Avusturya Dışişleri Bakanı Schallenberg, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Suudi Arabistan bizim stratejik ortağımızdır ve bölgenin güvenliğini sağlamak için birlikte çalışıyoruz’

Schallenberg, Şarku’l Avsat’a konuştu: “UNRWA’ya sağlanan fonun iadesi, devam eden soruşturmaların sonuçlarına bağlıdır”

Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg (Şarku’l Avsat)
Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg (Şarku’l Avsat)
TT

Avusturya Dışişleri Bakanı Schallenberg, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Suudi Arabistan bizim stratejik ortağımızdır ve bölgenin güvenliğini sağlamak için birlikte çalışıyoruz’

Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg (Şarku’l Avsat)
Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg (Şarku’l Avsat)

Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg, Gazze’deki insani durumun ‘felaket’ olduğunu söyleyerek, Riyad ile Viyana arasındaki ilişkiler stratejisini ve Ortadoğu bölgesindeki mevcut gerilimleri kontrol altına almak için birlikte çalışma stratejisine dikkati çekti. Tel Aviv’in Filistinlilere uyguladığı çifte standartların haksız olduğunu belirten Schallenberg, Batı Şeria’daki yerleşimlerin uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurguladı.

Schallenberg, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “İsrailli yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen şiddet eylemleri kabul edilemez ve failleri hesap vermeli. Aşırılık yanlısı İsrailli yerleşimcilere yönelik yaptırımları güçlü bir şekilde destekliyorum” diyerek, aynı zamanda 7 Ekim’de yaşanan olayın sonuçlarından da Hamas’ı sorumlu tuttu.

Ülkesinin UNRWA’ya sağladığı fonun askıya alınmasıyla ilgili olarak Schallenberg, yöneltilen suçlamalara ilişkin bağımsız ve kapsamlı bir soruşturma yürütülmesinin gerekli olduğunu söyledi. Hükümetinin fonları geri çekmediğini, bunun yerine ajansa fon sağlamayı geçici olarak durdurduğunu belirterek, Avusturya’nın 7 Ekim’den bu yana Gazze ve bölgedeki sivil halka 13 milyon euroluk ek insani yardım sağladığını açıkladı.

İkili ilişkiler düzeyinde ise Schallenberg, “Suudi Arabistan, Avusturya için önemli bir ortaktır. Ekonomik açıdan iddialı Suudi 2030 Vizyonu, Avusturya kurumları ve şirketlerine, özellikle yenilenebilir enerjiye, ilgi çekici fırsatlar sunmaktadır. Avusturya’yı 2023 yılında 200 bine yakın Suudi turist ziyaret etti. Viyana Üniversitesi’ndeki köklü arkeolojik misyonumuzun, Tebük bölgesindeki köy sahasındaki çalışmalarına yeniden başlandı” dedi.

Öte yandan Schallenberg, Husilerin Kızıldeniz’deki gemilere yönelik saldırılarını pervasız ve rastgele olarak nitelendirirken, bunların uluslararası hukuku ihlal ettiğini, bölgesel güvenliğe zarar verdiğini ve küresel ticaretin yüzde 15’ini tehdit ettiğini belirtti. Ayrıca ticari gemilerin Ümit Burnu’na yönlendirilmesinin, gıda, ilaç ve enerji fiyatlarında küresel olarak artışa yol açtığını vurguladı.

ABD eski Başkanı Donald Trump’ın NATO’nun Avrupa Birliği (AB) ülkelerine yaptığı yardımın, maddi tazminata bağlanması yönündeki açıklamalarına ilişkin olarak ise Schallenberg, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarını frenlemek için Washington’un güçlü ortaklara ihtiyacı olduğunu vurguladı.

Alexander Schallenberg ayrıca, “Şu anda Rusya ve Ukrayna arasında yapıcı bir diyalogdan çok uzaktayız. Ağustos 2023’te Ulusal Güvenlik Koordinatörü düzeyinde Cidde toplantısını düzenleyen Suudi Arabistan gibi kilit aktörler de dahil olmak üzere tüm aktörlerin görüşmeye dahil edilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Ukrayna’yı insani alanda destekledik, ancak askeri tarafsızlığımız nedeniyle asla askeri teçhizat açısından destek vermedik” açıklamasında bulundu.

İşte Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg’in Şarku’l Avsat’a verdiği röportajın tamamı;

-İsrail’in Gazze, Refah ve Han Yunus’a yönelik saldırıları konusunda Avusturya’nın tutumu nedir?

*Gazze’deki her geçen gün daha da kötüleşen felaket niteliğindeki insani durumdan derin endişe duyuyorum. Orada tanık olduğumuz muazzam insani acılar kimseyi bu konuya donuk bırakamaz. Filistinli sivil nüfusa yardım etmek ve onları korumak için elimizden gelen her şeyi yapmamız zorunludur. Bu, İsrail için de geçerli. İsrail’in, Hamas’ın barbar terörüne karşı uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuk uyarınca kendisini savunma hakkını kabul ederken, sivillerin korunmasının da güçlendirilmesi gerektiğini vurguluyoruz. İsrail, daha fazlasını yapmalı ve ordu, askeri ve sivil hedefler arasında net bir ayrım yapmalıdır. Filistinlilerin Gazze Şeridi’nden sürülmesi çağrısının çözüm olmadığı açıktır. Acilen ihtiyacımız olan şey, güney üzerinden Gazze’ye daha fazla yardım (yiyecek, su ve tıbbi bakım) ulaştırmak için insani bir ateşkestir.

dsfvdf
Avusturya Dışişleri Bakanı, Riyad’da Suudi mevkidaşı ile bir araya geldi (Arşiv- Şarku’l Avsat)

Planlanan kara saldırısına gelince, İsrail açısından Refah’ta Hamas’a ve sivillerin arkasına saklanan teröristlere karşı önlem alınması gerektiğini anlıyorum. Dünyanın hiçbir ülkesi 7 Ekim’de yaşananları kabul etmeyecektir. Ancak sivil halkı Gazze’nin güneyine kaçmak zorunda bırakıp, ardından güneyin saldırı bölgesi ilan edilmesi benim anlayabileceğim bir mantık değil. İsrail hükümeti, güney Gazze’deki sivil nüfusu nasıl korumayı planladığı konusunda inandırıcı bir planı masaya koymalı. Bölge ziyaretimde bu planın savunuculuğunu yapacağım.

Aynı zamanda sivil halkın acılarına çifte standart uygulamanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. İnsanların çektiği acıların hiyerarşisi yoktur. Yaklaşık beş aydır Gazze’de hala 130’dan fazla rehinenin tutulduğunu unutmamalıyız; aralarında Avusturyalı iki çocuk babası da var. Hamas bir terör örgütüdür ve amacı İsrail’de ve Gazze’de yıkım, korku, acı ve sefalet yaymaktır. Masum Filistinlilerle, erkeklerle, kadınlarla ve çocuklarla yaptıkları ticaret de dahil olmak üzere onların ticareti ölümdür.

-Bazı gözlemciler, Avusturya’nın UNRWA’ya yaptığı yardımın durdurulmasına ilişkin gerekçelerin ikna edici olmadığına inanıyor. Ajansı finanse etmeye ne zaman devam edeceksiniz?

*Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı saldırıda UNRWA çalışanlarının parmağı olduğuna ilişkin iddialar son derece kaygı verici. Başta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri olmak üzere UNRWA ve Birleşmiş Milletler adına tam şeffaflık çağrısında bulunuyoruz. Bu bizim için çok üzücü, çünkü biz Avusturya vatandaşlarının BM ile özel bir ilişkisi var. BM’nin genel merkezlerinden birine Viyana’da ev sahipliği yapıyoruz. Ancak bu suçlamalarla ilgili bağımsız ve kapsamlı bir soruşturma yapılması gerekiyor. Tüm iddialar incelenene ve ortaya çıkan sonuçlar netlik kazanana kadar Avusturya, uluslararası ortaklarla koordineli olarak UNRWA’ya yapılan tüm ek ödemeleri askıya aldı. Bir kez daha açıklığa kavuşturmak gerekirse, parayı geri çekmedik, bunun yerine ödemeyi şimdilik durdurduk ve soruşturmanın sonuçlarını bekliyoruz. Ne olursa olsun Avusturya, diğer uluslararası yardım kuruluşları, Dünya Gıda Programı ve Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu aracılığıyla Gazze’deki sivil nüfusu desteklemeye devam ediyor. Avusturya, insanların çektiği acıları hafifletmek amacıyla 7 Ekim’den bu yana Gazze ve bölgedeki sivil halka 13 milyon euroluk ek insani yardım sağladı.

-İsrailli yerleşimcilerin Filistin’de uyguladığı şiddeti nasıl değerlendirirsiniz?

* Batı Şeria’daki yerleşimler uluslararası hukuka aykırı. İsrailli yerleşimcilerin uyguladığı şiddet eylemleri kabul edilemez ve failleri hesap vermeli. Aslında aşırıcı İsrailli yerleşimcilere yönelik yaptırımları güçlü bir şekilde destekliyorum ve bunu başından beri de söyledim.

-İsrail’in bölgede yarattığı gerilim, savaşın kapsamını ne kadar genişletebilir?

*Savaşı kimin çıkardığını unutmamak gerekiyor. Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı saldırı, Ortadoğu’daki mevcut gerilimlerden bağımsız olarak suçu yalnızca İsrail’e atmıyor, meseleleri aşırı basite indirgemek anlamına geliyor. Gerçekten de diğer bölgesel aktörler, Hamas saldırısını kendi siyasi gündemlerini sürdürmek için bir fırsat olarak kullandılar. Husilerin ticari gemilere yönelik saldırıları bu pervasız davranışın bir örneğidir. Bölge, gerilimin daha da artmasına tahammül edemez. Geçtiğimiz haftalarda iki kez görüştüğüm Suudi Dışişleri Bakanı Prens Bin Farhan da dahil olmak üzere Arap ortaklarla yaptığım ikili görüşmelerde, bu kısır döngüye son verme yönündeki ortak hedefimizin net olmasını büyük takdirle karşılıyorum.

swevfedv
Avusturya Dışişleri Bakanı, Riyad’da Suudi mevkidaşı ile bir araya geldi (Arşiv- Şarku’l Avsat)

-Kızıldeniz’de seyrüseferi güvence altına almak için ABD liderliğindeki koalisyon hakkında ne düşünüyorsunuz?

*Husilerin Kızıldeniz’deki sivil kargo gemilerine yönelik pervasız ve ayrım gözetmeyen saldırıları uluslararası hukuku ihlal ediyor. Bölgesel güvenliği baltalıyor ve küresel ticareti ve tedarik yollarını tehdit ediyor. Dolayısıyla Kızıldeniz’deki güvensizliğin küresel ekonomi ve refah üzerinde büyük etkisi var. Çoğu çatışmanın sadece bölgesel olmadığını görebiliyoruz ve bu belki de yirmi birinci yüzyılın özel bir özelliğidir. Tıpkı Rusya’nın saldırgan savaşının küresel yansımaları olduğu gibi Orta Doğu’daki çatışmanın da etkileri var. Husi saldırıları nedeniyle ticari gemiler, Ümit Burnu’na yönlendirilmek zorunda kaldı. Bu durumun maliyeti yüksektir ve dünya genelinde gıda, ilaç ve enerji fiyatlarının daha yüksek olmasına yol açmaktadır.

ABD liderliğindeki Refah Muhafızı operasyonu, Kızıldeniz’de seyrüsefer özgürlüğünün sağlanmasına yönelik uluslararası çabaların omurgasını oluşturuyor. Ayrıca Avrupa Birliği (AB), bölgedeki deniz güvenliğine katkı sağlamak amacıyla hızla ASPIDES operasyonunu başlattı. Avusturya, küresel ticarette güvenliği desteklemek amacıyla ticari gemileri denizdeki saldırılardan korumayı amaçlayan bu deniz varlığına katılacak.

-Suudi Arabistan- Avusturya ilişkilerinin geleceği nedir? En önemli işbirliği alanları nelerdir? İki ülke arasında üzerinde çalışılan bir işbirliği projesi var mı?

*Suudi Arabistan, Avusturya için önemli bir ortaktır ve iki ülke arasında özellikle siyasi ve ekonomik alanlardaki yakın ilişkileri takdir ediyorum. Geçtiğimiz aylarda çok sayıda üst düzey ikili ziyaret gerçekleşti. Ekonomik açıdan bakıldığında iddialı Suudi 2030 Vizyonu, özellikle yenilenebilir enerji söz konusu olduğunda Avusturyalı işletmelere ve şirketlere ilginç fırsatlar sunuyor. Avusturya uzun yıllara dayanan deneyime sahip ve bu alanda iyi durumda olan birçok şirkete sahipken, iki ülke arasındaki temaslar da yoğunlaşıyor. 2023 yılında yaklaşık 200 bin Suudi turist, Avusturya’yı ziyaret etti. Avusturya’nın Riyad Büyükelçiliği de Krallık’taki Suudi ve Avrupalı ​​ortaklarla çok çeşitli kültürel projeler uygulayarak ikili kültürel alışverişi geliştirmek için çalışıyor. Bu vesileyle, Viyana Üniversitesi’ndeki köklü arkeolojik misyonumuzun, Tebük bölgesindeki köy sahasında çalışmalarına yeniden başlandı.

-Körfez- Avrupa Bakanlar Konseyi toplantıları ne gibi sonuçlar doğurdu? Şu anda ortak bir proje yürütülüyor mu?

*Bu düzenli bakanlar düzeyindeki toplantılar, AB ile Körfez ülkeleri arasındaki stratejik işbirliğini güçlendirmeyi, koordine etmeyi ve genişletmeyi amaçlıyor. Ortaklığımız ticaret, enerji ve yeşil geçiş gibi karşılıklı çıkarları ilgilendiren birçok konuyu kapsamaktadır. Geçen yılki toplantı, Hamas’ın İsrail’e saldırısıyla aynı zamana denk gelen 7 Ekim’den hemen sonra Maskat’ta yapılmıştı. Bu koşullar altında olağanüstü bir toplantıydı. Ancak bu, Körfez ülkeleri ve Avrupa’nın hem İsrailliler hem de Filistinliler için iki devletli çözümü yeniden canlandırma konusundaki kararlılığını ortaya koydu. Hepimiz istikrarlı ve müreffeh bir Orta Doğu istiyoruz. Bu, aynı zamanda Arap ülkeleri ile İsrail arasında devam eden normalleşmeyi de içeriyor elbette.

-Donald Trump’ın, NATO’nun AB ülkelerine yaptığı yardımın, maddi tazminata bağlanması yönündeki açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

*NATO’nun diğer tarafıyla ilgili açıklamaların özellikle seçim öncesi abartılmaması gerekiyor. Özellikle seçim öncesi dönemde ABD gibi küresel bir oyuncunun bile güçlü ortaklara ihtiyacı var ve Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığı göz önüne alındığında, birbirimize yakın durmamız her zamankinden daha önemli. Avusturya bu transatlantik ortaklığı güçlendirmeye tamamen kararlıdır. Biz NATO’da müttefik değiliz. Ancak demokratik değerler ve ortak çıkarlar çerçevesinde birleştiğimiz ABD ile yakın ilişkilerimize değer veriyoruz.

-Rusya karşısında Ukrayna’ya silahlı maddi desteğinize rağmen Rusya ile diyalog kapısının açık tutulmasını talep ediyorsunuz. Bunun sırrı nedir?

*Savaşlar nadiren savaş alanında, çoğunlukla da müzakere masasında biter. Bu amaçla, iletişim kanallarını sürdürmek için BM ve hem Rusya’nın hem de Ukrayna’nın bağlı olduğu Viyana merkezli Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gibi diyalog platformlarına ihtiyacımız var. Bu en iyi haliyle klasik çoğulculuktur. Kendi dış politikamızın ‘yankı odalarına’ girme eğiliminin hayatlarımıza yönelik bir tehdit olduğuna inanıyorum. Elbette şu anda Rusya ile Ukrayna arasında yapıcı bir diyalog yürütmekten çok uzaktayız. Ağustos 2023’te Ulusal Güvenlik Koordinatörü düzeyinde Cidde toplantısını düzenleyen Suudi Arabistan gibi büyük aktörler de dahil olmak üzere tüm aktörlerin görüşmeye dahil edilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Ancak bir şey çok açık: Ukrayna müzakereleri Ukrayna olmadan yürütülemez. Rusya’nın egemen bir ülkeyi, neo-emperyalist güdüsüyle, bu ülkenin var olma hakkına sahip olmadığına inanarak işgal ettiğini unutamayız. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü yasadışı ve haksız saldırı savaşında uluslararası hukuku ve insancıl hukuku bariz bir şekilde ihlal etmesi karşısında Avusturya, siyasi açıdan tarafsız kalamaz ve kalmayacaktır. Ukrayna’yı ilk günden itibaren insani alanda güçlü bir şekilde destekledik. Ancak askeri tarafsızlığımız nedeniyle hiçbir zaman askeri teçhizat konusunda desteklemedik.

-Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşının Avusturya’nın güvenliği ve ekonomisi üzerindeki etkisi nedir?

*Size bir örnek vereyim: Ukrayna’nın Lviv şehri Viyana’ya Avusturya’nın batı kesiminden daha yakın. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşının başlangıcından bu yana, yerinden edilmiş 107 bin Ukraynalı Avusturya’da kayıt altına alındı. Yaklaşık 70 bin kişi şu anda Avusturya’da ikamet ediyor ve 40 binden fazla kişi destek alıyor. Gördüğünüz gibi bu savaş sadece Avusturya’yı değil tüm Avrupa’yı etkiledi. Ancak bu bir Avrupa savaşı değil. Ancak etkileri küresel ölçeğe ulaştı. Küresel gıda fiyatlarını veya enerji güvenliğini düşünün. Rusya’nın yakın çevremiz olan Batı Balkanlar’da yarattığı istikrarsızlığa da tanık oluyoruz. Bu da endişeyle takip ettiğimiz bir diğer gelişme.

-Bazı tarafsız Avrupa ülkelerinin NATO’ya katılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

*Her ülkenin kendi tarihi ve kendi coğrafi konumu vardır. Rusya’nın doğrudan tehdidine ve Ukrayna’ya yönelik askeri saldırganlığına yanıt olarak Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılma kararına saygı duyuyoruz. Ancak Avusturya’nın durumu farklı. Askeri tarafsızlık ve Avrupa dayanışması güvenlik politikamızın ayırt edici özellikleridir ve biz buna çok değer veriyoruz. En önemlisi, hiçbir zaman siyasi ve ideolojik olarak tarafsız olmadık. Uluslararası hukuk kırmızı çizgimiz olmaya devam ediyor. BM Tüzüğü saldırıya uğradığında asla sessiz kalmayacağız. AB’nin onursal üyesi ve NATO’nun uzun vadeli ortağı olarak, kriz yönetimi görevlerinde kuvvetler ve polisle birlikte çalışmak da dahil olmak üzere, Avrupa ve ötesinde barış ve güvenliğe katkıda bulunmaya devam edeceğiz.

-Avusturya’nın Sudan krizi konusundaki tutumu nedir?

*Şu anda sorunlu alanlara inanılmaz derecede odaklanıyoruz. Ancak Ukrayna’da, Ortadoğu’da ve Sahel’de olup bitenlerin ortasında, çok endişe verici diğer gelişmeleri de unutmamalıyız. Sudan Silahlı Kuvvetleri ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki silahlı çatışma, Sudan’ı sivil halk için insani bir kabusa sürükledi. Her iki tarafı da saldırıları derhal durdurmaya, müzakere masasına dönmeye ve sivil yönetime sorunsuz ve hızlı bir geçişin önünü açmaya çağırıyoruz. Ancak aynı zamanda, ağır insan hakları ve insancıl hukuk ihlallerinin faillerinden, hangi savaşan gruba mensup olduklarına bakılmaksızın hesap sorulmalıdır.



Israel Hayom: Kushner ve İsrail, Trump'ın planının başarısız olması durumunda Gazze için ‘acil durum planları’ üzerinde çalışıyor

Beyaz Saray Danışmanı Jared Kushner (Reuters)
Beyaz Saray Danışmanı Jared Kushner (Reuters)
TT

Israel Hayom: Kushner ve İsrail, Trump'ın planının başarısız olması durumunda Gazze için ‘acil durum planları’ üzerinde çalışıyor

Beyaz Saray Danışmanı Jared Kushner (Reuters)
Beyaz Saray Danışmanı Jared Kushner (Reuters)

Israel Hayom gazetesi, Beyaz Saray Danışmanı Jared Kushner ve İsrail ordusunun, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi için hazırladığı planın başarısız olması durumunda uygulanacak acil durum planları geliştirmek için birlikte çalıştıklarını bildirdi.

Haberde, Kushner'ın bu hafta İsrailli bir kaynağa Gazze için alternatif bir plan üzerinde çalıştığını söylediği, Hamas'ın silahsızlandırılmasıyla ilgili karmaşıklıklara ve Gazze Şeridi'ne asker göndermeye istekli ülke bulmanın zorluğuna işaret ettiği belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel'den aktardığına göre İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir geçen hafta yapılan güvenlik kabinesi toplantısında ordunun Trump'ın planına alternatif bir plan hazırladığını ve ‘yakında bakanlara sunacağını’ söyledi.

Trump'ın Gazze Şeridi'nde ateşkes ve savaşın sona erdirilmesi planının ikinci aşamasına geçiş konusunda halen belirsizlik var ve bu da çatışmaların yeniden başlamasına dair endişeleri artırıyor.

İsrail, kalan dört rehine cesedinin teslim edilmesi, Gazze Şeridi'nin yönetimi konusunda net adımlar atılması, Filistinli grupların silahlarının teslim edilmesi ve kontrolü altındaki bölgelerde yeniden inşa sürecinin başlatılması konusunda ısrarcı. Bu konular, İsrail'in sarı hattın gerisine çekilmesinin tamamlanmasıyla temel olarak bağlantılı.

İsrail'in bu tutumuna karşılık, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinden kaynaklar, mevcut durumun devam etmesinin İsrail’in savaşı sürdürme hedeflerine hizmet ettiğini değerlendiriyor. Özellikle, İsrail güçlerinin Gazze’nin yüzde 53’ünden fazlasını (sarı hat olarak adlandırılan ilk çekilme hattının gerisindeki bölgeleri) kontrol etmesi, Refah Sınır Kapısı’nı kapatması ve insani yardımların girişini sınırlaması, bu kanaati güçlendiriyor.


Barrack: Suriye, DEAŞ, Hizbullah ve DMO'nun ortadan kaldırılmasına katkıda bulunacak

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (DPA)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (DPA)
TT

Barrack: Suriye, DEAŞ, Hizbullah ve DMO'nun ortadan kaldırılmasına katkıda bulunacak

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (DPA)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (DPA)

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack bugün yaptığı açıklamada, Şam’ın DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmasının ardından DEAŞ’ın kalıntıları ile İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), Hamas ve Hizbullah gibi yapıların ‘terör ağlarını çökertme’ çabalarına katkı sağlayacağını duyurdu.

Barrack’ın açıklamaları, Washington liderliğindeki DMUK’un dün gece, Suriye’nin koalisyonun 90. üyesi olarak resmen aralarına katıldığını açıklamasının hemen ardından geldi. Bu adım, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’nın pazartesi günü Beyaz Saray’a gerçekleştirdiği tarihi ziyaret sırasında kararlaştırıldı. Söz konusu adım, Suriye’nin cihatçı geçmişinden kopuşu simgeliyor.

Barrack, X platformunda yaptığı paylaşımda, “Şam artık aktif olarak DEAŞ’ın kalıntıları, DMO, Hamas, Hizbullah ve diğer terör ağlarına karşı mücadelede bize yardımcı olacak. Uluslararası barış çabalarında kararlı bir ortak olarak yer alacak” ifadelerini kullandı.

Ziyaret öncesinde ABD cuma günü Şera’yı terör listelerinden çıkardı. Bu adım, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin de kendisine uyguladığı yaptırımları kaldırmasının hemen ardından geldi.

Barrack, Şera’nın ziyaret sırasında ‘DMUK’a katılma taahhüdü verdiğini’ ve bunun Suriye’nin bir zamanlar terör kaynağı olmasından, terörle mücadelede bir ortak hâline geçişini simgelediğini belirtti.

İran, 2011’deki barışçıl protestoların şiddetle bastırılmasının ardından DMO aracılığıyla Beşşar Esed rejimine kritik destek sağladı. Lübnan merkezli Hizbullah gibi müttefik gruplarla birlikte askeri müdahalesi ve ardından Rusya’nın hava desteği, sahadaki güç dengelerini Esed lehine değiştirdi. İran, Esed rejimi 2024’te devrilene kadar Suriye’de güçlü bir askeri varlık sürdürdü.

ABD ise 2014’te kurduğu DMUK kapsamında Suriye ve Irak’ta asker konuşlandırıyor. DMUK, örgütün iki ülkede geniş alanları ele geçirmesinin ardından 2017’de Irak’tan, 2019’da ise Suriye’den tamamen temizlenmesini sağladı. Bu mücadelede, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) öncü rol oynadı ve DMUK tarafından desteklendi.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi de olan Barrack, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani arasında ‘önemli bir toplantı’ yapıldığını duyurdu.

Barrack, “Bir sonraki aşama için yol haritası belirlendi. Bu aşama, SDG’nin Suriye’nin yeni ekonomik, savunma ve sivil yapısına entegrasyonunu içeriyor” dedi.

SDG lideri Mazlum Abdi, ekim ayında AFP’ye verdiği röportajda, geçiş yönetimi ile güçlerinin Savunma ve İçişleri bakanlıklarına entegrasyonu konusunda ‘ön anlaşma’ sağlandığını açıklamıştı.

Abdi, salı günü X platformunda yaptığı paylaşımda, Suriye’nin DMUK’a katılmasını memnuniyetle karşıladı ve bunu ‘örgütün kalıcı şekilde yenilgiye uğratılmasına ve bölgeye yönelik tehdidinin ortadan kaldırılmasına yönelik ortak çabaları güçlendiren kritik bir adım’ olarak nitelendirdi.

Abdi ayrıca, Barrack ile yaptığı görüşmede, Şera’nın Washington ziyareti kapsamında SDG’nin Suriye devletine entegrasyon sürecini hızlandırma taahhüdünü teyit ettiğini belirtti.


Paris, İsrail'in gerilimi tırmandırması ve Hizbullah'ın söylemleri karşısında endişeli

Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Toulouse'da Fransız Uzay Komutanlığı'nın açılışı öncesi 101 Hava Üssü'nü ziyaret etti, 12 Kasım 2025 (AFP)
Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Toulouse'da Fransız Uzay Komutanlığı'nın açılışı öncesi 101 Hava Üssü'nü ziyaret etti, 12 Kasım 2025 (AFP)
TT

Paris, İsrail'in gerilimi tırmandırması ve Hizbullah'ın söylemleri karşısında endişeli

Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Toulouse'da Fransız Uzay Komutanlığı'nın açılışı öncesi 101 Hava Üssü'nü ziyaret etti, 12 Kasım 2025 (AFP)
Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Toulouse'da Fransız Uzay Komutanlığı'nın açılışı öncesi 101 Hava Üssü'nü ziyaret etti, 12 Kasım 2025 (AFP)

Paris, Lübnan’da Hizbullah'ın silahsızlandırılması ve seçim yasası konusunda iç bölünmelerin yanı sıra İsrail’in her gün tekrarlanan tehditleri, Lübnan topraklarına yönelik hava ve topçu saldırıların ortasında ülkenin karşı karşıya kaldığı ve giderek artan riskleri hissediyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bu durum karşısında Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dan Sorumlu Danışmanı Anne-Claire Legendre’yi dün iki günlük bir ziyaret için Beyrut'a göndermeye kararı aldı. Legendre, yürütme ve yasama organlarıyla çeşitli toplantılar yaparak gelişmeler hakkında daha fazla bilgi edinecek. Ayrıca Elysee Sarayı’ndan kaynaklar tarafından kimlikleri açıklanmayan bazı askeri yetkililerle de görüşmeler gerçekleştirecek.

Ancak, Lübnan Ordu Komutanı General Rudolf Heykel ve yaklaşık bir yıldır yürürlükte olan İsrail ile Hizbullah arasındaki ateşkes anlaşmasını denetleyen mekanizmada ülkesini temsil eden Fransız General Valentin Siller de görüşülecek askeri yetkililer arasında olabilir.

Legendre Suriye’ye de gidecek

Legendre, Lübnan’dan sonra Suriye'yi de ziyaret edecek. Suriye’yi ilk kez ziyaret edecek olan Legendre, Arapça'yı akıcı bir şekilde konuşuyor. Fransa Dışişleri Bakanlığı sözcüsü olarak atanmadan önce ülkesinin Kuveyt Büyükelçiliği görevini üstlenen Legendre, 2023 yılı sonlarında Macron'un danışmanı olarak Elysee Sarayı'na geçiş yaptı.

Legendre’in ziyareti, Ekonomi Bakanlığı yetkilisi Jacques Delage'ın bu ayın ilk haftasında Lübnan'ı ziyaret etmesinden sadece birkaç gün sonra gerçekleşti. Delage'ın görüşmeleri ekonomik ve mali konulara odaklanmıştı. Hatırlanacağı üzere Macron, Lübnan ekonomisini desteklemek için yıl sonuna kadar Paris'te bir konferans düzenleyeceğini birkaç kez açıklamıştı.

Macron’un konferans sözü

Ancak, Lübnan’ın yasal ve operasyonel olarak başta Lübnan’ın bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılmasına ilişkin yasa olmak üzere gerekli acil reformları gerçekleştirmeden ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası ile acil ekonomik ve mali konularda nihai bir anlaşmaya varmadan önce söz verilen konferansın gerçekleşmeyeceği anlaşılmıştı. Ayrıca, Suudi Arabistan'da düzenlenmesi muhtemel olan Lübnan ordusunu desteklemeye yönelik konferans için henüz kesin bir tarih belirlenmedi.

Resmi çevreler Legendre’in ziyareti sırasında ekonomik konuları ele alacağını doğrularken, özellikle siyasi ve güvenlik konuları ile İsrail'in tekrarlanan gerilimi tırmandırma tehditlerinin nasıl önlenebileceği konusunun başlıca gündem maddeleri olacağını söyledi. Hizbullah, genel sekreteri Şeyh Naim Kasım'ın son konuşmasında da yinelediği gibi, silahsızlanmayı kategorik olarak reddediyor.

Fransa’nın endişesi

Paris, sınırda ve Lübnan'ın güneyinde yaşanan gerginliğin tırmanmasından duyduğu endişeyi gizlemiyor. Fransa ve İsrail arasında, Fransa ve Suudi Arabistan'ın öncülüğünde düzenlenen iki devletli çözüm konulu uluslararası konferans öncesinde ve sırasında zirveye ulaşan gerginlik döneminin ardından, iki taraf arasındaki ilişkiler sakin bir döneme girdi. Üç Fransız subayın ABD liderliğinde Gazze Şeridi’ndeki ateşkesi izleyen Batılı askeri gruba dahil olması da bu sakinliğin bir göstergesiydi.

er4
Geçtiğimiz pazar günü el-Beyseriyye beldesi yakınlarında bir insansız hava aracından (İHA) atılan füzenin isabet etmesi sonucu hayatını kaybeden aracın enkazını kaldıran işçiler. İsrail, sürücünün Hizbullah üyesi olduğunu iddia etti (AFP)

Ancak Paris, İsrail üzerinde etkisinin sınırlı olduğunu biliyor. Bunun yanında Paris’in İran ile ilişkilerinde son zamanlarda iyileşme görüldü. Yaklaşık bin gün hapiste tutulan Fransız rehineler Cécile Kohler ve Jacques Paris'in serbest bırakılması ve İran vatandaşı Mahdieh Esfandiari’nin hapisten çıkmasının da bunda payı büyük. Bu gelişmeler, önümüzdeki haftalarda gerçekleşmesi beklenen bir takasın önünü açtı. Ayrıca Paris, Hizbullah ile ilişkilerini hiçbir zaman kesmedi. Fransa’nın eski Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Lübnan'a yaptığı son ziyaret sırasında Beyrut'ta yetkililerle bir araya geldi. Fransa'nın, İran'ı ABD ve genel olarak Batı ile gergin ilişkilerinde Lübnan'ı pazarlık kozu olarak kullanmamaya ikna etmek için Tahran ile olan bağlantılarını kullanabileceği düşünülüyor. Le Drian, Lübnan'da son zamanlarda yayılan söylentilerin aksine, Cumhurbaşkanı Macron'un Lübnan Özel Temsilcisi olmaya devam ediyor. Elysee Sarayı kaynakları, Legendre’in görevinin Le Drian'ın çalışmalarını desteklemek olduğunu, onun yerini almak olmadığını belirtti.

Fransa’nın hırsı

Burada Paris'in, Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü’nün (UNIFIL) görev süresinin uzatılmasında önemli bir rol oynadığını belirtmekte fayda var. UNIFIL'e en büyük askerî katkıyı sağlayan ülke olan Fransa, bu uluslararası gücü, güneydeki güvenlik ve istikrarın korunmasında önemli bir faktör ve Lübnan ordusu ile iş birliği içinde BMGK kararlarını uygulayan bir taraf olarak görüyor. Paris, diğer Ortadoğu ve Arap ülkelerinde azalan etkisinin bir kısmını hala koruduğu Lübnan'ın egemenliği, güvenliği ve istikrarına olan bağlılığını vurgulama konusunda oldukça hırslı. Lübnan, Fransa'nın iyi bilinen tarihi bağları olan ve endişe listesinin en üstünde yer alan ülke olmaya devam ediyor.

rtg
İsrail'in 6 Kasım'da gerçekleştirdiği hava saldırısında Sur kentindeki bir bina yıkıldı (Reuters)

Paris, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Bulgaristan ziyareti sırasında kamuoyuna açıkladığı gibi, ateşkesi izleme mekanizmasının eksikliklerine ve Lübnan'ın İsrail'in Lübnan'a yönelik günlük ve şiddetli saldırılarını durdurma talebine yanıt verememesine rağmen, bu mekanizmanın rolünün halen çok önemli olduğunu düşünüyor. Bununla birlikte Fransa, İsrail'in Paris'in çabaları ve özellikle Washington'ın İsrail'e uyguladığı baskı sayesinde durdurulan Hizbullah'a karşı açık savaşı yeniden başlatmasından çekiniyor. Lübnan ile Fransa arasındaki özel ilişkiye rağmen, Fransız yetkililer Lübnanlı yetkililerin siyasi, güvenlik, ekonomik ve mali alanlardaki performansından duydukları hayal kırıklığını gizlemiyorlar. Legendre’in Lübnan'daki olayların gidişatı ve sorunlarına çözüm bulmak için dış güçlere güvenmek yerine daha fazla inisiyatif ve cesaret gösterilmesi gerektiği konusundaki Fransız yetkililerin endişelerini gizlemekten kaçınacağına şüphe yok.