Sağ ve sol arasındaki çağdaş hükümetler

İngiltere ve Fransa'daki seçimlerin gündeme getirdikleri, tüm uluslararası toplumu etkileyecek beklentilere kapı açıyor

 İngiltere Başbakanı Keir Starmer (AFP)
İngiltere Başbakanı Keir Starmer (AFP)
TT

Sağ ve sol arasındaki çağdaş hükümetler

 İngiltere Başbakanı Keir Starmer (AFP)
İngiltere Başbakanı Keir Starmer (AFP)

Mustafa Feki

Çağdaş dünya bazen bir sağa dönüş dalgasıyla sarsılıyor. Nitekim İngiliz ve Fransız örnekleri dışında, demokratik Avrupa'daki birçok parlamento seçimleri, sağın iktidar pozisyonlarına gözle görülür bir şekilde geri dönüşü ile sonuçlandı. İngiltere’deki seçim sonuçlarının arkasında İşçi Partisi’ni yeniden iktidar yapmaya yönelik bir coşkudan ziyade, Muhafazakâr Parti’ye verilmek istenen ceza yatıyordu. Fransa örneği ise kötüleşen duruma ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un politikasındaki dengesizliğe verilmiş bir karşılıktı.

Halkların iradesinin yüksek ve şeffaf bir şekilde siyasi hayat sahnesinde doğal ve öncü yerini bulduğunu gördüğünde insan ne kadar mutlu oluyor. Geçtiğimiz günlerde İngiltere ve Fransa'da parlamento seçimleri için yapılan oylamaları takip ederken, kuzeyden gelen rüzgarların taşıdığı bu enfeksiyondan Arap ülkelerimizin de etkilenmesini ve bilhassa son yıllarda Arap bölgesini kasıp kavuran radikal dönüşümlerin ışığında gerçek demokrasinin Arap halklarına da ulaşmasını diledim. Zira bu dönüşümler bazı Arap ülkelerinin siyasi yaşam biçimine damgasını vurmaya çalışan olumlu izler bıraktı ve bunlar da toplumun iliklerine yerleşme yolunda ilerlemeye devam ediyorlar.

Hiç şüphe yok ki, ülkelerin politikaları sıklıkla bir tarafta sol akımların, diğer tarafta ise sağ akımların etkileri arasında gidip geliyor. Ülkeler, vatandaşlarının arzularının hem olumlu hem de olumsuz genel eğilimlerini belirlememize olanak tanıyan parlamenter veya yarı parlamenter bir sisteme sahip olduklarında, hangi yöne meylettiklerini gözlemlemek daha kolay gibi görünüyor. Burada bizim için önemli olan, kamuoyunun politikalarını yönlendirmekte ve onu belirli hedeflere doğru sevk etmekte rol oynayan siyasi akımlarla ilgili bazı vakaları gözlemlemektir. Bunlar arasında aşağıdaki sahneleri sayabiliriz:

Birinci sahne olan Hindistan’da, 1970'lerin sonu ve 1980'lerin başında bir dönem yaşamıştım ve yeni rejim ile birlikte mevcut soldan Amerikan politikası tarafından desteklenen sağa doğru bir değişimin işaretlerine tanık olmuştum. Bunun sonucunda Indira Gandhi yönetiminin son yıllarında ardından oğlu Rajiv kendi döneminde, Yeni Delhi'de eski Sovyetler Birliği ile yakın ilişkilerin varlığına rağmen, kapitalist sistem için can atan bir akımın yerleşmesini sağladılar.

ABD Başkanı Johnson, yanlış hatırlamıyorsam Hindistan'a Gilbreth adında ekonomik kalkınma uzmanı olan bir Amerikan büyükelçisi göndermişti. Bu, ABD’nin o dönemdeki uluslararası konjonktüre uygun olarak Hindistan'ın kapitalist sisteme yönelme politikasını hararetle desteklediği anlamına geliyordu. Eski Sovyetler Birliği ise bunun sonucunda Yeni Delhi'den biraz uzaklaşmaya başladı ama bu büyük Asya ülkesiyle iletişim bağlarını hiçbir zaman koparmadı. Özellikle Afganistan'daki Rus varlığı, Yeni Delhi ile Moskova arasındaki çekişmenin odak noktası olsa da bu aşamada mesele tüm sonuçlarıyla çözüldü. Hint modelini örnek vermemin nedeni, ülkelerin siyasi sistemleri, dış ittifakları ve siyasi yönelimleri arasındaki bağlantıyı netleştirmekti.

İkinci sahne, 14 yıllık kesintisiz iktidar döneminin ardından kamuoyunun sandık yoluyla Muhafazakarları iktidardan söküp attığı İngiltere’dir. Son 2 yılda art arda 4 kabinenin kurulmasına yol açan birikmiş hataları nedeniyle partiyi cezalandıran da aynı kamuoyuydu. İşçi Partisi'nin seçilmesinin nedeni siyasi programının beğenilmesi değil, Muhafazakâr Parti'nin son 2 yıldaki faaliyetlerinden intikam almaktı.

Burada şunu itiraf etmeliyim ki, Batı Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere çoğu ülkede siyasi arenada önemli siyasi figürlerin eksikliği yaşanıyor. 1971'in sonlarına doğru, İngiltere’de benzer bir sahnenin yaşandığını hatırlıyorum. Edward Heath liderliğindeki Muhafazakâr Parti parlamento seçimlerinde yenilmiş ve yerine Harold Wilson'ın liderliğindeki İşçi Partisi gelmişti. Downing Sokak 10’uncu numaradaki başbakanlık konutu önünde toplanan kalabalığın önünde Wilson, yerine getirmeye çalıştığımız bir görevimiz var ve işte bu göreve başlıyoruz demişti.

O zaman, Heath, Wilson ve James Callaghan’dan, adı tarihte Winston Churchill'inki ile yarışan, yani İngiliz ekonomisinde özelleştirmenin öncüsü ve aynı zamanda Falkland Savaşı’ndan zaferle çıkan, İngiltere’nin bu uzak adaların kontrolünü yeniden ele geçirmesini sağlayan Margaret Thatcher'a kadar uzanan büyük politikacıların dönemiydi.

Üçüncüsü, Fransız siyasi arenasıysa daha farklı görünüyor. Fransız siyasi sistemi parlamenter ve başkanlık modellerini harmanlıyor ve Fransa cumhurbaşkanının azımsanmayacak gibi görünen yetkilerine rağmen, devlet felsefesinde parlamentoya hâkim bir rol biçiyor. Muzaffer lider Charles de Gaulle, kurnaz sosyalist başkan François Mitterrand ve hatta Jacques Chirac'ın ölümünün ardından, Fransa da cumhurbaşkanlığını sıradan isimlerin üstlenmesinin sıkıntılarını çekti. Genç, uzun bir siyasi geçmişi olmayan, aksine farklı bir yönetim tarzını ve kamuoyuyla yüzleşme yöntemini benimseyen, zorluklarla mücadele yeteneğine sahip Fransa Cumhurbaşkanı Macron yönetime gelene kadar, çağdaş Fransız siyaseti sayfalarında çok az iz bırakan sıradan isimler Elysee'ye yerleşti. Macron’un parlamento seçimleri için zamanlaması belki de kötüydü, zira beklediği ya da hedeflediğinin aksine Fransız solunun zaferiyle sonuçlandı. İşçi Partisi'nin zaferi, Avrupa arenasındaki büyük bir kapitalist hükümetler gölünün ortasında, karşı kıyıdaki İngiliz solunun zaferinin yankısı oldu.

Dördüncüsü, Arap siyasi sistemleri bir bütün olarak, demokratik başkanlık modelini benimsiyor gibi görünüyor. Bunların bazıları verasete dayanan monarşi modeli, bazıları da anayasal monarşi yönetim modeli temelleri üzerinde yükseliyor. Ancak parlamenter devlet, genel olarak Arap sahnesinde belirleyici bir varlığa sahip görünmüyor. Bu, uluslararası arenada ve bölgesel politikalarda büyük değişikliklerin yanı sıra, başta Filistin meselesi, koşulları ve gelişmeleri olmak üzere kronik çatışmalar ile birleşiyor. Aynı şekilde, hâkim Arap siyasi modeli de hukuk kurallarından ziyade çoğunlukla kardeşlik duygularına dayanıyor.

Arap rejimleri genel olarak sağ ve sol ayrımına tabi değiller, bunun yerine milliyetçi proje ile dini etki arasındaki başka bir ayrıma daha yakın olabilirler. Arap-İsrail çatışmasının, ABD liderliğindeki dış güçlerin, bölgenin zenginliklerini ve politikalarını Washington'un çıkarlarına hizmet edecek şekilde kontrol etme arzularına karşıtlık teşkil ettiğine şüphe yok. Buna Şubat 1979'da ortaya çıkan İran rejimi başta olmak üzere diğer bölgesel güçlerin ortaya çıkışı da eşlik ediyor. Tahran, Ortadoğu, Batı Asya ve hatta Kuzey Afrika siyasetinde zor bir oyuncu haline geldi, çünkü herkes bir tür siyasi kutuplaşmaya, yönetişim sistemlerinde oluşan ve bazılarının varlığı, kendi içinde belirli bir tanımlamaya veya ayrıma tabi olmayan teorik akışkanlığa doğru ilerlediğimizin farkında.

Buna ek olarak, bazı Arap ülkelerinin kuruluşuna aşiret ve kabile kesişmelerinin eşlik etmesi, ulusal düzeyde insani yönü, yasal ve modern düzeylere göre çok daha güçlü hale getirdi. Arap devleti, bir ülkeden diğerine değişen koşullar altında kuruldu ve her zaman anayasal veya yasal karşılıklı bağımlılıktan ziyade insani bağımlılığa dayalı kaldı.

Beşincisi, Bir hafta içinde İngiltere ve Fransa'da yapılan seçimlerin gündeme getirdikleri, tüm uluslararası toplumu etkileyecek beklentilere kapı açıyor. Bizim gözümüzde Amerikan devleti kapitalist sağın aşırı uçlarını temsil ederken, Batı Avrupa ülkeleri piyasa yasalarına, ticaret özgürlüğüne ve modern kapitalizmin tüm yönlerine aynı düzeyde bağlılık göstermiyorlar. Bu, elbette, Avrupalı ​​Batı'nın Atlantik'in diğer yakasındaki Batı'dan farklı olduğu anlamına gelmiyor; ancak çarpıcı olan, ABD’de iki egemen parti arasındaki anlaşmazlıkların ikincil meseleler etrafında dönmesi ve çoğu zaman dış meselelere değinmemesidir. Nitekim Demokratlar ve Cumhuriyetçiler İsrail'i desteklemek, korumak, siyasi uzlaşmazlığı ve bölgesel kibri için her türlü gerekçeyi sağlamak için yarışıyorlar. Bu ise sağ ve sol arasındaki gidiş gelişin Avrupa ülkeleri ve bazı Asya veya Latin ülkeleri için geçerli olabileceği, ancak sağ ve sol arasındaki farkların “radikal siyasi dönüşüm” olarak adlandırılabilecek bir şeyi temsil etmediği diğer ülkelerde açık bir olgu gibi görünmediği anlamına geliyor. Buna örnek olarak Asya’daki Hindistan'ı, Avrupa’da Fransa ve İngiltere'yi, ardından da kendine özgü Amerikan modelini verdik. Amerikan modeli, özü bununla çelişse bile -Arap-İsrail çatışmasına yönelik tutumunda açıkça görüldüğü gibi-, özgürlük meselelerini ve bunun çeşitli tezahürlerini destekleyerek varlığını kanıtlamaya çalışan tamamen başkanlık modeline dayalı bir sistemdir.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Ben-Gvir, itfaiye aracı bağışı ve 17 gencin eğitimiyle Suveyda sakinlerinin gönlünü kazanmaya çalışıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (İsrail Hükümeti Basın Ofisi)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (İsrail Hükümeti Basın Ofisi)
TT

Ben-Gvir, itfaiye aracı bağışı ve 17 gencin eğitimiyle Suveyda sakinlerinin gönlünü kazanmaya çalışıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (İsrail Hükümeti Basın Ofisi)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (İsrail Hükümeti Basın Ofisi)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun yaklaşık bir yıldır İsrail’in işgali altında bulunan Suriye’nin güney bölgelerine yaptığı provokatif turdan ve aynı anda Suriye’den yürütülen silah kaçakçılığı ağının ortaya çıkarılmasından bir gün sonra, İsrail makamları dikkat çeken bir açıklama yaptı. Açıklamaya göre İsrail, Suveyda’dan 17 Dürzi gencine profesyonel yangın söndürme eğitimi vermeyi ve vilayete bir itfaiye aracı hediye etmeyi planlıyor.

Bu açıklama, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Paylaşımların çoğunda, İsrail’in niyetlerine yönelik eleştiriler ve uyarılar öne çıktı. Sosyal medya kullanıcıları, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden bu yana İsrail’in 450 kilometrekareyi aşan Suriye toprağını işgal ettiğine (1967’den beri işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’ne ek olarak) ve Şam’dan ülkenin güney ve güneybatı sınırlarına uzanan bölgede güvenlik kontrolünü dayattığına dikkat çekti.

İsrail güçlerinin Suriye topraklarına ilk adım attığı günden bu yana bölgede gerilim yarattığı, toplumsal çatışmaları körüklemeye çalıştığı, hava saldırıları ve topçu bombardımanları düzenlediği, hatta Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı hedef aldığı belirtildi. Bu adımların, Şam yönetimine baskı kurmak ve onu güvenlik anlaşmalarına zorlamak amacı taşıdığı ifade edildi.

Gelen son bilgilere göre, Arap karşıtı söylemleri, aşırı sağcı tutumu ve ırkçı görüşleriyle bilinen İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir bakanlığına bağlı İtfaiye Kurumu’na Suveyda’ya bir itfaiye aracı gönderilmesi yönünde talimat verdi. Ben-Gvir bu adımı ‘üst düzey insani bir girişim’ olarak tanımladı. Ancak bölge kamuoyu, özellikle Araplarla ilgili politikaları göz önüne alındığında, Ben-Gvir’in bu girişiminin insani amaçlar taşıdığına pek ihtimal vermiyor. Bu nedenle söz konusu adımın gerçekten Suveyda’da çıkabilecek yangınlara destek olmayı mı hedeflediği, yoksa bölgede yeni fitneler ve çatışma alanları yaratmayı mı amaçladığı yönünde soru işaretleri doğmuş durumda.

cdft
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, 28 Ocak 2024 tarihinde Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın kuzeyinde yerleşim yerlerinin yeniden inşası için çağrıda bulunan bir konferansta konuşuyor. (Reuters)

Gelen bilgiler, söz konusu girişimin İsrail’in güney Suriye’deki nüfuzunu ‘insani yardım’ görünümü altında genişletmeyi hedefleyen daha kapsamlı bir planın parçası olabileceği yönünde. Bu çerçevede İsrail’in, Suriye toplumunda ayrışma yaratmak amacıyla Dürzi topluluğu ile ‘özel bağlara’ sahip olduğu iddiasını öne çıkardığı değerlendiriliyor.

Şarku’l Avsat’ın Yediot Aharonot’tan aktardığına göre Dürzi topluluğundan 17 genç, üç hafta sürecek yoğun bir itfaiyeci eğitimine tabi tutulacak. Programın ardından her bir katılımcı, tam teçhizatlı şekilde Suriye’ye dönecek. Ayrıca Suveyda’da yeni bir itfaiye istasyonu kurulacağı ve bölgeye bir itfaiye aracı gönderileceği bildirildi.

Haberde, Ben-Gvir’in “Suriye’deki itfaiye istasyonu acil durumlarda kurtarma kapasitesi sağlayacak” dediği aktarıldı. Haberin devamında, İsrail’in, güney Suriye’deki Dürzilerle ilişkisini ‘derin bir stratejik bağ’ olarak nitelendirdiği ve sınırın ötesinde yaşayan Dürzi aileleri de bu çerçevede değerlendirdiği ifade edildi.

Ben-Gvir’in ayrıca şu sözlerine yer verildi: “İsrail’deki Dürzi topluluğuyla ilişkileri güçlendirmeyi sürdüreceğiz. Bunu hem ulusal güvenlik kurumlarında Dürzi subayların üst görevlere getirilmesiyle hem de ihtiyaç duyulan her alanda destek ve yardım sağlayarak yapacağız.”

xsd
İşgal altındaki Golan Tepeleri'nden İsrail ile Suriye sınırında kaçakçılık faaliyetlerinin artması, bu bölgeyi ‘Ekim 2023'ten bu yana silah ve uyuşturucu kaçakçılığının aktif bir merkezi’ haline getirdi. (İsrail Ordusu)

Söz konusu haber, çarşamba günü ortaya çıkarılan Suriye kaynaklı silah kaçakçılığı ağına ilişkin polis tarafından yayımlanan yeni detaylarla aynı dönemde gündeme geldi. Tel Aviv tarafından ‘Dürzi ağı’ olarak adlandırılan yapılanmanın tüm üyelerinin (18 kişi) Dürzi kökenli olduğu açıklandı.

Ağda yer aldığı belirtilen bazı isimler kamuoyuyla paylaşıldı. Buna göre Şefa Amr kentinde yaşayan 49 yaşındaki Rami Ebu Şah, yapılanmanın lideri olarak gösteriliyor. Diğer üyeler arasında Suriye’nin Hadr köyünden Yaser Burcas (29), Revad el-Bassar (25) ve Selman Ebu Kays (51) bulunuyor.

İsrail tarafında gözaltına alınanlar arasında ise Rami Ebu Şah’ın yanı sıra Yarka köyünden Emir Selman (25) ve Munir Ebu Davud (26) yer alıyor. Ayrıca İsrail ordusuna mensup askerler arasında İyad Halebi (45), Emel Selim (26), Suheyl Meadi (21) ve Şefa Amr’dan Salih Hanayfis’in (23) tutuklandığı bildirildi. Kimliklerinin açıklanmasına izin verilmeyen sekiz kişinin daha gözaltında olduğu ifade edildi.

xsdf
Suriye'den İsrail'e silah kaçakçılığı… Tel Aviv, düzenli ve yedek askerler dahil olmak üzere beş kişinin olayla ilgisi olduğunu açıkladı. (Polis Sözcüsü)

İsrail basınında yer alan sızıntılara göre, silah kaçakçılığında kullanılan araçların orduya ait kamyon ve askeri taşıtlar olduğu iddia edildi. Silahları ülkeye getirenlerin ise Bedevi aşiretlerin saldırısı sırasında Suveyda’yı savunmak için Suriye’ye geçtiklerini öne süren İsrailli Dürziler olduğu belirtildi. Bu kişilerin bölgede çok büyük miktarda silah buldukları ve bunları son derece düşük fiyatlara satın aldıkları ifade edildi. Aktarılan bilgilere göre bir tabanca bin şekel (yaklaşık 300 dolar), bir makineli tüfek 3 bin şekel, bir RPG roketatar ise 4 bin şekele alınmış; bu silahların İsrail’de beş ila on katı fiyatlarla satıldığı kaydedildi. Ayrıca, Suveyda’ya gönderileceği duyurulan itfaiye aracına ilişkin haberin, silah ticareti skandalının üzerini örtmeye yönelik bir girişim olabileceği ihtimali de gündeme geldi.


Putin, askeri liderlerle bir araya gelerek Ukrayna'da savaş hedeflerine tam anlamıyla ulaşılması çağrısında bulundu

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AP)
TT

Putin, askeri liderlerle bir araya gelerek Ukrayna'da savaş hedeflerine tam anlamıyla ulaşılması çağrısında bulundu

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AP)

Kremlin, dün yaptığı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Genelkurmay Başkanı, Harekât Dairesi Başkanı ve Batı ve Güney askeri gruplarının komutanlarıyla bir araya geldiğini duyurdu.

Kremlin açıklamasına göre Putin, Rus askeri liderlerine Ukrayna'daki özel askeri harekâtın hedeflerine tam olarak ulaşılması gerektiğini vurgulayarak, Kupyansk -Oskol civarında yaklaşık 15 Ukrayna silahlı kuvvetleri taburunun kuşatıldığını kaydetti.

Kremlin, Putin'in Ukraynalı askerlerin silahlarını bırakıp teslim olma yetkisine sahip olması gerektiğini ve Ukrayna'daki siyasi liderliğin "iktidarı gasp eden bir suç örgütünden ibaret" olduğunu söylediğini belirtti.

fgth
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kremlin'de Rusya Güvenlik Konseyi toplantısına başkanlık ediyor (AFP)

Putin, "Kiev rejiminin temsilcileri altın saraylarda oturuyor ve Ukrayna ve askerlerinin kaderini düşünmüyorlar" ifadesini kullandı.

Rusya Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov ise Rus güçlerinin Ukrayna'nın kuzeydoğusundaki Kobani şehrinin tam kontrolünü ele geçirdiğini ve Rus silahlı kuvvetlerinin operasyonlarını sürdürdüğünü, neredeyse her yöne doğru ilerlediğini vurguladı. Ayrıca, Harkov bölgesindeki Volçansk şehrinin topraklarının yüzde 80'inden fazlasının kurtarıldığını da kaydetti.

Putin'in askeri liderlerle görüşmesi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek için hazırladığı 28 maddelik planın onaylandığına dair medya haberlerinin ardından geldi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ise "bu ABD planının taslağı üzerinde çalışmayı" kabul ettiğini doğruladı.


İsrail, Gazze'deki kontrolünü sağlamlaştırmak için suikastları yoğunlaştırıyor

İki Filistinli kadın, İsrail'in Ams kentine düzenlediği hava saldırısında yakınlarını kaybetmelerinin acısını paylaşıyor (EPA).
İki Filistinli kadın, İsrail'in Ams kentine düzenlediği hava saldırısında yakınlarını kaybetmelerinin acısını paylaşıyor (EPA).
TT

İsrail, Gazze'deki kontrolünü sağlamlaştırmak için suikastları yoğunlaştırıyor

İki Filistinli kadın, İsrail'in Ams kentine düzenlediği hava saldırısında yakınlarını kaybetmelerinin acısını paylaşıyor (EPA).
İki Filistinli kadın, İsrail'in Ams kentine düzenlediği hava saldırısında yakınlarını kaybetmelerinin acısını paylaşıyor (EPA).

İsrail, Gazze Şeridi'ndeki ateşkesten bu yana düzenli aralıklarla gerçekleştirdiği hedefli suikastlar aracılığıyla bölge üzerinde güvenlik kontrolünü sağlamaya çalışıyor. Bu operasyonlar son zamanlarda yoğunlaşarak, sözde geri çekildiği "sarı hattı" bile aştı ve böylece ateşkes anlaşmasının "ikinci aşamasına" geçişi engelledi.

İsrail, iddia edilen güvenlik olaylarını saldırı düzenlemek için defalarca istismar ederken, diğer durumlarda, özel kuvvetlerinin silahlı mensuplarını veya Filistinli işbirlikçilerini kullanarak aktivistlere suikastlar düzenledi.

İsrail, çarşamba akşamı düzenlediği bir dizi hava saldırısında onlarca kişiyi ve en az iki Hamas saha komutanını öldürdü.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Ordu Radyosu'ndan aktardığına göre Şin Bet güvenlik servisi, Gazze Şehri'nin Zeytun semtinde Kassam Tugayları komutanlarının bir toplantısı hakkında kesin istihbarat aldı. Toplantıya saldırı düzenlendi ve komutanlardan en az ikisi öldürüldü.