John Bolton Şarku’l Avsat’a konuştu: İsrail İsfahan saldırısında son derece sınırlı bir performans gösterdi

İsrail’in daha fazla saldırı düzenlemesinden yana olduğunu açıklayan eski Başkan Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton, Biden yönetiminin İsrail’e baskı yapmasını eleştirdi

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Londra’da gazetecilere açıklama yaparken (Reuters)
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Londra’da gazetecilere açıklama yaparken (Reuters)
TT

John Bolton Şarku’l Avsat’a konuştu: İsrail İsfahan saldırısında son derece sınırlı bir performans gösterdi

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Londra’da gazetecilere açıklama yaparken (Reuters)
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Londra’da gazetecilere açıklama yaparken (Reuters)

Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, İsrail’in İran’ın İsfahan şehrine gerçekleştirdiği hava saldırısında son derece sınırlı bir performans gösterdiğini düşünüyor. Şarku’l Avsat’a konuşan Bolton, İsrail’in İran’a verdiği karşılığın sınırlı olmasının ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin İsrail’e uyguladığı yoğun baskıdan kaynaklandığını söyledi. İsrail'in yeni saldırılar düzenleyebileceğini göz ardı etmeyen ABD'li eski yetkili, İran’a yumuşak bir karşılık verilmesinin İsrail'i daha büyük bir risk altına sokabileceğini, çünkü İran rejiminin, İsraillilerin İran konusunda ciddi olmadıkları sonucuna varabileceğini vurguladı.

ABD'nin Ortadoğu'da herhangi bir stratejisinin olmamasını eleştiren Bolton, Tahran'la ve bölgedeki vekilleriyle birlikte kurduğu ‘ateş çemberiyle’ yüzleşilmesi gerektiğinin altını çizdi. Eski Başkan Donald Trump'ın eğer halen başkan olsaydı İran’ın bu tür saldırılar gerçekleştiremeyeceğini söylediği açıklamalarını da eleştiren Bolton, İranlıların kendisini ‘konuşan, ancak eyleme geçmeyen bir adam’ olarak gördüğünü belirtti.

İşte eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ile röportajın tamamı:

Öncelikle İsfahan saldırısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence İsrail, çok sınırlı bir performans gösterdi. Bu İsrail tarafından bir hata olarak görülebilir. Biden yönetimi tarafından misillemesini yumuşatması için İsrail’e büyük bir baskı yapıldığını düşünüyorum. Bununla, yaptıklarının önemini azaltıp azaltmadıklarından emin değilim. Fakat göreceğiz, belki de bu iş bitmemiştir. Ama eğer amaç İsrail'in gücünü göstererek İran'ın gelecekteki saldırılarını caydırmaksa, bunu başarabildiklerini kesin olarak söyleyemiyorum.

İsrail'in İran'ın savunma sistemlerini bozması gerektiğini söylediniz. Yaşananların bunu başarmanın ilk adımı olduğunu düşünüyor musunuz?

İsrail saldırının arkasında olduğunu kabul etmediğinden İsraillilerin akıllarından ne geçtiğini bilmek zor. Bu konuyla ilgili kafa karıştırıcı noktalardan biri de bu. Ancak sessizlik, daha fazla saldırının geleceği anlamına da gelebilir. İran saldırıları sonrasında İsrail'in karar almakta ve karşılık vermekte geç kalmasında Beyaz Saray’ın baskısı önemli bir faktör oldu. Hatta belki de ana faktör olduğuna inanıyorum. Hizbullah’la birlikte Gazze'deki durumu dikkate aldıkları açık. Ancak benim endişelendiğim nokta saldırının sadece insansız hava araçları (İHA) kullanılarak gerçekleştirilmiş gibi görünmesi. İsrail daha önce de İran'a karşı İHA kullanmış ve saldırının arkasında olduğunu açıklamaktan kaçınmıştı. Ama bu, Tahran'daki molla rejiminin hafta sonu 320'den fazla balistik füze, kruz (seyir) füzesi ve İHA ile gerçekleştirdiği saldırının bir değişikliğe yol açtığı anlamına gelmiyor. Dolayısıyla bu sert tepkinin İsrail'i daha büyük bir risk altına sokabileceğini düşünüyorum. Çünkü mollalar (İranlı yetkililer) İsraillilerin İran konusunda ciddi olmadığı sonucuna varabilir.

ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail'e yaptığı İran’a karşılık vermemesi çağrısını ‘utanç verici’ olarak nitelendirdiniz. Bölgede gerilimin daha da tırmanmasından korkmuyor musunuz?

Biden'ın İran saldırıları sonrasında yaşananların, sırf hayatta kaldığı için İsrail adına bir zafer olduğunu söylemesi utanç verici. Hayatta kalmak doğal bir durumdur, kendisine yöneltilmiş 320 silahla yüzleşmek ise değil. İran saldırısının başarısız olması, İsrail'e ya da Biden’ın Beyaz Sarayı’na rahat bir nefes aldırmamalı.

Wall Street Journal (WSJ) ve CBS gibi ABD basınından kaynakların aktardığına göre İran’ın İsrail’e karşı kullandığı 120 balistik füzenin neredeyse yarısı, yani 60 tanesi ya fırlatma rampasında ateşlendiği sırada başarısız oldu ya da İsrail'i vuracak kadar yaklaşamadan düşürüldü. Bu da İran'ın beceriksizliği ve füze sistemlerindeki başarısızlığın, İsrail'e çok fazla zarar verebilecek 60 balistik füzenin gönderilmesiyle sonuçlanmadığı anlamına geliyor. ABD, İsrail ve diğerlerinin sahip olduğu füze savunma teknolojisi ne kadar iyi olursa olsun İran tarafının başarısızlığı işlerine yaradı. Bu da iyi bir şey değil.

Sizce İsrail, İran'ın saldırılarına nasıl karşılık vermeliydi?

Daha geniş kapsamlı bir saldırı olmalıydı. Daha önce de dediğim gibi saldırıların bitip bitmediğini bilmiyorum ama İran topraklarından fırlatılan füzelerin ve İHA’ların hepsinin İsraillilerin saldırdığı İsfahan yakınlarındaki hava üssünden gelmediği neredeyse kesin. Bu yüzden bence füzelerin ateşlendiği, İHA’ların havalandığı tüm üsler ve çevrelerindeki tüm hava savunma sistemleri vurulmalıydı. İran’ın saldırısına verilecek en asgari karşılık bu olurdu. Fakat İsrail bunu yapmadı. Bana kalırsa İranlı karar vericilerin İsrail'e tekrar saldırmaları halinde, İsrail'e vermeyi umdukları zarardan çok daha fazlasına mal olacak bir yanıtla karşılaşacaklarını anlamaları için daha da ileri gidilmeliydi. Caydırıcılık ancak bu şekilde tesis edilir.

Biden yönetiminin Ortadoğu’daki çatışmaya stratejik bir bakış açısıyla bakmayı reddettiğini söylediniz. Bunu biraz daha açar mısınız?

Beyaz Saray ve Avrupa'dakilerin çoğu, meseleyi birbirinden ayrı, ilgisiz çatışmalar olarak görüyorlar. Olaylar, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim'de İsrail'e saldırmasıyla başladı. Ancak Hamas, Hizbullah, Husiler ve Irak ile Suriye'deki Şii milisler, İran'ın İsrail'e ve ateş çemberinde yer aldığına inandığım bazı Körfez ülkelerine karşı yürüttüğü genel ateş çemberi kampanyasının vekilleridir. Dolayısıyla bu terörist gruplar İran tarafından onun emirlerini yerine getirmek üzere silahlandırılmış, donatılmış, eğitilmiş ve finanse edilmiştir. Ancak komuta ve yürütme kademeleri arasında NATO'da (var olan) ilişkiye benzer bir ilişki yok.

Tüm bunlar İran tarafından organize edildi. İran'ın geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirdiği saldırıyı Hamas'tan ya da Hizbullah'tan ayrı düşünmek bence stratejik bir hatadır. Eğer karşı karşıya olduğunuz tehdidin doğasını anlamazsanız, bu tehditle etkili bir şekilde mücadele etmeniz imkansız değilse de zordur.

Trump’ın başkanlık döneminden bazı eski yetkililer, bugün Ortadoğu'da yaşananların ABD yönetiminin bölgeye ilişkin stratejisinin net olmamasından kaynaklandığını söylüyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?

Bölgeye dair net bir stratejinin olmaması, ABD'nin İsrail'e yardım etme çabalarının yanı sıra İran destekli bu grupların terör eylemlerinin tehdit ettiği Körfez ülkeleri, Ürdün ve Mısır’ın güvenlik istikrarını koruma çabalarını da engelliyor.

Örneğin Hamas Hareketi, Mısır'ın iç sorunlar yaşadığı Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) Teşkilatı’nın bir uzantısıdır. Bu, İsrail ile birçok Arap ülkesi arasında ortak bir meseledir. ABD, 2015 yılında İran ve dünya güçleri arasında imzalanan nükleer anlaşmaya geri dönmeye ve sanki İran bölgede barış ve güvenlik için şimdi olduğu kadar büyük bir tehdit değilmiş gibi davranmaya çalışırken, İran'a yaranmaya çalışaral aslında bölge ülkelerinin ABD ile yakın iş birliği yapma çabalarını baltalıyor.

Eski Başkan Donald Trump, eğer başkan olsaydı bu tür saldırıların gerçekleşmeyeceğini söyledi. Bu değerlendirmeye katılıyor musunuz?

Böyle açıklamaların bir dayanağı yoktur. İranlılar Trump'ı, ‘konuşan, ancak eyleme geçmeyen bir adam’ olarak görüyorlar. Bu yüzden gerçek performansının Biden yönetiminden çok da farklı olmayabileceğini düşünüyorlar. Bunu önümüzdeki kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerinin sonuçlandığında öğrenebiliriz. Seçimler yaklaştı, ancak şu an kimse sonucun ne olacağını gerçekten bilmiyor.

Biden yönetimi İran'a karşı yaptırım uygulama politikasına geri dönmüş gibi görünüyor. Sizce yaptırımlar Tahran üzerinde baskı oluşturmaya yeterli mi?

Hayır, yeterli değil. Yaptırım uygulama politikasına dönülmesinin nedeni Biden yönetiminin, Trump yönetiminin nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından yeniden uygulanan yaptırımları etkili bir şekilde uygulayamamasından kaynaklanıyor.

Financial Times'a göre İran'ın geçtiğimiz yılki petrol satışları, ağırlıklı olarak Çin'den elde ettiği 35 milyar dolarlık gelirle altı yıl önceki seviyesine geri döndü. Bu aynı zamanda yaptırımların uygulanmaması halinde İran'ın terör eylemleri ya da nükleer silah programı için kullanabileceği bir gelir elde edebileceğini de gösteriyor.

Yani mevcut yaptırımlar doğru şekilde uygulanmadan yeni yaptırımların duyurulması, İran üzerindeki baskıyı arttırmayacağı gibi, İran'ın eylemlerini de hiçbir şekilde kısıtlamayacaktır.



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.