İsrail ordusunun büyüklük ikilemi: Küçük ve çevik mi yoksa büyük ve asker bulamıyor mu?

İki haftadan kısa sürede 145 asker yaralandı.

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda ordu komutanlarıyla birlikte (X)
İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda ordu komutanlarıyla birlikte (X)
TT

İsrail ordusunun büyüklük ikilemi: Küçük ve çevik mi yoksa büyük ve asker bulamıyor mu?

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda ordu komutanlarıyla birlikte (X)
İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda ordu komutanlarıyla birlikte (X)

Tel Aviv'deki askeri kaynaklar, Gazze Şeridi'ne yönelik savaşta iki haftadan kısa bir süre içinde 145 İsrail askerinin yaralandığını ve 7 Ekim'den bu yana psikolojik yaralanmalar hariç toplam yaralı asker sayısının 3 bin 604'e (bin 801'i Gazze Şeridi'nin işgalinden sonra) ulaştığını açıkladı. İsrail raporlarına göre, öldürülen asker sayısı 636’ya (284'ü kara işgalinden sonra) ulaştı.

Veriler, iki eski genelkurmay başkanının planladığı gibi ‘küçük ve çevik bir ordu’ kurma yanlış fikrinden vazgeçilmesi ve herhangi bir amaç için büyüklüğünden ödün vermeyen eski geleneksel ‘büyük ordu’ fikrine geri dönülmesi ve bir fenomen haline gelen ordudan kaçışların azaltılması için çalışılması gerektiği konusunda kamuoyunu teşvik ve ikna etmek amacıyla bu özel zamanda geldi.

Yedioth Ahronoth gazetesinin askeri muhabiri Yossi Yehoshua'ya göre, “Ordunun acil ve ivedi savaşçılara ihtiyacı var. Eksik rütbeleri doldurmanın yanı sıra, ordu mevcut savaşın ana tecrübesinden de faydalanmak zorunda. Gazze Şeridi'ni çevreleyen kasabaları koruyan dört tabur yerine, nüfusun güvenliğini sağlamak için en az sekiz tabura ihtiyacımız olacak. Bu aynı zamanda kuzey sınırları ve elbette savaşın başlangıcından bu yana 20 yedek taburun bulunduğu Yahuda ve Samiriye (Batı Şeria) için de geçerli.”

Yehoshua, “Şaron bölgesindeki temas hattında olup bitenleri takip eden ve Tulkarim ve Kalkilya'dan gelen tehditlerin ardından bölge sakinlerinin taleplerini duyan herkes, ordunun büyük kuvvetler konuşlandırması gerektiğini bilir” şeklinde konuştu.

Yehoshua ayrıca, üst düzey ordu yetkililerinin şu sözlerini aktardı: “Kuvvet inşasındaki başarısızlıklar ve zorunlu askerlik yıpranması konusundaki gevşekliğe ek olarak, acil adımlar atılması gerekiyor. Küçük ve çevik bir ordu için bastıran İsrail ordusu ve bunu onaylayan hükümet, bunun ciddi bir hata olduğunu anladı. Sadece bunu düzeltmek için zamana ihtiyaçları var.”

Söz konusu yetkililer, İsrail ordusunda reform yapılması için atılması gerektiğine inandıkları altı ‘acil adımı’ şöyle sıralıyor:

Birincisi, zorunlu hizmetin geçmişte olduğu gibi 32 aydan 36 aya çıkarılması. Bu, orduya sadece hava değil, aynı zamanda yedek emirlerle ilgili hizmet için daha iyi planlama yapma yeteneği de verecektir.

İkincisi, dindar (Haredi) gençlerin askere alınması. Halihazırda yılda 12 bin asker potansiyelinden yaklaşık bin 200'ü askere alınıyor.

Üçüncü adım ise nüfusun geri kalanı arasında muafiyet alanların sayısını azaltmak. Zira askere gitmesi gereken erkeklerin yaklaşık yüzde 33'ü psikolojik muafiyet ya da dışarıdan gelen fetvalar nedeniyle askere gitmiyor.

Dördüncü olarak, yetkililer ‘savaşçı sayısının artırılmasını’ öneriyor. Savaşa kadar, özellikle erkekler arasında savaş hizmeti için motivasyonda sürekli bir düşüş vardı. Savaşa katılımın düşük olduğu şehirlerden birinin Tel Aviv olduğu ortaya çıktı ve diğer şehirlerde olduğu gibi burada da durumu iyileştirmek için eğitim sistemi, yerel yönetim ve ordunun ortak hareket etmesi gerekiyor.

Beşinci olarak, askerlik hizmeti sırasında yıpranma, yani hizmetten ayrılma sorunu var. İnsan gücü bölümünün verilerine göre, yılda ortalama yüzde 15'lik bir kesim askerlikten ayrılırken, çoğunluğu (üçte ikisi) hizmetin ilk yılında, çoğunlukla psikolojik nedenlere dayanarak terhis ediliyor.

Tahminlere göre kadınların yüzde 45‘i İsrail ordusuna kaydolmuyor ve çoğu dini bir açıklama nedeniyle muaf tutuluyor (toplamın yüzde 35’i). Kadın bileşeni ordu reform önerilerinde altıncı madde olarak yer alıyor.



İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Güney Asya’da sel ve kasırga: Sıfırdan başlamak zorundayız

Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
TT

Güney Asya’da sel ve kasırga: Sıfırdan başlamak zorundayız

Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)
Sri Lanka'nın yanı sıra Endonezya da afetten en çok etkilenen ülkelerden biri oldu (AP)

Sri Lanka'da 400'e yakın kişiyi öldüren sel felaketinden kurtulanlar yaşanan kaosu anlattı.

Sri Lanka Afet Yönetim Merkezi (DMC), ülkede geçen haftadan bu yana devam eden şiddetli yağışların yol açtığı afetlerde can kayıplarının 390'a çıktığını, 370 kişidense hâlâ haber alınamadığını bildirdi. 

Ayrıca arama kurtarma ekiplerinin su baskını ve heyelan riski taşıyan birçok bölgeye ulaşmakta güçlük çektiği vurgulandı.

Sri Lanka Devlet Başkanı Anura Kumara Dissanayake, ülke genelinde olağanüstü hal (OHAL) ilan edildiğini duyurmuş, kurtarma çalışmaları için 20 binden fazla askeri personelin görevlendirileceğini belirtmişti.

Guardian'ın irtibata geçtiği Layani Rasika Niroşani, yoğun yağışlara alışık olduklarını fakat bu kadar büyük bir afetle karşılaşacaklarını tahmin etmediklerini söylüyor. 

Selde her şeyini kaybettiğini belirten iki çocuk annesi 36 yaşındaki kadın şöyle devam ediyor: 

Evimiz toprak altında kaldı. Ailem hâlâ şok içinde. Sıfırdan başlamak zorundayız. Bazen bu, yaşamaktan bile daha kötü olabilir.

Kantharuban Praşant da sel nedeniyle evlerini kaybeden 125'ten fazla aileye Badulla'daki bir okulda barınak sağladıklarını belirtiyor.

Yardım malzemelerine ulaşmakta güçlük çektiklerini belirten 32 yaşındaki öğretmen, birçok ailenin selde mahsur kaldığını söylüyor. 

Bazı Sri Lankalılar, yetkililerin afet uyarısı yapmadığına da dikkat çekiyor. 45 yaşındaki Ja Nilanthi, nehir suları tehlikeli seviyeye ulaştığında bile herhangi bir uyarı veya tahliye emri almadıklarını belirtiyor.

Ditwah Kasırgası ve muson yağışlarının yol açtığı sel ve toprak kaymaları nedeniyle can kaybı Endonezya'da 604'e, Tayland'da 176'ya ve Malezya'da üçe yükseldi. 

Güney Asya'da toplamda en az 1172 kişinin canını alan afetlerin yol açtığı yıkımın boyutu henüz tam olarak bilinmiyor. 

Bilim insanlarına göre Güney Asya, iklim değişikliğine karşı yüksek riskli bölgelerden biri. 

Independent Türkçe, Guardian, Reuters, CNN


Gazeteciler, Filistin topraklarında işlenen savaş suçları ve basın özgürlüğünün engellenmesi nedeniyle Paris'te suç duyurusunda bulundu

Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
TT

Gazeteciler, Filistin topraklarında işlenen savaş suçları ve basın özgürlüğünün engellenmesi nedeniyle Paris'te suç duyurusunda bulundu

Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Fransa şubesi Ulusal Gazeteciler Birliği (SNJ) ile iş birliği yaparak, 26 Kasım'da Paris'teki Ulusal Terörle Mücadele Savcılığı'na, Filistin topraklarında medya özgürlüğünü engelleme ve savaş suçları işleme suçlamalarıyla şikayette bulundu.

Kimliği belirsiz kişiye karşı açılan dava, Fransız gazetecilerin güvenliklerini ve çalışmalarına devam edebilmelerini sağlamak amacıyla gizlice toplanan çok sayıda tanık ifadesine dayanıyor.

İki kuruluştan yapılan açıklamada, "Temel ilkeler olan basın özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı Gazze ve Batı Şeria'da yeniden tesis edilmelidir"denildi.

"İşgal altındaki Filistin topraklarında gazetecilerin çalışmalarının yaygın olarak engellendiği göz önüne alındığında, sembolik açıklamalar önemini koruyor, ancak yeterli değil. Harekete geçilmeli ve Fransız yargısının bu konuda bir rolü olmalı. Geçen hafta Paris'te yaptığımız şikayetin anlamı da bu."

Şikayette, özellikle 7 Ekim 2023'ten bu yana hiçbir yabancı gazetecinin serbestçe girmesine izin verilmeyen Gazze'ye uygulanan medya karartması ve Hamas saldırıları hedef alınıyor.

İki kuruluş, bu durumu "silahlı çatışmada eşi benzeri görülmemiş bir karartma" olarak nitelendirirken, Filistinli gazetecilere ve medya çalışanlarına yönelik "sert baskı"nın da eşlik ettiğini belirterek, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu'nun 225 cinayeti belgelediğini kaydetti.

Kuruluşlar, İsrail ve Batı Şeria'da gazetecilerin çalışmalarına getirilen kısıtlamaları da kınadı.

Sahada çalışan Fransız muhabirler, günlük hayatta olayları takip etmelerinin engellendiğini, tehdit edildiğini, ekipmana el konulduğunu, fiziksel saldırılara maruz kaldıklarını, silahların savrulduğunu, tutuklamalar, aramalar ve sorgulamalar, gözaltılar ve keyfi sınır dışı edilmeler yaşandığını ve hatta bazen "vurulduklarını" anlattılar.

Şikayette, belirli bir kişiyi hedef almadıklarını belirtilerek, belgelenen ihlallerin işgal altındaki topraklarda, siviller ve yerleşimcilerin yanı sıra askeri, polis, gümrük ve idari birimlere atfedildiği, "olayların doğru ve dengeli bir şekilde aktarılmasını engellemek ve tek taraflı bir anlatım dayatmak" amacı güdüldüğü belirtildi.

Bu bağlamda SNJ Genel Sekreterleri Vanessa Ribush ve Julien Fleury, "Gazeteciler gözlemci olarak görülmekte zorlanıyorlar, çünkü çoğu zaman aktivist, hatta terörist gibi muamele görüyorlar" dedi.

"Onlarca silahlı yerleşimci tarafından takip edildiklerinde, hayatlarına yönelik tehlike mevcut ve bazen somut hale geliyor. Gazetecilerin temel haklarının bu şekilde ihlal edilmesi cezasız kalamaz" diye eklediler.

İki örgüt, işgal altındaki topraklarda yaşanan ihlallerin, İsrail'in "devlet dokunulmazlığı"nı ileri sürmesini engellediğini ve özellikle ihlallerin Fransız vatandaşlarını etkilemesi ve temel özgürlüklerini ihlal etmesi nedeniyle, Fransız yargısının harekete geçmesinin önünü açtığını savundu.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu Genel Sekreteri Anthony Bellanger ise "Fransız gazetecilerin uluslararası insancıl hukukun tamamen geçerli olduğu alanlarda çalışmalarını engellemelerine, tehdit ve sindirilmelerine veya hedef alınmalarına artık izin vermeyeceğiz" dedi. Bellanger, "Basın özgürlüğü çiğnendiğinde ve savaş suçları işlendiğinde, Fransa vatandaşlarını korumak için harekete geçmelidir. Şikayetimiz, uluslararası hukukun üstünde kimsenin olmadığını ve gerçeğin susturulamayacağını herkese hatırlatmak için gerekli bir adımdır" ifadesini kullandı.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ve Ulusal Gazeteciler Birliği'ni temsil eden avukatlar Inès Dafoe ve Louise L. Yafe, bu şikayetin Fransa'da "eşi benzeri görülmemiş" olduğunu doğrulayarak, "Gazetecilerin çalışmalarının sistematik olarak engellenmesi ve onları hedef alan savaş suçları temelinde, çatışma bölgesindeki Fransız muhabirlerini korumak için ulusal bir mahkemeye ilk kez böyle bir dava açıldı" dediler.

"Basın özgürlüğünün korunması, hukukun üstünlüğüyle yönetilen her devlette temel bir ilkedir ve Fransız gazetecilerin görevlerini yerine getirme yetenekleri ihlal edildiğinde, mahkemelere başvurmalarını tamamen haklı çıkarır" vurgusu yapıldı.