ABD, İsrail'deki iktidar koalisyonuna nasıl bakıyor?

Gantz'ın Washington ziyareti, ABD'nin savaşın devamına ilişkin uluslararası baskıyı önlemek için yeni parlamento seçimlerini hızlandırma arzusunu gösteriyor.

ABD Dışişleri Bakanı Anthoy Blinken, eski İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz ile görüştü. (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Anthoy Blinken, eski İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz ile görüştü. (AFP)
TT

ABD, İsrail'deki iktidar koalisyonuna nasıl bakıyor?

ABD Dışişleri Bakanı Anthoy Blinken, eski İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz ile görüştü. (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Anthoy Blinken, eski İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz ile görüştü. (AFP)

ABD'nin İsrail içindeki hamleleri, yaklaşan başkanlık seçimleri ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ABD eski Başkanı Donald Trump'ın dönüşüne dair iddiaları nedeniyle, ortak siyasi sahnenin yönetilmesiyle ilgili birçok engel ve sorunla karşı karşıya kalacak.

İsrail Savaş Kabinesi üyesi Benny Gantz'ın ABD yönetiminden bir dizi üst düzey yetkiliyle görüşmek üzere Washington'a yaptığı ziyaret, Netanyahu’nun koalisyonu içinde Gazze savaşına ilişkin anlaşmazlıkların arttığının bir göstergesi olarak değerlendirildi. Gantz, ziyareti çerçevesinde ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la görüştü.

Mevcut İsrail hükümeti içinde yaşanan gerilimler ne olursa olsun ABD yönetimi, İsrail içinde güçlü ve merkezi bir oyuncudur. Böyle bir konumda bulunan ABD yönetimi oyunun kurallarını gerçekten değiştirmek istiyor. Diğer yandan İsrail'in pozisyonu ne olursa olsun, en azından taktiksel olarak İsrail'i sakinleşmeye zorlamak için sadece Amerikan değil, uluslararası baskı çerçevesinde de sükunetle hareket edilmelidir.

ABD'nin Gantz'ı davet etmesi, Netanyahu üzerinde bir baskı hamlesi olarak da yorumlanabilir. Ayrıca Biden yönetiminin Gantz ile iş birliği yapmayı tercih ettiği şeklinde de yorumlanabilir. Aynı zamanda, savaş konusunda uluslararası ve iç baskılardan kaçınmak için yeni parlamento seçimlerini hızlandırmaya yönelik bir başka mesaj olarak da anlaşılabilir.

Spesifik hedefler

ABD yönetimi, birkaç seçenek üzerinde çalışıyor. Bunlardan ilki mevcut koalisyonun bileşenlerini değiştirmeye çalışmak. Çünkü İsrail'deki mevcut gelişmeler ABD yönetimini siyasi ve partizan ortamdaki istikrarsızlık durumuyla başa çıkma yönünde ilerlemeye teşvik ediyor ve şu anda tüm koşullar buna izin veriyor. Öyle ki hükümetin kendi içinde, Likud Partisi içinde, Savaş Kabinesi içinde çatışmalar devam ediyor. Bu da ABD yönetiminin Yair Lapid, Benny Gantz ve diğerleri gibi bazı isimlere güvenerek mevcut ortamdan istifade etmeye çalıştığını doğruluyor.

ABD yönetimi söz konusu isimlerin çatışmaya girerek baştakilerle mücadele edebileceğini düşünüyor. Siyasi ya da partizan yolun sonunda, ateşkesin ardından bir ulusal birlik hükümeti kurulabilir. Bu hükümetin amacı İsrail'deki tüm gelişmelerle yüzleşecek koşulları hazırlamak olmalıdır. Öncelikler bağlamında böyle yapılmalıdır. Çünkü İsrail hükümeti içinde bir gerilim durumu yaşanıyor. Aşırılık yanlısı Yahudilerin askere gitmeyi reddetmesi de buna dahil. Sağcı Yisrael Beiteinu (Evimiz İsrail) Partisi lideri Avigdor Liberman, İsrail hükümetinin sonuna geldiğini ve Netanyahu'dan kurtulmanın İsrailliler için bir ödül olduğunu belirtti.

İkinci olarak ABD yönetimi, İsrail’deki siyasi ve partizan ortamı Netanyahu'nun mevcut durumun devamlılığını kontrol edemediği gerçeğine dayanarak değerlendiriyor. Netanyahu, inatçılığına, kibrine ve olayların üstesinden gelme çabalarına rağmen mevcut düzene hâkim değil. Dolayısıyla Netanyahu’nun İsrail'in başında olması, bir sonraki manzaraya ilişkin soru işaretlerini artırıyor. Likud Partisi içinde de Netanyahu’nun devam etmesi yönünde bir istek yok. Bilakis Netanyahu’nun ezeli rakibinin revaç bulma ihtimali var.

Dolayısıyla mücadele Likud Partisi’nin dışından değil içinden başlayabilir. Çünkü muhalefet, sembolleriyle birlikte tekrarlanan politikalar alanında manevralar yapıyor. Bu da Netanyahu'nun hileleri göz önüne alındığında faydalı olmayabilir. Bu yüzden ABD yönetimi, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns ile Dışişleri Bakanlığı’ndan ve istihbarattan yetkin bir ekibi sahnenin yönetimine müdahale etmek için görevlendirdi. ABD, ikinci aşama anlaşmasını tamamlamak ve ateşkes anlaşmasını sonuçlandırmak için değil, İsrail'de olup bitenlerle yüzleşmek için harekete geçti.

Ciddi yönelimler

ABD'nin doğrudan kararı, İsrail’e yardımı kesmek ve üst düzey siyasi ve parti yetkilileriyle temaslar ve toplantılar düzenleyerek kamuya açık bir şekilde sürece müdahale etmekti. Buradaki amaç, Netanyahu'ya sadece sakinleştirici adımlarla değil, ABD'nin algılarını kabul etmesi konusunda baskı yapmaktı. Zira ABD yönetimi, İsrail'e yönelik  federalizm ve acil acil durum koşulları altında yapılan büyük askeri ve stratejik desteğine rağmen, ABD yönetimini Amerikan çıkarlarına zarar veren ayrıntılara dahil eden İsrail hükümetine karşı önemli pozisyonlar benimsemesinin olumsuz yansımalarına maruz kalıyor.

ABD yönetiminin, Trump'ın başkanlık seçimlerinin ön turunda geri dönmesinin yanı sıra, ABD Başkanı Joe Biden'ın popülaritesindeki ciddi düşüşten gelecek tepkiden korktuğu açık. Bu, ABD içinde bir çatışmaya yol açabilir ve Amerikan politikasının acilen gözden geçirilmesini ve özellikle Başbakan Netanyahu'nun Amerikan fikirlerini kabul etme konusundaki inatçılığı göz önüne alındığında, uygunsuz bir zamanda önerilmiş olabilecek bir rotanın düzeltilmesi yönünde baskı girişiminde bulunulmasını gerektirebilir. Veya Yerleşimciler ile Harediler arasındaki çatışmaların, İsrail'in içini etkilemeye devam etmesi çerçevesinde ele alınarak düzenlenmesi ve yönlendirilmesi yüksek bir ihtimaldir.

ABD yönetimi, artan kitlesel hareket dalgasından, dönemsel protestoların patlak vermesinden ve esir ailelerinin baskılarından da korkuyor. İsrail'in bir hükümet olarak içinde bulunduğu diğer önemli gelişmeler, ABD'nin mevcut davranışları üzerinde daha fazla yansımaya yol açabilir. Ayrıca ABD yönetiminin özellikle bölgedeki ana çıkarlarını korumaya odaklanmaya başlamasıyla birlikte siyasi ve stratejik yolda ilerleme isteği bulunuyor. İşte bu noktada, artan zorluklar karşısında tutarlı ABD-Arap bölgesel fikir birliğine ve ortaklıklara yönelik bir girişim inşa edilme çabasında bulunulabilir.

Disiplinli referanslar

Her şeye rağmen, ABD'nin planlanan hamlesi, İsrail içindeki iş birliği alanlarına odaklanarak üzerinde mümkün olan en kısa sürede çalışılabilecek acil ve ivedi bir vizyon olarak karşımıza çıkıyor. Hükümetin kurulmasından önceki aşamalarda ABD yönetimi, Smotrich ve Ben-Gvir gibi iktidara gelip hükümete giren bazı isimlere müdahale ederek, onları dışlamaya çalıştı. ABD'nin Kudüs Büyükelçiliği, her iki ismin de bakanlığa hiç girmemeleri ve koalisyon bileşenlerine katılmalarını talep etti. Bu, Netanyahu tarafından reddedildi ve o sırada hükümetini kurmaya başladı.

Bu artık değişiyor. Netanyahu kalsın ya da partisinden atılsın, ABD yönetimi koalisyonu parçalamaya ve farklı temeller üzerinde yeni bir koalisyon kurmaya çalışıyor. Netanyahu'nun gücü, uyumu ve tüm krizlerle yüzleşme, fırtınaya boyun eğmeme ve içinden geçme becerisi teyit edilmesine rağmen bu kuvvetle muhtemel. Bu durum Netanyahu'yu öne sürülebilecek politikalarla yüzleşmeye itecektir. Ancak siyasi farklılıkların artması ve Gantz'ın hükümetten çekilmesi halinde kapıların ardına kadar açılacağı söyleniyor. Bu, hükümetin performansından zaten memnun olmayan ve 7 Kasım saldırısından Netanyahu'nun kendisini sorumlu tutan vatandaşların daha geniş çaplı protestolarına kapı açacaktır. Gazze Şeridi'nde ‘ertesi gün’ politikası için bir ilkeler belgesi olarak bilinen bu belge, İsrail'in Gazze Şeridi'nin tamamında zaman sınırı olmaksızın hareket özgürlüğünü elinde tutmasını ve Gazze Şeridi'nde bir güvenlik bölgesi kurulmasını içeriyor. Bu belge aynı zamanda Gazze Şeridi'nde İsrail kentlerine bitişik bir güvenlik bölgesi kurulmasını, İsrail'in Gazze ile Mısır arasındaki güney sınırını kapatmaya devam etmesini ve Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) kapatılarak yerine başka uluslararası yardım kuruluşlarının getirilmesini de içeriyor.

Bu bağlamda, özellikle Savaş Kabinesi'ndeki generallerin birçoğunun gidebileceği düşünüldüğünde, mevcut gelişmeler aslında ABD tarafının meydana gelebilecek her türlü gelişme karşısında hareket etme ve harekete geçme yeteneği ile bağlantılı olacaktır. Benny Gantz'a siyasi sıfatından ziyade askeri sıfatıyla katılıyorlar; bu konu farklı bir zeminde ele alınıyor. Bunun gerçek sonuçları, önümüzdeki dönemde herhangi bir gerçek değişim olması durumunda görülebilecektir.

İsrail'de yaklaşan değişimden bahsetmek aslında mevcut koalisyonun kapsamının genişletilmesiyle bağlantılıdır. Ayrıca, muhalif güçleri de dahil etme eğilimiyle, yani tüm seçeneklerle yüzleşen bir ulusal birlik hükümeti kurmaya yönelik eğilimle bağlantılıdır. İsrail'de yaklaşan değişim hakkında konuşmak, ateşkesin ilk aşamasına girmesini takip eden dönemde savaşın kuzeye yayılma olasılığı ile ilgilidir. Aynı zamanda, Hizbullah'ın yönlendirmeleri üzerinde çalışmak için belirli haftaları beklemekle alakalıdır. Askeri rolün gelişimi ve Hizbullah'a karşı büyük ve gerçek bir tehlike olarak kullanılması, farklı bir askeri-stratejik bağlamda ele alınabilir.

Bu durum ABD ve Fransa'yı, Batı Şeria cephesinden Gazze'nin kuzey cephesine doğru çalışabileceği bir yol çemberine yerleştiriyor. Öyle ki, Ramazan ayı boyunca kanlı çatışmaların yaşanması bekleniyor. Ayrıca güvenlik güçlerinin gözleri önünde artan yerleşimci dalgasına karşı uyarılar da geliyor. İsrail hükümetindeki bazı bakanların kışkırtmaları, ABD'nin bu konuyu engellemek için hızlı bir şekilde harekete geçmesini gerektiriyor. Her halükârda belirli ve kontrollü baskılar altında, farklı bir siyasi gerçeklik için bu meseleyle ilgilenmek gerekiyor. Tüm bunlar farklı bir siyasi gerçeklik temelinde ele alınmalı, her durumda belirli ve kontrollü baskılar altında değerlendirilmelidir.

Sonuç

ABD'nin İsrail içindeki hamleleri, ortak siyasi sahnenin yönetilmesiyle ilgili birçok engel ve sorunla karşılaşacaktır. ABD başkanlık seçimleri yaklaşırken, Netanyahu'nun eski Başkan Trump'ın geri döneceği yönündeki iddiaları, meseleyi tepeden halletmek ve mevcut fırsatlardan yararlanmakla ilgili olacak.

Dolayısıyla ABD'nin mevcut İsrail hükümetinin bileşenlerinde gerçek bir değişiklik yapma girişimleri, öncelikle İsrail'in iç işlerine hizmet edecek şekilde durmayacak. Bu, Arap ve İslam toplulukları ve bazı siyahi lobiler de dahil olmak üzere Amerikan kesimlerinin gidişatını düzeltmek, mevcut ABD yönetimine ve onun Biden tarafından temsil edilen liderliğine karşı önyargılı tutumlarını değiştirmek için çok geç kalmış olabilecek bir girişimdir. Özellikle Washington'un İsrail'i himaye konusundaki destekleyici rolünün ardından  önümüzdeki dönemde  Biden yönetimine yönelik baskıların artacağı düşünüldüğünde Amerikan çıkarlarına zarar verecektir.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
TT

Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)

Kasım 2023'te başlayan dava nihayet sonuçlandı ve Estonya yargısı, aynı yılın mart ayında tutuklanan politikacılar hakkındaki kararını verdi. 

Harju Bölge Mahkemesi'nde geçen perşembe görülen davada muhafazakar Koos partisinin kurucularından Aivo Peterson vatana ihanetten 14 yıl, Dmitri Rootsi ve Andrei Andronov ise 11'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Ekim 2022 - Mart 2023'te Estonya devleti ve toplumunun hilafına Rusya'nın politikalarını desteklemekle suçlanan üç siyasetçi bu iddiaları reddediyor. 

Moskova'dan aldıkları emirlerle hareket etme iddialarının hedefindeki üçlü, temyize başvuracaklarını açıkladı. 

Partiden yapılan açıklamada da savcıların Estonya'nın anayasal düzeni ve güvenliğine nasıl zarar verildiğine dair somut kanıt gösteremediği savunuldu.

Estonya'nın Ukrayna'ya yardımına karşı çıkan Koos partisi, bu yıl düzenlenen belediye seçimlerinde ülke genelindeki oyların yalnızca binde 8'ini alabilmişti. 

2022'de kurulan parti, Baltık ülkesinin NATO'dan çıkıp tarafsızlığını ilan etmesini ve yabancı askerlerin ülke topraklarından çekilmesini isterken, diğer ülkeler arasındaki askeri çatışmalara doğrudan ya da dolaylı olarak karışılmasına karşı çıkıyor. 

Öte yandan Aivo Peterson, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ve Eylül 2022'de Rusya'ya katılma kararı alan Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni 2023'te ziyaret etmişti. 

55 yaşındaki siyasetçi, Şubat 2022'de başlayan Ukrayna savaşına dair bilgi almak için bölgeye gittiğini şu ifadelerle savunmuştu:

Estonya medyasından aldığımız bilgiler tek taraflı. Tüm gazetecilerimiz Kiev'i destekliyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova haziranda yaptığı açıklamada Estonya için "düşmanca davranan ülkeler arasında ilk sıralarda" ifadesini kullanmış, Tallin yönetiminin kendilerini yalanlarla bir tehdit gibi gösterdiğini öne sürmüştü. 

Independent Türkçe, ERR, RT


Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
TT

Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)

İsrail basınında yer alan haberlerde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ile pazartesi günü Kudüs’te yaptığı görüşmede, Trump yönetiminden “sert ve özel mesajlar” aldığı belirtildi. Görüşmenin, ay sonunda Florida’da yapılması planlanan ABD-İsrail zirvesi öncesinde gerçekleştiği aktarıldı. Barrack-Netanyahu görüşmesinin ana gündem maddelerinin Gazze, Suriye ve Trump’la yapılacak buluşma olduğu kaydedildi.

Gazze’de “kabul edilemez” açıklamalar

Gazze dosyasında, Ekim ayında başlayan kırılgan ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesi ele alınırken, Yedioth Ahronoth gazetesi Barrack’ın, Netanyahu’nun Türkiye’nin rolüne ilişkin kaygılarını gidermeye çalıştığını ve Türkiye’nin Gazze’de kurulması öngörülen uluslararası güce katılmasına ikna etmeye çalıştığını yazdı. Haberde, Barrack’ın Türkiye’nin Hamas üzerinde en fazla etkiye sahip ülke olduğunu ve silahsızlanma konusunda Hamas’ı ikna edebilecek en güçlü aktör konumunda bulunduğunu vurguladığı belirtildi.

frt
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şarm el-Şeyh Ortadoğu Barış Bildirgesi'ni imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığı habere göre Barrack, Türkiye’nin Trump planını imzaladığını ve Hamas adına silahların teslimini içeren maddeye taahhüt verdiğini Netanyahu’ya hatırlattı. Türkiye’nin katılımının, şu aşamada çekimser olan birçok ülkeyi de uluslararası güce katılmaya teşvik edeceğini savundu.

Haberde, Barrack’ın “Türkiye’nin dışlanmasının diğer ülkelerin de geri adım atmasına yol açtığını, Başkan Trump’ın bu planın başarısız olmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı. Ayrıca Netanyahu’nun “Hamas’ın silah bırakacağına güvenmediği” yönündeki açıklamalarının ve İsrail’in bunu zorla sağlayabileceğine dair ifadelerinin “kabul edilemez” olduğu ve planı tehdit ettiği uyarısında bulunduğu kaydedildi.

Bu bilgiler, İsrail Kanal 12 televizyonunun aktardıklarıyla da örtüştü. Kanal 12, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya “özel ve sert” bir mesaj gönderdiğini ve Hamas’ın üst düzey askeri isimlerinden Raid Saad’ın öldürülmesinin, Trump arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının ihlali olarak görüldüğünü bildirdi.

Kanal ayrıca, Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş konusundaki görüş ayrılıkları ve İsrail’in bölgedeki genel politikaları nedeniyle Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında artan bir gerilim yaşandığını aktardı.

ABD’li iki yetkili, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’in Netanyahu’nun tutumundan “son derece rahatsız” olduğunu söyledi. Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre Netanyahu’ya verilen net mesajda şu ifadelere yer verildi: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymayan bir lider olarak görünmek istiyorsan bu senin tercihin. Ancak Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Gazze anlaşmasının itibarını zedelemene izin vermeyiz.”

Batı Şeria ve bölgesel gerilim

Batı Şeria konusunda da Beyaz Saray’ın, Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinden ve “Arap dünyasında provokasyon olarak algılanan” İsrail adımlarından giderek daha fazla endişe duyduğu belirtildi. ABD’li bir yetkili, Washington’un Netanyahu’dan İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmasını değil, İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın genişletilmesine zarar verecek adımlardan kaçınmasını istediğini söyledi.

Aynı yetkili, Netanyahu’nun son iki yılda uluslararası alanda giderek yalnızlaştığını savunarak, “Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin neden onunla görüşmeyi reddettiğini ve Abraham Anlaşmaları’nın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen neden BAE’ye davet edilmediğini kendisine sorması gerekir” dedi. Yetkili, Netanyahu’nun tansiyonu düşürmeye hazır olmaması halinde Washington’un Abraham Anlaşmaları’nı genişletme çabalarına zaman ayırmayacağını da ifade etti.

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya öfke

Trump’ın, son dönemde Netanyahu’nun sert eleştirilerine maruz kalan Barrack’ı Kudüs’e göndermesi dikkat çekti. Netanyahu, Barrack için “Amerika’daki Türk büyükelçisi gibi davranıyor” ifadesini kullanmıştı. Barrack’ın İsrail demokrasisine ilişkin sözleri de Netanyahu’nun tepkisini çekmiş, Barrack bu açıklamalar için özür dilemişti.

Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, ABD’li kaynaklara dayandırdığı yazısında, Washington’un Netanyahu’nun Trump’ın barış planını hayata geçirme konusunda samimi olmadığı ve İsrail’in sürekli savaş halinde kalması için çaba gösterdiği kanaatine vardığını yazdı. Barnea, Beyaz Saray’da Netanyahu’ya yönelik sert ve ağır ifadeler kullanıldığını, bunların bir kısmının doğrudan Netanyahu’ya da iletilmiş olabileceğini belirtti.

Suriye’de “kırmızı çizgiler”

İsrail basınına göre Barrack, Netanyahu’ya Suriye konusunda da “kırmızı çizgiler” iletti. Trump yönetiminin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Washington’un bir müttefiki olarak gördüğü ve ülkenin istikrarı için desteklenmesi gerektiği görüşünde olduğu aktarıldı. ABD’nin, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının Suriye’de yönetimin çökmesine yol açmasından endişe duyduğu ve güvenlik anlaşmasına varılmasını istediği belirtildi.

Lübnan konusunda ise Trump’ın, İsrail’in Hizbullah’a karşı sınırlı baskıyı sürdürmesini desteklediği, ancak geniş çaplı bir savaşa onay vermediği ifade edildi.

İsrailli analistler, Netanyahu’nun Barrack’ın tüm taleplerini reddetmeyeceğini, ancak kesin taahhütlerden kaçınarak Trump’la 29 Aralık’ta Florida’da yapacağı görüşmenin önünü açmaya çalıştığını öne sürdü. Buna karşın Netanyahu’nun, Barrack’ın ofisine ulaşmasından hemen önce Suriye’ye hava saldırısı düzenlenmesi talimatı vererek bağımsız hareket ettiği mesajını da vermekten geri durmadığı kaydedildi.

vgt
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Pazartesi günü bir araya geldi (İsrail hükümeti)

Türkiye’ye mesaj olarak yorumlanan bir adımda ise Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideriyle üçlü bir zirve düzenleme kararı aldığı belirtildi. İsrail’de bu toplantı, Türkiye’ye yönelik doğrudan siyasi mesaj olarak değerlendirildi. Barrack ise görüşme sonrasında, temasların “bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen yapıcı bir diyalog” olduğunu söyledi.


Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

TT

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı’ndaki saldırganlardan birini etkisiz hâle getirerek silahını alan manav Ahmed el-Ahmed’in, saldırı sırasında yaralanmasının ardından ameliyata alındığı bildirildi. El-Ahmed’in ailesi, oğullarını “kahraman” olarak nitelendirirken, hastanedeki tedavisi sürerken kendisi için başlatılan bağış kampanyasına yoğun destek geldi.

El-Ahmed’in, Avustralya yayın kuruluşu ABC’ye konuşan anne ve babası, oğullarının omzundan dört ila beş kurşunla vurulduğunu, vücudunda hâlâ çıkarılmamış mermiler bulunduğunu söyledi. Ailesi, Ahmed el-Ahmed’in 2006 yılında Avustralya’ya geldiğini, kendilerinin ise Suriye’den Sidney’e yalnızca birkaç ay önce ulaştıklarını ve uzun süredir oğullarından ayrı olduklarını belirtti.

Kuzeni Hozay el-Kenc, pazartesi günü basına yaptığı açıklamada, Ahmed el-Ahmed’in ilk ameliyatının başarıyla tamamlandığını söyledi. El-Kenc, “İlk ameliyatını geçirdi. Durumuna bağlı olarak iki ya da üç ameliyat daha gerekebilir” dedi.

Aileden hükümete çağrı

El-Ahmed’in anne ve babası, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle oğullarının iyileşme sürecinde yeterli destek verememekten endişe duyduklarını ifade ederek, Başbakan Anthony Albanese hükümetinden yardım talep etti. Aile, Almanya’da ve Rusya’da yaşayan iki kardeşin Avustralya’ya gelerek destek olabilmesi için vize kolaylığı istediklerini belirtti.

sdfg
Ahmed Al-Ahmed'in babası Muhammed Fateh Al-Ahmed (Videodan alınan ekran görüntüsü).

Anne, “Şu anda yardıma ihtiyacı var çünkü engelli kaldı. Diğer çocuklarımızın buraya gelmesini istiyoruz” dedi. Ahmed el-Ahmed’in, saldırganın mermileri bittiğinde silahını elinden aldığı sırada vurulduğunu da aktardı.

Başbakan Albanese, Ahmed el-Ahmed’in cesaretinin hayatlar kurtardığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump da el-Ahmed’i “çok, çok cesur bir kişi” olarak nitelendirdi.

Bağışlar 750 bin dolara yaklaştı

Reuters’ın aktardığına göre, 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed için başlatılan bağış kampanyasında toplanan miktar yaklaşık 750 bin ABD dolarına ulaştı. GoFundMe üzerinden başlatılan kampanya, bir gün içinde 1,1 milyon Avustralya dolarını (yaklaşık 744 bin ABD doları) aştı.

Ailesinin anlattığına göre el-Ahmed, Bondi’de bir arkadaşıyla kahve içerken silah seslerini duydu. Ağaç arkasına saklanan silahlı kişiyi fark eden el-Ahmed, saldırganın cephanesi tükendiğinde arkadan yaklaşarak silahını almayı başardı.

Hanuka Bayramı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte gerçekleşen silahlı saldırıda en az 15 kişi hayatını kaybederken, 42 kişi yaralandı. Saldırının Navid Akram (24) ile babası Sajid Akram (50) tarafından gerçekleştirildiği açıklandı.

Başbakan Chris Minns, hastane ziyaretinin ardından yaptığı paylaşımda, “Ahmed’in gösterdiği cesaret olağanüstüydü. Hayatını büyük bir riske atarak saldırganı etkisiz hâle getirdi” dedi.

El-Ahmed’in, silahlı saldırgana arkadan koşarak uzun namlulu tüfeğini aldığı anlara ait görüntüler dünya genelinde medya kuruluşları tarafından yayımlandı ve sosyal medyada 22 milyondan fazla kez izlendi.