Dexit: Almanya ‘yeni Britanya’ mı oluyor?

Almanya için Alternatif Partisi: Aşırılığın yükselişi Avrupa Birliği'nin ekonomik geleceğini tehdit ediyor

2022 yılında Avrupa Birliği'nin (AB) gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 24,9'unu oluşturan Almanya, AB'nin en büyük tüketici pazarı konumunda bulunuyor. (Reuters)
2022 yılında Avrupa Birliği'nin (AB) gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 24,9'unu oluşturan Almanya, AB'nin en büyük tüketici pazarı konumunda bulunuyor. (Reuters)
TT

Dexit: Almanya ‘yeni Britanya’ mı oluyor?

2022 yılında Avrupa Birliği'nin (AB) gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 24,9'unu oluşturan Almanya, AB'nin en büyük tüketici pazarı konumunda bulunuyor. (Reuters)
2022 yılında Avrupa Birliği'nin (AB) gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 24,9'unu oluşturan Almanya, AB'nin en büyük tüketici pazarı konumunda bulunuyor. (Reuters)

1990'ların başında tanık olunan hızlı uluslararası dönüşümlerin ortasında, Avrupa milliyetçiliğini güçlendirmek ve 1993'te Avrupa Birliği'ni (AB) doğuran ekonomik entegrasyonu sağlamak için güçlü çağrılar ortaya çıktı. Bu, entegre bir finansal ve ekonomik model oluşturmak için onlarca yıldır süren çabaların sonucuydu. Euronun 1999 yılında ortak para birimi olarak benimsenmesi bu modeli tamamladı ve euro AB’nin sembolü haline geldi.

Ancak bundan yıllar sonra AB’nin önünde zorluklar birikmeye başladı. Bunlardan en dikkate değer olanı Britanya'nın Ocak 2020'de AB’den resmi olarak ayrılmasıydı.

Bugün AB'den çıkış çağrısı yapan Almanya için Alternatif Partisi (AfD) gibi aşırı sağcı partilerin yükselişiyle temsil edilen bu büyük meydan okuma, Dexit (Birleşik Krallık'ın AB’den çıkışı için kullanılan Brexit teriminin uyarlaması) adı verilen hamleyle yeniden canlanabilir. Bu, özellikle Avrupa'nın en büyük ve dünyanın üçüncü büyük ekonomisinin tanık olduğu protesto ve grevlerin ardından bu çağrının geniş yankı bulması nedeniyle Almanya'yı ön plana çıkardı.

Ekonomi ‘bulanık sularda’ yüzüyor

Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck'in açıklamasına göre, Alman ekonomisi ‘bulanık sularda’ yüzüyor. Alman hükümetinin 2024 yılı büyüme tahmini yüzde 1,3'ten yüzde 0,2'ye revize edildi.

Alman ekonomisi, devam eden enflasyon, yüksek enerji fiyatları ve zayıf dış talep nedeniyle 2023 yılı sonunda yüzde 0,3 daralırken, G7 ülkeleri arasında geçtiğimiz yıl ekonomik daralma yaşayan tek ülke Almanya oldu.

Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), dış talebin zayıfladığını, tüketicilerin harcamalarında temkinli olduğunu ve artan finansman maliyetlerinin yatırımları sınırlamaya devam edebileceğini belirterek, Almanya ekonomisinin geçen yılın son çeyreğinin ardından bu yılın ilk çeyreğinde de daralma göstererek teknik resesyona girebileceğini bildirdi.

Habeck, enerji yoğun sanayileri Rus gazına bağımlı olan ülkesindeki duruma ilişkin açıklamasında oldukça açık sözlüydü. Habeck, Putin'in Ukrayna'ya karşı topyekûn savaşı ve Rus gazı ithalatına getirilen yasağın ardından Almanya'nın ‘çok özel bir durumla’ karşı karşıya kaldığını söyledi.

Almanya, gazının yüzde 55'ini Rusya'dan ithal ediyordu, ancak Moskova'nın doğu Ukrayna'daki Rusya yanlısı iki ayrılıkçı bölgenin bağımsızlığını tanıması, Berlin'in Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattını askıya almasına yol açtı. Bu, Almanya için olduğu kadar Rusya için de hayati bir proje. Söz konusu projenin, yıllar içinde ABD ile Almanya arasında ve ayrıca Rusya ile Ukrayna arasında anlaşmazlıklara yol açtığı da unutulmamalı. Bu proje, son yıllarda tedarik kaynaklarını çeşitlendirmeye başlayan Almanya'ya Rus gaz arzını iki katına çıkaracaktı.

Habeck ayrıca, Almanya'nın ihracata bağımlılığının, onu küresel ticaret kalıplarındaki değişikliklere karşı savunmasız hale getirdiğini ve Alman ekonomisinin daha genel yapısal sorununun işçi eksikliği olduğunu açıkladı. Habeck, “Göçmen işçiler olmazsa Alman ekonomisi çökecek” uyarısında bulundu.

Almanya, 2020 ve 2021'de Kovid-19 salgınının yıkıcı ekonomik etkilerine AB'deki tüm komşularından daha iyi dayandı. Bunun nedeni büyük ölçüde kendisine sunulan mali alan ve büyük cari işlemler fazlasıydı (2020'de 232 milyar euro ve 2021'de 266 milyar euro). Cömert ekonomik teşvik paketleri ve kısa vadeli esnek çalışma programları, işsizlik oranını 2021 yazında sadece yüzde 5,7 seviyesinde tuttu.

Pandemi kısıtlamalarının hafifletilmesi ve hizmet sektörünün toparlanması, Almanya’nın 2021'de reel gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) yüzde 2,8 büyümesine yol açtı. Ancak Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşının etkileri, 2022'de GSYİH büyümesinin yüzde 1,9 ile beklenenden düşük olmasına sebep oldu.

Almanya için Alternatif Partisi (AfD) nedir?

Aşırı sağ, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Alman siyasi sistemine benzeri görülmemiş bir meydan okuma oluşturan AfD’yi doğurdu. Geleneksel partileri kaygılandıran, iç istihbarat kaygılarını gündeme getiren, Almanya'nın ve AB'nin geleceğini tehdit eden bu parti nedir?

Alman siyaset sahnesinde son zamanlarda göçmen karşıtı AfD’nin popülaritesinde gözle görülür bir artış görüldü. Parti, kamuoyu yoklamalarında Olaf Scholz liderliğindeki üç partili koalisyonun önünde ikinci sırada yer aldı. Kamuoyu yoklamaları, partinin Alman kamuoyunda yüzde 18 ila 23 arasında destek aldığını gösteriyor. Bu da partinin nüfuzunda gözle görülür bir artışı yansıtıyor.

dfev
Almanya için Alternatif Partisi (AfD), Brexit teriminden esinlenerek Dexit olarak bilinen ve AB’nin geleceğini tehdit eden bir hamleyle Almanya’nın AB'den çıkmasını talep ediyor. (Reuters)

Bu gelişmeler, partinin AB'ye yönelik gelecek stratejisine ilişkin iç tartışmalarının ışığında ortaya çıkıyor. AfD, Alman toplumunun bazı kesimlerinde göçle ilgili artan memnuniyetsizlik hissinden ve Almanya'nın savaşın Ukrayna'daki yansımalarına ilişkin korkularından yararlandı. Kendisini ülkeyi dış tehlikelerden koruyabilecek bir parti olarak sundu. Küresel ekonomik krizin sonuçlarından, özellikle de yüksek enflasyon oranından ve artan enerji maliyetlerinden de yararlanan AfD, bunları mevcut hükümetin politikalarına bağladı. AfD’nin Almanya'nın iç ve dış politikasında köklü değişikliklere yol açabilecek yaklaşan seçimlerde önemli bir rol oynaması bekleniyor.

Sert saldırı: Avrupa Birliği ‘başarısız bir proje’

AfD, Almanya'nın doğusundaki Magdeburg şehrinde düzenlediği konferansta AB'ye sert bir saldırı başlattı ve AB’yi reform yapılamayan ‘başarısız bir proje’ olarak nitelendirdi. Yüzlerce parti delegesi, AB'nin iklim değişikliği ve göç gibi temel sorunları ele alma konusundaki başarısızlığını doğrulayan ve ortak para birimini (euro) kategorik olarak reddettiğini ifade eden açık bir metni kabul etti. Ayrıca, Avrupa'nın geleceğine ilişkin vizyonunu da sundu ve ‘AB’ye üye devletlerin egemenliğini koruyan yeni bir Avrupa ekonomik topluluğu’ kurulması çağrısında bulundu.

AfD Eş Başkanı Alice Weidel, partisinin 2021 Almanya federal seçimlerinde oyların yüzde 10,3'ünü aldığını belirterek, gelecek seçimleri kazanması halinde AB'den ayrılma konusunda referandum talep edeceğini söyledi.

Ekonomik felakete karşı güçlü uyarı

AfD’nin çağrıları, Alman hükümeti ile ekonomi uzmanları tarafından kategorik olarak reddedildi ve bunun ülke için feci sonuçlar doğurabileceği konusunda uyarıda bulunuldu.

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, AfD’nin planlarına şiddetli bir saldırı başlattı ve AB’den ayrılmaya yönelik herhangi bir hareketi Avrupa ve Almanya'da olabilecek ‘en büyük servet yok edici’ olarak nitelendirdi. Scholz ayrıca, İngiltere'nin dört yıl önce AB’en ayrılmasının İngiltere'yi ekonomik bir felakete sürüklediğine dikkat çekti.

Almanya Maliye Bakanı Christian Lindner da Almanya'nın AB’den ayrılmasının feci sonuçlara yol açacağı konusunda uyardı. AB ortak pazarının, Avrupa'nın en büyük ekonomisi olan Almanya için büyük önem taşıdığını vurguladı.

AB’den ayrılığı, ağırlıklı olarak ihracata dayalı bir ekonomi için mümkün olan en kötü senaryo olarak nitelendiren Lindner, Alman halkını, hükümetin tüm politikalarıyla aynı fikirde olmasalar da AB'den ayrılmanın risklerini anlamaya çağırdı. Lindner ayıca, AB’nin Almanya'nın zenginliğinin temeli olduğunu ve ihmal edilmemesi gerektiğini vurguladı.

Almanya'nın en büyük iş dünyası lobi grubu olan Alman Sanayi Federasyonu (BDI) Başkanı Siegfried Russwurm ise “Birleşik Krallık'taki meslektaşlarımla konuştuğumda hiçbir zaman Brexit'ten yana olmadıklarını ve halen karşı olduklarını söylüyorlar” dedi. Russwurm, Almanya'nın, Avrupa ortak pazarı ve ortak para biriminden en fazla yararlanan ülkelerden biri olduğuna dikkat çekti.

Avrupa Ekonomi Enstitüsü ise AB’den olası bir çıkıştan kaynaklanacak ekonomik kayıplar konusunda uyarıda bulundu. Enstitünün Berlin'deki ofisinin müdürü Kont Bergmann, Almanya'nın AB'den ve euro bölgesinden ayrılması halinde GSYİH’nin yaklaşık yüzde 10'unu kaybedeceğini söyledi. Bergmann, İngiltere'nin AB'den çıkışının fiili sonuçlarına ilişkin bir araştırmaya göre, bunun aynı zamanda Alman ekonomisinin yılda 400 ila 500 milyar euro arasında maddi kaybı olacağı anlamına geldiğini söyledi.

dfv
AfD, AB'ye sert bir saldırı başlattı ve AB’yi reform yapılamayan ‘başarısız bir proje’ olarak nitelendirdi. (Reuters)

Ancak Weidel bu endişeleri reddetti ve İngiltere'nin AB’den çıkışını ‘Almanya için bir model’ olarak nitelendirdi. AfD’nin AB'de reform yapmaya ve ‘demokratik açığı’ ortadan kaldırmaya çalışacağını belirten Weidel, “Eğer bu işe yaramazsa tıpkı Britanya'nın yaptığı gibi karar verme işini halka bırakmalıyız” ifadesini kullandı.

Almanya Japonya'yı geçti!

Bundesbank'ın, Almanya'nın zayıf dış talep, devam eden tüketici ihtiyatı ve yurt içi yatırımlardaki düşüş nedeniyle resesyona girebileceği yönündeki uyarısına rağmen, Almanya yakın zamanda Japonya'yı geride bırakarak dünyanın üçüncü büyük ekonomisi haline geldi. Bunun temel nedeni Japon yeni değerindeki keskin düşüş. Japonya'nın nominal GSYİH'si geçen yıl 4,2 trilyon dolara ulaştı. Bu da yaklaşık 591 trilyon Japon yenine tekabül ediyor. Almanya'nın GSYİH'si ise 4,4 trilyon dolara, yani 4,5 trilyon euroya ulaştı.

AB anlamını yitirecek

Alman ekonomisi 2022'de AB'nin GSYİH'sinin yüzde 24,9'unu oluşturuyordu. Almanya aynı zamanda AB'nin en büyük tüketici pazarı, ABD'nin Avrupa'daki en büyük ticaret ortağı ve altıncı en büyük ihracat pazarıdır. Ticaret hacmi, tüketici sayısı ve AB'nin merkezindeki coğrafi konumu, onu birçok Amerikan şirketinin Avrupa ve küresel genişleme stratejilerini oluşturmaya çalıştığı temel taşı haline getiriyor. Almanya ayrıca 2023 yılında doğrudan yabancı yatırım için Avrupa'nın en çok aranan destinasyonu oldu. Avrupa istatistik verilerine göre, Almanya, AB’nin toplam bütçesinin yüzde 21,2'sini oluşturan 30,3 milyar eurodan fazla yatırım yapıyor.

Medya, Weidel'in, Almanya'nın AB'den ayrılacağına ilişkin tehditlerinin gerçekleşmesi halinde, bunun AB'nin ölümü anlamına geleceğini yazdı.

Konrad-Adenauer-Stiftung tarafından yapılan kamuoyu yoklaması, AB'ye güçlü destekleriyle tanınan Almanların birlik fikrini güçlü bir şekilde desteklediğini gösterdi.

Siyasi analist Jarko Bohovski, Almanya'nın AB'den olası çıkışının gerçekçi olmayan bir senaryo olduğunu, ancak bu gerçekleşirse AB'nin Almanya olmadan yola devam etmesinin zor olacağını söyledi. Bohovski, “Almanya’nın AB’den çıkışı, Slovakya, Macaristan ve belki de Polonya gibi ülkelerde bu tür eğilimleri güçlendirecek. Genel olarak AB bir biçim olarak kalabilir ama anlamını yitirecektir” ifadelerini kullandı.

Uzun zamandır AB'nin omurgası görevi gören Almanya, ekonomik istikrarın sağlanmasında önemli bir rol oynuyor. Bu, Aralık 2023'te 54,3 milyar euro değerinde mal ithal ederken, 67,5 milyar euro değerinde mal ihraç etmesi nedeniyle AB ülkeleriyle olan büyük ticaret fazlasında açıkça görülmektedir. 13,2 milyar euroya ulaşan bu fazla, Almanya'nın güçlü ihracatı yoluyla AB içindeki ekonomik büyümeyi teşvik etme yeteneğini yansıtıyor.

Almanya'nın AB'den çıkmasının hem Almanya'ya hem de AB'ye ciddi zararlar vereceğine şüphe yok. AB’den çıkış, Almanya’nın ortak pazara erişimini kaybetmesine sebep olacak. Ayrıca ihracatını engelleyecek ve istihdamı tehdit edecek. Aynı zamanda bir yatırım hedefi olarak çekiciliğini kaybedecek. Tedarik zincirlerinde aksamalar, siyasi nüfuzunun aşınması ve çok daha fazlasıyla karşı karşıya kalacak. AB ise en büyük ekonomisini kaybedecek. Bu da GSYİH’nin düşmesine, Almanya'nın bütçeye katkısının azalmasına, ekonomik ve mali istikrarın istikrarsızlaşmasına yol açacak.

Acaba Almanya ve AB'nin bu sonuçlara katlanma kapasitesi var mı?



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.