Birliği (AB) zirvesinin ardından düzenlediği basın toplantısında Macron, Vladimir Putin ile doğrudan diyaloğun yeniden başlatılması çağrısıyla salondaki herkesi şaşırttı. Macron, çağrısını şu sözlerle gerekçelendirdi: “Vladimir Putin’le konuşan kişiler olduğunu görüyorum. Bu nedenle biz Avrupalıların ve Ukraynalıların, bu müzakereyi resmî biçimde yeniden açacak bir çerçeve bulmasının çıkarımıza olduğuna inanıyorum. Aksi takdirde kendi aramızda konuşmaya devam ederiz, müzakereciler ise Ruslarla baş başa pazarlık yapar. Bu ideal bir durum değil.”

Macron’un bu sözlerle, Alaska’da olduğu gibi Putin’le yüz yüze görüşmekten ya da onunla defalarca telefonla temas kurmaktan çekinmeyen ABD Başkanı Donald Trump’a atıfta bulunduğu belirtiliyor. Macron’un söz konusu ifadelerine Rusya Devlet Başkanı’ndan yanıt gecikmedi. Putin, pazar günü düzenlediği basın toplantısında Macron ile ‘diyaloğa hazır olduğunu’ söyledi. Bunun üzerine Fransa Cumhurbaşkanlığı kaynakları, “Kremlin’in bu girişime açık onay vermesi memnuniyet verici. Önümüzdeki günlerde ilerlemenin en uygun yolunu değerlendireceğiz” açıklamasını yaptı.

adfrg
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 18 Ağustos'ta Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ile yüz yüze görüştü. (AP)

Macron’un girişiminin sürpriz etki yaratması üzerine Elysee kaynakları, olası eleştirilere karşı önlem alarak Moskova ile yapılacak her türlü temasın Zelenskiy ve Avrupalı ortaklarla ‘tam şeffaflık içinde’ yürütüleceğini ve hedefin Ukraynalılar için ‘sağlam ve kalıcı bir barış’ olduğunu vurguladı. Rusya ile diyaloğun neden kesildiğine ilişkin olarak Elysee Sarayı, “Ukrayna’nın işgali ve Putin’in savaşı sürdürme ısrarı, son üç yılda her türlü diyalog ihtimalini ortadan kaldırdı” değerlendirmesinde bulundu. Diyaloğun yeniden başlamasının ise ancak ateşkesin ana hatlarının netleşmesi ve barış müzakerelerinin başlamasıyla mümkün olacağı, bu aşamada Putin’le yeniden konuşmanın faydalı olacağı kaydedildi.

Macron'un girişiminin ardındaki gerekçe

Paris’teki Avrupalı diplomatik kaynaklar, Macron’un girişiminin geç de olsa, ABD’nin Rusya ile Ukrayna arasındaki arabuluculuk sürecini tek başına yürütmesinden duyulan Fransız-Avrupa kaygısını yansıttığını belirtiyor. Avrupalıların son haftalarda bu süreçte kendilerine bir yer açmayı başarmasına rağmen, Washington’un onları devre dışı bırakma eğilimi gösterdiği değerlendirmesi yapılıyor. Nitekim ABD Başkanı Donald Trump’ın geçen hafta The Atlantic sitesine yaptığı açıklamalar Avrupa başkentlerinde şok etkisi yarattı. Trump, Avrupalıların “çok konuşup hiçbir şey yapmadığını, bunun kanıtının da savaşın hâlâ sürmesi olduğunu” söylemişti. Öte yandan, ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard da geçen hafta X platformunda yaptığı paylaşımda Avrupalıları ve NATO’yu hedef alarak, ‘savaşı tırmandırmakla ve ABD’yi Rusya ile doğrudan bir çatışmaya çekmeye çalışmakla’ suçladı. Tüm bunların ardından söz konusu kaynaklar şu soruyu gündeme getiriyor: “Washington Kiev’e yardımları keserken, savaşın yükünü Ukrayna’yı destekleyerek esas olarak Avrupalılar taşıyorken, Avrupalıların Putin’le görüşme hakkı neden olmasın?” Kaynaklar, savaşın gidişatının AB ülkelerinin ve genel olarak kıtanın güvenliğini doğrudan ilgilendirdiğini, bu nedenle Putin’le dolaylı değil doğrudan bir diyaloğun gerekli ve önemli olduğunu vurguluyor.

Ancak Macron’un girişimi, AB içindeki ortakları nezdinde olumlu bir karşılık bulmadı. Ne Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ne de Rusya’ya karşı Avrupa liderliği rolünü üstlenmek isteyen Almanya Başbakanı bu çağrıdan memnun kaldı. Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Steffen Meyer, hükümetin Macron’un girişiminden ‘haberdar edildiğini’ söylemekle yetinirken, bu dosya nedeniyle ‘AB’nin zedelenmesine dair bir endişe bulunmadığını’ ifade etti.

Macron ve Napolyon Bonapart

Macron’a yöneltilen eleştiriler iki ana noktada toplanıyor. Bunlardan ilki, Rusya ve Vladimir Putin üzerindeki azami baskıyı savunma çizgisinden, Amerikalı müzakerecinin elde edemediği ya da elde etmesinin zor görüldüğü kazanımlara ilişkin ciddi soru işaretleri bulunmasına rağmen, Moskova ile diyaloğa yönelmesi. İkinci eleştiri ise Macron’un, Putin etrafında örülen Avrupa duvarını ve sıkı diplomatik izolasyonu delmiş olması. Eleştirmenlere göre bu girişim, Rus liderine Avrupa içindeki bölünmelerden ve AB ile ABD arasındaki görüş ayrılıklarından yararlanma imkânı sunuyor.

frgt
Brüksel'de Avrupa zirvesinin sona ermesinin ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmeye açık olduğunu ifade etti. (AFP)

Le Monde gazetesi, Zelenskiy’nin Macron’un girişimini kendisiyle görüştüğünü ve bazı çekinceler taşıdığını kabul ettiğini yazdı. Şarku'l Avsat'ın Le Monde'den gazetesinden aktardığına göre bir Avrupalı diplomat, “Avrupa’daki herkes, bir gün Putin’le konuşmak zorunda kalınacağını biliyor. Karmaşık olan ise bu görüşmelerin en uygun çerçevesinin ne olacağı; Avrupa Troykası (Fransa, Almanya, Birleşik Krallık) içinde mi yoksa daha geniş bir formatta mı yapılacağı” ifadelerini kullandı. Bu soru, Macron’un yalnızca Fransa adına mı konuşacağı, yoksa Zelenskiy ve Avrupa’daki diğer liderlerden yetki alarak onların adına mı konuşacağı konusunu gündeme getiriyor.

Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık liderleri arasında gizli bir rekabet olduğu kesin, ancak bu durum açıkça ortaya çıkmış değil. Her durumda, önümüzdeki günler ve haftalarda ne olacağını tahmin etmek için henüz erken. Putin’in son basın toplantısında Avrupa liderlerini ‘küçük domuzlar’ olarak nitelemesi, bu sürecin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Rus basını ise 1812’de Napolyon Bonapart’ın Rusya’yı işgalinde uğradığı büyük yenilgiyi sık sık hatırlatıyor; o dönemde Napolyon’un ordusu büyük kayıplar vermiş ve bu macera onun düşüşünün başlangıcı olmuştu.


Gazze ateşkesinin mimarı Trump mı?

Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)
Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)
TT

Gazze ateşkesinin mimarı Trump mı?

Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)
Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi’nde, Hamas ve İsrail’i ateşkese ikna etmede belirleyici bir rol oynadı. İki yıl süren savaşın sona erdirilmesini öngören ateşkes anlaşmasına giden süreçte Washington’un aktif diplomasisi öne çıktı. Savaş boyunca Filistinliler, can kayıpları ve maddi yıkımın yanı sıra sağlık, çevre ve altyapı alanlarında ağır bedeller ödedi.

Trump yönetiminin, Joe Biden döneminde yoğun çabalara rağmen sonuç alınamayan ateşkes girişimlerini başarıyla sonuçlandırdığına dikkat çekiliyor. Biden yönetiminin çabalarının, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu liderliğindeki hükümetle yaşanan görüş ayrılıkları nedeniyle başarısız olduğu, Netanyahu’nun ise Trump’ın yeniden iktidara dönüşünü beklediği ifade edildi. Ancak Trump’ın bu dönüşü, ilk başkanlık döneminde İsrail’e sunduğu Kudüs’ün başkent olarak tanınması, Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğinin kabulü ve İbrahim Anlaşmaları gibi adımlarla bire bir örtüşmedi.

Hamas’ın tutumunun kabulü

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Trump’ın, Filistin meselesi ve genel olarak bölgeye ilişkin birçok kararı Netanyahu ve hükümetine dayattığı belirtiliyor. Özellikle Gazze savaşı konusunda Trump’ın, Hamas’a sunulan ateşkes planına hareketin verdiği yanıtı kabul etmesi, İsrail tarafında şaşkınlık yarattı. Bu durum, Netanyahu hükümetini fiili durumu kabullenmeye zorladı ve sonuçta ateşkes anlaşmasına varıldı.

Her ne kadar bu gelişme Trump yönetiminin hanesine bir başarı olarak yazılsa da, İsrail’in son derece kırılgan olan ateşkesi sık sık ihlal etmesinin anlaşmayı tehlikeye sokabileceği uyarıları yapılıyor. Öte yandan, iki yıl süren savaşın Filistinli silahlı grupların, özellikle Hamas ve İslami Cihad’ın askeri kapasitesini büyük ölçüde tüketmesi, tarafları ABD’nin hedeflediği ateşkesin ikinci aşamasına geçmeye zorlayabilir. Bunun için arabulucuların desteği kritik önem taşıyor. Arabulucular, bir yandan Hamas ile İsrail arasında, diğer yandan ABD ile taraflar arasında görüş ayrılıklarını gidermeye çalışıyor. Bu çerçevede ABD’nin rolü, Netanyahu hükümetine anlaşmaya uyması yönünde baskı yapmak olarak öne çıkıyor. Nitekim Washington, İsrail’in Hamas’ın ihlallerini gerekçe göstererek Gazze’ye açılan geçişleri yeniden kapatma girişimlerini birçok kez engelledi; aynı zamanda ticari ve insani yardım taşıyan kamyon sayısının artırılması için baskı uyguladı.

Sembolik baskılar eleştirisi

Buna karşın, Filistinli gruplar ve Gazze’deki durumu yakından izleyen çevreler, bu baskıların bazı durumlarda sonuç verse de çoğu zaman tali konularla sınırlı kaldığını savunuyor. Asıl ihtiyaç duyulanın, Gazze halkı açısından hayati öneme sahip başlıklarda daha etkili baskı kurulması olduğu vurgulanıyor. Bu başlıklar arasında yaşanabilir nitelikte çadırların sağlanması, konteyner evlerin bölgeye sokulması ve ciddi bir yeniden imar sürecinin başlatılması yer alıyor. İsrail’in ise Hamas ve diğer grupların silahsızlandırılmasını, Hamas’ın Gazze’deki yönetimden çekilmesini istediği; bu konuların hâlen ateşkesin ikinci aşaması kapsamında yoğun müzakerelere konu olduğu belirtiliyor.

7ıko9
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Gazze halkının büyük bölümünün, Trump yönetiminin ateşkesi dayatmasının ardından daha somut ve kapsamlı başarılar beklediği ifade ediliyor. Diplomatik girişimler, arabulucular üzerinden kurulan baskı ve Trump’ın zaman zaman dile getirdiği tehditlere rağmen, ABD’nin anlaşmanın tam anlamıyla uygulanması ve Gazze’de yaşam koşullarının iyileştirilmesi konusunda henüz yeterli adımı atmadığı görüşü yaygın. Oysa Gazze’deki sıradan vatandaş için öncelik, siyasi taleplerden ziyade yaşam koşullarının düzelmesi ve yeniden imarın başlaması olarak öne çıkıyor.

İkinci aşama

Hamas ile Trump yönetimi arasında gerçekleştiği belirtilen ve İsrail için sürpriz olan doğrudan temaslar, ateşkesin ikinci aşamasına daha sorunsuz geçilmesi ihtimalini gündeme getirdi. Hamas’ın, arabulucular aracılığıyla sunduğu çeşitli önerileri doğrudan ABD’li yetkililerle ele almak istediği, ancak İsrail’in bu temaslara itiraz etmesi nedeniyle görüşmelerin ertelendiği kaydediliyor. Buna rağmen bazı sızıntılar, bu görüşmelerin gizli şekilde yapıldığına işaret etse de, ne Hamas ne de ABD tarafından resmi bir doğrulama geldi.

rgt
Hamas militanları, 20 Şubat 2025'te Han Yunus'ta İsrailli rehinelerin cesetlerinin Kızılhaç'a teslimi sırasında tabutlardan birini taşıyor (DPA)

Hamas’ın, Trump yönetiminin Ortadoğu’yu ABD ulusal güvenlik stratejisinde “askeri açıdan uzun vadeli angajman değil, ortaklık bölgesi” olarak tanımlayan yaklaşımını dikkatle analiz ettiği ifade ediliyor. Buna göre Washington, Trump döneminde, kendisini düşman olarak sınıflandırdığı aktörlere dahi, etkili ortaklar olabileceklerini kanıtlamaları hâlinde kapıyı tamamen kapatmıyor. ABD açısından belirleyici olanın, kimin yönettiğinden ziyade, işlevsel ve çıkar temelli ortaklık olduğu vurgulanıyor.

Çifte kazanç hesabı

Bu çerçevede Hamas’ın, Trump yönetiminin açtığı bu alanı, Orta Doğu’daki dış politika düğümlerini çözmek için devlet dışı aktörlerle temas kurma arayışında değerlendirmek istediği belirtiliyor. Böyle bir sürecin, Trump açısından Nobel Barış Ödülü hedefi doğrultusunda diplomatik bir kazanım, Filistin meselesi açısından ise İsrail’le çatışmanın geleceğini etkileyebilecek emsalsiz bir anlaşma doğurabileceği ifade ediliyor.

dfgthy
ABD Başkanı Donald Trump ve Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Gazze savaşını sona erdirmek için 13 Ekim 2025'te Mısır'ın Şarm el-Şeyh kentinde bir araya geldi (Reuters)

Ancak Hamas içinde, ABD’ye temkinli yaklaşan bir kanadın da bulunduğu aktarılıyor. Bu kesim, geçmişte verilen ancak hayata geçirilmeyen Amerikan vaatlerini hatırlatıyor. Örneğin, ABD vatandaşı olan İsrailli asker Eydan Alexander’ın, Trump’a jest olarak serbest bırakılmasının ardından sınır kapılarının açılması ve yardımların artırılmasına dair örtük bir anlaşma yapıldığı, ancak İsrail’in bu anlaşmayı uygulamadığı belirtiliyor. Benzer şekilde, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının teslimine ilişkin mutabakatın da yerine getirilmediği hatırlatılıyor. Bu durumun, ABD’nin İsrail üzerinde gerçek ve etkili bir baskı kurmadığı sürece Gazze’de somut ve kalıcı kazanımlar elde etmesinin zor olacağına işaret ettiği değerlendiriliyor.