ABD'nin sorunu Trump, Harris ve iki partiden daha büyük

ABD'de her şey değişti ve gerçek demokratik rekabet artık seçimleri etkilemiyor

ABD'nin sorunu Trump, Harris ve iki partiden daha büyük
TT

ABD'nin sorunu Trump, Harris ve iki partiden daha büyük

ABD'nin sorunu Trump, Harris ve iki partiden daha büyük

Refik Huri

Başkan Joe Biden, başkanlık yarışından bir tür zorunlu tercihle ayrıldı, çünkü Demokrat Partinin liderleri, onun şansının, fiziki ve zihinsel yetilerinin gerilemesi nedeniyle seçimlerdeki şanslarının da gerilemesinden korktular. Daha önce coşkuyla onun arkasında duranlar, ona alenen geri çekilme çağrısı yapar oldular, ardından geri çekildiğini açıklamasından sonra da liderliğini, başkanlığını, vatanseverliğini, parti ve ABD adına gösterdiği fedakarlığı övdüler.

2020'de Biden'a karşı kaybeden eski başkan Donald Trump'a gelince, en sert ve gösterişli yöntemler ile kendisinden intikam almayı ve misilleme yapmayı tercih ediyordu. 2016'da Trump'ı "ABD’nin Hitler'i" olarak tanımlayan ve "ona dayanamıyorum, onu sevmiyorum ve sevmeyeceğim" diyen genç radikal Senatör J.D. Vance'e gelince, şimdi bu sözlerinden geri adım atıp, onu yere göğe sığdıramaz oldu. Trump onu başkan yardımcısı olarak seçtiğinde onu bir ikon olarak görmeye başladı.

Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in Trump'ın büyük yükselişini durdurması da Trump'ın Demokrat Parti'yi mezara göndermesi de kolay değil, sorun her ikisinden daha büyük. Nedeni de Amerikan toplumunun değişmesi, Cumhuriyetçi Partinin değişmesi, Demokrat Partinin değişmesi ve ABD’nin artık seçimlerde gerçek demokratik rekabet ABD’si olmaktan çıkması. Thomas Jefferson başkanlığı kazandığında şöyle demişti: "Her fikir ayrılığı, ilkeler üzerinde bir fikir ayrılığı değildir. Bizler farklı isimlerle anılıyoruz ama aynı ilkede kardeşiz. Hepimiz Cumhuriyetçiyiz ve birlikçiyiz."

Bugün rekabet, anavatanın ortakları arasında değil, düşmanlar arasındaki savaşa benziyor.Johns Hopkins Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Robert Lieberman bunu en basit şekliyle şöyle açıklıyor; "günümüzde siyasi kutuplaşma artık daha çok ölümcül bir savaşa benziyor.” Cumhuriyetçiler ve Demokratlar seçim mücadelesini sanki varoluşsal bir savaşmış gibi yürütüyorlar. Biden, Trump'ı "demokrasi için bir tehlike" olarak değerlendirdi. Trump, otoriter rejimlere karşı küresel "demokrasiler ittifakı"na liderlik eden Biden'ı "demokrasiye yönelik bir tehdit ve Amerikan tarihinin en kötü başkanı" olarak tanımladı.

Buradaki ironi şu ki, bu iki adam da seçmenler için yeni değil ve ikisinin de sunacak yeni bir şeyleri yok. Her biri Beyaz Saray'da bir dönem geçirdi ve Amerikalılar her birinin nasıl bir deneyim olduğunu gördü ve politikalarını test etti. İster ABD’nin müttefiklerinin tarafında isterse düşmanları tarafında olsun dünya, her birinin küresel savaş ve barış, kalkınma, ilerleme veya küresel Güney'in zenginliklerine hâkim olma konusunda gerçekte ne yaptıklarını anladı.

Eski Başkan Barack Obama, "önümüzdeki birkaç gün boyunca tehlikeli ve zorlu meydan okumalarla karşılaşmaktan ve bilinmeyen sulara yelken açmaktan" bahsederken, gerçek şu ki, ABD ne Trump ve Cumhuriyetçilerin, ne de Harris ve Demokratların eliyle içinden çıkması kolay olmayan bir açmaz içinde.

Bu, siyasi kutuplaşma arttıkça derinleşen bir açmaz. ABD, Trump kaybederse kaos ve iç savaş, Beyaz Saray'a dönerse de ona yönelik düşmanlık açmazını yaşayacak. ABD’nin açmazı ise pratik olarak dünyanın da açmazıdır.

Bu, kendi içine çekilme stratejisi ve "Önce ABD" politikasının yanı sıra Ukrayna savaşından Gazze savaşına, Ortadoğu'daki eksenden Uzakdoğu’daki eksene kadar her yere müdahale stratejisinden korkan Washington'un müttefikleri için bir sorundur. Varlığı gerekli olan bir düşmanı kaybedebilecek olan ABD’nin düşmanları için de bir sorundur, çünkü büyük güçlerin politikaları bir düşmanın varlığına dayanır. Nitekim Microsoft'ta bir arıza meydana geldiğinde bile dünyanın çoğu ülkesinde havalimanları, hastaneler, şirketler, trenler ve birçok şey aksadı.

Emperyalizm tarihinde Amerikan emperyalizmine benzeyen hiçbir örnek yoktur. Britanya, Fransa, Almanya, Hollanda ve Belçika'nın yanı sıra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'ndaki Avrupa emperyalizmi halkları dünyayı fethetme hevesindeydi. Aynı şey Rus, Osmanlı ve Çin emperyalizmi halkları için de geçerli. ABD’ye gelince, savunmaya yılda 850 milyar dolar harcayan, dünya çapında 800 askeri üssü bulunan, her yerde emperyalist politika uygulayan bir emperyalizm ile emperyalist mizaca sahip olmayan bir halk arasında büyük karşıtlıklar var.

ABD’de dünyadan izole olmayı temenni eden, yaşam standartlarını iyileştirmeye odaklanan, çocuklarını uzak ülkelerdeki savaşlara göndermekten korkan bir halk var. Başkanlık tarihinde ise Trump'ın deneyimine benzer bir deneyim yok. Jefferson, yaşadığı deneyime dayanarak "hiçbir başkanın başkanlığı döneminde kendisini başkanlığa taşıyan karakteri yanında taşımadığını" söylemişti. Ancak Trump tam tersi bir model.

Francis Fukuyama'nın dediği gibi, "Trump'ı Beyaz Saray'a taşıyan popülist adamı kucaklayan milyonlar", bugün onun için ve onu Beyaz Saray'a yeniden taşımak için gayret ediyorlar. Trump sanki hiçbir şeyin yapışmadığı “teflon” gibi. Ne yaptıkları, ne davalar, ne mahkeme kararları, ne skandallar ne de saçma yalanlar kendisine yapışmıyor. Mağduriyet politikasının tamamlanması için suikast girişiminde kendisini öldürmeyen bir kurşun eksikti, o da oldu. Sistemin mağduru olduğu izlenimi veriyor ama o da sistemin sahiplerinden. İşçi sınıfının yanındaymış gibi davranıyor ama kendisi zengin bir girişimci. Politikasını iki kelime özetliyor; korku ve öfke.

Eğer 5 Kasım'daki başkanlık seçimlerine kadar olan birkaç ay boyunca oyunda herhangi bir gelişme olmazsa, Amerikalıların Trump'ın politikalarında alışılmadık bir denkleme hazırlanmaları gerekiyor, o da sorunu derinleştirmek ve çözümü basitleştirmek. Trump'ın "herhangi bir savaşı bir telefonla durdurabilecek tek kişi benim" vaadinin gerçek dünyada yeri yok. Beyaz Saray'dan gelecek bir telefon ile dünya savaşına dönüşmekle tehdit eden karmaşık bir sorun olan Ukrayna Savaşı'nın sona ereceğini ya da Trump'ın istediği gibi başkanlığa gelmeden önce Hamas'ın kaçırdığı rehineleri serbest bırakacağını kimse hayal etmiyor. Elbette Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un’un, Trump’tan bir telefon geldiği anda füzelerle ve nükleer bombalarla oynamayı, komşularını tehdit etmeyi, Güney Kore'ye atık taşıyan balonlar göndermeyi bırakacağını da kimse tasavvur etmiyor. Bu bir fantezi ve illüzyon dünyasıdır.

Gerçek dünya çok tehlikeli ve her ülke nefesini tutmuş, ne yapacağını tahmin etmesi zor olan olası bir ABD başkanı ile başa çıkmak için hesaplarını yeniden gözden geçiriyor. Soğuk Savaş döneminden kalma klasik bir başkanın ardından, dünyadaki hiçbir devlet başkanı Beyaz Saray’ın bir sonraki sakininin ne yapacağını tahmin edemez.

Obama, "Amerikalıların gerçekle yalanı ayırt etme yeteneğini kaybettiği bilişsel bir krizden ve böyle bir durumda demokrasinin başarısız olduğundan " söz ediyor. Peki, ya sorun daha ciddiyse ve eski Ulusal Güvenlik Direktörü Dan Coats'un dediği gibi "Trump için yalan bir yalan değil, ne düşündüğüdür. O yalan ile gerçek arasındaki farkı bilmiyor" gibi bir durum söz konusuysa, o zaman ne olacak?



Batı Şeria'da öldürülen Türk asıllı ABD vatandaşı aktivistin ailesi İsrail'i suçluyor ve bağımsız soruşturma talep ediyor

Aktivist Ayşe Nur Ezgi Eygi'nin Uluslararası Dayanışma Hareketi  tarafından sağlanan fotoğrafı (AP)
Aktivist Ayşe Nur Ezgi Eygi'nin Uluslararası Dayanışma Hareketi tarafından sağlanan fotoğrafı (AP)
TT

Batı Şeria'da öldürülen Türk asıllı ABD vatandaşı aktivistin ailesi İsrail'i suçluyor ve bağımsız soruşturma talep ediyor

Aktivist Ayşe Nur Ezgi Eygi'nin Uluslararası Dayanışma Hareketi  tarafından sağlanan fotoğrafı (AP)
Aktivist Ayşe Nur Ezgi Eygi'nin Uluslararası Dayanışma Hareketi tarafından sağlanan fotoğrafı (AP)

İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrail yerleşimlerine karşı düzenlenen bir protesto gösterisi sırasında vurularak öldürülen Türk asıllı ABD vatandaşı aktivistin ailesi, İsrail ordusunu bir sivili ‘vahşice’ öldürmekle suçlayarak, kızlarının ölümüyle ilgili bağımsız bir soruşturma başlatılmasını talep etti. 26 yaşındaki Ayşenur Ezgi Eygi, dün (Cuma) işgal altındaki Batı Şeria'nın Beyta beldesinde düzenlenen gösteride ‘başından bir kurşunla’ vuruldu. İşgal karşıtı Uluslararası Dayanışma Hareketi'nde gönüllü barış aktivisti olan kurbanın ailesi yaptığı açıklamada şunları söyledi: “O, İsrail ordusu tarafından hukuka aykırı bir şekilde hayatımızdan koparıldı. ABD vatandaşı olan Ayşenur, İsrail askeri tarafından öldürüldüğünde barışçıl bir şekilde adaleti savunuyordu.”

Kurbanın ailesi bağımsız bir soruşturma talep etti. Aile tarafından yapılan açıklamada, “Ayşenur'un ölüm koşulları göz önüne alındığında, bir İsrail soruşturması uygunsuz olacaktır. Başkan Joe Biden, Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ı bir Amerikan vatandaşının hukuksuz bir şekilde öldürülmesine ilişkin bağımsız bir soruşturma talimatı vermeye ve sorumluların tam olarak hesap vermesini sağlamaya çağırıyoruz” denildi.

Beyaz Saray bugün (Cumartesi) erken saatlerde, Filistinli yetkililere göre ABD vatandaşı aktivistin öldürülmesinden ‘derin rahatsızlık’ duyduğunu belirterek, İsrail'e uluslararası toplumda büyük tepkilere neden olan cinayeti soruşturması çağrısında bulundu.

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, Washington'un ‘daha fazla bilgi için İsrail hükümetine ulaştığını ve olayla ilgili bir soruşturma talep ettiğini’ belirterek, trajik ölüm karşısında derin bir şok yaşadıklarını ifade etti.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Bu trajik kayıptan dolayı büyük üzüntü duyuyoruz. Yapılması gereken en önemli şey, gerçek bilgileri toplamaktır” diyerek, eylemlerin ve sonuçların ‘gerçeklere dayanacağını’ kaydetti.

Filistin yanlısı Uluslararası Dayanışma Hareketi'nin üyesi olan Eygi'nin dün İsrail yerleşimlerine karşı düzenlenen haftalık gösterinin bir parçası olarak Beyta beldesinde bulunduğu belirtildi. Filistin topraklarında yabancı gönüllüleri organize eden Uluslararası Dayanışma Hareketi, İsrail güçlerinin dün sabah haftalık protesto sırasında uluslararası insan hakları aktivistini ‘kasten vurarak öldürdüğünü’ bildirdi. Şarku’l Avsat’ın The Guardian'dan aktardığı habere göre hareket gönüllünün ismini vermedi.

 Filistinli sağlık görevlileri, Batı Şeria'da yerleşim karşıtı protesto gösterisinde İsrail askerleri tarafından vurularak öldürülen 26 yaşındaki Ayşenur Ezgi Eygi'nin cesedini taşıyor. (AP)Filistinli sağlık görevlileri, Batı Şeria'da yerleşim karşıtı protesto gösterisinde İsrail askerleri tarafından vurularak öldürülen 26 yaşındaki Ayşenur Ezgi Eygi'nin cesedini taşıyor. (AP)

Uluslararası Dayanışma Hareketi’nden yapılan açıklamada şöyle denildi: “Çoğunlukla erkek ve çocukların namaz kıldığı gösteri, bir tepede konuşlanmış İsrail ordusu tarafından şiddetle karşılandı. Gönüllü, Nablus'taki yerel bir hastaneye kaldırıldıktan kısa bir süre sonra hayatını kaybetti.”

Türkiye ve Katar, Türk asıllı ABD vatandaşı aktivistin Batı Şeria'da Nablus'un güneyindeki Beyta beldesinde ‘yerleşimlere karşı barışçıl bir gösteriye’ katıldığı sırada öldürülmesini kınadı. Filistin resmi haber ajansı WAFA, bir ABD vatandaşının Batı Şeria'nın kuzeyinde yerleşim karşıtı yürüyüşe katıldığı sırada İsrail güçleri tarafından vurularak öldürüldüğünü bildirdi. Türkiye, aktivistin ‘İsrail işgal askerleri’ tarafından öldürüldüğünü söylerken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu ‘vahşi’ eylemi kınadı.

WAFA’nın tıbbi kaynaklara dayandırdığı haberinde, Eygi’nin kritik kafa travmasıyla hastaneye kaldırıldıktan sonra hayatını kaybettiği belirtildi.

Nablus Valisi Gassan Daglas, işgal altındaki Batı Şeria'nın Nablus kentinde bulunan bir hastane morgunda, Türk asıllı ABD vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi ve 13 yaşındaki Filistinli Bana Bekr’in cesetleri önünde konuşuyor. (AFP)Nablus Valisi Gassan Daglas, işgal altındaki Batı Şeria'nın Nablus kentinde bulunan bir hastane morgunda, Türk asıllı ABD vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi ve 13 yaşındaki Filistinli Bana Bekr’in cesetleri önünde konuşuyor. (AFP)

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre İsrail ordusu, güçlerinin ‘askerlere taş atan ve onlara tehdit oluşturan şiddet kışkırtıcısına ateş ederek karşılık verdiğini’ belirtti.

Son yıllarda Filistin yanlısı göstericiler, Beyta beldesine bakan ve aşırı sağcı İsrailli bakanlar tarafından desteklenen Eviatar yerleşimine karşı haftalık protestolar düzenliyor. Birleşmiş Milletler (BM), Eygi'nin dünkü gösteri sırasında başından vurulduğunu ve Rafidiya Hastanesi de aldığı yaralar nedeniyle öldüğünü doğruladı.

İsrail 1967'den bu yana Batı Şeria'yı işgal altında tutuyor ve Gazze Şeridi'ndeki savaşın patlak vermesinden bu yana bölgedeki operasyonlarını yoğunlaştırdı. Filistin Sağlık Bakanlığı'na göre İsrail güçleri ya da yerleşimciler 7 Ekim'den bu yana, Batı Şeria'da en az 660 Filistinliyi öldürdü. İsrailli yetkililere göre aynı dönemde bölgedeki Filistinlilerin saldırılarında aralarında güvenlik personelinin de bulunduğu en az 23 İsrailli öldürüldü.