İspanya'da Başbakan Sanchez'in "olası istifa hamlesi" siyasi taktik olarak değerlendiriliyor

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve eşi Maria Begona Gomez Fernandez (Reuters)
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve eşi Maria Begona Gomez Fernandez (Reuters)
TT

İspanya'da Başbakan Sanchez'in "olası istifa hamlesi" siyasi taktik olarak değerlendiriliyor

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve eşi Maria Begona Gomez Fernandez (Reuters)
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve eşi Maria Begona Gomez Fernandez (Reuters)

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'in, eşi hakkında "iş dünyasına etki yaptığı ve yolsuzluğa karıştığı" iddialarından dolayı istifa edip etmemeyi düşünme kararanın "siyasi bir taktik" olduğu düşünülüyor.

İspanya'da "sürpriz bir siyasi deprem" olarak tanımlanan Başbakan Sanchez'in istifayı düşünme açıklaması ülkenin ana gündem maddesi oldu.

Basındaki yorumlarda, Sanchez ve yakın çevresinin uzun zamandır bazı basın organları tarafından hedef alındığı, ancak Başbakanın olası bir istifayı düşüneceğini açıklamasının "siyasi bir taktik" olduğu görüşü öne çıkarıldı.

İspanya Başbakanının 29 Nisan'da yapacağı basın toplantısında meclisten bir kez daha güvenoyu isteme yoluna gideceği, azınlık hükümetine dışarıdan destek veren ayrılıkçı Bask ve Katalan siyasi partilerin bir kez daha desteğini alarak, muhalefetteki sağ ve aşırı sağ partilerin suçlamalarını haksız çıkartarak güçlenmiş bir şekilde bu krizden çıkmayı planladığı yorumları yapıldı.

Katalonya'da 12 Mayıs'ta yapılacak yerel parlamento seçimleri öncesinde Sanchez'in bu siyasi hareketinin partisine oy kazandırabileceği de ileri sürülüyor.

Sanchez'in uzun bir süredir muhalefetteki sağ partilerin kullandığı, "hükümetin meşru olmadığı", "Sanchez'e oy verenler ETA teröristi Txapote'ye oy kullanmış olur" şeklindeki suçlamaları artık siyaset dilinden çıkartmayı hedeflediği kaydediliyor.

Bu arada gerek koalisyon hükümetinin bakanları, gerekse Sanchez'in lideri olduğu Sosyalist İşçi Partisi'nin (PSOE) üst düzey yöneticileri Başbakan'a destek mesajları gönderip görevde kalmasını isteyen açıklamalar yaptı.

Muhalefetteki sağ partiler ise Sanchez'i hedef almaya devam etti. Ana muhalefetteki Halk Partisi'nin (PP) lideri Alberto Nunez Feijoo, Sanchez'i "ciddiyetsizlikle ve mağduru oynamakla" suçladı. Aşırı sağcı Vox'tan gelen açıklamalarda Sanchez'in hemen istifa etmesi gerektiği savunuldu.

- Hükümet kaynakları: "Sanchez'e karşı yürütülen kampanya siyaset dışı"

AA muhabirinin hükümet kaynaklarından aldığı bilgilerde ise Sanchez'in kararının "tamamen bireysel olduğu ve istifanın beklenmediğini" vurgulandı.

Bir hükümet yetkilisi, "Sanchez'e karşı yürütülen kampanyada siyaset dışı bir durum var ve bu demokrasiye de zarar veriyor. Her zaman aynı basın organları, çoğunlukla dijital olanlar bu suçlamaları yapıyor. Ana akım medya ise bunu görmezlikten geliyor." yorumunda bulundu.

- Temiz Eller sendikası, iddialarının doğruluğundan emin değil

Öte yandan Sanchez'in eşi Begona Gomez'e yönelik "nüfuzunu kullanarak bazı iş çevrelerine etki yapmak ve yolsuzluk" suçlamalarını yapan aşırı sağcı "Temiz Eller" sendikası Genel Sekteri Miguel Bernard, bu iddiaları sadece basındaki bilgilere göre, "doğruluğunu bilmeden" ortaya attığını açıkladı.

Savcılık da "suç unsuru teşkil eden herhangi bir delil bulunmadığından" dolayı Başbakan Sanchez'in eşi hakkında açılan soruşturmanın kapatılmasını istedi.

Temiz Eller'in suç duyurusu sonrasında Gomez hakkındaki iddialarla ilgili gizli bir soruşturma açtığı duyurulan hakim Juan Carlos Peinado'nın 10 Mayıs tarihinde söz konusu haberleri yapan gazetecileri dinleyip kararını vermesi öngörülüyor.

- Sanchez'in kamuya açık siyasi görüşmelerini askıya alma kararı

İspanya Başbakanı Sanchez, X hesabından dün yaptığı ve "Vatandaşa mektup" başlığını attığı dört sayfalık açıklamada, muhalefetteki sağ ve aşırı sağ partileri "ülke gerçeğinden çok uzak kalmak, seçim yenilgisi kabul etmemek, meşru hükümete saygı göstermemek ve karikatürü andıran iddialar ortaya atarak, çamur makinesi gibi sürekli kendisine ve etrafındakilere iftira atmakla" suçlamıştı.

"Hükümetin başında devam mı etsem, yoksa bu yüksek onurdan vazgeçsem mi? Buna değer mi sorusunu acilen yanıtlamam gerekiyor." diyen Sanchez, kamuya açık tüm görüşmelerini iptal ettiğini, düşünmesi gerektiğini ve 29 Nisan pazartesi günü kamuoyunun karşısına çıkarak kararını açıklayan bir basın toplantısı yapacağını duyurmuştu.

Sosyalist İşçi Partisi'nin (PSOE) lideri olan 52 yaşındaki Sanchez, 2018-2019, 2020-2023 ve son olarak Kasım 2023'te kurulan azınlık sol koalisyon hükümetle 3 dönem art arda başbakanlık görevini yürütüyor.

Pedro Sanchez'in 29 Nisan'daki basın toplantısında, şu andaki siyasi ortamda beklendiği gibi meclisten tekrar güvenoyu isteme kararını açıklaması, aksi olup istifa etmesi durumunda da yeni bir hükümet kurulana kadar mevcut hükümetin karar alamadan fiili olarak görevine devam etmesi, yeni hükümet kurulamazsa da erken genel seçime gidilmesi öngörülüyor.

Başbakan Sanchez'in istifası halinde şu anda Senato'da görüşülen ve mayıs ayı sonunda yasalaşması beklenen ayrılıkçı Katalan siyasetçilere af getirilmesiyle ilgili tasarının da kabul edilmemesi bekleniyor.



İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
TT

İran ve müzakereler öncesinde kartları toplama

Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)
Fotoğraf: İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi (AFP)

Hasan Fahs

Tahran ve Moskova arasında pozisyon ve hedeflerde bir ayrışma veya uzaklaşma olduğunu düşündüren atmosfere ve Rusya'nın ihaneti, İsrail saldırılarına karşı koymak için gerekli desteği sağlamayı reddetmesi nedeniyle İran sokaklarını saran hayal kırıklığı hissine rağmen, iki taraf arasında perde arkasında yaşananlar bu hissin ve görüntüye dayalı tutumların ötesine geçiyor. Zira Tahran'ın düşüşü, her şeyden önce Moskova'yı kuşatma, hatta devirme yolunun artık açık olduğu anlamına geliyor. Bu durum, özellikle Rus mevkidaşı Vladimir Putin'in tutumundan duyduğu derin rahatsızlığı dile getiren Başkan Trump başta olmak üzere, ABD yönetiminin tutumlarındaki tırmandırma ile birlikte netleşmeye başladı. Trump son olarak Washington'un bunların bedelini ödemeyeceğini vurgulayarak, Ukrayna'ya silah sevk etme kararı ile birlikte Rusya'ya yönelik vergileri artırma kararı aldı.

Tahran'ın düşmesi, ikinci olarak, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi’ne trajik bir şekilde son verecek ve Trump'ın Çin'i kuşatma ve ekonomik ve siyasi emellerine nokta koyma hedefini daha gerçekçi ve ulaşılabilir kılacaktır. Zira İran toprakları, Batı Asya’daki kara bağlantısı projesindeki en önemli ve jeo-ekonomik bağlantıyı oluşturuyor. Buradan yola çıkarak, Çin'in Şanghay İşbirliği Örgütü Dışişleri Bakanları Konferansı kapsamında Çin'in başkenti Pekin'de İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasında bir görüşme gerçekleşmesini kolaylaştırma çabası anlaşılabilir. Bu görüşme, Arakçi'nin Çinli mevkidaşı Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yaptığı ön görüşmenin akabinde, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile yaptığı görüşmenin ardından gerçekleşti.

Rus bakanın belirli bir tutum benimsememe konusundaki ısrarı -veya başka bir deyişle, İran-Amerikan nükleer krizi konusunda açık ve net bir tavır beyan etme konusundaki isteksizliği- ile Lavrov'un Rusya'nın barışçıl nükleer enerji hakkı konusunda İran'ın yanında durduğu açıklaması göz önüne alındığında, Lavrov, ülkesinin İran'ın kendi topraklarında zenginleştirme faaliyetlerinde bulunma hakkı talebine ilişkin tutumunu bir şekilde belirsiz bıraktı. Bu durum, Moskova'nın bu ilişkiyi, Washington ile yaşanan krize çözümler ve çıkış yolları sunmak için kullanmasına olanak tanıyor. En azından İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stoku ve Rusya'ya nakledilerek İran'ın gelecekteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere elektrik üretimi için yakıta dönüştürülmesi olasılığı konusunda.

Ancak, her iki yöndeki bu ikili görüşmeler, yeni bir diplomatik çerçeve oluşturabilir. Söz konusu çerçevenin de 16 Ekim'de, BM Güvenlik Konseyi'nin 2231 sayılı kararının sona ermesinden, 7. Bölüm kapsamında İran'a karşı uluslararası yaptırımların yeniden devreye alınmasına yönelik “tetik mekanizmasının” çökmesinden önceki üç ay boyunca, bir sonraki aşamanın şekillenmesine katkıda bulunması bekleniyor.

Her iki tarafın, yani Amerikalılar ile İranlıların, bu sefer doğrudan müzakere masasına döneceğine şüphe yok. Bu nedenle, her iki taraf da müzakere masasına oturmadan önce gücünü pekiştirecek kartları toplamaya çalışıyor. Washington askeri eyleme başvurmakla tehdit ederken ve askeri seçeneğe geri dönebileceğini deklare ederken, aynı zamanda Güvenlik Konseyi'ne başvurma ve tetik mekanizmasını aktifleştirme hakkına sahip olan Avrupa “troykası”ndaki (üçlüsü) müttefiklerinin nüfuzuna güveniyor.

Buna karşılık, Tahran'ın elindeki seçeneklerden biri, bir ay önce 13 Haziran'da şafak vaktinde düzenlenen saldırıda olduğu gibi hazırlıksız yakalanmamak için olası bir askeri çatışmaya hazırlık seviyesini yükseltmektir. Tahran ayrıca, Avrupa üçlüsünün Washington ile koordinasyon halinde başvurabileceği herhangi bir kararı engellemek için diplomatik seçeneği de aktifleştirecektir. Yani hem Moskova'yı hem de Pekin'i 5 Ağustos'tan önce nükleer anlaşmadan çekildiklerini açıklamaya ikna etmek için çalışması gerekecektir. Bu durumda iki ülke, 2015 anlaşmasına bağlı kalmaları halinde kaybettikleri veto haklarını geri kazanacak, böylece Washington ve üçlünün alabileceği herhangi bir karara karşı bu hakkı kullanabileceklerdir.

Tahran, eşzamanlı füze kabiliyetlerini yeniden değerlendirerek askeri hazırlıklarının seviyesini yükseltiyor ve bu kabiliyetleri müzakere masasında görüşmeye zorlayabilecek herhangi bir baskıyı kabul etmeyi reddediyor. Bununla birlikte bakım ve muharebe kabiliyetleri açısından, gelişmiş SU-35 savaş uçaklarının kendi istediği koşullar altında tedariki konusunda Moskova ile yaşadığı mevcut anlaşmazlığı, ihtiyaçlarını karşılayabilecek Çin savaş uçaklarına yönelerek aşmaya çalışıyor. Zira Çin'in koşulları daha az karmaşık ve daha dinamik. Bu hazırlıklar veya Tahran'ın deyimiyle “parmağını tetikte tutmak”, özellikle de güçlü bir konumda olduğunu hissettiği için diplomatik sürece geri dönmeyi reddettiği anlamına gelmiyor. Eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in, rejimin ve İran'ın tarihindeki bu kritik anda Dini Lider'in diplomasinin rolü hakkındaki sözlerini tekrarlaması, İran rejiminin diplomatik ve siyasi seçeneği destekleme ve askeri seçeneğe geri dönme ihtimalini savuşturma arzusunun birçok göstergesini taşıyor olabilir. Zarif'in de dediği gibi, Dini Lider diplomatik çabaları İran’ın gücünün temel taşlarından biri olarak nitelendirdi ve bunlara başvurmanın diğer tüm seçeneklerin veya güç yapılarının yokluğu veya kaybı anlamına gelmediğini belirtti. Çünkü “diplomasiyle elde edilebilecek bir şey savaşla elde edilmemelidir ve diplomatik seçenek kesinlikle daha az maliyetlidir.” Bakan Arakçi de tüm temaslarında, Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS ülkeleri ve hatta Avrupa üçlüsündeki mevkidaşlarıyla yaptığı çeşitli toplantı ve istişarelerde bu seçeneğe bağlı kalıyor. Washington ile müzakere masasına dönme olasılığını, Güvenlik Konseyi ve Avrupa üçlüsü tarafından İran nükleer tesislerine yönelik ABD-İsrail ortak saldırısının açıkça kınanmasına ilave olarak, yaptırımların yeniden uygulanması seçeneğinin, yani “tetik mekanizmasının” geri çekilmesi koşuluna bağlıyor. Zira tetik mekanizmasının aktifleştirilmesi “troyka” ülkelerini müzakerelerin dışında bırakabilir. Bu durum da İran'ı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve müfettişleriyle iş birliğini askıya alma kararının ardından tansiyonu daha da yükseltecek adımlar atmaya zorlayabilir.

Arakçi'nin belirgin sert tutumu, İran'ın müzakereler konusunda isteksiz olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, İran’ın müzakerelere güçlü bir konumda katılmaya çalıştığını gösteriyor. Çünkü İran, herkese güç ve kudrete sahip olduğunu ve bu gücü kullanabileceğini kanıtladığına, ABD-İsrail saldırısına verdiği yanıtla da bunu gösterdiğine inanıyor. Dolayısıyla, diplomatik fırsat, bu gücü ve elde ettiği başarıları pekiştirmek için en uygun yol ve en etkili mekanizmadır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.