Askeri rejimler Afrika halklarının bağımsızlığını sağlayacak can simidi olabilir mi?

Afrika ülkelerinde 2012 yılından bu yana toplam 45 darbe ve darbe girişimi olurken, darbeler ve darbe girişimleri en çok Batı Afrika’da gerçekleşti.

Aynı durum Burkina Faso'da da yaşandı, Fransa’nın Vagadugu Büyükelçiliği’nde görevli askeri ataşe ‘yıkıcı faaliyetlerde bulunduğu’ suçlamasıyla sınır dışı edildi (Reuters)
Aynı durum Burkina Faso'da da yaşandı, Fransa’nın Vagadugu Büyükelçiliği’nde görevli askeri ataşe ‘yıkıcı faaliyetlerde bulunduğu’ suçlamasıyla sınır dışı edildi (Reuters)
TT

Askeri rejimler Afrika halklarının bağımsızlığını sağlayacak can simidi olabilir mi?

Aynı durum Burkina Faso'da da yaşandı, Fransa’nın Vagadugu Büyükelçiliği’nde görevli askeri ataşe ‘yıkıcı faaliyetlerde bulunduğu’ suçlamasıyla sınır dışı edildi (Reuters)
Aynı durum Burkina Faso'da da yaşandı, Fransa’nın Vagadugu Büyükelçiliği’nde görevli askeri ataşe ‘yıkıcı faaliyetlerde bulunduğu’ suçlamasıyla sınır dışı edildi (Reuters)

Ali Yahi

Eleştiri, dünyadaki tüm cunta rejimlerle birlikte öne çıkan bir tutum haline geldikten sonra Afrika halkları, darbe sonucu ortaya çıkan askeri rejimleri memnuniyetle karşıladı ve onları bağrına bastı. Belki de Burkina Faso'da, Mali'de, Nijer'de ve diğer Afrika ülkelerinde yaşananlar, en azından bir hedefe yahut talebe ulaşmak, bir politikayı ya da düşünceyi devirmek adına Afrika kıtasındaki kavram değişikliğinin kanıtı olarak görülebilir.

Afrika'daki genel siyaset sahnesi konumunu korumaya devam ederken durum değişiyor

Afrika'daki genel siyaset sahnesi, bazen siyasi konum veya yönelimlerle ilgili meseleler nedeniyle, bazen de iktidar açgözlülüğünden dolayı, iktidar koltuğunu "ele geçirmek" amacıyla darbeler ve karşı darbelerle ilişkilendirilmeye devam ediyor. Bu da bazen Sudan, Nijerya, Burundi, Sierra Leone ve diğerlerinde olduğu gibi iç savaşlara neden olan silahlı çatışmaların patlak vermesine varan gerilimleri artırıyor.

csddefvde
Afrika kıtasındaki darbeler, tıpkı 2020 yılında Mali'de olduğu gibi popüler hale geldi (Sosyal medya siteleri)

Ancak son yıllarda büyük ölçüde Fransa’nın bu ülkelerdeki sömürgeciliğini ‘sona erdirme’ amacı taşıyan askeri darbelerin başlamasıyla durum değişmiş gibi görünüyor. Mali’deki askeri darbeden, Fransız askerlerinin ve Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı güçlerin sınır dışı edilmesinden ve hükümet ile kuzeydeki silahlı gruplar arasında aracı olan Cezayir ile Fransa arasındaki bağların kopmasından sonra Sahel bölgesinde açıkça ortaya çıkan sahne bu oldu. Aynı durum, askeri cuntanın Fransız askerlerinin ülkeden çekilmesi gerektiği ve Fransa ile yapılan tüm güvenlik ve askeri anlaşmaların iptal edildiği duyurulan Nijer ve Paris'e karşı çeşitli adımların atıldığı, Fransa’nın Vagadugu Büyükelçiliği'ndeki askeri ataşenin ‘yıkıcı faaliyetlerde bulunma’ suçlamasıyla sınır dışı edildiği Burkina Faso için de geçerliydi. Tüm bu ülkelerde meydana gelen askeri darbeler, Fransızların eski sömürgeleri üzerindeki vesayetini sona erdirme ve Afrikalıların saygınlıklarını yeniden kazanmaları hedefleriyle gerçekleşti.

Popüler darbeler ve popülist konuşmalar

Afrika ülkelerinde son yıllarda gerçekleşen askeri darbelerin tıpkı ‘Afroparameter Endeksi’ne göre Mali halkının yüzde 82'sinin desteğini kazanan 2020 yılında ülkede gerçekleşen darbede olduğu gibi, popüler oldukları görülüyor. Mali darbesi, Malililerin eski Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita'dan umudu kestiklerini gösterdi. Yine aynı şekilde Burkina Faso’da 2022 yılında gerçekleşen askeri darbe, halkın büyük bölümünün desteğini arkasına aldı. Darbe sonrası halk, sokaklarda kutlamalar yaptı. Nijer'de de Fransa'ya karşı darbeyi destekleyen halk gösterileri, halkın darbeye verdiği desteğin göstergesiydi.

Darbeciler, tıpkı 1950'li ve 1960'lı yıllardaki askeri darbeleri gerçekleştirenler gibi Batı karşıtı söylemlere sahipti. Bu söylemlerdeki amaç, darbe nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, darbeyi meşrulaştırmak için popülizmi ve insanların duygularını harekete geçirmekti.

Bağımsızlıktan uzak bir değişim

Nijer’deki Demokrat ve Cumhuriyetçi Yenilenme Partisi Siyasi Büro Üyesi Ömer el-Ensari, son yıllarda Sahel ülkelerinde gerçekleşen askeri darbelerle ilgili değerlendirmesinde, “Sahel bölgesi halkları, Doğu sömürgeciliğinin yerini Batı sömürgeciliğinin, Doğulu paralı askerlerin yerine Batılı düzenli güçlerin geçmesini ve askeri diktatörlüğün zulmünün yerini siyasi sistemlerin yozlaşmasına bırakması karşısında afalladılar” dedi. Gözlemcilerin çoğunun tüm bunlara dayanarak darbelerin özgürlüğü getireceğine inanmadıklarını söyleyen Ensari, özgürlüğün daha ziyade insanları eğiterek, sivil yönetimi geliştirerek, kamu sorumluluğunu hissederek, eski rejimin sembol isimlerinin peşine düşerek ve onları adalet karşısına çıkararak sağlanacağını düşündüklerini vurguladı.

Ensari, sözlerini şöyle sürdürdü:

Söz konusu darbeler, Rusya'nın Afrika ülkelerinin sadakatini ve zenginliğini ele geçirerek kayıplarını telafi etmeye çalıştığı göz önüne alındığında, Ukrayna savaşının yansımaları kapsamında Rusya ile Batı arasında hesaplaşma amaçlı olabilir.

 Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu’nun (ECOWAS) Nijer'e uygulanan yaptırımları ve ablukayı kaldırmasına değinen Ensari, “Burada bizi tedirgin eden nokta, ülkedeki fiili hükümetin karar karşısında sessiz kalması. (Fiili hükümetin) özellikle kişileri hedef alan yaptırımların kaldırılmaması nedeniyle ECOWAS'ın bu tür olumlu kararlarına karşılık vermemesinden endişeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.

İstikrarı ve ekonomik kalkınmayı engelleyen araçlar

Öte yandan Malili siyaset bilimi araştırmacısı Muhammed Ag İsmail, askeri rejimlerin ortaya çıkmasına yol açan askeri darbelerin, Afrika halklarının sömürgecilerden bağımsızlığını kazanmasını sağlayacak bir can kurtarma simidi olmadığını, aksine tüm istikrarı ve ekonomik kalkınmayı engelleyen araçlar olduğunu vurguladı.

Askeri darbelerin çoğu zaman güven ortamını engelleyen bir faktör olduğunun altını çizen Ag İsmail, “Sahel bölgesini gerçekten demokrasiye ulaştıracak şartlar oluştu mu?” diye sordu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Batı'da demokrasinin artık iç ve dış nedenlerden dolayı insanlara çekici gelmediğini vurgulayan Ag İsmail, demokrasi ne yazık ki dünyada ve hatta ABD’de büyük ölçüde geriledi ve gerilemeye devam ediyor. Dünya, gezegenimizi yöneten çokuluslu şirketler karşısında her gün özgürlüğün temel ilkeleriyle alay ediyor” yorumunda bulundu.

Yeni bir sömürgeci tasması

Cezayirli Siyaset Bilimci ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Adnane Mahtali, askeri rejimlerin henüz Afrika halkları için sömürgecilerden bağımsızlığını sağlayacak bir can simidi olarak tanımlamayacağını, bu tür rejimlerin genellikle liberal, neo-emperyal eğilimlerle başlayıp zamanla üyelerinin kendilerine karşı gerçekleştirdiği başka darbeler de dahil olmak üzere birtakım zorluklarla karşılaştıklarını söyledi. Yine askeri rejimlerde, diktatörlük ve dengesizlik nedeniyle yolsuzluk vakalarının yaşanmaya başladığını belirten Mahtali, böylece askeri rejimlerin yeni bir sömürgeci tasması haline geldiğini, çünkü, askeri rejimlerin de birtakım uluslararası güçler tarafından desteklendiğini ifade etti.

Halkların artık askeri rejimlere bağlı hale geldiklerini ve darbelerden sonra sevinç gösterilerinde bulunduklarını belirten Mahtali, “Askeri rejimlerin, halkın çektiği sıkıntıların nedenleri olarak işaret ettiklerine karşı söylemler geliştirdiği göz önüne alındığında, bu gayet doğal bir durum. Askeri rejimlerin, halkların taleplerini gerçekleştirmede başarısız olması durumunda, bu söylemin de etkisinin azalacağına dikkati çeken Mahtali, “Bu noktada söylemden tiranlığa geçiyor ve darbelerin bir iktidar aktarma mekanizması olduğu sonucuna varıyorsunuz. Demokratik olmayabilir, hatta zaman zaman kanlı da olabilir ama amacına hizmet ediyor” diye konuştu.

Rakamlar

İstatistiklere göre Afrika kıtası 2012 yılından bu yana iktidara karşı yaklaşık 45 darbe ya da darbe girişimine tanık oldu. Bu da yılda ortalama yaklaşık dört darbe ya da darbe girişimi demek oluyor. Afrika kıtası, 1960'lı yıllardan beri Afrika ülkelerinin yüzde 90'ında 200'den fazla askeri darbeye ya da girişimine sahne oldu. Bu da yaklaşık her 55 günde bir, bir darbe ya da darbe girişiminde bulunulduğu anlamına geliyor.

Afrika kıtasındaki askeri darbeler ve girişimleri, dünya genelindeki askeri darbelerin ve girişimlerinin yaklaşık yüzde 36,5'ini oluştururken, en fazla darbe ve darbe girişimi Batı Afrika bölgesinde yaşandı.



Dünyada ilk kez bir böcek türüne yasal hak tanındı

Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)
Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)
TT

Dünyada ilk kez bir böcek türüne yasal hak tanındı

Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)
Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)

Dünyada ilk kez bir böcek türüne yasal haklar tanındı. Peru'da yaşayan bir arı grubunu kapsayan gelişme, koruma çalışmalarında önemli bir adıma işaret ediyor.

Amazon Ormanları'nda yaşayan Meliponini arı sınıfı, bal arısı (Apis mellifera) kuzenlerinden farklı olarak iğne taşımaz. 

Peru'nun yerli halkları tarafından Kolomb öncesi dönemden beri yetiştirilen bu arılar, yağmur ormanlarında polen taşıyıcı rolü üstlenerek biyoçeşitliliği ve ekosistemi korumada kilit rol oynuyor. 

Grubun bilinen 500 türünün yaklaşık yarısı Amazon'da yaşıyor ve kakao, kahve ve avokado gibi bitkileri de içeren floranın yüzde 80'inden fazlasının tozlaşmasında rol oynuyor.

Ancak Meliponini arıları iklim krizi, ormansızlaşma, pestisit kullanımı ve  diğer arı türleriyle rekabet yüzünden ciddi bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 

Peru'nun iki belediyesinde kabul edilen yasalar artık bu böceklerin sağlıklı ekosistemlerde yaşama, üreme ve gelişme haklarını garanti altına alıyor.

Bu iğnesiz arıların yasal haklar elde etmesi, kimyasal biyolog Rosa Vásquez Espinoza'nın yerli halklarla birlikte yıllar süren çalışmaları sayesinde mümkün oldu.

Kovid-19 pandemisinde yerli halklar ilaç bulamadıklarında bu arıların balını kullanıyordu. Bir meslektaşının ricası üzerine 2020'de balı inceleyen Espinoza çarpıcı sonuçlarla karşılaştı.

Guardian'a konuşan bilim insanı "Yüzlerce tıbbi molekül gördüm, tedavi potansiyeli taşıdığı bilinen moleküller" diyerek ekliyor: 

 Üstelik çeşitlilik de gerçekten çok fazlaydı. Bu moleküllerin antiinflamatuvar, antiviral, antibakteriyel, antioksidan, hatta kanser önleyici etkileri olduğu biliniyor.

Bu nedenle saha çalışmalarını genişleten araştırmacı, yerli halktan uzmanlarla birlikte ormanın derinlerine keşif gezileri düzenledi. Nesillerdir devam eden geleneksel arıcılık yöntemlerini kaydettiler.

Ancak kısa süre sonra ciddi bir sorun olduğu fark edildi: Arıcılar, eskiden arı kolonilerini yarım saatte bulurken, artık saatler sürüyordu.

Espinoza, "Farklı topluluk üyeleriyle konuşuyorduk ve ilk söyledikleri 'Artık arılarımı göremiyorum' oldu" diye anlatıyor.

Biyoloğun yaptığı çalışmada, endüstriyel çiftliklerden uzak bölgelerdeki arıların bile balında pestisit izlerine rastlandı.

Meliponini arılarının korumaya ihtiyaç duyduğuna karar veren Espinoza ve meslektaşları, ilk olarak bu hayvanların tanınması için çaba gösterdi.

Araştırmaları sayesinde 2024'te, Meliponini arılarını Peru'ya özgü yerli türler olarak resmen tanıyan bir yasa kabul edildi. Peru yasaları yerli türlerin korunmasını gerektirdiği için bu kritik bir adımdı.

Daha sonra bu yıl ekimde Satipo, 22 Aralık Pazartesi de Nauta belediyeleri dünyada bir ilke imza atarak bu böcekleri yasal hak sahibi olarak tanımladı. 

Earth Law Center'ın Latin Amerika direktörü ve kampanyanın parçası olan Constanza Prieto gelişmeyi şöyle değerlendiriyor: 

Bu yönetmelik, doğayla ilişkimizde bir dönüm noktası: Meliponini arılarını görünür kılıyor, onları hak sahibi özneler olarak tanıyor ve ekosistemlerin korunmasında temel rol oynadıklarını onaylıyor.

Hukuk uzmanları yeni yasaların habitat restorasyonunu, daha sıkı pestisit kontrollerini ve genişletilmiş araştırmaları zorunlu kılabileceğini söylüyor.

Düzenlemeyi Peru genelinde uygulamaya koymak için bir imza kampanyası düzenlenirken, Bolivya, Hollanda ve ABD gibi ülkelerdeki koruma grupları da kendi bölgelerindeki arılar için benzer yasal yaklaşımları inceliyor.

Independent Türkçe, Guardian, Interesting Engineering


Trump'la Musk nasıl barıştırıldı?

Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)
Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)
TT

Trump'la Musk nasıl barıştırıldı?

Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)
Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in Donald Trump ve Elon Musk arasında arabuluculuk yaptığı ortaya çıktı.

Dünyanın en zengin kişisi, yeni Donald Trump yönetiminin ilk aylarında Hükümet Verimliliği Bakanlığı'nın (DOGE) başına getirilince manşetlerden düşmemişti. 

Ancak Musk'ın, Trump'ın Büyük Güzel Yasa Tasarısı'nı sert bir dille eleştirmesinin ardından ikili arasındaki ipler haziranda kopmuştu. 

Trump, elektrikli otomobil teşviklerini kestiği için Musk'ın "çıldırdığını" söylemişti. 

Amerika Partisi'ni kuracağını öne süren Musk "Büyük bombayı patlatmanın zamanı geldi" diyerek Trump'ın Jeffrey Epstein dosyasında adının geçtiğini iddia etmişti.

İkili suikastla öldürülen sağcı aktivist Charlie Kirk'ün eylüldeki cenaze töreninde bir araya gelerek buzları eritmişti. 

Washington Post, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in perde arkasında ikiliyi nasıl yumuşattığını dünkü haberinde işledi. 

41 yaşındaki Cumhuriyetçi'nin ekibiyle birlikte büyük çaba göstererek Amerika Partisi'nin kurulmasını engellediği bildirildi. 

Vance'in bunun için hem Musk'a hem de çevresine baskı yaptığı ifade edildi.

Washington Post, Musk-Trump ilişkisinin yumuşamasıyla birlikte teknoloji milyarderinin 2026'daki ara seçimlerde yarışacak Cumhuriyetçi adaylara bağış yapmaya başladığını belirtti. 

Aylar boyunca uğraşan Vance'in de 2028'de başkan adayı olup Musk'tan destek görmeyi planladığı öne sürüldü. 

Musk'ın kasımda Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman şerefine Beyaz Saray'da verilen akşam yemeğine katıldığı hatırlatıldı. 

Musk-Trump ilişkisinin hâlâ hassas bir dengede durduğu aktarılan haberde Jared Isaacman'ın NASA Direktörlüğü'ne atanmasının önüne engeller çıkarılmasının teknoloji milyarderini kızdırdığı da ifade edildi. 

ABD Başkanı Donald Trump, "geçmişteki bağlantılarını yeniden değerlendirdikten sonra" adaylığını haziranda geri çektiği milyarder iş insanı Isaacman'ı, NASA Direktörlüğü görevine yeniden aday gösterdiğini kasımda açıklamıştı.

Musk'ın iyi ilişkilere sahip olduğu bilinen Isaacman, önceki haftalarda resmen bu göreve getirilmişti. 

Isaacman, 2021 ve 2024'te Musk'ın SpaceX roketleriyle uzaya çıkmıştı.

Independent Türkçe, Washington Post, Daily Beast, Gizmodo


ABD, Venezuela topraklarını vursa da Maduro dans ediyor

Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)
Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)
TT

ABD, Venezuela topraklarını vursa da Maduro dans ediyor

Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)
Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)

ABD tehdidi altındaki Nicolás Maduro denizdeki ablukanın ardından ülkesinin topraklarına saldırı düzenlenmesine rağmen görevden ayrılacağına dair herhangi bir sinyal vermiyor.

Donald Trump, Venezuela liderinin zamanının dolduğunu öne sürerken 63 yaşındaki siyasetçi son haftalarda katıldığı etkinliklerde dans ederken görülüyor. 

Wall Street Journal (WSJ), ABD'nin askeri yığınağı ve petrol gemilerine uygulanan ablukayla karşı karşıya olan Maduro'nun kendine güvenini hem ülkesine hem de dünyaya göstermeye çalıştığını bildiriyor. 

Amerikan gazetesi, ekonominin büyük ölçüde devlet kontrolüne alındığı Venezuela'da Maduro'nun ihaleleri yandaşlarına vererek kendi konumunu güçlendirdiğini iddia ediyor. 

13 yılı aşkın süredir iktidarda olan lider, ülkeden kaçacağı iddialarına rağmen mitinglerde "Bizi devrim yolunda asla çıkaramayacaklar. Sonsuza kadar zafer!" diyor. 

Geçmişte ABD adına Venezuela'yla pek çok müzakere yapan eski diplomat Thomas A. Shannon Jr., 14 yıllık iktidarın ardından 2013'te ölen Hugo Chávez'in ülkeyi devrime ve anti emperyalizme inandırdığını söylüyor:

Chavezciler ne kadar yoz, zalim ve suçlu olursa olsun Latin Amerika'da onlardan başka anti emperyalist solcu kaldığına inanmıyor. Bu pozisyonlarından vazgeçmek istediklerini sanmıyorum.

Önceki haftalarda Nobel Barış Ödülü'nü almak için gizli bir operasyonla Venezuela'dan Norveç'e giden María Corina Machado ise Oslo'da yaptığı konuşmada "Müzakereyle ya da değil Maduro iktidardan düşecek" dedi. 

Geçmişte Chávez'e danışmanlık yapan Amerikalı avukat Eva Golinger, Maduro için şu yorumu yaptı:

Trump'ın Kim Jong-un'u övdüğünü, eski El Kaide liderini Beyaz Saray'a çağırdığını görünce 'Neden onunla müzakere edemeyim ki?' diye düşünüyor. Kanımca ülkeyi terk edeceğine orada ölmeyi tercih eder.

Diğer yandan Donald Trump, Venezuela'nın topraklarına ilk kez saldırı düzenlediklerini duyurdu. 

Cuma günü yaptığı açıklamada saldırının geçen hafta düzenlendiği dışında pek bir bilgi vermeyen ABD Başkanı teknelere uyuşturucu yüklenen bir limanı vurduklarını dün söyledi. 

CNN de kaynaklarına dayandırdığı haberde saldırıda drone kullanıldığını bildirdi. 

Karakas yönetimi hâlâ konuya dair sessizliğini koruyor. 

İnsan hakları ihlalleri ve siyasi mahkumlara işkenceyle suçlanan Maduro yönetimi, kendi doğal kaynaklarına göz diken ABD'nin bu iddiaları kullandığını savunuyor. 

ABD, Karakas yönetiminin kartellerle işbirliği yaptığını da iddia ediyor. Venezuela ise Washington'ın ülkede darbe planladığını öne sürüyor. 

ABD eylülden beri Karayipler ve Pasifik Okyanusu'ndaki teknelere uyuşturucu ticaretiyle mücadele iddiasıyla saldırılar düzenliyor.

En az 105 kişinin öldürüldüğü operasyonlar, yargısız infaz eleştirilerinin hedefi oluyor. 

"Uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele" gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu geçen ay başlattığını duyuran ABD'nin Venezuela'ya askeri hareket düzenlemesi ihtimali haftalardır dünya gündeminde.

Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etti.

Trump, iki hafta önce Venezuela limanlarında yaptırıma tabi tankerlere "tam abluka" uygulanması talimatını verdi.

Washington, geçen ay yabancı terör örgütü olarak ilan ettiği Güneşler Karteli'nin (Cartel de los Soles) liderinin Maduro olduğunu savunuyor. 

Beyaz Saray, Maduro'nun tutuklanması veya mahkum edilmesine ilişkin bilgi sağlanması karşılığında verilecek ödülü iki katına çıkararak 50 milyon dolara yükselttiğini 8 Ağustos'ta duyurmuştu.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, CNN, Reuters