John Bolton Şarku’l Avsat’a konuştu: İsrail İsfahan saldırısında son derece sınırlı bir performans gösterdi

İsrail’in daha fazla saldırı düzenlemesinden yana olduğunu açıklayan eski Başkan Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton, Biden yönetiminin İsrail’e baskı yapmasını eleştirdi

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Londra’da gazetecilere açıklama yaparken (Reuters)
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Londra’da gazetecilere açıklama yaparken (Reuters)
TT

John Bolton Şarku’l Avsat’a konuştu: İsrail İsfahan saldırısında son derece sınırlı bir performans gösterdi

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Londra’da gazetecilere açıklama yaparken (Reuters)
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Londra’da gazetecilere açıklama yaparken (Reuters)

Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, İsrail’in İran’ın İsfahan şehrine gerçekleştirdiği hava saldırısında son derece sınırlı bir performans gösterdiğini düşünüyor. Şarku’l Avsat’a konuşan Bolton, İsrail’in İran’a verdiği karşılığın sınırlı olmasının ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin İsrail’e uyguladığı yoğun baskıdan kaynaklandığını söyledi. İsrail'in yeni saldırılar düzenleyebileceğini göz ardı etmeyen ABD'li eski yetkili, İran’a yumuşak bir karşılık verilmesinin İsrail'i daha büyük bir risk altına sokabileceğini, çünkü İran rejiminin, İsraillilerin İran konusunda ciddi olmadıkları sonucuna varabileceğini vurguladı.

ABD'nin Ortadoğu'da herhangi bir stratejisinin olmamasını eleştiren Bolton, Tahran'la ve bölgedeki vekilleriyle birlikte kurduğu ‘ateş çemberiyle’ yüzleşilmesi gerektiğinin altını çizdi. Eski Başkan Donald Trump'ın eğer halen başkan olsaydı İran’ın bu tür saldırılar gerçekleştiremeyeceğini söylediği açıklamalarını da eleştiren Bolton, İranlıların kendisini ‘konuşan, ancak eyleme geçmeyen bir adam’ olarak gördüğünü belirtti.

İşte eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ile röportajın tamamı:

Öncelikle İsfahan saldırısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence İsrail, çok sınırlı bir performans gösterdi. Bu İsrail tarafından bir hata olarak görülebilir. Biden yönetimi tarafından misillemesini yumuşatması için İsrail’e büyük bir baskı yapıldığını düşünüyorum. Bununla, yaptıklarının önemini azaltıp azaltmadıklarından emin değilim. Fakat göreceğiz, belki de bu iş bitmemiştir. Ama eğer amaç İsrail'in gücünü göstererek İran'ın gelecekteki saldırılarını caydırmaksa, bunu başarabildiklerini kesin olarak söyleyemiyorum.

İsrail'in İran'ın savunma sistemlerini bozması gerektiğini söylediniz. Yaşananların bunu başarmanın ilk adımı olduğunu düşünüyor musunuz?

İsrail saldırının arkasında olduğunu kabul etmediğinden İsraillilerin akıllarından ne geçtiğini bilmek zor. Bu konuyla ilgili kafa karıştırıcı noktalardan biri de bu. Ancak sessizlik, daha fazla saldırının geleceği anlamına da gelebilir. İran saldırıları sonrasında İsrail'in karar almakta ve karşılık vermekte geç kalmasında Beyaz Saray’ın baskısı önemli bir faktör oldu. Hatta belki de ana faktör olduğuna inanıyorum. Hizbullah’la birlikte Gazze'deki durumu dikkate aldıkları açık. Ancak benim endişelendiğim nokta saldırının sadece insansız hava araçları (İHA) kullanılarak gerçekleştirilmiş gibi görünmesi. İsrail daha önce de İran'a karşı İHA kullanmış ve saldırının arkasında olduğunu açıklamaktan kaçınmıştı. Ama bu, Tahran'daki molla rejiminin hafta sonu 320'den fazla balistik füze, kruz (seyir) füzesi ve İHA ile gerçekleştirdiği saldırının bir değişikliğe yol açtığı anlamına gelmiyor. Dolayısıyla bu sert tepkinin İsrail'i daha büyük bir risk altına sokabileceğini düşünüyorum. Çünkü mollalar (İranlı yetkililer) İsraillilerin İran konusunda ciddi olmadığı sonucuna varabilir.

ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail'e yaptığı İran’a karşılık vermemesi çağrısını ‘utanç verici’ olarak nitelendirdiniz. Bölgede gerilimin daha da tırmanmasından korkmuyor musunuz?

Biden'ın İran saldırıları sonrasında yaşananların, sırf hayatta kaldığı için İsrail adına bir zafer olduğunu söylemesi utanç verici. Hayatta kalmak doğal bir durumdur, kendisine yöneltilmiş 320 silahla yüzleşmek ise değil. İran saldırısının başarısız olması, İsrail'e ya da Biden’ın Beyaz Sarayı’na rahat bir nefes aldırmamalı.

Wall Street Journal (WSJ) ve CBS gibi ABD basınından kaynakların aktardığına göre İran’ın İsrail’e karşı kullandığı 120 balistik füzenin neredeyse yarısı, yani 60 tanesi ya fırlatma rampasında ateşlendiği sırada başarısız oldu ya da İsrail'i vuracak kadar yaklaşamadan düşürüldü. Bu da İran'ın beceriksizliği ve füze sistemlerindeki başarısızlığın, İsrail'e çok fazla zarar verebilecek 60 balistik füzenin gönderilmesiyle sonuçlanmadığı anlamına geliyor. ABD, İsrail ve diğerlerinin sahip olduğu füze savunma teknolojisi ne kadar iyi olursa olsun İran tarafının başarısızlığı işlerine yaradı. Bu da iyi bir şey değil.

Sizce İsrail, İran'ın saldırılarına nasıl karşılık vermeliydi?

Daha geniş kapsamlı bir saldırı olmalıydı. Daha önce de dediğim gibi saldırıların bitip bitmediğini bilmiyorum ama İran topraklarından fırlatılan füzelerin ve İHA’ların hepsinin İsraillilerin saldırdığı İsfahan yakınlarındaki hava üssünden gelmediği neredeyse kesin. Bu yüzden bence füzelerin ateşlendiği, İHA’ların havalandığı tüm üsler ve çevrelerindeki tüm hava savunma sistemleri vurulmalıydı. İran’ın saldırısına verilecek en asgari karşılık bu olurdu. Fakat İsrail bunu yapmadı. Bana kalırsa İranlı karar vericilerin İsrail'e tekrar saldırmaları halinde, İsrail'e vermeyi umdukları zarardan çok daha fazlasına mal olacak bir yanıtla karşılaşacaklarını anlamaları için daha da ileri gidilmeliydi. Caydırıcılık ancak bu şekilde tesis edilir.

Biden yönetiminin Ortadoğu’daki çatışmaya stratejik bir bakış açısıyla bakmayı reddettiğini söylediniz. Bunu biraz daha açar mısınız?

Beyaz Saray ve Avrupa'dakilerin çoğu, meseleyi birbirinden ayrı, ilgisiz çatışmalar olarak görüyorlar. Olaylar, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim'de İsrail'e saldırmasıyla başladı. Ancak Hamas, Hizbullah, Husiler ve Irak ile Suriye'deki Şii milisler, İran'ın İsrail'e ve ateş çemberinde yer aldığına inandığım bazı Körfez ülkelerine karşı yürüttüğü genel ateş çemberi kampanyasının vekilleridir. Dolayısıyla bu terörist gruplar İran tarafından onun emirlerini yerine getirmek üzere silahlandırılmış, donatılmış, eğitilmiş ve finanse edilmiştir. Ancak komuta ve yürütme kademeleri arasında NATO'da (var olan) ilişkiye benzer bir ilişki yok.

Tüm bunlar İran tarafından organize edildi. İran'ın geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirdiği saldırıyı Hamas'tan ya da Hizbullah'tan ayrı düşünmek bence stratejik bir hatadır. Eğer karşı karşıya olduğunuz tehdidin doğasını anlamazsanız, bu tehditle etkili bir şekilde mücadele etmeniz imkansız değilse de zordur.

Trump’ın başkanlık döneminden bazı eski yetkililer, bugün Ortadoğu'da yaşananların ABD yönetiminin bölgeye ilişkin stratejisinin net olmamasından kaynaklandığını söylüyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?

Bölgeye dair net bir stratejinin olmaması, ABD'nin İsrail'e yardım etme çabalarının yanı sıra İran destekli bu grupların terör eylemlerinin tehdit ettiği Körfez ülkeleri, Ürdün ve Mısır’ın güvenlik istikrarını koruma çabalarını da engelliyor.

Örneğin Hamas Hareketi, Mısır'ın iç sorunlar yaşadığı Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) Teşkilatı’nın bir uzantısıdır. Bu, İsrail ile birçok Arap ülkesi arasında ortak bir meseledir. ABD, 2015 yılında İran ve dünya güçleri arasında imzalanan nükleer anlaşmaya geri dönmeye ve sanki İran bölgede barış ve güvenlik için şimdi olduğu kadar büyük bir tehdit değilmiş gibi davranmaya çalışırken, İran'a yaranmaya çalışaral aslında bölge ülkelerinin ABD ile yakın iş birliği yapma çabalarını baltalıyor.

Eski Başkan Donald Trump, eğer başkan olsaydı bu tür saldırıların gerçekleşmeyeceğini söyledi. Bu değerlendirmeye katılıyor musunuz?

Böyle açıklamaların bir dayanağı yoktur. İranlılar Trump'ı, ‘konuşan, ancak eyleme geçmeyen bir adam’ olarak görüyorlar. Bu yüzden gerçek performansının Biden yönetiminden çok da farklı olmayabileceğini düşünüyorlar. Bunu önümüzdeki kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerinin sonuçlandığında öğrenebiliriz. Seçimler yaklaştı, ancak şu an kimse sonucun ne olacağını gerçekten bilmiyor.

Biden yönetimi İran'a karşı yaptırım uygulama politikasına geri dönmüş gibi görünüyor. Sizce yaptırımlar Tahran üzerinde baskı oluşturmaya yeterli mi?

Hayır, yeterli değil. Yaptırım uygulama politikasına dönülmesinin nedeni Biden yönetiminin, Trump yönetiminin nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından yeniden uygulanan yaptırımları etkili bir şekilde uygulayamamasından kaynaklanıyor.

Financial Times'a göre İran'ın geçtiğimiz yılki petrol satışları, ağırlıklı olarak Çin'den elde ettiği 35 milyar dolarlık gelirle altı yıl önceki seviyesine geri döndü. Bu aynı zamanda yaptırımların uygulanmaması halinde İran'ın terör eylemleri ya da nükleer silah programı için kullanabileceği bir gelir elde edebileceğini de gösteriyor.

Yani mevcut yaptırımlar doğru şekilde uygulanmadan yeni yaptırımların duyurulması, İran üzerindeki baskıyı arttırmayacağı gibi, İran'ın eylemlerini de hiçbir şekilde kısıtlamayacaktır.



Görevden alınan Güney Kore lideri, gençlerin gözdesi oldu

Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)
Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)
TT

Görevden alınan Güney Kore lideri, gençlerin gözdesi oldu

Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)
Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)

Görevden azledilen eski Güney Kore lideri Yoon Suk-yeol, hükümet karşıtı sağcı gençlik hareketinin sembolüne dönüştü.

BBC'nin aktardığına göre Özgürlük Üniversitesi adlı gençlik hareketinin bu hafta düzenlediği gösteri büyük ilgi gördü.

24 yaşındaki Park Joon-young'un liderliğindeki örgütün Yoon'a destek gösterisine binlerce gencin katıldığı belirtiliyor.

Anayasa Mahkemesi, Yoon'un 3 Aralık 2024'teki sıkıyönetim ilanının yasalara aykırı olduğuna hükmederek görevden azline karar vermişti.

Bu ilandan kaynaklanan davada ayaklanmayla suçlanan Yoon, suçlu bulunursa idamla cezalandırılabilir.

Demokrasinin "devlet karşıtı" unsurlardan korunması için sıkıyönetim ilan ettiğini söyleyen Güney Koreli siyasetçiyse hiçbir zaman askeri yönetime geçmek gibi bir amacı olmadığını savunuyor. 

Özgürlük Üniversitesi'nin lideri Park, Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısına açıklamasında, ana muhalefetteki Halkın Gücü Partili (PPP) Yoon'un normalde gençler arasında popüler bir isim olmadığını söylüyor.

Ancak Yoon'un azil sürecinde, Demokratik Parti'yi (DPK) "gücü suiistimal etmek ve gençlik politikalarını yönelik bütçeleri kesmekle" eleştirmesinin, siyasetçinin bu konumunu değiştirdiğini belirtiyor.

DPK'li Devlet Başkanı Lee Jae-myung'un hükümetini "yolsuzlukla" suçlayan Park, Yoon'un tekrar ülkenin başına geçmesini istediklerini ifade ediyor.  

Özgürlük Üniversitesi hareketi, geçen yıl Yoon'un azil sürecine karşı çıkmak için ülke çapındaki kampüslerde örgütlenmişti. Örgüt, sosyal medya kampanyalarıyla mitinglerine binlerce katılımcı çekerek hızla büyüdü.

Hareketin düzenlediği protestolarda "Kore Korelilerindir" ve "Çin Komünist Partisi defol!" gibi pankartlara sıkça rastlanıyor. Özügrlük Üniversitesi, Güney Kore'de resmi bayram olarak kutlanan 3 Ekim Ulusal Kuruluş Günü'nde Çin karşıtı yürüyüş de düzenlemişti.

Gençlik hareketi ayrıca ABD Başkanı Donald Trump'ı destekleyen Amerika'yı Yeniden Harika Yap'ın (Make America Great Again/MAGA) sloganlarını da ödünç alıyor.

BBC'nin aktardığına göre Yoon'a destek mitinginde "Kore'yi Yeniden Harika Yap" yazılı dövizler yer aldı. Bunun yanı sıra "Hepimiz Charlie Kirk'üz" pankartları da dikkat çekti.

Muhafazakar aktivist Charlie Kirk, 10 Eylül'de Utah Valley Üniversitesi'nde katıldığı etkinlikte silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetmişti. Gençler arasında çok popüler olan Kirk, muhafazakar fikirleri yaymak amacıyla kurduğu Turning Point USA'le tanınıyordu.

Independent Türkçe, BBC, Chosun


800'ü aşkın kişi Manş Denizi'ni geçerek rekor kırdı

Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)
Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)
TT

800'ü aşkın kişi Manş Denizi'ni geçerek rekor kırdı

Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)
Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)

800'den fazla kişi küçük teknelerle Manş Denizi'ni geçti ve böylelikle aralık ayı içinde şimdiye dek kaydedilen en yüksek günlük sayıya ulaşılarak rekor kırıldığı düşünülüyor.

Son resmi rakamlar, cumartesi Fransa'nın kuzeyinden gelen 13 bottaki 803 kişinin bu tehlikeli yolculuğu tamamladığını gösterdi. Bununla birlikte 2025'te Manş Denizi'nden geçenlerin toplam sayısı 41 bin 455'e çıktı. 2018'de toplanmaya başlayan veriler arasında ikinci en yüksek rakam yakalanırken ilk sırada 2022'deki 45 bin 774 kişilik rekor var.

1075 kişinin kanaldan geçtiği 8 Ekim'den beri bir günde bu yolculuğu tamamlayan en fazla kişi cumartesi günü kaydedildi.

Bu ay şimdiye kadar 2 bin 163 civarında kişi geldi ve geçen aralıkta bildirilen 3 bin 254 kişilik rekora yaklaşıldı.

Birleşik Krallık (BK) Sınır Gücü'ne ait bir geminin Manş Denizi'nde yaşanan bir olaydan sonra göçmen olduğu düşünülen kişileri cumartesi sabahı Dover'a getirdiği görüldü.

Çok sayıda botun Fransa kıyılarından ayrıldığına tanık olunan yoğun bir gecenin ardından bu olay yaşandı.

Fransız polisi cumartesinin erken saatlerinde küçük bir botla denize açılmaya çalışan kişilerle Calais yakınlarında çatıştı.

Grand-Fort-Philippe kasabasındaki bir nehir kıyısındaki yaklaşık 30 göçmenden oluşan bir kalabalığa jandarmanın gözyaşartıcı gaz yağdırdığı videoya alındı.

Beklenmedik fırlama, BK İçişleri Bakanlığı'nın 15 Kasım ve 12 Aralık arasında hiçbir geçiş kaydetmediği 4 haftalık bir durgunluğun ardından geldi.

Normalde aralık, olumsuz hava koşulları nedeniyle bu girişimlerin en az yaşandığı aylardan biridir.

Ancak son duraklamayla, 2018 'den bu yana hiç kimsenin gelmediği en uzun kesintisiz süre yaşanmıştı.

Daha geniş çapta bakıldığında eğilimler, gelenlerin sayısının bu yılın ilk 10 ayında arttığını ama 2022'de bildirilen rekor seviyelerin altında kaldığını gösteriyor.

İşçi Partisi hükümeti, Avrupa ülkeleriyle işbirliği yaparak gelen küçük teknelerle mücadele çabalarını hızlandırdı.

Fransa, BK'nin aylarca süren baskısının ardından Manş Denizi'ndeki küçük tekneleri durdurmaya başlamayı kabul etti.

Bu politika değişikliğiyle güvenlik güçleri tekneleri denizde durdurabilecek ama yolcu almamaları koşuluyla.

Almanya, BK'ye göçmen getirmeye çalışan insan kaçakçılarının 10 yıla kadar hapis cezalarıyla karşı karşıya kalmasını öngören yeni bir yasayı bu hafta kabul etti.

Yıl bitmeden yürürlüğe girecek yasa değişikliği, kolluk kuvvetlerine ve savcılara daha fazla yetki vermeyi ve BK'yle Almanya arasındaki bilgi paylaşımını artırmayı amaçlıyor.

Independent Türkçe


Trump kendi hükümetinden 1 milyar dolar istiyor

Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)
Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)
TT

Trump kendi hükümetinden 1 milyar dolar istiyor

Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)
Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, hakkındaki federal soruşturmaları gerekçe gösterip Adalet Bakanlığı'na yönelttiği iki şikayet nedeniyle çok yüklü bir ödeme talep etmekle böbürlendi.

Adalet Bakanlığı, Trump'ın 2021'de makamından ayrılmasının ardından onun gizli belgeleri nasıl yönettiğini ve 2020 seçimlerini geçersiz kılma çabalarını inceleyen bir çift soruşturma başlatmıştı. Sonrasında Trump biri 2023'te, diğeriyse 2024'te olmak üzere iki şikayette bulunmuştu. Bu şikayetler, New York Times'ın ekimde bildirdiği üzere Adalet Bakanlığı'nın Trump'a 230 milyon dolar tazminat ödemesini talep eden bir davayla sonuçlanabilecek "bir idari talep süreci" aracılığıyla yapılmıştı.

ABD Başkanı, cuma günü Kuzey Karolina'da yaptığı ve ekonomiye dair açıklamalar olarak lanse edilen geniş kapsamlı konuşmasında, ana konudan saparak bu şikayetlerini dile getirdi ve muhtemel tazminatın tutarını 1 milyar dolara kadar şişirdi.

Kalabalıktan alkış ve tezahüratlar yükselirken gürleyen Trump, "Tüm kanıtlara sahibiz ve bu konuda bir şeyler yapmalıyız" dedi:

Bir dava açtım ve davayı kazanıyorum. Tek bir sorun var. Burada uzlaşma sağlaması gereken kişi benim. Başka bir deyişle, davayı ben açıyorum ve uzlaşmayı da benim sağlamam gerekiyor.

Trump, "Yani, belki kendime 1 milyar dolar veririm ve hepsini hayır kurumlarına bağışlarım" diye öneride bulunup fikrini değiştirdi:

Aslında belki de bunu hayır kurumlarına vermemeliyim. Belki de para bende kalmalı.

Sonrasında bir dizi olayı gazete manşetlerini yüksek sesle okuyormuş gibi anlattı:

Donald Trump, Amerika Birleşik Devletleri'ne dava açıyor. Donald Trump başkan oluyor. Ve şimdi Donald Trump davada uzlaşmayı sağlamak zorunda.

Ardından "Bu sebeple kendime 1 milyar dolar veriyorum" dedi.

Trump bir kez daha muhtemel tazminatla ne yapacağı konusunda tereddüt ediyor gibi görünerek kalabalığa şöyle seslendi:

Aslında belki de bunu hayır kurumlarına vermemeliyim. Belki de para bende kalmalı. Hayır mı? Pek çok kişi 'Bunu yap' der. Bunu yapmak istemiyorum.

"Ama ne olursa olsun, hepsi iyi hayır kurumlarına gidecek. Olur mu? Hepsi iyi hayır kurumlarına gidecek. Ama bu içinde olmak için tuhaf bir durum değil mi? Yapmalıyım, bir anlaşma yapmalıyım. Kendimle müzakere ediyorum" diyerek sözlerini tamamladı.

Bu federal soruşturmalara liderlik etmekle görevli Adalet Bakanlığı Özel Yetkili Savcısı Jack Smith, Trump'ın 2024 seçimlerini kazanmasının ardından yeni başkan aleyhindeki davaları düşürmüştü.

Bu hafta Kongre üyelerine konuşan Smith, soruşturma ekibinin Trump'ın 2020 seçimleri sonuçlarını geçersiz kılmak için suç teşkil edecek şekilde komplo kurduğuna dair "makul bir şüphenin ötesinde kanıtlar edindiğini" ve gizli belgelerin yönetimine ilişkin yasayı ihlaliyle ilgili "güçlü kanıtlar" topladığını söyledi.

Trump cuma yaptığı konuşmanın önceki kısımlarında, Adalet Bakanlığı'nın gizli belgeler davası kapsamında Ağustos 2022'de Mar-a-Lago'ya düzenlenen FBI baskınını eleştirdi. Başkan, eşi Melania Trump'ın "külot" çekmecesine kadar uzandığını iddia ettiği baskını "yasadışı ve iğrenç" diye niteledi.

Trump'ın "tüm kanıtlara" sahip olmakla ne kastettiği henüz belli değil. Öte yandan ABD Senatosu Adalet Komitesi Başkanı Chuck Grassley, Ağustos 2022'deki baskından önceki aylarda FBI ve Adalet Bakanlığı yetkililerinin birbirlerine gönderdiği e-postaları bu hafta yayımlamıştı. Bunlar, Trump'ın mülküne yönelik arama emrini uygulamak için olası bir neden olduğuna büronun inanmadığını, Adalet Bakanlığı'nınsa bunun aksinde ısrar ettiğini gösteriyor.

Independent Türkçe