Lübnan'da "angajman kuralları" çöktü mü?

Lübnan sınırındaki çatışmalar sürerken ABD, İran destekli Hizbullah'la İsrail arasında bir cephe açılmaması için diplomasi trafiği yürütüyor (Reuters)
Lübnan sınırındaki çatışmalar sürerken ABD, İran destekli Hizbullah'la İsrail arasında bir cephe açılmaması için diplomasi trafiği yürütüyor (Reuters)
TT

Lübnan'da "angajman kuralları" çöktü mü?

Lübnan sınırındaki çatışmalar sürerken ABD, İran destekli Hizbullah'la İsrail arasında bir cephe açılmaması için diplomasi trafiği yürütüyor (Reuters)
Lübnan sınırındaki çatışmalar sürerken ABD, İran destekli Hizbullah'la İsrail arasında bir cephe açılmaması için diplomasi trafiği yürütüyor (Reuters)

Husam Iytani

İsrail'in, Hizbullah'ın sorumlu tutulduğu bir füzenin düşmesi sonucu Mecdel Şems kasabasında çocukların öldürülmesine yanıtı, her iki tarafın da mevcut savaşın geçtiğimiz ekim ayındaki başlangıcından bu yana uyduğu ve gereğinden büyük bir patlamaya yol açmamayı amaçlayan "angajman kurallarının" ihlali gibi görünüyor.

Güney Beyrut banliyösünde bir Hizbullah yetkilisinin öldürülmesi daha önce yaşanmamış bir şey değil, aksine öncesinde burada Hamas yetkilisi Salih el-Aruri hedef alınmıştı. Ancak İsrail'in hamlesinin bir dereceye kadar gerilimi tırmandırdığına ve iki taraf arasındaki yazılı olmayan anlaşmalardan bir sapma taşıdığına inanmak için nedenler var.

Nisan ayında İsrail'in Şam'daki İran konsolosluğuna düzenlediği ve bazı üst düzey yetkililerin ölümüyle sonuçlanan hava saldırısının ardından Tahran, İsrail'in şiddetli yanıt vererek uğursuz bir yanıtlar silsilesi başlatmasına yol açmadan itibarını yeniden kazanmak için yanıtını dikkatle tasarladı. İran, İHA ve füzelerini ne zaman fırlatacağını ve bunların hedeflerine ulaşmasının beklendiği zamanı açıkladı. O gece herkesin zaferini ilan etmesiyle sona erdi. İki gün sonra İsrail, İran'daki bir tesisin hava savunma radarını bombaladı. Bir kez daha herkes işin içinden mutlu bir şekilde çıktı.

Mecdel Şems kasabasında çocukların üzerine düşen füzeyi de İsrail tüm kırmızı çizgilerin ihlali ve bir karşı saldırı gerektiren hadise olarak değerlendirdi. İletişim kanalları derhal açıldı ve arabulucular, her biri kendi nedenleriyle, topyekûn bir savaşa girmek istemeyen veya giremeyecek tüm tarafları tatmin edecek bir yanıt tasarlamak için müdahalede bulundu.

Bu savaş uygulaması muhtemelen çatışmanın meşhur “angajman kuralları” çerçevesinde devamı ile ilgilenen güçlerin ihtiyaçlarını karşılıyor. Dolayısıyla İsrail’in beklenen saldırısına, arabulucuların bildiği ve medyada duyurdukları ölçüler damga vuracak; başkent Beyrut vurulmamalı, aksi takdirde Tel Aviv şehri de bombalanacak. Çok sayıda sivil öldürülmemeli ve hassas tesisler zarar görmemeli. Hizbullah'ın bu yanıta yanıtının da aynı nitelikte olacağını söylemeye gerek yok.

Lübnan tarafında ise eğer savaş, Hizbullah'ın 8 Ekim'de çatışmalara dahil olmasından bu yana devam eden senaryodan saparsa, Temmuz 2006'daki savaşın aksine Hizbullah açısından hiçbir siyasi değer taşımayacak. Hizbullah Temmuz savaşı sayesinde kontrolünü Lübnan içine doğru genişletebilmiş ve eski Başbakan Refik Hariri suikastı ardından uygulanan kendisini iktidardan uzaklaştırma projesini iptal edebilmişti. Söz konusu savaş, Hizbullah’ın dahili rakiplerini kuşatıp yenmek ve onların siyasi iflasını göstermek için başarıyla kullandığı “şanlı bir savaş”tı.

Şimdi ise Lübnan'daki savaş artık benzer bir yatırım potansiyeli içermiyor. Ülke ne kimsenin sahip olmak ne de başına gelen felaketlerin sorumluluğunu üstlenmek istemeyeceği bozuk bir meyveye dönüştü. Buradan Hizbullah'ın, kaldıramayacağı ve es geçemeyeceği bir İsrail darbesi almak gibi zorunlu haller dışında kapsamlı bir savaşa girmeme konusundaki ısrarını anlamak mümkün.

Ülke, kimsenin ne sahip olmak ne de başına gelen felaketlerin sorumluluğunu üstlenmek istemediği bozuk bir meyveye dönüştü

Öte yandan pek çok Lübnanlı, on ayı aşkın bir süredir ülkelerinin güneyinde yaşanan savaş veya çatışmalardan, savaşın günlük yaşamlarına etkileri dışında endişe duymuyor. Lübnan'da 2019'dan bu yana devam eden çöküşün sadece devlet kurumlarını değil, ortak sosyal yaşam alanlarını da kapsadığı biliniyor. Dini gruplar, her grubun düşman gruplar karşısında kendisini güvende hissettiği bir “Bantustan”da ikamet ettiği kabuklarına geri çekildiler.

Bu durumdaki ironi, İsrail'in beklenen saldırısından çok sayıda Lübnanlının etkilenmeyecek olmasıdır. Beyrut Havalimanı'nı ve bazı kamu tesislerini hariç tutarsak Lübnanlıların paylaştığı hiçbir şey bulamayız. Devletin onlarca yıldır devam eden bu problemi çözememesi üzerine elektrik yerel olarak üretiliyor. Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre yollar, köprüler, su ve kanalizasyon şebekeleri, internet perişan durumda ve ataletle çalıştığı için bu ismi hak edecek bir altyapı yok.

Dolayısıyla İsrail saldırısının ancak hedef alacağı yere zarar vereceğine ve toplumsal dokunun bundan zarar görmeyeceğine inanılabilir. Zira bu doku zaten dağılmış ve Lübnanlılar, bir zamanlar aynı vatanda ortakları olan “ötekileri”ne karşı kendilerini güvene almak için sığındıkları kendi gruplarına, bölgelerine ve gettolarına dağılmış durumdalar. Ölecek olan Lübnanlı sivillerse zaten birleştirici bir ulusal aidiyete göre değil, dini gruplara göre sınıflandırılmış durumdalar. Binaenaleyh kurbanlar anavatanın şehitleri değil, kendi çevrelerinin, dini gruplarının ve siyasi projelerinin şehitleri olacaklar.

Ulusal birlik unsurları ve devletlerin üzerine inşa edildiği temel fikir birlikleri ortadan kalktıktan sonra denildiği gibi belki yararlı olabilecek bir zarardan mı bahsediyoruz? Bilhassa Lübnanlılar, halihazırda bir tür kabullenme, suç ortaklığı ve zayıflık karışımı ile içinde yaşadıkları bataklığı yansıtacağını önceden bildikleri bir devletin yeniden inşasına pek ilgi göstermedikleri için belki de öyle.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Macron: Bugünün savaşı uzayda yaşanıyor

Macron, yeni askeri uzay komuta merkezine ev sahipliği yapan Fransız uzay ve havacılık merkezi Toulouse'da konuşuyor (AFP) 
Macron, yeni askeri uzay komuta merkezine ev sahipliği yapan Fransız uzay ve havacılık merkezi Toulouse'da konuşuyor (AFP) 
TT

Macron: Bugünün savaşı uzayda yaşanıyor

Macron, yeni askeri uzay komuta merkezine ev sahipliği yapan Fransız uzay ve havacılık merkezi Toulouse'da konuşuyor (AFP) 
Macron, yeni askeri uzay komuta merkezine ev sahipliği yapan Fransız uzay ve havacılık merkezi Toulouse'da konuşuyor (AFP) 

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, dün yaptığı açıklamada, Rusya'nın oluşturduğu tehdit nedeniyle modern çatışmaların uzayda yaşandığını ve gelecekteki savaşların orada başlayacağını söyledi. Macron, uzaydaki askeri faaliyetlere milyarlarca avro ilave harcama yapılacağını duyurdu.

Fransa'nın havacılık ve uzay endüstrisinin merkezi ve yeni Uzay Komuta Merkezi'ne ev sahipliği yapan Toulouse'da konuşan Macron, "Bugünün savaşları uzayda yapılıyor ve yarının savaşları uzayda başlayacak" dedi. Macron, "Uzay artık güvenli bir liman değil; bir savaş alanına dönüştü" ifadesini kullandı.

Rusya'nın 2022'de Ukrayna'ya yönelik kapsamlı işgalinin ardından uzayda "casusluk" faaliyetleri yürüttüğünü belirtti. Rus uzay araçlarının Fransız uydularını izlediğini, GPS sinyallerinin yaygın olarak engellendiğini ve uzay altyapısına yönelik siber saldırılar gerçekleştirildiğini belirtti.

Macron ayrıca, "Rusya'nın uzayda nükleer silah kullanma tehdidinin şok edici olduğunu ve bunun sonuçlarının tüm dünya için felaket olacağını" söyledi. Macron, ayrıntı vermeden, 2030 yılına kadar uzaydaki askeri faaliyetler için 4,2 milyar avro (4,9 milyar dolar) ilave fon sağlanacağını duyurdu.


ABD tarihinin en uzun hükümet kapanışı sona erdi

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

ABD tarihinin en uzun hükümet kapanışı sona erdi

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Kongresi, dün, 43 gün süren ve ülkenin hayati ekonomik sektörlerinde aksamalara yol açan, yüz binlerce işçinin maaşsız kalmasına neden olan ABD tarihindeki en uzun hükümet kapanışını sona erdirdi. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler bütçe krizinin sorumluluğunu paylaştı.

ABD Başkanı Donald Trump, dün Demokratları "gasp" ile suçladığı hükümet fonlama yasa tasarısını imzaladı. Trump, yasa tasarısını imzalamadan önce Oval Ofis'te etrafında toplanan Cumhuriyetçi milletvekillerinin alkışları arasında, "Bugün gasplara asla boyun eğmeyeceğimize dair net bir mesaj veriyoruz" dedi.

Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Temsilciler Meclisi, federal departman ve kurumların yeniden açılmasını öngören Senato'dan geçen paketi salt çoğunlukla onaylarken, birçok Demokrat, parti liderlerinin teslimiyeti olarak gördükleri bu duruma öfke duyduklarını dile getirdi.

Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, oylama öncesinde Demokratlara karşı sert konuşmasında, "Bunun acıya yol açacağını biliyorlardı ve yine de yaptılar... Hepsi anlamsızdı. Yanlış ve kötüydü." dedi.

Şimdi, ücretsiz izne çıkarılan yaklaşık 670 bin federal çalışan işe geri dönecek ve maaş bordrosunda maaş almadan kalan benzer sayıda kişi (60 binden fazla hava trafik kontrolörü ve havalimanı güvenlik personeli de dahil) geriye dönük maaşlarını alacak.

Anlaşma ayrıca, Trump tarafından kapanma sırasında işten çıkarılan federal çalışanların işe iadesini öngörürken, ülke genelinde aksayan hava ulaşımının kademeli olarak normale dönmesini de öngörüyor.

Beyaz Saray, Başkan Donald Trump'ın hükümetin kapanmasını sona erdirmek için bir yasa tasarısını imzalayacağını ve imzalamanın yerel saatle 21:45'te gerçekleşeceğini açıkladı.

Trump, oylama hakkında pek bir şey söylemedi; ancak sosyal medyada Demokratları "ülkemizi kapatma konusundaki son eylemleri nedeniyle ülkemize 1,5 trilyon dolara mal olmakla" suçladı.

Kapanmanın maliyeti henüz belirlenmedi, ancak Kongre Bütçe Ofisi, bunun 14 milyar dolarlık ekonomik büyüme kaybına yol açtığını tahmin ediyor.


Mali’de isyancılar ülkeyi yakıt ablukasına aldı

Mali'de vatandaşlar yakıt alabilmek için uzun kuyruklarda günlerce beklemek zorunda kalıyor (AFP)
Mali'de vatandaşlar yakıt alabilmek için uzun kuyruklarda günlerce beklemek zorunda kalıyor (AFP)
TT

Mali’de isyancılar ülkeyi yakıt ablukasına aldı

Mali'de vatandaşlar yakıt alabilmek için uzun kuyruklarda günlerce beklemek zorunda kalıyor (AFP)
Mali'de vatandaşlar yakıt alabilmek için uzun kuyruklarda günlerce beklemek zorunda kalıyor (AFP)

El Kaide bağlantılı Cemaat Nusret el-İslam vel-Müsliminin (CNIM) örgütünün saldırıları nedeniyle Mali'deki yakıt kıtlığı sürüyor. 

BBC'nin analizinde, CNIM'nin yıllardır süren isyanını ekonomik savaşa çevirecek şekilde genişlettiğine dikkat çekiliyor. 

Militanların başkent Bamako'ya giden 100'den fazla kamyonu ateşe verdiği ve sürücüleri kaçırdığı aktarılıyor. 

Saldırılar nedeniyle milyonlarca Malilinin günlük hayatı altüst oldu. Okulların ve üniversitelerin kapandığı, gıda fiyatlarının yükseldiği, hastanelerin elektrik kesintileriyle boğuştuğu belirtiliyor. 

Bamako'daki bir benzin istasyonunda bekleyen taksi şoförü Sidi Djiré, "4 gündür buradayım, hâlâ yakıt alamadım" diyor. 

Haberde, birçok taksici ve otobüs şoförünün yakıt almak için benzin istasyonlarında uyumaya başladığı belirtiliyor. Çoğu vatandaşın araç bulamadığı için uzun mesafeleri yürüyerek işe gitmek zorunda kaldığı aktarılıyor. 

Bamako'daki Baco Djicoroni pazarında alışveriş yapan Assitan Diarra gıda fiyatlarının üç katına çıktığını söylüyor:

Şu anda gerçekten zor zamanlar yaşıyoruz. Ama ne yapabiliriz ki? Savaştayız. Allah ülkemize huzur ve barış getirsin.

Esnaflar da nakliye maliyetlerinin artması nedeniyle fiyatların yükseldiğini ifade ediyor.

Diğer yandan analizde, ülkedeki kaosun CNIM ve cunta arasındaki anlaşmazlıklardan kaynaklandığına dikkat çekiliyor. 

Ordu yönetimi, ayrılıkçı grupların yarattığı güvenlik krizini çözeceğine söz vermesine rağmen CNIM gibi örgütlerle anlaşmaya varamadı. 

Ülkenin kuzey ve doğu bölgelerinde nüfuzunu artıran El Kaide bağlantılı örgüt, vur kaç saldırılarına ek olarak ülkeye yakıt ablukası uygulamaya da başladı. 

Denize kıyısı olmayan Afrika ülkesi, yakıt tedarikini Senegal ve Fildişi Sahili gibi komşu ülkelerden karayoluyla sağlamak durumunda. Ancak CNIM'nin ulaşım, elektrik ve lojistiğin can damarı olan yakıtı keserek "hükümeti savunma pozisyonuna zorladığı" belirtiliyor. 

Bölgede bir süredir nüfuzunu artıran Rusya ise Mali'ye hem askeri hem de lojistik destek sözü vermişti. 

Rusya'dan bir heyet, geçen ay Bamako'da Mali Devlet Başkanı Assimi Goita'yla görüşmüştü. Toplantıların ardından Moskova, ülkeye ayda 200 bin ton yakıt ve tahıl göndermeyi taahhüt etmişti. 

Independent Türkçe, BBC, Reuters