Trump: Görevde olsaydım ne İsrail'e saldırı ne Ukrayna'da savaş olurdu

Eski ABD Başkanı Donald Trump, "Görevde olsaydım ne İsrail'e saldırı ne Ukrayna'da savaş olurdu" değerlendirmesinde bulundu

Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)
TT

Trump: Görevde olsaydım ne İsrail'e saldırı ne Ukrayna'da savaş olurdu

Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)

Trump, ABD'nin Maryland eyaletinde Amerikan Muhafazakar Birliğinin geleneksel Muhafazakar Siyasi Eylem Konferansında (CPAC 2024) konuştu.

4 yıl önce ABD Başkanı Joe Biden'ın seçilmesi halinde ülkenin sınırlarının yok olacağı, orta sınıfın büyük bir kısmının yok edileceği ve şiddetli suçların artacağı konusunda uyarıda bulunduğunu kaydeden Trump, "Her konuda haklı çıktık." dedi.

Trump, Biden'ın tekrar seçimleri kazanması halinde her şeyin çok daha kötüleşeceğini savundu.

Sınırdan yasa dışı yollarla geçen göçmenleri "yasa dışı uzaylılar" olarak tanımlayan Trump, Biden'ın yeniden seçilmesi durumunda göçmen sayısının 50 milyonu geçeceğini, sağlık, sosyal güvenlik ve eğitim sisteminin çökeceğini, çetelerin ABD topraklarını işgal edeceğini kaydetti.

Başkanlığı sırasında sınıra duvar inşa ettiğini söyleyen Trump, sınırın en güvenli haline kavuştuğunu savundu.

Trump, Biden ve "haydutlarının" tekrar kazanması halinde Çin'in ABD'ye hükmedeceğini belirterek, "Ben Çin'in elinden 400 milyar dolar aldım. Çok mutlu olmadılar. Sonra birden Çin virüsü çıktı." ifadelerini kullandı.

Görevi boyunca hiç savaş çıkmadığını iddia eden Trump, "Görevde olsaydım ne İsrail'e saldırı ne Ukrayna'da savaş olurdu." diye konuştu.

Ayrıca, görev yaptığı dönemde İran'ın iflas ettiğini ve Hamas ile Hizbullah'ı finanse edecek durumda olmadığını belirten Trump, şimdi Tahran'ın tekrar zenginleştiğini dile getirdi.

Trump, başkan olduğu dönemde çok kısa sürede DEAŞ terör örgütünü de yok ettiğini kaydederek, askerlerle görüşmelerinde görevlerini yapmaya izin verilmediğini öğrendiğini ve bunu tersine çevirerek terör örgütünü 4 haftada yok ettiklerini iddia etti.

"Karşınızda siyasi muhalif olarak duruyorum"

Biden'ın "ne olup ne bittiğinin" farkında olmadığını ancak etrafında "çok kötü faşistler" olduğunu anlatan Trump, "Trump'a bir oy özgürlüğünüz için bir oy olacak. Tiranlıktan çıkışın pasaportu olacak." dedi.

Trump, Biden'ın demokrasi için tehdit olduğunu belirterek, "Bugün sizin karşınızda sadece geçmişteki ve gelecekteki başkanınız olarak değil, siyasi bir muhalif olarak duruyorum." şeklinde konuştu.

"Haydutlar" tarafından hakkında gereksiz yere 4 soruşturma açıldığına işaret ederek, bunları "Stalin dönemi tarzı mahkemelere" benzeten Trump, Biden ve çevresinin Amerika'nın özgürlüğünü yok etmeye çalıştığını öne sürdü.

Trump, sınırdan 16 milyon insanın girdiğini ve bunların kim olduğunun bilinmediğini belirterek, "Biden'a 'kovuldun, defol buradan, ülkemizi yok ediyorsun' diyeceğiz." ifadelerini kullandı.

"Çalışkan Amerikalılar için 5 Kasım Özgürlük Günü olacak." diyen Trump, yalancılar, dolandırıcılar ve sahtekarlar için de kıyamet günü olacağını kaydetti.

Ayrıca, New York'taki yasa dışı göçmenler ile Chicago'daki suç oranlarına dikkati çeken Trump, "Chicago'daki sorun bir, New York'taki sorun ise yarım günde çözülebilir." açıklamasını yaptı.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.