Erdoğan: Yerel seçim imtihanından umduğumuz neticeyi alamadık

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Erdoğan: Yerel seçim imtihanından umduğumuz neticeyi alamadık

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mahalli İdareler Genel Seçimleri'nin ardından AK Parti Genel Merkezi balkonundan vatandaşlara ve partililere hitap etti.

Erdoğan, sözlerine başlarken, kendisini karşılayanların coşkusuna işaret ederek, "Tüm Türkiye'yi, 85 milyonun her bir ferdini saygıyla selamlıyorum. Desteğiniz, kadirşinaslığınız için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Şahsıma vefakar yol arkadaşları, dava arkadaşları veren Rabbime hamd ediyorum." diye konuştu.
Milletçe ve İslam dünyası olarak 11 ayın sultanı ramazanın idrak edildiğini belirten Erdoğan, tüm milletin ve tüm Müslümanların ramazanını tebrik etti, bu mübarek günleri bombaların altında geçiren Gazzelilere Allah'tan yardım diledi.

Erdoğan, 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri'ni demokrasiye yakışır bir olgunlukla tamamladıklarını dile getirerek, münferit bazı vakalar haricinde seçim atmosferine gölge düşürecek müessir hiçbir hadise yaşanmadığını söyledi.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde vatandaşlara yönelik bölücü örgütün kölelerinin baskı ve hakaretlerine şahit olduklarını ama emniyet birimlerinin etkili müdahaleleri ile ciddi bir sorun çıkmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

Vatandaşlarımızın sağduyusu, güvenlik güçlerimizin fedakarlıkları sayesinde Türk demokrasisi rüştünü bir kez daha ispat etmiş oldu. Burada öncelikle bir hususu ifade etmek durumundayım. Seçimler, bildiğiniz gibi, demokrasilerin en kritik günleridir. Milletin iradesi sandıkta tecelli eder. Millet, sözünü sandık yoluyla söyler. Millet, siyasetçiye mesajını sandık vasıtasıyla iletir. Millet, uyarısını ve takdirini sandık aracılığıyla ifade eder. Milletin kararının, hiçbir baskıyla, dayatmayla, yönlendirmeyle karşılaşmadan sandıkta tebarüz etmesi, demokrasimiz için başlı başına büyük bir kazançtır. Dik duracağız, dikleşmeyeceğiz. 31 Mart bizim için bir bitiş değil, aslında bir dönüm noktasıdır. 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri'nde de Türk milleti, yine sandığı vesile kılarak mesajlarını siyasetçilere ulaştırmıştır. Sonuçlardan bağımsız olarak bu seçimin galibi öncelikle demokrasimizdir, milli iradedir, hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun 85 milyonun tamamıdır. Seçim maratonunda kazanan, adaylardan önce Türkiye olmuş, milletimiz olmuş, uğruna ağır bedeller ödediğimiz demokrasimiz olmuştur. Bugün, AK Partiye ve Cumhur İttifakına oy verenlerle birlikte, demokratik haklarını kullanarak sandığın gücüne güç katan herkes kazanmıştır.

Siyasi parti fark etmeksizin iradesini serbestçe sandığa yansıtan tüm vatandaşlara içtenlikle teşekkür eden Erdoğan, yüksek sorumluluk bilinciyle mesai harcayan seçim kurullarına, sandık görevlilerine, emniyet mensuplarına da teşekkürlerini sundu.

Vatandaşlara, "Belki de şimdi sahura kadar evde dertleşeceksiniz, hasbihal edeceksiniz, ondan sonra sahur, sahurla beraber okullar tatil, yola revan olacaksınız." diyen Erdoğan, seçim sonuçlarının ülkeye, millete, şehirlere, mahallelere ve köylere hayırlı olmasını diledi.
 

"Bizi muhabbetle bağrına basan tüm illerimize teşekkür ediyorum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 Mart seçimlerinin son 22 yılda girdikleri 18'nci sandık imtihanları olduğunu, hep başardıklarını, başararak geldiklerini ve bundan sonra da başararak yola revan olacaklarını vurguladı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"14-28 Mayıs seçimlerindeki zaferimizden 9 ay sonra, maalesef, yerel seçim imtihanından istediğimiz, umduğumuz neticeyi alamadık. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak, daha öncekiler gibi, bu seçim sınavına da yoğun bir şekilde hazırlandık. Seçim takvimi işlemeye başladığı günden itibaren AK Parti kadroları gece gündüz demeden sahadaydı. Teşkilat mensuplarımız, ittifak ortaklarımızla uyum içerisinde olağanüstü bir özveriyle çalıştı, koşturdu, emek verdi. Biz de son iki aylık dönemde 52 farklı şehrimizi ziyaret ettim. Oralarda mitingler yaptım, halkımla bütünleştim, kucaklaştım, netice böyle oldu. Her olanda bir hayır vardır. Öyle diyor büyüklerimiz. İftar ve açılış programlarıyla da toplumumuzun çeşitli kesimleriyle buluştuk. Teşkilatımızla birlikte biz de son iki ayı dolu dolu geçirmeye gayret ettik.

Buradan bizi muhabbetle bağrına basan tüm illerimize teşekkür ediyorum. Genel merkezimizden il başkanlıklarına, ilçe başkanlıklarından belde, mahalle, köy temsilciliklerine, son dakikaya kadar nöbet yerlerini terk etmeyen sandık görevlilerimizin her birini ayrıca tebrik ediyorum. Cumhur İttifakı'nda beraber hareket ettiğimiz Milliyetçi Hareket Partisi'nin Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'ye, tüm Milliyetçi Hareket Partili kardeşlerime aynı şekilde şükranlarımı sunuyorum. İttifakımıza desteğini beyan eden diğer siyasi partilerin genel başkanlarına ve mensuplarına da minnettarlığımızı ifade ediyorum. Rabbim, herkesten, partimizin, ittifakımızın, büyük ve güçlü Türkiye davamızın tüm emektarlarından razı olsun diyorum."

"Milletin iradesinin üzerinde güç tanımıyoruz"
Bugüne kadar hep sağduyunun, sabrın ve vakarın yanında olduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, her zaman demokrasinin, milli iradenin, sandığın tarafında yer aldıklarını ifade etti.

Bugün de aynı sorumluluk duygusuyla hareket ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletin muazzez iradesinin üstünde hiçbir güç tanımıyoruz." dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Şimdiye kadar milletimizin takdirini baş tacı etmekten, tebrik etmekten, kabul etmekten, milletin iradesine boyun eğmekten geri durmadık. Bugün de milletimiz tarafından seçilen büyükşehir belediye başkanlarını, il, ilçe, belde belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini, il genel meclisi üyelerini, muhtarları ve azaları ayrı ayrı kutluyorum. Görev sürelerince atalete kapılmadan, temsil ettikleri şehrin ve sakinlerinin taleplerini yerine getirmeye gayret edeceklerine bütün kalbimle inanıyorum. Biz de hükümet olarak, şimdiye kadar olduğu gibi, milletimizin oyuyla seçilmiş tüm yerel yöneticileri, şehirlerinin hayrına yapacakları işlerde desteklemeye devam edeceğiz.

Sandıklar kapanmış, millet son sözünü söylemiş, kararını vermiştir. Yüksek Seçim Kurulumuz önümüzdeki günlerde kesin sonuçları açıklayacaktır. Elbette her siyasi parti kendi bünyesinde seçim sonuçlarını analiz edecektir. Biz de partimizin organlarında 31 Mart seçimlerinin neticelerini açık yüreklilikle değerlendireceğiz, özeleştirimizi cesaretle yapacağız."

"Gerilemenin sebeplerini masaya yatıracağız"
"Henüz kesinleşmemiş olmakla birlikte sandık sonuçları bize ülkemiz genelinde irtifa kaybı yaşadığımızı gösteriyor." ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Elbette yerel bazda yaşanan bu gerilemenin sebeplerini ayrıca masaya yatıracağız. Kaybettiğimiz, geriye düştüğümüz her yerde, sebepleri çok iyi tespit edecek ve gerekli müdahalelerde bulunacağız." diye konuştu.

"Kaderin üstünde bir kader vardır" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin teveccühüne mazhar oldukları yerlerde ise bu güveni boşa çıkarmamak için her zamankinden daha fazla çalışacaklarını söyledi.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ama hiçbir surette milletimizin kararına hürmetsizlik etmeyeceğiz. Milletle inatlaşmaktan, milli iradeye rağmen hareket etmekten, milletin takdirini sorgulamaktan, bugüne kadar olduğu gibi, yine uzak duracağız. Milletin sandıkta verdiği mesajları en isabetli, en objektif bir şekilde akıl ve vicdan terazimizde tartarak, gerekli adımları mutlaka atacağız. Bunun için önümüzde yaklaşık 4-5 yıllık bir süre var. Bu süre zarfında yanlışlarımızı düzelteceğiz. Eksiklerimizi muhakkak tamamlayacağız. Doğrularımızın sayısını artıracağız. Bir sonraki seçimlere kadar olan dönemi, her açıdan kendimizi yenilediğimiz, hatalarımızı telafi ettiğimiz kapsamlı bir muhasebe zeminine dönüştüreceğiz."

"Yerel seçim maratonu bugün artık tamamlanmıştır"
Geçen yıl bu zamanlar başlayan genel ve yerel seçim maratonunun bugün artık tamamlandığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son bir yıldır ülkemizi, milletimizi ve ekonomimizi yoran seçim defterinin bugün itibarıyla kapanması bile büyük bir kazançtır. Türkiye'nin önünde hazine değerinde 4 yıldan fazla bir süre vardır. Bu zamanı hep birlikte çok iyi değerlendirmemiz önemlidir. Milletin ve ülkenin vaktini çalacak tartışmalarla bu dönemi heba edemeyiz." diye konuştu.

İktidardaki 21'inci yılını tamamlamış bir siyasi parti olarak, hem hükümette, hem de yerel yönetimlerde mesuliyetlerinin farkında olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, deprem bölgesinin yeniden ihyası ve ekonomideki sıkıntıların giderilmesi başta olmak üzere ülkenin acil meselelerine daha fazla eğileceklerinin altını çizdi.

Ekonomideki yol haritaları olan Orta Vadeli Program ve 12'inci Kalkınma Planı'nı bugüne kadar kararlılıkla uyguladıklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Ülkemize, milletimize ve gelecek nesillere bedel ödetecek popülist adımlardan uzak durduk. Enflasyon başta olmak üzere uyguladığımız ekonomi programımızın olumlu sonuçlarını, yılın ikinci yarısında görmeye başlayacağız. İş dünyamızdan bürokrasiye, esnafımızdan çiftçimize, tüccarımıza, işçimize, öğrencilerimize kadar herkes kendi asıl gündemine odaklanabilecekler. Başarılı operasyonlarımız sayesinde iyice köşeye sıkıştırdığımız bölücü terör örgütüne, ölümcül darbeyi mutlaka indireceğiz. Bir kez daha altını çizerek söylüyorum; güney sınırlarımızın ötesinde bir 'teröristan' kurulmasına izin vermeyeceğiz. 15 Temmuz darbe girişiminin faili FETÖ ihanet şebekesinin son kalıntılarını da temizlemekte kararlıyız.

Seçim sürecinin geri plana ittiği konuları süratle gündemimize alarak, gerekli adımları hızlı bir şekilde atacağız. Türkiye'nin uluslararası rolünü, sözünün ağırlığını, küresel barışın tesisindeki anahtar konumunu güçlendirecek hamleleri devam ettireceğiz. Buradan bir kez daha milletimize ve tüm Türkiye'ye söz veriyoruz. 85 milyonun her bir ferdinin refahını, huzurunu, güvenliğini ve umutlarını artırmak için durmadan, dinlenmeden koşturacağız. Mazlumlara sahip çıkacak, ihtiyaç sahiplerinin imdadına koşacak, nerede bir zulüm varsa zalimlerin karşısında dimdik duracağız."

Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da eser ve hizmet siyasetiyle farklarını ortaya koyacaklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletimizin yetki verdiği yerlerde "gerçek belediyecilik" vizyonlarını başarıyla hayata geçireceklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletimizin farklı tasarrufta bulunduğu yerlerde de çok daha güçlü bir şekilde gönülleri fethetmenin yollarını arayacağız. Son 21 yıldır nasıl reformlarımızla, icraatlarımızla, yatırımlarımızla, projelerimizle konuştuysak, inşallah önümüzdeki 5 sene boyunca da bu çizgimizden sapmayacağız. Bugün bir kez daha 'durmak yok yola devam' diyoruz. Bugün bir kez daha 'Aşkınan koşan yorulmaz' diyoruz. Bugün bir kez daha 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' diyoruz." değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcılara teşekkür ederken, "31 Mart Mahalli İdareler Seçim sonuçlarının bir kez daha ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum." ifadesini kullandı.

Notlar
AK Parti'de, seçim sonuçları genel merkez binasının giriş katındaki çok amaçlı salonda oluşturulan Sonuç Alım Sistemi'nin (SAS) kurulduğu merkezde takip edildi. Çok sayıda gazeteci de sabahın erken saatlerinden itibaren günü genel merkez binasında geçirdi.

Gazeteciler için AK Parti Genel Merkezi önündeki otoparkta basın tırı kuruldu.

Gecenin ilerleyen saatlerinde vatandaşların toplanabilmesi için otopark alanı boşaltıldı, bu alana büyük ekranlar ve ses sistemleri kuruldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 00.30’da konuşma yapacağının açıklanmasıyla bu alan partilerle doldu.

AK Parti Genel Merkezi önünde toplanan partililer sık sık "Dik dur eğilme bu millet seninle" sloganları attı.



Türkiye, Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasının uygulanması için SDG'den yol haritası istedi

Türkiye, SDG'nin ayrı bir yapı olarak değil, ferdî olarak Suriye ordusuna entegre olmasını talep ediyor. (AFP)
Türkiye, SDG'nin ayrı bir yapı olarak değil, ferdî olarak Suriye ordusuna entegre olmasını talep ediyor. (AFP)
TT

Türkiye, Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasının uygulanması için SDG'den yol haritası istedi

Türkiye, SDG'nin ayrı bir yapı olarak değil, ferdî olarak Suriye ordusuna entegre olmasını talep ediyor. (AFP)
Türkiye, SDG'nin ayrı bir yapı olarak değil, ferdî olarak Suriye ordusuna entegre olmasını talep ediyor. (AFP)

Türkiye, Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) ‘ayrılıkçı’ ve yerinden yönetim yanlısı söylemlerden vazgeçmesini, bünyesindeki ‘terör unsurlarını’ tasfiye etmesini, Suriye ordusuna tam olarak entegre olmasını ve tek bir merkezi otoriteye bağlılık göstermesini talep etti.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, SDG’nin ‘terör unsurlarından’ ayrılması gerektiğini belirterek, bununla örgütün ana omurgasını oluşturan ve Ankara tarafından Suriye’de PKK’nın uzantısı olarak görülen YPG’ye işaret etti. Güler, sahadaki paralel güvenlik yapılarının da tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini vurguladı.

Güler, SDG’nin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile SDG lideri Mazlum Abdi arasında 10 Mart’ta Şam’da imzalanan ve Suriye ordusuna entegrasyonu öngören anlaşmayı, net bir vizyon ve belirlenmiş bir yol haritası çerçevesinde hayata geçirmesi gerektiğini söyledi.

Entegrasyon yol haritası

Güler, 2025 yılı boyunca yaşanan gelişme ve olayları değerlendirmek amacıyla medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıda, ‘tek devlet, tek ordu’ ilkesi çerçevesinde hazırlanan anlaşmanın henüz somut bir gerçekliğe dönüşmediğini ve pratik adımlarla desteklenmediğini söyledi.

 Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıdan (Milli Savunma Bakanlığı)Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıdan (Milli Savunma Bakanlığı)

Güler, “Entegrasyon süreci, belirsiz ve ucu açık ifadelerle değil, net tarihli, bağlayıcı ve uygulanabilir bir yol haritasıyla yürütülmek zorundadır. Bu bağlamda SDG'nin terör unsurlarından ayrıştırılarak Suriye ordusuna entegrasyonu hayati önem taşıyor” dedi.

Suriye’de yeni bir hükümetin kurulduğunu ve yeni bir cumhurbaşkanının göreve başladığını hatırlatan Güler, “Ülkede düzenin sağlanabilmesi için kendilerine bir miktar zaman tanınmasının gerekli olduğuna inanıyoruz. Suriye Cumhurbaşkanı, ülkesindeki tüm grupları kucaklayacağını açıkladı ve bu taahhüdüne bağlı kaldı, hâlen de bağlı. Suriyeli yetkililerle yaptığımız görüşmelerde, SDG’nin entegrasyonuna ilişkin tutumlarını görüyor ve anlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi, 10 Mart 2025'te SDG'nin Suriye ordusuna entegre olma anlaşmasını imzalarken (EPA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi, 10 Mart 2025'te SDG'nin Suriye ordusuna entegre olma anlaşmasını imzalarken (EPA)

SDG’nin entegrasyonuna ilişkin ABD’nin tutumu ve bu konuda Ankara ile Washington arasında görüş ayrılığı olup olmadığına dair soruya yanıt veren Güler, iki ülke arasındaki temasların sürdüğünü ve ABD’nin yaklaşımında önemli bir değişim yaşandığını söyledi.

Güler, “Amerikalı dostlarımız artık sahadaki gerçeklerin daha fazla farkında. Bu konudaki görüş ayrılıklarımız giderek azalıyor. Ne istediğimizi net bir şekilde ortaya koyduk, bu konuda geri dönüş yok. SDG mutlaka Suriye ordusuna entegre edilecek” dedi.

SDG’nin de entegrasyondan söz ettiğini belirten Güler, “Ancak onların kastettiği, birlik halinde entegrasyon. Birlik olarak değil, ferdi olarak entegre olmaları lazım. Aksi halde bunun adı entegrasyon olmaz” şeklinde konuştu.

Askeri seçenek

Güler, SDG’nin entegrasyon sürecine uymaması halinde Türkiye’nin tutumuna ilişkin olarak, “Türkiye, tüm olası gelişmelere karşı hazır planlara sahiptir. Ne yapacağımızı çok iyi biliyoruz ve bugüne kadar yaptıklarımızı yapabilecek güç ve imkâna sahibiz” dedi.

Güler, “Biz 2016'dan itibaren Suriye'deki harekatlarımızı yaparken, ABD de oradaydı, Rusya da oradaydı. Biz yapılması gerekeni hiç kimseye sormadan yaptık ve bitirdik. Önümüzdeki dönemde de ihtiyaç olursa gerekeni kimseye sormadan yaparız” ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, geçtiğimiz salı günü Dışişleri Bakanlığı'nda gerçekleştirdikleri görüşmede, SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu anlaşmasının uygulanmasını ele aldılar. (Dışişleri Bakanlığı)Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, geçtiğimiz salı günü Dışişleri Bakanlığı'nda gerçekleştirdikleri görüşmede, SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu anlaşmasının uygulanmasını ele aldılar. (Dışişleri Bakanlığı)

Diğer yandan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, perşembe günü, Ankara’daki Dışişleri Bakanlığı’nda ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile yaptığı görüşmeden iki gün sonra, SDG’nin entegrasyon anlaşmasını uygulamamasının ilgili taraflarda sabırsızlığa yol açtığı uyarısında bulundu.

Fidan, “SDG’nin anlaşmaya gecikmeden uyması gerekiyor. Askeri gücün yeniden kullanılmasını desteklemiyoruz; ancak ilgili tarafların sabrı tükenmiş durumda. Şam yönetimi ile SDG arasında entegrasyona ilişkin bir çözümün diyalog yoluyla bulunmasını umuyoruz” dedi.

Milli Savunma Bakanı Güler de Türkiye’nin Suriye’deki gelişmeleri yakından takip ettiğini vurgulayarak, “Başından beri tutumumuzu net bir şekilde ortaya koyduk. Bundan geri dönüş yok. Suriye’de istikrar ve güvenliğin sağlanması ile terörle mücadele, Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından hayati öneme sahiptir” değerlendirmesinde bulundu.

Şam ile iş birliği

Güler, Suriye hükümetiyle yakın temas halinde olduklarını belirterek, uzun yıllar süren sıkıntıların ardından barış içinde yaşama ve yeniden uluslararası topluma entegre olma yolunda önemli mesafe kat eden Şam yönetimiyle güçlü bir koordinasyon ve yapıcı bir iş birliği yürüttüklerini söyledi.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, geçtiğimiz ağustos ayında Ankara ile Şam arasında askeri iş birliğine ilişkin mutabakat zaptının imzalanması sırasında (Milli Savunma Bakanlığı)Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, geçtiğimiz ağustos ayında Ankara ile Şam arasında askeri iş birliğine ilişkin mutabakat zaptının imzalanması sırasında (Milli Savunma Bakanlığı)

Güler, iki ülke arasında geçtiğimiz ağustos ayında imzalanan eğitim ve danışmanlık mutabakat zaptı çerçevesinde, Suriye ordusunun savunma kapasitesinin güçlendirilmesi, kurumsal yapısının geliştirilmesi ve modernize edilmesi ile personel eğitimi başta olmak üzere, özellikle terörle mücadele alanında katkıların sürdürüldüğünü ifade etti.

2018 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Afrin’i SDG’nin kontrolünden aldığı döneme değinen Güler, bölgede cami, kilise ve okulların ‘terör unsurlarının mevzileri’ haline getirildiğini öne sürerek, operasyonla birlikte Afrin’in terörden arındırıldığını ve tespit edilen tüm tünellerin imha edildiğini söyledi.

Güler sözlerini şöyle sürdürdü: “Bölgenin en büyük barajı Afrin'in kuzeyinde olmasına rağmen halk susuz bırakılmıştı. Orayı güvenli ve yaşanabilir hale getirdik. Terör örgütünün Rakka ve Deyrizor'daki devam eden tünel kazma faaliyetlerini de yakından takip ediyoruz.”

Suriye'nin kuzeyinde tünelleri temizleme çalışması yapan Türk askerleri (Milli Savunma Bakanlığı)Suriye'nin kuzeyinde tünelleri temizleme çalışması yapan Türk askerleri (Milli Savunma Bakanlığı)

TSK’nın bugüne kadar toplam 732 kilometre uzunluğunda tüneli imha ettiğini kaydeden Güler, bunların 302 kilometresinin Tel Rıfat’ta, 430 kilometresinin ise Münbiç’te bulunduğunu ve bu çalışmalar sayesinde söz konusu bölgelerin yeniden yaşanabilir hale geldiğini söyledi.

Öte yandan Güler, İsrail’in ‘yanlış bir güvenlik anlayışına’ dayanan yaklaşımını da eleştirerek, bu tutumun Suriye hükümetine karşı devlet dışı aktörleri kışkırttığını, aşırı güç kullanımına yol açtığını ve zaten kırılgan olan bölgesel dengelere daha fazla zarar verdiğini dile getirdi. Bu durumun istikrarsızlığı derinleştirdiğini ve Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından tehdit oluşturduğunu vurguladı.

Güler, İsrail’in güvenlik kaygılarını Suriye’ye saldırarak ve ülkeyi istikrarsızlaştırarak gideremeyeceğini belirterek, bu sorunların ancak yeni Suriye hükümetiyle iyi komşuluk temelinde iş birliği yapılarak ve karşılıklılık ilkesi doğrultusunda ilişkiler kurularak çözülebileceğini ifade etti.


Lübnan-Kıbrıs ve Mısır-İsrail Anlaşmaları: Doğu Akdeniz'in bölgesel mimarisinin güçlendirilmesi

Mısır Süveyş Kanalı İdaresi'nden elde edilen 3 Haziran 2022 tarihli bir fotoğraf, Süveyş Kanalı boyunca Energean'a ait yüzer üretim, depolama ve boşaltma gemisini çeken bir römorkörü gösteriyor
Mısır Süveyş Kanalı İdaresi'nden elde edilen 3 Haziran 2022 tarihli bir fotoğraf, Süveyş Kanalı boyunca Energean'a ait yüzer üretim, depolama ve boşaltma gemisini çeken bir römorkörü gösteriyor
TT

Lübnan-Kıbrıs ve Mısır-İsrail Anlaşmaları: Doğu Akdeniz'in bölgesel mimarisinin güçlendirilmesi

Mısır Süveyş Kanalı İdaresi'nden elde edilen 3 Haziran 2022 tarihli bir fotoğraf, Süveyş Kanalı boyunca Energean'a ait yüzer üretim, depolama ve boşaltma gemisini çeken bir römorkörü gösteriyor
Mısır Süveyş Kanalı İdaresi'nden elde edilen 3 Haziran 2022 tarihli bir fotoğraf, Süveyş Kanalı boyunca Energean'a ait yüzer üretim, depolama ve boşaltma gemisini çeken bir römorkörü gösteriyor

Michael Harari

Lübnan ve GKRY arasında 26 Kasım'da imzalanan münhasır ekonomik bölge sınırlandırma anlaşması, her iki ülke için de hayati önem taşımasına rağmen, siyasi sahnede büyük ölçüde gözden kaçtı. Bu anlaşmanın önemi, ikili çerçeveyi aşarak, Doğu Akdeniz'de bölgesel iş birliğini güçlendirmek için temel bir sütun oluşturuyor.

İki ülkenin 2007 yılında benzer bir anlaşmaya vardığını, ancak Lübnan meclisinin o zaman bu anlaşmayı onaylamadığını açıklamalıyız. Bugüne kadar mevcut anlaşmanın resmi metni yayınlanmadı ve herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmadığı belirsizliğini koruyor, ancak muhtemelen önemli bir değişiklik olmadı. Şu anda, Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın, karmaşık iç siyasi koşullar göz önüne alındığında, anlaşmayı siyasi bir tartışma konusu haline getirmemek için mutlaka meclisin onayına sunmayı düşünmediği görülüyor. Bu yaklaşım yasal ve siyasi soruları gündeme getirebilir, ancak daha önce de belirtildiği gibi, Lübnan'daki ve genel olarak bölgedeki mevcut gelişmeler ışığında, bu sorular anlaşmanın resmi olarak kabul edilmesini engellemeyecektir.

Anlaşmanın başlıca etkileri

Bu anlaşmadan kaynaklanan birkaç önemli noktayı vurgulamakta fayda var. Başlıca noktalar şunlardır:

- Lübnan, münhasır ekonomik bölgesi içindeki enerji potansiyeline yatırım yapma planlarını daha ciddi bir şekilde uygulamaya koyabilecektir. Bu tür bir anlaşma, Lübnan Münhasır Ekonomik Bölgesi içinde gaz aramak isteyen uluslararası şirketler için gerekli yasal çerçeveyi ve istikrarı da sunmaktadır.

- Anlaşma, özellikle ada üzerindeki devam eden anlaşmazlıkla ilgili olarak, GKRY’nin siyasi ve bölgesel konumunu güçlendirecektir. Nicosia’nın (Lefkoşa), 2026 yılının ilk yarısında AB dönem başkanlığını kullanarak Lübnan'ın ve genel olarak Doğu Akdeniz'in, Avrupa ile bağlantılı stratejik bir alan olarak çıkarlarını desteklemesi bekleniyor.

Washington'un, Doğu Akdeniz'in enerji rezervlerinin sunduğu umut vadeden, ancak zorlu jeopolitik potansiyele yatırımı nasıl ve ne şekilde teşvik edeceği sorusu gündemde olmayı sürdürüyor

-İki ülke, Yunanistan ve GKRY arasında planlanan ve nispeten ileri aşamalara ulaşan projelere ve GKRY ile İsrail arasında yıllardır öneri ve duyuru aşamasında kalan projelere benzer şekilde, aralarında denizaltı enerji kablosu döşeme projesini inceleme konusunda anlaştı. Bazı ülkelerin birçok açıdan “enerji alanında izole adalar” olması nedeniyle, özellikle enerji sektöründe bağlantı meselesi günümüzde son derece önemli. Ukrayna'daki savaş, Avrupa'nın Rus gazına bağımlılığını azaltma çabalarıyla birlikte, bu artan öneme ışık tutmuştur.

GKRY Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın katılımıyla Lübnan Bayındırlık Bakanı Fayez Rassami ile belgeleri imzaladı, 26 Kasım (AFP)GKRY Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın katılımıyla Lübnan Bayındırlık Bakanı Fayez Rassami ile belgeleri imzaladı, 26 Kasım (AFP)

- Bu anlaşma, Suriye'nin Lübnan ile münhasır ekonomik bölgesini belirlemeye başlamasının önünü açıyor. Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın üzerindeki ağır yükümlülüklere rağmen, rejimini sağlamlaştırmadaki başarısı, ülkenin yeniden inşa çabaları için Suriye sularındaki enerji kaynaklarının hayati önemi göz önüne alındığında, bu yönde ilerlemesini sağlayabilir. Bu bağlamda, Ankara açısından Kıbrıs sorunu ve karmaşık Türk-Yunan ilişkileri üzerindeki doğrudan etkileri göz önüne alındığında, burada Türkiye boyutu çok önemli, hatta belki de belirleyici bir faktör olarak öne çıkıyor.

-ABD bu anlaşmayla ilgili müzakerelere doğrudan katılmadı, ancak şüphesiz ki bu durum hem iki ülke hem de genel olarak bölge açısından ABD'nin çıkarlarına hizmet ediyor. Washington'un Doğu Akdeniz'deki enerji rezervlerinin sunduğu umut vadeden, ancak zorlu jeopolitik potansiyele yatırımı nasıl ve ne şekilde teşvik edeceği sorusu gündemde olmayı sürdürüyor.

İsrail'deki karar alma sürecinin yavaşlığı ve Netanyahu'nun Kahire'yi Gazze savaşındaki tutumunu yumuşatması için baskı altına alma girişimlerine dair haberler, ikili ilişkilerin iyileşmesine katkıda bulunmuyor

-Lübnan-GKRY anlaşması, Lübnan'ın karasularında potansiyel gaz keşiflerine kapı açması nedeniyle Lübnan'ın çıkarlarına çeşitli şekillerde hizmet ediyor. Bu, ülkenin kötü ekonomik durumunu iyileştirmeye ve hatta Lübnan'ın bölgesel entegrasyonunu artırmaya katkıda bulunabilir. Bu bağlamda, Ocak 2019'da kurulan ve Filistin de dahil olmak üzere yedi üyeden oluşan Doğu Akdeniz Gaz Forumu'na Lübnan'ın katılımına yönelik davetin yeniden canlandırılmasının önemi açıkça ortaya çıkıyor. Bu davet, forumun kurulmasının ardından, İsrail ile aynı masada oturmasının zorluğu göz önüne alınarak, Lübnan'a ilk aşamada gözlemci statüsü verilmesi önerisiyle birlikte yapılmıştı. Lübnan o dönemde bu çağrıya yanıt vermemiş olsa da büyük olasılıkla İsrail de dahil olmak üzere bölgedeki ülkelerle, siyasi diyaloğa giderek daha açık hale geldiği göz önüne alındığında, bu seçenek bugün daha uygulanabilir görünüyor.

-Türkiye, katılmadığı ve çıkarlarının dikkate alınmadığı bu gelişmelerden endişe duyuyor. Ankara, daha önce 2007 yılında Beyrut ve Lefkoşa (Nicosia) arasında imzalanan anlaşmayı kınamıştı ve mevcut anlaşmayla ilgili olarak da aynı tutumunu tekrarlıyor; ancak tepkilerinin siyasi kınamayla sınırlı kalması bekleniyor. Bu arada, Türkiye'nin öncelikli odağı, Şara rejiminin istikrarını pekiştirmeyi ve Şam ile ilişkilerindeki çıkarlarını güvence altına almayı amaçladığı Suriye arenasıdır. Bu bağlamda, büyük olasılıkla Ankara iki ülke arasında bir deniz anlaşması imzalamayı hedefleyen Suriye-Lübnan hamlelerini yakından izlemektedir.

Bu gelişmelerin en yenisi, dün açıklanan ve önümüzdeki 15 yıl boyunca büyük miktarlarda doğalgaz ihracatını öngören İsrail ve Mısır arasındaki doğalgaz anlaşmasının onaylanmasıdır. Bu son derece önemli bir gelişme, zira iki ülke arasındaki ikili ilişkileri güçlendirmenin yanı sıra, bu anlaşma, Mısır'ın kilit rol oynadığı Doğu Akdeniz'in bölgesel yapısının sağlamlaştırılmasına da önemli ölçüde katkıda bulunuyor. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre ancak, İsrail'deki karar alma sürecinin yavaşlığı ve Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Kahire'yi Gazze savaşındaki tutumunu yumuşatması için baskı altına alma girişimlerine dair haberler, ikili ilişkilerin iyileşmesine katkıda bulunmuyor. Netanyahu, anlaşmayı onaylamak için Amerikan baskısına boyun eğiyormuş gibi görünmeyi tercih etmiş görünüyor; bu hamlenin temel nedeni ise İsrail iç politikasıyla ilgili çağrışımlardır.

Doğu Akdeniz'deki bölgesel gelişmeleri stratejik bir perspektiften değerlendirmek önemli, çünkü bölge, son 15 yılda önemli değişikliklere sahne oldu

Daha geniş anlamda, Doğu Akdeniz'deki bölgesel gelişmeleri stratejik bir perspektiften değerlendirmek önemli. Bölge, son 15 yılda önemli değişikliklere sahne oldu ve kurulan bölgesel yapı, özellikle son iki yılda, ilgili tarafların karşılaştığı zorluklara ve meydan okumalara rağmen, olağanüstü bir direnç kapasitesi sergiledi. Suriye'de Esed rejiminin devrilmesi ile birlikte, özellikle Ankara ve Kudüs'ün pozisyonlarına odaklanarak gelişmeleri izlemek zorunlu hale geldi, çünkü Suriye arenası aralarında açık bir rekabet alanına dönüştü. Türkiye, İsrail'in bölgesel hegemonya hırsı olarak tanımladığı adımları endişeyle takip ediyor ve bu nedenle İsrail ve Türkiye'nin bakış açılarının net bir şekilde anlaşılması hayati önem taşıyor. Bu bağlamda, Suriye konusunda devam eden görüşmelere benzer şekilde, doğrudan ve belki de başlangıçta gizli bir Türk-İsrail diyaloğu, karşılıklı anlayışı sağlamak ve yanlış değerlendirmeleri önlemek için gerekli bir adım olabilir.

Total Energies tarafından yayınlanan bu tarihsiz fotoğraf, 16 Ağustos 2023 Çarşamba günü Akdeniz'deki yerine ulaşan Transocean Barents sondaj platformunu gösteriyorTotal Energies tarafından yayınlanan bu tarihsiz fotoğraf, 16 Ağustos 2023 Çarşamba günü Akdeniz'deki yerine ulaşan Transocean Barents sondaj platformunu gösteriyor

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Doğu Akdeniz, bölgesel gelişmeleri yönlendiren önemli bir ikincil eksen haline gelirken, devam eden çatışmalar yanlış yorumlamalara veya yanlış anlamalara yol açabilir. Bu durum, gelişen bölgesel mimariye tüm aktörleri dahil etmenin yollarını bulmaya odaklanan yaratıcı bölgesel diplomasiye duyulan ihtiyacın altını çiziyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Rus istihbaratının MI6'le görüşme açıklaması ne anlama geliyor?

Moskova'da çeşitli üst düzey görevlerde bulunan Sergey Narışkin, 2016'dan beri Rusya Dış İstihbarat Servisi'nin başkanı (AFP)
Moskova'da çeşitli üst düzey görevlerde bulunan Sergey Narışkin, 2016'dan beri Rusya Dış İstihbarat Servisi'nin başkanı (AFP)
TT

Rus istihbaratının MI6'le görüşme açıklaması ne anlama geliyor?

Moskova'da çeşitli üst düzey görevlerde bulunan Sergey Narışkin, 2016'dan beri Rusya Dış İstihbarat Servisi'nin başkanı (AFP)
Moskova'da çeşitli üst düzey görevlerde bulunan Sergey Narışkin, 2016'dan beri Rusya Dış İstihbarat Servisi'nin başkanı (AFP)

Alex Croft 

Ülke medyasına göre Rusya, göreve başlamasının üzerinden sadece iki ay geçen yeni MI6 Başkanı'nın Rus mevkidaşıyla "uzun" bir telefon görüşmesi yaptığını iddia etti.

Rusya Dış İstihbarat Servisi SVR'nin direktörü Sergey Narışkin, Gizli İstihbarat Servisi (Secret Intelligence Service, SIS ya da MI6 olarak biliniyor) başkanlığı görevine ekimde başlayan Blaise Metreweli'yle konuştuğunu söyledi.

Rus haber ajansı TASS'a göre Narışkin, "Yeni atanan MI6 Başkanı [Blaise] Metreweli'yle, birkaç gün önce oldukça uzun bir telefon görüşmesi yaptım" dedi.

Narışkin, Rus istihbarat görevlilerinin Londra'da resmi çalışma yürüttüğünü ve SIS görevlilerinin de Moskova'da aynı şeyi yaptığını ekledi.

Rus siyasetinde çeşitli üst düzey görevlerde bulunan ve 2016'dan beri SVR'yi yöneten Narışkin, yapıldığı iddia edilen görüşmeyle ilgili başka ayrıntı vermedi.

Sky News'a konuşan askeri analist Michael Clarke, Moskova'nın "Washington'da devam eden müzakereler nedeniyle... Britanyalıların bir şekilde kendilerinin ilgisini çekme çabasında olduğunu ima etmeye çalıştığını" söyledi.

Ancak bu görüşme, MI6'in ilk kadın başkanı Metreweli'nin yeni görevinde kamuoyu önünde yaptığı ilk büyük konuşmada, "agresif, yayılmacı ve revizyonist" Rusya'nın artan tehdidine karşı uyarıda bulunmasından sadece birkaç gün sonra geldi.

Metreweli, Birleşik Krallık'ın (BK) "barış ve savaş arasındaki bir alanda" hareket ettiğini ve Ukrayna çatışması sürerken Rusya'nın da kendilerini "gri bölgede test ettiğini" söylemişti.

"Putin hiç şüpheye kapılmasın; desteğimiz sürecek. Ukrayna adına uyguladığımız baskı devam edecek" diye eklemişti.

The Independent cevap hakkı için BK Dışişleri Bakanlığı'yla temasa geçti.

Clarke, bu "çok ama çok hassas bir konu" olduğu için Britanyalıların bu görüşmenin gerçekleştiğini kamuoyu önünde "asla" itiraf etmeyeceğini de sözlerine ekledi.

Britanyalı liderler... Bunu yaptıklarını asla ama asla açıklamamalı ve Narışkin'in bunu yapması, onun kendi planına sahip olduğunu gösteriyor.

Avrupalı liderler Ukrayna'nın savaş çabalarına sağlanan finansmanın geleceği üzerine Brüksel'de kritik görüşmeler yaparken Narışkin'in yorumları gündeme geldi.

AB liderleri, dondurulmuş Rus varlıklarının kullanılmasına ilişkin bir anlaşmayı onaylayamasa da Ukrayna'nın gelecek iki yıllık finansman ihtiyacının yaklaşık üçte ikisini karşılayacak 90 milyar euroluk bir anlaşmayı kabul etti.

Kredi için gereken para, dondurulmuş Rus varlıklarından fon çekmek yerine Çekya, Macaristan ve Slovakya hariç 27 AB ülkesinden 24'ünün ortak borçlanmasıyla sağlanacak.

Vladimir Putin cuma günü düzenlenen yıl sonu konferansında Avrupa'nın, "soyguncular açısından ciddi sonuçlar doğuracağı için soygunu gerçekleştiremediğini" söyledi.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news