Fransızlar genel seçimlerde belirleyici olacak ikinci turu için sandık başında

TT

Fransızlar genel seçimlerde belirleyici olacak ikinci turu için sandık başında

Fransa'daki erken genel seçimlerin ikinci turunda Nantes şehrindeki bir seçim merkezinde oy kullanan bir seçmen (Reuters)
Fransa'daki erken genel seçimlerin ikinci turunda Nantes şehrindeki bir seçim merkezinde oy kullanan bir seçmen (Reuters)

Fransızlar bugün, ülkenin siyasi tablosunu kesinlikle değiştirmesi beklenen aşırı sağı iktidara taşıyabilecek ya da Ulusal Meclis’te (Fransa parlamentosu) işlerin kontrolden çıkmasına neden olabilecek tarihi genel seçimlerde belirleyici olacak ikinci turu için sandık başına gitmeye başladı.

Fransa'da cuma akşamı itibarıyla seçim yasakları başlarken kamuoyunu nabzını tutan anketlere ara verildi. Fransa, adaylara ve seçim afişlerine yönelik hakaretler ve fiziksel saldırılardan ırkçı ve Yahudi karşıtı söylemlere kadar birçok olayın yaşandığı gergin bir atmosferden çıkıp sessizliğe büründü.

uk7ı
Fransa Başbakanı Gabriel Attal, genel seçimlerin ikinci turunda Paris'in banliyölerinden Fanf'taki bir seçim merkezinde oy kullanırken (AFP)

Kuzey Atlantik'teki Saint Pierre et Miquelon takımadaları ile Güney Pasifik'teki Guyana, Antiller, Polinezya ve Yeni Kaledonya'daki seçmenlerin ardından Fransa'da sandık merkezleri dünya saatiyle (GMT) saat 6.00'da açıldı.

gbhytju
Yeni Kaledonya'nın başkenti Noumea'da Vallée du Terre bölgesindeki bir sandık merkezi önünde oy kullanmak için bekleyen seçmenler (AFP)

Oy verme işlemi büyük şehirlerde GMT 18.00'e kadar devam edecek, aynı saatte ön tahminler açıklanacak.

zjmyu
Son anketlere göre aşırı sağ yeni Ulusal Meclis'te 170 ila 210 sandalye kazanabilir (AFP)

Sonuçları cuma günü açıklanan çok sayıda anket, rekabetin Ulusal Birlik (RN) ve aşırı sağcı müttefikleri ile sol kanattaki Yeni Halk Cephesi koalisyonu ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un merkez sağ kanattaki Cunhuriyet İçin Hep Birlikte (Ensemble) koalisyonu arasında yoğunlaştığına işaret etti.

znhjmkö
Oy verme işlemi büyük şehirlerde GMT 18.00'e kadar devam edecek, aynı saatte ön tahminler açıklanacak (AFP)

Macron, Cunhuriyet İçin Hep Birlikte koalisyonunun Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerindeki başarısızlığının ardından 9 Haziran'da Ulusal Meclisi feshetme ve erken genel seçimlere gitme çağrısında bulunarak yaptığı ani çıkışla Fransa'yı bilinmeze sürüklemişti.

Son yapılan anketler, aşırı sağın yeni Ulusal Mecliste 170 ila 210 sandalyeye sahip olacağını, onu 155 ila 175 sandalyeyle Yeni Halk Cephesi'nin ve 95 ila 175 sandalyeyle Macron’un merkez sağdaki kampının izleyeceğine işaret etti. Aşırı sağcıların 289 sandalyelik mutlak çoğunluğa ulaşması imkansız görünüyor.

Ancak anket şirketleri, temkinli davranıyor. Çünkü katılımın oldukça yüksek, belki de son 25 yılın en yüksek seviyesinde olması bekleniyor ve seçmenlerin hangi tarafı destekleyeceği henüz belli değil.

RN’yi engellemek amacıyla iki yüzden fazla sol ve merkez sol aday, ikinci turda üç adaylı bir yarışa sahne olacak bölgelerden çekilerek RN'nin rakiplerinin şansını arttırdı.

Peki seçmenler destekledikleri siyasi partilerin mantığını takip ediyor mu? Avrupa seçimlerinde Sosyalistlerin listesinin başında yer alan AP üyesi Raphael Glucksmann, "Söylenenin aksine, bu pek olası değil” yorumunda bulundu.

Cumhurbaşkanı Macron’un seçim kampanyasına liderlik eden Başbakan Gabriel Attal, ‘bugünkü tehlikenin parlamentoda aşırı sağın kontrolünde bir çoğunluk olduğunu ve bunun bir felaket olacağını’ söyledi.

Fransa’nın Avrupalı ortaklarının korkuları

Aşırı sağcı lider Marine Le Pen, ‘halkın iradesine karşı iktidarda kalmak isteyenleri bir araya getiren tek parti’ diye nitelediği rakiplerinin hamlelerini kınadı. Le Pen, eğer iddiasını kazanır ve parlamentoda yeterli çoğunluğu elde ederse, sıkı bir göçmen karşıtı olan RN lideri Jordan Bardella (28), Fransa'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana gördüğü ilk aşırı sağcı hükümetin başına geçecek.

xcvdf
Fransa'daki erken genel seçimlerin ikinci turunda Nantes şehrindeki bir seçim merkezinde oy kullanan bir seçmen (Reuters)

Fransa'nın Avrupa’daki diğer büyük ortakları, Avrupa Birliği (AB) kurumlarına şüpheyle yaklaşan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yakınlığıyla bilinen bir partinin (RN) AB’nin kilit bir üyesi olan bir ülkeyi (Fransa) yönetecek olmasından duydukları endişeyi dile getirdiler.

Macron'un ülkedeki geleneksel partileri yenerek cumhurbaşkanlığını kazandığı 2017 yılında Fransa'nın siyasi tablosu dramatik bir şekilde değişti.

Ancak Macron, aşırı sağın yükselişi ve AP seçimlerindeki zaferi sonrası 9 Haziran gecesi Ulusal Meclisi feshetmeye ve erken genel seçimlere gitmeye karar vererek, kendi seçmenlerinin dahi affedemeyeceği başarısız bir girişimde bulundu.

Macron’un kampının, iktidarda kalmaya devam edebilmek için için solun bir bölümünü ve RN karşıtı sağı kapsayan geniş bir koalisyona ihtiyacı var. Ancak siyasi uzmanlar tarafından ‘çelişkilerin imkansız bir karışımı’ olarak tanımlanan böyle bir koalisyonun hangi program üzerinde anlaşabileceği sorusu yanıtsız kalmaya devam ediyor.

zxcdvfg
Lyon'da bir oy verme merkezi (AFP)

Başbakan Attal, bu belirsizlik karşısında hükümetinin ‘gerektiği sürece’ devletin devamlılığını sağlamaya ve Paris üç hafta sonra Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapacağı için yeni bir hükümet kurulana kadar bekçi hükümet olarak görevlerini yerine getirmeye hazır olduğunu açıkladı.

Bu akşam olası taşkınlıklara karşı, 5 bini sadece Paris'te olmak üzere 30 bin polis memuru görevlendirilecek.



Lübnan savaşı: İsrail'in bölgeyi değiştirmeye açılan kapısı

İsrail ordusu 23 Eylül'den beri yoğunlaştırdığı Lübnan saldırılarında en az 1100 kişiyi öldürdü (AFP)
İsrail ordusu 23 Eylül'den beri yoğunlaştırdığı Lübnan saldırılarında en az 1100 kişiyi öldürdü (AFP)
TT

Lübnan savaşı: İsrail'in bölgeyi değiştirmeye açılan kapısı

İsrail ordusu 23 Eylül'den beri yoğunlaştırdığı Lübnan saldırılarında en az 1100 kişiyi öldürdü (AFP)
İsrail ordusu 23 Eylül'den beri yoğunlaştırdığı Lübnan saldırılarında en az 1100 kişiyi öldürdü (AFP)

Con Coughlin

İran, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesine yanıt olarak İsrail'e büyük bir balistik füze saldırısı düzenleme kararının ardından şüphesiz 1979 devriminden bu yana en büyük kriziyle karşı karşıya bulunuyor.

Tahran ile Tel Aviv arasındaki düşmanca eylemlerin büyük ölçüde artmasıyla İran, İsrail'e yaklaşık 200 balistik füze fırlattı ve bu saldırı İsraillileri bombardımanlara dayanıklı barınaklara sığınmaya yöneltti. Füzelerin Tel Aviv'den Kudüs'e kadar İsrail hava sahasına girdiği görüldü.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, İsrail hava savunma sistemlerinin çok sayıda füzeyi önlediğini, ancak füzelerin bir kısmının güney ve orta İsrail'e düştüğünü belirtti. Amerikan hava savunma sistemleri de bu füzeleri engellemeye katkıda bulundu ve saldırı sonucunda Batı Şeria'da yalnızca bir kişinin öldüğü kaydedildi.

Buna rağmen saldırı, İsrail için büyük bir provokasyon teşkil etti. Nitekim İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Tahran'ın “ağır bir bedel ödeyeceğini” söyleyerek intikam sözü vermekte gecikmedi. Yahudi yeni yılı Roş Aşana arifesinde meydana gelen saldırının ardından yaptığı açıklamada şunları söyledi: “İran rejimi kendimizi savunma konusunda ne kadar kararlı olduğumuzun farkında değil ama anlayacak. Biz koyduğumuz kurala bağlı kalacağız; kim bize saldırırsa biz de ona saldıracağız.”

Biden yönetimi ise İran'ın ağustos ayında Hamas lideri İsmail Heniyye'ye Tahran'da, geçtiğimiz günlerde de Hasan Nasrallah'a Beyrut'ta düzenlenen suikastlara yanıt olduğunu iddia ettiği saldırıyı kınadı. İran bu iki suikastın sorumluluğunu İsrail'e yüklüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, saldırıların ardından yaptığı kısa açıklamada şunları söyledi: “Ortadoğu'daki Amerikan kuvvetleri, İran'ın İsrail'e fırlattığı çok sayıda füzeyi engelledi.” Bakan saldırıyı “İran'ın menfur bir saldırı eylemi” olarak nitelendirdi.

İran saldırısı, İsrail içinde ve İsrail hükümeti ile ABD gibi ana müttefikleri arasında, İsrail'in yanıtının niteliği konusunda yoğun tartışmalara yol açtı. En belirgin korku, İsrail'in yanıtının sert olması durumunda bölgede topyekûn bir savaşın çıkması korkusu.

İran saldırısı, İsrail içinde ve İsrail hükümeti ile ABD gibi önemli müttefikleri arasında, İsrail'in yanıtının niteliği hakkında yoğun tartışmalara yol açtı.

İran, Geçen nisan ayında Şam'daki İran konsolosluğunu hedef alan saldırıya yanıt olarak İsrail'e füze ve insansız hava araçlarıyla ilk doğrudan saldırısını düzenlediğinde, İsrail'in yanıtı, İsfahan yakınlarındaki bir radar tesisini hedef alan özenle planlanmış bir hava saldırısı oldu.

Ancak İsrail'in Güney Lübnan'daki İran destekli Hizbullah militanlarına karşı askeri operasyonlarını genişletmesiyle birlikte, İsraillilerin İran'a karşı, ülkenin nükleer ve petrol tesisleri gibi potansiyel hedefleri de içeren daha kapsamlı bir saldırı planladığı yönündeki korkular artıyor.

Hiç şüphe yok ki, Nasrallah ve iki yardımcısının Lübnan'da öldürülmesi, İsrail güvenlik kurumundaki pek çok önemli şahsiyetin, Hizbullah liderliğinin etkisiz hale getirilmesinin Ortadoğu'daki jeopolitik dengeyi yeniden şekillendirmek için bir fırsat olduğunu düşünmesine yol açtı. Eski Mossad şefinin Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından söylediği gibi, İsrail “kaçırılmaması gereken bir fırsatla” karşı karşıya ve bu, İsrail'in İran'daki rejime ölümcül bir darbe indirmeyi başarması halinde daha da pekişecek bir fırsat.

Wall Street Journal gazetesi, Arap yetkililerin İsrail'in İran'a, büyüklüğü veya kurban sayısı ne olursa olsun, kendi topraklarını hedef alan herhangi bir saldırıya, İran'ın petrol ve nükleer tesislerini hedef alma olasılığıyla karşılık vereceğini belirten açık mesajlar gönderdiğine inandığını bildirdi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Tahran'a karşı mutlak bir saldırı başlatması yönünde büyük bir iç baskıyla karşı karşıya bulunuyor. Eski Başbakan Naftali Bennett, ülkesine İran'ın nükleer kapasitesini yok etme fırsatını kaçırmama çağrısında bulundu.

Bennett, İran'ın son füze saldırısının ardından “X” platformundan yaptığı açıklamalarda şunları söyledi: “Satranç oyununda usta olan İran liderliği bu gece çok büyük bir hata yaptı. İran'ın nükleer programını, kilit enerji tesislerini yok etmek ve bu terörist rejimi sonsuza dek felç etmek için hemen harekete geçmeliyiz.”

İsrail ile İran arasındaki gerilimin son dönemde artması, İran liderliğini geleceğini tehdit edebilecek kritik bir konumda bırakıyor. Şarku’l Avsat’ın Majalla'dan aktardığı analize göre rejim karşıtı aktivistlerin bu krizi hükümet üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmak için kullanacağına dair korkular, İran Devrim Muhafızları'nın İranlılara sosyal medyada İsrail yanlısı paylaşımlar yayınlamama çağrısı yapan talimatlarına da yansıdı.

İran Devrim Muhafızları'nın istihbarat kanadı tarafından çarşamba günü erken saatlerde Tahran'da yayınlanan açıklamada: “Siyonist rejimi destekleyen her türlü faaliyet suçtur. Suçlularla sert bir şekilde mücadele edilecektir” denildi.

İran rejiminin, açık düşmanları İsrail'e destek vermemeleri konusunda vatandaşlarını uyarmak zorunda kalması, rejimin maruz kaldığı büyük baskının açık bir örneği. Zira Ayetullahlar 7 Ekim saldırılarından bu yana böyle bir davranıştan kaçınmaya çalıştılar.

İsmail Heniyye ve Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinden önce İran, İsrail ile Hamas, Hizbullah ve Yemen'deki Husiler gibi vekil güçleri arasındaki çatışma ile arasına mesafe koymaya çalıştı. Ancak İsrail'in, özellikle Güney Lübnan'da Hizbullah'a karşı kazandığı askeri başarı, Tahran'a doğrudan çatışmaya girmekten başka seçenek bırakmadı, ki bu da rejimin geleceği açısından vahim sonuçlar doğurabilecek bir gelişme.

İsrail'in İran'ı doğrudan bir savaşa çekmeye çalıştığı yönündeki önceki uyarılara rağmen, Tahran'ın en yakın ve en etkili müttefiklerinden biri olan Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından İranlılar, karşılık vermekten başka seçenekleri olmadığının farkına vardılar.

İran Devrim Muhafızları tarafından yayınlanan bir videoda, saldırı emrini veren Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami, saldırıyı şu sözlerle haklı gösteriyordu: “Allah’ın izniyle ve Tahran'da öldürülen İsmail Heniyye'nin kanına, İran İslam Cumhuriyeti'nin egemenliğine yönelik saldırıya, Hizbullah liderlerinin ve büyük liderinin şehit olmasına yol açan bu cani rejimin işlediği mezalimlere karşı misilleme olarak (Gerçek Vaat-2) operasyonunu başlatıyoruz.”

İran, saldırıların ardından çatışmaya son vermeye çalışıyor, bu nedenle İranlı yetkililer ek provokasyonlar yaşanmadığı sürece İsrail'e yönelik füze saldırılarının sona erdiğini açıkladılar. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, çarşamba sabahı X platformundan yaptığı paylaşımda şu açıklamayı yaptı: “İsrail rejimi ilave bir yanıt vermememizi gerektirecek bir adım atmaya karar vermediği sürece eylemimiz sona ermiştir. Bu durumda cevabımız daha güçlü ve kararlı olacaktır.”

Ancak bu, İran rejimi açısından sadece bir iyimserlik olabilir; zira İsrail'deki pek çok kişi, Lübnan'da Hizbullah'a karşı kazanılan başarıyı, bölgede yeni bir barış ve istikrar çağının taşlarını döşeyecek şekilde Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmek için bir fırsat olarak görüyor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.