Washington Kızıldeniz'de 4 Husi botunu imha ettihttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5043112-washington-k%C4%B1z%C4%B1ldenizde-4-husi-botunu-imha-etti
Husilerin kontrolündeki Hudeyde limanında yakıt depolarının yanmasıyla oluşan yoğun duman (AFP)
ABD ordusu, Husilerin Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ndeki gemilere saldırma kabiliyetini sınırlamak için Washington liderliğindeki önleyici savunma saldırılarının bir parçası olarak, grubun kontrolündeki bölgelerde 4 insansız botunun imha edildiğini duyurdu.
ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM), yaptığı açıklamada, Husi botlarının bölgedeki ABD ve koalisyon güçleri ile ticari gemiler için yakın bir tehdit oluşturduğunu ve bu eylemlerin seyrüsefer özgürlüğünü korumak ve uluslararası suları daha güvenli hale getirmek için alındığını belirtti.
ABD ordusu bu botların hedeflerini açıklamadı ancak Husi medyası “Amerikan ve İngiliz” olarak nitelendirdiği altı baskın düzenlendiğini, bunlardan ikisinin Hacca vilayetinin Midi ilçesindeki bir bölgeyi, dördünün ise Kızıldeniz'de Hudeyde limanının kuzeyindeki Salif bölgesini hedef aldığını kabul etti.
Bu arada Husi yetkililer, cumartesi günkü İsrail hava saldırılarının ardından yakıt depolarında üçüncü gün de devam eden yangına rağmen, el Hudeyde limanında tam kapasite ile çalışmaya yeniden başlandığını duyurdu.
Hindistan-Afganistan yakınlaşması nedeniyle Pakistan gerginliğihttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5199275-hindistan-afganistan-yak%C4%B1nla%C5%9Fmas%C4%B1-nedeniyle-pakistan-gerginli%C4%9Fi
Hindistan-Afganistan yakınlaşması nedeniyle Pakistan gerginliği
Afgan güvenlik güçleri, Kandahar'daki sınır kapısının açılmasının ardından vatandaşlarının Spin Boldak eyaletine dönüşünü izliyor- 19 Ekim (EPA)
Pakistan ve Afganistan arasındaki çatışmalar ekim ayında nadir görülen kanlı bir çatışmaya dönüşürken, İslamabad geleneksel rakibi Hindistan'ı çatışmayı körüklemekle suçladı. Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) haberine göre Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, Yeni Delhi'nin Afgan Taliban'ını "kışkırttığını" söylerken, Savunma Bakanı Khawaja Muhammed Asıf, Kabil hükümetini "Hindistan'ın vekili" olarak nitelendirdi.
Tarihi Anlaşmazlık
1947'de Hint Yarımadası'nın bölünmesinden bu yana, iki ülke birbirleriyle birkaç savaş yapmış ve birbirlerini, diğerini istikrarsızlaştırmak için silahlı grupları desteklemekle suçlamışlardır. Ancak son aylarda İslamabad, Hindistan'ın Taliban yönetimindeki Afganistan ile yakınlaşmasını dikkatle izlerken, Kabil ile ilişkileri keskin bir şekilde kötüleşti. Bu yakınlaşma, 9 Ekim'de Taliban hükümetinin dışişleri bakanı Amir Han Muttaki'nin Yeni Delhi'ye yaptığı ziyaretle doruğa ulaştı. Bu ziyaret, hareketin 2021'de iktidara dönmesinden bu yana üst düzey bir yetkilinin yaptığı ilk ziyaret oldu. Hindistan, BM yaptırımlarına tabi olan bakana kırmızı halı sererken, Kabil ve Pakistan sınırına yakın bir pazarda patlamalar meydana geldi.
Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Afganistanlı uluslararası ilişkiler uzmanı Wahid Fakiri, Hindistan'ın Taliban'a yaptığı davetin iki komşu ülke arasındaki “mevcut gerilimi körüklediğini” göz önünde bulundurarak, bu yakınlaşmanın Pakistan'ı yanıt vermeye zorladığını söyledi. 9 Ekim'deki patlamaların sorumluluğunu resmi olarak kimse üstlenmemiş olsa da Taliban hükümeti İslamabad'ı “benzeri görülmemiş bir saldırı” gerçekleştirmekle suçladı ve karşı saldırı ile yanıt verdi. Çatışmalar, iki Güney Asya komşusu arasında yıllardır görülen en şiddetli dalga ile bir haftadan fazla süren topçu bombardımanı ve insansız hava aracı (İHA) saldırılarına yol açtı. İlk ateşkesin çökmesinin ardından, iki taraf 19 Ekim'de Doha'da ikinci bir ateşkes anlaşması imzaladı.
Artan Şiddet
Afganistan ve Pakistan eski müttefikler, ancak ABD güçlerinin çekilmesi ve Taliban'ın 2021'de iktidara dönmesinin ardından ilişkileri gerildi. İslamabad başlangıçta iyimserliğini dile getirirken, dönemin istihbarat şefi Tümgeneral Faiz Hamid "her şey yoluna girecek" dedi. Ancak kısa süre sonra Taliban'ı, Pakistan topraklarında giderek artan saldırılar düzenleyen militanları barındırmakla suçladı. Bu saldırıların çoğunun arkasında Pakistan Talibanı (TTP) bulunuyor ve genellikle güvenlik güçlerini hedef alıyor.
Pakistan ve Afganistan savunma bakanları, 19 Ekim'de Doha'da ateşkes anlaşması imzaladı (Reuters)
Pakistanlı güvenlik kaynağı AFP’ye, sadece ekim ayında, Afganistan'dan geçen militanlar tarafından düzenlenen saldırılarda 100'den fazla Pakistan askeri ve polisinin öldürüldüğünü söyledi.
Son iki yılda şiddetin artması, İslamabad'ın Pakistan'daki ihlalleri körüklemekle suçladığı milyonlarca Afgan göçmen ve mülteciyi etkileyen toplu sınır dışı etme kampanyasına yol açtı. Pakistanlı eski diplomat Maleeha Lodhi, Taliban dışişleri bakanının Yeni Delhi ziyaretinin İslamabad'ı kızdırmış olabileceğini, ancak saldırıların nedeni olmadığını belirterek, “Pakistan'ın öfkesinin ana nedeni, Taliban'ın Pakistan Talibanı'nı dizginlemeyi reddetmesidir” değerlendirmesinde bulundu. Pakistan ordusu ayrıca Hindistan'ı Pakistan Talibanı'nı desteklemekle suçladı, ancak Hindistan Dışişleri Bakanlığı bunu yalanlayarak Pakistan'ın iç sorunlarının sorumluluğundan kaçmaya çalıştığını belirtti. Bakanlık, “Pakistan'ın iç başarısızlıklarını komşularına yüklemek uzun süredir uyguladığı bir yöntemdir” ifadesini kullandı.
Karmaşık dengeler
Uluslararası Kriz Grubu analisti Praveen Donthi'ye göre İslam'ın, Başbakan Narendra Modi'nin savunduğu Hindu milliyetçiliğine aykırı olduğu yönündeki yaygın görüş nedeniyle, Yeni Delhi'nin Kabil ile yakınlaşması başlangıçta Hindistan içinde “haklı gösterilmesi zor” bir durumdu. Taliban dışişleri bakanının ilk basın toplantısına kadın gazetecilerin katılmaması geniş çapta eleştirilere yol açtı. Ancak Donthi'ye göre, 22 Nisan'da Pahalgam'da meydana gelen terör saldırısının ardından Muttaki'nin ülkesinin Hindistan ile “dayanışma” içinde olduğunu ifade etmesiyle Hindistan kamuoyunun görüşü değişti. Tartışmalı Keşmir bölgesinde meydana gelen saldırı, Yeni Delhi'nin İslamabad'ı saldırganları desteklemekle suçlamasının ardından iki nükleer güç arasında dört günlük bir savaşı tetikledi. Taliban'ın Hindistan ile dayanışma beyanı, Yeni Delhi'de bir miktar destek kazanmasına rağmen, özellikle ortak açıklamada bölgenin “Cammu ve Keşmir, Hindistan” olarak anılması ve Hindistan'ın bu bölge üzerindeki egemenliğinin tanınmasıyla Pakistan'ı daha da öfkelendirdi. Görüşmelerin sonunda Hindistan, Kabil'deki diplomatik misyonunu büyükelçiliğe yükselteceğini duyurdu. Bu adım, Taliban'ın şu ana kadar sadece Moskova'dan aldığı, resmi uluslararası tanınırlık hedefine doğru atılmış bir adım olarak değerlendiriliyor.
Analistlere göre Hindistan'ın tanıma kararı hala belirsizliğini korusa da Yeni Delhi ile ilişkilerin yeniden başlaması Taliban için önemli bir siyasi kazanım ve Hindistan, Pakistan ve Afganistan arasındaki karmaşık ilişkiler dengesinde dikkate değer bir değişim anlamına geliyor.
Grossi: İran'da kaybolan uranyum, nükleer tesislerinde kalmaya devam ediyorhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5199263-grossi-i%CC%87randa-kaybolan-uranyum-n%C3%BCkleer-tesislerinde-kalmaya-devam-ediyor
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi ve yardımcısı Massimo Aparo, Mayıs 2024'te Tahran'dan dönüşlerinin ardından Viyana Havaalanı’nda düzenlenen basın toplantısında (AFP)
Grossi: İran'da kaybolan uranyum, nükleer tesislerinde kalmaya devam ediyor
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi ve yardımcısı Massimo Aparo, Mayıs 2024'te Tahran'dan dönüşlerinin ardından Viyana Havaalanı’nda düzenlenen basın toplantısında (AFP)
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi, UAEA müfettişlerinin İran'ın ana nükleer tesislerinde büyük miktarda yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum sakladığını düşünmediklerini söyledi.
İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitung ile yaptığı röportajda Grossi, İran'ın nükleer programı konusundaki anlaşmazlığa diplomatik bir çözüm bulunabileceğine dair iyimser olduğunu dile getirdi.
Grossi, UAEA’nın elindeki bilgilere göre uranyumun büyük ölçüde İsfahan ve Fordo'daki bilinen nükleer tesislerde ve bir miktarının da Natanz'da depolandığını söyledi. Grossi, küçük bir miktarın başka yerlerde depolanmış olabileceğini de belirtti.
İran, nükleer silah yapımında gerekli olan yüzde 90'a yakın, yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 400 kilogramdan fazla uranyuma sahip.
Grossi, İsfahan, Fordo ve Natanz'daki nükleer tesislerin geçtiğimiz haziran ayında İsrail ve ABD'nin saldırıları sonucu ciddi şekilde hasar gördüğünü bildirdi.
UAEA müfettişlerinin, ‘İran'ın ulusal çıkarlarına uygun olduğunu gördüğü zaman’ bu tesislere girebileceklerini açıkladı.
UAEA'ya göre, İran uranyumu yüzde 60 oranında zenginleştiren tek nükleer silahsız ülke.
Geçtiğimiz temmuz ayında, İran'ın nükleer tesislerini hedef alan benzeri görülmemiş bir İsrail bombardımanı sonrasında 12 gün süren bir savaşın ardından Tahran, UAEA ile tüm iş birliğini askıya aldı. İran, İsrail'e roket ve insansız hava araçları (İHA) ateşleyerek yanıt verdi.
ABD de bu savaş sırasında İran'daki bazı nükleer tesislere saldırılar düzenledi.
Savaş, nisan ayında ABD ile İran arasında nükleer program konusunda başlayan dolaylı görüşmeleri sona erdirdi.
İran'ın nükleer programı ile ilgili anlaşma cumartesi günü resmi olarak sona erdi, ancak Birleşmiş Milletler'in (BM) Fransa, Birleşik Krallık ve Almanya'nın girişimiyle Tahran'a yaptırımları yeniden uygulamaya koymasının ardından eylül ayı sonlarından itibaren fiilen rafa kaldırılmıştı.
Üç Avrupa ülkesi, İran'ı UAEA ile iş birliği yapmamakla eleştiriyor ve ABD ile müzakerelerin yeniden başlamasını istiyor.
Müzakereler, Batılı güçlerin İran'ın nükleer silah geliştirme riskini sınırlamak için engellemek istediği İran topraklarında uranyum zenginleştirme sorunu gibi büyük engellerle karşılaştı. Tahran bu öneriyi reddediyor.
ABD Başkanı Donald Trump, geçen hafta İsrail parlamentosunda (Knesset) yaptığı konuşmada, Tahran hazır olduğunda Washington'un İran ile bir anlaşma imzalamaya hazır olduğunu söyledi.
Trump, “Siz hazır olduğunuzda biz de hazırız. Bu İran'ın alabileceği en iyi karar olacak ve gerçekleşecek. Dostluk ve iş birliği eli uzatıldı. Size söylüyorum, onlar (İran) bir anlaşma yapmak istiyor... Anlaşma yapabilirsek, bu harika olur” ifadelerini kullandı.
İran cumartesi günü, ‘anlaşmanın tüm hükümlerinin resmi olarak sona erdiğini’ dikkate alarak artık herhangi bir ‘kısıtlamaya’ bağlı olmadığını söylerken, aynı zamanda diplomasiye açık olduğunu da yineledi.
Anlaşma, ABD'nin 2018 yılında Başkan Donald Trump'ın ilk dönemindeki kararıyla anlaşmadan çekilmesinden ve İran'ın nükleer taahhütlerinin çoğundan kademeli olarak uzaklaşmaya başlamasından bu yana fiilen geçerliliğini yitirmişti.
ABD elçisi Tom Barrack: Suriye bizim tarafımıza geri döndühttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5199262-abd-el%C3%A7isi-tom-barrack-suriye-bizim-taraf%C4%B1m%C4%B1za-geri-d%C3%B6nd%C3%BC
ABD elçisi Tom Barrack: Suriye bizim tarafımıza geri döndü
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barak (DPA)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, X hesabından yaptığı açıklamada, Şam kırsalındaki el-Dumeyr bölgesinde Şam yönetimi ile "koalisyon" arasında gerçekleştirilen ve bir DEAŞ hücresini hedef alan ortak operasyona ilişkin, "Suriye yine bizim yanımızda" yorumunu yaptı.
Suriye İçişleri Bakanlığı, Rif Şam ilinin kuzeyinde faaliyet gösteren DEAŞ bağlantılı bir terör örgütünün çökertildiğini duyurdu. Genel İstihbarat Teşkilatı'nın, il İç Güvenlik Komutanlığı ile iş birliği içinde yürüttüğü operasyonda, örgüt üyelerinden biri yakalandı, ikisi etkisiz hale getirildi, silah ve mühimmat ele geçirildi.
Suriye Koalisyonu ve güvenlik güçlerinin Şam kırsalındaki Dumeyr'de düzenlediği operasyonda dün gözaltına alınan DEAŞ üyesi Ahmed Abdullah el-Bedri (Dolaşımda)
İçişleri Bakanlığı, Telegram kanalı üzerinden yaptığı açıklamada, Genel İstihbarat Teşkilatı'nın Rif Şam Vilayeti İç Güvenlik Komutanlığı ile iş birliği içinde yoğun bir güvenlik operasyonu gerçekleştirdiğini açıkladı. Operasyon, vilayetin kuzey bölgelerinden birinde faaliyet gösteren terör örgütü DEAŞ’a bağlı bir terör hücresinin yakın alan takibi ve sürekli gözetimi sonrasında gerçekleştirildi.
Cumartesi günü Şam kırsalında bir DEAŞ hücresine yaklaşılıyor (SANA)
Bakanlık, operasyonun terörist hücrenin tamamen çökertilmesiyle sonuçlandığını, üyelerinden birinin gözaltına alındığını ve ikisinin öldürüldüğünü, bunlardan birinin çatışma sırasında patlayıcı kemerini patlatmaya çalıştığını belirtti. Ayrıca, hücrenin bulunduğu yerde çok sayıda silah, çeşitli mühimmat ve patlamaya hazır bir kemer bulundu.
Ele geçirilen silah ve mühimmata el konulduğu ve yakalanan suçlunun, yürürlükteki yönetmelik ve yasalara uygun olarak, yetkili mahkemeye sevk edilmesi ve kendisine karşı caydırıcı yasal önlemlerin alınması için soruşturmanın tamamlanması amacıyla yetkili makamlara sevk edildiği belirtildi.
İçişleri Bakanlığı, sosyal medya hesaplarında yaptığı açıklamada, bu operasyonun terörizmle mücadele ve kaynaklarını kurutma konusundaki proaktif yaklaşımın bir parçası olduğunu ve personelinin ülke ve vatandaşların güvenliğini koruma konusundaki hazırlıklı ve yüksek verimliliğini yansıttığını vurguladı.
Uluslararası koalisyon (DMUK), Suriye Savunma ve İçişleri Bakanlıkları ile iş birliği içinde, geçen temmuz ayında Halep'in doğu kırsalındaki el-Bab şehrinde hava saldırısı ve baskın düzenledi. Operasyon sonucunda aranan dört kişi öldürüldü ve DEAŞ'in önde gelen Iraklı lideri ve birçok yandaşı yakalandı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre sosyal medyada aktivistler, el Bab kentine şafak vakti düzenlenen operasyon sırasında İçişleri ve Savunma Bakanlıklarına ait askeri konvoyun görüntülerini paylaştı.
DEAŞ hücresine yönelik operasyon (SANA)
Başka bir operasyonda, Suriye güvenlik kaynakları geçen ağustos ayında, uluslararası koalisyon güçlerinin İdlib'in kuzeyindeki Atma kasabasında bir eve hava saldırısı düzenlediğini ve evde kiracı olan DEAŞ liderini öldürdüğünü duyurdu.
Kaynak, hedef alınan evin Atma kasabasından Ahmed Mustafa el Şeyh'e ait olduğunu, operasyonun hedefinin DEAŞ'ın liderlerinden Salah Numan adlı Iraklı olduğunu ve bu kişinin Suriye topraklarında örgüte bağlı bir dizi hücrenin koordinasyonundan ve örgütlenmesinden sorumlu olduğunu açıkladı.
Güvenlik kaynağı, ed Dana şehrinde kamu güvenlik güçleri tarafından takip edilen genç Iraklı adamın, Atma köyündeki bir eve sığındığını ve burada eşi, küçük çocuğu ve annesiyle birlikte saklandığını belirterek, herhangi bir zayiat veya tutuklu olmadığını vurguladı. “Operasyon sona erdikten sonra, katılan tüm güçler geri çekildi ve genç Iraklı Salah’ın bahçede bulunan cesedi, Bab al-Hawa Hastanesine nakledildi.”
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة