Tokat'ta 5,6'lık depremin ardından üç deprem daha meydana geldi

Fotoğraf: Ekber Türkoğlu - AA
Fotoğraf: Ekber Türkoğlu - AA
TT

Tokat'ta 5,6'lık depremin ardından üç deprem daha meydana geldi

Fotoğraf: Ekber Türkoğlu - AA
Fotoğraf: Ekber Türkoğlu - AA

AFAD, Tokat'ın Sulusaray ilçesinde saat 18.11'de 5,6, saat 21.43'te 4 büyüklüğünde, saat 22.31'de 4,4 büyüklüğünde ve saat 00.09'da 4,1 büyüklüğünde dört depremin meydana geldiğini bildirdi. Depremler çevre illerde de hissedildi.
Tokat'ın Sulusaray ilçesinde 5,6 ve 4 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi.

Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgiye göre, saat 18.11'de merkez üssü Sulusaray ilçesi olan 5,6 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi.

Tokat'taki deprem Yozgat'ın Kadışehri ilçesindeki bir markette raflardaki ürünlerin düşmesine neden oldu

Tokat'ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki deprem çevre illerden de hissedildi https://t.co/OMPgwNZNLi pic.twitter.com/NmsDBTBu8Q

— Anadolu Ajansı (@anadoluajansi) April 18, 2024

 

Sarsıntının 5,99 kilometre derinlikte olduğu belirlendi.
AFAD, saat 21.43'te yine merkez üssü Sulusaray ilçesi olan 4 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildiğini açıkladı. Sarsıntının 7 kilometre derinlikte olduğu belirlendi.

Saat 22.31'de de merkez üssü Sulusaray ilçesi olan 4,4 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildiğini bildiren AFAD, sarsıntının 5,89 kilometre derinlikte olduğunu açıkladı.

Yine merkez üssü Sulusaray ilçesinde 19 Nisan Cuma günü saat 00.09'da merkez üssü Sulusaray ilçesi olan 4,1 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi. Sarsıntının 12,43 kilometre derinlikte olduğu belirlendi. Deprem çevre illerden de hissedildi.
AFAD, depreme ilişkin gelişmeleri takip ettiklerini bildirdi.

AFAD: Toplam 231 ihbar gelmiştir. Can kaybı bulunmamaktadır
AFAD'dan yapılan açıklamada, saat 18.11'de Tokat'ın Sulusaray ilçesinde 5,6 büyüklüğünde deprem meydana geldiği anımsatıldı.

Tokat ve Yozgat'ta il AFAD, jandarma, emniyet ve diğer görevli personelle saha taramaları yapıldığı belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Yozgat ve Tokat'taki 112 Acil Çağrı Merkezleri'ne toplam 231 ihbar gelmiştir. Can kaybı bulunmamaktadır. Tokat ilimizde; 2 konut, 5 ahır ve 2 minare hasar almıştır. Sivas, Samsun, Erzurum, Çorum ve Amasya AFAD ekipleri sevk edilmiştir. Yozgat ilimizde; 2 katlı bir bina yıkılmış, 8 köyde küçük çaplı hasarlar meydana gelmiştir. Ankara, Çankırı, Kayseri, Amasya, Nevşehir ve Kırıkkale AFAD ekipleri sevk edilmiştir."

❝İlk gelen haberlere göre can kaybının olmaması bizim için en büyük teselli kaynağı❞

❝Eğitim kurumlarımızda eğitime bir gün ara veriyoruz❞

Tokat Valisi Numan Hatipoğlu, meydana gelen depremle ilgili açıklamalarda bulundu https://t.co/OMPgwNZNLi pic.twitter.com/9sbNZqv8GM

— Anadolu Ajansı (@anadoluajansi) April 18, 2024

 

Yozgat ve Tokat'a, Emniyet Genel Müdürlüğünden 1 helikopter, Jandarma Genel Komutanlığından ise 1 İHA sevk edildiği bildirilen açıklamada, gelişmelerin takip edildiği ifade edildi.

Depremden etkilenen Yozgat'ın Yelten köyünde çok sayıda evin duvarında çatlaklar ve hasar oluştu
AFAD Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgiye göre, saat 18.11'de merkez üssü Sulusaray ilçesi olan 5,6 büyüklüğünde sarsıntı Yozgat'ta da hissedildi.

sd
Fotoğraf: AA

Özellikle Kadışehri ilçesinde ve köylerinde hissedilen deprem nedeniyle vatandaşlar panik yaşadı.
Yozgat Valiliğinden yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"İlimizde de kuvvetli şekilde hissedilen 5,6 büyüklüğündeki deprem neticesinde saha ekiplerimizce yapılan ilk tespitlere göre, Kadışehri ilçemizde ve köylerinde bazı yapıların zarar gördüğü ancak çok şükür şu ana kadar ulaşılan bilgilerde can kaybı ve yaralı vatandaşımızın bulunmadığı anlaşılmıştır. AFAD ve ilgili kurumlarımızın tüm ekipleri saha taramalarına devam etmektedir. Depremden etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz. Allah ülkemizi ve milletimizi afetlerden korusun."

yj7

Saha ekiplerince şu ana kadar yapılan tespitlerin paylaşıldığı açıklamada da "Bir kısım ahırlarda mahsur kalan hayvanlar görevli ekiplerimizce kurtarılmıştır. Vatandaşlarımızın hasarlı yapılara girmemeleri önem arz etmektedir. Tüm ekiplerimizin saha çalışmaları devam etmektedir." denildi.

Öte yandan Kadışehri ilçesine bağlı bir köyde 2 katlı atıl bir evin yıkıldığı, bazı köylerde ev ve ahırlarda hasar oluştuğu yönünde ekiplere ihbar geldiği öğrenildi.

dervgrf

Yelten köyünde de deprem nedeniyle çok sayıda evin duvarında çatlaklar ve hasar oluştuğu görüldü.

Kadışehri ilçesinde bir marketteki güvenlik kamerasına, raflardaki ürünlerin etrafa saçılması yansıdı.
Kadışehri'nde deprem nedeniyle evlerinden çıkan vatandaşlar, sokaklarda ateş yaktı 
Özellikle Kadışehri ilçesinde ve köylerinde hissedilen deprem nedeniyle vatandaşlar büyük panik yaşadı.

Sokaklara çıkan vatandaşlar, evlerinin bahçelerinde ve uygun arazilerde ateş yaktı. Ateşin başında ısınmaya çalışan vatandaşlar, geceyi dışarıda geçireceklerini belirtti.

Vali Mehmet Ali Özkan, Elmalıçifliği köyünde geceyi evlerinin bahçesinde geçirmeye hazırlanan vatandaşları ziyaret ederek, geçmiş olsun dileklerini iletti.

Vatandaşlardan Nazlı Doğan, AA muhabirine, "Önce bir gürültü geldi. Daha sonra sallanmaya başladı. Çocuklarımı yanıma aldım ama dışarı çıkamadım. Ayaklarımın bağı çözüldü. Sonra küçük oğlumu alıp dışarı çıkabildim. Şok oldum, çok şiddetliydi. Evimiz küçük bir hasar aldı, ahırımızda hasar var, hayvanlarımız dışarıda." diye konuştu.

Hacı Ahmet Gün de "Evimizde hasar var. Tavanlar kırıldı. Deprem olduğunda ben balkondaydım. Sallantı başladı. Tavanlar düşmeye başladı." dedi.

Tokat'taki depremin ardından TAMP kapsamında ilgili bütün kurumlar teyakkuza geçirildi
Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığı, Tokat'ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki deprem sonrası Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) kapsamında ilgili bütün kurumların teyakkuz haline geçirildiğini bildirdi.

AFAD'dan yapılan açıklamada, Tokat'ın Sulusaray ilçesinde saat 18.11'de meydana gelen deprem sonrası TAMP kapsamında ilgili bütün kurumların teyakkuz haline geçirildiği belirtilerek, Tokat'a, Sivas, Erzurum, Samsun, Çorum ve Amasya, Yozgat'a da Ankara, Çankırı, Kayseri, Amasya, Nevşehir ve Kırıkkale'deki AFAD ekiplerinin sevk edildiği aktarıldı.

Açıklamada, şunlar kaydedildi:

"AFAD Başkanımız Okay Memiş, AFAD Müdahale Hizmetleri Genel Müdürü ve Arama Kurtarma Daire Başkanı deprem bölgesine intikal etmektedir. Ekiplerimizin saha tarama çalışmaları aralıksız devam etmektedir. Gelişmeleri takip ediyoruz."

Vali Hatipoğlu: Şu ana kadar herhangi bir can kaybı ya da yaralanma bilgisi gelmedi
Tokat Valisi Numan Hatipoğlu, AA muhabirine, ekiplerin sahada olduğunu söyledi.

dffdbg

İlk gelen bilgilere göre can kaybının olmayışının en büyük tesellileri olduğunu vurgulayan Hatipoğlu, "Vatandaşlarımıza geçmiş olsun. Devlet olarak İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya'nın talimatları doğrultusunda tüm vatandaşlarımızın barınma ve iaşe sorununun halledilmesiyle ilgili gerekli tüm tedbirleri alıyoruz. Tüm hemşehrilerimize ve milletimize geçmiş olsun." dedi.

Sulusaray ilçe merkezinde bir caminin minaresinde hasar oluştu.

Deprem, ilçeye bağlı Malum Seyit Tekke köyünde iki cami ile bazı evlerde hasara neden oldu. Bir cami minaresinin ise külah bölümü yıkıldı.

Artova ilçesinde de hissedilen deprem nedeniyle vatandaşlar sokağa çıktı. Bazı vatandaşlar ağlarken, bazıları da fenalaştı.

Artova Kaymakamı Erkan Atam ve Belediye Başkanı Ali Güner vatandaşları sakinleştirmeye çalıştı.

Zile ilçesinde de sarsıntı nedeniyle bazı metruk yapılarda hasar meydana geldi.

Belediye ekipleri, hasar gören evlerin tehlikeye neden olmaması için çalışma başlattı.

Öte yandan Samsun AFAD İl Müdürlüğünden 3 araç ve 20 personelle canlı arama köpeğinin Tokat'a görevlendirildiği belirtildi.

Samsun'un Atakum ilçesinde de hissedilen deprem anında evinde bir kişi, cep telefonu kamerasıyla avizenin sallanışını kaydetti.

"Devletimiz yanımızda"
Sulusaray ilçesinde sokakta bekleyişini sürdüren vatandaşlardan İbrahim Yıldızlı, AA muhabirine, güvenli olduğu için açık alanda beklediklerini belirterek, "Acayip bir sarsıntı ile geldi ilk anda. Fatih Camisi'nin yanındaydık. Minare uçtu, briketler falan düştü. Halk ister istemez panik yaşadı. Sakinleştirmeye çalıştık ortalığı. Diğer mahallelere gittiğimizde ufak tefek sıkıntılar vardı, onlara da yardım ettik. Açık alan olduğu için, güvenli alan olduğu için burada bekliyoruz. Çok şükür can kaybımız yok, bir sıkıntı yok. Devletimiz yanımızda. Valimiz, Belediye Başkanımız, Kaymakamımız elinden geleni yapıyor. Köylerde sıkıntı olmuş herhalde ama gidemedik." dedi.

Deprem anı Tokat'ta iş yerlerinin güvenlik kameralarına yansıdı.

Görüntülerde, Zile ilçesindeki bir marketin raflarındaki ürünlerin yere düştüğü, vatandaşların ise hızla marketten çıkmaya çalıştığı, bir başka güvenlik kamerası görüntüsünde ise Almus ilçesindeki bir restoranda bulunan kişilerin, sarsıntıyı hissettikleri anda restoranın dışına yöneldiği yer alıyor.

"Bölgeye sağlıklı su getirilmesi için planlamayı gerçekleştirdik, kamyonlarımız yolda"
Tokat Valisi Numan Hatipoğlu, deprem bölgesindeki vatandaşları şebeke suyunu içmemeleri konusunda uyardı.

Hatipoğlu, Sulusaray ilçesinde depremlerin ardından oluşturulan kriz merkezinde AA muhabirine yaptığı açıklamada, bölgede artçı depremlerin devam ettiğini söyledi.

Vatandaşlar için gerekli çalışmaların koordine edildiğini dile getiren Hatipoğlu, "Şu an itibariyle gerek mobil mutfak gerekse diğer hazırlıklarımız devam ediyor. Yine misafirhanelerimizde 440'ın üzerinde kapasitemiz hazır. Buralara geçmek isteyen vatandaşlarımızın nakliyle ilgili çalışmaları gerçekleştirdik. Şu an itibariyle kaymakamlarımız hazırlık çalışmasını gerçekleştiriyor. Jandarmamız tahliye için gerekli hazırlıklar içinde." dedi.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile sürekli irtibat halinde olduklarını vurgulayan Hatipoğlu, "Bakan Yardımcımız Münir Karaloğlu yolda. Koordinasyona devam ediyoruz. İlçe merkezlerimizde mobil mutfaklar faaliyete geçmeye başladı. Planladığımız kumanyaları dağıtmaya başlıyoruz birazdan. Vatandaşlarımız için el birliği ile devlet kurumlarımızın imkanları ile seferberiz." diye konuştu

İçme suyu konusunda uyarıda bulunan Hatipoğlu, "Sularımızın büyük kısmı yer altı veya yüzey sularının toplanması ile oluşuyor. Bölgede hareketlilik devam ettiği için vatandaşlarımızın suyu, kullanma suyu olarak kullanmaları, içme suyu olarak tüketmemelerini istiyoruz. Bölgeye sağlıklı su getirilmesi için planlamayı gerçekleştirdik, kamyonlarımız yolda." ifadelerini kullandı.

Tokat'ta deprem nedeniyle eğitime 1 gün ara verildi
Vali Numan Hatipoğlu, yaptığı açıklamada, depremden sonra hızlıca harekete geçtiklerini belirtti.

Yaptıkları değerlendirme sonrası okulları tatil etme kararı aldıklarını bildiren Hatipoğlu, "Yarın itibariyle il genelinde okullarımızı tatil ediyoruz." dedi.

Evlerinde kalmak istemeyen vatandaşlara spor salonları ve yurtları açacaklarına işaret eden Vali Hatipoğlu, "Yine aldığımız tedbirler kapsamında Tokat'ta bulunan yurtlarımızda, kapalı spor salonlarımızda hazırlıklarımızı yapmaya başladık. Evlerinde kalmak istemeyecek vatandaşlarımızı kapalı spor salonlarında yine Yeşilyurt'ta bulunan, Sulusaray'da bulunan spor salonlarında gerekli tedbirleri alarak misafir edeceğiz. Tekrar geçmiş olsun diyorum." diye konuştu.

Depremden etkilenen Yozgat'ın üç ilçesinde eğitime 1 gün ara verildi
Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan, depremden etkilenen Kadışehri, Çekerek ve Aydıncık ilçelerinde eğitime yarın ara verildiğini bildirdi.

Özkan, Tokat'ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki deprem nedeniyle bazı yapılarda hasar oluşan Yozgat'ın Kadışehri ilçesine bağlı Gümüşsu köyünde incelemede bulundu.

İncelemenin ardından gazetecilere açıklama yapan Özkan, deprem nedeniyle bazı ilçelerdeki yapılarda hasar meydana geldiğini, Sulusaray sınırı yakınlarındaki ilçelerde yaralı ya da can kaybı yaşanmadığını söyledi.

Depremden en çok etkilenen ilçenin Kadışehri olduğunu aktaran Özkan, şunları kaydetti:

"Arkadaşlarımız ilk andan itibaren AFAD'ımız, jandarmamız, sağlık ekiplerimiz ve diğer birimlerimiz, il özel idaremiz tamamen sahadalar ve saha tespitlerini yapıyorlar. Öncelikle yaralımızın, vefat eden insanımızın olmaması bizler için en önemli husus. Birkaç köyümüzde ahırlarda mahsur kalan hayvanlar, buna benzer durumlar oluştu. Onlara da il özel idaresi ekiplerimiz derhal müdahale etti. Onları ahırlardan çıkardılar. Tabii bunun yanı sıra hasar olduğunu düşündüğümüz, hasar olduğunu gördüğümüz, hasar ihbarını aldığımız her köyde jandarmamız, AFAD ekiplerimiz tedbirlerini ilk andan beri aldılar. Bizler de köylerimizdeki durumu hem yerinde görmek hem de insanımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletmek üzere köylerimizi dolaşıyoruz. Vatandaşımızdan, insanımızdan öncelikli olan isteğimiz hasar gören evlerde oturmasınlar. Vatandaşlarımızdan hasar riski, hasarlı olan yahut da riskli olan evlere girmemelerini istiyoruz. Kısa zamanda zaten devletimiz bu konuda şu ana kadar birçok yarayı çok hızlı bir şekilde sardı. İnşallah burada da kısa zamanda hasar tespitleriyle birlikte daha net, detaylı hasar tespitleriyle birlikte sahadaki hizmet çalışmalarımıza başlayacağız."

Bir gazetecinin, "Şu an tespit edilen köyde en son durum nedir? Ağır hasarlı bina var mı?" sorusu üzerine Vali Özkan, "Şu an için ön tespitler doğrultusunda 'bu ağır hasarlıydı' veyahut da 'bu çok az hasarlıydı' demek doğru olmaz. Gün ışığıyla birlikte yeniden yapacağımız tespitlerle tam bir rakama, sayıya ulaşacağız. Ama sizlerin de gördüğü üzere köylerimizde, şu ana kadar geldiğimiz Gümüşsu köyü de dahil kimi köyümüzde 5, kimi köyümüzde 15, kimi köyümüzde 35 hasarlı bina var ama tabii bu hasar durumları arkadaşlarımızın gün ışığıyla birlikte yapacağı detaylı tespitlerle daha net ortaya çıkacak. Buradan da Tokat Sulusaray sınırımızdaki Elma Çiftliği köyümüze geçeceğiz. Köylerimizde elektrik, su, buna benzer altyapıda bir sorunumuz, bir sıkıntımız gözükmüyor. Tabii bunlar yarın sabah gün ışığıyla birlikte yapılacak detaylı tespitlerle netleşecektir." değerlendirmesinde bulundu.

Depremden etkilenen yerlerde eğitime ara verilip verilmeyeceğinin sorulması üzerine Vali Özkan, şöyle konuştu:

"Deprem nedeniyle çok şükür herhangi bir can kaybımız, vefatımız olmasa bile çocuklarımızın da ailelerinin yanlarında olmalarını istiyoruz. Bu vesileyle Kadışehri, Çekerek ve Aydıncık'ta cuma günü okulları tatil ediyoruz. Çocuklarımız ailelerinin yanında olsunlar. Hiç olmazsa ailelerimiz merakta bulunmasınlar. Az önce Sayın İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya ile konuştuk. Sağ olsun, bütün AFAD ekipleri, devletimizin imkanlarıyla birlikte sahadayız. Bize bu yönde ihtiyaçlarımızın olup olmadığını sorarken vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerini ilettiler. Sayın Bakanımıza ve depremin ilk anından bu tarafa destek olan bütün devlet teşkilatımıza şükranlarımı sunuyorum."

Vali Özkan, telefonda Bakan Yerlikaya ile konuşmasında, "Hasar tespitlerini sabah daha da netleştireceğiz. Ben iki ilçede okulları tatil etmiştim. Aydıncık’ta da iki yerde çatlak, iki ahırda da duvar yatması var, başka bir problem yok ama öğrencilerimiz de aileleri ile birlikte olsun diye bir günlüğüne müsaadenizle tatil edelim. Durumumuz bundan ibaret. Hemşehrilerimizin de sizlere selam ve saygıları var." ifadelerini kullandı.

Deprem Kayseri ve Sivas'ta da hissedildi
Tokat'ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki deprem, Kayseri ve Sivas'ta da hissedildi.

Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgiye göre, saat 18.11'de merkez üssü Sulusaray ilçesi olan 5,6 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi.

Sarsıntının 5,99 kilometre derinlikte olduğu belirlendi.

Deprem Kayseri ve Sivas'ta da hissedildi
Depremi hisseden bazı vatandaşlar, bulundukları bina ve iş yerlerinden uzaklaşarak sarsıntıların sona ermesini bekledi.

Sivas AFAD Müdürlüğü 2 araç ve 11 personel, UMKE ise 2 araç ve 10 personel ile Tokat’ın Sulusaray ilçesine hareket etti.
Sivas'ın Şarkışla Kaymakamlığından yapılan yazılı açıklamada, depremin ilçede de hissedildiği, şu ana kadar kaymakamlığa ulaşan herhangi bir olumsuzluğa rastlanılmadığı aktarıldı.

Yapılan incelemelerde Muhsin Yazıcıoğlu Cami önündeki bazı dükkanların üstünde yer alan mermer bloklardan birkaçının sarsıntının etkisiyle yere düştüğü belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Ancak cami yapısında ve eklentilerinde herhangi bir hasar oluşmamıştır. Caminin hasar gördüğüne ilişkin duyumlar gerçeği yansıtmamaktadır. Depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. "

Kayseri ve Sivas valiliklerinden açıklama
Öte yandan Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "İlimizde hissedilen deprem nedeniyle ekiplerimiz saha taramasına başlamış, şu ana kadar herhangi bir olumsuz duruma rastlanmamıştır." ifadelerini kullandı.

Sivas Valiliğince sosyal medyadan yapılan paylaşımda da il merkezi ve ilçe merkezinde saha taramalarının devam ettiği belirtilerek, şunlar kaydedildi:

"Depremden etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. İlimizde hissedilen depremde il merkezimiz ve ilçelerimizde saha taramalarımız devam etmektedir. Allah ülkemizi ve şehrimizi her türlü felaketlerden korusun."

Deprem nedeniyle Kayseri'de bir evde hasar oluştu
Merkez Kocasinan ilçesi Mevlana Mahallesi'nde ikamet eden Ferdi Yakupoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ikamet ettiği evin duvarlarında depremin ardından çatlaklar oluştuğunu söyledi.

Ailesinin hemen dışarı kaçtığını öğrendiğini belirten Yakupoğlu, eşinin depremin ardından evin duvarlarında oluşan çatlakların fotoğraflarını kendisine attığını dile getirdi.

Hasar gören evine hızlı şekilde geldiğini anlatan Yakupoğlu, "Bugünkü depremde evim bayağı hasar gördü. Evim şu an oturulacak bir halde değil, 5 çocuğum var. Şu an risk altındayız." ifadelerini kullandı.

Yakupoğlu, AFAD'ı arayarak bilgi verdiğini de sözlerine ekledi.

Sağlık Bakanı Koca: Depremde Tokat'ın Yeşilyurt ilçesinde 1 kişi etkilendi
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Tokat'ın Sulusaray ilçesinde 5,6 büyüklüğünde meydana gelen depremde, Sulusaray'da bir ev ve bir cami minaresinin yıkıldığını, depremden etkilenen kimsenin olmadığını belirterek, şu bilgileri verdi:

"5,6 büyüklüğünde meydana gelen depremde Tokat'ın Yeşilyurt ilçesinde 1 kişi etkilenmiştir. Tokat'ın Artova ilçesinde bir cami minaresi yıkılmış olup, etkilenen olmamıştır. Yozgat'ın Gümüşsuyu köyünde bir ev, Yelken köyünde bir ev, Elmalıçiftliği köyünde bir ev yıkılmış olup etkilenen olmamıştır."

Bölgeye Tokat'tan 15 ambulans, 3 UMKE ve 1 UMKE acil müdahale aracı, Yozgat'tan 5 ambulans, 1 UMKE ve 1 UMKE acil müdahale aracı, Sivas'tan 1 UMKE ve 1 UMKE acil müdahale aracının görevlendirildiğini aktaran Koca, depremi hisseden vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini iletti.

Bakan Özhaseki: Sahada çalışmaları anlık olarak dikkatle takip ediyoruz
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Tokat Sulusaray'da meydana gelen ve çevre illerden de hissedilen deprem nedeniyle vatandaşlara "geçmiş olsun" dileklerini iletti. Bakan Özhaseki, "İl müdürlüğü ekiplerimizi ve ilgili birimlerimizi bölgeye yönlendirdik, sahada çalışmaları anlık olarak dikkatle takip ediyoruz." ifadelerini kullandı.

İçişleri Bakanı Yerlikaya'dan açıklama
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:

"Tokat ili Sulusaray ilçesinde 5,6 büyüklüğünde meydana gelen depremde Tokat Valimiz, AFAD ve ilgili kurumlarımızın tüm ekipleri saha taramalarına başlamıştır. Gelişmeleri takip ediyoruz. Depremden etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Allah ülkemizi ve milletimizi afetlerden korusun."

Bakan Yerlikaya'nın paylaşımında yer alan grafiğe göre deprem Samsun, Yozgat, Çankırı ve Çorum'da yoğun hissedildi.

Yerlikaya, TGRT Haber'e de telefonla canlı bağlanarak, deprem sonrası yapılan çalışmalara ilişkin bilgi verdi.

Depremden etkilenen vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ileten Yerlikaya, saat 18.11'de meydana gelen depremin ardından Valiliğin koordinasyonunda AFAD, Jandarma ve belediyeler ile devletin tüm birimlerinin saha taramasıyla ilgili çalıştıklarını belirtti.

Sulusaray, Artova ve Yeşilyurt'un depremi en fazla hisseden bölgeler olduğunu, Yozgat Kadışehri'nde iki katlı kullanımda olmayan bir evin yıkıldığı görüntülerinin ekrana yansıdığını belirten Yerlikaya, "112 Acil Çağrı Merkezi'ne gelen 236 civarında çağrı var. Bu çağrıların hiçbirinde arama kurtarma talebi olmadığını sevinerek öğrendik. Can kaybının olmadığını, yaralanan bir vatandaşımızın olmadığını ifade etmek istiyorum." dedi.

Metruk çok az sayıda ev ve birkaç ahırın yıkıldığını aktaran Bakan Yerlikaya, netleşmiş rakamları vermek için zamana ihtiyacın olduğunu söyledi.

Yerlikaya, yarın Tokat genelinde eğitime bir günlük ara verildiğini belirterek, bu gece endişe duyan vatandaşları misafir etmekle ilgili devlet olarak tedbirleri aldıklarını dile getirdi.

Bakan Uraloğlu: Deprem bölgesindeki köprü ve yollarda olumsuz bir duruma rastlanmadı
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Tokat'ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki depremin ardından, bölgedeki köprü ve yolların durumuna ilişkin açıklama yaptı.

Bölge halkına geçmiş olsun dileklerini ileten Uraloğlu, "Tokat'ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki deprem bölgesine yakın kesimlerdeki 16. Bölge Müdürlüğümüz sorumluluk alanlarındaki (200-19 ve 200-20 Sivas-Ankara Devlet Yolu ile 58-81 Şeyhhalil il yolu ve 850-03 ve 850-04 Sivas-Tokat Devlet Yolu) köprü ve yollarımızda yapılan ilk incelemelerde olumsuz bir duruma rastlanmamıştır." değerlendirmesinde bulundu.

TBMM Başkanı Kurtulmuş'tan Tokat'taki deprem nedeniyle "geçmiş olsun" mesajı
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, sosyal medya hesabından yayımladığı mesajda, "Tokat'ta meydana gelen depremden etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Devletimizin ilgili tüm kurumları görevleri başında, halkımızın yanındadır. Rabbim, ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten muhafaza etsin." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'dan "geçmiş olsun" mesajı
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Tokat'ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen ve çevre illerden de hissedilen 5,6 büyüklüğündeki depremden etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. İlgili kurumlarımız saha tarama çalışmalarını sürdürüyor. Rabb'im ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten korusun." ifadelerini kullandı.



Avustralya: Müfettişler, Bondi Plajı saldırısının faillerinin DEAŞ mensubu olduklarına inanıyor

Bondi Plajı saldırısının şüphelisinin evini çevreleyen şeridi kaldıran Avustralyalı bir polis memuru (Reuters)
Bondi Plajı saldırısının şüphelisinin evini çevreleyen şeridi kaldıran Avustralyalı bir polis memuru (Reuters)
TT

Avustralya: Müfettişler, Bondi Plajı saldırısının faillerinin DEAŞ mensubu olduklarına inanıyor

Bondi Plajı saldırısının şüphelisinin evini çevreleyen şeridi kaldıran Avustralyalı bir polis memuru (Reuters)
Bondi Plajı saldırısının şüphelisinin evini çevreleyen şeridi kaldıran Avustralyalı bir polis memuru (Reuters)

Avustralya Yayın Kurumu (ABC), Avustralya istihbarat biriminin altı yıl önce Bondi Plajı saldırganlarından birinin DEAŞ ile bağlantıları olduğunu araştırdığını bildirdi.

Avustralya polisi, 50 yaşındaki bir adam ile 24 yaşındaki oğlunun pazar günü Sidney’de ünlü bir plajda Hanuka Bayramı kutlaması yapanlara ateş açtığını, saldırıda 15 kişinin hayatını kaybettiğini ve 40’tan fazla kişinin yaralandığını açıkladı.

Avustralya medyası, saldırganların Sajid Akram ile oğlu Naveed Akram olduğunu ve Sajid Akram’ın polisle çıkan çatışmada öldüğünü, Naveed Akram’ın ise polis gözetiminde hastanede tedavi gördüğünü bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın ABC’den aktardığına göre, Bondi Plajı saldırısını soruşturan ortak terörle mücadele ekibindeki üst düzey bir yetkili, Avustralya Güvenlik ve İstihbarat Teşkilatı’nın (ASIO) 2019 yılında Naveed Akram ile ilgili bazı şüpheleri araştırdığını belirtti.

Haberde, Naveed Akram’ın, Temmuz 2019’da yakalanan ve Avustralya’da bir terör eylemi planlamakla suçlanan DEAŞ üyesiyle yakın bağlantısı olduğunun düşünüldüğü ifade edildi.

ABC, terörle mücadele soruşturmacılarının, Bondi Plajı saldırısını gerçekleştiren silahlı kişilerin DEAŞ mensubu olabileceğine inandığını bildirdi.

ABC’ye konuşan yetkililer, silahlı kişilerin araçlarında iki DEAŞ bayrağı bulunduğunu da açıkladı.

ASIO Genel Direktörü Mike Burgess dün gazetecilere yaptığı açıklamada, saldırganlardan birinin kendileri tarafından bilindiğini ancak ‘acil tehdit’ olarak görülmediğini belirterek, “Dolayısıyla burada yaşanan olayın şartlarını yeniden gözden geçirmemiz gerektiği açık” dedi.

Yeni Güney Galler polisi ise ABC’nin haberini doğrulayamayacaklarını belirtirken, ASIO da ‘bireyler veya devam eden soruşturmalar hakkında yorum yapmadığını’ açıkladı.


Cezaevindeki 4 bin 200 PKK-KCK’lı için kademeli düzenleme: Suça karışmamış 950-1.050 PKK’lı eve dönüş yolunda mı?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Cezaevindeki 4 bin 200 PKK-KCK’lı için kademeli düzenleme: Suça karışmamış 950-1.050 PKK’lı eve dönüş yolunda mı?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Türkiye’de “Terörsüz Türkiye” süreci, kimilerine göre 2. çözüm süreci olarak değerlendiriliyor; bu konuda çok şey yazılıp çiziliyor. Sürecin toplumsallaşması adına tartışılması doğru; ancak bu tartışmanın gündelik siyasi çekişmeler, öne çıkma çabaları ya da kısır hesaplar üzerinden yapılması, sürece yarardan çok zarar veriyor. Burada herkesin dikkatli olması gerektiğinin altını bir defa daha çizmek gerekiyor.

Siyasetin bu süreçte daha cesur olması, daha fazla adım atması ve daha fazla inisiyatif alması gerekiyor. Çünkü artık top, güvenlik bürokrasisinin sahasından siyasetin sahasına geçmiş durumda.

Elbette süreçte daralmalar olacaktır. İşin doğası gereği bu daralmaların olması son derece doğaldır; ancak siyasi aktörlük meselesi üzerinden herkesin kendisini tekrardan sorgulaması gerekiyor. “Her meseleyi Öcalan’a soralım” yaklaşımı, bana göre doğru değil. Siyasetin inisiyatif alması bir bütün olarak gerçekleşmeli ve inisiyatifler alınabilmelidir. Her meselede Öcalan’ı öne çıkarma, aktör yapma isteğinin toplumsal güvende yara açtığı da görülmelidir. Belki artık örgütün partiyi kurma paradigması tersine dönmeli ve parti, örgütü dönüştürebilmelidir.

Pedal çevirme teorisi işlemeye devam ediyor. Örgütün el yükseltme sebebi ya da farklı seslerin çıkma sebebi, bence devlette ciddiyetin ilk defa bu kadar net görülmesidir. Artık herkes yeni bir paradigmaya dönüleceğini görmeye başladı ve doğal olarak bir bocalama süreci yaşanıyor. Süreç tamamlanırsa siyasetin de paradigmasının değiştiği görülmelidir.

Çünkü şu ana kadar siyaseten “zaten masa devrilecek, güvenmiyoruz, gel gel yapıyorlar, sonra yine bizi hapishanelere atacaklar” anlayışı çok hakimdi. Ama atılan adımlar neticesinde işin ciddiyeti anlaşılıyor ve bu da ezber bozuyor. Bu bakımdan şu ana kadar yaşananların, ben sürecin özüne bir tahribat verdiğini düşünmüyorum. Bu düşüncemi görüştüğüm farklı kaynaklarım da doğruluyor.

Sürecin geldiği yerde iki mesele, en çok sorulan ve merak edilen konuların başında geliyor: Yasal düzenlemeler ve SDG meselesi.

İmralı Adası’ndan Meclis’e: Fırsat yasası ve sürecin kritik eşiği

Komisyon üyelerinin İmralı Adası’na gitmesi, bir eşiğin daha aşılmasını kolaylaştırdı. MHP Genel Başkanı Feti Yıldız Bey’in okuduğu özet, kendi tuttuğu notların özetiydi. Dolayısıyla 16 sayfalık raporun özeti değildi. Beklenti, hem AK Parti adına Hüseyin Yayman’ın hem de DEM adına Gülistan Koçyiğit’in de notlarını okumasıydı; ama bu gerçekleşmedi. Keşke onlar da komisyon üyelerine notlarını aktarsaydı ve sorulacak olan sorulara da cevap verseydi.

Komisyon üyelerinin tuttuğu 16 sayfalık raporun aslında komisyon üyelerine dağıtılması gerekiyordu. Sürecin şeffaflığı, toplumsal rıza üretme konusunda bunun yapılmasının hâlâ geç olduğunu düşünmüyorum. Görüştüğüm ve raporu bilen kaynaklarım, burada anlatılamayacak bir şeyin olmadığını, Öcalan’ın bugüne kadar söylediği görüşlerin benzerlerinin yer aldığını ifade ediyorlar.

Şimdi top Meclis’te. Nasıl bir yasa çıkarılacak? Toplumda cezasızlık algısına da yol açmadan, süreci de sahiplenerek nasıl bir yol bulunacak?

Görev, öncelikli olarak Komisyon’da bulunan partilere düşüyor. Onlar tekliflerini yavaş yavaş Meclis Başkanlığı’na verecekler. Meclis hukukçuları ve güvenlik bürokrasisi de sürece destek verecek.

Kesinleşen bir şey olmamakla beraber, anladığım kadarıyla çıkarılacak olan “Fırsat Yasası” iki ayağa cevap verecek:

A- Eve dönüş durumu
B- Mevcut tutuklu ve hükümlülerin durumu

KCK-PKK örgüt üyeliğinden şu an Türkiye’de cezaevlerinde bulunanların sayısının 4 bin 200 kişi civarında olduğu belirtiliyor. Bunlar içerisinde müebbet hapis cezası alanlar olduğu gibi, cezası bitmeye yakın insanlar da var.

Bunlar için kademeli bir anlayış ve bakış açısı geliştiriliyor. Kişi bazında durumlar incelenecek, toptancı bir anlayışla düzenleme yapılmayacak. Cezaevindekiler için düzenleme yapılırken, aynı zamanda eldeki bazı uygulamalardan da yararlanılacak. Denetimli serbestlik meselesi, yararlanılacak uygulamaların başında geliyor.

PKK’lıların Türkiye’ye dönüşü: Suça karışmamış 950-1.050 kişi için yasal çerçeve nasıl şekillenecek?

Eve dönüş olarak adlandırılan PKK’lıların Türkiye’ye dönme meselesine gelince…

Öncelikle Ankara, Bağdat ve Erbil arasındaki mekanizmanın hâlâ çalıştığını ifade etmek lazım. Bu mekanizma hem silahların hem mağaraların teslimi hem de Irak’ta kalmak isteyen örgüt mensupları için son derece hayati.

Benim gerek Irak makamları, gerek Irak Kürdistan Bölgesi Yönetimi yetkilileri, gerek PKK ve gerekse de Ankara’dan aldığım bilgiye göre PKK içerisinde suça karışmamış militan sayısı 950-1050 arasında. Bu kişilerin gelmesinin önünde şu an herhangi bir engel bulunmuyor. Diyarbakır annelerinin çocukları başta olmak üzere ilk etapta suça karışmamış kişilerin gelmesi, “Fırsat Yasası” ya da “Çerçeve Yasası”nın şekillenmesiyle birlikte gerçekleşebilir.

Burada yapılacak olan yasal düzenleme netleştiğinde, atılacak olan adımların daha da hızlanacağını göreceğiz. Meclis’ten çıkacak olan yasa büyük bir ihtimalle özel bir yasa olacak. Hukukçular bu yasayı çalıştırırken bir taraftan Anayasa’nın eşitlik ilkesinin çiğnenmemesine, diğer taraftan da FETÖ başta olmak üzere diğer örgütlerin yararlanmasının önünü kapatacak. Burada kendisini fesheden bir örgüt olduğu için yeni bir yasa zorunluluğu ortaya çıkıyor.

Hem eve dönüş hem de mevcut cezaevindekilerle ilgili düzenleme yapılırken iki ayrımın altını çizmek gerekiyor. Yapılacak olan düzenleme ile birlikte “örgüt” ortadan kalkarsa örgüt üyeliği ya da örgüte üye olmamakla birlikte oluşan suç ortadan kalkacak; ancak işlenen suçlar ortada duracağı için yapılacak olan düzenlemede kademeli olarak buna cevap verilecek.

Örneğin, örgütte yıllarca kuryelik yapan ama silahlı eylemlere katılmayan kişiler örneğinde olduğu gibi belirli ayrımların yapılması gerekiyor. Benim kaynaklarımdan aldığım bilgiye göre, kişinin durumu üzerinden bir değerlendirme yapılacak, toptan bir değerlendirme yapılmayacak.

Çıkarılacak olan yasada bir süre sınırı konulması, denetimli serbestlik vb. uygulamaların işletilmesi de karşımıza çıkacak gibi duruyor. Burada belki tekrar altını çizeceğim, bireylerin durumunun tek tek ele alınacağı.

Örgüt üst düzey yönetici dediğiniz 232 kişi civarında. Bunlardan 30-40’ı en önemli üst düzey yönetici olarak karşımıza çıkıyor. Bunların büyük bir kısmının Irak’ta kalması ya da seyahat özgürlüğü kapsamında Avrupa ve Irak arasında olması bekleniyor. Burada da Bağdat-Erbil ve Ankara arasındaki mekanizmanın devreye girmesi öngörülüyor.

SDG meselesinde kilit güç ABD: Mazlum Abdi ve YPG’nin silahlı sayısı gerçekçi rakamlarla değerlendiriliyor

SDG meselesine gelince:
Öncelikle Mazlum Abdi’nin verdiği 100 bin rakamı çok abartılı bulunuyor. Hem Suriye’deki kaynaklar hem Ankara’da görüştüğüm kaynaklar, SDG ve onun silahlı kanadını oluşturan YPG’nin silahlı sayısının 45 bin civarında olduğunu belirtiyor.

Suriye’de muhatabın esas olarak ne Şara ne Abdi olduğu, muhatabın ABD olduğu ve SDG meselesinin çözümünde sürecin ABD ile yürütüldüğünün altı çiziliyor. Yani esas patron kimse, müzakereler de onlarla yürütülüyor.

Bu noktada özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’la olan kişisel ilişkisinin, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın temaslarının ve zamanın ruhunun Türkiye’nin işini kolaylaştırdığı belirtiliyor. Erdoğan-Trump görüşmesi, ardından Şara-Trump görüşmesi, CENTCOM’un Trump politikalarıyla paralel hareket etmesi ve Tom Barrack’ın Mazlum Abdi’ye ABD politikaları konusunda net mesajları, aslında Suriye’de önümüzdeki haftalarda bazı olumlu adımların SDG tarafından atılacağını gösteriyor.

Bu aşamada süreci bozma noktasında Fransa, İran ve İsrail gibi ülkelerin SDG’nin kulağına fısıldadığı da gözlerden kaçmıyor.

Sınır kapılarının devri, enerji sahalarının devri ve silahlı unsurların Savunma Bakanlığı’na entegrasyonu sağlanırsa, SDG Türkiye açısından tehdit olmaktan çıkacak.

SDG içerisinde iki anlayış hâkim.

1- Anlayış, “Ankara’nın hem SDG’nin tamamen tasfiyesini hem de 10 Mart mutabakatının uygulanmasını aynı anda talep etmesi, Suriye’de siyasi çözümü engellemeye yönelik politikasını açıkça ortaya koyuyor” derken,

2- Anlayış, “Türkiye Şam Hükümeti ile aramızda garantör ülke olsun. Kolaylaştırıcı olursa süreç daha çabuk ilerler” anlayışında.

Peki SDG bu adımı atar mı?

Bana göre zaman içerisinde SDG bu adımı beş sebepten dolayı atmak durumunda kalacak.

1- Amerika Birleşik Devletleri’nin bunu istemesi
2- SDG’yi oluşturan en büyük güçlerden Arap aşiretlerinin tavrı
3- YPG içerisindeki silahlı dağılım
4- Türkiye ve ABD’nin arabuluculuğu ve garantörlüğü meselesi
5- Zamanın ruhu

Şam yönetimi SDG’den ne istiyor?

Şara yönetimi, SDG’den askerlerinin %75’ini kendilerine vermesini ve Savunma Bakanlığı’na dâhil olmasını istiyor. Geri kalanların ise yerel yönetimlerde asayiş gücü olarak kullanılabileceği belirtiliyor.
SDG, Şam’a üç tümen vereceğini ve komutanların isimlerini Şam’a bildirdiğini ifade ediyor.

Önce saha gerçekliği adına şunu görmemiz gerekiyor:
SDG’nin sahip olduğu 45 bin kişilik gücün %75–%80’inin Arap aşiretlerden oluştuğu, geri kalanının ise farklı Kürt yapılardan oluştuğunun altı çiziliyor.

Saha kaynakları YPG içerisindeki formülasyonu şöyle yapıyorlar:

Irak’tan gelen Irak Kürtlerinin sayısı yaklaşık olarak 1350 civarında.

PKK’dan YPG’ye gelen militan sayısı 1500 civarında.

Suriye Kürtlerinin ise 6 bin civarında olduğu belirtiliyor.

Şam ve SDG anlaşırsa kalan silahlı güç nasıl entegre edilecek: Savunma Bakanlığı mı, polis gücü mü?

Peki diyelim ki Şam Hükümeti ve SDG arasında bir anlaşma oldu; kalan %25 silahlı güç ne olacak sorusuna cevap, silahlı unsurların Savunma Bakanlığı’na bağlanması gibi Suriye Hükümeti’nin karar vereceği bir konu, ancak asayiş ya da polis gücü olarak kullanılmaları güçlü bir olasılık.

Burada özellikle polis gücü olmak istedikleriyle ilgili olarak, merkezi hükümetin denetiminde bir yapı oluştuğunda; Dürzi bölgelerinde Dürzilerden, Arapların yoğun olduğu yerlerde Araplardan, Kürtlerin yoğun olduğu yerlerde ise Kürtlerin alınması son derece doğal. Burada anlaşmazlık, bunların kimin kontrolünde olacağı. Merkezi hükümet, bu polis gücünün Suriye Devleti’nin polis gücü olacağını söylüyor ve Kamışlı’da görev alan bir polisin Süveyda’ya, Lazkiye’de görev alan bir polisin de Kamışlı’ya tayinle gönderilebileceğini ifade ediyor. Aynı şekilde Savunma Bakanlığı bünyesine katılacak olan yapıların da komuta merkezinin Suriye Hükümeti’nde olacağı belirtiliyor.

Suriye’de tamamlanmamış devlet tamamlanırsa, hem anayasal güvence hem de diğer haklar garanti altına alınmış olacak ve Dürzilerin de, Nusayrilerin de olduğu gibi Kürtlerin de devlette karar alma süreçlerinde yer alacağını görmemiz gerekiyor.

Bu geçiş sürecinde SDG yasal garanti istiyor. Bu garanti büyük ihtimalle ABD tarafından verilecek. Türkiye’nin istediği adımlar atılmaya başlanırsa, Türkiye de bu noktada süreci kolaylaştıracak her adımı atacak. Bu adımlardan en önemlisi Nusaybin Sınır Kapısı’nın açılması ve Kamışlı ile ticaretin Türkiye üzerinden devam etmesi olacak.

Amerikalılar Esad döneminde Arap aşiretlerini SDG bünyesine dahil ettiler ve hâlen maaşlarını ödemeye devam ediyor. ABD Kongresi’nden geçen bütçenin büyük bir kısmı bu maaşlara gidiyor.
PKK, Türkiye’de sürecin ciddileştiğini görüyor; SDG de Suriye’de ABD’nin entegrasyonu istediğini ve bu konuda ısrarcı olduğunu biliyor.

Nitekim yakın zaman içerisinde Şammar Aşireti’nin lideri el-Cerba, Şam’a gidip Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya gelmiş, daha sonra da Mazlum Abdi ile görüşmüştü. Saha kaynakları, Cerba’nın SDG’yi de 10 Mart Anlaşması çerçevesinde Şam ile anlaşmaya ikna etmek için arabuluculuğa başladığını ifade ediyor.

Toparlayacak olursam, Arap aşiretlerini SDG’ye entegre eden ABD’nin kendisi ve şu ana kadar maaşlarını da ödemeye devam ediyor. ABD’nin tavrı burada çok net: Şam’a entegrasyon, Türkiye’nin güvenlik kaygılarının giderilmesi, bununla birlikte toprak bütünlüğü ve politik birliğin sağlanması noktasında Şara’nın güçlendirilmesi. Nitekim CENTCOM Komutanı Brad Cooper, ABD’nin Suriye’deki üç önceliğini, “IŞİD’e karşı mücadele, SDG’yi Suriye devlet yapısına entegre etmek ve Suriye hükümetiyle koordinasyon sağlamak” olarak açıkladı.

10 Mart Mutabakatı ile Suriye’de Kürt, Dürzi ve diğer grupların güvenliği sağlanıyor

Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye’nin garantörlüğünde 10 Mart mutabakatının hayata geçirilmesi, Kürtlerin, Dürzilerin ve diğer grupların Suriye’de güvenceye kavuşmaları ve Suriye’nin geleceğine Suriyelilerin karar vermesi herkesin faydasına olacaktır.

Ankara’da görüştüğüm kaynaklar, “Bugün Türkiye çatışma ortamının oluşmamasını istiyorsa, İsrail’in Suriye’de nüfuzunu genişletmemesi için yapıyor. Bu yapamadığımızdan değil, İsrail’e alan açmama isteğimizden kaynaklanıyor” diyorlar.

SDG konusunda 10 Mart mutabakatının bana göre iyi niyet adımı Deyrizor’da görülecek.
Suriye’de 10 Mart mutabakatıyla ilgili önümüzdeki hafta birkaç adımın atılma ihtimali, aynı adımların Kuzey Irak’ta da (IKBY) gelme ihtimali çok yüksek. Güven artırıcı adımların atılmasına devam edilecek.

Başta ifade ettiğimi tekrar söyleyeyim. Devlet iradesi devam ediyor, ABD’nin Türkiye ve Şara’yı destek politikası devam ediyor, uluslararası konjonktür uygun, Öcalan paradigmada ısrar ediyor ve sürece katkı vermekten geri durmuyor.

Sürecin ciddiyeti noktasında iki hafta içerisinde güzel şeyler görmeye devam edeceğiz. Partiler taleplerini dillendirecekler; bu, hepsinin kabul edildiği ya da edileceği anlamına gelmez. Herkes kendi tabanına sesleniyor ama bu işin siyaset üstü olduğunu da artık görmek gerekiyor.


Zelenskiy, Ukrayna’nın NATO üyesi olması hedefinden vazgeçti

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, dün Berlin'de ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve damadı Jared Kushner'ı karşıladı (EPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, dün Berlin'de ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve damadı Jared Kushner'ı karşıladı (EPA)
TT

Zelenskiy, Ukrayna’nın NATO üyesi olması hedefinden vazgeçti

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, dün Berlin'de ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve damadı Jared Kushner'ı karşıladı (EPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, dün Berlin'de ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve damadı Jared Kushner'ı karşıladı (EPA)

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy dün, ülkesinin Rusya ile savaşı sona erdirecek bir uzlaşı olarak Batı'nın güvenlik garantileri karşılığında NATO üyesi olma hedefinden vazgeçtiğini açıkladı. Bu adım, Rusya'nın saldırılarına karşı bir koruma olarak Batılı ülkelerin askeri ittifakına katılmak için mücadele eden Ukrayna için önemli bir dönüşüm anlamına geliyor.

Zelenskiy bu açıklamayı, Berlin'de ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve damadı Jared Kushner'ın Avrupalı yetkililerle yapacakları üst düzey görüşmeler önce yaptı.

Ukrayna Devlet Başkanı, ülkesi ile Rusya arasındaki savaşı sona erdirecek bir uzlaşı sağlamayı amaçlayan görüşmelerde ‘diyaloga’ hazır olduğunu vurguladı. Zelenskiy ayrıca, ABD'yi Ukrayna'daki cephe hatlarını dondurma fikrini desteklemeye ikna etmeyi umduğunu ifade etti.