Avrupa'da sabotaj işaretleri: Kremlin'i suçlayamıyorlar

Ocak 2022'de Norveç'in Svalbard takımadaları yakınlarındaki dev bir internet kablosunun kopmasından dolayı da Rusya suçlanmıştı ancak dava açmaya yetecek kadar kanıt gösterilemedi (AFP)
Ocak 2022'de Norveç'in Svalbard takımadaları yakınlarındaki dev bir internet kablosunun kopmasından dolayı da Rusya suçlanmıştı ancak dava açmaya yetecek kadar kanıt gösterilemedi (AFP)
TT

Avrupa'da sabotaj işaretleri: Kremlin'i suçlayamıyorlar

Ocak 2022'de Norveç'in Svalbard takımadaları yakınlarındaki dev bir internet kablosunun kopmasından dolayı da Rusya suçlanmıştı ancak dava açmaya yetecek kadar kanıt gösterilemedi (AFP)
Ocak 2022'de Norveç'in Svalbard takımadaları yakınlarındaki dev bir internet kablosunun kopmasından dolayı da Rusya suçlanmıştı ancak dava açmaya yetecek kadar kanıt gösterilemedi (AFP)

Avrupa'daki stratejik altyapılarda yaşanan sorunlar hakkında yapılan soruşturmalarda görülen Rus izlerinin sayısı arttı. 

Aralarında deniz altından geçen bir doğalgaz hattı, kritik önemdeki internet kablosu ve demiryolu ağının da yer aldığı noktalarda yaşanan sıkıntılara dair Moskova'yı suçlayacak kadar kanıt yok. 

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ) bu konuyu haberleştirdi. Avrupalı yetkililerin, sabotajlarda yer aldığı tahmin edilen ticaret ya da balıkçılık gemilerinin Rusya'yla doğrudan bağını kuramadıkları aktarıldı. Kanıt eksikliği yüzünden soruşturmalarının sonuçsuz kaldığı vurgulandı. 

Almanya'da Ekim 2022'de demiryolu ağına düzenlenen saldırı örnek gösterildi.

Üst düzey bir soruşturmacı saldırının ülkenin kuzeyindeki tüm tren trafiğini aksatacak kadar detaylı olduğuna işaret ederek "Rusya kokusu alıyorum" dedi. Yalnızca 4 saat boyunca trafiğin aksamasıyla olayın büyümeden kapandığı bildirildi. 

Bir diğer örnekse şu: Sonbaharda Finlandiyalı soruşturmacılar, Avrupa ana kıtasına bağlanan Balticconnector doğalgaz hattının kesilmesiyle ilgili Rus mürettebata sahip Çin bandıralı bir gemiyi mercek altına almıştı. Norveçli yetkililerle temasa geçseler de yeterli kanıt olmadığı için gemi alıkonamadı.

İsminin açıklanmaması koşuluyla WSJ'ye konuşan Norveçli bir yetkili şu ifadeleri kullandı:

Yalnızca bir iki kafta sonra gemiyi durdurup arayacak kadar kanıt toplayabildik ama o zaman da çok geç olmuştu.

Aynı şartla konuşan başka kaynaklar da Rusya'nın iki yıl önce Ukrayna istilasını başlatmasından bu yana sivil ve ticari gemilerle daha gizli operasyonlar düzenlediğini ve bunları tespit etmenin güç olduğunu savundu. 

Mağdur ülkelerin gerginliğin kontrolden çıkmasını önlemek amacıyla Moskova'yı suçlamaktan kaçındığı da öne sürüldü. 

Almanya'daki Rusya ajanlarını yakalamak üzere geçen ay düzenlenen operasyon hatırlatıldı. Polonya'nın da Moskova adına sabotaj eylemlerinde bulunacağı iddiasıyla şubatta bir kişiyi gözaltına aldığı anımsatıldı. 

Önlemleri artırdıklarını belirten yetkililer, Moskova'nın bu yolla korku ve güvensizlik yaydığını iddia etti. 

Pensilvanya Üniversitesi'nden Avrupa enerji güvenliği uzmanı Benjamin L. Schmitt ise şöyle konuştu:

Eğer mevcut strateji kayda değer kanıtların Rusya'yı işaret ettiği vakaları onlara bağlamaktan kaçınmaksa bu durum caydırıcılığı zayıflatır ve kritik altyapılara yönelik yeni saldırılara davetiye çıkarır.

Diğer yandan son günlerde bu konularda yeni adımlar atılıyor. Salı günü Norveç ülkedeki Rus sabotajlarına dair kapsamlı bir rapor yayımlayacağını duyurdu. 

Birleşik Krallık'ın siber istihbarat ajansı GCHQ'nun direktörü Anne Keast-Butler da geçen hafta yaptığı açıklamada Rus istihbaratının sanal mecradaki eylemlerinden daha fazla endişelendiklerini vurguladı. 

NATO da bu ay hem siber hem de gerçek dünyada Moskova'nın sabotaj eylemlerini artırdığını savunan bir açıklama yayımlamıştı.

Geçen ay NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya'nın Almanya ve Birleşik Krallık'taki casusluk faaliyetlerinin "kabul edilmez" olduğunu söylemişti. Yapacakları görüşme öncesinde Almanya Başbakanı Olaf Scholz'la ortak basın toplantısı düzenleyen NATO lideri, "Bu tür casusluk faaliyetleri kabul edilmez ve bunlar Ukrayna'yı desteklemeye devam etmemize engel olamayacaklar" ifadesini kullanmıştı.

Independent Türkçe



Amerikan bankalarından Arjantin'e soğuk duş

Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
TT

Amerikan bankalarından Arjantin'e soğuk duş

Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)

Wall Street Journal'ın (WSJ) özel haberine göre JPMorgan Chase, Bank of America ve Citigroup, Arjantin'e 20 milyar dolarlık kredi vermekten vazgeçti.

Amerikan gazetesinin kaynakları, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei'yi desteklemek isteyen Donald Trump yönetiminin çağrısıyla harekete geçen bankaların bunun yerine daha küçük bir paket hazırladıklarını söyledi. 

WSJ, geçen ay ad ve görevlerini açıklamadığı kaynaklara dayandırdığı haberde bankaların kendilerini riske atmadan kredi vermeye çalıştığını bildirmişti. 

Normalde bu tarz işlemleri kendileri yürüten bankaların ABD Hazine Bakanlığı'na Buenos Aires yönetiminin kendilerine nasıl bir teminat verebileceğini sorduğu ve yeterli güvenceyi alamazlarsa ekonomik istikrarsızlığın sürdüğü Arjantin'e kredinin çıkmayabileceği aktarılmıştı. 

WSJ'nin yeni haberinde 20 milyar dolarlık krediden vazgeçen üç bankanın yaklaşık 5 milyar dolarlık bir repo anlaşması hazırladığı ve bu parayı birkaç ay içinde geri almayı planladığı belirtildi. 

Ancak müzakerelerin daha başlangıç aşamasında olduğu ve koşulların değişebileceği ya da anlaşmanın hiç yapılmayabileceği de vurgulandı. 

Buenos Aires yönetiminin ocakta ödemesi gereken 4 milyar dolarlık borcunu bu anlaşmayla kapaması bekleniyor. 

Arjantin, ABD Hazine Bakanlığı'yla yaptığı döviz takası anlaşmasıyla 20 milyar dolara erişmişti. Bu miktarın ne kadarının kullanıldığı net değil. 

ABD Hazine Bakanlığı'ndan WSJ'ye yapılan açıklamada "Birleşik Devletler, Başkan Milei ve Bakan Caputo'nun Arjantin'i Yeniden Harika Yapma konusundaki temel prensiplere bağlılığına güvenmeyi sürdürüyor" dendi. 

Diğer yandan Hazine Bakanlığı'nın bazı eski yetkilileri, ABD'nin Arjantin'e maddi desteğinin boyutlarının net bir şekilde kamuoyuna açıklanmadığını söylüyor. 

Barack Obama dönemi yetkililerinden Brad Setser da bunlardan biri:

Esasen bu paranın nasıl kullanıldığına dair hiçbir bilgi yok. Vergi mükelleflerinden alınan paranın verildiği düşünüldüğünde, bu sıradışı bir durum.

Independent Türkçe, WSJ, AP


Çin'in Japonya'ya öfkelenmesinin asıl sebebi ne?

Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
TT

Çin'in Japonya'ya öfkelenmesinin asıl sebebi ne?

Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)

Çin'le Japonya arasında Tayvan meselesi nedeniyle çıkan gerginlik sürüyor. 

Pekin ve Tokyo'yu karşı karşıya getiren gerginlik, Japonya Başbakanı Sanae Takaiçi'nin Parlamento'da 7 Kasım'da düzenlenen oturumda yaptığı açıklamayla patlak vermişti. 

Takaiçi, Tayvan Boğazı'na yönelik muhtemel müdahaleyi "ülkesini tehdit eden bir hareket" olarak göreceğini, böyle bir durumda askeri güç kullanılabileceğini belirtmişti. Böylelikle ilk kez bir Japon başbakanı, Tayvan'ın işgali halinde ülkenin askeri müdahalede bulunacağını açıkça söylemişti. 

Pekin yönetimiyse Takaiçi'den sözlerini geri almasını istemiş, başbakan bunu reddedince Japonya'nın Pekin Büyükelçisi Kenji Kanasugi'yi çağırarak Tokyo'ya protesto notası vermişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı, güvenlik koşullarının uygun olmadığı gerekçesiyle Japonya'ya seyahat uyarısı da yayımlamıştı. Çin Eğitim Bakanlığı da öğrencilere, güvenlik riskleri nedeniyle Japonya'da "eğitim koşullarının uygun olmadığı" uyarısında bulunmuştu.

Pekin'in Osaka Başkonsolosu Şüe Cien'in "kendilerine saldıran kirli bir boynu tereddüt etmeden kesmeleri gerekeceğini" yazdığı sosyal medya gönderisi de krizi körüklemişti. Japonya, diplomatın "gönüllü olarak ülkesine dönmesini" talep etmişti. 

Ancak CNN'in analizinde, Pekin'in asıl "Asya'daki askeri dengelerin değişme olasılığından endişelendiği" yorumu yapılıyor. 

Tokyo yönetimi, II. Dünya Savaşı'nda 1937-1945'te Çin'i işgal etmişti. İmparatorluk Ordusu, 1895-1945'te de Tayvan'ı da kolonileştirmişti. 

Geçen ay göreve gelen Takaiçi, Japonya'nın savunma harcamalarını marta kadar Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 2'sine çıkaracaklarını duyurmuştu. Merkez sağ Liberal Demokrat Parti (LDP) lideri, Parlamento'da yaptığı ilk konuşmada Asya-Pasifik bölgesinde Çin, Kuzey Kore ve Rusya'yla artan gerilimlere dikkati çekmişti. 

Analizde, Pekin yönetiminin "Japonya'nın Çin'in yükselişini tehdit edebilecek askeri emelleri olduğunu" düşündüğüne dikkat çekiliyor. 

Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) resmi gazetesi Halkın Günlüğü'nde 17 Kasım'da yayımlanan bir köşe yazısında şu ifadeler kullanılmıştı: 

İlk kez bir Japon lider Tayvan'a silahlı müdahale niyetini dile getirdi ve Çin'e karşı askeri tehditte bulundu. Bunun arkasında, Japonya'nın sağcı güçlerinin pasifist Anayasa'nın kısıtlamalarından kurtulup ‘askeri güç' statüsü elde etme yönündeki tehlikeli girişimi yatıyor.

CNN'in analizinde, Takaiçi'nin savunma bütçesini artırdığı gibi ABD Başkanı Donald Trump'la daha yakın ilişkiler kurmayı hedeflediğine de dikkat çekiliyor. 

Singapur Ulusal Üniversitesi'nden Chong Ja Ian, Çin'in "ilk baştan Takaiçi'yi köşeye sıkıştırmayı" hedeflediğini ve Japonya'ya savunma harcamalarını artırmaması için gözdağı vermeyi istediğini söylüyor. 

Independent Türkçe, CNN, Reuters


ABD’nin Ukrayna barış planında “tam af” detayı

Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)
Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)
TT

ABD’nin Ukrayna barış planında “tam af” detayı

Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)
Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)

ABD'nin Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırmak için hazırladığı 28 maddelik plan, Kiev yönetiminin birçok taviz vermesini öngörüyor. 

Wall Street Journal'ın (WSJ) incelediği taslak metne göre Ukrayna'dan işgal altındaki Donbas bölgesini Rusya'ya vermesi isteniyor. Ayrıca Ukrayna ordusunun 600 bin personelle sınırlandırılması ve ülkenin NATO'ya katılımının rafa kaldırılması talep ediliyor. 

Planın kabul edilmesi halinde Rusya'nın birçok talebi de gerçekleştirilmiş olacak. 

Bu hafta ABD heyetiyle toplantı yapan Ukrayna lideri Volodimir Zelenski, adil bir barış talep ettiklerini belirterek, "Bağımsızlığımıza, egemenliğimize ve Ukrayna halkının onuruna saygılı koşullar sağlayan değerli bir barış istiyoruz" demişti.

Ukrayna lideri 18 Kasım'da Ankara'yı da ziyaret ederek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmüştü. Zelenski "Acil bir barış ve bunun için güvenlik garantisi sağlanmasını istiyoruz" demiş, Erdoğan da "Adil ve kalıcı barışın önünü açacak önerileri Rusya'yla da ele almakta kararlıyız" ifadelerini kullanmıştı.

Diğer yandan WSJ'nin aktardığına göre anlaşmada son dönemde Ukrayna'yı çalkalayan yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili bir maddede yer alıyor. Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla gazeteye konuşan üst düzey bir ABD'li yetkili, basına sızan taslak metinde Kiev yönetiminin sonradan önemli bir değişikliğe gittiğini belirtiyor. 

Buna göre taslakta yolsuzluk iddialarının detaylandırılması amacıyla, "Ukrayna, aldığı tüm yardımları kapsamlı denetime tabi tutacak ve hataları düzeltmek ya da savaştan yasadışı kazanç sağlayanları cezalandırmak için yasal bir mekanizma oluşturacak" maddesi yer alıyordu. 

Kiev'in bu maddenin "savaştaki tüm taraflar savaş sırasındaki eylemleri için tam af alacak ve gelecekte herhangi bir talepte veya bulunmayacaklarını kabul edecekler" şeklinde değiştirilmesini istediği aktarılıyor. 

Ayrıca Rusya'nın büyük kısmı Avrupa bankalarında yer alan 300 milyar dolarlık dondurulmuş varlıklarının akıbetinin de anlaşma çerçevesinde belirlenmesi bekleniyor. 

ABD'nin öncülüğünde hazırlanan plana Avrupa'dan tepkiler de geldi. Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot dünkü açıklamasında "Barış, teslimiyet anlamına gelemez. Ukrayna'nın teslimiyetini istemiyoruz" dedi. 

Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski de Ukrayna ordusuna sınırlandırma getirilmemesi gerektiğini belirterek, bunun yerine Rusya'nın "saldırgan potansiyelinin" törpülenmesi çağrısında bulundu. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, CNN, New York Post, Washington Post