Gazze savaşını durdurmak ve sonrası

Müzakerelerin ulaştığı darboğazın aşılmasına yönelik çok sayıda yoğun uluslararası, bölgesel ve ulusal baskılar var

Filistinli bir kız, İsrail özel kuvvetlerinin Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Kampında gerçekleştirdiği operasyonun ertesi günü enkaz arasında yürürken, 9 Haziran 2024 (AFP)
Filistinli bir kız, İsrail özel kuvvetlerinin Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Kampında gerçekleştirdiği operasyonun ertesi günü enkaz arasında yürürken, 9 Haziran 2024 (AFP)
TT

Gazze savaşını durdurmak ve sonrası

Filistinli bir kız, İsrail özel kuvvetlerinin Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Kampında gerçekleştirdiği operasyonun ertesi günü enkaz arasında yürürken, 9 Haziran 2024 (AFP)
Filistinli bir kız, İsrail özel kuvvetlerinin Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Kampında gerçekleştirdiği operasyonun ertesi günü enkaz arasında yürürken, 9 Haziran 2024 (AFP)

Nebil Fehmi

Gazze açısından mercekler artık ABD Başkanı Joe Biden'ın rehine ve tutukluların serbest bırakılması, ateşkes, insani yardımların girişine izin verilmesi, Gazze Şeridi'nde zorla yerinden edilenlerin yeniden yerlerine dönmelerinin sağlanması, ardından aylarca süren acılardan sonra, insani altyapının yeniden inşa edilmesi, barınma ihtiyacının ve geçim kaynaklarının temin edilmesi şeklindeki üç aşamalı bir anlaşma ile ilgili açıkladığı fikirlere odaklanıyor.

Oyalama, oldubittileri sürdürme, mevcut duruma sessiz kalma aşamasını geride bıraktık. Artık bazıları stratejik, bazıları ise taktiksel ve manevra amaçlı kararlar alma anına geldik. Dolayısıyla tarafların anlaşmaya varamadığı ve diğer tarafları sorumlu tuttuğu yönünde bir açıklama yapmaları veya tam aksine farklı yorumlara bağlı ve koşullu olarak anlaşmayı kabul ettiklerini ilan etmeleri beni şaşırtmaz.

Müzakerelerin ulaştığı darboğazın aşılmasına yönelik çok sayıda ve yoğun uluslararası, bölgesel ve ulusal baskılar var. Nedeni de insanlık dışı uygulamaların reddedilmesi ile Filistin çevresinde gerilimin tırmanması, Gazze Şeridi'nin güneyinden Mısır’a doğru ve oradan da Lübnan ile bölgesel başka yerlere uzaması yönündeki gerçek endişedir. ABD de anlaşma için baskı yapıyor çünkü başkanlık seçimlerinin belirleyici aşamaları yaklaşıyor. Biden açısından pozisyonlarını desteklemeyen Amerikalıların duruşları seçim sonuçları için belirleyici olacak. Zira Amerikalıların bir kısmı Netanyahu ve İsrail ile ilişkileri gergin olduğu için Biden’a karşı bir tutum içindeyken, bazıları da İsrail’e verdiği destek ve bu desteğin İsrail’in bazı insani değerlere saygı gösterilmesini gerektiren tüm yasal ve insani sınırları aşmasına izin verdiğine inandıkları için kendisine karşı.

İsrail ve Hamas'ın, dikkate almaları gereken çeşitli nedenlerden ötürü anlaşmaya varmaktan çekinmeyeceklerine inanıyorum. İsrail Başbakanı açısından bunların en önemlisi, rehinelerin kurtarılması yönündeki iç baskı, uygulamalarını reddeden, kendisinden ve yetkililerinden hesap sorulmasını talep eden Batılı ve uluslararası liberal hareket ile Filistin tarafına artan uluslararası desteği dizginleme arzusudur.

Hamas'ı da anlaşmaya varma fikrini kabul etmeye itecek çeşitli nedenler var; İsrail'in yoğun askeri baskısının ardından nefes almak ve kartlarını yeniden karmak, Gazze Şeridi'nde işgal altındaki Filistinlilerin acılarını hafifletmek, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki uygulamalarına yönelik uluslararası öfkenin meyvelerini toplamak ve Hamas'ın Filistinliler arasındaki konumunu güçlendirmek için bunlardan yararlanmak.

İşgalci devlet ile yönelimi ne olursa olsun herhangi bir Filistinli siyasi akımı, aynı kefeye koymaktan her zaman kaçındım. Çünkü işgal en büyük günahtır, sorunun ve çatışmanın temelidir ki bunu, burada bir kez daha tüm netlik ve açıklıkla vurgulamak istiyorum.

Siyasi manevralar ve uzlaşmalar bir yana, mevcut İsrail hükümeti veya Netanyahu liderliğindeki herhangi bir hükümet ile Gazze'deki çatışmayı sona erdirecek bir anlaşmaya varılacağını hayal etmek zor. Zira bu anlaşmayı hemen, şahsiyetlerde, konumlarda, politikalarda ve ideolojilerde değişimi dayatan bir değerlendirme, hesap sorma, siyasi ve adli inceleme aşaması izleyecek.

Hamas liderlerinin, hareketin, Gazze Şeridi'ndeki ve tüm Filistin sahasındaki etkisini ve varlığını ortadan kaldıracak ABD ve İsrail koşullarını ve taleplerini içeren bir anlaşmanın lafzına ve ruhuna uyması da pek mümkün görmüyorum; özellikle de Hamas'a başka bir siyasi rol sağlayacak Filistin uzlaşısının yokluğunda ve İsrail'in, Hamas'ı izlediğini ve liderlerini Filistin topraklarının içinde ve dışında öldürdüğünü ilan ettiği bir ortamda.

Dolayısıyla anlaşmanın onaylanması, İsrail ve Hamas'ın bu aşamada Amerikan Başkanı'nın bahsettiği önerileri reddetmek konusunda karşı tarafı sorumlu tutarak uluslararası, bölgesel ve ulusal imajlarını iyileştirmeye odaklandıklarını yansıtıyor. Bu ise İsrail'in, anlaşmaya varılsa bile savaşın devam edeceği ve yeni öneride savaşın hiçbir aşamada sona erdirilmesine ilişkin bir maddenin yer almadığı dahil, Hamas'ın kabul etmesi zor tutumların altını çizmesine yol açtı. Buna karşılık Hamas, İsrail’in toptan reddettiği Gazze'deki savaşın tamamen sona erdirilmesi şartını içermeyen hiçbir anlaşmayı kabul etmeyeceğini yineledi.

Bütün bu yaklaşımlar ve çelişkiler ışığında bir yol ayrımında olduğumuza, ilgili ana tarafların itiraz etmediği ama uygun da bulmadığı bir anlaşmanın eşiğinde bulunduğumuza inanıyorum. Gazze Şeridi, çevresi ve Lübnan’daki büyük gerilimin ortasında, anlaşmayı kendileri için uygun bulmadıklarından, tarafların ve özellikle de İsrail tarafının anlaşmaya ciddi ve temel düzeyde bağlılık göstermeleri pek olası görünmüyor.

Buna rağmen, direnişçi, mücadeleci ve kahraman Filistin halkının vahşice öldürülmesini durdurmanın tek yolu olduğundan, tarafları anlaşmaya varmaya zorlama çabasının sürdürülmesini hâlâ destekliyorum. Anlaşmanın kapsamlı, ayrıntılı ve doğru bir anlaşma olması için çalışarak veya anlaşmanın tamamlanması için hızlı ilave adımlar atarak, insani acıları hafifletme çabalarının devam etmesini de destekliyorum.

Bugün ABD Başkanı'nın teklif edilen anlaşmanın şartları veya unsurları hakkındaki açıklamaları hakkında yayınlananların içeriğiyle ilgili yorum yapmayacağım, çünkü bu satırları yazarken orijinal tam metinler elimde değildi. Yaklaşık 50 yılı kapsayan siyasi ve diplomatik çalışma kariyeri bana açıklananlara veya yayınlananlara güvenerek analiz yapmamayı öğretti

Burada şunu belirtmekle yetineceğim; mevcut veya gelecekteki çabalarla varılacak herhangi bir anlaşma, tam ve nihai bir ateşkesi, rehine ve tutuklu takasını, İsrail güçlerinin tamamen geri çekilmesiyle Filistinlilerin insani ihtiyaçlarının sağlanmasını, yeniden inşayı, Filistinliler için güvenlik ve emniyetin temin edilmesini, sınırlardaki güvenlik düzenlemelerinin sağlanmasını içermelidir. Bütün bunlar bizi İsrail ve Filistin devletlerini içeren iki devletli çözüme götürecek siyasi bir bağlama oturtulmalıdır.

Dolayısıyla anlaşmaya varılsa da ve hatta bunda başarısız olunsa da BM Güvenlik Konseyi'nden üç eksende hareket etmeyi içeren bir karar çıkarılmasını öneriyorum:

Birincisi, kaçırılanların ve tutukluların kademeli olarak değişimi, ateşkes ve İsrail güçlerinin geri çekilmesi, Gazze içinde ve sınırlarda güvenliği ve denetimi sağlayacak uluslararası bir gücün oluşturulması, gıda ve insani yardımların yoğunlaştırılması.

İkincisi, başkenti Doğu Kudüs olan ve 1967 sınırları esas alınarak kurulacak Filistin devletinin iki yıl süreyle BM’nin vesayeti altında olması ve bu süreçte, Filistin'in uluslararası alanda elde ettiği tanımalara ve Filistin Otoritesi’nin İsrail ile daha önceki anlaşmalara uygun olarak sahip olduğu sorumluluklara dokunulmaması.

Üçüncüsü, 1967 sınırları esas alınarak ve Kudüs’ün ikisinin de başkenti olduğu iki devlet temelinde çözüme varılması için BM Güvenlik Konseyi ve himayesinde iki yıllık bir müzakere sürecinin başlatılması. Genel Sekreter ve beş ülkenin, müzakerelerin ilerleyişi hakkında periyodik raporlar sunması.

Bu adımlarla, varılan her türlü anlaşmayı kayıt altına almış, tamamlamış ya da eğer çabalar sekteye uğrarsa, Gazze savaşı ve sonrasındaki sorunlarla başa çıkmak için yeni bir çerçeve sunmuş oluruz.



İran, reformistlerin Tel Aviv ile temas kurduğu iddialarını yalanladı

Tahran'a yönelik İsrail saldırısının gerçekleştiği yerden yükselen dumanların fotoğrafını çeken insanlar, 23 Haziran 2025 (AP)
Tahran'a yönelik İsrail saldırısının gerçekleştiği yerden yükselen dumanların fotoğrafını çeken insanlar, 23 Haziran 2025 (AP)
TT

İran, reformistlerin Tel Aviv ile temas kurduğu iddialarını yalanladı

Tahran'a yönelik İsrail saldırısının gerçekleştiği yerden yükselen dumanların fotoğrafını çeken insanlar, 23 Haziran 2025 (AP)
Tahran'a yönelik İsrail saldırısının gerçekleştiği yerden yükselen dumanların fotoğrafını çeken insanlar, 23 Haziran 2025 (AP)

İran medya kuruluşları, 12 günlük savaş sırasında bazı İranlı yetkililerin İsrail'e mesaj göndererek, İran Dini Lideri’nin hedef alınması halinde ülkedeki liderlik boşluğunu doldurmaya hazır olduklarını bildirdikleri iddialarını yalanladı.

İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (DMO) bağlı Fars Haber Ajansı, ‘İsrail'in toplumda bölünme tohumları ekmek amacıyla reformistlerle ilgili uydurma iddiaları’ hakkında kısa bir açıklama yayınladı.

Açıklamada, “Son günlerde Siyonist varlık, tartışmalı iddialar yayarak 12 günlük savaş sırasında ülke içinde oluşan eşi benzeri görülmemiş birlik ve uyumu bozmak için büyük çaba sarf etti” denildi.

İranlı Öğrenciler Haber Ajansı (ISNA), bu anlatıyı destekleyen platformlar olarak hareket eden muhalif medya kuruluşlarının, iç anlaşmazlıkları körüklemeyi amaçlayan söylentilerin yayılmasına katkıda bulunduğunu belirtti.

Fars Haber Ajansı, yurtdışındaki Farsça yayın yapan medya kuruluşlarını ‘izleyicilerini motive etmek ve İran toplumu içinde bölünmeyi körükleme projesinde başarılı olmak için çeşitli söylentiler yaymakla’ suçladı.

Ajans, özellikle Manoto TV tarafından yayınlanan ve savaş döneminde reformist hareketin önde gelen isimlerinin Siyonist varlık yetkililerine gizli bir mektup göndererek, İran'da rejim değişikliği çabalarına destek istediklerini belirten bir habere atıfta bulundu.

Ajans, bu bağlamda yapılan araştırmaların ‘bu iddianın ilk olarak Siyonist varlığa bağlı hesaplar tarafından ortaya atıldığını ve daha sonra bu projenin medya kolu olarak Manoto TV tarafından büyütülüp desteklendiğini gösterdiğini’ bildirdi.

Fars Haber Ajansı’nda yer alan haberde, “Bu haberin ve son günlerde bu kanallar aracılığıyla yayılan diğer benzer haberlerin yalan olduğuna ve kamuoyunu, özellikle de devrimci kesimi kışkırtmak, yanlış kutuplaşmalar yaratmak ve toplumda fitne ve bölünme ortamı yaratmak amacıyla yayınlandığına şüphe yok” ifadeleri yer aldı.

hy
İran Dini Lideri Ali Hamaney 23 gün sonra ilk kez kamuoyu karşısına çıkarak, cumartesi günü Tahran'da düzenlenen Aşura törenine katıldı. (AP)

ISNA tarafından cumartesi günü sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımda, “Bu haber ve son günlerde ortalıkta dolaşan diğer iddialar doğru değil; özellikle ülkenin devrimci çevrelerinde kamuoyunu karıştırmak, sahte bir kutuplaşma durumu yaratmak ve toplumu gerilim ve bölünmeye doğru itmek için tasarlanmış” ifadesi yer aldı.

Manoto TV cumartesi günü sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, İran ile İsrail arasındaki savaşın ilk haftasında, reformist hareketin önde gelen isimlerinden bir grubun İsrail tarafına bir mektup göndererek, İran'da rejim değişikliği sürecine destek istediklerini belirtti.

Kanal, ‘İsrail'de bilgi sahibi bir kaynak’ olarak tanımladığı kişinin mektubun bir dizi tanınmış reformist tarafından imzalandığını söylediğini aktardı. “Eğer İsrail rejim değişikliğini desteklerse, adaylarımız ülke yönetimini devralmaya tamamen hazırdır” ifadesinin yer aldığı mektupta, İsrail saldırısını kınayan eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ilk Dini Lider’in torunu olan müttefiki Hasan Humeyni ve Evin Cezaevi’nde tutuklu bulunan reformist aktivist Mustafa Taczade başta olmak üzere önde gelen isimlere atıfta bulunuldu.

Bu gelişme, İsrailli ‘Terror Alarm’ hesabının 28 Haziran'da X platformunda yaptığı bir paylaşımda, ‘eski İran Cumhurbaşkanı'nın birkaç gün önce DMO tarafından düzenlenen bir suikast girişiminden kurtulduğunu’ iddia etmesinin ardından geldi.

Hasan Ruhani hükümetinde İstihbarat Bakanı ve Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın özel yardımcısı olan Mahmud Alevi cumartesi günü katıldığı bir televizyon programında, “İsrail Tahran'a girmeye, rejimi değiştirmeye ve İslam Cumhuriyeti'nin sonunu kutlamaya hazırlanıyordu” dedi.

Alevi sözlerini şöyle sürdürdü: “Düşman, durumdan şikâyetçi olan bazı vatandaşların kritik bir anda rejimi terk edeceğini düşündü ama yanlış hesap yaptı. İsrail savaşta üstünlüğü ele geçirseydi yeni bir hamle yapabilirdi. Tabii ki spesifik bir şey öngörmüyorum.”

Geçtiğimiz ay Reuters, Hamaney'in halefinin seçilmesine yönelik yoğun tartışmalara aşina olan beş kaynağa dayanarak en önemli iki adayın 56 yaşındaki oğlu Mücteba ve kurucu liderin (Humeyni) torunu 53 yaşındaki Hasan Humeyni olduğunu aktarmıştı. Mücteba Hamaney ve Hasan Humeyni isimleri şaşırtıcı değil, zira bu iki isim en az 10 yıldır Hamaney'in halefi olma ihtimaliyle ilişkilendiriliyordu. Hasan Humeyni reformcu hareketin favorisi olarak görülürken, Mücteba Hamaney DMO liderliği tarafından destekleniyor.

DMO Siyasi ve İdeolojik İşlerden Sorumlu Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Mesud Senayirad, “Siyonist varlığın ya da bu şer ittifakı içindeki müttefiklerinin herhangi bir aptalca eylemi, İran tarafından çöküşlerini hızlandıracak sert bir yanıtla karşılanacaktır” dedi.

İran'ın muhalifleri için olası senaryolardan birinin ‘gri bölgeye’ dönmek ve ‘içerdeki yıkıcı ve hain unsurları’ kullanmak olduğunu söyleyen Senayirad, güvenlik servislerinin ‘savaş sırasında biriken ve halen devam eden deneyim ve hazırlıklara sahip olduğunu’ ifade etti.

Senayirad, “Yakın zamanda keşfedilen ağlar, onlarca yıllık gizli güvenlik ve istihbarat çalışmalarının sonucudur. Son çatışma, savaş sırasında kullanılan bu uyuyan hücreleri izleme fırsatı sağladı. Son tutuklamalar, güvenlik güçlerine gelecekte etkili saldırılar gerçekleştirmelerine yardımcı olması beklenen önemli bilgiler sağladı” ifadelerini kullandı.

Bulunan her ipucunun bu yıkıcı ağların farklı boyutlarının ortaya çıkarılmasına yol açabileceğini ifade eden Senayirad, kurumların daha önce bunlar hakkında kısmi bilgiye sahip olduğunu, ancak son olayların bunları daha geniş bir şekilde açığa çıkardığını açıkladı.

Yerel basına göre DMO dün ülkenin batısında, İran-İsrail savaşı sırasında İsrail bombardımanının vurduğu bir bölgede patlayıcıları imha etmeye çalışan iki üyesinin öldüğünü duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın DMO'ya bağlı Tesnim haber ajansından aktardığına göre, iki DMO üyesi dün ülkenin batısında bulunan Hürremabad'da Siyonist rejimin saldırısı sonucu geride kalan patlayıcıların bulunduğu bir alanı temizlerken, patlayıcıların infilak etmesi sonucu öldü.

İsrail saldırıları, İran'ın nükleer programındaki üst düzey askeri yetkililerin ve bilim adamlarının ölümüne neden oldu. İran yargısı, savaşın en az 936 kişinin ölümüyle sonuçlandığını bildirdi.