Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Hiç şüphe yok ki, Humeyni rejiminin 1980'lerdeki binlerce infazdan sorumlu temel direklerinden birinin yokluğu, reform veya değişim yönündeki baskılar için motive edici bir faktör olacaktır.

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



İsrail,  Beyrut’taki Hizbullah'ın merkez karargahlarını vurdu:  Hedefte Nasrallah var

TT

İsrail,  Beyrut’taki Hizbullah'ın merkez karargahlarını vurdu:  Hedefte Nasrallah var

İsrail,  Beyrut’taki Hizbullah'ın merkez karargahlarını vurdu:  Hedefte Nasrallah var

İsrail ordusu Hizbullah'ın merkez karargahlarının hedef alındığını açıkladı. İsrail medyası hedefte Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın olduğunu duyururken İran medyası ise Nasrallah'ın hayatta ve güvenli yerde olduğunu aktardı.

İsrail savaş uçakları bu akşam (Cuma) Beyrut'un güney banliyösündeki bir yerleşim yerine  şiddetli saldırılar düzenledi. Bölge sakinleri, dumanlar yükselmeden dakikalar önce art arda 10'dan fazla patlama sesi duyulduğunu belirttiler.

Saldırıların çok sayıda yüksek binayı yerle bir ettiğini ifade eden görgü tanıkları birkaç metre derinliğinde bir çukurun açıldığını söyledi.

Hizbullah'a yakın bir kaynağa göre, 2006 yazında İsrail’e karşı başlatılan savaştan bu yana Hizbullah kalesine düzenlenen en ağır saldırıda altı bina tamamen yıkıldı. AFP'ye isminin açıklanmaması koşuluyla konuşan kaynak şunları söyledi: “(Hizbullah'ın) korunaklı bölgesinde altı bina tamamen dümdüz edildi.”

rfgtı45hy6ju7k
İsrail'in Hizbullah'ın Dahiya'daki merkez karargahına düzenlediği saldırının gerçekleştiği yerden dumanlar yükseliyor (AFP)

İsrail ordusu, Hizbullah merkez karargâhına hassas bir saldırı gerçekleştirildiğini ve büyük bir yıkıma yol açtığını duyurdu. İsrail ordusu sözcüsü Daniel Hagari'ye göre karargâh Beyrut'un banliyölerinin kalbindeki konut binalarının altında yer almaktadır.

İsrail ordusu, Hizbullah'ın Beyrut'taki komuta merkezini vurduğunu açıklamasından saatler sonra savaş uçaklarının Lübnan'da aralarında fırlatma rampaları ve silah depolarının da bulunduğu Hizbullah hedeflerini vurduğunu söyledi.

Kanal 13 İsrailli bir yetkilinin şu sözlerini aktardı: Operasyon yapıldığında Amerikalıları bilgilendirdik.

İsrail medyası hedefin Nasrallah olduğunu söylerken, Hizbullah'a yakın bir kaynak Hizbullah genel sekreterinin “iyi” olduğunu doğruladı.

İran medyası güvenlik kaynaklarının Nasrallah güvenli bir yerde ve İsrail medyasının yaydığı haberler doğru olmadığını aktardı.

dcfvrgb
Lübnanlı askerler ve sağlık görevlileri İsrail hava saldırılarında Hizbullah'ın karargahının hedef alındığı yerde (AFP)

İsrail'in Birleşmiş Milletler temsilcisi

İsrail'in Birleşmiş Milletler temsilcisi Danny Danon, İsrail'in Cuma günü Beyrut'a düzenlediği hava saldırılarının İsrail'e saldırı planlayan “kötü insanların” toplantısını hedef aldığını söyledi. Danon İsrail'in Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ı hedef alıp almadığını teyit etmekten kaçındı ancak Nasrallah'ın cezalandırılmayı hak eden “kötü bir aktör” ve “terörist” olduğunu söyledi.

Biden

ABD Başkanı Joe Biden, ABD'nin İsrail'in Beyrut'a düzenlediği hava saldırısından haberdar olmadığını ve bu saldırıya katılmadığını söyledi.

Mikati

Bu gerilim karşısında Lübnan'ın geçici Başbakanı Necip Mikati Cuma günü uluslararası topluma İsrail'i Lübnan'a karşı yürüttüğü “imha savaşını” durdurması için “caydırma” çağrısında bulundu. New York'ta bulunan Mikati, ofisinden yapılan açıklamada şunları söyledi “Yeni saldırganlık, İsrailli düşmanın tüm uluslararası çabalara ve ateşkes çağrılarına kulak asmadığını kanıtlıyor; bu da uluslararası topluma bu düşmanı caydırma, zorbalığını ve Lübnan'a karşı yürüttüğü imha savaşını durdurma sorumluluğunu yüklüyor.”

İki ölü ve 76 yaralı

Lübnan Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan ilk bilançoya göre İsrail saldırılarında iki kişi öldü, 76 kişi de yaralandı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerindeki Haret Hreik'e art arda düzenlediği saldırılarda iki kişi öldü, 15'i hastaneye kaldırılan 76 kişi de yaralandı” denildi. Bakanlık, enkaz kaldırma çalışmaları devam ettiği için ölü sayısının artabileceğini söyledi.

İran

İran'ın Beyrut Büyükelçiliği, İsrail saldırısının oyunun kurallarını değiştiren ciddi bir tırmanma olduğunu ve saldırının “uygun cezayı” hak eden bir “suç” olduğunu söyledi.

Bı̇rleşmı̇ş Mı̇lletler

Birleşmiş Milletler Cuma günü yaptığı açıklamada İsrail'in Lübnan'ın başkenti Beyrut'un güney banliyölerine yönelik saldırılarını büyük bir endişeyle takip ettiğini belirtti. Örgütün sözcüsü Stephane Dujarric bir basın brifinginde yaptığı açıklamada, “BM Beyrut'a yönelik saldırıları büyük bir endişeyle takip ediyor” dedi.