Gazze savaşını durdurmak ve sonrası (2)

İsrail ile Hamas'ın taktiklerinde büyük bir benzerlik, pozisyonlarında  temel bir farklılık, birbirlerine karşı güven kaybı ve geleceğe dair haklı kaygıları var.

İsrail ordusu kuvvetleri unsurları (AFP)
İsrail ordusu kuvvetleri unsurları (AFP)
TT

Gazze savaşını durdurmak ve sonrası (2)

İsrail ordusu kuvvetleri unsurları (AFP)
İsrail ordusu kuvvetleri unsurları (AFP)

Nebil Fehmi

Son yazımda Gazze'deki savaşın durdurulması senaryosuna ve sonrasındaki gelişmelere dair beklentilerimi ele almıştım. O zamanlar yazı yayınlanmadan önce olayların gelişip çözülmesinden ve anlaşmaya varılmasından korktuğum için beklentilerimi açıklamakta biraz tereddüt etmiştim. Çünkü ateşkes ile rehine ve tutukluların serbeste bırakılması görüşmeleri, ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail'in kabul ettiği ima edilen önerisine odaklanmıştı.

Buna rağmen varılacak anlaşmanın geçici ve taktiksel olacağına, İsrail ile Hamas’ın pozisyonları arasındaki farkın, herhangi bir anlaşmanın istikrarına ve herhangi bir tarafın buna bağlı kalmasına izin vermeyecek kadar geniş olduğuna olan inancım nedeniyle yayınlamaya karar verdim.

Ne yazık ki değerlendirmelerimde ve analizlerimde haklı çıktım. Üzüntümün nedeni anlaşmadaki herhangi bir gecikmenin daha fazla çatışma ve çoğu, en korkunç ve ağır insani koşullara maruz kalan sivil ve masum Filistinlilerden oluşan daha fazla can kaybına yol açacak olması.

Müzakereler, önerilen fikirleri destekleyen 2735 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı'nın 14 üyenin desteği ve Rusya'nın çekimser oyu ile kabul edilmesine rağmen fiilen başarısızlıkla sonuçlandı. Hamas tarafından  bu karar olumlu bir tonla karşılandı ve Biden'ın önerdiği formatı tamamlayan bir dizi gözlem ve değişiklik teklif edildi. Fikirlerin içeriği daha önce bizzat İsrail savaş hükümeti tarafından onaylanmış veya girişimde bulunulmuş olmasına rağmen İsrail hükümeti ise resmi olarak sessizliğini korudu.

Son günlerdeki gözlemlerimden elde ettiğim en önemli ön sonuçlardan biri, İsrail ile Hamas'ın taktiklerinde büyük bir benzerlik, pozisyonlarında temel bir farklılık, birbirlerine karşı güvenlerini tamamen kaybetme, geleceğe ilişkin genel ve haklı kaygılarının var olduğudur.

Hem İsrail hem de Hamas, karşı tarafı sorumlu tutmak için öneri ve girişimleri  reddetme sorumluluğunu üstlenmekten kaçınmaya çalışıyor. Bu, dokuz ayı aştıktan sonra bir bütün olarak uluslararası toplumun inandırıcılığını büyük ölçüde kaybetmesine, hesap sorulmadan ve cezalandırılmadan 40 binden fazla insanın hayatına, yüz binlerce yaralıya, sayısız kayıplara mal olan savaşı durdurmaya yönelik iç, bölgesel ve uluslararası baskının boyutunun bir göstergesi.

Biden'ın açıklaması ve Güvenlik Konseyi kararı sonrasında İsrail ve Hamas taraflarının açıklamaları ve önerileri, müzakerelerin temel noktalarında aralarındaki uçurumun boyutunu ortaya çıkardı. Hamas, girişimin çeşitli aşamalarının hedefinin, diğer hususların yanı sıra tam bir ateşkesin sağlanması ve İsrail askeri baskısının kalkması olması gerektiğini savunuyor. Bu nedenle, ilk aşamanın bitiminden veya daha fazla sayıda rehinenin serbest bırakılmasından sonra, sürecin ortasında İsrail operasyonlarının yeniden başlamasını önlemek için önerinin üç aşamasının birbiriyle bağlantılı ve iç içe geçmiş olduğuna dair açık bir metnin eklenmesini önerdi. İsrail Başbakanı ise önerilen fikirlerde tam ve kalıcı bir ateşkes metninin bulunmadığını, her koşulda savaşa devam edeceğini defalarca duyurdu.

Hamas ile İsrail ve özellikle de mevcut hükümet arasındaki anlaşmazlık noktalarından bir diğeri, İsrail hükümetinin en azından başlangıçta zafer için belirlediği kriterin, Hamas’ın askeri ve siyasi olarak ortadan kaldırılması olmasıydı. Bilhassa şiddet, İsrail'e karşı askeri olarak mücadele eden başka Filistinli siyasi akımlar doğurduğu için, bu ulaşılması zor bir hedef. Öte yandan Hamas açısından kamuoyu karşısında askeri ve siyasi olarak başarılı görünmenin kriteri, Filistinli sivil kayıplara rağmen acımasız İsrail işgali karşısında gösterdiği kararlılıktır.

Taraflar arasındaki güven eksikliğinin göstergelerinden biri de tarafların üzerinde anlaştıkları şeye bağlılık konusunda birbirlerine güvenmemeleri. İsrail, tek başına kalmak zorunda kalsa, yani dostu ABD ile anlaşmazlığa düşse bile, savaş konusunda tek karar vericinin kendisi olduğunu defalarca vurguladı.

Buna karşılık Hamas, İsrail'in ciddiyeti konusundaki şüpheleri, ABD’nin Filistinlilerin hakları pahasına bu konuda taraflı davranması nedeniyle garantörleri artırmak, garantilerin güvenirliğini güçlendirmek amacıyla Çin, Türkiye ve Rusya'nın da önerilen anlaşmanın garantör ülkeleri arasına eklenmesini talep etti.

Tüm bu gözlemlere bağlı olarak hem İsrail hem de Hamas tarafında gelecek konusundaki kaygı ve rahatsızlık açıkça görülüyor. Zira haklı ya da haksız, galip ya da mağlup fark etmeksizin İsrail ya da Filistin siyasi yapısında herhangi bir siyasi paya sahip olmak için her ikisinin de yaklaşımlarını temelden değiştirmesi gerekecek.

Her ne kadar Hamas uzun süre direnmeyi başarsa, keza iki devletli çözümün yeniden canlandığına, kendisine odaklanıldığına, Filistin devletinin birçok ülke tarafından tanındığına tanık olsak da,  aşırılıkçı bir siyasi hareket olarak bile, mevcut haliyle Hamas ile çalışmaya karşı uluslararası düzeyde güçlü bir reddediş ve tavizsizlik var.

İsrail'in aldığı destek ve 7 Ekim 2023 olayları sonrasında kendisine sunulan güvenlik, siyasi ve askeri destek kadar, İsrail Başbakanı'nın olayları yönetme biçimi ve İsrail hükümetinin mevcut imajı konusunda uluslararası alanda açıkça artan bir memnuniyetsizlik de var.

 Bazıları, İsrail'in önümüzdeki yıllarda uluslararası toplumun desteğinin sürmesini istiyorsa kendisini yeniden, liberal uluslararası sisteme daha yakın bir şekilde sunması gerektiğini savunuyor.

Devam eden müzakerelerin yakın gelecekte, başta insani nedenlerle çözüme ulaşmasını ümit ediyorum. Ancak anlaşmaya varılsa bile çatışmaların duracağı veya işlerin istikrara kavuşacağını uzak bir ihtimal olarak gördüğümü gizleyemem.

Anlaşmaya varılmadan, hatta anlaşmaya varılsa bile onun gölgesinde bence tartışmaların, suçlamaların, kavgaların devam etmesi muhtemel. Çünkü İsrail'in önemli Hamas liderlerini öldürmek ya da Gazze Şeridi'ndeki kanlı ve sonuçsuz çatışmaların ardından, ileri teknolojik askeri gücünü öne çıkaracağı arenalarda bir askeri güç gösterisi gibi somut başarılara ihtiyacı var. Bu da Arap komşularıyla, özellikle de Lübnan arenasında, işlerin kontrolden çıkması ve askeri gerilimin tırmanması tehlikesini beraberinde getiriyor.

Belki de haftalardır tanık olduğumuz eşi benzeri görülmemiş yüksek sıcaklıklara askeri alandaki yüksek sıcaklığın eşlik ettiği bir yaza çoktan girdik.  Allah emniyet ve güvenliği sağlamaya çalışan herkesin yardımcısı olsun.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



İsrail,  Beyrut’taki Hizbullah'ın merkez karargahlarını vurdu:  Hedefte Nasrallah var

TT

İsrail,  Beyrut’taki Hizbullah'ın merkez karargahlarını vurdu:  Hedefte Nasrallah var

İsrail,  Beyrut’taki Hizbullah'ın merkez karargahlarını vurdu:  Hedefte Nasrallah var

İsrail ordusu Hizbullah'ın merkez karargahlarının hedef alındığını açıkladı. İsrail medyası hedefte Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın olduğunu duyururken İran medyası ise Nasrallah'ın hayatta ve güvenli yerde olduğunu aktardı.

İsrail savaş uçakları bu akşam (Cuma) Beyrut'un güney banliyösündeki bir yerleşim yerine  şiddetli saldırılar düzenledi. Bölge sakinleri, dumanlar yükselmeden dakikalar önce art arda 10'dan fazla patlama sesi duyulduğunu belirttiler.

Saldırıların çok sayıda yüksek binayı yerle bir ettiğini ifade eden görgü tanıkları birkaç metre derinliğinde bir çukurun açıldığını söyledi.

Hizbullah'a yakın bir kaynağa göre, 2006 yazında İsrail’e karşı başlatılan savaştan bu yana Hizbullah kalesine düzenlenen en ağır saldırıda altı bina tamamen yıkıldı. AFP'ye isminin açıklanmaması koşuluyla konuşan kaynak şunları söyledi: “(Hizbullah'ın) korunaklı bölgesinde altı bina tamamen dümdüz edildi.”

rfgtı45hy6ju7k
İsrail'in Hizbullah'ın Dahiya'daki merkez karargahına düzenlediği saldırının gerçekleştiği yerden dumanlar yükseliyor (AFP)

İsrail ordusu, Hizbullah merkez karargâhına hassas bir saldırı gerçekleştirildiğini ve büyük bir yıkıma yol açtığını duyurdu. İsrail ordusu sözcüsü Daniel Hagari'ye göre karargâh Beyrut'un banliyölerinin kalbindeki konut binalarının altında yer almaktadır.

İsrail ordusu, Hizbullah'ın Beyrut'taki komuta merkezini vurduğunu açıklamasından saatler sonra savaş uçaklarının Lübnan'da aralarında fırlatma rampaları ve silah depolarının da bulunduğu Hizbullah hedeflerini vurduğunu söyledi.

Kanal 13 İsrailli bir yetkilinin şu sözlerini aktardı: Operasyon yapıldığında Amerikalıları bilgilendirdik.

İsrail medyası hedefin Nasrallah olduğunu söylerken, Hizbullah'a yakın bir kaynak Hizbullah genel sekreterinin “iyi” olduğunu doğruladı.

İran medyası güvenlik kaynaklarının Nasrallah güvenli bir yerde ve İsrail medyasının yaydığı haberler doğru olmadığını aktardı.

dcfvrgb
Lübnanlı askerler ve sağlık görevlileri İsrail hava saldırılarında Hizbullah'ın karargahının hedef alındığı yerde (AFP)

İsrail'in Birleşmiş Milletler temsilcisi

İsrail'in Birleşmiş Milletler temsilcisi Danny Danon, İsrail'in Cuma günü Beyrut'a düzenlediği hava saldırılarının İsrail'e saldırı planlayan “kötü insanların” toplantısını hedef aldığını söyledi. Danon İsrail'in Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ı hedef alıp almadığını teyit etmekten kaçındı ancak Nasrallah'ın cezalandırılmayı hak eden “kötü bir aktör” ve “terörist” olduğunu söyledi.

Biden

ABD Başkanı Joe Biden, ABD'nin İsrail'in Beyrut'a düzenlediği hava saldırısından haberdar olmadığını ve bu saldırıya katılmadığını söyledi.

Mikati

Bu gerilim karşısında Lübnan'ın geçici Başbakanı Necip Mikati Cuma günü uluslararası topluma İsrail'i Lübnan'a karşı yürüttüğü “imha savaşını” durdurması için “caydırma” çağrısında bulundu. New York'ta bulunan Mikati, ofisinden yapılan açıklamada şunları söyledi “Yeni saldırganlık, İsrailli düşmanın tüm uluslararası çabalara ve ateşkes çağrılarına kulak asmadığını kanıtlıyor; bu da uluslararası topluma bu düşmanı caydırma, zorbalığını ve Lübnan'a karşı yürüttüğü imha savaşını durdurma sorumluluğunu yüklüyor.”

İki ölü ve 76 yaralı

Lübnan Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan ilk bilançoya göre İsrail saldırılarında iki kişi öldü, 76 kişi de yaralandı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerindeki Haret Hreik'e art arda düzenlediği saldırılarda iki kişi öldü, 15'i hastaneye kaldırılan 76 kişi de yaralandı” denildi. Bakanlık, enkaz kaldırma çalışmaları devam ettiği için ölü sayısının artabileceğini söyledi.

İran

İran'ın Beyrut Büyükelçiliği, İsrail saldırısının oyunun kurallarını değiştiren ciddi bir tırmanma olduğunu ve saldırının “uygun cezayı” hak eden bir “suç” olduğunu söyledi.

Bı̇rleşmı̇ş Mı̇lletler

Birleşmiş Milletler Cuma günü yaptığı açıklamada İsrail'in Lübnan'ın başkenti Beyrut'un güney banliyölerine yönelik saldırılarını büyük bir endişeyle takip ettiğini belirtti. Örgütün sözcüsü Stephane Dujarric bir basın brifinginde yaptığı açıklamada, “BM Beyrut'a yönelik saldırıları büyük bir endişeyle takip ediyor” dedi.