Amerika Güney Lübnan için 'özel güvenlik düzenlemeleri' istiyor

İsrail bombalamayı genişletiyor, Hizbullah ise 2006'dan bu yana en ağır saldırısını başlatıyor

Lübnanlı bir itfaiyeci, İsrail saldırısında çıkan yangını söndürmeye çalışıyor (AFP)
Lübnanlı bir itfaiyeci, İsrail saldırısında çıkan yangını söndürmeye çalışıyor (AFP)
TT

Amerika Güney Lübnan için 'özel güvenlik düzenlemeleri' istiyor

Lübnanlı bir itfaiyeci, İsrail saldırısında çıkan yangını söndürmeye çalışıyor (AFP)
Lübnanlı bir itfaiyeci, İsrail saldırısında çıkan yangını söndürmeye çalışıyor (AFP)

ABD yönetimi, salı gecesi üst düzey saha komutanlarından birinin öldürülmesinin ardından Hizbullah tarafından gerçekleştirilen geniş çaplı saldırıya İsrail'in "güçlü bir şekilde karşılık verme" ve Lübnan toprakları içinde Hizbullah'a yönelik bombardımanı genişletme tehdidi ışığında, güney Lübnan ve kuzey İsrail için "özel güvenlik düzenlemeleri" arayışında.

Reuters'in bir güvenlik kaynağından aktardığına göre Hizbullah dün (Perşembe), 7 Ekim'de savaşın başlamasından bu yana İsrail'e yönelik en güçlü füze saldırısını gerçekleştirdi. Bu, 2006 savaşından bu yana türünün ilk örneği. Hizbullah eş zamanlı bir operasyonla, İsrail'in kuzeyindeki ve işgal altında bulunan Golan Tepeleri'ndeki en az dokuz askeri bölgeye " füze ve insansız hava araçları ile" saldırı düzenlediğini duyururken, saldırıda 150 füze ve 30 insansız hava aracının (İHA) kullanıldığı tahmin ediliyor.

Yaşanan son gerginlik üzerine ABD'li üst düzey bir yetkili, ABD'nin İsrail-Lübnan sınırındaki çatışmaların geniş çaplı bir savaşa dönüşmesinden derin endişe duyduğunu vurgulayarak, bölgede özel güvenlik düzenlemelerine ihtiyaç duyulduğunu ve Gazze'de ateşkesin yeterli olmadığını ifade etti. Amerikalı yetkili, "Lübnan'da 6 Ekim'de yaşanan duruma geri dönmek ne kabul edilebilir ne de mümkün bir seçenek" ifadelerini kullandı.



Amerikalı, psikiyatri hastanesinden taburcu edildikten sonra Rusya'dan ayrıldı

Moskova'daki bir Rus mahkeme binasının önünde iki polis memuru (Arşiv- Reuters)
Moskova'daki bir Rus mahkeme binasının önünde iki polis memuru (Arşiv- Reuters)
TT

Amerikalı, psikiyatri hastanesinden taburcu edildikten sonra Rusya'dan ayrıldı

Moskova'daki bir Rus mahkeme binasının önünde iki polis memuru (Arşiv- Reuters)
Moskova'daki bir Rus mahkeme binasının önünde iki polis memuru (Arşiv- Reuters)

Amerikan vatandaşı Joseph Tater, yaklaşık bir yıl boyunca hapishanede ve psikiyatri hastanesinde tutulduktan sonra Rusya'dan ayrıldı.

46 yaşındaki Tater, ağustos ayında Moskova'da otel çalışanlarına kötü muamele ve ardından bir polis memuruna saldırı suçlamasıyla tutuklandı.

Nisan ayında mahkeme, Tater'in yargılanmaya uygun olmadığına karar verdi ve onu “tıbbi nitelikteki zorlayıcı tedbirler” yani zorunlu psikiyatrik tedaviye sevk etti.

Rus yetkililer, Tater'i kararın açıklanmasından önce bir gözaltı merkezinden psikiyatri koğuşuna nakletmişti. TASS'ın o zamanki haberine göre, bir sağlık heyeti Tater'in “gerginlik, dürtüsellik, hayali düşünceler ve davranışlar” sergilediğini belirtmişti.

Rus resmi haber ajansları, Tater'in eylül ayında yapılan duruşmada ABD vatandaşlığından vazgeçmek istediğini ve CIA'nın kendisini takip ettiğini söylediğini bildirmişti.

Şarku’l Avsat’ın Sputnik’ten aktardığına göre kolluk kuvvetleri, “yargı kararıyla psikiyatri hastanesinde tutulan ABD vatandaşı Tater'in Moskova'daki klinikten çıkmasına izin verildiğini ve Rusya topraklarını terk ettiğini” bildirdi.

Rusya, son yıllarda casusluk, Rus ordusunu eleştirmek, hırsızlık ve ailevi anlaşmazlıklar gibi çeşitli suçlamalarla çok sayıda ABD vatandaşını tutukladı. Bu durum, Washington'un Moskova'yı “rehine alma” ve bunları takas işlemlerinde kullanma niyetinde olduğu yönündeki suçlamalarına yol açtı.

ABD ve Rusya çifte vatandaşı olan Ksenia Karelina, nisan ayında, Ukrayna'yı destekleyen bir hayır kurumuna yaklaşık 50 dolar bağışladığı için 12 yıl hapis cezasına çarptırıldıktan sonra serbest bırakıldı.

Buna karşılık Washington, Rus-Alman vatandaşı Arthur Petrov'u serbest bıraktı. Petrov, ABD yapımı elektronik cihazları Rus ordusuyla iş yapan şirketlere yasadışı olarak ihraç etmekle suçlanıyordu.