Yerel seçimlerde 4 milletvekili belediye başkanlığı yarışını kazandı

Resmi olmayan sonuçlara göre aday olan 26 milletvekilinden CHP'li Burcu Köksal Afyonkarahisar, Abdurrahman Tutdere Adıyaman, Hasan Baltacı Kastamonu, Ahmet Önal Kırıkkale belediye başkanı seçildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Yerel seçimlerde 4 milletvekili belediye başkanlığı yarışını kazandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Resmi olmayan sonuçlara göre yerel seçim yarışına katılan 26 milletvekilinden CHP'li 4 isim belediye başkanlığını kazandı.

31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri'ne İYİ Partiden 7, CHP ve Saadet Partisinden 5, AK Parti'den 4, DEVA Partisi, DEM Parti ve Türkiye İşçi Partisinden 1, HÜDA PAR'dan 2 olmak üzere toplam 26 milletvekili katıldı.

Resmi olmayan sonuçlara göre CHP'nin aday gösterdiği 5 milletvekilinden 4'ü belediye başkanı seçildi.

- CHP'nin milletvekili sayısı 125'e düşecek

CHP Grup Başkanvekili ve Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal Afyonkarahisar, CHP Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere Adıyaman, CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı Kastamonu, CHP Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal Kırıkkale Belediye Başkanlığını kazandı.

Seçimi kazanan milletvekillerinin göreve başlamalarıyla 129 olan CHP'nin Meclisteki sandalye sayısı 125'e düşecek.

- 22 milletvekili seçim yarışını kazanamadı

AK Parti İstanbul Milletvekili Murat Kurum, Aydın Milletvekili Mustafa Savaş, Eskişehir Milletvekili İdris Nebi Hatipoğlu ve İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı yerel seçimlerde ipi göğüsleyemedi.

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba Malatya'da seçimi kaybederken İYİ Parti Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş Adana Büyükşehir, İzmir Milletvekili Ümit Özlale İzmir Büyükşehir, Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu Bursa Büyükşehir, İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu İstanbul Büyükşehir, Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez Balıkesir Büyükşehir, Muğla Milletvekili Metin Ergun Muğla Büyükşehir, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk Denizli Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde başarılı olamadı.

Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Birol Aydın İstanbul Büyükşehir, Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan Kayseri Büyükşehir, Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün Denizli Büyükşehir, Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan Hatay Büyükşehir, Grup Başkanı ve Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ Manisa Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde yarışı kaybetti.

DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, DEVA Partisi Ankara Milletvekili İdris Şahin, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş ile HÜDA PAR Batman Milletvekili Serkan Ramanlı ve Mersin Milletvekili Faruk Dinç belediye başkanı seçilemeyen diğer isimler oldu.

- 15 gün içinde tercih haklarını kullanacaklar

Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun'un "Milletvekilliği, belediye başkanlığı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliği ile muhtarlık bir şahıs uhdesinde birleşemez" hükmü gereğince belediye başkanı seçilen milletvekilleri, seçim sonuçlarının tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde tercih haklarını kullanacak. Bu süre içinde tercih haklarını kullanmayanlar seçildikleri yeni görevi reddetmiş sayılacak.



Lübnan: Cumhuriyetin sancıları

Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
TT

Lübnan: Cumhuriyetin sancıları

Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)

İbrahim Hamidi

ABD ve Fransa'nın sponsorluğunda İsrail ile Hizbullah arasında imzalanan ateşkes anlaşmasının metnine göre Lübnan bir dönüm noktasının eşiğinde. Bu doğum sancıları cumhuriyetin kanının tazelenmesine mi, yoksa yeni üçüncü ya da dördüncü bir cumhuriyetin doğuşuna mı yol açacak?

Bu, el-Mecelle'nin Aralık ayı sayısının kapak haberi ve ateşkesten senaryolar, ordunun rolü, Hizbullah yenilgisinden sonra Şiilerin geleceği, mültecilerin geri dönüşü ve toplum mühendisliğine kadar konuyu her yönüyle ele alıyoruz.

Lübnan, 60 günlük ateşkes, Hizbullah ile İsrail'in güneyden çekilmesi, boşluğu Lübnan ordusu ile BM’ye bağlı UNIFIL güçlerinin doldurması, her iki taraftan da yerinden edilenlerin geri dönmesi, Meclis'in cumhurbaşkanını seçmek için toplanması, başbakanın atanması, hükümetin kurulması ve yeniden imar ile karşı karşıya bulunuyor.

Aylarca süren müzakereler ve bir yılı aşkın süredir Gazze için sürdürülen “destek savaşı”nın ardından gelen anlaşma uygulanırsa, ülke, cumhuriyetin temellerine dönüşe ya da yeni bir doğuşa tanık olacak. Lübnan Cumhuriyeti, şu anda bildiğimiz mezhepçi kotaların öncesinde, Fransız Mandası döneminde doğmuştu. İlk anayasa hazırlanıp 1926 yılında Katolik hukukçu Şarl Debbas cumhurbaşkanı seçildiğinde doğdu. O dönemde başbakanlık da Maruni Hıristiyanların elindeydi.

Bazıları, Birinci Cumhuriyet'in 1926'da doğduğuna ve 1943'te cumhurbaşkanı seçilen Şeyh Bişara el-Huri’ye kadar bir dizi Hıristiyan cumhurbaşkanı tarafından yönetildiğine inanıyor. Huri Sünni olan başbakanı Riyad el-Sulh ile ittifak kurdu ve ikisi birlikte, cumhurbaşkanlığını Marunilere, başbakanlığı Sünnilere ve meclis başkanlığını Şiilere tahsis eden sözlü bir ulusal uzlaşının temelini attılar. Saib Selam'ın anılarında, 1943'te Sabri Hamada’nın Şii olduğu için değil, en yaşlı milletvekili olduğu için yasama organının başına getirildiğini söylediğine de dikkat çekelim.

Bu nedenle pek çok kişi Birinci Cumhuriyet'in ulusal sözleşme ile doğduğuna inanıyor ve kendisi 21 Kasım 1943'teki bağımsızlık ilanına da tanıklık etti. Birinci Cumhuriyetin 1926 Anayasası ile değil de 1943 yılında doğduğunu düşünürsek, bu cumhuriyet 1975 yılında iç savaşın başlamasıyla mı yıkıldı yoksa savaşın sonuna ve 1989'daki İkinci Cumhuriyet'in başlangıcı olan Taif Konferansı’na kadar mı devam etti?

Birinci cumhuriyet 1943'ten 1975'e, ikincisi 1975'ten 1989'a ve üçüncüsü o zamandan bu yana mı?

Adı ne olursa olsun, mevcut cumhuriyetin belki de en belirgin özelliği, Taif Anlaşması’nın Hıristiyan cumhurbaşkanı pahasına Sünni başbakanı güçlendirmesiydi. Başbakan Refik Hariri'nin 2005'te suikasta kurban gitmesiyle sona eren Suriye varlığını kabul etmesiydi. Temmuz 2006 savaşı ve Hizbullah’ın İran'ın nüfuzunu genişletmek için ülke içinde ve bölgesel olarak artan rolü ile sonuçlanmasıydı.

Hizbullah ve İran'ın baskın rolünün gerilemesi ve muhaliflerinin beklentileri karşısında Lübnan yeni bir doğuşla mı karşı karşıya?

Zafer sloganları bir yana, Hizbullah'ın büyük bir yenilgiye uğradığı tartışılamaz. Zira Lübnan süreci Gazze sürecinden ayrıldı. İsrail, aralarında Hasan Nasrallah'ın da bulunduğu askeri ve sembolik liderlerini öldürdü, iletişim ve liderlik yapısını dağıttı. 1701 sayılı kararın uygulanmasını, Litani Nehri'nin arkasına çekilmeyi, dahası belki de bir İsrail tampon bölgesinin oluşturulmasını, silah tedarikinin kesilmesini ve füze üretiminin engellenmesini kabul etmek zorunda kaldı. Bunlara bir de Hizbullah’ın kuluçka ortamının ödediği muazzam insani ve ekonomik bedel ekleniyor.

Hizbullah ve İran'ın baskın rolünün gerilemesi ve muhaliflerinin beklentileri karşısında Lübnan yeni bir doğuşla mı karşı karşıya? Netanyahu, (bu sayımızda ona da özel bir dosya ayırdığımız) ABD başkanı seçilen Trump ile olan ilişkisinden ve Beyaz Saray'ın başına geçmeden önce “savaşları bitirmesi” için ona verdiği “armağan”dan destek alarak şunlarda ısrar ediyor; Hizbullah'ın kendisini yeniden silahlandırmamasını veya askeri yapısını yeniden inşa etmemesini garanti altına almak için Lübnan'da bir gözetim mekanizması kurulması, en büyük düşman olan İran'ın denetim ve “maksimum baskı” altında tutulması. Odağını özellikle Gazze Şeridi'ne kaydıran İsrail, Lübnan’da herhangi bir ihlal ile başa çıkılmaması durumunda Lübnan'a müdahale etme olanağına sahip olmak istiyor. Tel Aviv bu “haktan” vazgeçmezken, Hizbullah ve Lübnan da bunu kabul edemez.

Milisler ve rejimler bir noktada buluşmaktadır, o da dışarıda yenildikleri zaman içeride zafer aramaları, uzaktaki bir düşman tarafından yaralandıklarında ise yakın komşularından intikam almalarıdır

Burada şu sorular ortaya çıkıyor; bu durum Lübnan'da siyasi olarak nasıl ifade bulacak? Eski siyasi sözleşmenin yeniden canlandırılmasında veya yenisinin formüle edilmesinde bölgesel ve uluslararası güçlerin rolü nedir? Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdunnasır'ın Haziran 1967 savaşından sonra çıkıp “yenilgiyi” kabul etmesi gibi, Hizbullah'ın yeni Genel Sekreteri Naim Kasım da neden çıkıp yenilgiyi kabul etmekte gecikti? Neden Hizbullah ve İran'a sadık olanlar yaşananları bir “zafer” veya “direniş” olarak değerlendirmekte ısrar ediyor?

Herhangi bir savaşın insani ve ekonomik maliyeti konusunda devlet ile milislerin farklı davrandıkları doğru, ancak devletler ile örgütlerin zaman ve tarihle ilişkilerinde farklı oldukları da doğrudur. En tehlikelisi ise milislerin ve rejimlerin bir noktada buluşmasıdır, o da dışarıda yenildikleri zaman içeride zafer aramaları, uzaktaki bir düşman tarafından yaralandıklarında ise yakın komşularından intikam almalarıdır.

Kapak konusu olan Lübnan dosyası ve Başkan Donald Trump'ın seçilmesi ve bunun Ortadoğu ve dünyadaki yansımalarına ilişkin özel dosyaya ek olarak, Aralık sayısında siyaset, ekonomi, bilim ve kültür üzerine yazılar, analizler ve röportajlar da yer alıyor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.