İbrahim Reisi: Bir kişinin otobiyografisinde rejimin biyografisi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

İbrahim Reisi: Bir kişinin otobiyografisinde rejimin biyografisi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Husam İytani

İran eski cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin 1988 yılında İranlı yetkililer tarafından düzenlenen infaz dalgasına katılması ve insan hakları örgütlerinin insanlığa karşı işlenen suç ithamı, unutulmuş ya da neredeyse unutulmaya yüz tutmuş tozla kaplı tarih kitaplarından çıkmış gibi görünüyor. Ancak gerçekte bu, İran'ın 1979'daki devriminden sonra yaşadığı ve sonraki yıllarda muhafazakar akımın radikal kanadının Tahran'da iktidarda aslan payına sahip olması ile istikrar kazanmış gibi görünen keskin dönüşlere işaret ediyor.

Ruhullah Humeyni liderliğindeki İran din adamlarının iktidara gelmesinden sonraki ilk birkaç yıl şiddetli huzursuzluklar ile geçti. Şah'a karşı savaşan Kürt güçlerinin yeni rejimin eğilimlerini reddetmesiyle başlayan, farklı güçler arasında bir dizi iç savaşa benzeyen olaylar yaşandı. Kürt güçlerin yeni rejime karşı duruşu, İran'ın kuzeyinde sert çatışmalara ve diğer bölgelerde yüksek oranda yaşananlar ile eş zamanlı bir dizi infaza yol açtı. Söz konusu infazların denetimini o dönemde adı tüm haber bültenlerinde geçen ama bugünlerde artık adı anılmayan Yargıç Sadık Halhali üstlenmişti.

 Bu atmosferin gölgesinde, rejime sadık unsurlar ile Halkın Mücahitleri arasındaki günlük çatışmalar, iktidarın üst düzey liderlerine yönelik bir dizi suikast da dahil olmak üzere, devam ediyordu. Çatışmalara eski Şah'ın destekçilerinin yanı sıra, sağdan, soldan ve merkezden Humeyni ve rejimine karşı olduğundan şüphelenilen herkesi kapsayan büyük bir tutuklama dalgası da eşlik etti. Halhali’nin idam kararlarının ardı arkası kesilmiyordu. Bu tutuklamalar sonucunda Halkın Mücahitleri destekçisi olmak ile suçlanan binlerce kişi toplanıp cezaevlerine gönderildi. Bunların en meşhuru elbette Tahran'ın kuzeyindeki Evin Hapishanesi'ydi.

İran-Irak savaşının sona ermesiyle birlikte İran rejiminden ağır darbeler aldıktan sonra Irak'ı üs edinmiş Halkın Mücahitleri Örgütü, Irak'tan İran topraklarına "Ebedi Işık" adını verdiği büyük bir saldırı başlattı. Amacı bitkin İran güçlerini gafil avlamak, İran topraklarının derinliklerine ilerlemek ve Humeyni'yi devirecek bir ayaklanmanın fitilini ateşlemekti. Halkın Mücahitleri saldırısı, İran güçlerinin "Marsad" adlı bir karşı operasyon başlatmasının ardından başarısızlıkla sonuçlandı.  Bu arada Tahran’daki yetkililer, ağırlıklı olarak sol görüşlü diğer parti ve güçlerin üyelerinin yanı sıra örgütün cezaevlerindeki tutuklu destekçilerini de idam ederek Mücahitlerden intikam almaya karar verdi.

İran-Irak savaşının sona ermesiyle birlikte, İran rejiminden ağır darbeler aldıktan sonra Irak'ı üs edinen Halkın Mücahitleri, Irak'tan İran topraklarına büyük bir saldırı başlattı.

Tahran'da rejime hizmet etmeye hevesli genç savcı İbrahim Reisi (28 yaşında) işte burada devreye girdi. Ama en büyük sorumluluğun kimde olduğu konusunda büyük tartışmaların yaşandığı infaz kararlarının uygulanmasında yalnız değildi. Aksine Reisi aralarında pek çok kadının da bulunduğu 4 bin ile 8 bin arasında kişi hakkında idam kararı veren ve "Ölüm Komisyonu" olarak bilinen komisyonun bir üyesiydi. Bu komisyon Reisi için İran'daki iktidarın kalbine açılan ana kapı oldu.

Unutulmuş bir geçmiş döneme kadar uzanan bu hikayede önemli olan, yokluğunun önemi, Mücteba Hamaney'in babasının İslam Cumhuriyeti'nin Dini Lideri pozisyonuna yükselme şansını arttırmakla sınırlı hale gelen Reisi’nin otobiyografisinin, radikal kanadın rejim üzerinde tam kontrol sağlamak için izlediği yola ışık tutuyor olmasıdır. Zira İran'ın o dönemde sahne olduğu çatışmalar, Halkın Mücahitleri Örgütü, Tudeh Komünist Partisi, solcu Halkın Fedaileri grubu veya Kürt partiler gibi rejimin kendisine dahil olmasına izin vermediği güçler ile sınırlı değildi. Aksine sembollerinin çoğunun darağacı veya kurşuna dizme ile infaz edildiği Humeyni’ye en yakın ve bağlantılı gruplar içindeki çatışmaları da içeriyordu. O dönemin simgelerinden biri hâlâ İran-Irak savaşı sırasında başbakanlık görevini üstlenen (bu makam daha sonra kaldırıldı) Mir Hüseyin Musevi'dir. Daha sonra reformist olmadan önce "İslami Sol" ile bağlantılıydı ve 2009'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mahmud Ahmedinejad'a karşı kaybetmesinden bu yana ev hapsinde tutuluyor. 2005 yılında rejimin kurucularından olan ve ılımlı sayılan Ali Ekber Haşimi Rafsancani'yi yenilgiye uğratan Ahmedinejad ise muhafazakar kanadın yükselişinde önemli bir aşamayı temsil ediyordu.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



İran’da gençler toplumu değiştiriyor: 40 yılın en büyük dönüşümü

İran'daki sosyal dönüşümün Tahran yönetimindeki muhafazakarları rahatsız ettiği belirtiliyor (Reuters)
İran'daki sosyal dönüşümün Tahran yönetimindeki muhafazakarları rahatsız ettiği belirtiliyor (Reuters)
TT

İran’da gençler toplumu değiştiriyor: 40 yılın en büyük dönüşümü

İran'daki sosyal dönüşümün Tahran yönetimindeki muhafazakarları rahatsız ettiği belirtiliyor (Reuters)
İran'daki sosyal dönüşümün Tahran yönetimindeki muhafazakarları rahatsız ettiği belirtiliyor (Reuters)

Uzmanlara göre İran'da son 40 yılın en büyük toplumsal değişimlerinden biri yaşanıyor. 

New York Times'ın (NYT) haberinde, gençlerin başını çektiği dönüşüm kapsamında son dönemde binlerce kişinin katıldığı açık hava pop konserleri ve kadınların saçı açık şekilde erkeklerde dans ettiği eğlenceler düzenlendiği yazılıyor. 

Sokak müzisyenleri ve hip-hop dansçılarından sabah yoga grupları ve sanat festivallerine kadar özellikle Tahran'da çeşitli organizasyonların yapıldığına dikkat çekiliyor. 

Başkente ek olarak bazı etkinliklerin Şiraz, İsfahan, Yezd gibi çeşitli şehirlere de yayıldığı aktarılıyor. Hatta çöldeki bazı bölgelerde özel rave partileri düzenlendiği belirtiliyor.

İranlı sosyolog Fadime Hassani, gençlerin "ikili hayat yaşamak istemediğini" özel ve kamusal alan arasındaki ayrımların gittikçe bulanıklaştığını söylüyor: 

Son 40 yılda İran kültürünün büyük bir kısmı özel alanlarda, yani evlerde, partilerde ve kısıtlı ortamlarda varlığını sürdürdü. Ancak bugün aynı değerler, duygular ve yaşam tarzları kamusal alanda da yeniden üretiliyor.

Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, seçim kampanyasında daha fazla sosyal özgürlük vaadinde bulunmuştu. NYT'nin analizinde hükümetin gençlerin liderliğindeki dönüşümü "bastırmaktan çekindiği veya buna gücünün yetmediği" yorumu yapılıyor. 

22 yaşındaki Mahsa Emini'nin başörtüsü kurallarına uymadığı iddiasıyla gözaltına alınıp işkence sonucu öldürülmesiyle İran'da 2022'de patlak veren protesto dalgası da hatırlatılıyor. Kuraklık, ekonomik kriz ve haziranda 12 gün süren İsrail-İran savaşının etkilerinden toparlanmaya çalışan Tahran yönetiminin, benzer bir tepkiyle karşılaşma endişesiyle etkinliklere karşı sert önlemler almadığı yazılıyor. 

Diğer yandan muhafazakarların değişimden rahatsız olduğuna da dikkat çekiliyor. NYT'nin İran medyasından aktardığına göre İstihbarat Bakanlığı, sosyal kurallardaki gevşemeye ve kadınların başörtüsünden uzaklaşmasına dair ülkenin dini lideri Ali Hamaney'e rapor sundu. Hamaney'in de "gençlerin ve kadınların hizaya getirilmesi" talimatı verdiği öne sürülüyor. 

Independent Türkçe, New York Times, Iran Wire


Netanyahu, ‘iyi niyet gösterilmesi halinde’ Suriye ile anlaşma olabileceğini düşünüyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ay üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (Hükümet Basın Ofisi)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ay üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (Hükümet Basın Ofisi)
TT

Netanyahu, ‘iyi niyet gösterilmesi halinde’ Suriye ile anlaşma olabileceğini düşünüyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ay üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (Hükümet Basın Ofisi)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ay üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (Hükümet Basın Ofisi)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ‘iyi niyet gösterilmesi halinde’ Suriye ile bir anlaşmanın mümkün olabileceğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Yediot Aharonot’tan aktardığına göre Netanyahu, geçen hafta Suriye’de yaşanan çatışmada yaralanan askerleri ziyaret ederken yaptığı açıklamada, “Suriye’den beklenen, Şam’dan mevcut tampon bölgeye kadar silahsızlandırılmış bir tampon hat oluşturmasıdır. Buna elbette Hermon Dağı’nın etekleri ve zirvesi de dahildir” dedi.

Netanyahu, “Bu bölgeler üzerindeki kontrolümüzü, İsrail vatandaşlarının güvenliğini sağlamak için sürdürüyoruz. Eğer iyi niyet gösterilir ve bu ilkeler üzerinde anlaşılırsa, Suriyelilerle bir anlaşmaya varmak da mümkün. Ancak her koşulda kendi ilkelerimizden vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Diğer taraftan İsrail medyasına göre Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz, bugün ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus ile bir araya geldi.

Yediot Aharonot’a bağlı Ynet haber sitesinin aktardığına göre görüşme, Kudüs’te Başbakanlık Ofisi’nde gerçekleşti.

Ortagus’un ilerleyen saatlerde Beyrut’u ziyaret etmesinin beklendiği bildirildi.


İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.