İran'ın yeni cumhurbaşkanı ve Donald Trump

John Bolton, Mesud Pezeşkiyan'ın İran cumhurbaşkanlığının Trump'ın Beyaz Saray'a gelişinden nasıl etkileneceğini Independent Arabia için yazdı

Pezeşkiyan'ın Mollaların yararına yaptığı şey, Rusların "Maskirovka" dediği, yani İran'ın gerçek dış politikasını gizleyen bir kamuflaj olmaktır (Independent Arabia)
Pezeşkiyan'ın Mollaların yararına yaptığı şey, Rusların "Maskirovka" dediği, yani İran'ın gerçek dış politikasını gizleyen bir kamuflaj olmaktır (Independent Arabia)
TT

İran'ın yeni cumhurbaşkanı ve Donald Trump

Pezeşkiyan'ın Mollaların yararına yaptığı şey, Rusların "Maskirovka" dediği, yani İran'ın gerçek dış politikasını gizleyen bir kamuflaj olmaktır (Independent Arabia)
Pezeşkiyan'ın Mollaların yararına yaptığı şey, Rusların "Maskirovka" dediği, yani İran'ın gerçek dış politikasını gizleyen bir kamuflaj olmaktır (Independent Arabia)

John Bolton

Mesud Pezeşkiyan, çoğu yurttaşı ve hatta dış dünya gibi muhtemelen hiçbir zaman İran'ın cumhurbaşkanı olmayı beklemiyordu. Başarısının nedenleri ne olursa olsun, Pezeşkiyan'ın zaferi köklü bir değişiklik taşımıyor; yalnızca Tahran'ın artık başkalarına yüzeyin altındaki sert yüz yerine gülümseyen bir yüz göstereceği anlamına geliyor. Bilhassa Batılılar, İran'ın seçilmiş cumhurbaşkanlarının özellikle nükleer silahlar, balistik füzeler ve bazı terörist örgütlere verilen destek gibi, Tahran'daki hayati ulusal güvenlik konularıyla ilgili olarak belirleyici bir siyasi güce sahip oldukları gibi bir yanlış anlama içinde olduklarını uzun bir zaman anlamadılar. Oysa Hamaney, 1979'da İslam Devrimi'nin kurucusu olan selefi Humeyni gibi Dini Liderdir ve bu unvan her şeyin nasıl yürüdüğünün kanıtıdır.

İran'da cumhurbaşkanlığı seçimleri hiçbir şekilde özgür ve açık değil, yalnızca Anayasa Koruma Konseyi tarafından onaylanan adaylar yarışabiliyor. Konsey bu adaylara katı ideolojik kriterleri uygulamaktan hiçbir zaman çekinmedi ve seçimler genellikle katı muhafazakarlar ile katı reformistler arasında yapılıyor. Eğer Anayasa Koruma Konseyi Pezeşkiyan'ı seçimlerden dışlamak isteseydi bunu yapardı ve eğer onun yenilgisini garantilemek isteseydi, bir dizi "ılımlı" adayın bir “radikal” adaya karşı yarışmasına izin verirdi. Bunun yerine tam tersini yaptı ve Pezeşkiyan kazandı. Eğer rejim bu sonuçtan endişe duysaydı, 2009'da olduğu gibi seçimleri çalardı. İlginç bir şekilde, seçmen katılım rakamları da hâlâ oldukça tartışmalı olduğundan, kaç kişinin oylarını yasal olarak kullandığını hiçbir zaman tam olarak bilemeyebiliriz.

Pezeşkiyan'ın New York'taki BM Genel Kurulunun açılışına katılmayı seçmesi durumunda, saf Amerikan medyası ve akademik kurumlarının kendisini nasıl karşılayacağını tahmin etmek zor değil. O da gülümseyecek, el sallayacak, gayrı resmi davranacak, belki progresif cazdan hoşlanıyor olacak, hatta belki gizlice biraz viski içecek (kim bilir!). Bu davranışlar onu gerçekten ABD ile anlaşma yapmak istiyormuş gibi gösterebilir.

Rejim, Pezeşkiyan'ın selefi İbrahim Reisi'nin helikopter kazası sonucu olan ölüm nedeni hakkında nihai bir açıklama yapana kadar, rejimin istikrarının boyutuna ilişkin sorular devam edecek. Ama kazanın nedeni ne olursa olsun, Pezeşkiyan tesadüfi bir başkandır. Reisi için ise Hamaney'in yaşı ve sağlık sorunları göz önüne alındığında cumhurbaşkanlığı muhtemelen yükselmek için sadece bir basamaktı. Dini Lider ve diğerleri onu, Hamaney'in ölümünden veya sorumluluklarını artık yerine getiremeyecek hale gelmesinden sonra görevi üstlenecek İran'ın üçüncü dini lideri olarak nitelendiriyordu. Öte yandan Pezeşkiyan geçici bir çözüm, dahası Mollalar ve Devrim Muhafızları işlerin nasıl ilerleyeceğine karar verene kadar bu pozisyonda ondan önce gelenlere göre daha ziyade formalite icabı bulunan ve daha az etkili bir başkan gibi görünüyor.

45 yıl boyunca ardı ardına gelen cumhurbaşkanları aracılığıyla İran'ın iki Dini Lideri, ulusal güvenliğin temel ilkelerinden sapmadılar. Bunların ilki, nükleer silahlara ve balistik füze fırlatma kapasitesine sahip olmak. İkincisi, Ortadoğu ve dünya genelinde bir dizi terörist vekil gruplar kurmak ve desteklemek. Bunlar Tahran'ın bölgesel hegemonya emellerinin ve İslam dünyasına hakim olma yönündeki daha geniş arzularının temelini oluşturuyor ve hiçbir alternatif cumhurbaşkanı bu stratejik vizyonu engelleyemez.

Pezeşkiyan'ın Mollaların yararına yaptığı şey, Rusların "Maskirovka" dediği, yani İran'ın gerçek dış politikasını gizleyen bir kamuflaj olmaktır. O, eski dışişleri bakanı Cevad Zarif ve eski müzakereci ve şimdi rahatça Princeton Üniversitesi'ne yerleşmiş olan Hüseyin Museviyan dahil olmak üzere Tahran'ın yıllar boyunca kullandığı diğer kuklalar ve vitrin yüzler gibidir.

Pezeşkiyan mobil ve sesli bir dezenformasyon kampanyasından ibaret; bu nedenle İran ile nükleer müzakereleri yeniden başlatmaya hevesli Batılıların artık ellerinde tutacakları bir şey var. Elbette diplomatik görüşmelerin yeniden başlatılmasından yeni bir şey çıkmayacak çünkü İran Dini Liderinin gidişatı değiştirme yönünde stratejik bir karar aldığına dair hiçbir kanıt yok.

İronik bir şekilde Mollalar, yüzlerce (hatta belki de binlerce) siyasi mahkumun infazındaki rolü nedeniyle yaygın olarak "Tahran Kasabı" olarak bilinen Reisi'nin yerine sadece kukla olarak görülen Pezeşkiyan gibi birini atayarak bir propaganda zaferi elde ettiler.

Eğer Donald Trump kazanırsa ki kendisine yönelik 13 Temmuz'daki suikast girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından bu ihtimal daha da güçlü, ulusal güvenlik konularını anlaşma yapma fırsatları olarak görme eğilimi Pezeşkiyan ile de bir görüşme yapmasına yol açabilir.

Pezeşkiyan’ın önümüzdeki eylül ayında New York'ta yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun açılışına katılmayı seçmesi durumunda, saf Amerikan medyası ve akademik kurumlarının kendisini nasıl karşılayacağını tahmin etmek zor değil. O da gülümseyecek, el sallayacak, gayrı resmi davranacak, belki progresif cazdan hoşlanıyor olacak, hatta belki gizlice biraz viski içecek (kim bilir!). Bu davranış onu gerçekten ABD ile anlaşma yapmak istiyormuş gibi gösterebilir.

Amerikalı liberaller ve Biden yönetimi bu senaryoyu kabul edebilir ancak önümüzdeki kasım seçimlerinden sonra iktidarda olamayabilirler. Ama iktidarda olsalar bile, nükleer silah konusunda karar verecek kişi, ne iş birliğine hazır olduğunu öngördükleri Pezeşkiyan ne de 2015’teki nükleer anlaşmanın baş müzakerecisi Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı olmayacak.

Amerikalılar her zaman "ayna çekimi" olarak bilinen diplomatik bir olgunun içine düşme eğilimindedir. Müzakereciler masanın karşı tarafına bakarlar ve kendileri gibi insanlar görürler; sadece ortak sorunlara pratik çözümler arayan rasyonel erkekler ve kadınlar. Bu bakış açısı İslam Devrimi'nin dış dünyaya bakış açısıyla tamamen çelişmektedir.

Eğer Donald Trump kazanırsa ki kendisine yönelik 13 Temmuz'daki suikast girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından bu ihtimal daha da güçlü, ulusal güvenlik konularını anlaşma yapma fırsatları olarak görme eğilimi Pezeşkiyan ile de bir görüşme yapmasına yol açabilir. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Trump'ı Ağustos 2019'da Biarritz'deki G7 zirvesinin oturum aralarında dönemin dışişleri bakanı Zarif ile görüşmeye ikna etmeye çalışmıştı ve Trump'ın "anlaşma yapma" hevesi de neredeyse Zarif ile bir görüşme yapmasına neden olacaktı. Bu, Trump'ın yeni döneminin başlangıcında bu toplantının günümüzdeki bir versiyonunun habercisi olabilir.

Öte yandan nükleer müzakereleri yeniden başlatmak için Pyongyang'a bir ziyaret yapmak ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un ile görüşmek Trump için daha öncelikli olabilirken, Pezeşkiyan görüşmesi Trump'ın kişisel propagandaya yönelik odağı ile daha uyumlu olacaktır.

Yani Pezeşkiyan'ın cumhurbaşkanı seçilmesi İran'ın kasıtlı bir aldatmacası olmasa da, Dini Lider ve yandaşları isterlerse şüphesiz bu fırsattan yararlanabilirler ve bu mutlaka yeni bir nükleer anlaşmaya varılacağı anlamına gelmez. Çünkü Tahran'ın müzakere hedefi kesinlikle bu olmayacak, bunun yerine Mollalar daha fazla zaman kazanmak için müzakerelere oynayacaklar ve zaman, nükleer silahlara sahip olmak isteyenler için bu silahları üretme becerisine sahip olma, daha sonra onu nasıl kullanacağına karar verme umudu için her zaman faydalıdır. Aynı şey İran'ın bölge ve ötesindeki terörist hedefleri için de geçerlidir. Bu durumda Trump, farkına bile varmadan Dini Liderin planlarına göre davranmış olacak.

Mesud Pezeşkiyan da bunun farkında olmadan İran Mollalarının hiç beklemediği hediye olabilir.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



İran, İsrail adına casusluk yapmaktan suçlu bulunan bir kişiyi idam etti

İran bayrağı (Reuters)
İran bayrağı (Reuters)
TT

İran, İsrail adına casusluk yapmaktan suçlu bulunan bir kişiyi idam etti

İran bayrağı (Reuters)
İran bayrağı (Reuters)

İran'ın yargı haber ajansı Mizan, Tahran'ın bugün İsrail için casusluk yapmak ve İran muhalif gruplarıyla bağlantılı olmak suçlarından hüküm giyen bir kişiyi idam ettiğini bildirdi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre on yıllardır İsrail ile gizli bir savaş yürüten İran, İsrail istihbaratıyla bağlantılı olmak ve ülkedeki operasyonlarını kolaylaştırmakla suçladığı birçok kişiyi idam etti.

Oslo merkezli İran İnsan Hakları örgütü X platformunda, 27 yaşındaki mimarlık öğrencisi Akil Keşaverz olarak tanımlanan kişinin, "işkence altında alınan itiraflara dayanarak" İsrail için casusluk yapmak suçlamasıyla ölüm cezasına çarptırıldığını belirtti.

İran-İsrail çatışması, İsrail'in haziran ayında İran içindeki çeşitli hedeflere yönelik saldırılarıyla savaşa dönüştü; bu saldırılar arasında Mossad özel kuvvetlerinin ülkenin derinliklerine konuşlandırılmasını içeren operasyonlar da yer alıyordu.

İsrail için casusluk yapmaktan suçlu bulunan İranlıların idamları bu yıl önemli ölçüde arttı ve son aylarda birçok idam gerçekleştirildi.


ABD ve Rusya arasında Ukrayna konusunda Florida'da yeni görüşmeler başladı

Başkan Donald Trump, Florida'daki Palm Beach Uluslararası Havalimanı'nda Air Force One uçağından indikten sonra el sallıyor (AFP)
Başkan Donald Trump, Florida'daki Palm Beach Uluslararası Havalimanı'nda Air Force One uçağından indikten sonra el sallıyor (AFP)
TT

ABD ve Rusya arasında Ukrayna konusunda Florida'da yeni görüşmeler başladı

Başkan Donald Trump, Florida'daki Palm Beach Uluslararası Havalimanı'nda Air Force One uçağından indikten sonra el sallıyor (AFP)
Başkan Donald Trump, Florida'daki Palm Beach Uluslararası Havalimanı'nda Air Force One uçağından indikten sonra el sallıyor (AFP)

Amerikalı müzakereciler, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşını sona erdirmeyi amaçlayan görüşmelerin son turu için bugün Florida'da Rus yetkililerle bir araya geldi. Trump yönetimi hem Rusya'yı hem de Ukrayna'yı çatışmayı sona erdirmek için bir anlaşmaya varmaya ikna etmeye çalışıyor.

Bu görüşme, dün Amerikalı yetkililerle Ukraynalı ve Avrupalı ​​yetkililer arasında yapılan görüşmelerin ardından gerçekleşti ve barış planı hakkındaki müzakereler, Rusya'nın Şubat 2022'de tam ölçekli işgalini başlatmasıyla başlayan çatışmaya bir çözüm bulunması konusunda bazı umutlar doğurdu.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in temsilcisi Kirill Dmitriev, ABD temsilcileri Steve Wittkoff ve Jared Kushner ile görüşecek Rus heyetine başkanlık edecek.

Geçtiğimiz hafta ABD, Ukrayna ve Avrupalı ​​yetkililer, savaşı sona erdirmek için yapılan görüşmelerin bir parçası olarak Kiev için güvenlik garantileri konusunda ilerleme kaydedildiğini belirttiler, ancak bu şartların Moskova tarafından kabul edilebilir olup olmadığı belirsizliğini koruyor.

Reuters'e konuşan bir Rus kaynağı, Dmitriev ile Ukraynalı müzakereciler arasında bir görüşmenin olası olmadığını belirtirken, bilgili kaynaklar ise ABD istihbarat raporlarının Putin'in Ukrayna'nın tamamını ele geçirme niyetinde olduğuna dair uyarılarının devam ettiğini ve bazı ABD yetkililerinin Moskova'nın barışa hazır olduğuna dair güvenceleriyle çeliştiğini söyledi.


Rubio: Venezuela, İran ve Hizbullah ile iş birliği yapıyor

Porto Riko'da ABD ordusuna ait C-17 Globemaster uçağı (Reuters)
Porto Riko'da ABD ordusuna ait C-17 Globemaster uçağı (Reuters)
TT

Rubio: Venezuela, İran ve Hizbullah ile iş birliği yapıyor

Porto Riko'da ABD ordusuna ait C-17 Globemaster uçağı (Reuters)
Porto Riko'da ABD ordusuna ait C-17 Globemaster uçağı (Reuters)

ABD, Venezuela'ya karşı gerilimi artırmaya devam ediyor; Başkan Donald Trump tekrar savaş tehdidinde bulunurken, Dışişleri Bakanı Marco Rubio da ülkeyi İran ve Hizbullah ile iş birliği yapmakla suçladı.

Dün NBC News’te yayınlanan röportajında ​​Trump, Venezuela ile savaş olasılığını masada tuttuğunu söyledi. Telefon görüşmesinde, "Bunu dışlamıyorum, hayır" ifadesini kullandı.

Rubio ise Venezuela'daki "gayrimeşru rejimi" "ulusal güvenliğimizi tehdit eden suçlularla iş birliği yapmakla" suçladı. Rubio, Başkan Nicolás Maduro rejiminin "İran, Hizbullah ve uyuşturucu kaçakçılığı çeteleriyle iş birliği yaptığını" belirtti.

Bu gerginliğin tırmanması üzerine hem Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva hem de Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, Washington ve Karakas arasında krize arabuluculuk yapılmasını önerdi.